Olay Yazıları Hikaye (Öykü) Roman Tiyatro Senaryo Masal Fabl Hatıra Günlük Gezi yazısı

Bu konu 1403 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Yazılı Kompozisyon Türler 1403 Reviews

    Konuyu değerlendir: Yazılı Kompozisyon Türler

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1403 kez incelendi.

  1. #1
    Aylin's - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.03.2009
    Mesajlar
    3.559
    Konular
    3321
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    1
    Tecrübe Puanı
    1050
    @Aylin's

    Standart Yazılı Kompozisyon Türler

    Olay Yazıları
    Hikaye (Öykü)
    Roman
    Tiyatro
    Senaryo
    Masal
    Fabl
    Hatıra
    Günlük
    Gezi yazısı
    Haber
    Röportaj

    Hikaye (Öykü)

    Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuya haz verecek şekilde anlatıldığı kısa edebî yazılara hikâye (öykü) denir.

    Hikâyelerde esas itibariyle bir asıl olay bulunur. Bazen bu asıl olayı tamamlayan yardımcı olaylara da rastlanır. Hikâyelerde belli bir zaman diliminde ve sınırlı bir mekânda yaşanan olay (veya olaylar) anlatıldığı için çevrenin ve kahramanların tanıtımına pek yer verilmez.

    Manzum tarzda yazılan hikâyeler de vardır. Mehmet Âkif ve Tevfik Fikret bu tarzın başarılı edipleri arasındadırlar.


    Roman


    İnsanların başlarından geçen veya geçmesi mümkün olan olayların yer ve zaman belirtilerek etraflıca anlatıldığı, uzun edebî yazılara roman denir.

    Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar bulunur. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir. Kahramanların ve çevrenin tanıtımına hikâyelerde pek yer verilmezken romanlarda kahramanların ve çevrenin tanıtımı yeri geldikçe değişik bölümlerde birbirini tamamlayacak şekilde yer alır. Romanı okuyup bitiren bir kişi yazarın anlattığı kahramanları, olayı ve çevreyi göz önünde canlandırabilir.

    Romanlar işledikleri konulara ve üslûplarına göre tarihî roman, macera romanı, polisiye roman, töre romanı, psikolojik roman, nehir roman gibi çeşit*lere ayrılabilir.

    Hikâye ve romanlarda gerçeğe uygunluk aranır.


    Tiyatro


    Hikâye veya romana konu olabilecek olayların seyirciye sahnede temsilî olarak da gösterilebilmesi için sahne tekniğine uygun olarak yazılan edebî yazılara tiyatro denir. Tiyatro terimi; sahne eserinin oynandığı yer ve sahne eserini oynama sanatının adı olarak da kullanılır.

    Tiyatronun oluşmasında eser (senaryo), oyuncular, sahne ve seyirci unsurları her zaman dikkate alınır. Tiyatro hem göz hem kulağa hitap ettiği için diğer türlere göre daha etkilidir.

    Tiyatro eserleri genellikle, sahnede oynanmak üzere yazılırlar, ancak oynanmak için değil de okunmak için yazılan tiyatro eserleri de vardır.

    Klâsik tiyatroda üç (zamanda, mekânda, olayda) birlik kuralına uymak esastı. Ancak günümüzün teknik imkânları sayesinde tiyatro sahnesinde canlandırılamayacak bir olay hemen hemen yok gibidir.

    Tiyatro (oyun) terimi daha çok genel anlamda kullanılır. Tiyatro için, konusuna ve sahnede sunuluş biçimine göre trajedi, komedi, dram, monolog ve müzikli tiyatrolar (opera, operet, opera komik, vodvil, bale) gibi özel adlandırmalar da kullanılır.


    Senaryo

    Senaryo, bir filme konu olacak olayın, hikâyenin, romanın sinema tekniğine göre sahnelere bölünerek açıklamalar ve diyaloglar tarzında hikâye edildiği yazılardır. Senaryo, sesli filmler çekilmeye başlandıktan sonra ortaya çıkan ve teknik imkânların sinemada her geçen gün daha fazla kullanılmasıyla gittikçe önem kazanan bir türdür. Senaryolar filmlerin çekilmesine temel oluştururlar. “İyi bir senaryodan kötü bir film yapılabilir ama kötü bir senaryodan iyi bir film asla yapılamaz.” (Rene Clair)

    Senaryo; süje, eşel ve tretman denen aşamalardan geçtikten sonra senaryo hâline gelir. Filme çekilecek konu sinemaya göre önce özet şekilde kabataslak yazılır (Süje). Sonra konu içindeki olayların birbirleriyle bağlantısı bir plân dahilinde kurulur. Buna şema da denir (Eşel). Daha sonra ayrıntılar dahil edilerek konu genişletilir, karakterler çizilir ve konuşmalar yazılır (Tretman). Bu aşamada sinematoğrafik hikâye kurgusu ve işlenişi bakımından filmlik bir şekil alır. Son olarak senaryo yazarı kendisini eleştirel bir gözle filmin tenkidini yapan seyirci yerine kor ve sinema tekniğinin inceliklerini de hesaba katarak senaryosuna son şeklini verir.


    Masal

    Olağanüstü kişilerin (veya kahramanların) başlarından geçen olağanüstü olayların yer ve zaman belirtilmeden anlatıldığı yazılara masal denir. Masallar, halk masalları ve sanat masalları olarak ikiye ayrılabilir: Halk masalları toplumun değer yargılarını, anlayışını, kültürünü, dünya görüşünü yansıtan anonim ürünlerdir. Sanat masalları ise (toplumda görülen aksaklıkları yermek, bir düşünceyi ortaya koymak gibi) belli bir amaca yönelik olarak yazılan masallardır.

    Fabl

    Sonunda bir ahlâk dersi vermek amacıyla kaleme alınan, konusu bitkiler, hayvanlar veya cansız varlıklar arasında geçtiği düşünülen ve genellikle manzum olan edebî yazılara fabl denir. Kişilerin veya topumun aksayan yönleri fabl aracılığıyla düzeltilmeye çalışılır. Hayalî varlıklar ve olaylar gerçeğe ne kadar yakın olursa fabl o derecede etkili ve başarılı olur. Teşhis ve intak sanatlarından yararlanılarak anlatıma canlılık ve güzellik katılır.

    Fablin sonunda kıssadan hisse alınabilecek bir dersin verilmesi onu masaldan ayıran özelliklerin başında gelir.

    Hint filozofu Beydeba’nın Kelile ve Dimne’si ile La Fontaine’in Fabller’i bu türün başarılı örneklerindendir. Orhan Veli’nin La Fontaine’in Masalları adıyla manzum olarak Türkçeye kazandırdığı çalışma da anılmaya değerdir.


    Hatıra (Anı)

    Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmuş kişilerin bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslûpla yazdıkları yazılara hatıra denir.

    Hatıralarda dürüstlük, samimiyet, doğruluk ve tarafsızlık ön plânda olmalıdır. Ancak hatıralar –çoğunlukla- yazanın kendi bakış açısına göre anlatıldığı için aynı olaylar hakkında farklı kimseler tarafından yazılan hatıralar arasında bazı farklılıklar olabilir. Bu sebeple hatıralar -her ne kadar- yaşanmış olaylarla ilgili olsalar da tarihî bir belge olarak doğrudan kullanılamazlar.

    Hatıra ile günlük birbirine karıştırılmamalıdır. Günlük adından anlaşıla*cağı üzere yaşanırken, günü gününe yazılır. Hatıralar ise aradan zaman geçtikten sonra yazılır. Hatıra yazarı gerçekleri dile getirmek ve tarafsız olmak anlayışıyla anlattığı döneme ait çeşitli belgelerden, mektuplardan, dergilerden, gazetelerden de yararlanabilir.

    Hatıra yazılarını ilginç yapan yönlerden biri de tarihe, topluma, sanata... yön veren insanların özel bilgiler vermiş olmasıdır.

    Günlük

    Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak kaleme aldığı kısa yazılara günlük veya günce denir.

    Günlük, bir anlamda günü gününe yazılan hatıralar olarak değerlendirilebilir. Okuyucular dikkate alınmadan yazılan günlükler, özeldir. Duyguların, düşüncelerin yoğun olduğu anlarda sıcağı sıcağına yazılan günlüklerin anlatımı geliştirmede önemli bir yararı vardır.

    Günlükler bir deftere yazılabileceği gibi daha kullanışlı olması bakı*mından bir ajandaya da yazılabilir.

    Gezi Yazısı (Seyahatname)

    Gezi yazısı, yurt içine veya yurt dışına yapılan gezilerde gezilip görülen yerlerin anlatmaya değer ilginç yönlerinin kaleme alındığı edebî yazıdır.

    Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslûpla anlatılır.

    Günümüzün (ulaşım, haberleşme, radyo, televizyon, bilgisayar, internet VCD gibi) teknik imkânları gezi yazılarının önemini ve ilginçliğini kısmen de olsa azaltmakla birlikte tarihî değeri olan seyahatnameler hâlâ önemini koru*maktadır.

    Haber

    Haber, bilinen bir zamana ait olayı en kısa sürede muhatabına ileten, geniş bir kitleyi ilgilendiren ve değeri ilgilendirdiği kişi sayısıyla ölçülen yazıdır. Bütün basın dünyasının bildiği Lord Northcliffe’in “Bir köpek, bir adamı ısırırsa bu bir haber değildir; fakat bir adam bir köpeği ısırırsa bu bir haberdir.” sözü haberin ne demek olduğunu veciz bir şekilde ifade eden cümle olarak sıkça kullanılır.

    Gazetelerin çıkış sebebi haber verme olduğu için haber, gazetenin ruhu ve temel unsurudur. Dolayısıyla habersiz, gazete olmaz. Fakat radyo, televizyon ve internetin yaygınlaşması gazetecilerin haberi bir an önce verme işini zora sokmuştur. Çünkü gazetedeki en yeni haber bir gün öncesine aittir. Bu yüzden günümüzde gazeteler, bol fotoğraflı, ayrıntılı ve yorumlu haber vermeye yönelmişlerdir.

    Haber; gazetede, televizyonda, radyoda veya internette nerede yayınlanırsa yayınlansın sağlam kaynaklardan alınmalı, doğru olmalı, çoğunluğu ilgilendirmeli, özgün olmalı, kişilerin özel hayatına, hürriyetine zarar vermemelidir. Tam bir haberde (gazetecilikte 5 N ilkesi olarak da bilinen) şu beş sorunun cevabı olmalıdır: Ne (veya kim)? Nerede? Ne zaman? Nasıl? Niçin?

    Haberde giriş ve gövde olmak üzere iki bölüm bulunur. Giriş bölümünde birkaç cümle ile olayın kısa bir özeti verilir, haberin ayrıntıları gövde bölümünde yer alır. Okuyucu, seyirci veya dinleyici ilgisini çeken haberlere yöneleceği için haber başlıkları ve bu başlıkların haber metniyle uyumu son derece önemlidir.

    Bağlı olduğu basın yayın organları için haber toplayan ve bunları yazan kişilere muhabir denir. İyi bir muhabir, “çabuk ve sessiz hareket eder; kesin sualler sorar; olayları, hareketleri, tepkileri az çok önceden sezinler; günün haberlerini bilir, gazete ve dergileri dikkatle okur, belli başlı yayınları izler; iyi eğitim görmüştür; geniş bilgilidir. Ukalâ değil, uyanıktır; terbiyesiz değil, ısrar eder; sır yoldaşı değil, inandırma yeteneği vardır; falcı değil, ileriyi görür; çekingen değil, dikkatlidir; miskin değil, terbiyelidir; münakaşacı değil, azimlidir.”[1]

    Röportaj

    Röportaj, gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek, o yerin özelliklerini, orada gördüklerini kişisel düşünceleriyle birleştirip imkânlar ölçüsünde fotoğraflarla belgeleyerek kaleme aldıkları yazılardır. Radyo veya televizyon habercisinin bir araştırma veya soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu programa da röportaj denir.

    Röportajda esas olan, bir araştırma veya soruşturma sonucunda elde edilen bilgilerin kamuya duyurulmasıdır. Bu yönüyle haberin genişletilmiş biçimi olarak düşünülebilir. Ancak haberde yorum son plândayken, röportajda öne çıkar. Röportajı yapan, kişisel görüşlerini, yorumlarını ve haberlerini bir anlamda belgelemek için fotoğraflardan veya video görüntülerinden yararlanır.

    Röportaj; bir yerin, bölgenin veya topluluğun özelliklerini tanıtmak amacıyla yapılabileceği gibi bir alanın uzmanı olan (veya olmayan) kişilerin herhangi bir konudaki düşüncelerini öğrenmek ve bunları kamuya duyurmak amacıyla da yapılabilir. Ancak böyle bir durumda röportajdan bir yarar gözetilecekse soruyu veya konuyu uzmanına sormak gerekir


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Yazılı Kompozisyon Türler

          Kategori: Edebiyat

          Konuyu Baslatan: Aylin's

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1403

    HÜZÜNLER KALDI BENDE...

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş