700 yıllık Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Söğüt, Bilecik2e bağlı Eskişehir' 40km uzaklıkta, yaklaşık 13000 nüfuslu, vakur insanların yaşadığı, görkemini iliklerimize kadar hissettiren, sokaklarında gezerken tarihi havasını teneffüs ettiren, asırlık çınar ağaçları ile geleceğe kök salan ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. Osmanlı Devleti’nin kurulduğu, Kurtuluş Savaşı’mızın en çetin geçtiği tarihi Söğüt ilçesi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde şöyle söz ediliyor; ‘’ Söğüt, Bursa Sancağı

Bu konu 1260 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Söğüt "Bir imparatorluk öyküsü" 1260 Reviews

    Konuyu değerlendir: Söğüt "Bir imparatorluk öyküsü"

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1260 kez incelendi.

  1. #1
    korkut76 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    23.05.2009
    Yaş;
    50
    Mesajlar
    89
    Konular
    49
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @korkut76

    Standart Söğüt "Bir imparatorluk öyküsü"

    700 yıllık Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Söğüt, Bilecik2e bağlı Eskişehir' 40km uzaklıkta, yaklaşık 13000 nüfuslu, vakur insanların yaşadığı, görkemini iliklerimize kadar hissettiren, sokaklarında gezerken tarihi havasını teneffüs ettiren, asırlık çınar ağaçları ile geleceğe kök salan ve mutlaka görülmesi gereken bir yer.
    Osmanlı Devleti’nin kurulduğu, Kurtuluş Savaşı’mızın en çetin geçtiği tarihi Söğüt ilçesi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde şöyle söz ediliyor; ‘’ Söğüt, Bursa Sancağı hükmünde, Lefke kazası nevahisinde hâkimli, bağlı bahçeli, arı havası, latif bir kasabadır.700 kadar kiremitle örtülü Türk hanelerini havi, müteaddit camili, han ve hamamlı, çarşı ve pazarlı bir yerdedir.’’

    Tarihin yapraklarını çevirdiğimizde; Osmanlı Devleti’nin kuruluş merkezi olan Söğüt hakkındaki en eski bilgiler, M.Ö. 7. yy. da bölgeye hâkim olan Bitinya Krallığına kadar uzanmaktadır. 1231 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın, Bozüyük-Pazaryeri Bizasnslılarla yaptığı savaşta ve daha sonra Karacahisar kuşatmasında Ertuğrul Gazinin gösterdiği yararlılıklar üzerine Selçuklu sultanı tarafından Söğüt, Ertuğrul Beyin yönetimindeki Karakeçili Türkmenlerine yurt olarak verilmiştir.

    Söğüt bir İmparatorluk öysü yazacaktır tarih sahnelerinde; Söğüt’ün Ertuğrul Gaziye verilmesinden sonra, 1230–35 yılları arasında yaptırıldığı tahmin edilen Ertuğrul Gazi Mescidi’ne, Kuyulu Mescit de denilmektedir. Ertuğrul Gazinin bu mescidi, Aktopraklık mevkiindeki Rum mahallesine yaptırmış olmasının sebebi ile ilgili şöyle bir hikaye anlatılır: Bu mescidin bahçesindeki kuyudan Rum halkı suyunu almış, böylelikle her gün bu mescide gelerek, Osmanlı ahalisiyle ilişki kurmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlılar da günde beş kez Rum mahallesindeki bu mescide gelerek, Rum ahaliyle ilişkileri geliştirmiştir.

    Moğol istilasından korunabilmek için, Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan altmış yıllık göç sürecinin sonunda Söğüt’ü mesken edinen ve Osmanlı Devleti’nin temellerini atan Kayı Boyu’nun beyi Ertuğrul Gazi, 1284’te vefatından üç yıl önce boyun yönetimini, oğlu Kara Osman Beye bırakmıştır. Osman Beyin, babası Ertuğrul Gazinin anısına 1284’te yaptırdığı anıt mezar, tek kubbeli, üzeri kurşunla kaplı Osmanlı mimari üslubunun ilk örneklerinden biridir.Ertuğrul Gazi Türbesi

    Ertuğrul Gazi Türbesi’nin karşısındaki ‘Türk İmparatorları Platformu’nda bulunan, tarih boyunca kurulan Türk Devletleri bayraklarının, Türk büyükleri büstlerinin, Ertuğrul Gaziyi selamladıklarını hissedebiliyoruz.

    SEYİTGAZİ "KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ"

    Adı dilden dile, ünü kuşaktan kuşağa yayılan Seyyid Battal Gazi'nin kimliği, ailesi ve soyu konusunda farklı bilgiler verilmektedir. Azımsanmayacak kaynakta ortak görüş olarak benimsenmiş ve yaygınlaşmış olanı şöyle özetlenebilir: 674/680-740 yılları arasında yaşadığı kabul edilen Seyyid Battal Gazi, Malatya Serdarı, Hüseyin Gazi'nin oğludur. Asıl adının Abdullah ya da Ebu Hüseyin olduğu ileri sürülmektedir. Adının Cafer olduğunu benimseyenler ise, O'nun Peygamber soyundan geldiğine, atalarının İmam Cafer, İmam Zeynel Abidin yoluyla İmam Hüseyin'e, dolayısıyla da Hz. Ali'ye ulaştığına inanırlar ve seyyidlik unvanını da soy geçmişinin kanıtı olarak gösterirler. Battal adının yiğitliğinin, cesaretinin ifadesi olduğu, gazilik sanının da gazalarda gösterdiği kahramanlıktan dolayı verildiği belirtilmektedir

    Seyit Battal Külliyesi, XIII. yüzyılın başlarında Seyyid Battal Gazi adına yaptırılmış türbe ve cami ile daha sonda eklenmiş tarihî yapılar topluluğundan oluşur. Üç uygarlık döneminin izlerini taşıyan külliyede, türbe ve camiyi Anadolu Selçuklu sultanlarından I. Alaeddin Keykubad'ın annesi Ümmühan Hatun yaptırmıştır(1207-1208). Osmanlılar Döneminde ise külliyeye medrese, imarethane (aşevi, fırın vd.) tekke, dergah gibi bölümler eklenmiştir(1511-1517). Külliyede ayrıca Ümmühan Hatun, Çoban Baba, Ayni Ana, Mihaloğlu Ahmet ve Mehmet beylerin türbelerinin yanında kral kızı Elenora'nın (Battal Gazi'nin eşi) mezarı ve keşikbaşlar odası gibi bölümler yer alır.

    ASLANBEYLİ KÖYÜ “850 YIILIK AİLE BAĞI”

    Şeyh Şücaeddin-I Veli Türbe ve Külliyesi, Seyitgazi’ye 10km uzaklıktadır. Muhakkak görülmesi gereken bir tarihi yapıdır. Şeyh Şücaeddin-I Veli, İslam kültürü içersinde dünyadaki ünlü dört veliden biri olarak kabul edilmektedir. 15.yy da yaşadığı Osmanlı devletinin fetih savaşlarında önemli katkıları olduğu ve savaşta II.Murat’ın hayatını kurtardığı bilinmektedir. Bir adıda “Varlıklı Sultan olarak” bilinmektedir.

    Köy muhtarı 850 yıl once yaşayan değerli Velinin soyundan geldiğini anlatıyor. Külliyenin bahçesini kendi elleri ile yapmış ve bakımını yapıyor ve gelen ziyaretçilerine sıcakkanlı yaklaşımı ile tarihe yolculuğa çıkarıyor.

    YUNUS EMRE

    Tarihî hayat ve şahsiyeti hakkında pek az şey bildiğimiz Yûnus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde küçük-büyük Türk Beylikleri'nin kurulmaya başladığı 13. yy ortalarından Osmanlı Beyliği'nin filizlenmeye başladığı 14. yy'ın ilk yarısında Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir Türkmen kocası, şair bir erendir. Yûnus'un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğünün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasî otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır. 13. yy'ın ikinci yarısı, sadece siyasî çekişmelerin değil, çeşitli gayrısünni mezhep ve inançların, batınî görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı bir zamandır. İşte böyle bir ortamda, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Hacı Bektaş-ı Velî, Ahî Evrân-ı Velî, Ahmed Fakih gibi ilim ve irfan kutuplarıyla birlikte Yûnus Emre, Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı gerçek İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler ifa etmiştir. Yûnus Emre, "Risalet-ün Nushiyye" adlı mesnevîsinin sonunda verdiği;

    Söze târîh yidi yüz yidiyidi
    Yûnus cânı bu yolda fidîyidi

    Yûnus Emre, M.S 1240 yılında doğmuş, 82 yıllık bir dünya hayatından sonra M.S 1320 yılında Hakk'a yürümüştür.Doğduğu yer konusundaki tartışmalar Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ile Karaman üzerinde yoğunlaşmaktadır.





    Söğüt`e giriş


    Ertuğrul Gazi Şenlik Alanı


    Ertuğrul Gazi türbesi


    Ertuğrul Gazi`nin Hanımı Halime Hatun Mezarı


    Celebi sultan Camii


    Seyit Gazi Girişi


    Seyit Gazi Türbesi


    Seyit Gazi`nin mezarı


    Secuattin Veli Türbesi Aslanbey Koyu


    Yunus Emre türbesi


    Ulu Camii Sivrihisar


    Nasrettin Hoca Sivrihisar


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Söğüt "Bir imparatorluk öyküsü"

          Kategori: Türk Tarihi

          Konuyu Baslatan: korkut76

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1260


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş