İnsanlar kitleler halinde yaşayan canlılardır. En küçük birim olan aileden , en büyük devlete kadar nerdeyse bütün insanlar birlikte doğar , büyür , yaşar ve ölürler..Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır muhtemelen.. İnsanın yapısıdır insanlarla iç içe yaşamak, sisteme dahil olmak, bu sistem içinde şartlandırmalarla öğrenip bu öğretileri hayatına dahil etmek.. Zaten çoğumuz çevrenin bize telkin ettikleriyle yaşar, bunları çoğu kez sorgulamaz, ve bunları

Bu konu 1149 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Yalnız olmak, yalnız ölmek 1149 Reviews

    Konuyu değerlendir: Yalnız olmak, yalnız ölmek

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1149 kez incelendi.

  1. #1
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart Yalnız olmak, yalnız ölmek

    İnsanlar kitleler halinde yaşayan canlılardır. En küçük birim olan aileden , en büyük devlete kadar nerdeyse bütün insanlar birlikte doğar , büyür , yaşar ve ölürler..Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır muhtemelen..
    İnsanın yapısıdır insanlarla iç içe yaşamak, sisteme dahil olmak, bu sistem içinde şartlandırmalarla öğrenip bu öğretileri hayatına dahil etmek..
    Zaten çoğumuz çevrenin bize telkin ettikleriyle yaşar, bunları çoğu kez sorgulamaz, ve bunları benimseyenleri daha çok benimseriz..
    Yani kimi daha çok bize benzetirsek, ya da bizi kim daha çok kendine benzetirse onu severiz..Bizi fikirsel olarak kendileştireni kanıksar, benzeşmediğimizi öteleriz..
    Birlikte yaşadığımız içindir ki çoğu kez üstü kapalı laflarla anarız birlikteliğin zıddını, yani yalnızlığı..
    Yalnızlığın sadece yaratıcıya has olduğunu vurgularız, bazen bunalıp kendimizle baş başa kalmak isteriz ve yalnızlığın çok iyi geldiğini de düşünürüz..
    Hatta bazen çevremizdekilerin bizi anlamadığını, bizi kimsenin tanımadığı bir yerlere gitmek istediğimizi, memleketi terk etmek istediğimiz söyleriz dost meclislerinde, her şeyden bir an sıyrılmak istediğimizi söyleriz kendi kendimize..
    Gurbetin çok acı olduğunu bile bile gurbeti dileriz, belki kendimize inanmayarak..
    Oysa öyle midir yalnızlık ? güzel midir ? Ne kadar gerçektir yalnızlığa özlem ? Gerçekten insan yalnız başına yaşayabilir mi ? bunu yürekten diler mi insan ?
    Bir süre, belki kısa bir an , ve belki birkaç ay; evet bir yere kadar iyi gelebilir yalnızlık, bir yere kadar yaralara merhem olabilir. Kafanızı dinlersiniz belki, kalabalığın verdiği maddi veya manevi sıkıntılara karşı yalnız kalarak..Kendinizi dinlersiniz bir süre..
    Ya sonra ? kendinizi dinlersiniz ama kendinize anlatacaklarınız da elbet bitecektir, ve belki kendi gerçekliğinizle baş başa kalacaksınızdır, kendinizi tanıyacaksınızdır evet, ama anlayacaksınız ki insan yalnız kalamaz, olamaz, yaratılışına terstir çünkü bu..
    İnsan hangi fikir yapısına sahip olursa olsun yalnız olamaz, yapamaz bunu, fıtrata terstir az önce de belirttiğimiz gibi.
    Peygamberler, bazı büyük İslam Alimleri yalnız kalmışlardır, inzivaya çekilmişlerdir, günlerce ve hatta aylarca, bazıları ise yıllarca yalnız kalmışlardır..
    Onların yalnızlığı bizim algılarımızın üstündedir, Peygamber Efendimiz ( SAV ) günlerce yalnız kalmıştır ama kemale ermiş, Peygamber olmuştur, birçok Allah Dostu günlerce yalnız kalmış ama Rabbini bulmuştur, belirli bir ulviyet için belki o yalnızlık şarttır, bunu bizim bu manevi kapasite ile algılamamız belki mümkün değildir, ama Peygamberler ve Alimler bu süreçte, bizim yalnızlık diye düşündüğümüz süreçte yalnız değil, Allah’la beraberlerledir, sonuçta yalnız değillerdir..Ayrıca onların yalnızlık hallerinin sonucunda yine halkın arasına girdikleri, halka yani kalabalığa karıştıkları ve insanlara yine faydalı oldukları bir gerçektir.
    Birde çoluk çocuğunu evlendirip , onların iş güç sahibi olmaları konusunda gece gündüz emek verip, onların kendi ayakları üstünde durmalarını sağladıktan sonra gelen yalnızlık vardır, aslında en acı olanı budur..Hiç arzu edilmeyeni de budur galiba.
    Bir zaman yüzüne konan sineği bile kovmaktan aciz bir bebekken, büyüyüp serpildikten sonra büyüğünü unutan bireylerin ana ve babalarının çektiği yalnızlıktır en acı olanı.
    En itilmiş, kedi gibi azıtılmış, horlanmış, unutulmuş insanın yaşadığı haldir en acı yalnızlık..
    Eliniz ayağınız eskisi gibi tutmaz, gücünüz kuvvetiniz kesilir, belki maddi gücünüz tükenir, gün olur yüzünüze konan sineği bile kovamaz hale gelirsiniz, bir bardak su vereniniz olmaz, aç mısınız tok musunuz soranınız olmaz.. Bayramlarda kapınız vurulmaya hasret kalır, işte en acı olanı budur..
    Gün olur yalnız ve çıplak geldiğiniz dünyadan yalnız ve çıplak gidersiniz, yalnız geldiğiniz ama yalnız yapamadığınız dünyadan yalnız gidersiniz, bir ikindi vakti açılır kapınız, çalınmadan açılır, beklenen, tanıdık olan ama size sadece bir kez uğrayacak olan olgu gelir bulur sizi, belki seksen kılıç darbesi indirircesine hafif bir acıyla girer kanınıza, belki bu satırların kaldıramayacağı ağırlıkta ağır gelir..
    Yalnız olamadığınız dünyadan yalnız başınıza gidersiniz, yalnız olamadığınız dünyada ilk kez yalnız olur ve yalnız ölürsünüz..
    Her insan yalnız gelir, yalnız yaşayamaz ama yalnız ölür..Yalnız olmak mümkün değildir amma, yalnız ölür her insan..
    Allah bizleri halkın içinde kendiyle beraber olanlardan eylesin, Allah bizleri yalnız öldürmesin ve yalnız bırakmasın..
    Yalnızlık Allah’a mahsus, kulun ne haddine...
    Tunar Çalışkan
    17-10-2011
    Nevşehir


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Yalnız olmak, yalnız ölmek

          Kategori: Atış Serbest

          Konuyu Baslatan: Emine

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1149


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş