*** AZaTTaN aZaTÇa ***

[aZaT07]

***** UZaK KeNTiN KıZı *****

Uzak kentin mağrur kızı.
Tut!!! sana uzanan eLLerimi.
Tut ki birLikte payLaşaLım acıLarı,
Beraber çizeLim kederi.
--- DağLar doLaşsın yanımızda.
---BuLutLar gezinsin avuçlarımızda....

Ayrı kentLerde doğduk seninLe.
Ayrı zamanLarda yaşadık.
Ben garip büyüdüm fakirLiğimLe.
Sen hep üstündün gizeminLe.
Ben nasırLı eLLerimLe dokunmaya korkarken tenine
Yine de gözLerim takıLırdı gözLerine.
Ama çekinerek yine de uzatıyorum eLLerimi
SeninLe payLaşabiLmek için kaderimi
Hadi tut eLLerimi.
Tut ki :
--- Kudurmuş, çıLgın denizLer duruLsun.
--- Tut ki. Loş odaya aşk sofraLarı kuruLsun.

Ben şiir okurum geceLeri.
Sense yasLar başını göğsüme, dinLersin.
DüzeLtirsin varsa, yanLışımı.
Yoksa kaLkıp; çay demLersin.
Ahhh Tanrım!!! bu düş yaLan mı?
Sakın oLa!!! Sabah oLup; bitmesin.
Uzak kentin ceyLan kızı.
GözLerimden gitmesin.....

[aZaT07]

BARIŞ’A ÇAĞRI

Sorsan. Söyleyemem. Konuşamam.
Konuşabilsem; bir türkü söylemek isterim..
Bir hoş…. Bir eski zaman türküsü…

“ Sevgi kuşun kanadında anacığım.
Ölüm soluk alışımda; ölüm başucumda…”
Sorsan. Nasıl söylerim Roma’yı yaktığımı ,
Japonya’ya iki Atom bombası attığımı
Anlatabilir miyim ağlarken güldüğümü
Hatta Atatürk’ü de benim öldürdüğümü.
Kime söyleyebilirim göğsüme ceyran verildiğini
Nasıl anlatabilirim, jopların nereme değdiğini?
Ah! keşke Kelimeleri yerli yerine oturtabilsem….

Yürekleri cayır cayır yakan bir şahibeli davada,
Onlarca masum insan, bir küçücük odada.
Ne açlık, ne kıtlık, ne de seller gibi akan kan;
Körü körüne. Bu kör dövüşlerdir, şuramı yakan!
DüşmanLık. Bütün vahşet ve dehşetiyle,
Hala sürüp; gidiyor. Nedeni bir fındık kabuğu.
Kan gölünde yüzüyor ihtiyarı, çocuğu…
İsyan tarlasında, “güLLer açsın"
DaLında büLbüLLer ötsün.
Her çocuğa sevinç,
Her yüreğe umut,
Her beyine, bilgi kadar sevgi ve hoşgörü dolsun istiyorum….
Gelin, birlik olalım diyorum. Bilge olalım.
En iyisi. Gelin! İnsan olalım…

Heeeey! Başımın üstünde şaklayıp duran zuLüm kırbacı
İsterim ki seni BARIŞ’ıma çubuk yapayım.
Yeter be hey, yeter! Vücudumda gezdiğin.
Bin yalanına bir yalan da ben katayım.
En iyisi, sen bişeyler karala,
Ben altına imzamı atayım…

Yazsan. Senin şivenle, senin dilinle okuyamam.
Ben alfabeyi, pamuk tarlalarında öğrendim.
Başak başak büyüdüm davamla, ekinlerin arasında.
Ben susuzluğu,
Bazen uykusuzluğu okudum harf harf.
Ve sen, sıcacık sütünü içerken annenin kucağında,
Ben köprü altlarında ayazı,
Kurşunların kol gezdiği sokaklarda, yudum yudum korkuyu içtim…
Yıldızlarla dost olup;
Sağanakları yorgan yaptım üstüme…
Ve işte geldim bugünlere…
Geldim ki ne gelmek.
Ölmek isteyeceğim ya;
Ne mümkün vadenle ölmek…
İnsan mı çılgın? Yoksa Dünya mı delirik?
Bir tarafta yalan-dolan, çözümsüz trafik,
Bir tarafta silahlar…
Yükseliyor günden güne feryatlar…
Gözyaşları dinsin istiyorum. Çok mu?
Mutluluk, umut, sevgi, beklenti olmasın istiyorum.
Çığlıkları duyacak birileri yok mu??????????

Göstersen, görürdüm!
Diyemeyeceğim. Çünki gözlerim kapalı.
Uçsuz, bucaksız, göz gözü görmez,
Kurşun geçmez zindan. İçinde kör bir mezar.
Gece duvar gibi karanlık.
Gece toprak gibi, taş gibi yoğun.
Ve önümde derin derin uçurumlar…
Uzun. Biteviye, bir yoldayım bir başıma.
Karanlık, geceye yapışmış, kıpırtısız.
Gölgeler toprağa düşmüş kopkoyu.
Bir savaşın orta yerindeyim, gözlerim kapalı.
Sarmış etrafı, mercan gözlü kıvrım kıvrım yılanlar.
Günle gece, gerçekle düş arası.
Yazla güz, Baharla kış arası.
Birkaç saniye içinde her şey bitecek.
Baş, bin parça. Kol, gövde bin parça.
Havaya savrulacak bedenim pelte pelte.
Bir yarıktan su sızar gibi inceden,
Sızmaya başlayınca kan bedenden
Belki hala devam edecek jopların şakıtlısı üstümde...
Titreyen vücuduma aldırmadan,
Yumuşacık pamuğa dökülecek acılarım
Sevgi dolu bu cevahiri taşıdıkça göğsümde…

Çağırsan; gelmem. Gelemem. Korkarım.
Güneş bulanık.
Sarı pusun ardında bir tufan kopuyor.
Bir yağmur, göğün dibi delinmişcesine,
Puslu, sarı sarı yağmurlar yağıyor başıma,
İnce, dümdüz.. Çelik teller gibi sağılarak.
Eğilmeden, bükülmeden yürüyorum. Biliyorum.
Aydınlıkta, karanlıkları delerek…
Mersin dalları parlak parlak. Ak çiçekler açmış.
Ortalık, yağmur, çamur.
Etraf çürümüş kabuk kokuyor.
Ve ağıtlar başlıyor parça parça, çığlıklara karışık…
Gün geçiyor. Ay geçiyor. Uzadıkça uzuyor ara.
Giy kara libasları da yaslan duvara.
Umut yüklü bir kağnının üstünden,
Yine isyanlar fışkırıyor dört bir diyara…

Uzatsan. Tutarım ellerinden, ellerimin nasırına bakmadan.
Çünki sen BARIŞSIN.
Sen, hayallerimin çiçeği,.beklentilerimin ışığısın.
Kara, yalım gibi alevlenen gözlerinde,
Sararıp; solmuş ince ince, kıvrımlı yüzünde
Işık gibi parlayan, pembelikleri görürüm.

Umuttan uzak kalmak;
Tek başına kalmaktır ıssız bir dünyada.
Ve sen sağ. Ben selamet…
Aydınlıkta karanlık. Sıcakta donmuş bir çift göz.
Göz bebeklerim sallanıyor ince dalgalarda.
Gün geçirip; fırsat verdik ya zamana,
Arlısı, arsızı, namussuzu, hırsızı
Koca bir dünya ölüyor. İçinde ben de varım.
Gidecek yollarımız,
Barışa uzanacak ellerimiz,
Dost diye kucaklayacak, kollarımız kalmamış.
Bizi, bizden çoook önce öldürmüşler.
Ölüm ve zulümle dost olmuşuz,
Görgüsüyle, bilgisiyle, şırraklarla kenetlenmişiz.
Kaynaşmışız. Etle kemik;
Yağmurla toprak gibi.
Tozlu yolların tozunu kaldırarak;
Kendimizle, hainLiği taşımışız el ele ve omuz omuza.
Varsın dünya’nın sonuna ramak kalsın;
“Büyü! Tez büyü, 17’ye gel, baban sana da.
"Yobazlık, hokkabazlık, gammazlık, alsın”…….

[aZaT07]

***** BiRiCiĞiM’e *****

Bedenimde candın; damarımda kanım.
Sen gidince; hepten göçtü sol yanım.
Bilmem işe yarar mı, bu feryad-ı Figanım?
GeL dersen; hemen çıkar geLirim.
Gözünde bir damLacık yaş görsem;
İşte o an öLürüm…

GüL bahçemde açan inci çiçeğim.
Karakışa kanat çırpan baL böceğim.
Kurda, kuşa yem oLsa da yüreğim.
GeL dersen; dağlar aşar geLirim.
Gözünde bir damlacık yaş görsem;
İşte o an öLürüm...

Saray dediLer; ama sensiz, küçük bir han.
Uykusuz kör geceLerime atmaz oLdu tan.
Son güneşim oLsa da kara ufka batan.
GeL dersen; daLgaLardan taşar geLirim.
Gözünde bir damLacık yaş görsem;
İşte o an öLürüm…

Günlerim, ay oldu. HaftaLar asır!
Hayat kördüğüm. Nefes aLışım sır.
SöyLesene güzeLim. Bir bende miydi kusur?
Bir haber saLsan uçar geLirim.
Gözünde bir damLacık yaş görsem;
İşte o an öLürüm…

Sana öLmüş deseLer; ben zaten öLüyüm.
Sen, oLmayınca! Divaneyim. DeLiyim.
N’oLur bir şeyLer yap da haberin aLayım.
GeL dersen; kaLbim açar geLirim.
Gözünde bir damLacık yaş görsem;
İşte o an öLürüm...

Gittin ya! Tutmaz oLdu eLim, ayağım.
Sadece sendin dünyada tek dayağım.
AzaT bre! Boşver. KaLmasa tuzum, yağım.
GeL dersen, nurlar saçar geLirim.
Gözünde bir damLacık yaş görsem;
İşte o an öLürüm….

[Emine]

Bu Nasil Ayrilik...

Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?
Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?
Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?
Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?
Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?
Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?
Bu Nasıl Ayrılık? ...

alinti

[Emine]

Beni Koyup Gitme / Atilla İlhan

Beni koyup gitme ne olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok

Düşersin yorulursun
Beni koyup gitme ne olursun

Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana

Evlenirsin çocuğun olur
Beni koyup gitme ne olursun
Sonun kötüye varacak
Beni koyup gitme ne olursun

Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsada hevesim

Yaptıklarını affettim
Beni koyup gitme ne olursun

Seninle gelmeyeceğim yine de
Beni koyup gitme ne olursun

Attila İlhan

[aZaT07]

Çiçek olsan gonca gonca, Koklayamam, solarsın.
Çocuk olsan, yumuk yumuk ellerini tutamam.
Saçımı başımı yolarsın. Kıyamam.
Hele bir de özleminin ateşi dolunca içime,
Kar, boran, fırtınaya düşerim zamansız,
Seni yanımda isterim. İsterim ya. Bulamam...

Zemheriye doğan güneşim olsan,
Alaz alaz, buram buram parlasan,
Işık ışık, derinden yüreğimi dağlasan
Ciğerime dolsan parça pinçik, amansız.
Seni benden ayrı düşünemem. Yapamam.
Gece rüyama bekerim. İsterim ya, bulamam....

[Emine]

ellerine saglik cok guzeldi

[aZaT07]

Bir seLam göndersen diL ucundan;
ALır; başımın üstünde sakLarım.
Adının her geçişinde; en azından,
İçimin buruLmasını önLerim.

Bir yel esse denizin o tarafından,
Kokunu aLır gibi oLurum.
Ne zaman bir portaKaL bahçesine girsem;
PortakaL çiçeğim, hep seni hatırLarım.....

[Emine]

cok guzel azat abi ellerine saglik uzun zamandan sonra
iyi geldi

[aZaT07]

***** SeN BeKLeNTiLeRiMiN YaNıTıYDıN !!! *****

Daha önce hiç tatmadığım mutLuLuğu tattım sende.
Yaşadığımın farkına vardım kenetLenince eLLerin eLLerime.
Bir kıpırtı hissettim tarif edemeyeceğim
Vücudumun derin bir yerinde...

Seni yaşadım. Senin oLdum tüm benLiğimLe.
KanatLandım. Kuş oLdum. Uçtum buLutLarın üstünde.
KayboLan bendeki bende, Ben, beni buLdum.
Kalınca gözLerim gözLerindeki titreşimLerde...

Daha önce hiç biLmediğim şeyLeri sende öğrendim.
İLk bakışında şimşekLer çaktı. Gök gürLedi. İrkiLdim.
Bahar güneşi gibiydin. AçıLdım. SaçıLdım.....
FırtınaLar koptu içimde. YıLdırımLar düştü. DevriLdim.

Karşı koyamadığım bir arzuydun.
Sen! BekLentiLerimin yanıtıydın.
DayanıLmaz bir arzuydun; yıLLarın biriktirdiği.
Bir nimettin sanki, Tanrının bana bahşettiği!!!!