Türk Halk Oyunları, Tüm Türk Halk Oyunları ve anlamları, Tüm yöresel oyunlar
ABDURRAHMAN HALAYI:
Sivas ili Divriği dolayı köylerinden bir kısmında hâlâ rağbettedir.
Abdurrahman Halayı açıklıkta davul zurna eşliğinde yürütülmekle beraber odada bağlama çöğür gibi sazlarla da oynanabiliyor. Kadınlar ayrı erkekler ayrı oynadıkları gibi karma halde oynandığı da bazı köylerde öteden beri olurdu. Üç ila 12 kişilik bir dizi tarafından çekilir. Hareketli bir oyundur. Üç kısmından her birinin farklı ayak (figür)'ları vardır:
1. Esas
2. Yanlama
3. Hoplama.
Hafik dolayının Celâlli köyü gibi bazı yerlerde oyuna katılanların sayısı 15-18'e kadar çıkar. Oyunun her ânı bir mücadelenin safhalarını gösterirse de yerinde yapılan soruşturmalardan menşe mahiyeti anlaşılamamıştır. Sivas'ın nice köyleri Abdurrahman Halayı'nı hiç oynayamıyorlar. Vekâr erkân ve birlik disiplini açıktır. Bazen şahlanır gibi dramatik bir an yaşatır; kimi de tevâzu ve tevekkülün ifadesi olur. Bir hâdisenin bilinmez merhaleleri safha safha canlandırılıyor gibidir.
Oyuna tıpkı Düzhalay gibi başlanır. Oyuncular hilâl şeklinde yanyana dizilidirler. Küçük parmaklardan kenetli eller omuz hizasına kadar kalkar. Kol ve bacaklar gergin vücutlar diktir. Başçekenin elinde mendil vardır. Pek ağırdan çalmaya koyulan davul zurnaya bir müddet yalnız hafifçe diz oynatma ve ayak ucu hareketleri refakat eder. Bu hâl ihtiyatlı bir sabırsızlanış al'meti gibidir. Notadaki A kısmı iki üç defa tekrarlanınca oyun açılmağa yüz tutar. Buda iki sağ iki de sol ayağın hareketi ilk figürün hareket motifini vücuda getirir. Çok defa oyuncular yarı karşılaşma şeklinde yönelirler. Bu hâl bir nevi dostluk teatisi gibidir. Figür bir kere de teklerin sağa ve çiftlerin sola dönmeleri suretiyle tekrarlanır. Bu hareket âdeta ilerde parlayacak bir hâdisenin başlangıcı sezgisini uyandırır. Eller hep perçinlidir. Oyun azar azar açılınca dizi ilk ve ikinci figürü birer kere daha fakat bu sefer canlılaşarak gösterdikten sonra ikinci kısma geçilecektir.
İlk kısmın üç figürü şu yolda ardıllaşır: Birinci figür "olunduğu yerde" yapılır. Sağ ayağın iki defa ve sol ayağın iki defa hareketi bu figürde esastır. İkinci figürde kısa bir yürüyüş yapılır. Burada oyun gayet sakindir. Üçüncü figürde hareketler keskinleşmeye ve oyuncular dikelmeye başlar. Önce teklerin yarım sola ve çiftlerin yarım sağa dönerek yaptıkları bu figürde küçük parmaklardan kenetli eller omuz hizalarınca kaldırılmıştır.
Birinci kısmın notaya göre ayak oyalanışları şu yolda geçer: Notanın A kısmının iki üç tekrarlanışında oyun açılmağa başlar. Bunda iki sağ ve iki sol ayak hareketi ilk figürün esasıdır. Dört dörtlük ölçünün ilk vurgusunda sağ ayak ucu hafifçe yere vurulur. İkinci zamanda yine hafif bir diz kırılmasıyla sağ ayak yerden kesilir üçüncüde yere konur. Dördüncü zamanda vücut ağırlığı sağ ayağa bindirilir. Bu anda bütün oyuncuların ahenktâr surette sağa doğru küçük bir sallanış yaptığı görülür. Aynı figürü bundan sonra sol ayak tekrarlar; sonunda da vücut sola bindirilirken oyuncuların sola sallandığı görülür. Bu figür birkaç defa tekrarlanır.
Musiki B kısmına geçince 1 3 ve 5'inci oyuncular yarım sola 24 ve 6'ncılar yarım sağa dönerler. Yanyana kilitli eller omuz hizasına kaldırılır; kol ve bacaklar gerginleşir. Sağa dönenler sağ ayağın sola dönenler sol ayağın ökçelerini yere basıp ayak uçlarını -ilk defa soldan başlamak üzere- her vurgu başında sol ve sağa oynatırlar. (Burası sekiz zamanlıdır).
Musiki B/2'ye gelince sollar sağa ve sağlar sola dönerek aynı figürü tekrar ederler Musiki B/3 noktasına gelince B'de yapılmış olan figür tekrarlanır.
Şimdi musîki başa dönmüştür. A kısmı bir iki defa tekrarlandıktan sonra oyuncular -tıpkı Düzhalay'daki gibi - bir yürüyüş yaparlar. Bundan sonra çalgı C/1 kısmına geçer.
Yanlama:
C/1 ezgisine geçilişte oyuncuların elleri derhal çözülür manzara bambaşka bir renk edinir. Oyuncuların şimdi teker teker kuvvetli ayak vuruşlarıyla ve parmak çıtlatmalarıyla her biri bulunduğu yerde dönerek oynadıkları görülür. Notaya göre kısmın girişinde oyuncular B/1'de tarif edilen figürü bu sefer tam sağa ve sola dönerek karşı karşıya düşmek suretiyle hem de kuvvetli parmak çıtlatışlarıyla tekrarladılar demektir. Sekizinci zamandaki kuvvetli bir el şaplatmasından sonra (Sol kol kuşak hizasına indirilmiş ve sağ kol baş hizasına kaldırılmış olduğu halde) oyuncuların hiç kımıldanmadan çift çift karşılıklı duraklamalarıyla kısım tamamlanır. Bu duruşlarda bir meydan okuyuş hâli sezilir.
Çalgının C/1 kısmını bir daha almasıyla oldukları yerden geri dönen oyuncular eş değiştirerek bir daha aynı figürü gösterirler. Musiki C/2'ye gelince bulundukları yerde soldan sağa dönmeye başlarlar. Parmak çıtlatmaları dönüşlerde de devam eder. Kol hareketleri hep birbiri aksine olur (Biri sağdan yukarı kaldırılmışsa öbür kol soldan aşağı indirilir. Biri önden yana kırıksa Öteki arkadan yana dirsek vermiştir..)
Usta ve ergin oyuncular dönüşleri gayet hesaplı çevrelendirirler. Her bir zaman vuruşuna düşen dönüş kıvamını elli dereceden fazla yürütmezler. Böylelikle tam yedinci zamanda karşı karşıya gelinecek bir intizam dairesinde geçen figür oyunun c'zibesini arttırır.
Yerinde dönüş sağ ayaktan başlar. C/2'nin ilk vuruşunun birinci yarısında sağ ayak yerden kesilip az sola konur; ikinci yarısında sol ayak dizden kırılarak arkadan yukarı fırlatılır. Sağ diz de aynı zamanda hafif bir kırma yapar. İkinci zamanın ilk yarısında sol ayak fırlatıldığı vaziyetten indirilirken vücut biraz daha sola döndürülür ve ayak yere basılır. Zamanın ikinci yarısında sağ ayak dizden kırılarak arkadan yukarı fırlatılır. Bu yapılırken sol diz hafifçe kırılır. Böylelikle devam eden dönüş hareketi yedinci zamanda oyuncuları yüz yüze getirmiş bulunur. Tam yedinci zamanda az önce yukarı fırlatılan sağ ayak oradan çok kuvvetli bir vuruşla solun yanına iner; tam o bunu yaparken de sert bir el çarpmasından sonra oyuncuların hareketsiz kaldıkları görülür. Bu duruşta sol kol çoğu zaman -dirsekten kırılı vaziyette- baş hizasında yukarı kaldırılmış bulunur el ayası yere bakar. Sol kol kalçaya kadar aşağı iniktir. (7 ve 8. zamanlarda çalgı tril yaparken oyuncular da kol ve göğüs titreterek ona katılıyorlarsa da eskiden bu titreyişin yapılmadığı bellibaşlı halaycılarca söylenmektedir. Yine duruş vaziyetlerinde eski oyuncular sol kollarını "dirsek kırmak ve ayası yere dönük eli baş hizasına kaldırmak" suretiyle hiç kımıldatmadan yukarda tutuş ve sağ kolu kuşağın alt hizasına kadar indiriş gibi yiğit işi tavır yaşattıkları hâlde yenilerin her iki kolu yanlara açtıkları görülmektedir.)
Oynatma:
Musikinin D kısmı başlayınca eller kalçadan arka arkaya sıralıdırlar. "Her ölçü zamanında bir ayak değiştiriş" bu figürün esasıdır. Sol ayak hep öndedir. Zamanın birinci yarısında kısa bir adım ileri atılır. Zamanın ikinci yarısında sağ ayağın ucu bunu takip eder (Sağın ökçesi kalkıktır.) İkinci zamanın yine ilk yarısında sağ ayak ucundan kuvvet alınarak sol kısa bir adım daha ileri atılır; ikinci yarısında sağ ayağın ucu onu takip eder. Bu sırada dikkati çeken âhenktar vücut hareketleri ve tartımlı (ritmik) diz kırışları figürü o kadar güzelleştirir ki seyirciler ayak değiştirmeleri takibe bu katılan âhenktarlık yüzünden bir an için imkân bulamaz olurlar harekete hayranlıkla dalıp giderler.
Bu figürün kimi zaman eller bırakılarak yürütüldüğü de olur. O taktirde parmak çıtlatmalarıyla düz oyun hâlinde yürütülür. Eğer oyuncular tecrübeliyse düz yürüyüşten ibaret kalan figürün yeknesaklığı giderilmek üzere önceki oyuncu sol ayağı daima kimi sağa kimi sola atıp bazen de geri geri gitmekle cümlesi dalgalı yürüyüş gösterirler.
Heykel duruşuyla son bulan figür:
"Oynatma" kısmı tarif edilegeldiği üzere devamdayken musiki tekrar C/1'e geçer. Bu defa oyuna büyük bir canlılık hâkimdir. Kuvvetli parmak çıtlatmalarıyla olduğu yerde yapılan dönüşleri taşkınlıkla tekrarlayan oyuncuların bir an için heykelleşmiş h'le geldikleri ve bu karakterli duruşla bir kahramanlık havası yarattıkları görülür. Figür üç defa tekrarlandıktan sonra yeniden oynatma kısmına geçilir... Az sonra diz çöküşlere başlanacaktır.
Diz çökmeler:
"Oynatma"ya bir müddet devam edildikten sonra musiki yeni baştan C'ye geçer. Halaycılar ilk önce C'de yaptıkları figürü bu sefer diz çökmüş vaziyette tekrar ederler. (En önce sağ diz yere konulup sol bacak sola ileri uzatılarak yere ökçeler temas ettirilir. C/1 kısmı C/1 kısmı ikinci defa çalınınca sol diz üzerine gelinerek sağ bacak sağa ileri uzatılıp ökçe yere konur. C/2 -Bunda ayağa kalkılır... Yedinci zamanda kuvvetli bir el çırpmasından ve şiddetlice ökçe vuruştan sonra hareketsiz durulur. C/1 kısmında da tam yedinci zamanda el çırpılarak duruşlar yapıldığını ve sekizinci zaman süresince hareketsizlik devam eder.)
Son figür:
Oyunun usanmadan seyredilebilmesini sağlayan bu tertibe sonuncu figürde de riayet edilir. Evvelki figürün bittiği yerden musiki yeniden D'ye geçer. Halaycılar bununla oynatma figürünü tekrar ederler. İşte bu andan sonra yürütülen son figür ayrıca dikkati çekicidir. Saz son bir defa C kısmını tekrara koyulmakla oyuncuların çifter sıra numarasına düşenleri önce diz üstü gelerek enseler yere değecek surette yere sırt üstü yatarlar. Tekler onların göğüslerine birer ayakla basmış vaziyette kuvvetli parmak çıtlatışlarıyla C figürünü yaparlar. Yine yedinci zamanda sert bir el çırpmasıyla hareketsiz kalırlar. Teklerin bu duruşunda bir yiğitlik hâli vardır. Saz C/1 kısmını bir daha alınca bu sefer tekler yere serilip çiftler onların göğsüne basarak aynı figürü gösterirler. Musiki C/2'ye girer cümlesi bu figürü ayakta tekrar ederler. Son duruşta çalgı C/2 kısmının bitim ölçüsünü dört zaman kadar sürdürür. İşte bu süre boyunca hiç kımıldanılmadan durulur.
Abdurrahman Halayının "Hoplatma"sı:
Bu hoplatma kısmında oyuncular elele tutuşmuş halde bir hilâl gibi dizilirler. Musiki hoş bir makam değişimiyle majöre geçer. İki dörtlük ölçünün ilk zamanında oyuncular yarım sağa dönüp sağ ayağı kısa bir adım ileri atarlar. İkinci zamanda sol ayak -ökçe sağ ayağın ucuna gelecek surette- ileri atılır. Üçüncüde sağ ayak tekrar bir kısa adım ileri atar. Dördüncü zamanda sol onun yanına gelerek yarım sola dönülür. Beşincide sağ ayak kısa bir adım öne atılarak ökçe üstüne konur. Altıda yukarı kalkık sağ ayak ucu tartımlı bir tarzda sola yedide sağa sekizinci zamanda tekrar sola oynatılır. Sekiz zaman süresindeki bu figür oyuncuların yeniden yarım sağa dönmesiyle yine sağ ayaktan başlanılmak suretiyle bir müddet devam eder. (Bir kısım oyuncuların bu figürü yapmadıkları görülmektedir. Halbuki figürün Ağırlama kısmını Hoplatma'ya yaklaştıran önemli bir rolü vardır).
Ayak fırlatmalar:
Tarif edilegelen figür devamdayken musikinin hızlanmaya başladığı görülür. Oyuncular bu canlanışa göre figür değiştirmek zorunda kalırlar. Zira o figürün fazla kıvraklığa tahammülü yoktur. Ayak fırlatma figürü tempoca epey hızlanabilecek bir musikiye ancak hakkıyla yaraşabilir. Ayak fırlatmalar üç adım yürünüldükten sonra yapılır. Yarım sağa dönük durumdaki oyuncular önce sağ ayağı bir adım ileri atarlar ikincide sol üçüncüde sağ birer adım ileri yürütülür. Dördüncü zamanda sol ayak sağın yanına -yere basılacakmış gibi- getirildiği halde basılmaz; hafif bir diz kırımıyla sağa yukarı fırlatılır. Aynı anda sağ ayağın da ökçesi - yine hafif bir diz kırımıyla - yere pekçe vurulur. Beşinci zamanda sol ayak sağın yanında basılır. Altıda sağ ayak soldan yukarı fırlatılırken sol diz hafif bir kırış yapılır. Yedincide sağ ayak yerine getirilir. Sekizinci zamanda sol ayak tekrar sağa yukarı fırlatılırken sağ diz hafifçe kırılır. Dokuzuncuda sol ayak tam sağın yanında getirilmeyip az bir şey soldan arkaya konur. Onuncu zamanda sağ ayak sola yukarı fırlatılırken halaycıların hafifçe gerilediği görülür. Bundan sonra sağ ayak fırlatılı vaziyetinden yerine getirilmez bir adım sağa ileri atılır ve üç adım yürünüldükten sonra tarif edilegeldiği üzere devam eder. Yürüyüşle birlikte on zaman devam eden bu figürün muntazamca yapılması pek hoş bir manzara yaratır.
Geriye açılışlar:
Üç adımlık yürüyüşten sonra ayak fırlatılarak olunduğu yerde yapılan figür biraz devam eder. Musiki ilerleyip de Hoplatma notasındaki B işaretli yere gelinince olunduğu yerde yapılan bundan önceki figürün ayak fırlatmaları bu sefer ekseriyetle her vuruşta yarımşar gerilenerek tekrarlanır. Geri gidişlerde daire genişlediğinden oyuncu araları mesafelerde kolların gerginleşmesine yetecek kadar açıklaşma fazlalıkları h'sıl olur. Gerilenmenin belirli bir haddi yoktur.
El bırakmalar diz vuruşlar ve el çırpmalar:
Üç adım yürüyüş ve geri açılış tarzlı figür birkaç defa tekrarlandıktan sonra musiki gitgide hızlanmaya koyulur. O aralık halaycılar el bırakarak üç adım yürüyüşten sonra olunduğu yerde yapılan ayak fırlatma figürünü tekrara başlarlar. Yalnız ayak fırlatma hareketleri yerine diz vuruşlar geçer. Diz vurmalar çömelinmiş vaziyette yapılır. Önce sol dizden başlayan bu figürde sağ dizler yere vurulurken kuvvetli el çırpmaları da olur. Bu figürleri hep çömelik kalarak o vaziyette sıçramalı yürütüşlerle hiç durmadan sürdürdükleri de olur.
Hoplatma'nın son figürü:
Diz vuruşlardan sonra doğrularak ayak fırlatmalarına geçen halaycılar artık coşmuşlardır. Musiki "Keçi Vurdum Bayıra" havasını alır ki bütün oyuncuların heyecana kapılmasına bu kadarı pek yeter. Düz yürüyüşlü ilerleyiş her iki ayağı yerden kestiren sıçramalar hâlini alır. Sağ ayağın her fırlatılışında yapılan el çırpmaları kulaklarda çınlar. Bir ara eller omuzlara atılır. Bundan sonraki her ökçe vuruluşu yerleri sarsıyormuş hissini uyandırır. Bu da Abdurrahman Hoplatması'nın sonuncu figürüdür.
ACABAT:
Bu adı Hacabat şeklinde telâffuz ettikleri de olur. Rize bölgesi köy Horonlarından olup türküsü vardır:
Acabat'tır yolumuz
O bölgenin yalı köylerinde deniz hâtırası kokan şunun gibi türküler ayrıca işitilip Horona katılıverir:
Aşçı hala ayar ayar
Bir kepçe kor iki sayar
Onun ile can mı doyar?
Heyamol heyamol helesa
Yelesa heymeli hesa
Hesa hay...
Kısacık bir motifin baştan sona tekrarlanmasından ibaret havası iki vuruşlu ve çok canlıdır.
Acabat oyunu Maçka Horonu'yla yer değişir.
Prensip itibariyle Rize bölgesi oyunları o kadar canlı cezbeli ve kemençecinin komuta isteklerine uyarak akıp giden öyle tetik Horonlardır ki sabit figürlerinden söz etmek çoğu için imkânsızdır.
Acem Halayı
ACEM HALAYI:
Oymak Halayı da denilen bu oyun Çukurova'ya mücavir güney Türkmenleri arasında vardır. Adını eski bir göç yolu hâtırasından sakladığı sanılıyor.
AÇIK:
Bingöl bölgesinden Kiğı kazasının Halhal köyü gibi dolaylarında yürütülen oyunlardandır. Toplu ve seyrek olarak 2-8 erkek tarafından oynanır. Tamzara Narı Tek Ayak oyunları dizisindendir.
Açılsın Demir Kapı
AÇILSIN DEMİR KAPI:
Rize ve dolayının birli ve ikili oyunlarındandır. Köçek oyununu düşündürür. Çoğunlukla tek oyuncu tarfından yürütülür.Yüz seyircilere dönük olduğu halde daire çizme arkadan yere kaykılıp yatma ve zaman zaman titreme oyunun asıl gösterilerindendir. İrticalî görünüşüyle kadın oyunundan taklitçidir denilebilir.
Açkapı Oyunu
AÇKAPI OYUNU:
Safranbolu düğünlerindeki çengi oyunlarındandır. Atlamalı Zeybek oyunlarını andırırsa da kendine has bazı tavırları dikkati çeker. Oyunda söylenen türkünün ikinci mısraları tekrarlanır. Ezgisi karcığar makamının seyrine uygundur.
Aç kapıyı ben geldim civanım aman
Sefâ geldin hoş geldin ölüyon aman
El ediye el ediye
Gara da gözler kül ediye
İlk iki mısra oyuncuların karşılıklı titreşip çömelişmeleri ve çömelikken vücudun belden yukarısını iki tarafa eğe eğe ellerini başları üstünden çevirip yerde parmak burarak tempoya uymaları suretiyle başlar. Ancak oyunculardan biri sağa eğilince öbürü sola meyleder. Böylece tekrar sağa ve sola vaziyet değişildikten sonra tetik davranışla yer değiştirerek ayağa kalkarlar. Son üç mısra tam bir Zeybek oyunu tartımına uygun nağmelerden ibarettir. O sebepten oyuncular hareketin heyacanına asıl şimdi kapılırlar. Vaziyetleri şöyledir. Göğüsleri ilerde olduğu halde gözler bebek bebeğe bakacak surette başlar dik durur. Sağ dirsek sağ yana uzanıkken sağ el omuz seviyesine kalkar. Sonra yine bu kol dirsekten itibaren öne doğru kırılarak aşağıya doğru kırık bilekle gelişigüzel bırakılır. Sol el ise hafifçe kırılıp bükülerek az geride bulundurulur. Ayak vaziyetlerine gelince; sağ ayak parmaklar üstünde topuk yukarda ve diz kapağı dıştan yana bükük olur. Vücut bu ayağa bindirilmez. Sol ayağın tabanı yere basıktır. Vücut ağırlığı tamamen bu ayaktadır.
Oyuncular olduğu yerde kol ve kalça figürleriyle bir müddet oynadıktan sonra vücut birden sol ayaktan sağ ayağa yükletilir. Sol ayak yana fırlatılıp bir adım öne atılır sonra da birinci vaziyete geçilir. Yana ayak atış hareketleri böylece tekrarlanır. Sonra ansızın göğüs göğüse gelinir. Sağ ayaklar ileri atılmak suretiyle de diz kapakları tokuşturulur. Gövde sağa ve arkaya bükülerek hızlı bir dönüş yapılır. Bu şekil de birkaç defa tekrarlanır. Saz aranağmeye geçince diz çökme figürleri başlar.
Oyuncular ayakları üstüne yaylanarak sıçraşır ve iki ayak üstüne düşüp akabinde (hemen ardında) de diz çökerler. Diz çöküş vaziyetinde yine hafifçe kalkar sağ diz kapağını - vücudu sola eğerek - yere vurur. Arkasından sol ayağı da aynı şekilde yere toslatarak ayakta yapılan dönüş figürünü diz çöküş vaziyetinde yerde tekrarlayıp ayağa kalkarlar. Bu oyundaki figürlere topluca "numara" denilip türlü adları vardır. Selamlaşma numarası yan numarası toplama numarası ön numarası atlama numarası gibi (Numara kelimesi Türkçe olmadığına göre evvel zamanda başka bir tabir kullanıldığı muhakkaktır).
Açkapı oyunu çoğu zaman erkeklerce oynanmakla beraber kadın düğünlerindeki çengilerden birinin erkek kıyafetinde oyuna katılmasıyla da yürütülebilir. Çünkü erkek ile kadının bu oyundaki durum ve figürleri farklıdır. Erkeğin daha vekârlı heybetli cesur sert kadının ise nazik ve mahcup bir hâli olur. Bazı figürleri birlikte gösterdikleri halde bazılarında -hele atlamalarda - erkek ve kadın ayrı ayrı oynarlar. Oyunun parmak çıtlatmalarına aynı zamanda dilin damak şaklatmaları da tartımla katılır.
Açkapı oyununda söylenen türkülerden bazıları:
Çuha da yelek eklolur ölüyon
Çirkin seven dertolur yanıyon
Sever isen gozel sev ölüyon
Gozel merhametlolur yanıyon aman
Sen de yanuk ben de yanuk
Sular akar buz bulanuk
Eller uyur ben uyanuk
-Aranağme-
Çuha da yelek eğmesi ölüyon
Sol yanında düğmesi yanıyon
Yine de gozüm seyreyor yanıyon aman
Yakın y'rın gelmesi yandım ben
Aman hanım zârif hanım
Halın hatırın soralım
Anandan izin alalım
Bu gece bizde kalalım
-Aranağme-
Ay ışıktır varamam yanıyon
Dile de destan olaman ölüyon
Ay buluta girince yandım ben
Bağlasalar duraman
Elim gaydı (kaydı) dilim gaydı
Ağam serhoş ne tez aydı
Hele yanuk olmayaydı
-Aranağme-
Bağlama bozuk ve cura sazlarıyla yürütülen Açkapı oyunu bazen de iki çiftin karşılaşması suretiyle dört kişi tarafından aynı ayaklarla oynanır.
Yukarıdaki notanın daha işlemeli başka bir sureti de neşredilmiştir; icrada çeşitlemelere pek elverişli düşen bir ezgidir.
Afşar Halayı
AFŞAR HALAYI:
Bazı Ankara köylerinde seyredilebilen sıra oyunlarındandır.
Ağır Bar
AĞIR BAR:
Kağızman (Kars) dolayında davul zurna yahut saz veya (yarım asırdır) armonik kırnata (klarnet) eşliğiyle yer genişliğine göre 10 ilâ 20 kişi tarafından yürütülen sıra oyunu çeşitlerinin başta gelenidir: Ağır Bar Alaca Bar Hançer Barı Hoşbilezik Tanzara ve Temur Ağa. Bunlardan yalnız Alaca Bar kadınlı erkekli oynanır. Orada ayrıca Şeyh Şamil ve Ondört oyunları kadın veya erkek tek kişi için olarak vardır. Çoruh ili Öğdem kazasından meselâ merkez köyünde Ağır Bar tulum eşliğinde 6 ilâ 30 erkek tarafından yürütülmesine karşılık Ersis köyünde 15-30 erkek tarafından davul zurnayla oynanır. Ardahan'da Bar denilmesine karşılık köylerinde sıra oyununun adı Halaydır.
Ağır Hava
AĞIR HAVA:
Urfa'nın Birecik kazasında başta Ağır Hava olmak üzere Şirvanî Çap Mimiteşi ve Göven toplu karma oyunları yalnız düğün ve bayramlarda davul zurnayla yürütülürler. Başlıca farkları hız derecelerindedir.
Eski Kırım oyunlarından bir çeşittir.
Ağır Kayda
AĞIR KAYDA:
Kars merkez kazasının Çakmak köyünde Ağır Kayda ve diz kırma adlı iki oyun revaçtadır. Birincisinin tek kişice öbürünün kadın erkek karma olarak düğünlerde yürütülmesi görenektir.
Ağırlama
AĞIRLAMA:
Ağır sıfatı gibi Ağırlama tabiri de halk oyunları konusunda farklı anlamlarda kullanılagelmiştir.
Ağır Zeybek Oyunu
AĞIR ZEYBEK OYUNU:
Ağır tempolu ve tarihinin en az yüz yılı için Ege illerimize inhisâr etmiş görünen tekli Zeybek oyunudur. N'diren birkaç oyuncunun birlikte Ağır Zeybek yürütmeye çalıştıkları da yer yer görülmüştür. Yedi figürü vardır:
1. İleri geri yürüyüş: Üçler. Sağ ayak bir adım ileri (bir) sol ayak ileri (iki) sağ ayak geri (üç) sol ayak geri (dört) sağ ayak basılı sol ayak yana basar (beş). Kollar aşağıda olarak iki defa tekrarlanır.
2. Kollu yürüyüş: Birincisi gibidir. Ancak kollar yukarıda oynanır.
3. Sallanma ve soldan dönme: Üçler. Sol ayak basılı sağ ayak ileri geri sallanır (bir) sağ ayak ileri basar ve sol diz üstüne atılır (iki) kalkılır ve sol ayak sağ diz üstüne çekilip soldan yarım dönülür (üç) sol ayak üstünde sıçranılarak yarım sola dönülür (dört) sağ ayak arkaya kıvrık olup sol ayak üstünde sıçranır ve ayak dikili sol diz üstüne çökülür (beş). İki defa tekrarlanır. İki figür yapılır.
4. Diz çökme: Üçler. Sağa dönme (sol sağ sol). İki ayakla birden bir adım kadar ileri sıçranır (bir); sağ ayak önde sol ayak arkadadır. Çökülüp sol diz üstüne iki defa vurulur (iki ve üç) çökmede yarım sola dönülerek sağ diz üstüne basılır (dört) sol ayak üstüne kalkılır (sağ ayak arkadadır) sağ ayak ileri basılıp yarım sola dönülür (beş); sol ayak ilerde sağ ayak geridedir. İki defa tekrarlanır.
5. Dönme: Üçler. Soldan dönme. Sağ ayak sol tarafa atılır (bir) sol ayak geriden sola atılır (iki) sağ ayak sola atılır (üç) sol ayak sola atılır (dört) sağ ayak ileri atılır (beş). Bu beşle iki defa dönme yapılmış olur.
6. Geri yürüme: Üçler. Sağ ayak geri basılır (bir) sol ayak geri (iki) sağ ayak geri (üç) yarım sola dönerek sol ayak ileri basar (dört) sağ ayak ileri basar (beş).
7. Çapraz ve bağlantı: Üçler. Sağ ayak ileri basılır (bir) sol ayak arkadan kalkıp basar (iki) sağ ayak sağa açılıp basar (üç) sol ayak sağ ayağın kenarına dokunur (dört) sol ayak sola açılarak yere basar (beş). Biraz kaykılmakla sel'm vermiş olur.
Agooğlu-Ağaoğlu
AGOOĞLU-AĞAOĞLU:
Bu oyunun adı eski bir Rumeli türküsünün baş sözleridir. Ağa Oğlu'nun ora ağızlarında söylenişidir. Yıllardır bazı Tekirdağ köylerinde sıra oyunu halinde türküsü söylenerek yürütülüyor. Trakyamızda iç Rumeli göçmen sekene (oturan ikamet eden ) çok olduğu için Vardar ötelerinden getirilmiş oyun çe
İtlerinden olacağı düşünülebilir.
Akışta
AKIŞTA:
Kars-Artvin'den Siirt dolayına doğru Akışta veya Hakışta kelimesi bozula bozula Siirt'te Karakuştani Bitlis'te Halkuşta ve diğer mücavir şark (doğu) topraklarımızda daha da farklıca söylenişler edinmiş görünüyor.
Karakuştani oyununun 4 veya 6 erkek tarafından çift çift ve el çırpmaca figürüyle karşılıklı oynandığını maddesinde anlattık. Yani oyuncular karşılıklı her gerileyip tekrar yüz yüze ilerleyişte el ayalarını çarpıştırırlar ve bu motif oyun süresince belirli ayaklarda tekrarlanır.Havası sözsüzdür.
Akışta da esasta aynı oyundur. O kadar ki Kars ve Siirt oyuncularını bir müsamerede peşi peşine seyretseniz hangi oyunun Akışta ve hangisinin öbürü olduğunu yabancı sıfatıyla kolay ayırt edemezsiniz. El Çırpmaca figürü ikisinde birdir. Ezgisinin ilk ölçüsü başlangıcında bu mücadeleci motif tekrarlanır.
Siirtli olmayan bazı müşahidler (gözlemciler) Akışta'dan Karakuştani telaffuzuna geçen oyun adının bu ikinci şekline göre iki farklı halk etimolojisini düşünmek istemişlerdir:
1. Karakıştani veya Karakuştan aslında kışları yürütülen bir oyunmuş. Isınılmak üzee oynanırmış. Adı böylece "kara kış"tan mülhem olunmuş (ilham alınmış). Karakışta izafesi "ni" sonekini nispet edinmiş.
2. Kuzgunun adı "karakuş" olduğuna göre el çırpmaca figürünün onun kanat çalışından mülhem olabileceği ikinci bir ihtimal halinde düşünülmüştür.
Fakat Alkışta veya Arkışta şeklinin aslı arguştağ olduğu henüz Gaziantepli lügatçı Asım Efendi tarafından şu surette belirtilmiştir: "Arguştaki; küçük kızcağızlar oynarlar bir nevi (çeşit) oyundur (Burhan-ı Kaatı Tercümesi)". Kelime ferhenge (Farsça sözlüğe) girmiş olan müferres (Farsçalaşmış) Türkçe sözlerdendir.
Alaca Bar
ALACA BAR:
Ağrı ilinin Eleşkirt ilçesinde bu oyun davul zurnayla yürütülür. Yerin büyüklüğüne göre sayısı çoğalabilen erkek ve kadınlarca elele tutuşularak oynanır. Esasen Alaca Bar karma oyun demektir. Merkez kazasının Gülesor köyünde tar çalındığına göre bazı oyun unsurlarının da Azerilerden gelmiş olması mümkündür: Larik (güzel) hazan (hoş) lalo (delikanlı) hazanı(yurt) gibi mahalli tabirler bu cümledendir.
Bay Kasım Ülgen de Erzurum düğünlerinde yürütülen bir sıra oyunundan bahsederken şöyle demiştir: "Bu oyunda bir kız bir erkek olmak üzere halka kurarlar. Bu oyuna Alaca Bar Halay gibi isimler verirler. Halay sözü Sivas'tan gelmiş yeni bir kelimedir lehçede yoktur.
Alana Oyunu
ALANA OYUNU:
Bursa ilinin Gürükle köyünde kadın oyunudur. Düğün ve bayramlarda aralarında iki kişi tarafından oynanır. Söz açılmışken Bursa köylerindeki oyunları alfabe sırasıyla hatırlatalım: Düz Oyun Güvender Kalkan Oyunu (toplu oyundur) Karşılama Kaşık Oyunu Köçek Oyunu Köroğlu Orta Oyunu Sekme Yalelli-Çiftetelli Yümsek Hava Oyunu Zeybek. Bazı Bursa köylerinde (fakat nadiren) çeşit olsun diye halka kurup Hora da yaparlar. Mesela merkez kazasının İsmetiye köyünde. İhtimal ki eski civar Hrıstiyan köylerinden öğrenilmiştir. Fakat davul zurnayla ve türkü havasıyla yürütülürler.