Azerbaycan Edebiyatı Hakkında Bilgi Azerbaycan edebiyatı, tarihçesi, gelişimi, Azeri edebiyatının özellikleri, Azerbaycan edebiyatı ile ilgili bilgi. İslâmlığı kabul eden Türk boylarının (10 yüzyıl) yaşadığı köklü değişiklik; yeni coğrafya bölgelerinde yurtlar edinmekten başlayarak kültürün, sanatın ve dilin kısaca uygarlığın tüm değerlerinde gözlenebilir. Kabile ve dinler ayrılığıyla bölünmüş olan çeşitli Türk boyları, soy ortaklığının yanı sıra kaynaştırıcı bir ümmet anlayışla

Bu konu 1783 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Azerbaycan Edebiyatı Hakkında Bilgi 1783 Reviews

    Konuyu değerlendir: Azerbaycan Edebiyatı Hakkında Bilgi

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1783 kez incelendi.

  1. #1
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Azerbaycan Edebiyatı Hakkında Bilgi

    Azerbaycan Edebiyatı Hakkında Bilgi


    Azerbaycan edebiyatı, tarihçesi, gelişimi, Azeri edebiyatının özellikleri, Azerbaycan edebiyatı ile ilgili bilgi.

    İslâmlığı kabul eden Türk boylarının (10 yüzyıl) yaşadığı köklü değişiklik; yeni coğrafya bölgelerinde yurtlar edinmekten başlayarak kültürün, sanatın ve dilin kısaca uygarlığın tüm değerlerinde gözlenebilir. Kabile ve dinler ayrılığıyla bölünmüş olan çeşitli Türk boyları, soy ortaklığının yanı sıra kaynaştırıcı bir ümmet anlayışla birleşip güçlenirler. Savaşçı ve akıncı bir geleneğe dayanan soycul nitelikleri, kutsal bir inanç ve amaca adanmış yeni güçler ve akınlar yaratmalarına yüce bir gerekçe bulur (cihad). Issız bucaksız bozkırlar göçebelik koşulları içinde dağılan güçler, uygarlık merkezlerinde toplanır; vazgeçilmez, yurtlar edinilir; site yaşamının doğal sonucu olan dil, ahlak, hukuk, sanat, kültür, edebiyat değerlerinin verimleri çoğalır.Kuran alfabesinin ortaklığıyla İslâm uygarlığının kültür çevresi içinde girilmiş; ancak bu ortama uyarlanmak için birkaç yüzyıllık hazırlanma süresi gerekmiştir. Bu yüzden 10. yüzyılla 13. yüzyıl arasında büyük boşluklar vardır. Dinin gerektirdiği zorunlukla önce Arapça, sanat ve edebiyat dili olarak da özenilen Farsçanın etkisiyle birkaç yüzyıl içinde Türkçe karışık bir zenginliğe ulaşır, bu yolla da halk yığınlarıyla yüksek zümre arası iyice açılır. İslâm-Türk toplumlarının hepsinde yüzyıllarca sürecek ve gittikçe artacak bir kültür ve zenginlik ayırımı böylece doğmuş olur. İlk yerleşme çevresi Maveraünnehir olduğu için önce Hakaniye (Doğu Lehçesi; sonraki adıyla Çağatay Lehçesi) doğar. Gelişimi; daha batıya kayan Oğuz Türkleri ile Azeri ve Anadolu (Batı Türkçesi) lehçelerini yaratmış; yakın bölge komşuluğu yüzünden Azeri Türkçesi ile Anadolu Lehçesi birbirinden fazla uzaklaşıp ayrılmamıştır. Anadolu’da edebiyat dili olan Farsça (Mevlânâ) hem Kuzey hem Güney Azerbaycan’da uzun süre geçerliğini korur; örneğin Genceli Nizami (1150-1214) etkili eserini bu dille yaratmış, ardından gelenleri aynı kültür beğenisinin ortaklığına çekmiştir: Sonunda din dili Arapça ile devlet-edebiyat dili olan Farsçanın yerine geçen ve bölgesel ağız değişiklikleri taşıdığı için Oğuzcanm Anadolu Lehçe-si’nden az çok ayrılan Azeri Lehçesi ile Azeri Edebiyatı hak ettiği yeri aln (14. yüzyıl). Ne var ki, saray-konak-medrese çevresinin yüksek zümre beğenisiyle oba-köy-kasaba yerleşmelerinin ahlak eğilimleri birbirini tutmadığı için Azeri edebiyat geleneği de tıpkı Anadolu’ da olduğu gibi iki ayrı alana ayrılma özelliği gösterir; bu arada yüksek zümre şairleri Farsça okuyup yazarlarken -ürünlerinin pek çoğu kaybolmuş bulunan- halk şairleri sözlü gelenekle Türkçeyi yaşatmayı ihmal etmezler (13. yüzyıl-14. yüzyıl).

    Tek gazeli ele geçmiş olan Şeyh İzzettin Astarayini (Hasanoğlu), 14. yüzyılda yaşadığı bilinen ilk Azeri şairi sayılmalıdır; ne yazık ki eseri kayıptır. Böylece Azerbaycan’da Türk Divan Şiiri’nin 14. yüzyılda başladığı kabul edilir. Aynı yüzyılda yaşayan ve anadan doğma kör olduğu için bunu belirten mahlasla anılan Erzurumlu Darir, Kadı Burhanettin (1344-1398), Nesimi (1344-1418); değer düzeyleri ve etkileriyle sonraki gelişimi belirleyen kişiler sayılırlar.

    İslâm dünya görüşü, Arap-Fars edebiyat gelenekleriyle mitoloji öğeleri, nazım şekilleri, vezin-kafiye konularında temel sayılan ilkeler, ortak mesnevi konuları, şiirde biçim ve tür uygunluğu sağlayan tutum birliği açılarından Azeri Edebiyatı ile Anadolu’da gelişecek Divan Edebiyatı arasında herhangi bir ayrılık yoktur. Ayrıca Türk destan birikiminin (Dede Korkut, Köroğlu…) ve âşık edebiyatının yaygın türü halk hikâyelerinin (Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Şah İsmail…) yaygınlığı, iki coğrafya bölgesinde de değer eşitliğiyle koşuttur. Birçok şairin adı anılırsa da eserlerinden örnek bulunamaz. Bu arada tasavvuf düşüncesinin Anadolu’ da olduğu gibi Azerbaycan’da da yayıldığı, tarikatlar biçiminde örgütlendiği gözlenir. Hurufilik ilkelerinin özellikle bu alanda yayıldığını belirtmek gerekir (Nesimi). Bu etkinin, Hatayî (Şah İsmail Safevî, 1486-1524), Habibi, Fuzuli (1495-1556) gibi üstün sanatçılarda bile geçerli olduğunu gösteren incelemeler yapılmıştır”. Bunlardan Hatayi, özellikle hece ölçüsüyle yaratılmış ürünleriyle Anadolu’ da yaygınlık kazanırken Fuzuli, lehçeler üstü bir ulusal kabulle hem Anadolu hem de Azerbaycan’da aynı sevgi ve saygıyla benimsenmiştir. Karakoyunlu ve Akkoyunlu saraylarında Türkçe yazanlar iyi kabul gördükleri gibi, mezhep çekişmelerinde Türkçeyi araç yapan da aynı olumlu değerlendirmeyle karşılaşmışlardır. Böylece bundan sonraki bir iki yüzyıl erken gelmiş büyük ustalarm izinde gidenlerle dolar. Kaynaklardaki kalabalık ad listeleri (16. yüzyıl: Basırî, Şemsî, Hayalî, Bidarî, Şahî, Hamidî, Haşimî, Hakirî…; 17. yüzyıl: Safi, Mesihî, Kavsî, Sabit, Saib Tebrizî…) ele geçen eser, değerlendirilecek ürün bakımından desteklenmediği için pek de önemli değildir. Bu yüzyıllarda, söylediklerinin ancak çok küçük bölümü cönklere geçmiş olan saz şairlerine de rastlanır: Kurbanî, Sarı Âşık, Tufarganlı Abbas… 18. yüzyıl, İran’da Kaçarların, Azerbaycan’da yerel hanlıkların egemenlikleriyle bölünüş dönemidir; politik kargaşa edebiyatında gelişimini engeller, yoğun kültür birikimlerine olanak vermez. Buna karşılık Türkçe, bütün yabancı etkilerden kurtulmuş, iki kolda da etki sahibi olarak gelişimini sürdürmektedir; birçok Ermeni sanatçısı da “aşuğ” olarak halk edebiyatına emek katar. Hem Divan hem Halk edebiyatlarının birimleriyle eser verebilen sanatçılar da yetişir; Molla Penah Vakıf (1717-1797), Molla Fevkî, Kumrî, Nabatî, Ağa Mesih Şirvanî, Namî, âşıklardan Vidadî (1709-1809), Dede Kasım, Âşık Va-leh. Sadık, Karacadağlı, Lezgi Ahmet, Şikeste Şirin… Düzyazının yeterince kullanılıp geliştiremediği, matbaanın, gazetenin, kitabın bulunmadığı bir toplumsal ortamda nazımla oluşup yayılan bir edebiyatın başlıca temsilcileri olurlar.

    Coğrafya koşullarının tarihsel ve siyasal durumla birleşmesi Azerbaycan’ı yüzyıllarca Türk-İran-Rus yaşam alanları arasında bulunma, değişik zamanlarda bu etkilerin altına girme sonucunu yaratmıştır. 19. yüzyılda Osmanlı egemenliğinin bu çatışmadan vazgeçmesi, bölgeyi Rus ve İran işgallerine açmış olur. Yerel hanlıklarla İran’ın zayıflığı yüzünden öne geçen baskı Rus etkisi olur. 19. yüzyıl bu yüzden, Azeri Rus çarpışmalarıyla doludur. Kuzey Azerbaycan edebiyatına yeni ve güçlü bir ülkü, uluslaşma ve bağımsızlık dileğini getirdi. Özellikle düzyazıyla düşünsel ürünler yaratıldı. Batı edebiyatından alman öykü, roman, tiyatro türlerinde eserler verildi. İran etkisindeki Güney Azerbayancan’da çağdaş gereksinimlere yanıt veremeyen Divan Edebiyatı gittikçe zayıflarken Türkçeyi yasaklayan Pehlevi yönetimi yüzünden büsbütün engellendi. Tebriz, kültür merkezi olarak saygınlığını yitirirken Tiflis ve Bakû öne çıktı. Rus dilini ve yaşam biçimini öğrenmek zorunda kalan Kuzey Azerbaycan sanatçıları giderek iki dilli bir kimlik kazandılar; hem Azeri Türkçesi ile hem Rusça yazdılar. Bütün bu değişimleri özetlerken unutulmaması gereken nokta, bireysel ve toplumsal alışkanlıkların kolay bırakılmadığıdır. Örneğin 19. yüzyıl ortalarına kadar yaşayan ve genellikle “yeni türlerle ulusal edebiyatı yaratma ülküsünde” sayılan Abbaskulu Ağa (1794-1846), bazı eserlerini Farsça, bazılarını Arapça yazdığı gibi, şiirde de üç dili birden kullanır. Koşut çalışma çizgilerinde dikkati çekenler Mirza Şefi Vazeh (1794-1852), İsmail Bey Kutkaşınlı (1806-1861), Mirza Kâzım Bey (1802-1870), Mirza Fethali Ahundzade (1812-1878) iken geleneği zayıf ürünlerle sürdürenler Dahil, Reşit, Afşar, Kerim Şuaî, Cevrî, Seyyid Azim Şirvanî, Nâkâm, Kasım Bey Zakir (1786-1857), halk şiiri yolunda Âşık Hüseyin, Âşık Nevruz, Âşık Abbas, Zegenli Abbas, Âşık Elesger’dir. Ahundzade’nin izinde ulusal konuları oyunlaştırma ve romana emek katanlar (Necef Bey Vezirli, Abdürrahim Bey Hakverdili, Sultan Mecid Ganizade, Neriman Nerimof) gibi basın yaşamını başlatanlar da bir yandan Batı dünyasının düşünsel özlerini, bir yandan yerel özellikleri işlediler. İlk gazete Ekinci 1875′te Bakû’da çıkarıldı (Hasan Bey Melikof Zerdabi: 1841-1907). Tiflis’te Ziya, Ziyayı Kafkasiye gibi basın organları izledi. 1905 Rus devrim girişimi ve 1908. II. Meşrutiyeti’nden Azerbaycan’a sıçrayan özgürlük-eşitlik-bağımsızlık ilkeleri, bazı Azeri aydınlarının İstanbul merkeziyle sıkı ilişki kurabilme olanakları Azeri Edebiyatı’na yeni ve çağdaş atılımlar getirdi. Gökalp’ten önce “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” ilkelerini ileri süren Hüseyinzade Ali Turan, ardından gelenleri geniş çapta etkilediyse de Türklüğü soy birliğiyle birleştirme ütopyası çabalarını zayıflattı. Sonradan Türkiye’de etkili olacak Ahmet Ağaoğlu, Açık Söz gazetesinin yayımcısı Mehmet Emin Resulzade, Molla Nasreddin adlı mizah dergisini çıkaran Celil Mehmetkulzade, vatan şairi diye anılan Mehmet Hadi, nazımla oyunları da olan Hüseyin Cavit, Ahmet Cevat, Cafer Cabbarlı, edebiyatı müzikle destekleyen eserleriyle Üzeyir Hacıbeyli, Ali Ekber Sabir, Mirza AH Muciz önde gelen sanatçılardır. Müstakil Azerbaycan Cumhuriyeti (28 Mayıs 1918), SSCB’nin tam işgali (27 Nisan 1920), Azerbaycan Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (1936) gibi toplumsal kuruluş ve olaylar çağdaş Azerbaycan edebiyatının yazgısını da belirleyen büyük etkilerdir. Romantik ulusçuluktan bilimsel sosyalizme geçen dünya görüşüyle Azeri yazarları güncel sorunları inandıkları ülkü yolunda değerlendirmeye giriştiler. Bu arada Türkiye’ye göç eden Azeri aydınları yurt özlemi ve ulusçuluk eğilimiyle eski tutumlarını sürdürdüler (Resulzade, Ahmet Caferoğlu). Türkiye ile SSCB arasındaki kültürel ilişkiler yeterince açık, özgür ve zengin olmadığı için özellikle son elli yılın edebiyatı üzerine aydınlık bilgilere sahip değiliz. Ne kadarını Türk, hangi eserlerin SSCB edebiyatı içinde değerlendirilmesi gerektiği bile belli değildir. Hemen hemen hiçbir çeviri eserin Türk kamuoyuna yansımamış bulunduğunu hatırlatmak bile yeterli olacaktır. Güney Azerbaycan edebiyatından eser örnekler de pek sayılıdır (Şehri-yar, Samed Behrengi…)


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Azerbaycan Edebiyatı Hakkında Bilgi

          Kategori: Azerbaycan Edebiyatı

          Konuyu Baslatan: AyMaRaLCaN

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1783

    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş