ABUZETTİN: (Ar.) Er. - Din yolun*da çabuk, hızlı giden ACA: (Tür.) Er. 1. Amca, ağabey. 2. Güçlü kuvvetli, başladığı işi bitiren. 3. Büyük ACABAY: (Tür.) Er. - (bkz. Aca). ACAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Aca). ACAR: (Tür.). 1. Becerikli. 2. Atıl*gan, ele avuca sığmaz. 3. Halk. 4. Ye*ni, taze- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır (örfte). Acar, Sırrı: 1967 Dünya Güreş şampiyonu Türk. ACARALP: (Tür.) Er. - Yiğit, bece*rikli, cesur kişi. ACARBAY: (Tür.) Er. - Doğan Acarbay, olimpiyatlarda

Bu konu 1000 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
A osmanli isimleri 1000 Reviews

    Konuyu değerlendir: A osmanli isimleri

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1000 kez incelendi.

  1. #1
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart A osmanli isimleri

    ABUZETTİN: (Ar.) Er. - Din yolun*da çabuk, hızlı giden
    ACA: (Tür.) Er. 1. Amca, ağabey. 2. Güçlü kuvvetli, başladığı işi bitiren. 3. Büyük
    ACABAY: (Tür.) Er. - (bkz. Aca).
    ACAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Aca).
    ACAR: (Tür.). 1. Becerikli. 2. Atıl*gan, ele avuca sığmaz. 3. Halk. 4. Ye*ni, taze- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır (örfte). Acar, Sırrı: 1967 Dünya Güreş şampiyonu Türk.
    ACARALP: (Tür.) Er. - Yiğit, bece*rikli, cesur kişi.
    ACARBAY: (Tür.) Er. - Doğan Acarbay, olimpiyatlarda yarışmış Türk atlet, 1948.
    ACARER: (Tür.) Er. - (bkz. Acaralp).
    ACARKAN: (Tür.) Er. - (Acaralp).
    ACARMAN: (Tür.) Er. - Çevik, be*cerikli, girişken.
    ACARÖZ: (Tür.) Er. - Özünde yiğit*lik bulunan.
    ACARSOY: (Tür.) Er. - Yiğit, soylu.
    ACEM: (Ar.) Er. 1. Arap olmayan milletlerin hepsi 2. Açık ve doğru Arapça konuşamayan kimse 3. Özel*likle İranlı, İran halkından biri. Acem Bekir Efendi: Türk Reisü'l-Küttab, 1723.
    ACER: (Ar.) Ka. - Hz. İsmail (a.s.)'in annesi (bkz. Hacer).
    ACLAN: (Ar.) Er. - Hızlı, çabuk, telaşlı. Osman Bey ile çağdaş olan 14. yy. ortalarında yaşamış Karasi Beyi.
    ACUN: (Ar.) Er. - Dünya, varlık.
    ACUNAL: (Tür.) Er. - Dünyayı kap*sayan, dünyayı fetheden.
    ACUNALP: (Tür.) Er. - (bkz. Acunal).
    ACUNMAN: (Tür.) Er. - Dünyaca ta*nınmış, ünlü.
    AÇANGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Gül).
    AÇE: (Tür.) Ka. - Sumatra adasının en kuzey kısmı. Önceleri burada Açe İslam devleti hüküm sürerdi. Şimdi ise Hollanda sömürgesidir.
    AÇELYA: (Yun.i.) Ka. - Kokusuz, fundagillerden çeşitli renklerde çiçek*ler açan bir bitki.
    AÇIL: (Tür.) Ka. - Açılmak eylemin*den emir; serpil
    AÇILAY: (Tür.) Ka. - Ayın dolunay halinde olmaya başlaması
    AD: (Ar.) Er. - Çok eskiden Yemen taraflarında bulunan ve Hud peygam*ber tarafından imana getirilemediği için Allah tarafından yok edildiğine inanılan bir kavmin adı. Kur'an-ı Ke-rim'de bu kavim aynı isimle anılmış ve başlarından geçen hadiseler geniş*çe ele alınmıştır.
    ADAHAN: (Tür.) Er. - Adanın haki*mi, yöneticisi.
    ADAL: (Tür.) Er. - "Adın yayılsın, ün kazan" manasında.
    ADALEDDİN : (Ar.) Er. - Dinin adaleti- Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    ADALET: (Ar.) Ka./Er. - 1. Hakka riayctkarlık, hak tanırlık, haklılık, doğruluk. 2. Haksızlıktan uzaklaşma. 3. Düzenli ve dengeli davranma. 4. Hakkaniyet.
    ADANIR: (Tür.) Ka./Er. - Şanlı, şöhretli
    ADEM: (İb.h.i.) Er. 1. Allah'ın yarat*tığı ilk insan, insan soyunun atası ve ilk peygamberi. 2. Adam. 3. İyi, temiz kimse. Âdem (a.s.) ilk insan ve ilk isimlendirilen varlık. Kur'an'da Hz. Adem'in 25 yerde ismi geçer.
    ADETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın kanunu, ilahi sünnet.
    ADEVİYE: (Ar.) Ka. 1. İyilik, yar*dımseverlik. 2. Ünlü hanım mutasav-vıfe.
    ADIGÜZEL: (Tür.). Ka./Er. - Güzel isim. Verilen ismin güzel olması.
    ADİL: (Ar.) Er. 1. Doğruluk göste*ren. Doğru. 2. Eşit, eş, müsavi. 3. Adaletli davranan. Kur'anî bir isimdir. Allah'ın emirlerini hakkıyla uygula*yan anlamına gelir. Raşid halifelerin 2. cisi Ömer b. el-Hattab'ın meşhur lakabı.
    ADİLE: (Ar.) Ka. 1. Doğruluk göste*ren. 2. Doğru- Her işinde adalet, doğ*ruluk bulunan hükümet. 3. Adile Sul*tan; Osmanlı döneminde Bağdat'ta valilik yapan Süleyman Paşa'nın hanı*mı. Adına bir cami bir de kervansaray yapılmıştır.
    ADİLHAN: (a.t.i.) Er. - Adil yöneti*ci.
    ADİL GİRAY: (a.t.i.) Er. - Kırım ve-liahtı. (1548- Kazvin 1579) Devlet Giray'ın oğlu. Osmanlı-İran savaşında Osmanlılara yardımcı oldu. İkinci Şamah savaşını kazanan İranlılarca tut*sak edildi ve Kazvin'de öldü.
    ADİN: (Ar.) Er. - Cennet (Adn).
    ADİY: (Ar.) Er. - Savaşçı, savaştan geri durmayan, mücahid. Adiy b. Ha*tim et-Tai: 630 yılında müslüman ol*du. Babası gibi cömertti. Kabilesinde İslam'dan dönme eğilimleri görünce engel oldu. Cemel vakasında Hz. Ali*nin yanında yer aldı.
    ADNAN: (Ar.) Er. - Cennette ölüm*süzlüğe kavuşan kimse.
    ADNİ: (Ar.) Er. 1. Adın'a mensup, (bkz. Adnan). 2. Cennete girmeye hak kazanan. Adni Recep Dede. Türk mu*tasavvıf, şair. (Belgrat 1688).
    ADNİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Adni).
    AFAFET: (Ar.) Ka. 1. Afıflik, temiz*lik, temiz olan. 2. Fenalıktan, günah işlemekten kaçınma. 3. Namuslu ol*mak.
    AFET: (Ar.) Ka. 1. Büyük felaket, bela, musibet. 2. Çok güzel kadın, dil*ber
    AFFAN: (Ar.) Er. - Kötü şeylerden kaçınan, kötülüklerden uzaklaşan, te*miz. Ashab'dan bu ismi kullananlar olmuştur.
    AFGAN: (Ar.) Er. - Heyecanlı, çabuk öfkelenen. Orta Asya'da yaşayan müslüman bir kavim. Cemalettin Af-gani: Müslüman alimlerden.
    AFİF: (Ar.) Ka. 1. İffetli, namuslu, ırz ve namus sahibi kadın. 2. Doğru, haramdan sakınan, yolsuzluğa sap*maz kişi.
    AFİFE: (Ar.) Ka.. - (bkz. Afif). IV. Mehmed'in hanımı.
    AFİL: (Ar.) Er. 1. Uful eden, gurub eden, batan (güneş, yıldız). 2. Görün*mez olan, kaybolan
    AFİTAB: (Fars.) Ka.l. Güneş, gün ışığı. 2. Çok güzel, dilber, parlak yüz.
    AFRA: (Ar.) Ka. 1. Ayın onüçüncü gecesi. 2. Beyaz toprak. Afra binti Ubeyde: Sahabe hanımlardan.
    AFŞAR: (Tür.) Er. 1. Oğuz Türkleri*nin 24 boyundan biri. Türkiye, Iran, Azerbaycan ve Afganistan'da dağınık olarak yaşamaktadırlar. 2. Çabuk iş gören, çevik, atılgan
    AFŞİN: (Tür.) Er. - Zırh, silah. Afşin bey: Selçuklu komutanı. ( XI. yy.). Gümüştigin'le birlikte Anadolu savaş*larına çıktı. Malatya'da Bizans ordula*rını yendi. Marmara kıyılarına kadar ilerledi (1079).
    AFTABE: (Fars.) Ka. - 1. Su kabı. 2. Güneş biçiminde yapılan mücevher.
    AFUV: (Ar.) Er. - Daima affeden, merhametli. Esmaü'l-Hüsna'dandır. "Abd" takısı alarak kullanılır.
    AGAH: (Fars.) Er. - Bilgili, haberli, uyanık, afif. Vakıf olmuş, malumatlı. Agah Efendi: (1744-1824). Türk dev*let adamı.
    AĞAN: (Tür.) Ka.- Akanyıldız, ağma
    AGER: (Tür.) Er. - Temiz, doğru kimse
    AGRA: (Ar.) Er. - Çok sevimli, çok yakışıklı.
    AĞA: (Tür.) Er. 1. Yaşlanma manası*na gelen "ağmak"tan. Büyük, efendi. Büyük kardeş, ağabey. 2. Amir, baş, reis. Eski devlet teşkilatımızda bazı idarecilere verilen unvan. 3. Osmanlı devletinde okuma-yazma bilenlere verilen şeref unvanı. 4. Halkın saygı*sını kazananlara verilen unvan. 5. Er-kek, eş, koca. 6. Eski büyük konaklar*da çalışan hizmetlilerin başı. Eski Türklerde soylu aileye mensup kadın*lar da bu unvanı kullanmışlardır.
    AĞAHAN: (Tür.) Er. - Nizari İsmaili imamlara verilen unvan. Doğu Türk-çesinde ağabey anlamında da kulla*nılmıştır. Türk kökenli Kaçarların onur unvanıydı. Ağa Han: Nizari İsmailîlerin dini önderi.
    AĞAR: (Tür.) Er. - 1. Beyaz renkli. 2. Açık tavırlı, samimi. 3. Asil, onur*lu, şerefli.
    AĞANER: (Tür.) Er. - Saf, temiz, duru insan.
    AĞCA: (Tür.) Ka. - Beyaz tenli ka*dın.
    AĞGÜL: (Tür.) Ka. - Beyaz gül, ak gül.
    AHAD: (Ar.) Er. 1. Bir, kişi, kimse. 2. Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. 3. Ünlü Türk denizcilerinden Ahad bey (Umur bey donanmasın*dan).
    AHAVİ: (Ar.) Er. - 1. Kardeşçe, dostça. Kardeş gibi.
    AHBARÎ: (Ar.) Er. - Haber veren, ri*vayet eden.
    AHDİ: (Ar.) Er. - Ahd, and icabı ve*ya ahd ve ahda müteallik. Ahdî, Türk tezkire yazan ve Divan şairi (Bağdat 1593).
    AHENK: (Fars.) Ka. 1. Uygun, uyum düzen, armoni. 2. Renkler arasında uygunluk. Sesler arasında uygunluk, düzen, makam. 3. Çalgılı eğlence-Saz takımınca icra edilen beste. 4. Kasıt, niyet.
    AHFA: (Ar.)- Kalb, ruh, sır, hafi, ah-fa şeklinde sıralanan "Ietafet-i hamse" sonuncusuna verilen ad.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AHFAZ: (Ar.) Er. - 1. Belleği çok kuvvetli. 2. Kur'an'ı en iyi hıfzetmiş kişi. 3. Alçak gönüllü.
    AHFEŞ: (Ar.) Er. 1. Küçük gözlü, zayıf bakışlı. 2. Yalnız gece gören kimse. Ahfeş lakabında üç büyük Arap alimi vardır. Abdülhamid, Said b. Mes'ade, Ali b. Süleyman.
    AHİ: (Ar.) Er. 1. Ahi ocağına mensup olan kimse. 2. Cömert, eliaçık. Ahi Benli Hasan. Türk şairi. Yavuz döne*minde yaşamış ve Şirinu Perviz mes*nevisini yazmıştır.
    AHİD: (Ar.) Er. 1. Bir şeyin yerine getirilmesini emretmek. 2. Söz ver*mek. Emir, talimat, taahhüt, anlaşma, yükümlülük.
    AHKAF: (Ar.) Er. 1. Kum fırtınası 2. Kur'an-ı Kerim'in 6. suresi. Araplar bu ismi, Arabistan'ın güneyinde, kim*senin bilmediği ve giremediği çöle vermişlerdir.
    AHLA: (Ar.) Ka. - Çok tatı. Pek şi*rin.
    AHLAS: (Ar.) Er. - 1. Saf, halis, ka-rışımsız. 2. İyi yürekli, temiz kimse. 3. Kur'anî ıstılahta, Allah'a halis ola*rak yönelip ihlaslılıkta ileri bir dere*ceye varmış kul.
    AHMED: (Ar.) Er. - Çok, en çok övülmüş, methedilmiş. Kur'an-ı Kerim'de Saf suresinin 2. ayetinde: Hz.İsa, İsrailoğullarına: "...adı Ahmed olan peygamberi de müjdeleyici ola*rak geldim" şeklinde geçen isimlen*dirme ile Peygamberimizin isimlerin*den birisi olarak anıldı ve kullanılma*ya başlandı.- Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Ahmed-i Muh*tar, Hz. Muhammed (s.a.s).
    AHMER: (Ar.) Er. - Kırmızı, kızıl.
    AHNEF: (Ar.) Er. 1. Ayaklan çarpık ve eğri büğrü olan. Daha çok lakap olarak kullanılır. Ahmet b. Kays, as-habdan.
    AHNES: (Ar.) Er. - Basık ve sivri bu*runlu. Daha çok lakap olarak kullanı*lır.
    AHRA: (Ar.) Ka. - Daha layık, mü*nasip, uygun
    AHSA: (Ar.) - Arabistan'ın Kuveyt-Katar kısmına verilen isim- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır
    AHSEN: (Ar.) - Daha güzel, çok gü*zel, en güzel. Erkek ve kadın adı ola*rak kullanılır. Ahsen-i takvim: En gü*zel şekil. Kur'an-ı Kerim'in Tin sure*sinin 3. ayetinde insanın ahsen-i tak*vim üzere yaratıldığı beyan buyurulmaktadır. Ahsen kelimesi, Kur'an'da 16 yerde zikredilmiştir.
    AHTER: (Fars.) Ka. - Yıldız.
    AHU: (Fars.) Ka. 1. Ceylan, karaca, gazal. 2. Güzel, ince alımlı kadın. 3. Gözleri ceylan gözüne benzeyen ka*dın. 4. Kardeş, dost
    AHVER: (Ar.) Er. -1. Müşteri yüzlü, güzel gözlü adam. 2. Zeki, akıllı.
    AHVES: (Ar.) Er. - Cesur, kahraman, yiğit.
    AİŞE: (Ar.) Ka. - 1. Yaşayan, zen*ginlik ve bolluk gören. Yaşayış. Aişe binti Ebu Bekir. Peygamberimiz (s.a.s)'in hanımlarından. Muhterem annelerimizden biri olan Aişe (r.a.) İslami bilgisi ve fakihliği ile de meş*hurdur (bkz. Ayşe).
    AJDA: (Tür.) Ka. 1. Filiz sürgün. 2. Çentik çentik olan şey
    AKABE: (Ar.) Er. 1. Sarp geçit, çı*kılması zor yokuş. 2. Tehlike. Atlatıl*ması zor güçlük, muhtıra.
    AKAD: (Tür.) Er. - Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle tanınmış kimse.
    AKALP: (Tür.) Er. - Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
    AKALIN: (Tür.) Er. - Alnı açık, suçu olmayan, onurlu. Akalın (Besim Ö-mer Paşa). Türk hekim.
    AKANAY: (Tür.) Ka. - Yıldız küme*si.
    AKANSEL: (Tür.) Er. 1. Akarsu. 2. Uzun mesafeler geçerek denize dökü*len akarsu.
    AKAR: (Tür.) Er. 1. Akıp geçen. 2. Gelir getiren.
    AKASMA: (Tür.) Ka. - Beyaz, mavi, morumsu, pembe çiçek veren yabani, tırmanıcı bir bitki.
    AKASOY: (Tür.) Er. - Sevilen, sayı*lan soydan gelen
    AKASYA: (Yun.i.) Ka. - Küçük sıra yapraklı, gölgeli küçük cinsleri süs için yetiştirilen baklagillerden bir ağaç. Salkım ağacı da denir.
    AKAY: (Tür.)- Beyaz ay, ayın tam bir daire olarak dolgun, parlak görün*düğü evre. Ak ve ay kelimelerinden birleşik isim. Erkek ve kadın adı ola*rak kullanılır.
    AKBATU: (Tür.) Er. - Yiğit erkek.
    AKBATUN: (Tür.) Er. - (bkz. Akbatu).
    AKBEHMEN: (Tür.) Er. Peygamber çiçeğinin eşanlamlısı.
    AKBİLGE: (Tür.) - Alim, bilgili, dü*rüst kimse.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AKBOĞA: (Tür.) Er. - Boğa gibi güçlü ve temiz şahsiyetli. Akboğa Celayir: Moğol emir ve komutanı.
    AKBORA: (Tür.) Er. - (bkz. Bora)
    AKBUDUN: (Tür.) Er. - Temiz, ta*nınmış soydan gelen
    AKBURAK: (Tür.) Er. - (bkz. Bu*rak)
    AKÇAN: (Tür.) Ka. - Temiz, dürüst kimse
    AKCEBE: (Tür.) Er. - Beyaz zırh sa*hibi yiğit.
    AKÇA: (Tür.) Ka. 1. Oldukça ak, be*yazca. 2. Eskiden kullanılan küçük gümüş para, nakit. 3. Temiz, saf, iyi niyetli kişi.
    AKÇAKİRAZ: (Tür.) Ka. - Bir kiraz çeşidi.
    AKÇAKOCA: (Tür.) Er. - Temiz ve namuslu erkek. - Osman Gazi ve Or*han Gazi'nin silah arkadaşı.
    AKÇALI: (Tür.) Er. - Varlıklı, zen*gin.
    AKÇAM: (Tür.) Er. - Kuzey Ameri*ka'da yetişen bir çam türü.
    AKÇAR: (Tür.) Er. - iyi ruhlar.
    AKÇIL: (Tür.) - Beyazımsı, solgun Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AKÇİÇEK: (Tür.) Ka. - Beyaz çi*çek- Daha çok örfte kullanılır.
    AKÇORA: (Tür.) Er. - İyi ruhlar.
    AKDA: (Ar.) Ka. - Himaye altında olan cariye, kadın, köle.
    AKDEMİR: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü ve temiz yürekli. Yiğit.
    AKDES: (Ar.) Er. - En kutsal.
    AKDİL: (Tür.) Er. - İyi, doğru, güzel konuşan kişi.
    AKDOĞAN: (Tür.) Er. - (bkz. Doğan).
    AKDORU: (Tür.) Er. - Doruğu bulutlu dağ.
    AKEL: (Tür.) Er. 1. Doğru, dürüst iş*ler yapan kimse. Dürüst, güvenilir er*kek.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: A osmanli isimleri

          Kategori: Türk Tarihi

          Konuyu Baslatan: Emine

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1000


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş