Aziz ve değerli peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) mübarek Ramazan ayını karşılarken değerli bir hutbe okuyarak şöyle buyurdular: “Ey halk! Allah’ın ayı bereket, rahmet ve bağışlanma ile size doğru gelmektedir. Bu ay Allah katında en değerli aydır. Gündüzü gündüzlerin, gecesi gecelerin, saati saatlerin en hayırlısıdır. Bu ayda Allah’ın ziyafetine davet edildiniz ve Allah’ın ikram ehlinden karar kılındınız. Bu ayda nefesleriniz zikir, uykunuz ibadet, amelleriniz kabul, dualarınız icabet edilir.

Bu konu 12570 kez görüntülendi 38 yorum aldı ...
ORUÇ 12570 Reviews

    Konuyu değerlendir: ORUÇ

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 12570 kez incelendi.

Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 123 ... Sonuncu

Konu: ORUÇ

  1. #1
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart ORUÇ

    Aziz ve değerli peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) mübarek Ramazan ayını karşılarken değerli bir hutbe okuyarak şöyle buyurdular: “Ey halk! Allah’ın ayı bereket, rahmet ve bağışlanma ile size doğru gelmektedir. Bu ay Allah katında en değerli aydır. Gündüzü gündüzlerin, gecesi gecelerin, saati saatlerin en hayırlısıdır. Bu ayda Allah’ın ziyafetine davet edildiniz ve Allah’ın ikram ehlinden karar kılındınız. Bu ayda nefesleriniz zikir, uykunuz ibadet, amelleriniz kabul, dualarınız icabet edilir. Rabbiniz Allah’tan sadık niyetlerle, temiz kalple orucunu tutmaya, kitabını okumaya muvaffak kılmasını isteyin. (şegi) bu büyük ayda Allah’ın bağışlaması kendisine haram olan kimsedir.

    Ey halk! Bu ayda cennet kapıları açıktır. Rabbinizden bu kapıları üzerinize kapamamasını dileyin. Cehennem kapılarıysa kapanır. Rabbinizden onları yüzünüze açmamasını isteyin. Şeytanlar bağlanmıştır. Rabbinizden onları size musallat etmemesini isteyin.

    Ey halk! Kim bu ayda ahlakını güzelleştirirse, sırat köprüsünde adımların sarsıldığı gün onun için geçiş iznidir. Kim bu ayda sahip olduğu kötü huyları hafifletirse Allah’ta onun hesabını hafifletir. Kim bu ayda kötülükten kaçınırsa Allah’ta kıyamet günü gazabını saklar. Bu ayda kim bir yetime ikram ederse Allah’ta kıyamette ona ikram eder. Her kim bu ayda akrabalarına iyilik ve ihsan ederse Allah’ta onunla buluştuğu gün ihsan eder. Ve her kim akrabalık bağını kırarsa Allah’ta onunla buluştuğu gün rahmetini keser. Her kim bu ayda Kuran’dan bir ayet okursa bu ayın dışında bir Kuran hatmetmenin sevabını almış olur.”

    İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Ne kadar oruç tutan vardır, ama orucundan ona sadece susuzluk kalır. Ve ne kadar gece ibadet için uyanan vardır ama bu kıyamından ona sadece zahmeti kalır.”


    İmam-ı Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Oruçlu olarak sabahladığında kulağını, gözünü, tüyünü, cildini ve bütün organlarını haramdan korumalı ve bütün organlarıyla oruç tutmalıdır.

    Yine o Hazret şöyle buyuruyor: “Oruç sadece yememek ve içmemek değildir. Oruç tutuğunuzda dillerinizi yalandan, gözlerinizi Allah’ın haram ettiği şeylerden koruyun. Birbirinizle çekişmeyin, haset etmeyin, gıybet etmeyin, birbirinizin dedikodusunu yapmayın. Küfretmeyin, kötülemeyin, zulmetmeyin. Zorbalıktan, yalandan, düşmanlıktan, kötü zandan, dedikodudan çekinin. Birbirinizi gözetin”

    Orucu bozan şeylerden biri de bilerek yiyip içmektir. Eğer birisi bilmeden oruçlu olduğunu unutur, bir şeyler yer veya içerse orucu sahihtir ve boynuna bir şey gelmez.

    Ramazan ayında orucu bozan şeylerden biri de fecrin doğuşuna kadar bilerek cünüplü kalmaktır.

    Eğer cünüp olan ramazan ayında gusletmeden bilerek fecre kadar cünüp kalırsa, geri kalan zamanda orucunu tutmalıdır. Orucunu –mafi zimme-* olarak tutmalıdır. Orucunu yememesi terbiye babındandır. Ertesi gün orucunu kaza ve ceza olarak -mafi zimme- tutması ahvettir.

    Ama hastalığı yüzünden gusledemeyen, fecre kadar gusülden bedel olarak teyemmüm etmelidir. Bu şekilde pak olur ve orucuna devam eder.

    Ramazan ayında orucu batıl eden şeylerden biride, kadının haiz veya nifas kanından temizlendikten sonra, gusül almasına imkanı olduğu halde, gusletmeden fecre kadar o haliyle kalmasıdır. Eğer fecre kadar gusletmeden kalırsa hükmü bir önceki meselede ki cünüp kimsenin hükmüyle aynıdır. Eğer gusül almaya imkanı yoksa teyemmüm etmelidir.

    Oruçlunun ağzına gelen balğemi yutması caiz olmakla beraber, yutmaması afdeldir. Aynı şekilde ağızda toplanan tükürük ne kadar fazla olursa olsun yutmak caizdir, ama yutmaması daha iyidir.

    Gündüz vakti yatan bir kimsenin ihtilam olması orucunu bozmaz. Cünüp olan, namazları için gusletmelidir. Yatarken insandan meni gelmesi oruca etki etmez.

    Dişleri fırça ve macunla yıkamak, dişleri yıkarken tükürükle karışık boğaza bir şeyler kaçırmamak şartıyla orucu batıl etmez. Tükürükte kaybolan küçük şeylerin oruca zararı yoktur.

    Eğer bir Müslüman gece ve gündüzü altı ay süren bir ülkede yaşarsa orucunu tutabileceği (24 saatte gece ve gündüzü olan) bir yere intikali vaciptir. İster ramazan ayında olsun ister kazasını tutmak için olsun fark etmez.

    Eğer gitmeye imkanı yoksa tutamadığı her gün oruç için bir fakire bir mud (yaklaşık olarak 750 gr.) yiyecek fidye vermelidir.

    Eğer Müslüman bazı mevsimlerde gündüzü 23, gecesi 1 saat veya gecesi 23 gündüzü 1 saat olan ülkelerden birinde yaşıyorsa ramazan ayının orucunu tutmaya (23 saat) gücü yeterse orucunu tutması vaciptir. Gücü yetmezse ramazan ayı orucunun yükümlülüğü ondan kalkar. Ramazan ayından sonra kazasını tutmak için başka bir ülkeye gitmeye kadir olursa kaza etmesi vaciptir. Hatta bu şekilde de kaza etmesi mümkün değilse tutmadığı her gün için fidre vermelidir


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: ORUÇ

          Kategori: İslamın Temel Esasları

          Konuyu Baslatan: MELEKLIKIZI

          Cevaplar: 38

          Görüntüleme: 12570

    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  2. #2
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart ORUÇ'TA NİYET

    ORUÇ'TA NİYET





    Oruç; Allah-u Tealâ'nın emrini yerine getirmek için in-sanın, sabah ezanından akşam ezanına kadar ileride açıklayacağımız orucu bozan şeylerden sakınmasıdır.

    NİYET



    Orucun sahih olması için niyet etmek şarttır, ama] insanın oruca ille de kalp ile niyet etmesi veya dil ile örneğin, "Yarın oruç tutacağım." demesi şart değildir; âlemlerin Rabbinin emrine itaat etmek için, sabah ezanından akşam ezanına kadar oruca aykırı olan işlerden kaçınması yeterlidir. Bu müddet içinde oruçlu bulunduğuna ya-kîn edebilmesi için de, sabah ezanının bir miktar öncesinden akşam ezanının bir miktar sonrasına kadar orucu bozan şeylerden sakınması gerekir.

    İnsan, ramazan ayının her gecesinde yarınki günün orucuna niyet edebilir. Fakat bununla birlikte, ramazanın ilk gecesinde ayın bütün günlerinin orucuna niyet etmesi de iyidir.

    Ramazan orucundan başka bir oruç tutmak isteyen kimse, bunu niyetinde belirtmelidir. Meselâ, "Kaza orucu" veya "Adak orucu tutuyorum." şeklinde niyet etmelidir. Fakat ramazanda, "Ramazan ayının orucunu tutmaya niyet ettim." diye niyet etmesi gerekmez. Hatta ramazan ayı olduğunu bilmeyen veya unutan birisi, başka bir oruca niyet etmiş olsa dahi, tutmuş olduğu oruç ramazan orucu yerine geçer.

    Sabah ezanından önce oruca niyet etmeksizin u-yuyan kimse, eğer öğleden önce uyanıp niyet etmiş olursa, orucu ister farz olsun, ister müstehap sahihtir. Fakat öğle ezanından sonra uyanırsa, [müstehap oruca niyet edebilir; ama] farz oruca niyet edemez.
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  3. #3
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart Oruçlu kimseye mekruh şeyler

    1 Soru: Oruçluyken diş çektirmek orucu bozar mı?

    Cevap: Diş çektirmek ve ağzın kanamasına sebep olan herhangi bir iş yapmak oruçlu kimse için mekruhtur.


    2 Soru: Fitil kullanmak orucu bozar mı?

    Cevap: Orucu bozmaz mekruhtur.


    3 Soru: Kadının suyun içinde oturması orucunu bozar mı?

    Cevap: Hayır, mekruhtur.


    4 Soru: Güzel kokulu bitkileri koklamanın orucu bozduğunu söylüyorlar bu doğrumudur acaba?

    Cevap: Güzel kokulu bitkileri koklamak mekruhtur.


    5 Soru:
    Oruçlu bir kimse enfiye çekebilir mi?

    Cevap: Eğer tesirinin boğaza ulaşacağı bilinmezse mekruhtur, ama boğaza ulaşacağı bilinirse, caiz değildir.


    6 Soru: Kan aldırmak orucu bozar mı?

    Cevap: Kan aldırmak ve hamama girmek gibi oruçluyu zaafa uğratan (güçsüz duruma düşüren) bir iş yapmak oruçlu için mekruhtur.


    7 Soru: Sürme çekmek orucu bozar mı?

    Cevap: Mekruhtur.


    8 Soru: Göze ilâç damlatmak orucu bozar mı?

    Cevap: Göze ilâç damlatmak oruçlu için mekruhtur.
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  4. #4
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    cok guzel bir paylasim melekli kizi
    boyle faydali eklemen icin sana tsk ediyorum cansin
    allahin izniyle haftaya sohbetlerimiz basliyor bu sene insallah tekrar katilcam camide
    allah bizi dinimizden ayirmasin insallah herkeze hayirli oruclar nasip etsin mevlam harikasin saolasin

  5. #5
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart SORU VE CAVAPLAR

    SORU VE CAVAPLAR


    1. Bazıları özel bir sebepten dolayı birkaç yıl kalmak için bir ülkeye geliyorlar. Kendi ülkelerinden de kopmuyorlar. İstekleri yerine geldikten sonra istedikleri bir ülkeye yerleşmek için orayı terk ediyorlar. Bu durumda namazlarını nasıl kılmalı ve oruçlarını tutmalıdırlar?

    C Namazlarını tam kılmalıdırlar. Bir aydan sonra kendi vatanlarında olduğu gibi oruçlarını da tutmalıdırlar.



    2. Bir yıl boyunca fecri, güneşin doğuş ve batışını, öğle vakitlerini, dolayısıyla mübarek ramazan ayı vakitlerini belirleyen Avrupa da ki rasathanelere güvenebilir miyiz? Gerçekten bu rasathanelerin ilmi olarak, hatta saniyeleri dahi belirlediği bilinmektedir.

    C Eğer vakitleri belirlemede doğruluğuna güvenilirse ona mutabık olarak amel etmek mümkündür. Ayrıca oralarda, özellikle bazı Avrupa ülkelerinde fecir vakitlerini belirlemede ihtilaf olduğu bilinmektedir. Bu konuda doğru karar verildiğine emin olmak gerekir.



    3. Bazı ülkelerde birkaç gün güneş doğmaz veya batmaz. Bu süre bazen çoğalabiliyor da. Bu durumda nasıl namaz kılmalı, oruç tutmalıyız.

    C Namazlarında, 24 saat içerisinde gece ve gündüzü olan, kendilerine en yakın bölgenin vakitlerine uymaları ihtiyaten vaciptir Böylece beş vakit namazlarını oranın vakitlerine göre takarrub (Allah’a yakınlaşma) niyetiyle, mutlak olarak kılmalıdırlar.

    Oruca gelince Ramazan ayında, bu faziletli ayın orucunu yerine getirebilecekleri başka bir ülkeye intikal etmeleri veya Ramazan ayından sonra oruçlarının kazasını yerine getirebilmeleri için gitmeleri farzdır.



    4. Müslüman olmayan bir ülkede, ramazan ayında oruçlu bir Müslüman, Müslüman olmayanlara yemek verebilir mi?

    C Böyle bir şeyin kendi haddi zatında sakıncası yoktur.



    5. Nefes almayı kolaylaştıran buhar makinası orucu bozar mı?

    C Buhar makinesinin çıkardığı madde yemek borusuna değil nefes borusuna giderse orucu bozmaz.



    6. Hasta için gerekli olsun veya olmasın, damardan verilen gıda orucu bozar mı?

    C İki durumda da bozmaz.



    7. Meni gelsin veya gelmesin ramazan ayında (istimna) yapanın hükmü nedir? Sonra, bu hareketi yapanın keffaresti nedir? Boşalım olsun veya olmasın mübarek ramazan ayında oruçluyken bu işi yapan kadınların hükmü nedir?

    C Eğer meni gelmesi maksadıyla istimna yapar ve menide gelirse orucu batıl olur. Hem orucun kazası hem de keffareti -60 gün arka arkaya oruç tutmak veya 60 fakiri doyurmak- boynuna gelir.

    Meni gelmesi kastıyla yapar ve meni gelmezse orucunu (gurbet) kastıyla yerine getirmeli ve kazasını tutmalıdır.

    Meni gelmesi kastıyla yapmaz ve böyle bir şeyde adeti değilse ama ihtimal üzere yaparsa ve menide gelirse orucunun kazasını etmelidir, keffareti de yoktur.

    Ama meninin gelmeyeceğine dair kendisine güvenerek yapmışsa ve meni gelmişse kazası da yoktur.

    Bütün bu şıklarda kadınla erkek arasında fark yoktur.



    8. Orucunu tutan ve bilerek cünüp olmanın orucu bozduğunu bilmeyen bir Müminin vazifesi nedir?

    C Orucunu kaza etmelidir. Bilerek cünüp olmanın orucu bozmadığına inanır veya bu hareketin orucu bozduğuna mültefit değilse keffaret yoktur.



    9. Bir kısım müctehitler ramazan ayında günah işleyerek orucunu bozan birinin kefferet-i cemi (60 gün oruç, 60 fakirin karnını doyurma ve bir tane köle azat etme) vermesini gerekli bilmektedirler. Köle azat etmenin mümkün olmadığı ve kölenin bulunmadığı günümüzde bu amel nasıl yapılmalıdır.

    C Köle azat etmesi mümkün değilse bu hüküm kalkar.



    10. Doğuda hilal sabit olursa batıda da sabit olur mu? Ve eğer Amerika da hilal sabit olursa Avrupa’da da sabit olur mu?

    C Eğer ikisi arasındaki meridyen çizgisi fazla değilse doğuda sabit olduğunda Batıda da sabit olmuş sayılır.

    Ama batıda sabit olması, doğuda da sabit olması için yeterli değildir. İhraz olunduğu taktirde ispat olur. Hilalin birinci mekanın ufkunda, güneşin doğuş ve batışının farklı olduğu ikinci mekanın ufkunda daha uzun kalmak suretiyle ihraz edilmesi gerekir.

    v Minhacu’s-Salihin kitabında şöyle gelmiştir: “Görme,tevatür (haddinde denilmesi) yoluyla edinen ilimle veya diğer yollarla, halk arasında denilmesiyle edinen itminanla sabit olur.

    Aynı şekilde 1044. meselede de şöyle gelmiştir: “Eğer hilal bir ülkede görülürse ufuklarının bir olması şartıyla diğer ülkelerde de sabit olur. Yani birinci ülkede görüldüğünde bulut, sis, dağ ve vs...engel olmaması durumunda ikinci ülkede de görülür.”

    Burada birkaç soru var;



    11. İran, Katar gibi haliç ülkelerinde, Irak, Suriye, Lübnan gibi doğu ülkelerinde hilalin görülmesi, bulut, sis gibi dış bir engel olmaması durumunda İngiltere, Fransa, Almanya gibi batı ülkelerinde görülmesini gerektirir mi?

    C Evet hilalin bir ülkede görülmesi eğer engel olmazsa ve meridyen çizgilerinin de birbirlerinden farklılıkları çok olmazsa, kendisine nisbet daha batıda olan yerlerde de görülmesini gerektirir.



    12. Böyle bir bağımlılığın olduğunu kabul edersek. Acaba doğudaki bir kısım alimlerin hilali görmesi, gökyüzü saf ve açık olmadığı için hilali görmeyen batıdaki bir mükellef için hüccet olur mu?

    C Ne ona nede başkasına hüccet olmaz. Evet eğer fiilen hilal görüldüğüne itminana sebep olursa veya muarız olmadan hilalin görüldüğüne delil olursa –hükmen dahi olsa- kendi itminanına göre amel eder.



    13. Bazen doğudaki bazı ülkelerde yaşayan alimler için hilalin sabit olduğu, orada hilalin görüldüğüne şahadet veren bir kısım insanın sözlerine dayanarak ilan edilmektedir. Bu ise bazı sonuçları beraberinde getirmektedir.

    a) Örneğin görenlerin sayısı otuz tanedir. Bölgelere göre dağılımı ise şöyledir. İsfahan’da 2 kişi, Kum’da 3 kişi, Yezd’de 2 kişi, Kuveyt’te 4 kişi, Bahreyn’de 5, Katar’da 2, Suriye’de 6 vs...

    b) Batıda bir kısım ülkelerde ise gökyüzü açık ve saf olup Müminlerin hilali görmemeleri içinse hiçbir engel yoktur.

    c) İngiltere rasathanesi ise İngiltere’de bu gece teleskop olmadan hilalin görülmesinin mümkün olmadığını ve ancak yarın gece hilali çıplak gözle görmenin mümkün olabileceğini duyurmaktadır. Bu durumda hüküm nedir?

    C Mükellefin, hilali kendisi görerek veya muarız olmadan görüldüğüne dair delil gösterilme suretiyle kendisinin itminana ulaşması muteberdir. Zikredilen durumda ve benzeri yerlerde genellikle hilalin ufukta çıplak gözle görülebilecek kadar zahir olduğuna itminan hasıl olmaz. Hatta bunun tersine ve hilali gördüklerini söyleyenlerin de tevahhuma kapılıp hissi hataya düşmüş olabileceklerine itminan hasıl olur.


    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  6. #6
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart ORUCUN KAZASI

    ORUCUN KAZASI


    S.829: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olmam nedeniyle üzerimde 18 gün kaza oruç var, vazifem nedir? Acaba üzerime kaza farz olur mu?
    C: Seferde olmanız yüzünden tutmadığınız Ramazan ayının oruçlarını kaza etmeniz farzdır.

    S.830: Ramazan ayının orucu için ecîr olan (bedelle bir ölüden taraf oruç tutmayı üzerine alan) kimse öğleden sonra orucunu yerse, üzerine keffaret farz olur mu?
    C: Keffaret farz değildir.

    S.831: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olan ve bu yüzden oruç tutamayan kimseler, üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra tutmadıkları oruçları şimdi kaza etmek isterlerse keffaret vermeleri farz mıdır?
    C: Ramazan ayının kazasını sonraki Ramazan'a kadar geciktirmeleri, oruç tutmalarına engel olan mazeretlerinin devam etmesi yüzünden olursa, sadece tutmadıkları orucu kaza etmeleri yeterlidir ve her gün için bir mudd fidye vermeleri gerekmez. Ama; ihtiyaten müstehap olarak fidye de vermeleri daha iyidir. Ancak; Ramazan ayının orucunun kazasını sonraki Ramazan'a kadar geciktirmeleri bir mazeret olmaksızın önemsemezlik yüzünden olursa, hem kaza etmeleri ve hem de fidye vermeleri farzdır.

    S.832: Cehaleti yüzünden yaklaşık on yıl namaz kılmayan ve oruç tutmayan bir kimse tövbe ederek Allah'a döner ve üzerine farz olduğu halde yerine getirmediği şeyleri yerine getirmeyi azmederse, ancak tutmadığı bütün oruçların kazasını edemez ve üzerine gelen keffareti verecek kadar malı da olmazsa sadece istiğfar etmesi yeterli midir?
    C: Hiç bir durumda tutmadığı oruçların kazası üzerinden kalkmaz. Ancak; keffaret olarak iki ay oruç tutamaz ve altmış fakiri de doyuramazsa, mümkün olduğu kadar fakirlere sadaka vermesi farzdır.

    S.833: Sonraki Ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesinin farz olduğunu bilmeyerek oruç tutmayan kimsenin hükmü nedir?
    C: Farz olduğunu bilmeyerek kazayı sonraki Ramazan'a kadar geciktirmesinin fidyesi üzerinden kalkmaz.

    S.834: 120 gün oruç tutmayan bir kimse ne yapmalıdır; her gün için altmış gün oruç tutması mı gerekir? Ve acaba üzerine keffaret farz olur mu?
    C: Tutmadığı Ramazan ayının oruçlarını kaza etmesi farzdır. Eğer, orucu şer’î bir mazereti olmaksızın kasten yemişse, kaza dışında her gün için keffaret vermesi de farzdır. Keffaret ise, altmış gün oruç tutmak veya altmış fakiri doyurmak ya da her birine bir mudd olmak üzere altmış fakire taam vermektir.

    S.835: Üzerimde farz oruç varsa, farz oruçlarımın kazası olması niyetiyle ve eğer yoksa, mutlak kurbet kastıyla (Allah’a yakın olmak niyetiyle) yaklaşık bir ay oruç tuttum, bir ay boyunca tuttuğum bu oruç üzerime farz olan kaza oruçlarımdan sayılır mı?
    C: İster kaza orucu olsun, ister müstehap, emredildiğiniz şeyi yerine getirme niyetiyle oruç tutarsanız ve üzerinizde de kaza oruç olursa, o oruçlarınız kaza oruçlarınızdan sayılır.

    S.836: Üzerine ne kadar kaza orucun farz olduğunu bilmeyen kimse, üzerinde kaza oruç olmadığı inancıyla müstehap oruç tutarsa, tuttuğu bu oruçlar kaza oruçlarından sayılır mı?
    C: Müstehap niyetiyle tuttuğu oruçlar üzerindeki kaza oruçlarından sayılmazlar.

    S.837: Şer’i hükmü bilmeyerek açlık ve susuzluk yüzünden kasıtlı olarak orucu yiyen kimse hakkında görüşünüz nedir? Bu kimsenin üzerine sadece kaza mı farzdır, yoksa keffaret vermesi de mi gerekir?
    C: Şer’i hükmü bilmez ve öğrenme imkanı varken öğrenmezse, kaza dışında ihtiyaten keffaret de vermesi farzdır.

    S.838: Bulûğa eriştiği ilk yıllarda, zayıf ve güçsüz oluşundan oruç tutamayan kimse, sadece onların kazasını mı tutmalıdır, yoksa kaza dışında keffaret de mi vermelidir?
    C: Oruç tutması zararlı değilmişse ve orucu kasıtlı olarak yemiş ise, kaza dışında keffaret de vermesi farzdır.

    S.839: Kaç gün orucu bozduğunu ve kaç gün namaz kılmadığını bilmeyen kimsenin vazifesi nedir? Orucu kasıtlı mı, yoksa şer’î bir mazeret yüzünden mi bozduğunu bilmeyen kimsenin hükmü nedir?
    C: Yerine getirmediğini kesin olarak bildiği oruç ve namazları yerine getirmekle yetinmesi câizdir. Kasıtlı olarak orucu bozduğunda şüphe ederse keffaret farz olmaz.

    S.840: Ramazan ayında orucunu tutan bir kimse, yemek için sahurda uyanmaz, dolayısıyla akşama kadar oruç tutamazsa ve gündüz başına gelen bir olay yüzünden de orucu bozarsa, üzerine bir keffaret mi, yoksa cem keffaret mi gelir?
    C: Açlık, susuzluk vs. gibi sebeplerle tahammülü çetin olan duruma düşünceye kadar orucuna devam eder ve sonra orucunu yerse, sadece kaza farz olur ve keffaret vermesi gerekmez.

    S.841: Üzerime farz olan kaza orucunu yerine getirip getirmediğimde şüphe edersem vazifem nedir?
    C: Geçmişte üzerinize kaza orucunun farz olduğunu kesin bilirseniz, (oruç tutarak) o kazayı yerine getirdiğinize dâir kesin bilgi elde etmeniz farzdır.

    S.842: Bulûğ çağına eriştiğinden bu yana ilk defasında Ramazan ayından 11 gününü oruç tutan, bir gününü öğle üzeri bozan ve 18 gün oruç tutmayan kimse 18 gün için üzerine keffaret geldiğini bilmezse vazifesi nedir?
    C: Ramazan ayının orucunu kasıtlı olarak ve kendi isteğiyle tutmazsa, orucu bozduğunda ister keffaretin farz olduğunu bilsin, isterse bilmesin kazadan başka keffaret de üzerine farz olur.

    S.843: Doktorun, orucun zararlı olduğunu söylemesi nedeniyle oruç tutmayan hasta, bir kaç yıl sonra orucun kendisine zararlı olmadığını ve doktorun kendisini oruçtan men etmek hususunda yanıldığını anlarsa, üzerine kaza ve keffaret farz olur mu?
    C: Güvenilir ve uzman bir doktorun bildirmesi neticesinde veya halk arasında geçerli sayılan başka bir kaynaktan, kendisine bir zarar ulaşacağından korktuğu için oruç tutmazsa, sadece kaza farz olur.


    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  7. #7
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart Orucu yemenin keffareti ve miktarı

    ORUCU YEMENİN KEFFARETİ VE MİKTARI

    S.822: Kendine taam (buğday, pirinç vb.) satın alması için fakire bir mudd (yaklaşık 750 gr.) taamın parasını vermek kifayet eder mi?
    C: Fakirin, kendisinden vekil olarak parayla taam satın alacağına ve sonra onu keffaret olarak kabul edeceğine güvenirse sakıncası yoktur.


    S.823: Fakirlerden bir grubunu doyurmak için vekil olan bir kişi, kendi çalışması ve aşçılığı karşılığında kendisine verilen keffaret malından ücret alabilir mi?
    C: İş ve pişirme ücretini alması câizdir; ancak onu keffaretten alması câiz değildir.


    S.824: Hamile olduğu veya doğumu yaklaştığı için oruç tutamayan bir kadın, doğumdan sonra gelecek Ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesi gerektiğini bildiği halde; kasıtlı veya kasıtsız olarak orucu kaza etmez ve bir kaç yıl geciktirirse sadece o yılın keffaretini vermesi yeterli midir, yoksa geciktirdiği bütün yılların keffaretini mi vermesi gerekir? Kasıtlı olduğu durumla, kasıtsız olduğu durum arasındaki farkı açıklar mısınız?
    C: Bir kaç yıl geciktirmiş olsa kazasını geciktirdiği oruçlar için bir kere fidye vermesi farzdır; fidye ise her gün için bir mudd (yaklaşık 750 gr.) taam vermektir. Elbette; sonraki Ramazan'a kadar geçiktirmesi şer’î bir özrü olmaksızın önemsemezlik yüzünden olursa fidye farz olur; ancak orucun sıhhatına engel olan şer’î bir mazereti olursa fidye farz olmaz.


    S.825: Hasta olması yüzünden oruç tutamayan ve sonraki Ramazan ayına kadar da kazasını yerine getiremeyen kadının orucunun fidyesi kendisine mi farzdır, kocasına mı?
    C: Sorudaki takdirde, her gün için bir mudd taam fidye vermesi kadının kendisine farzdır ve bu fidye kocasına farz değildir.


    S.826: Üzerinde on gün farz oruç olan ve Şaban ayının yirmisinde oruçlarını tutmaya başlayan kimse öğleden önce veya sonra kasıtlı olarak orucunu yiyebilir mi? Eğer orucunu öğleden önce veya sonra yerse ne kadar keffaret vermesi gerekir?
    C: Bu durumda orucunu yemesi câiz değildir ve eğer kasıtlı olarak öğleden önce yerse keffaret farz olmaz; ancak öğleden sonra yerse keffaret farz olur; keffareti ise on fakiri doyurmak ve eğer bunu yapamazsa üç gün oruç tutmaktır.


    S.827: İki yıl arka arkaya hamile olan ve bu iki yılda oruç tutamayan, ancak şimdi oruç tutmaya gücü olan kadının hükmü nedir? Üzerine cem keffareti mi farz olur, yoksa sadece tutmadığı oruçları kaza mı etmesi gerekir? Orucunu böyle geciktirmesinin hükmü nedir?
    C: Ramazan ayının orucunu şer’î bir mazeret yüzünden tutmamışsa, üzerine sadece kaza farzdır; orucunu yemekte mazereti, orucun rahmindeki veya doğurmuş olduğu bebeğe zarar korkusu olursa -kazayla birlikte- her gün için bir mudd taam fidye vermesi de farz olur; ancak Ramazan ayından sonra şer’î bir mazereti olmaksızın orucun kazasını gelecek Ramazan ayına kadar geciktirirse yine her gün için fakire bir mudd taam fidye vermesi farzdır.


    S.828: Orucun keffaretinde kazayla keffaret arasında tertip farz mıdır?
    C: Farz değildir
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  8. #8
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart ORUCUN KEFFARETİ

    ORUCUN KEFFARETİ



    1- Ramazan orucunun keffareti üzerine farz olan kimse, bir köle azat etmeli veya bir sonraki hükümde açıklayacağımız şekilde iki ay oruç tutmalı veya altmış fakiri ya doyuracak kadar yedirmeli yahut her birine bir müd (yaklaşık 750 gr.) buğday, arpa ya da benzeri yiyecek maddelerini aynen vermelidir. Bunların hiçbirine gücü yetmeyen kimse, gücü yettiği miktar kadarıyla fakirleri doyurmalıdır. Eğer hiçbir şekilde yiyecek maddesi vermeye gücü yetmezse, en azından meselâ bir kere "Estağfirullah" diyerek, Allah-u Tealâ'dan mağfiret dilemelidir. Ancak farz ihtiyat gereği, istiğfar ettikten sonra keffareti ödemeye güç kazanırsa, keffareti yerine getirmesi gerekir.

    2- Ramazan orucunun keffaretini iki ay oruç tutarak ödemek isteyen kimse, onun otuz bir gününü peş peşe tutmalıdır; ama geride kalan diğer günlerin peş peşe olmamasında herhangi bir sakınca yoktur.

    3- Ramazan orucunun keffaretini iki ay oruç tutmakla yerine getirmek isteyen kimsenin peş peşe tutacağı otuz bir günün içinde, Kurban Bayramı gibi oruç tutulması haram olan bir günün bulunmaması gerekir [aksi takdirde keffaret orucuna başlayamaz].

    4- Eğer peş peşe tutacağı otuz bir gün dolmadan özürsüz olarak bir gün oruç tutmaz veya belirli bir adak gününün orucu gibi tutulması farz olan bir gün araya girecek şekilde oruca başlamış olursa, keffaret orucuna yeniden başlaması gerekir.

    5- Hayız, nifas, mecburi yolculuk gibi özürler sebebiyle peş peşe tuttuğu oruçları yarıda bırakan kişinin, keffaret orucuna yeniden başlaması gerekmez. Böyle bir kimse özrü bertaraf olunca, orucuna kaldığı günden devam eder.

    6- Oruçlu kimse orucunu haram bir şeyle batıl edecek olursa, ister o şey şarap ve zina gibi aslen haram olsun, ister hayız hâlindeyken kendi hanımıyla cinsel ilişki kurmak gibi başka bir sebepten dolayı haram olsun, [farz] ihtiyat gereği üzerine cem keffareti gerekir. Yani bir köle azat etmeli, iki ay oruç tutmalı ve altmış fâkiri ya doyurmalı veya onlardan her birine bir müd (=yaklaşık 750 gr.) buğday, arpa, ekmek veya benzeri bir şey vermelidir. Bunların üçünü birden yapmaktan âciz olan kimse, hangisine gücü yeterse onu yerine getirmelidir.

    7- Allah'a veya Peygamber'e (s.a.a) yalan isnatta bulunan oruçlu kimsenin üzerine, farz ihtiyat gereği önceki hükümde açıkladığımız cem keffareti farz olur.

    8- Ramazan ayının aynı gününde cinsel ilişki olayı bir kaç kere tekrarlanırsa, ilişki kuran kimsenin üzerine tek bir keffaret [yani keffaret türlerinden sadece biri] farz olur. Fakat [zina gibi] aslen haram olan bir yol ile cinsel ilişkide bulunursa, üzerine cem keffareti [yani keffaret çeşitlerinin üçü de] farz olur.

    9- Eğer aynı gün içinde cinsel ilişki dışında oruç bozma olayı bir kaç kere tekrarlanırsa, bunlardan dolayı tek bir keffaret ödemek yeterlidir.

    10- Önce haram yoldan cinsel ilişkide bulunup, sonra da kendi helâliyle ilişki kuran oruçlu kimse için yalnız bir cem keffareti, [yani keffaret çeşitlerinin üçünü de] ödemek yeterlidir.

    11- Su içmek gibi aslında helâl olan ve orucu bozan bir şeyle orucunu bozduktan sonra yenilmesi haram olan bir yiyecek gibi aslında haram olan ve orucu batıl eden başka bir iş yapan kimse için, tek bir keffaret ödemek yeterlidir.

    12- Oruçlu kimse geğirmek vasıtasıyla ağzına gelen bir şeyi kasten yutarsa, orucu batıl olur ve üzerine hem kaza, hem de keffaret gerekir. Ancak geğirdiğinde, eğer kan veya yenilebilir olmaktan çıkmış yiyecek maddesi gibi yenmesi haram olan bir şey ağzına gelir ve kasten onu yutarsa, üzerine kaza gerektiği gibi ihtiyat gereği cem keffareti de farz olur.

    13- Belli bir günde oruç tutmayı nezreden kimse, eğer o günün orucunu kasten bozarsa, bir köle azat etmeli veya peş peşe iki ay oruç tutmalı ya da altmış fakiri doyurmalıdır.

    14- Başkasının akşam olduğunu haber vermesi üzerine iftar eden kimse, sonradan akşam olmadığını anlarsa, [haber veren adil olmadığı takdirde] üzerine hem kaza, hem de keffaret gerekir. Fakat haber veren adil kimse olursa, sadece kaza gerekir.

    15- Orucunu bilerek bozan bir kimse, öğleden sonra veya keffaret-ten kurtulmak amacıyla öğleden önce yolculuğa çıkarsa, üzerine farz o-lan keffaret düşmez. Hatta böyle birisi için öğleden önce tesadüfen bir yolculuk söz konusu olsa bile, ihtiyat gereği keffaret ödemesi farzdır.

    16- Orucunu bilerek bozduktan sonra hayız, nifas veya hastalık gibi bir özürle karşılaşan kimseye keffaret farz olmaz.

    17- Ramazan ayının ilk günü olduğunu kesin olarak bildiği hâlde orucunu bilerek bozan kimse, eğer daha sonra o günün şaban ayının son günü olduğunu anlarsa, üzerine keffaret gerekmez.

    18- Ramazanın son günü mü yoksa şevval ayının ilk günü mü diye şüphelendiği bir günde orucunu bilerek bozan kimse, daha sonra şevval ayının ilk günü olduğunu anlarsa, üzerine keffaret farz olmaz.

    19- Oruçlu kimse, ramazan ayında oruçlu olan hanımıyla cinsel ilişkide bulununca, bakılır: Eğer hanımını bu işe mecbur etmişse, hem kendinin hem de hanımının keffaretini vermelidir. Fakat kadının kendisi de bu işe razı olmuş olursa, her birine birer keffaret farz olur.

    20- Eğer bir kadın oruçlu olan kocasını cinsel ilişkiye veya orucunu bozan başka bir işi yapmaya zorlarsa, üzerine kocasının keffareti farz olmaz.

    21- Oruçlu kimse, ramazan ayında oruçlu hanımıyla cinsel ilişkide bulununca, bakılır: Eğer erkek karısını çaresiz bırakacak bir şekilde bu işe zorlar, fakat daha sonra kadın ilişki esnasında bu işe razı olursa, erkek iki keffaret, kadın ise bir keffaret ödemelidir. Ama eğer kadın mecbur bırakılmasına rağmen bu işi kendi irade ve ihtiyarı ile yapmış olursa, erkeğin hem kendi kefaretini, hem de karısının keffaretini ödemesi gerekir.

    22- Oruçlu olan bir kadın ramazan ayında uyuduğu hâlde, oruçlu olan kocası onunla cinsel ilişki kurarsa, kocasının üzerine tek bir keffaret farz olur; ama kadının orucu sahihtir ve bundan dolayı da keffaret gerekmez.

    23- Eğer erkek, hanımını cinsel ilişki dışında orucu bozan başka bir işe zorlarsa, kadının keffaretini ödemesi gerekmediği gibi kadının üzerine de keffaret farz olmaz.

    24- Yolculuk veya hastalık gibi bir sebepten ötürü oruç tutmayan kimse, oruçlu olan hanımını cinsel ilişkiye zorlayamaz; fakat zorladığı takdirde ihtiyat gereği kadının keffaretini ödemesi gerekir.

    25- İnsan, keffaretini yerine getirme hususunda ihmalkâr davranmamalıdır; ama hemen yerine getirmesi de gerekmez.

    26- Farz olan keffaret borcu birkaç yıl ödenmezse, üzerine bir şey eklenmez.

    27- Keffaret borcunu altmış fakire yiyecek maddesi vererek ödemesi gereken kimse, altmış fakirlere ulaşma imkânı olduğu takdirde onların her birine yaklaşık 750 gr. miktarında olan bir müdden fazla yiyecek maddesi vermemeli veya bir fakiri bir defadan fazla doyurmamalıdır. Fakat yiyecek maddelerini, nafakaları üzerine farz olan ailesinin fertlerine aynen vereceğinden veya onlara yedireceğinden emin olduğu bir fakire, ailesinin her biri için yaşları küçük olsa dahi birer müd vermesinin sakıncası yoktur.

    28- Ramazan orucunun kazasını tutmakta olan bir kimse, öğleden sonra orucunu kasten bozarsa, on fakire birer müd (yaklaşık 750 gr.) buğday ve benzeri yiyecek maddesi vermeli; bunu vermekten âciz olursa da, farz ihtiyat gereği üç gün peş peşe oruç tutmalıdır.
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  9. #9
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart Orucun Vakti

    Orucun Vakti

    Allah'u Teala buyuruyor:

    Orucun şartları, sıhhat ve farz olma şartı olmak üzere iki kısma ayrılır. Ancak bunların bir kısmı ortak şartlardır. Yani orucun sahih olmasında şart olduğu gibi farz olmasında da şarttır ve onlar olmaksızın oruç farz olmadığı gibi sahih de olmaz:

    1- İslam: Müslüman olmayanın tuttuğu oruç sahih değildir. Dolayısıyla kâfir olan biri gündüz Müslüman olursa, öğleden önce bile olsa, oruç tutamaz. Yine Müslüman biri mürtet olursa, hemen tövbe bile etse orucu batıl olur.

    "Ve and olsun ki, sana ve senden öncekilere vahyedildi ki; eğer şirk koşarsan amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun."[11]

    2- Sabah ezanına kadar kasten cünüp halinde veya kan kesilmiş, hayız veya nifas halinde kalmamak.

    Ebu Besir'in Hz. İmam Sadık (a.s) dan naklettiği bir hadiste Ramazan ayında geceleyin cünüp olup kasıtlı olarak sabah oluncaya kadar gusletmeyi terkeden birisi hakkında İmam(a.s.) şöyle buyurmuştur:

    Bir başka hadiste de Hz. İmam Sadık (a.s) hayızlı kadın hakkında şöyle buyuruyor:

    3- Ramazan ayının gündüzü boyunca hayız ve nifas kanı görmemeli; dolayısıyla Ramazan ayı gündüzünde hayız veya nifas kanı görürse, akşam ezanından bir an önce bile olsa, o günün orucu batıl olur. Ama istihazeli kadın, üzerine farz olan gusülleri yerine getirdiği taktirde orucu sahihtir.

    Abdurrahman b. Haccac da naklettiği bir rivayette şöyle diyor: "Ebu-l Hasan (a.s) dan ikindi vaktinden sonra doğum yapan bir kadının o günün orucunu tamamlaması mı yoksa yemesi mi? gerektiğini sordum. İmam şöyle buyurdu: Orucunu yer ve sonra o günün kazasını tutar.[12]

    4- Hasta olmamalı ve hasta olma korkusu olmamalı. Eğer bir kimse hasta olur ve oruç tuttuğu takdirde hastalığından veya ağrısının fazlalaşacağından korkar ya da fiilen sıhhatli olduğu halde oruç tuttuğu taktirde hastalanacağından korkarsa, onun oruç tutması sahih değildir.

    "Allah'u Teala'nın "...herkim sizden hasta olur veya yolculukta olur, onun sayısıyla ayrı günlerden oruç tutar..."[13] ayeti gereğince sahibine ayrı günlerde oruç tutmayı farz kılan hastalığın haddi şudur ki, hasta olan kimse oruç tutamaz veya oruç tutmaya gücü yetse bile oruç tuttuğu taktirde hastalığının çoğalacağından ve canından korkar. Bu konuda emin onun kendisidir ve teşhisi ona bırakılmıştır. Hastalığı her ne olursa olsun, eğer zaaf hissediyorsa, orucunu yemeli, eğer oruç tutmaya gücü olduğunu görürse, oruç tutmalıdır.[14]

    Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yolculukta Ramazan ayında oruç tutan kimse, aynen seferi olmadığı halde orucunu yiyen kimse gibidir." Sonra şöyle buyurdu: "Bir kişi gelip; "Ey Resulullah yolculukta Ramazan ayı orucunu tutayım mı dedi. Resulullah: "Hayır" buyurdu. O adam; "Ey Resulullah bu benim için çok kolaydır." dedi. Bunun üzerine Resulullah:

    Evet bu hükümden farz oruçlardan aşağıda işaret edilen üç kısmı istisna edilmiştir:

    3- Yalnızca yolculukta veya hem yolculukta ve hem de yolcu olmadığı zaman tutulması nezredilen oruç.

    Buluğ ise, orucun sıhhat şartı olmayıp farz olma şartıdır. Yani oruç baliğ olmadan farz olmaz. Zira buluğ bütün tekliflerin genel şartıdır. Ama baliğ olmayan çocuğun tuttuğu müstehap oruçlar sahihtir.

    [11]- Zümer/65.

    [12]- Vesai-üş Şia, c.7, s.164.

    [13]- Bakara/184-185.

    [14]- Bihar-ül Envar c.96, s.329. Naklen Deaim-ül İslam

    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  10. #10
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart Oruç hakkında genel bilgiler

    ORUÇ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

    "Ey inananlar, oruç sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir ki, şayet sakınırsınız. (Oruç,) sayılı günlerdir. İçinizden biri hastalanır yahut yolculukta olursa, (orucunu yer,) sonra başka günlerde onun sayısıca oruç tutar. Kime oruç zor gelirse (her gün için) bir yoksulu doyurur. Her kim çok hayır yaparsa bu onun için daha hayırdır. Fakat eğer bilseydiniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır.

    İbn-i Abbas'ın Hz. Resulullah (s.a.a.)'dan naklettiği bir hadiste şöyle buyuruyor:

    Fazl b. Şazzan'ın Hz. İmam Rıza'dan (a.s) naklettiği bir hadiste İmam şöyle buyuruyor:

    Demişlerdirki, açlık ve susuzluğun acısını kavrayıp bununla ahiret günü olacak yoksunluğa istidlal etsinler, ayrıca oruç tutan kimse huşu ve eziklikle bilinçli olarak, yalnızca Allah rızası için açlık ve susuzluğa sabredip sevaba liyakat kazanır, bundan başka oruç tutmada heva ve heveslerden sakınılır; bu ise onlara dünyadayken bir nasihat olması yanı sıra onlara farz olan hakları vermede bir alıştırma ve ahiret içinse bir delildir. Yine açlığın dünyada fakir ve yoksunlara olan zorluğunu anlayarak, Allah'ın onların malında farz etmiş olduğu hakları verirler."[1]

    O halde, Şeriat dilindeki sevm kelimesiyle Türk dilinde oruç kelimesi aynı anlamı ifade ediyor.

    [1]- Vesail-üş Şia, c.7, s.4. Naklen Uyun-u Ahbarı Rıza
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 123 ... Sonuncu

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş