TÜRKİYE VE ERMENİSTAN’DA EŞZAMANLI YAPILAN ANKETİN SONUÇLARI
Çoğunluk sınır açılsın diyor
TESEV ile HASA’nın Türkiye ve Ermenistan’da eşzamanlı olarak yaptığı anket, her iki ülke insanlarının da sınır kapılarının açılmasından yana olduğunu ortaya çıkardı. Yine ankete göre iki ülkede de büyük çoğunluk, diplomatik ilişki kurulmasını istiyor.
ERMENİSTAN ile Türkiye arasındaki sınır kapılarının açılmasını onaylama oranı Emenistan’da yüzde 62.7, Türkiye’de ise yüzde 50.9 gibi yüksek bir rakamı buluyor. ‘Sınır kapıları açılmasın’ diyenler Ermenistan’da yüzde 31.1, Türkiye’de ise 32.2’de kalıyor. İki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasını isteyenlerin oranını da yüksek. Diplomatik ilişki kurulmasını isteyen Ermenistanlı katılımcıların oranı yüzde 87.7. Türkiyeli katılımcıların yüzde 64.6’sı da konuya olumlu yaklaşıyor.
Türklerin yüzde 51.2’sinin Ermeni arkadaşı olduğunu ortaya koyuyor. Türk arkadaşı olan Ermenilerin oranı ise yüzde 28. Anket, Türklerle şu veya böyle temas kuran Ermenilerin daha olumlu bir tutum içine girdiğini somut bir biçimde gösteriyor.
Karşılıklı arkadaşlık kadar etkili olan bir başka unsur, karşılıklı seyahat. Şu veya bu nedenle Türkiye’yi ziyaret etmiş, bir süre kalmış bir Ermenistan yurttaşı, ‘olumsuz’ düşüncelerini değiştirmemekle birlikte, ‘çok olumsuz’ kategorisinden hızla uzaklaşıyor. Türkiye’ye hiç bulunmayanların Türkler hakkındaki ‘çok olumsuz’ düşünceleri yüzde 28.5’te seyrederken, Türkiye’de bulunmuş insanlarda bu oran yüzde 10.5’e düşüyor.
Bir başka çarpıcı sonuç da, Türkiye ve Ermenistan halklarının ilişki düzeyini tespit etmeye yönelik sorunun cevabında gösteriyor kendisini. Her iki ülkenin insanları, Türklerle Ermenilerin birbirleriyle iyi geçinmek istemediğini düşünüyor. ‘Genellikle sevmezler’ diyenlerin Ermenistan’da yüzde 51.3’ü, Türkiye’de yüzde 33.6’yı bulması, bunun göstergesi.
Korkunç belgeler... Ermeniler Türklerin yüzüne asit fışkırtıyordu
Ermenilerin Gaziantep'te Türkleri katlettiği 16 Kasım 1895'te İngiltere'nin Halep Başkonsolosu Henry D. Barnham'ın Gaziantep'te olduğu ve katliamı 28 Kasım 1895 tarihli raporuyla hükümetine bildirdiği kaydedildi.
Henry D. Barnham'ın raporunda, ''Şunu açıkça belirtmeliyim ki sülfürik asit ve bomba atarak yeteri kadar barbarlık yapanlar aynı zamanda bu katliamın sorumlularıdır. Görünen o ki anarşi tarihinde ilk kez böylesine cehennemi bir yöntem kullanarak mezalim gerçekleştiren Ermenilerdir'' ifadeleri yer aldı.
Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Celal Pekdoğan'ın yaptığı araştırmada, Ermenilerin Gaziantep'te 9 Ekim 1895'te isyan başlattığı, 16 Kasım 1895'te katliam yaptığı kaydedildi. Pekdoğan'ın araştırmasında her türlü silahı kullanan Ermenilerin Türklerin üzerine sülfürik asit fışkırtarak da katliam yaptığı vurgulandı.
Pekdoğan, yaptığı araştırmada, Osmanlı İmparatorluğu döneminde hiçbir sorun yaşamayan ve geniş haklara sahip olan Ermenilerin, 1882 yılında başlattıkları şiddet hareketlerini 1895 yılından itibaren katliamlara dönüştürdüklerini belirtti.
PEK ÇOK KENTTE TÜRKLER KATLEDİLDİ
Ermeni Hınçak Komitesi'nin girişimleri sonucu Türklerin pek çok kentte olduğu gibi Gaziantep'te de Ermeniler tarafından vahşice katledildiğini ifade eden Pekdoğan, Ermenilerin Gaziantep'te 9 Ekim 1895 yılında isyan hareketi başlattığını, 16 Kasım 1895'te katliam yaptığını kaydetti.
Pekdoğan, Ermenilerin Gaziantep'te yaptığı katliam sırasında silah, bıçak, çakı, bomba ve dinamitin yanı sıra sülfürik asit kullandıklarını bildirdi.
İNGİLİZ BAŞKONSOLOSUN RAPORU
Pekdoğan, Ermenilerin Gaziantep'te katliam yaptığı 16 Kasım 1895'te İngiltere'nin Halep Başkonsolosu Henry D. Barnham'ın Gaziantep'te olduğunu ve katliamı 28 Kasım 1895 tarihli raporuyla hükümetine bildirdiğini ifade ettiği araştırmasında, bu rapordan yaptığı şu alıntıya yer verdi:
''Ermenilerin Gaziantep'te gerçekleştirdiği katliam sabah saat 08.00'da başladı ve öğleden sonra saat 16.00'a kadar devam etti. Silahların, tabancaların, bıçakların ve hatta çakıların acımasızca kullanıldığı fevkalade vahşi kavgada can kaybı, tahmin edilenden çok daha fazlaydı. Can kaybının büyük kısmı Ermeni evlerinden fırlatılan bombaların patlamasıyla oldu.
Özellikle evini dinamit ve bomba deposu haline getiren Babikoğlu'nun evinden atılan bombalar ve dinamitler, kendi evinde oturan çok sayıda masum insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Ermenilerin evlerinden sokaktan geçen Türklerin yüzlerine sülfürik asit fışkırtılıyordu.''
''MEZALİM GERÇEKLEŞTİREN ERMENİLERDİR''
Pekdoğan, İngiltere'nin Halep Başkonsolosu Barnham'ın hükümetine gönderdiği raporunda, ''Sonuçta şunu açıkça belirtmeliyim ki sülfürik asit ve bomba atarak yeteri kadar barbarlık yapanlar aynı zamanda bu katliamın sorumlularıdır. Görünen o ki anarşi tarihinde ilk kez böylesine cehennemi bir yöntem kullanarak mezalim gerçekleştiren Ermenilerdir'' ifadesine yer verdiğini kaydetti.
İSTANBUL HÜKÜMETİNE ÇEKİLEN TELGRAF
Pekdoğan, Ermenilerin kentteki Türkleri katlettiği gün, kent eşrafı tarafından yaşanan olaylara ilişkin İstanbul Hükümeti'ne bir telgraf çekildiğini belirtti.
Bu telgrafta Ermenilerin, evleri, çarşı ve pazarları yakıp yıktıklarının, evlerinin pencerelerinden silahlarla ateş ederek ve dinamit atarak ortalığı ateşe verdiklerinin, çoluk-çocuk ve kadın demeden masum insanları öldürdüklerinin ifade edildiğini kaydeden Pekdoğan, aynı telgrafta da Ermeni evlerinden yoldan geçen Müslüman ahaliye tulumlarla zenç ve kezzap fışkırtıldığının bildirildiğini kaydetti.
HALEP, HAMA, HUMUS VE ŞAM'DAKİ EVLERE YERLEŞTİLER
Pekdoğan, Osmanlı Devleti hükümetinin 27 Mayıs 1915 yılında ''Sevk ve İskan Kanunu''nu çıkarmasının ardından Ermeni entelektüel ve kışkırtıcılarının Osmanlı Devleti sınırları içindeki Halep, Hama, Humus ve Şam'daki evlere yerleştiklerini belirtti.
Gaziantep'te kalan Ermenilerin, kenti 17 Aralık 1918'de işgal eden İngilizlerin yanında yer aldıklarını ifade eden Pekdoğan, evlerinden atılan Türklerin tüm silahlarının toplanmasına karşılık, silahlarına dokunulmayan Ermenilerin her fırsatta Türklere çeşitli hakaretlerde bulunduğunu, onlara eziyet ettiğini bildirdi.
FRANSIZLAR ERMENİ DİYE TÜRK ÇOCUKLARINI GÖTÜRDÜLER
Pekdoğan, İngilizlerin işgal edip Fransızlara terk ettiği Gaziantep'in, Fransızlarla 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Anlaşması sonrasında 25 Aralık 1921'de özgürlüğüne kavuştuğunu anımsatarak, Fransızların Gaziantep'i terk ederken Ermenileri, kiliselerdeki taşınabilir eşyaları ve sözde yetim Ermeni çocuğu adı altında bir kısım Türk çocuğunu da beraberinde götürdüğünü vurguladı