Suriye Türkmen Demokrat Hareketi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Tarık Sülo Cevizci, 13.08 2013 tarihinde Gökbörü Türkçüler Derneği Genel Merkezi’nde Suriye Türkmenlerinin durumu ile ilgili bir sunum gerçekleştirdi.
Kerküklü ve Güney Azerbaycanlı kardeşlerimizin de bulunduğu sunuma biz de katıldık. Sayın Cevizci, Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri işaret edip tarihi geçmişleri hakkında bilgiler sunarak 25 milyonluk Suriye nüfusunun yüzde on iki buçuğunun Türkmen olduğunu, bunun da üç milyonun üzerinde bir nüfusa tekâmül ettiğini açıkladılar.
Gerek batılı gerek Türkiye kaynaklı haber ve diğer faaliyetlerde Suriye’de daha az nüfusa sahip Kürt, Dürzî gibi diğer grupların gündeme geldiği ama Türkmenlerin varlığından hiç söz edilmediğini vurguladılar.
Konuşmalarından ne yazık ki Türkiye’nin bir Türkmen politikasının olmadığını öğreniyoruz. Başbakandan Dışişleri bakanına, MHP’sinden CHP’sine kadar bazı siyasi parti genel başkanları ile görüşmeler yaptıklarını ve umduklarını bulamadıklarını belirtmeleri bunun açık izahı idi.
Kendi topraklarında yapılan savaşta sadece kendilerini korumaya çalışma mücadelelerinde görüştükleri siyasilerin kendilerine Sünni Arapçılık rolünde mücadeleye devam etmelerinin telkin edilmesi ise yüreğimizi acıtan en büyük gerçeği oluşturmaktadır.
Bin dokuz yüz altmışlara kadar Türkmenlerin yönetimde söz sahibi olduğunu daha sonraları ise adlarının dahi anılmadığını üstelik birçok yasağa maruz kaldıklarını bu yüzden de çok sayıda Türkmen’in Türkçe dahi bilmediğini ve etnik kimliğinine sahip çıkamadığını belirtirken, mücadeleye katılanların etnik kimliğini koruma amaçlı değil mevcut yönetime başkaldırı seklinde olduğunu dolayısıyla az sayıda nüfusa sahip alevi Türkmenlerin bu mücadelede mevcut yönetimden yana olduklarını açıklamaları ise acı bir gerçeği daha gün yüzüne çıkarıyor ki; Suriye’de yapılan iç savaş bir mezhepler savaşıdır.
PKK terör örgütü destekli PYD güçlerinin Türkiye’nin güney sınırlarında özerklik çığlıkları atarken, aynı zamanda destek görürken Sünni Türkmenlere Arapçılık rolünün biçilmesi ve farklı mezheplere inanmış Türkmenlerin karşı saflara çekilmesi Irak’ta izlenen Türkmen politikasıyla nasıl da örtüşmektedir. Sorularımız üzerine aldığımız yanıtlarda ne yazık ki böyle bir izlenim edindik.
Türkmenlik ruhunun henüz gelişmediğini bunun yanında silahlı mücadeleye katılan Türkmen birliklerine verilen Fatih Sultan Mehmet, Sultan Abdülhamit gibi isimlerin ve açılan Türkçe kursunun Türkmen varlığının korunmasında bir etkisi olacak mı bunu zaman gösterecek.
Olası bir parçalanmada veya Esed sonrası bölünmeyen bir Suriye’de kimliğine kavuşamayan grupların geçmişte olduğu gibi yine ezilmeye mahkûm olacaklarını Türkmen kardeşlerimizin bilmesi gerekiyor.
PYD güçlerine karşı tavır almaları milli kimliklerine kavuşmalarında yardımcı olacağı düşüncesini taşırken mezhep ayrımcılığı yapmadan kendi aralarında da Türkmenlik ruhuyla bir birlik oluşturmaları tüm Türk dünyasının arzusu olmalı.
Irak gibi ülkelerde gördük ki inanç birliğine bağlı birliktelikler zamanla kardeşkanının akıtılmasına zemin hazırlayabiliyor. Türkmen’in kanı Türkmen için akmalı.
Sayın Cevizci’nin, en büyük ihtiyaçlarının para ve silah olduğunu belirtmeleri ise Türkiye’nin ayıbıdır.
Osman Öcal