ERMENİ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI Osmanlı Devleti zayıflamaya başlayıp, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınca, Türk - Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır. Batılı ülkeler Osmanlı Devleti'ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir. Özellikle Avrupa'nın bazı büyük devletleri "ıslahat" adı altında bir yandan Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışırken, bir yandan da Ermenileri, Osmanlı yönetimine karşı

Bu konu 3958 kez görüntülendi 12 yorum aldı ...
Osmanlı arşiwinde ermeniler.. 3958 Reviews

    Konuyu değerlendir: Osmanlı arşiwinde ermeniler..

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 3958 kez incelendi.

  1. #1
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart Osmanlı arşiwinde ermeniler..

    ERMENİ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI

    Osmanlı Devleti zayıflamaya başlayıp, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınca, Türk - Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır. Batılı ülkeler Osmanlı Devleti'ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir. Özellikle Avrupa'nın bazı büyük devletleri "ıslahat" adı altında bir yandan Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışırken, bir yandan da Ermenileri, Osmanlı yönetimine karşı teşkilatlandırmışlardır. Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni Kiliseleri'nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda, Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.

    Türklerin iyi tutumuna karşın, yabancı devletlerle ittifak etmek suretiyle Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler, Batının desteğini alabilmek için kendilerini "ezilen bir toplum" olarak göstermeye ve "Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği" iddiasını dile getirmeye başlamışlardır.

    Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya'dan "işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını" talep etmişlerdir. Bu isteklerle birlikte Ermeni sorunu ilk kez ortaya çıkmaya ve uluslararası bir şekil almaya başlamıştır.

    1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması'nın Osmanlı Devleti'nce kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir:
    "Ermenistan'dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti'ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden, Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder".

    Anlaşmanın bu hükmü, esas itibariyle bağımsızlık kazanmak isteyen Ermenileri tam anlamıyla tatmin etmemiş olsa dahi "Ermeni Sorunu"nun tarihte ilk kez bir uluslararası belgeye yansıması ve "Ermenistan" diye bir bölgenin varlığından söz edilmesi yönünden büyük önem taşımaktadır.

    1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi de Ayastefanos Anlaşması'nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir:

    "Osmanlı Hükümeti, halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir".

    Berlin Antlaşması'nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilmesi hakkı tanınmış olmaktadır.

    Böylece Ermeniler, Ruslar ve İngilizler tarafından kullanılmaya başlanmış ve İngiltere'nin elinde Rus yayılmacılığına karşı bir ileri karakol vazifesi görmüşlerdir. İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu, aslında emperyalizmin Osmanlı Devleti'ni yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır. Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve yalanları da işte bu politikanın propaganda ürünüdür!..

    Ermeni yasa tasarısı ve TBMM bildirisi

    TBMM, 21. Dönem 3. Yasama yılının açıldığı 1 Ekim 2000 tarihinde, ABD Temsilciler Meclisi gündeminde bulunan "Sözde Ermeni Soykırımı" yasa tasarısı ile ilgili olarak bir bildiri yayınladı.

    Bildiride, "Türkiye Büyük Millet Meclisi, küçük siyasi hesaplar için, tarihi çarpıtarak, tek yanlı ve yanlış iddialara dayalı gerekçelerden hareketle, işin gerçek yüzünün tarihçilere bırakılması yerine siyasi alana çekilerek bir milleti rencide edecek kararlardan medet uman ve bir yasama organını bu amaçlar için kullanmaya yeltenenlerin, uzun yıllara dayanan Türk-Amerikan dostluğunu tehlikeye düşürecek girişimlerini de kuvvetle kınamaktadır" denildi.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yayınladığı, Meclis'de temsil edilen tüm siyasi partilerin grup başkanvekillerinin imzasını taşıyan bildiri şöyle:

    Türkiye Büyük Millet Meclisi, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde görüşülmekte olan ve halkımızın infialine yol açan sözde Ermeni soykırımına ilişkin karar tasarısı ile ilgili gelişmeleri üzüntü ve dikkatle izlemektedir.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi, Büyük Atatürk ün işaret ettiği "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesine gönülden bağlıdır. Bu ilkeye bağlılığın doğal bir sonucu olarak, dünya milletleri arasında anlayış, barış ve dostluğun hâkim olacağı bir ortamın yaratılarak gelecek nesillere miras bırakılmasına hizmet etmeye çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, dünyada ve özellikle bulunduğu bölgede barış ve istikrarın tesisini ve sürdürülmesini istemektedir. Bu barış ve istikrarın ilk koşulu da ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı gösterilmesidir.

    Ne yazık ki, Ermenistan ın, komşularının toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı göstermediğini, bir komşusunun topraklarını işgal altında tutmasından ve bir diğer komşusunun topraklarında gözü olduğunu anayasasına derçettiği Bağımsızlık Bildirge sinden görmekteyiz. Ayrıca, yöneticilerinin çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda ülkemizi hedef alan açıklamaları da dikkat çekmektedir. Ermenistan yöneticilerine, seçtikleri bu yanlış yoldan vazgeçerek, Türkiye aleyhine üçüncü ülke kurumlarında sürdürdükleri girişimleri durdurmalarının ve Türkiye ile iyi komşuluk içinde yaşama yollarını aramalarının gerektiğini hatırlatırız. Bu yolu seçtikleri takdirde, hiç kuşkusuz, en başta Ermenistan halkı fayda görecektir.

    Tarih, ülkeler ve halklar arasında kin ve nefret duygusunu körüklemek için bir husumet unsuru olarak değil, milletler arasında hoşgörü ve anlayışın yerleştirilmesi ve geliştirilmesi için kullanıldığı takdirde insanlık için faydalıdır.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi, küçük siyasî hesaplar için, tarihi çarpıtarak, tek yanlı ve yanlış iddialara dayalı gerekçelerden hareketle, işin gerçek yüzünün tarihçilere bırakılması yerine siyasî alana çekilerek bir milleti rencide edecek kararlardan medet uman ve bir yasama organını bu amaçlar için kullanmaya yeltenenlerin, uzun yıllara dayanan Türk-Amerikan dostluğunu tehlikeye düşürecek girişimlerini de kuvvetle kınamaktadır.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi, dost ve müttefik Amerika Birleşik Devletleri Kongresini, iki ülke arasında her alanda mevcut dünya ve bölge barışı için önem taşıyan, işbirliğine zarar verecek davranışlardan kaçınmaya da davet etmektedir.

    Amaç soykırım olsa işe İstanbul’dan başlanırdı

    O dönemin şartlarının son derece zor olduğuna dikkat çeken Nüzhet Kandemir, devletin elindeki kısıtlı imkanlarla vatandaşlarını korumaya çalıştığını belirtiyor. Kandemir, şöyle devam ediyor: ‘Devlet elindeki imkánları sonuna kadar kullanarak, hangi kökenden olursa olsun, vatandaşlarının mağdur edilmemesi için önlem almaya çalışmıştır. İmparatorluğun Ermenileri ortadan kaldırmak gibi amacının bulunmadığı tüm belgelerde açıkça ortaya çıkmaktadır.’


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Osmanlı arşiwinde ermeniler..

          Kategori: Ermeni Sorunu

          Konuyu Baslatan: Watan

          Cevaplar: 12

          Görüntüleme: 3958


  2. #2
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Post

    1915 TE NE OLDU ?

    --------------------------------------------------------------------------------
    1915-17 yıllarında Türkiye’nin Doğu bölgelerinde, orada yerleşik Ermenilerin, Rusya’nın da teşvik ve desteği ile başlattıkları bir ayaklanma hareketine şahit oluyoruz. Bu ayaklanmanın asıl amacı Türkiye’nin Doğu bölgelerini, Ermenistan adı altında, Rusya topraklarına katmak idi. Bu ayaklanmanın içinde olanlar sadece uzun yıllar birlikte yaşadıkları Türkleri katletmekle kalmıyorlar, aynı zamanda zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu’nu bölüp parçalamak isteyen Batılı güçlere de yardımcı oluyorlardı.

    Konunun tarihçilere bırakılması tezine ne diyorsunuz?

    - Tarihi gerçekleri bilmeden siyasi kararlara varmak ve siyasi amaçlarla geçmişte olan hadiseleri, kendi siyasi amaçları doğrultusunda ters yüz etmek kabul edilebilir bir davranış değildir. Konunun tarihçilere bırakılmasını ve başta ABD Kongresi olmak üzere, çeşitli Avrupa ülkelerinin parlamentolarının ‘tarihi kanunlaştırma’ çabalarının kabul edilebilir tarafı olmadığı tezini Türkiye, sadece son yıllarda değil, öteden beri savunagelmiştir. Şayet çabalar samimi ise tarihçilerin ortaya koyacakları gerçekler ışığında sorunun çözüme kavuşturulması zor olmasa gerektir. Ancak ortada cereyan eden art niyetli çabalar ışığında iyi niyetin geçerli olmadığı görülmektedir.

    SİYASİ AMAÇLARI VAR

    Ancak, işin tarihi değil siyasi bir mesele olduğunu söyleyenlerin itirazları var bu teze.

    - Bir ülkede, o ülkenin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına karşı yapılan ayaklanmaları o ülkenin içine sindirerek hareketsiz kalacağını beklemek saflık olur. Kuşkusuz, Osmanlı İmparatorluğu da ülkenin doğusunda ortaya çıkan Ermeni ayaklanmasını bastırmak için gerekli her türlü önlemi alacaktı. Alınan bu önlemlerin içeriğini değişik bir sunuma tabi tutarak kendi siyasi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyenlerin, bunun siyasi bir mesele olduğunu ve siyasiler tarafından çözülmesi gerektiğini iddia etmeleri doğaldır. Bu iddia sahipleri, gerçekleri öğrenmekten kaçarak, kendi siyasi amaçlarını gerçekleştirme dürtüsüyle hareket etmektedirler.

    Tehcir Kanunu’nun amacının, imparatorluğu Ermenilerden temizlemek olduğu iddiasına ne diyorsunuz?

    - O dönemin şartları fevkalade zor ve her anlamdaki imkánlar fevkalade kısıtlı idi. Devlet elindeki imkánları sonuna kadar kullanarak, hangi kökenden olursa olsun, vatandaşlarının mağdur edilmemesi için önlem almaya çalışmıştır. İmparatorluğun Ermenileri ortadan kaldırmak ve soykırım uygulamak gibi amacının bulunmadığı tüm yazışma ve belgelerden açıkça ortaya çıkmaktadır.

    Amaç, Osmanlı topraklarında yaşayan bütün Ermenileri ortadan kaldırmak olsaydı, ne için sadece Doğu Anadolu’nun bir bölümünde yaşayan Ermenilerin hedef alındığını anlamak mümkün olmazdı. Soykırım, imparatorluğun hemen elinin altında bulunan İstanbul ve dolaylarında yaşayan Ermenilere uygulanmayıp neden sadece Doğu’da ayaklanan Ermenilere uygulanmıştır sorusuna cevap veremedikleri içindir ki, Ermeniler hiçbir zaman tarihi gerçeklerden, belgelerden bahsedilmesini istemez. Bir ülkenin güvenlik ve bağımsızlığını koruma hakkı tüm uluslararası anlaşmaların tanıdığı başlıca ilkedir.

    DİASPORA, BU KONUYU GEÇİM KAYNAĞI YAPTI

    1915’te yaşananlar, 1948 Soykırım Sözleşmesi’ndeki tanımlara uyuyor mu sizce?

    - Türkiye’nin yapmadığı bir soykırımı tanıması beklenemez. Bunu isteyen Ermenilerin ve onlara destek olan Türkiye’deki bazı aymaz çevrelerin bunun arkasından bir tazminat ve toprak talebinin geleceğini bilmemeleri mümkün değildir. Bu talepleri karşılamanın ise Türkiye’de onu destekleyenlerin sadece kendilerinin değil, çocuklarının ve torunlarının bile omuzlarına yüklenecek haksız bir külfet teşkil edeceğinin bilincine varmalıdırlar.

    Diaspora Ermenilerinin tutumu, sorunun çözümünü güçleştiriyor mu?

    - Diaspora Ermenileri bu konuyu on yıllardır kötüye kullanmışlar, topladıkları para ile bunu bir geçim kaynağı haline getirmişler ve çözümden yana olmak bir tarafa, aksine çözümsüzlüğün kendi menfaatlerine daha uygun düşeceği kanaatiyle hareket etmişlerdir. İçlerinden çok büyük bir çoğunluk hayatlarında Ermenistan ve Türkiye’ye ayak basmamıştır. Sadece olayları okudukları tek taraflı, baştan sona fanatizm dolu kitap ve filmlerden öğrenip ona göre hareket etmektedirler. Şayet bir baskı bahis konusu olacak ise, diaspora Ermenilerine, bugüne kadar uyguladıkları Türkiye karşıtı siyasetin ait oldukları Ermenistan’a sadece kötülük getirmekte olduğunu anlatmak gerekir. Belki böylece bu baskının diaspora üzerinde yoğunlaşmasını beklemek çok daha akılcı bir davranış olacaktır.

    Sizce sorunun çözümü için tarafların ne yapması gerekir?

    - Ermeni tarafı bu davranış ve iddiaların bir an evvel ortadan kalkmasının kendi milli menfaatlerinin bir gereği olduğunu görmeli ve diaspora Ermenilerine de bunu hatırlatmalıdır.

    KANDEMİR KİMDİR

    1934 İstanbul doğumlu olan Nüzhet Kandemir, Galatasaray Lisesi’ni ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Sırasıyla Madrid, Oslo ve Cenevre’de çalıştı. Bağdat Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve Washington Büyükelçiliği yaptı. Kandemir, halen DYP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor.

    Bu, tarihi değil siyasi bir mesele

    Tarih doktoru olan Arsen Avegyan, bir süredir Başbakanlık Arşivi’nde çalışıyor. Avegyan, Ermeni meselesinin tarihi değil, siyasi bir mesele olduğu görüşünde. İki ülke ilişkilerinin normalleşmesi için Avegyan’ın önerisi, sınırın açılması ve diplomatik ilişki kurulması.

    Başbakan Erdoğan, Ermeni meselesini tarihçilere bırakmak gerektiğini söyledi yine. Bu tarihi bir mesele midir, yoksa siyasi bir mesele mi?

    - Bizim Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan bunun cevabını vermişti zaten. Oskanyan, net bir biçimde, ‘Bu tarihçilerin değil, siyasetçilerin işidir’ demişti. Ben de öyle düşünüyorum. Çünkü tarihçiler söyleyeceklerini söylemişlerdir. Onlar kendi işlerini yaptı, şimdi işlerini yapması gereken siyasetçilerdir.

    Sizce tarihçiler neye karar verdi?

    - Tarihçiler 1915’te yaşananların soykırım olduğuna karar verdi.

    Bütün tarihçiler aynı kanaatte değil ama...

    - Ben bir tarihçi olarak 1915’te yaşananların bir soykırım olduğunu düşünüyorum. Çünkü, dünyada bunu soykırım olarak tanıyan ilk devlet Osmanlı İmparatorluğu’dur. 1918 yılındaki tutanaklarda bunu görmek mümkündür. Orada açıkça Ermeni tehcirinin basit bir tehcir olayı olmadığı, soykırım olduğunu yazıyor. 1919 yılındaki Divan-ı Örfi Mahkemesi kararlarında da aynı şeyi görmek mümkün zaten. Ermeni soykırımı kararı alan İttihat Terakki yöneticileri hakkında idam kararı vermiştir o mahkeme.

    Soykırım olması için planlı olması gerekiyor. Planlı bir hareket mi bu sizce?

    - Planlı bir hareket. Planlama, 1913 yılının sonlarından itibaren başlıyor. Planın mimarları da Talat Paşa, Doktor Názım ve Doktor Bahattin Şakir’dir.

    Amaç, Osmanlı Devleti’nin bütün Ermeni vatandaşlarını yok etmek miydi?

    - Öncelikli amaç, Rus sınırına yakın vilayetlerde yaşayan Ermenileri ortadan kaldırmaktı.

    Atatürk, İttihatçıları suçlamıştı

    Peki ama bu iş böyle kördövüşü halinde mi devam edecek, sizin öneriniz ne?

    - 1926’da Los Angeles Times Gazetesi’ne konuşan Atatürk, ‘Savaş sırasında katledilen binlerce Hıristiyan vatandaşımızdan İttihat ve Terakki sorumludur’ diye demeç veriyor. Türk tarihçiler böyle bir konuşmanın olmadığını söylüyor. Atatürk, İttihat ve Terakki’yi suçlarken, Türkiye İttihat ve Terakki’yi temize çıkartmak için çabalıyor, ben bunu anlamıyorum.

    Sizin çözüm öneriniz ne?

    - Bence bu işin çözülmesinin yolu, Ermenistan ile Türkiye arasında normal ilişkiler kurmaktan geçiyor. Diplomatik ilişkiler kurup sınırı açmak, önemli bir aşama olacaktır. Bu normal bir ortamda yapılır. Normal bir ortamda bu konu tartışılabilir. Soykırım tek başına Ermeni toplumunun değil, aynı zamanda Türk toplumunun da problemidir.

    ARSEN AVEGYAN KİMDİR

    1972 Erivan doğumlu olan Arsen Avegyan, önce Erivan Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’ni, arkasından da Moskava Diplomasi Akademisi’ni bitirdi ve 2002’de tarih doktoru oldu. Avegyan, 2001 yılından bu yana Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde Ermenistan Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi olarak Türkiye’de görev yapıyor.
    Cevabını aradığımız soru şu: 1915’te ne oldu?

    Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan, 1948’de imzalanan ‘Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre, Ermeni trajedesinin soykırım kapsamına girmediğini söylüyor. Aktan’a göre, siyasi mücadeleler soykırım kapsamının dışında kalıyor.

    - 1915’te tehcir oldu. Tehcir, bir halkın yaşadığı yerden alınıp başka bir yere götürülmesidir. Savaş içinde, tüm Türkiye’de olduğu gibi orada da gıda sorunu var. Salgın hastalıklar var. Ayrıca, Ermeni kafilelerini koruyacak çok fazla birlik de yok. Dolayısıyla, koca bir kafileyi korumak üzere çok az sayıda asker verebiliyorsunuz. Saldırılar oluyor. Bütün bunlar bir araya gelince, yola çıkanlarla Suriye’ye varabilenler arasında sayıca önemli bir farklılık bulunduğu görülüyor. Önemli olan, tehcir sırasında ne kadar insanın öldüğü.

    SÖZLEŞME NE DİYOR

    Sizce kaç kişi öldü tehcir sırasında?

    - Kesin bir şey söyleyemeyeceğim. Ben mesela, 300 bin kişinin ölmüş olabileceğini düşünüyorum. 300 bin önemli bir rakam. Ama bunun çok daha aşağıda olması da muhtemel. Ne var ki, kesin rakam söylemek doğru değil. O dönemde bölgenin Müslüman nüfusunun oluşturan Türkler ve Kürtlerden de çok ciddi ölümler var.

    İttihat ve Terakki’nin tehcirdeki amacı, Ermenileri sürüp etnik temizlik yapmak mıydı?

    - Bana madem ki İttihat ve Terakki’nin amacını soruyorsunuz, yapılan işin bugünkü hukuka göre soykırım olup olmadığına bakmak lazım. Soykırım, bir suç kategorisi, üstelik en ağır suç kategorisi. Bu suçu, 1948 yılında kabul edilen Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi gayet açık bir biçimde tanımlıyor. Bu sözleşmenin ikinci maddesinde dört grup sayılıyor ve ‘Bu dört grubu yok etmek amacıyla aşağıda işlenen fiiller soykırımdır’ deniliyor. Şimdi bu dört gruba bakalım.

    Nedir sözleşmedeki dört grup?

    - Etnik gruplar, dini gruplar, ırki grup, milli grup. Hukuk tabiriyle bu dört grup, soykırıma karşı sözleşmenin himayesi altındadır. Bir başka açıdan bu, ‘Başka gruplar bu himayeye girmez’ anlamına gelir. Türkiye’ye isnat edilen suç, üçüncü maddede yer alıyor. Deniliyor ki, ‘Öyle bir ölüm yürüyüşü tertiplediniz ki, bu yürüyüşe katılanların sağ kalmayacağını zaten biliyordunuz.’

    Sonuca bakınca siz ne diyorsunuz?

    - Şimdi İttihat-Terakki’nin yaptığını üçüncü madde açısından değerlendirelim. Bütün arşivleri okuyup kendiniz de bir sonuç çıkartabilirsiniz, ama asıl konuya ilişkin iki temel telgraf var. Biri Enver Paşa’nın, diğeri Talat Paşa’nın telgrafı. Enver Paşa telgrafında diyor ki, ‘Rus orduları, Kafkaslar’dan önlerine kattıkları Müslüman kitleleri sürerek sınırlarımıza giriyorlar. Bu şartlar altında, cephenin selametini sağlayabilmek için biz de bölgedeki Ermeni nüfusu cepheye sürelim. Veya aynı Ermeni nüfusu, imparatorluğun başka bir yerine tehcir edebiliriz.’ Karar, Talat Paşa’nın kararıdır. Eğer Ermeniler Rus ordusuna doğru sürülseydi, hiçbirisi hayatta kalmazdı. Buna rağmen, Talat Paşa bu öneriyi kabul etmemiş, tehcir kararı vermiş ve uygulamıştır. Şimdi burada ‘yok etme’ kastı var mıdır? Hayır, yoktur. Burada, düzenli olsun, mümkün olduğu kadar az telefát verilsin diye elden gelen yapılmıştır.

    İLK KEZ 1965’TE

    Bu noktada yapılan itiraz nedir?

    - Ermeniler, ‘Bunların amacı bütün dünyayı aldatmaktır’ diyor. Allah aşkına, o şartlarda dünya kimin umurunda ki? Siz savaşta yaşayıp yaşamayacağınızı bile bilmiyorsunuz. İleride İkinci Dünya Savaşı olacak, ondan sonra Nurnberg Mahkemeleri olacak, orada ortaya soykırım diye bir suç çıkacak, Ermeniler de Nurnberg Mahkemeleri’nden 17 yıl sonra kendilerine soykırım yapıldığını keşfedecekler, onun da üzerinden on yıl geçtikten sonra hayatlarında ilk defa söyleyecekler.

    Nurnberg’den 17 yıl sonra keşfettiklerini söylediniz...

    - Çünkü ilk defa 1965’te dile getirdiler kendilerine soykırım yapıldığı iddiasını. Daha önce başlarına gelene soykırım filan demiyorlardı. Onun için 90. yılını anmaları da ilginç bir şey.

    Peki, uluslararası hukuka göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin, ‘Bu Osmanlı döneminde yaşanmış bir hadisedir, bizi ilgilendirmez’ deme hakkı var mı?

    - Burada bilinmeyen husus şu: Sevr Anlaşması’na göre, bir Ermeni ülkesi kuruluyor. Bunun batı sınırlarını saptamak da Amerika’ya bırakılıyor. Derken Lozan Antlaşması yapılıyor. Lozan’da Ermeni yurdu yok. Ermeni yurdu olmadığı gibi, metinde Ermeni kelimesi bile yok. Ama Lozan içinde Ermeni sorunu halledilmiştir.

    Nasıl halledilmiştir? Mal ve mülklerine el konulan Ermenilerin tazminat hakları da dahil mi buna?

    - 58. Madde’de ‘Ekonomik Konular’ başlığı altında ele alınmıştır. Burada, bütün tazminat hükümleri mevcuttur. Bütün bunlar alt alta yazılmış, itiraz için de altı aylık bir süre tanınmış. Bir sene içinde, yabancı hakimlerin de bulunduğu hukuk mahkemelerine müracaat hakkı tanınıyor. Lozan’la birlikte bu iş kapanmıştır. Dolayısıyla, redd-i mirasa filan gerek yok.

  3. #3
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    TRAJEDİYE ŞÜPHE YOK

    [COLOR="DarkRed"]Türkiye’nin bugüne kadar sergilediği siyasi tutum pek bir şey ifade etmiyor o zaman.

    - Şimdi olayın niteliğini inkár etmenin bir anlamı yok. Her ne kadar Türk’ü de, Müslümanı da ölüyorsa da, önemli sayıda Ermeni de ölüyor. Büyük bir trajedinin cereyan ettiğinden de kimsenin şüphesi yok.

    Bu niye net bir biçimde ifade edilmiyor o zaman?

    - İfade edilmez olur mu? Biz her zaman bunu ciddi bir trajedi olarak kabul ediyoruz. Ama buna soykırım dediğiniz zaman iş değişir. Çünkü bu soykırım değil.

    1915’te yaşananlar siyasi mücadele olarak görülebilir mi?

    - Tabii, bu siyasi bir mücadeledir. Bu siyasi mücadelede insanlar ölür, siviller ölür, bu suçtur, ama adı soykırım değildir. Mesele Yahudi soykırımına dayanıyor. Yahudiler, Almanya’yı bölüp bir toprak parçasına sahip olmak istedikleri için öldürülmediler. Yahut Rus ordularına yardım ettikleri için öldürülmediler. Rus ordularıyla savaşmakta olan Alman ordularını arkadan vurdukları için de öldürülmediler. Niçin öldürüldüler? Sadece Yahudi oldukları için öldürüldüler. Başka hiçbir sebep yoktu. Osmanlı Devleti’ne bakın bir de; Osmanlı Devleti, Ermenileri Ermeni oldukları için mi öldürdü?

    Ne yapmışlardır?

    - Tıpkı Balkanlar’da Bulgarların, Sırpların, Yunanlıların yaptığı gibi, bağımsız olmak için çeşitli isyanlar çıkartmışlardır. Devlet de bu isyanları bastırmak için güç kullanmıştır. Elbette siviller de ölmüştür ama zaten Ermeni çeteleri de sivilleri öldürerek başlamışlardır isyanlara.

    Bunlar, tehcir sırasında yaşananları meşrulaştırmaz yine de, öyle değil mi?

    - Hiç şüphesiz ihmalleri, istismarları ve suiistimalleri meşrulaştırmaz. Bazı yerlerde, Ermenileri korumakla görevli birlikler, korumaları altındaki Ermenilere saldırmıştır. Bazı memurlar görevlerini yapmamışlardır, bazıları hırsızlık yapmıştır. Bazıları kabul edilemeyecek olaylara girmişlerdir. Bunun sonunda, 1200’den fazla görevli Divanı Harp’e verilmiştir. Bunların da 600’ü idam edilmiştir. Yani siz SS subaylarının Yahudileri öldürdükleri için idam edilebileceklerini düşünebilir misiniz? Bunları yapan bir devletin, Ermenileri yok etme kastı olabilir mi? Öyle olsa, bu adamları idam etmek yerine teşvik etmesi lazımdı.


    ERMENİLER, TRAJEDİ KELİMESİNE RAZI DEĞİL

    Ermeni sorunu uluslararası arenaya taşınmadan iki ülke arasında çözülemez mi? Bunun için ne gibi önerileriniz olabilir? Sonuçta bir trajedinin yaşandığı ortada...

    - Ortada ama Ermeniler trajedi kelimesine razı değil. Çünkü trajedi dediğiniz zaman bunun iki tarafı var. Oysa Ermeniler, Türk tarafının acılarını kabul etmeye hazır değiller. Bunu yüzümüze karşı da söylediler ama o kadar önemli değil. Biz tek yanlı da yapabiliriz bunu.

    İlişkilerin normalleşmesi için çok mu geç kaldık? Bundan sonra ne yapılabilir?

    Bizim kabahatimiz şu: Ter Petrosyan döneminde, Ermenistan’ı tanımakla yetinmeyip diplomatik ilişki kuracaktık. Tanıyanların başında Türkiye vardır, ama diplomatik ilişki kurmamakla hata etmiştir. Diplomatik ilişki halkın halkla, devletin devletle iletişim içinde olmasını sağlar. İkinci talihsizlik, Petrosyan’ın gitmesi ve Koçaryan’ın gelmesidir. Koçaryan’ın yönetimindeki rejim, uluslararası alanda yüz karası bir rejimdir. Bunun demokrasiyle filan alakası yoktur. Ermenistan sadece ekonomik bakımdan perişan, ruhsal bakımdan kendini yaralamış bir ülke değil ki, aynı zamanda demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir ülke. Ve adam Taşnak, Karabağ’ı işgal etmiş grubun adamı.


    Soykırım sözleşmesi

    9 Aralık 1948 tarihinde Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 260 A (III) sayılı ararıyla kabul edilip, imza, onay ve katılıma açılmıştır. Sözleşme 13. maddeye uygun olarak 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye sözleşme’yi 23 Mart 1950’de onaylamıştır. 5630 Sayılı Onay Kanunu 29 Mart 1950 gün ve 7469 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Sözleşme’nin Türkiye’yi ilgilendiren iki maddesi şöyle:

    Madde 1- Sözleşmeci devletler, ister barış zamanında isterse savaş zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç olduğunu teyit eder. Madde 2- Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur.


    a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;

    b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar

    verilmesi;

    c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;
    d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;

    e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.

    Bağımsızlık istiyorlardı

    1878’den bu yana bağımsızlık için mücadele eden bir grup Ermeni çeteci var. Yoksa, ‘Biz bağımsızlık mücadelesi filan vermiyorduk, Türkler ani bir nefretle bizi kesmeye başladılar’ mı deniliyor? Biz Ermenileri Ermeni oldukları için ne küçük gördük, ne toplumun dışına ittik.


    GÜNDÜZ AKTAN KİMDİR

    1941 Safranbolu doğumlu olan Gündüz Aktan, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sonra İçişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. 1967 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Nairobi’de Büyükelçilik, Birleşmiş Milletler’de Türkiye temsilciliği yaptı. Bern Büyükelçiliği’nden sonra Başbakan Özal’ın danışmanı oldu. Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı ve Japonya Büyükelçiliği’nin ardından ASAM’ın başına geçen Aktan, aynı zamanda Radikal Gazetesi’nde yazıyor.
    TTK Başkanı Prof. Halaçoğlu, ‘Biz bu kadar rahatız’ dedikten sonra önerisini getiriyor gündeme: ‘Ben diyorum ki, Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde bir uluslararası araştırma komisyonu kurulmasını teklif etsin. Herkes gelsin ve orada bu mesele konuşulsun.’

    1915’te ne oldu?

    - Ermenilerle Osmanlı Devleti arasında meydana gelen anlaşmazlık ve çatışmalar, 1915 yılında başlamadı. Ta 1881’lerde başlayan ve İngiltere, Fransa, Rusya gibi ülkelerin müdahaleleriyle gelişen bir süreçtir bu. Döneme ilişkin belgelere baktığınızda, Doğu Anadolu’daki altı viláyette yaşayan Ermeniler’in örgütlendiğini ve Rusların da desteğini alarak Müslüman köylerine saldırdığını görürsünüz.

    Rusya ve Batılı devletler mi kışkırtıyor Ermenileri?

    - Evet ama Ermeniler tarafından kurulan 21 ayrı örgüt de destekliyor bunu. Bu örgütlerin şubeleri Van’dan İstanbul’a kadar her yere yayılmıştır. 18 Mart’ta Çanakkale Savaşları başladığı sırada, Anadolu’da örgütlenen Ermeniler topyekûn bir isyan hareketine girişmişlerdir. 16 Nisan’da Van’da, 17 Nisan’da Çatak’ta, Bitlis’te, Elazığ’da, Zeytun’da, Adana’da başlayan isyan hareketleri sebebiyle Osmanlı Devleti, Almanlar’ın ve zamanın Genelkurmay Başkan Yardımcısı Enver Paşa’nın da isteği üzerine, bu bölgede yaşayan Ermenileri savaş dışındaki bir bölgeye nakletme kararı almıştır.


    GÖNDERİLMEYEN VAR MI

    Tehcir kapsamı dışında bırakılan Ermeniler var mı?

    - İlk nakillerde Protestan ve Katolik Ermeniler yoktur. Daha sonra, bunlardan isyanlara bulaşanlar da nakledilmiştir. Ancak, mesela hastalar gönderilmemiş, hastaneye yatırılmış ve iyileştikten sonra gönderilmiştir. Dul kadınlar ve çocuklar da gönderilmemiştir. Amerikan belgelerinden aldığımız bir örnek vereyim. Adana şehir merkezinde 25 bin Ermeni yaşıyor. Bunlardan 17 bini sürgün edilmiştir, sekiz bini yerinde bırakılmıştır. Sadece bu bile, tehcirin Ermeniler’in iddia ettikleri gibi soykırım düşüncesiyle yapılmadığını apaçık bir biçimde gösteriyor.

    Soykırım değilse bile ‘etnik temizlik’ amacı yok mu?

    - Kesinlikle etnik temizlik ifadesi yanlıştır. Zira bu tabir, soykırımla eşdeğerdir. Ermenilerin zorunlu olarak başka bir bölgeye gönderilmelerinden murat, verdikleri zararların önüne geçmek olduğu için, bölgenin Ermeniler’den arındırılması amaçlanmıştır.


    YARIM MİLYON İNSAN

    Tehcir Kanunu ile birlikte ne kadar Ermeni göç ettiriliyor?

    - Bizim Osmanlı arşiv belgelerine göre, ki burada yüzde 10 eksiğimiz olabilir, 438 bin Ermeni gönderildi. Hepsinin şehir şehir kayıtları var. Bununla beraber, bu kayıtların dışında bir miktar daha Ermeni gönderilmiş olabilir.

    Peki tehcir döneminde Osmanlı coğrafyasındaki toplam Ermeni nüfusu ne kadardı?

    - Osmanlı istatistiklerine göre, 1 milyon 296 bin Ermeni var. Justin McCarthy, 1 milyon 698 bine çıkartıyor Ermeni nüfusunu. Stanford Show ise Osmanlı sayımlarını esas alıyor. Patrikhane, 2 milyon 250 bin civarında bir nüfustan söz ediyor. Fakat Patrikhane’nin rakamları İngilizler tarafından bile itibara alınmıyor. Patrikhane’nin 1914 kayıtlarında 1 milyon 915 rakamı yer alıyor. Biz şöyle düşünüyoruz: Osmanlı kaynakları üçte bir oranında hata yapmaz. Yani 1 milyon 300 bin diyorsa, 450 binlik bir hata yapıyor olamaz. Biz bunun için 1.5 milyon civarında bir Ermeni nüfusu olabileceğine kanaat getiriyoruz.

    Ermeni konvoylarına kimler saldırıyor?

    - Bu gerçekten de çok önemli bir konu. Ne oluyor Ermenilere? Diyelim ki 1.5 milyon Ermeni var, bu 1.5 milyon Ermeni’ye ne oluyor? 1915’te Erzurum’dan Erzincan’a giden 500 kişilik bir Ermeni kafilesi, Kürt eşkıyasının baskınına uğruyor ve tamamı öldürülüyor. Bunların belgeleri var. Sadece Ermeni değil, İngiliz, Amerikan ve Rus belgelerinde de yazıyor. Ancak ‘Bu baskın ve katliamlar Kürtler tarafından yapılmıştır’ diye ortaya çıkmanın da gereği yok. O zaman Kürt-Türk ayrımı yapmış gibi bir pozisyona düşeriz ki, o da doğru olmaz.

    Size göre ne kadar Ermeni öldü?

    - Bana göre, hastalık, çatışmalar ve katledilme hadiseleri, Kafkasya’daki hastalıktan ölümler dahil, 300 bin civarında Ermeni öldü. Bunun 200 bini kesinlikle Kafkasya’daki hastalıklardan öldü. Blue Book’ta (Mavi Kitap zikredilen rakam da 600-800 bin arasındadır.

    Bu rakamlar bile ortada büyük bir trajedinin olduğunu göstermiyor mu?

    - Hiç kuşkusuz ortada büyük bir trajedi var. Bu trajedi, Ermenilerin öldürdüğü 519 bin Müslümanı da kapsıyor. Ancak şurası açıklığa kavuşmalıdır ki, ölen Ermenilerin büyük çoğunluğu hastalıktan ölüyor. Müslümanları öldürenler ise bizzat Ermeni çeteleri. Katledilenler, net rakamlarla elde edebildiğimiz kadarıyla sekiz-on bin civarında. Bunun dışında kalanların hemen hepsi hastalıktan veya açlıktan ölüyor.

    Soykırıma veya etnik temizliğe kanıt olarak, Talat Paşa’nın Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği telgraf gösteriliyor. Siz ne diyorsunuz bu telgrafa?

    - Telgrafta, hiçbir zaman ‘katledin’ diye imá bile yok. Bu telgrafı anlamak için hem Osmanlıca’yı, hem de Osmanlı belgelerinin dilini iyi bilmek gerekir.

    Telgrafta, ‘katledin’ diye bir imá yok belki ama ‘katletmeyin’ diye bir netlik de yok.

    - Ama o anlama getiriyor. Eğer devlet, Ermenilerin katledilmesini istiyor olsaydı, o telgrafı çekmezdi zaten. Bütün şifre telgraflar tam takım halinde Osmanlı arşivlerinde mevcut. Bırakın emri, bir tanesinde bile böyle bir imáda bulunulmuyor. Aksine pek çok belgede, kafilelere zarar vereceklerin şiddetle cezalandırılacağı bildiriliyor. Katliam yapmayı planlayan bir devlet bu kadar ketum olabilir mi?


    KOMİSYON KURULSUN

    ‘Bu tarihi bir konudur, bırakalım tarihçiler tartışsın’ aşamasına nasıl gelindi?

    - Eskiden bu konu ile ilgili pek çok şey bilinmiyordu ve bu nedenle kimse kendisine güvenemiyordu. Çünkü Osmanlı arşivleri tasnif edilmemişti. Bu konuya ilişkin bölümler 1990’dan sonra tasnif edildi. Diğer taraftan, biz yaklaşık üç-dört yıldır, dış arşivleri ciddi olarak tarıyoruz. Amacımız da, böyle bir şeyin gerçekten olup olmadığını ortaya çıkartmak. Biz şu an, ‘Fransızlar soykırımı mı kabul etmek istiyorlar, buyrun gelin masaya, oturup konuşalım. Neye göre soykırım iddiasında bulunuyorsunuz’ diyebilecek duruma geldik. Çünkü artık elimizde belgeler var.

    ‘Tarihi tarihçilere bırakalım’ tezi üzerine Prof. Şükrü Hanioğlu bir makale yazarak, hem meseleyi tarihçilere bırakmanın doğru olmayacağını, hem de belge değiş-tokuşunun sorunu çözmeyeceğini söyledi. Sizin fikriniz nedir?

    - Ben Şükrü Hanioğlu’na katılıyorum. Ben de aynı şeyi söylüyorum. Şimdi bakın, biz ‘Tarihçilere bırakalım’ derken şunu kastediyoruz: Öncelikle bu konu araştırılmalı, bir alt zemin ortaya çıkmalı diyoruz. Bir iddiada bulunuyorsunuz ve ‘Ermeniler soykırıma uğradı’ diyorsunuz. Peki, bununla ilgili bir belge sunmanız gerekmez mi? Burada da birisi çıksın, ‘Osmanlı şu kararı aldı, şu emri verdi ve şöyle bir uygulama yaptı’ desin. Bir toplumu yok etmek isteyen bir devlet, bütün yabancı yardım kuruluşlarına o kampları açar mı? Sadece Suriye’de 486 bin Ermeni’ye yardım ediliyor. Ben diyorum ki, Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde bir uluslararası araştırma komisyonu kurulmasını teklif etsin. Herkes gelsin ve orada bu mesele konuşulsun. Biz bu kadar rahatız.

    Sorunun çözümü için önerileriniz nedir?

    - Belgelere dayalı olarak konuşmayı öneriyorum. Belgeler dışında hiçbir şey konuşmayalım ve her şeyi belgeleyelim. Ermeni soykırımını kabul eden Sayın Halil Berktay veya Sayın Taner Akçam hangi belgelere göre konuşuyorlar? Osmanlı arşivlerine girmediklerini biliyorum. Halbuki yapılması gereken, belgelerle söylediklerini ispat etmektir. Bir iddia ortaya atıyorsanız, bunu kanıtlamak zorundasınız. Biz soykırım olmadığını belgeleyebilecek durumdayız. Onların elinde de soykırım yapıldığına dair bir belge varsa, bunu bugüne kadar ortaya koymaları gerekmez miydi?

    Teşkilat-ı Mahsusa

    Ne yabancı arşiv belgelerinde, ne de Türk arşiv belgelerinde Teşkilát-ı Mahsusa ile ilgili tek bir kelime bile yok. Teşkilát-ı Mahsusa çok küçük bir grup ve farklı bir sebeple teşkil edilmiş. Bunların görevi çok farklı. Katliamla filan uğraşacak ne vakitleri, ne de sayıları var.

    Belgeleriniz nerede


    Ermeni soykırımını kabul eden Sayın Halil Berktay veya Sayın Taner Akçam hangi belgelere göre konuşuyorlar? Yapılması gereken, söylediklerini belgelerle ispat etmektir. Bir iddiada bulunuyorsanız, kanıtlamak zorundasınız.[/COLOR]
    Konu Watan tarafından (10.02.2009 Saat 19:55 ) değiş;tirilmiş;tir.

  4. #4
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    Tehcir edilen Ermeniler

    Tehcir edilen Ermeniler 924 bin 158 kişiydi
    ERMENİ tehciriyle ilgili sayılar, Talát Paşa’nın kara kaplı defterinin üçüncü kısmını oluşturuyor. Paşa, defterin tehcire ayrılan sayfalarında önce ne kadar Ermeni’nin zorunlu göçe tabi tutulduğunu yazıyor, arkasından tehcir kanununun imparatorluğun hangi viláyetinde ve hangi sancağında kaç Ermeni’ye uygulandığını liste halinde veriyor. 27 Mayıs 1915’te çıkan ‘Geçici Tehcir Kanunu’ uyarınca mecburi göçe tabi tutulan Ermeniler’in sayısı, Talát Paşa’nın kayıtlarına göre, 924 bin 158.

    Sürgünün en yoğun şekilde uygulandığı şehir 141 bin 592 kişiyle Sivas, en az sayıda Ermeni’nin nakledildiği viláyet ise 4 bin 381 kişiyle Konya.

    Defterde daha sonra, sürgüne gönderilmeyen Ermeni yetimlerin viláyetlere göre dağılımları gösteriliyor ve bunu Ermeniler’den kalan boş binaların, istimlák edilen gayrımenkullerin, çiftliklerin ve madenlerle imtiyazların kısa dökümleri takip ediyor.

    Talát Paşa’nın kayıtlarına göre, 27 Mayıs 1915’te çıkan ‘Geçici Tehcir Kanunu’ uyarınca mecburi göçe tabi tutulan Ermeniler’in sayısı 924 bin 158. Sürgünün en yoğun şekilde uygulandığı şehir 141 bin 592 kişiyle Sivas, en az sayıda Ermeni’nin nakledildiği viláyet ise 4 bin 381 kişiyle Konya.

    Ancak, Paşa’nın, viláyetlerden birinde 270 sürgünü eksik gösterdiği görülüyor.

    TEHCİRİN EN ÖNEMLİ BELGESİ

    Ermeni tehciri konusunda ilk elden belge olma özelliği taşıyan yukarıdaki liste, Sadrazam Talát Paşa’nın kara kaplı defterinde bu şekilde yeralıyor. Listenin yeni harflere çevrilmiş hálini ise yanda görüyorsunuz. Defterde bu listenin bulunduğu sayfadan sonra Ermeni yetimlerin ve yine Ermeniler’den kalan boş binalarla gayrimenkullerin, çiftliklerin ve maden imtiyazlarının dökümü geliyor.

    Talát Paşa, tartışmaya 90 yıl sonra katılıyor

    Sadrazam, Dahiliye Nazırı ve Ermeni tehcirinin mimarı olan Talát Paşa, 1915 olaylarının üzerinden tam 90 sene geçtikten sonra, ilk defa bugün konuşuyor ve tehcir tartışmalarına özel arşivinde bulunan, şimdiye kadar hiç yayınlanmamış belgelerle katılıyor!

    Dün, sayfamda dizinin tanıtımını yaparken de yazmıştım: Bu dizide yeralan tehcir sayılarıyla diğer bilgilerin temeli, Sadrazam Talát Paşa’ya ait olan ve Paşa’nın hanımı Hayriye Talát Hanım’ın torunu Ayşegül Bafralı’dan yayınlamak üzere aldığım 10x15 santim eb’adında bir defterle yine Talát Paşa’ya ait bulunan ve senelerden beri bende bulunan diğer belgelere dayanıyor. Paşa’nın Anadolu’da 1915 sonrasındaki nüfus hareketlerini ve istatistikleri kaydettirdiği kara kaplı defter, üç fasıldan meydana geliyor: Müslüman muhacirler, tehcir edilen Ermeniler, devlet aleyhine çalıştıkları için aynı şekilde mecburi göçe tabi tutulan Rumlarla Araplar ve gayrımüslimlerden kalan mallar...

    Dizinin hemen başlangıcında, bir hususa dikkat çekmem lázım:

    Talát Paşa’nın kara kaplı defterinde ve Paşa’ya ait diğer belgelerdeki sayılar bizde bu konularda şimdiye kadar gereken gerçekçi çalışmalar pek yapılmadığı için çoğumuza bir hayli yabancı, hattá yüksek gelebilir, fakat hepsi birinci derece kaynak olan bu sayılar, abartılmış rakamlarla dolu ‘soykırım’ suçlamalarına karşı birer savunma kanıtı gibidir.

    ‘Sadece Ermeniler’i değil, Kürtler’i de kesmiştik. Yaptığımız soykırım dolayısıyla özür dileyelim, mesele hallolsun’ diyen gönüllü cahillerimiz gölge etmesinler; akademik çevrelerimiz de ‘Biz onları değil, onlar bizi öldürmüştü’ ucuzluğunu bir tarafa bırakıp ilmi yola girsinler, yeter...

    Leylekyan müsterih olsun, Talát Paşa’nın mezarını çöplük yaptık

    Gazetelerde görmüşsünüzdür: Merkezi Brüksel’de bulunan ‘Avrupa Ermeni Federasyonu’ isimli örgütün başkanı Laurent Leylekyan, geçen hafta Türk hükümetinden bazı garip taleplerde bulundu.

    Adıyla kafa yapısının tam bir uyum içerisinde bulunduğu taleplerinden belli olan Bay Leylekyan, Talát Paşa’nın İstanbul’daki mozolesinin yıkılmasını, ‘Talát’ ve ‘Enver’ isimlerini taşıyan caddelere başka isimler verilmesini, Ermeniler’in Türkler’e yönelik cinayetlerinin sergilendiği müzelerin kapatılmasını ve ‘soykırım’ kavramından bahsedilmesini yasaklayan kanunların kaldırılmasını istiyordu.

    Leylekyan’ın saçmalıklarını okuduktan sonra, Farsça eski bir deyimi, ‘Diváne rá kalem nist’ yani ‘Deliye günah yazılmaz’ sözünü hatırlayıp güldüm ama dün sabah Şişli taraflarında gördüklerim, gülüşümü acı bir tebessüme çevirdi ve ‘Leylekyan’ın bazı taleplerini biz kendi kendimize çoktaaaan yerine getirmişiz’ diye düşündüm.

    Dün sabah, bu dizide kullanmak maksadıyla Talát Paşa’nın Şişli’de, Hürriyet-i Ebediye Tepesi’nde bulunan kabrinin fotoğraflarını çekmeye gittim ve kabir yerine bir mezbeleyle karşılaştım! Talát, Enver, Mahmud Şevket ve Midhat Paşalar ile beraber 31 Mart ayaklanmasında şehid edilen diğer askerlerin türbelerinin bulunduğu mekánda sanki yeni bir isyan yaşanmıştı. Ábidenin altındaki türbenin kilidi kırılmış ve merdivenle inilen mezarlık artık akşamcıların mekánı olmuştu. Bahçedeki láhidler boş şişelerle dolu bira sandığı niyetine kullanılıyordu ve sözün kısası, etraftaki herşey içler acısı haldeydi.

    Aynı mekán, 1996’da, Enver Paşa’nın cenazesinin Tacikistan’dan naklinden önceki günlerde de bu şekildeydi ve vaziyetini gündeme getirmemden sonra alelácele temizlenmiş fakat Paşa’nın cenaze merasiminden sonra her şey yine eski tas, eski hamam olmuştu.

    Avrupa Ermeni Federasyonu’nun başkanı Laurent Leylekyan, müsterih olsun ve Türk Hükümeti’nden böyle taleplerde bulunarak kendisini yormasın. Hürriyet-i Ebediye Tepesi’nin bakımından sorumlu olan Büyükşehir Belediyesi umursamazlığına devam ettiği ve mekán askeriyeye devredilmediği takdirde, sadece Talát Paşa’nın değil, ebedi uykularını bu şehitlikte uyuyanların mezarlarından çok yakında tek bir iz bile kalmayacak!

    Posta memuruydu sadrazam oldu

    Adını bulvarlara, caddelere, mahallelere ve okullara verdiğimiz Talát Paşa’nın kim olduğunu mutlaka biliyorsunuzdur ama, gene de kısaca hatırlatayım:

    Tam adı ‘Mehmed Talát’ olan Talát Paşa, Edirne’de 20 Ağustos 1874’te doğdu. Genç yaşlarındayken babasını kaybetti ve ailesini geçindirebilmek için Posta ve Telgraf İdaresi’ne girdi. İttihad ve Terakki’nin kurucularından oldu, Abdülhamid rejimi aleyhindeki çalışmalara katıldığı için tutuklandı, 25 ay hapis yattı ve Selánik’e sürgün edildi.

    Burada seyyar postacılık yapan Mehmed Talát, 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilánından sonra Edirne’den milletvekili seçildi, Hüseyin Hilmi Paşa Kabinesi’nde Dahiliye, Küçük Said Paşa Hükümeti’nde de Posta ve Telgraf Nazırlığı’na getirildi. Talát Bey, 23 Ocak 1913’teki Babıali baskınının düzenleyicilerinden ve Enver ve Cemal Paşalar ile birlikte İttihad ve Terakki Partisi’nin üç liderinden biriydi. 1913’ün 13 Haziran’ında kurulan Said Halim Paşa Hükümeti’nde yeniden Dahiliye Nazırı oldu ve 1915’teki Ermeni tehcirini bizzat yürüttü. 4 Şubat 1917’de sadrazamlığa, yani başbakanlığa getirildi ve ‘Paşa’ unvanı aldı.

    Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmemiz üzerine 8 Ekim 1918’de istifa eden Talát Paşa, İttihad ve Terakki’nin diğer liderleriyle beraber 2 Kasım gecesi bir Alman denizaltısıyla Türkiye’yi terketti. Önce Rusya’ya, oradan da Almanya’ya gitti.

    Talát Paşa, savaş yıllarında Anadolu’da yaşanan Ermeni olayları sırasında aldığı tedbirler sebebiyle diaspora Ermenileri tarafından ‘en büyük düşman’ ilán edilmişti ve Berlin’de, 1921’in 15 Mart sabahı Sogomon Tehliryan adında bir Ermeni komitacı tarafından ensesinden vurularak katledildi.
    1915’teki trajedi ıle tehcir kanunu

    önderilen insanların ne kadarı yerine ulaşabildi, ne kadarı yollarda öldü veya öldürüldü? Tehcir ve sonrası hakkındaki temel görüş ayrılıkları nelerdir? Tarihçiler, diplomatlar ve Türkiye Ermenileri 1915’i tartışıyor.

    23 Ocak 1913’te o ünlü Babıáli Baskını ile iktidarı yeniden ele geçiren İttihat-Terakki yönetimi, Balkan bozgununun acısını hiç değilse bir miktar hafifletmek için askeri tedbirler almaya başladı. Yönetimdeki Talat, Enver ve Camal Paşaların Almanlar’a yönelik sempatisi, yeni hükümetin politikasının da esası olacaktı.

    Enver Paşa, Almanlar safında girilecek savaşın en azından Turan hayallerini gerçekleştirmeye yardım edeceğini düşünüyordu. Osmanlı Devleti, 20 Temmuz 1914’te tarafsızlığını ilan ettiği halde, İngiliz gemilerinin kovaladığı ‘Goeben’ ve ‘Breslau’ adlı iki Alman zırhlısı, Enver Paşa’nın izniyle Türk kara sularına girecekti.

    İtilaf Devletleri’nin protestoları karşısında ise bu iki zırhlının Osmanlı Devleti tarafından satın alındığı duyurulacak, ‘Yavuz’ ve ‘Midilli’ adları ile donanmaya dahil edilecekti.

    ÜÇ CEPHEDE SAVAŞ

    Donanma Komutanlığı’na getirilen Amiral Souchon, Enver Paşa’dan aldığı yazılı izne dayanarak Türk bayrağı çekilen Yavuz ve Midilli’yi de alıp Karadeniz’e açılacak ve başta Sivastapol olmak üzere Rus limanlarını bombalayacaktı. Bunun üzerine Ruslar 2 Kasım 1914’te Osmanlı’ya savaş ilan edecek, İngilizler de 3 Kasım’da Çanakkale’yi topa tutacaklardı.

    Balkan bozgununun yorgunluğunu ve moral bozukluğunu üzerinden atamayan Osmanlı ordusu, üç cephede birden yeniden savaşa girmişti. Çanakkale’de 1. ve 2. Ordu, Kafkaslar’da 3. Ordu, Suriye ve Filistin cephesinde ise 4. ordu görev yapıyordu.

    Ermeni meselesi, 3. Ordu’nun temel problemiydi. Balkanlar’daki milliyetçilik hareketlerine paralel bir biçimde, Osmanlı tarafından ‘millet-i sadıka’ (sadık millet) olarak tanımlanan Ermeniler’den bazıları, bağımsız bir Ermenistan kurma hayali ile öteden beri örgütleniyorlardı. Özellikle, ‘93 Harbi’ olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında milliyetçi Ermeni çeteleri, Ruslarla işbirliği yaparak büyük hayal kırıklığına sebep olmuşlardı.

    İşte 1914 yılında Ruslarla yeniden savaşa giren 3. Ordu’nun en büyük sorunu, cephe gerisinin güvenliği ve lojistik desteğin sürdürülebilmesiydi. Daha önce, II. Abdülhamid tarafından Kürt aşiret reislerine kurdurtulan ‘Hamidiye Alayları’nın bölgede yarattığı terör, Müslüman halkla Ermeniler arasında gerginliği iyice artırmış, milliyetçi Ermeni çetelerinin isyanları ise işin iyice tuzu biberi olmuştu.

    AYDINLARA TUTUKLAMA

    Bölgede çetelerin kışkırttığı sivil halkın birbirine girmesi için gereken kıvılcım Rus savaşıyla çakılmıştı. Üstelik o sırada Osmanlı ordusunda pek çok Ermeni asker mevcuttu. Enver Paşa, ilkin bu Ermeni askerlerin silahsızlandırılması emrini verdi. 18 Mart’taki Çanakkale Savaşı’ndan kısa bir süre sonra, milliyetçi Ermeni örgütlerinin Van’da başlattıkları isyan üzerine İttihatçı yönetim yeni tedbirler aldı. Bunların ilki, 24 Nisan’da İstanbul’da yayımlanan Ermeni gazetesi ‘Azamart’ın bürosunu basmak ve aralarında doktor, yazar, gazeteci ve milletvekillerin de bulunduğu Ermeni aydınlarından iki binden fazla kişiyi tevfik etmekti. Bunların önemli bir bölümünden bir daha haber alınamayacaktı.

    Arkasından, Enver Paşa, İçişleri Bakanı Talat Paşa’ya, 2 Mayıs 1915 tarihinde bir telgraf çekerek, bölgede yaşayan Ermenilerin ya Rus ordularının üzerine ya da Anadolu’nun muhtelif bölgelerine doğru sürülmesini talep ederek şöyle dedi:

    ‘Bir mahzur yoksa, isyancıların ailelerini ve isyan bölgesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi ve onların yerine sınırlarımız içine dışarıdan gelen Müslüman halkın yerleştirilmesini tercih ederim.’

    Yani daha Tehcir Kanunu çıkmadan, Ermeniler göç ettirilmeye başlanmıştı. Padişah Mehmet Reşat imzalı ve 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu, sadece bunu resmi hale getiriyordu. Kendilerine tanınan süre iki haftaydı. Kıymetli eşyalarını yanlarına alabilecekler, geride kalan mülkleri ise mahalli yönetimler tarafından satıldıktan sonra parası kendilerine ulaştırılacaktı. Devlet, sürgün güzergáhındaki güvenliği sağlamakla kalmayıp beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçları da karşılayacaktı. Ne var ki, kimi yerlerde Teşkilát-ı Mahsusa bünyesinde bulunan Topal Osman gibi çete reislerinin kafilelerin güvenliğini sağlamakla görevlendirilmeleri, ölümleri de beraberinde getirdi. Ermeni kafilelerinin yanlarında, altın gibi değerli eşyalar taşıdıkları dedikodusu ise yağmacıların iştahlarını kabartan ana unsurdu.

    TALAT PAŞA’NIN ANILARI

    Talat Paşa, hatıralarında duyduğu pişmanlığı şu sözlerle dile getirecektir:

    ‘Esas itibariyle askeri bir ihtiyat tedbirinden başka bir şey olmayan tehcir, vicdansız ve seciyesiz (karaktersiz) insanların elinde bir facia şeklini almıştır. Maksadım bu hareketlerin çirkinliğini gizlemek değildir.’

    Talat Paşa’nın bu sözleri geç gelen bir saptamaydı. Pişmanlık dolu bu sözler kayda geçirildiğinde, onbinlerce masum Ermeni yurttaş yollarda ölmüştü. Milliyetçi Ermeni çetecilerin saldırılarında da binlerce masum Müslüman katledildi.

    Öyle ki, İttihat-Terakki’nin dışında kalmaya büyük özen gösteren Mustafa Kemal, Misak-ı Milli’ye tehcirin sorumluları için bir ‘tecziye’ (cezalandırma) maddesi koyacaktır. İzmir Suikasti esnasında ünlü İttihatçılar’ın yargılanmaları ve bazılarının idam edilmesi biraz da bunun sonucuydu.

    Biz bu yazı dizisinde, 1915 yılında ne olduğunu, konunun uzmanlarına sorduk ve bütün görüşlerin yansıtılması için çaba harcadık.

    YARIN: TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu

    Üç maddelik TEHCİR KANUNU

    1. Vakt-i seferde (sefer vakti) ordu, kolordu ve fırka (tümen) kumandanları ve bunların vekilleri ve müstakil mevki (bağımsız garnizon) kumandanları ahali tarafından herhangi bir suretle evámir-i hükümete (hükümet emirlerine) ve müdafaa-i memlekete ve muhafaza-i asayişe müteallik (ilişkin) icraat ve tertibata karşı muhalefet ve silahla tecavüz ve mukavemet (direniş) görürlerse hemen kuvva-yı askeriye (askeri kuvvetler) ile en şiddetli surette tedibát yapmaya (cezalandırma) ve tecavüz ve mukavemeti esasından imha etmeye mezun (izinli) ve mecburdurlar.

    2. Ordu, kolordu ve fırka kumandanları icábat-ı askeriyeye mebni (askeri icaplardan ötürü) veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri kurra (köyler) ve kasabát (kasabalar) ahalisini münferiden veya müctemian (tek tek veya toplu halde) diğer mahallere sevk ve iskán ettirebilirler.

    3. Neşri tarihinden muteberdir.

  5. #5
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    TÜRKİYE VE ERMENİSTAN’DA EŞZAMANLI YAPILAN ANKETİN SONUÇLARI

    Çoğunluk sınır açılsın diyor
    TESEV ile HASA’nın Türkiye ve Ermenistan’da eşzamanlı olarak yaptığı anket, her iki ülke insanlarının da sınır kapılarının açılmasından yana olduğunu ortaya çıkardı. Yine ankete göre iki ülkede de büyük çoğunluk, diplomatik ilişki kurulmasını istiyor.

    ERMENİSTAN ile Türkiye arasındaki sınır kapılarının açılmasını onaylama oranı Emenistan’da yüzde 62.7, Türkiye’de ise yüzde 50.9 gibi yüksek bir rakamı buluyor. ‘Sınır kapıları açılmasın’ diyenler Ermenistan’da yüzde 31.1, Türkiye’de ise 32.2’de kalıyor. İki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasını isteyenlerin oranını da yüksek. Diplomatik ilişki kurulmasını isteyen Ermenistanlı katılımcıların oranı yüzde 87.7. Türkiyeli katılımcıların yüzde 64.6’sı da konuya olumlu yaklaşıyor.

    Türklerin yüzde 51.2’sinin Ermeni arkadaşı olduğunu ortaya koyuyor. Türk arkadaşı olan Ermenilerin oranı ise yüzde 28. Anket, Türklerle şu veya böyle temas kuran Ermenilerin daha olumlu bir tutum içine girdiğini somut bir biçimde gösteriyor.

    Karşılıklı arkadaşlık kadar etkili olan bir başka unsur, karşılıklı seyahat. Şu veya bu nedenle Türkiye’yi ziyaret etmiş, bir süre kalmış bir Ermenistan yurttaşı, ‘olumsuz’ düşüncelerini değiştirmemekle birlikte, ‘çok olumsuz’ kategorisinden hızla uzaklaşıyor. Türkiye’ye hiç bulunmayanların Türkler hakkındaki ‘çok olumsuz’ düşünceleri yüzde 28.5’te seyrederken, Türkiye’de bulunmuş insanlarda bu oran yüzde 10.5’e düşüyor.

    Bir başka çarpıcı sonuç da, Türkiye ve Ermenistan halklarının ilişki düzeyini tespit etmeye yönelik sorunun cevabında gösteriyor kendisini. Her iki ülkenin insanları, Türklerle Ermenilerin birbirleriyle iyi geçinmek istemediğini düşünüyor. ‘Genellikle sevmezler’ diyenlerin Ermenistan’da yüzde 51.3’ü, Türkiye’de yüzde 33.6’yı bulması, bunun göstergesi.
    Korkunç belgeler... Ermeniler Türklerin yüzüne asit fışkırtıyordu

    Ermenilerin Gaziantep'te Türkleri katlettiği 16 Kasım 1895'te İngiltere'nin Halep Başkonsolosu Henry D. Barnham'ın Gaziantep'te olduğu ve katliamı 28 Kasım 1895 tarihli raporuyla hükümetine bildirdiği kaydedildi.
    Henry D. Barnham'ın raporunda, ''Şunu açıkça belirtmeliyim ki sülfürik asit ve bomba atarak yeteri kadar barbarlık yapanlar aynı zamanda bu katliamın sorumlularıdır. Görünen o ki anarşi tarihinde ilk kez böylesine cehennemi bir yöntem kullanarak mezalim gerçekleştiren Ermenilerdir'' ifadeleri yer aldı.
    Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Celal Pekdoğan'ın yaptığı araştırmada, Ermenilerin Gaziantep'te 9 Ekim 1895'te isyan başlattığı, 16 Kasım 1895'te katliam yaptığı kaydedildi. Pekdoğan'ın araştırmasında her türlü silahı kullanan Ermenilerin Türklerin üzerine sülfürik asit fışkırtarak da katliam yaptığı vurgulandı.
    Pekdoğan, yaptığı araştırmada, Osmanlı İmparatorluğu döneminde hiçbir sorun yaşamayan ve geniş haklara sahip olan Ermenilerin, 1882 yılında başlattıkları şiddet hareketlerini 1895 yılından itibaren katliamlara dönüştürdüklerini belirtti.

    PEK ÇOK KENTTE TÜRKLER KATLEDİLDİ

    Ermeni Hınçak Komitesi'nin girişimleri sonucu Türklerin pek çok kentte olduğu gibi Gaziantep'te de Ermeniler tarafından vahşice katledildiğini ifade eden Pekdoğan, Ermenilerin Gaziantep'te 9 Ekim 1895 yılında isyan hareketi başlattığını, 16 Kasım 1895'te katliam yaptığını kaydetti.
    Pekdoğan, Ermenilerin Gaziantep'te yaptığı katliam sırasında silah, bıçak, çakı, bomba ve dinamitin yanı sıra sülfürik asit kullandıklarını bildirdi.

    İNGİLİZ BAŞKONSOLOSUN RAPORU

    Pekdoğan, Ermenilerin Gaziantep'te katliam yaptığı 16 Kasım 1895'te İngiltere'nin Halep Başkonsolosu Henry D. Barnham'ın Gaziantep'te olduğunu ve katliamı 28 Kasım 1895 tarihli raporuyla hükümetine bildirdiğini ifade ettiği araştırmasında, bu rapordan yaptığı şu alıntıya yer verdi:
    ''Ermenilerin Gaziantep'te gerçekleştirdiği katliam sabah saat 08.00'da başladı ve öğleden sonra saat 16.00'a kadar devam etti. Silahların, tabancaların, bıçakların ve hatta çakıların acımasızca kullanıldığı fevkalade vahşi kavgada can kaybı, tahmin edilenden çok daha fazlaydı. Can kaybının büyük kısmı Ermeni evlerinden fırlatılan bombaların patlamasıyla oldu.
    Özellikle evini dinamit ve bomba deposu haline getiren Babikoğlu'nun evinden atılan bombalar ve dinamitler, kendi evinde oturan çok sayıda masum insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Ermenilerin evlerinden sokaktan geçen Türklerin yüzlerine sülfürik asit fışkırtılıyordu.''

    ''MEZALİM GERÇEKLEŞTİREN ERMENİLERDİR''

    Pekdoğan, İngiltere'nin Halep Başkonsolosu Barnham'ın hükümetine gönderdiği raporunda, ''Sonuçta şunu açıkça belirtmeliyim ki sülfürik asit ve bomba atarak yeteri kadar barbarlık yapanlar aynı zamanda bu katliamın sorumlularıdır. Görünen o ki anarşi tarihinde ilk kez böylesine cehennemi bir yöntem kullanarak mezalim gerçekleştiren Ermenilerdir'' ifadesine yer verdiğini kaydetti.

    İSTANBUL HÜKÜMETİNE ÇEKİLEN TELGRAF

    Pekdoğan, Ermenilerin kentteki Türkleri katlettiği gün, kent eşrafı tarafından yaşanan olaylara ilişkin İstanbul Hükümeti'ne bir telgraf çekildiğini belirtti.
    Bu telgrafta Ermenilerin, evleri, çarşı ve pazarları yakıp yıktıklarının, evlerinin pencerelerinden silahlarla ateş ederek ve dinamit atarak ortalığı ateşe verdiklerinin, çoluk-çocuk ve kadın demeden masum insanları öldürdüklerinin ifade edildiğini kaydeden Pekdoğan, aynı telgrafta da Ermeni evlerinden yoldan geçen Müslüman ahaliye tulumlarla zenç ve kezzap fışkırtıldığının bildirildiğini kaydetti.

    HALEP, HAMA, HUMUS VE ŞAM'DAKİ EVLERE YERLEŞTİLER

    Pekdoğan, Osmanlı Devleti hükümetinin 27 Mayıs 1915 yılında ''Sevk ve İskan Kanunu''nu çıkarmasının ardından Ermeni entelektüel ve kışkırtıcılarının Osmanlı Devleti sınırları içindeki Halep, Hama, Humus ve Şam'daki evlere yerleştiklerini belirtti.
    Gaziantep'te kalan Ermenilerin, kenti 17 Aralık 1918'de işgal eden İngilizlerin yanında yer aldıklarını ifade eden Pekdoğan, evlerinden atılan Türklerin tüm silahlarının toplanmasına karşılık, silahlarına dokunulmayan Ermenilerin her fırsatta Türklere çeşitli hakaretlerde bulunduğunu, onlara eziyet ettiğini bildirdi.

    FRANSIZLAR ERMENİ DİYE TÜRK ÇOCUKLARINI GÖTÜRDÜLER

    Pekdoğan, İngilizlerin işgal edip Fransızlara terk ettiği Gaziantep'in, Fransızlarla 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Anlaşması sonrasında 25 Aralık 1921'de özgürlüğüne kavuştuğunu anımsatarak, Fransızların Gaziantep'i terk ederken Ermenileri, kiliselerdeki taşınabilir eşyaları ve sözde yetim Ermeni çocuğu adı altında bir kısım Türk çocuğunu da beraberinde götürdüğünü vurguladı

  6. #6
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    --------------------------------------------------------------------------------

    NE YAZIK Kİ ERMENİLERE TARİHLERİ BOYUNCA İLK DEWLETİ OSMANLI WERMİŞTİR....
    Devwletlerine göçe giderken soykırım ermenilere değil ermenilerden Türklere we o bölgede yaşayan kawimlere(özelliklede ZAZA'lara) yapılmıştır..
    Bu gün bir çok delil elimizde mewcuttur. Ama dış siyasetde sonuç = ''0''
    Yani göz göre göre dünya bir yalana inanıyorsa, Warın dost kim düşman kim hesabını siz yapın...


    We şimdide gelelim asıl konumuza.
    OSMANLI DÖNEMİNDEKİ ERMENİLERİN FAALİYETLERİ HAKKINDA PATRİĞE YAZILAR'A..
    Bakalım ermeniler ekmeğini yediği dewletine karşı neler yapmış.
    Aşağıda okuyacağınız yazılar OSMANLI ARŞİWİNDEN ALINMIŞ osmanlıca yazılmış...

  7. #7
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    ERMENİLERİN FAALİYETLERİ HAKKINDA PATRİĞE YAZI

    Belge No: 1824
    Osmanlı Ordu-yu Hümayun
    Başkumandanlığı Vekâleti
    Şube : l

    26 Mart 331

    Hususi

    Ermeni Patrikliği Canib-i Âlilerine Rütbetlü Efendim Hazretleri

    Malumat ve teşrihat-ı âliyeleri yedimizde mevcut vesaik ile tevafuk et-miyor. Maa-hazâ derç buyurduğunuz vekayi hakkında kumandanların na-zar-ı dikkatini celbettim ve ahali hakkında rıfk ve adaletin hakkıyle tatbiki hususundaki nokta-i nazar-ı hükümetin şiddetle muhafazasmı yeniden te'kid eyledim.

    Muhlisiniz Ermeni Milleti'nin vatandaşlığına ve Vatan-ı Osmanî'ye olan merbutiyet ve sadakatına bilhassa pek ziyade itimat ve atf-ı kıymet ediyorum. Bu esaslı itimadımı mahufaza musir ve sabitim. Ancak vatanımızın aksay-ı meratibine irtika etmiş bir recül-ü millet olarak tasdik buyuracağınıza şüphe yoktur ki iğfalat-ı ecanibe firifte olan bazı sebük-mağzân mateessüf mevcuttur. Bunların izhar-ı mâ-fil-zamir için dürüst vesaite tevessül etikleri ayandır) bunlara karşı hükümetçe, vesait-i şedide-i tedibiye kullanılmasında, Vatan-ı Osmani'nin muhafazası için mateessüf ıztırar hasıl oluyor. Bu ıztırar gayri kabili içtinap olduğu zamanlar hisset-tiğimiz teessür ve elemi tarif edemem.

    Milletin ileri gelenleri nesayihinizi hakkıyle tutarak bu kabil ecanip hadimlerinin ademi "kabulüne, ve takibat-ı hükümetin yalnız onlar aleyhine hasrına cidden çalışsalar pek çok taşkınlıklar hadis olmadan itfa edilebilir.

    İkaz ve irşat için ve efrad-ı vatan arasındaki vifak ve samimiyeti ten-miye ve ilâ için zat-ı âlilerinin mesai ve hidematı daima kıymettardır.

    Hidemat-ı mezkure-i hayriyenin devamına ve asar-ı meşkûresine itimad ile intizar ve bu vesile ile de teyid-i ihtiram eylerim efendim hazretleri.

    Arşiv No: 1/1
    Dolap No:101
    Göz No:
    Klasör No: 13
    Dosya No: 63
    Fihrist No: 4-2, 4-3


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİLERİN FAALİYETLERİ HAKKINDA PATRİĞE YAZI
    Belge No: 1824

    8.4.1915


    Osmanlı Ordusu Başkomutanlığı Vekâleti
    Şube: l

    Özel

    Ermeni Patrikliği Yüksek Katına Sayın Bay

    Verdiğiniz bilgi ve etraflı açıklamalarınız elimizdeki belgelere uymamaktadır. Bununla beraber bildirdiğiniz olaylar hakkında komutanların konuyu incelemeleri gerektiğini bildirdim. Ahali hakkında tatlılık ve adaletle ve tam olarak uygulanması şeklinin hükümetin görüşü olduğunu önemle saklanmasını, daha önce yazılanları yeniden bildiririm.

    Kurtarılan Ermeni milletinin vatandaşlığına ve Osmanlı Vatanı'na olan bağlılık ve dostluğuna özel olarak pek ziyade güveniyor ve kıymet veriyorum. Bu esaslı güvenimi saklı tutuyor, direniyor ve kararımdan vazgeçmiyorum. Ancak vatanımızın en yüksek kademelerine yükselmiş, becerikli bir insan olarak kabul buyuracağınıza şüphe yoktur ki yabancıların kandırmalarına uyan bazı akılsızlar yazık ki vardır. Bunların gönüllerindekilerini meydana çıkarmak için kaba vasıtalara başvurdukları meydandadır. Bunlara karşı hükümetçe, terbiye için sert hareket edilmesinde, Osmanlı Vatanı'nın korunması için esef olunurki zorunluk hasıl oluyor. Bu zorunluluk kaçınılmaz olduğu zamanlar duyduğumuz sancı ve içlenmeyi anlatamam.

    Milletin ileri gelenleri öğütlerimizi hakkıyla tutarak bu türlü dış yardakçıları benimsemeyerek ve hükümet kavuşturmasının yalnız onlara karşı olmasına gerçekten çalışsalar pek çok taşkınlıklar meydana gelmeden söndürülür.

    Aklını başına toplama ve doğru yolu gösterme için vatan evlatları arasındaki aynı düşünce ve gönülden istemi yükseltmek için yüksek kişiliğinizin hizmet ve çalışmalarınız daima kıymetlidir. Adı geçen hayır hiz-metlerinin sürdürülmesine ve geleneklere teşekkürle güvendiğimi bekler ve üstün saygılarını sunarım.

    Arşiv No: 1/1
    Dolap No: 101
    Göz - No:
    Klasör No: 13
    Dosya No: 63
    Fihrist No: 4-2, 4-3

    * Orly Davası Bülteni, Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Yayını, S.B.F. Kütüphanesi, ANKARA, 1985



    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ PATRİKLİĞİ HAKKINDA

    Belge No : 2004

    Hasankale
    9.12.31 (22 Mayıs 1915)


    Başkumandanlık Vekâletine
    "Şifre"

    26.1.31 (8 Nisan 1915)

    Ermeni Patrikliği'nin müddeiyatı (iddiaları) hakkında tahkikat icra edildi. Bişare Çeto gönüllü olarak Azerbaycan'a gitmiş ve üç ay evvel şehit olmuştur. Mehmet Emin ise Azerbaycan'a giderken Ermenilerin pususuna uğramış ve elyevm (bugün) hanesinde oturmakta bulunmuştur. Van Vilayeti dahilinde hiçbir karye (köy) kâhyası jandarmalar tarafından katledilmemiştir. Bir çocuğun öldürüldüğü iddia olunan Zifo namında bir karyenin vücudu yoktur. Tercan muteberanından (ileri gelenlerinden) üç Ermeni'nin katli ve Bayburt'ta da silah toplamak bahanesiyle Ermeniler hakkında her türlü taaddiyat (düşmanlıklar) ve tazyikat icrası (baskılar yapılması) ve para taleb edilmiş olması meselesi Bekir Sıtkı Bey kumandasındaki gönüllü taburunun nahiye müdürü ile birlikte Bayburt'un Pülür Nahiyesi'nde üç dört köyde taharriyat (arama) icra ederek 52 silah müsadere edilmiş olmasından münfail (gücenmiş) olan ahalinin isnadatından (iftiralarından) ibarettir. Suşehri'nin Pörek Karyesi (köyü) Ermenileri de 12 Şubat'ta (25 Şubat 1915) oradan geçen gönüllü ve gayrı müsellah (silahsız) efrada tecavüz ve vilayetten gönderilen kuvve-i tedibiyeye (güvenlik kuvvetlerine) de ateş ederek iki kişinin mecruhiyetine (yaralanmasına) sebebiyet vermişler ve bittabi müfreze tarafından mukabele ile tenkil (uzaklaştırılarak) ve karyeden 139 tüfenk, 95 asker firarisi, 25 maznun (zanlı) elde edilmiştir. Binaenaleyh müddeiyat-ı sairede (diğer iddialarda) bu gibi hakikatin muhalif-i ekazip ve tasniatdan (yalan ve uydurmadan) mürekkep (oluşan) ve Hükümete isnad-ı mesuliyet (suç yükleme) emelinden münbais olduğu (ileri geldiği) anlaşılmış ve binaenaleyh Patrik Efendi'nin istihbaratı sıhhate gayrı makrun bulunmuştur (doğruya yakın bulunmamıştır).

    Elyevm Ermeniler, Sivas Vilayeti'nde kısmen ve Van Vilayeti'nde tamamen hal-i isyan ve kıyamda (ayaklanmada) bulunmaktadırlar. Diğer vilayettekilerin de vakt-i münasibde (uygun zamanda) bunlara piyrev olacakları (uyacakları) tabiidir. Vilayat-ı mezkûreden (adı geçen illerden) ve taraf-ı aciziden vekâyi-i yevmiye (tarafımdan günlük olaylar) hakkında takdim olunan telgrafnâmeler Ermenilerin iddia ettikleri veçhile mu-


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ PATRİKLİĞİ HAKKINDA
    Belge No : 2004


    kabele-i bilmisil veyahut jandarmaların zulüm ve taaddiyatma karşı müdafaa-yı meşrua-i anelnefs (haklı nefis müdafaası) halinde olmayıp, mütearrız ve müteaddi (saldırgan ve düşman) vaziyetinde olduklarını aynen irae etmektedirler (göstermektedirler).

    Taarruzat-ı vakıanın evvelce mürekkep (planlanmış) ve Taşnaksiyon vesair komite?ler tarafından müstahzar (hazırlanmış) ve esliha-ı lazime müddehar (gerekli silahlar depo?lanmış) olduğu ve muhtelif kazalarda ihtilal heyetleri müteşekkil (kurulmuş) olup, ordu?nun gerisinde ika-yı şuriş edecekleri (kargaşalık çıkaracakları) Sivas Vilayeti'nin tahki?katından anlaşılmış ve Ordu-yu Hümayun'daki Ermeni efradının kamilen (tamamen) düşman tarafına veyahut memleketlerine firarı ve Van Vilayeti'nin vekayi-i ahiresi (son olayı) tahkikat-ı mezkurenin (anılan soruşturmanın) sıhhat ve isabetini müeyyed (doğ?rulayıcı) bulunmuştur. Binaenaleyh vatan-ı müşterekenin muhafazası için silah altında bulanan Ermeni efradının firarı ve Ordu-yu Hümayun'un hal-i harbde bulunduğu esnada Van Vilayeti'nde zuhur eden kıyam ve isyan ve Sivas Vilayeti'nde meşhut olan asar-ı kıyam (görülen ayaklanma belirtileri) Ermenilerin hükümete ihanetle düşmanla müşare?ket (işbirliği) ve düşmana hizmet ve muavenetlerini (yardımlarını) ispat etmekte bulun?muş ve muhafaza-yı hayat ve mevcudiyet için vatana hiyanetle kıyam edenleri kemal-i şiddet ve süratle tedib ve tenkil (uzaklaştırma) mecburiyet-i elimesi karşısında bulunul?muş olduğundan, 7 ve 8 Nisan tarihli telgrafnâmelerle arz olunduğu veçhile bütün eli silah tutanlardan icabında istifade olunması ve 46 : 50 yaşındaki efradın vaht-ı silaha ahzı (silah altına alınması) ve tedabir-ı saire-yi tedibiye ittihazı (diğer güvenlik önlemle?rinin alınması) vilayata ve kolordu vekâletlerine işar edilmiş (bildirilmiş), ahali-i mutia ve adıka ile aceze rencide edilmeyerek (devlete bağlı sadık halk ile güçsüzlerin incitilme-yerek) hükümete karşı silah bedest isyan olan (silahlı olarak isyan eden) hainlerin biiâ-merhamet (acımaksızın) son ferdine kadar imhasına karar verilmiştir. Rehin-i tasvib-i sâmileri buyurulduğu (Uygun gördüğünüz) halde hususat-ı maruzanın (arz edilen konu?ların) Ermeni Patriği Efendiye tefhimi (anlatılması) ve hain-i muhbirlerini havadis-i kâ-zibeleriyle (uydurma haberleriyle) ref-i şikâyet (şikâyetlerini büyütme) yerine vazife-i ruhaniyesi dalalette olanları irşacî (dinsel görevi yanlış yolda olanları aydınlatma) oldu?ğundan Ermeni Milletinin ikazına ve tarik-i itaat ve sadakate ircaına delalet (itaat ve sadakat yoluna getirilmesine öncülük) eylemesini emrü tenbih buyurmalarını istirham . eylerim.

    İmza (İzzet Sami) İmza (Mahmut Kâmil)

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903


    Osmanlı Orduy-u Hümayunu
    Başkumandanlığı Vekâleti
    Şube
    Numara
    Birinci formadan "mabad" (Birinci formanın sonu)

    Türkiye'nin an-ı izmihlali (yok olma anı) yaklaştığı her tarafta ilana başlanıldı, İstanbul'da akdedilen büyük kongrenin netayicini (sonuçlarını) bildirmek ve icap eden tertibatı ittihaz etmek (almak) üzere Mebus Papasyan ile Viremyan Erzurum'a geldiler. Kafkasya'dan vürud eden (gelen) Taşnak murahhasları (delegeleri) dahi hazır olduğu halde Erzurum'da büyük bir içtima akdettiler (toplantı yaptılar).

    Rusların Memalik-i Osmaniye'den (Osmanlı ülkelerinden) zapt edecekleri araziyi Ermenilere vererek, istiklallerinin temin olunacağı hakkında Ruslarla tespit edilen suret-i itilaf (uyuşma şekli) Erzurum içtimaında tezekkür edildi (konuşuldu). Kongre Rus-Er-meni itilafını tasdik ve hulasaten atideki mevad (özetle aşağıdaki maddeler), komitelere bildirilmek üzere taht-ı karara (karar altına) alındı.

    1 - Harp ilanına kadar sükûnet ve itaatlarmı muhafaza etmek (korumak), fakat; bu zaman zarfında Rusya'dan gelecek ve dahilden tedarik olunacak silahlarla mücehhez bir hale girmek;

    2 - Harp ilan edilirse Türk Ordusu'ndaki Ermeni efradı (erleri) silahlariyle Rus Ordusu'na iltihak etmek (katılmak);

    3 - Türk Ordusu ilerlerse sükûneti muhafaza etmek;

    4 -Türk Ordusu ricat eder veyahut ilerleyemeyecek bir hale gelirse çeteler derhal ordu gerisinde-ellerindeki program veçhile-hal-i faaliyete geçmek. Kongre mukarreratı-nı (kararlarını) ittihaz ettikten ve dağıldıktan sonra Mebus Viremyan, Erzurum Valisi nezdine (yanına) giderek, atideki teklifatta (aşağıdaki önerilerde) bulundu :

    "Hükümet-i Osmaniye Rusya'ya ilan-ı harp ettiği takdirde ve Osmanlı Ordusu'nün Kafkasya'ya tecavüzü halinde, oradaki Ermenilerin Türklerle tevhid-i mesai etmelerinin (birlikte çalışmalarının) teminini propaganda etmek üzere Hükümet-i Osmaniye'nin Ermenistan'ın teşkiline dair vaad-i kavide bulunması (sağlam söz vermesi) ve vaadini bilfiil izhar etmesi (eylemli olarak göstermesi) lazımdır."

    Viremyan yukarıdaki dört maddelik kongre mukarreratını imza ettikten ve kongre?yi dağıttıktan sonra "Erzurum" valisine olan bu suret-i müracaatı iki gayenin istihsali (elde edilmesi) maksadına mebni idi :


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No: 1903


    1 - Hükümet-i Osmaniye galip geldiği takdirde amal-i milliyeyi istirdat (ulusal emelleri kurtarmak);

    2- HUkümet-i Osmaniye'yi iğfal ile (yanıltarak) Ermeni teşkilat-ı hafiyesinin (gizli örgütünün) tarassut ve tecessüsten masuniyetinin (gözetleme ve araştırılmadan ko?runmasının) temini.

    Viremyan ve Papasyan Erzurum'daki işlerini bu suretle hallettikten sonra Taşnak komitesi rüesasından (reislerinden) birkaçı ile Muş'a tabi "Çankeli" Manastırı'na giderek etraftaki Ermenileri davet ile kongre mukarreratını tebliğ ettiler. Papasyan, Muş ve civa?rını idare etmek üzere Muş'ta kaldı. Viremyan rüfekasiyle (arkadaşlarıyla) Van'a gitti.

    Üçüncü Ordu'ca yukarıda cereyan eden mukarrerat istihbar ediliyor (duyuluyor). Vali ve maiyyet kumandanlarına müteyakkız (uyanık) bulunulması emir ve tenbih olu?nuyor.

    İlan-ı harbe kadar Ermenilerin Rusya'da ve Türkiye'de ittihaz ettikleri tertibat (aldıkları önlemler) hakkında Üçüncü Ordu'ya vürud eden malumat:

    1 - Hudut şarkındaki "Rusya dahilinde" kura ve kasabatta (köyler ve kasabalar?da) bulunan islam haneleri taharri edilerek (aranarak) silahlar müsadere olunuyor (zorla alınıyor) ve bu silahlar Ermenilere tevzi olunuyor (dağıtılıyor).

    2 - Hudut garbında "Türkiye dahilinde" ve hasseten (özellikle) hududa civar (yakın) kura ve kasabatta bulunan Osmanlı Ermenilerini teslih etmek (silahlandırmak) üzere "Oltu", "Sarıkamış", "Kağızman", "İğdır" mevakiine külliyetli esliha (mevkileri?ne çok miktarda silahlar), cephane ve bomba depo edilmekte olduğu; "Van" ve "Bitlis" vilayetine tevzi edilecek esliha (dağıtılacak silahlar) ile atiyen ahzedilecek tertibatın tekarrürü (gelecekte alınacak önlemlerin kararlaştırılması) için Rus generallerinden Loris Milikof'un oğlunun, yanında Taşnak rüesasından Melkon ve Ohannes olduğu halde "Abaga'1 tarikiyle (yoluyla) 27 Eylül 330 (10 Ekim 1914)'da Van'a gittikleri haber alını?yor.

    3 - Rusya'nın iran konsolosları, İran,'daki Ermenilere de Türkiye'den zaptedilecek mevakide (yerlerde) Ermenistan tesisi vaadinde bulunarak, İran Ermenilerini ve has?seten "Rumiye" ve "Selhas"daki Ermenileri teslih ile hudut dahiline sevk ettikleri anla?şılıyor.

    4 - Kafkasya ve Türkiye Taşnak komitesi rüesasından bir kısmı, hudut civarında ber-vech-i ati (aşağıdaki) surette Ermeni çete teşkilatını vücuda getiriyor.

  8. #8
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart


    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903
    a. Kısm-ı azamı (büyük kısmı) "Pasinler", "Erzurum", "Eleşkirt", "Hınıs", Malaz?girt Ermenilerinden ve asker firarilerinden olmak üzere altı bin Ermeniyi Kağızman'da içtima ettirerek Rus hükümeti tarafından teslih (silahlandırıp) ve Rus memurini (memur?ları) ve Ermeni rüesası vasıtasiyle ahali-i müsellehadan (silahlı ahaliden) da tekâlif-i har?biye (savaş yükümlülüğü) suretiyle iaşeleri alınarak üç bin beş yüzünün İran Azerbaycanı'na 18 Teşrinievvel 330 (31 Ekim 1914)'da gönderildiği ve mütebakisinin (geri kalanının) Kağızman'da kaldığı tahakkuk ediyor.

    b. "Oltu", "Kars", "Sarıkamış"tan ve Trabzon vilayetinden firar eden Ermeniler?den bin beş yüz kişilik bir süvari çetesi teşkil olunarak bunun bini "Bayezid" ve havalisi?ne geçmek üzere "İğdır" mıntıkasına ve beş yüzü de "Hodicor" mıntıkasına gitmek üze?re Oltu'ya gönderildiği mevsukan istihbar ediliyor (gerçek olarak haber alınıyor).

    c. Kısm-ı azamı "Bayezid", "Van" ve "Bitlis" Ermenilerinden ve asker firarilerin?den ve İğdır havalisi Ermenilerinden olmak üzere altı bin Ermeninin İğdır'da tecemmu ederek (toplanarak) çete halinde tefrik ve taksim olunarak (ayrılıp ve bölünerek) teslih edildikleri Rus hudut bölükleri efradından iltica eden Ruslarla ve menabi-i saireden (di?ğer kaynaklardan) alınan malûmatla sübut buluyor (meydana çıkıyor).

    d. Makû'nun "Koni" cihetlerinde bulunan "Biyecek" Kilisesi'nde Ermeni çete teşkilatının icra edilmekte olduğu ve Selhas'ta teşkil olunan çetelerle "Van"a gelecekle?rinin tahakkuk ettiği anlaşılıyor.

    5 -"Kars", "Sarıkamış", "Kağızman" mıntıkalarında teşkilata memur olanların meşhur Ermeni sergerdelerinden "Antranik", Bayburdlu "Erşan", Bitlisli "Aram"; İğdır ve havalisindeki teşkilata memur olanlar da Erciş'te öteden beri eczacılık eden eczacı "Rupen Mığırdıçyan", "Toros Karakaşyan", "Portakalyan" ve Bayezid Taşnak Murah?hası "Surpin" olduğu tebeyyün ediyor (anlaşılıyor).

    6 - Türk Ordusu'nün ahval ve harekâtından daimi surette Rusûrdusu'nu haber?dar etmek üzere Trabzon'da, Erzurum'da, Muş'ta, Bitlis'de, Van'da ve daha gerilerde de Sivas'ta ve Kayseri'de birer casus bürosunun teşkil kılındığı tahakkuk ediyor.

    7 - Hudut'tan geçirilen esliha ve mevadd-ı nariyeden (ateşli maddelerden) fazla kalanlarının Karahisar, Sivas, Kayseri depolarına idharı (depolandığı) anlaşılıyor.

    8 - Sahilden icap eden mevadd-ı hariye ve infilakiyenin Türkiye'ye idhalini temin ve Karadeniz sahilinin Türklere ait kısmındaki Rum ve Ermenilerden istifade ile ihtilal ve kıyamı (ayaklanmayı) temin etmek ve Türk Ordusu'na dair vasi (geniş) malûmat alınmak "kere Batum'da Rus, Ermeni ve Rumdan mürekkep (oluşan) olmak üzere bir icraat ko?mitesinin teşekkül ettiği tebellür ediyor (beliriyor).

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903

    Rusya ile ilan-ı muhasamata (harp ilanına) kadar Türkiye dahilindeki Ermenilerin tavır ve hareketine dair Üçüncü Ordu'nun o zamana ait dosyalarında hulasaten (özetle) şu gibi vakayie (olaylara) tesadüf edilmektedir.

    1 — Ermenilerden kanunen silah altına gelmeleri iktiza eden (gereken) efrattan Karadeniz sahilinde Hopa-Erzurum-Hınıs-Van hattı şarkındaki kura ve kasabattaki Ermenilerin kısmı-ı azamı davete icabet etmeyerek Rusya'daki teşkilata dahil olmak üzere hududun şarkına geçtikleri görülmektedir.

    2 — Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkası'nın (Tümeni'nin) tecemmu mıntıkası (toplan?ma bölgesi) olan Yağan Işığı-Yanan Köprüköy hattına gittiği 20 Eylül 330 (3 Ekim 1914)'da Köprüköyü'nde Manuk oğlu Ovanis'in hanesinde ve Yağan'da Papas'ın bulun?duğu hanede külliyetli (çok sayıda) Rus silahı meydana çıkarıyor. Ve aynı zamanda Hasankale'de de birkaç hanede depo edilmiş Ruseslihası bulunarak failleri divan-ı har?be tevdi olunuyor ki kongre mukarreratının birinci faslı tezahür ediyor.

    3 — Yumra Nahiyesi'nin Izaksa Karyesi'nden Ekşi oğlu Strak, veled-i Aralik'in kumandası altındaki yirmi beş kişilik çete ile Hodicor mıntıkasında tenha yerlerde tesa?düf ettikleri islamları katlettikten sonra S Teşrinievvel 330 (18 Ekim 1914)'da Trabzon' dan Erzurum'a gelmekte olan postaya Gümüşhane civarında taarruz ederek, sürücüyü kati ve postayı gasbla savuştuğu ve takibat neticesinde avenesinden (yardımcılarından) birkaç kişi elde edilerek, divan-ı harbe tevdi edildiği ve bunların yukarıda zikredilen Oltu'ya gelen çete efradından oldukları tebeyyün ediyor (belli oluyor).

    4 — "Hehas", "Kötek", "Mecingerd", "Pasin Kara Kilisesi", "Gürcü Bulak" ve daha cenubundaki hudut karakollarımızın karşısında bulunan Rus postaları yerine Erme?ni çete devriyelerinin kaim oldukları görülüyor ve Pasin Kara Kilisesi Hudut Taburu'ndan silahı ile firar eden Malatyalı Keğork'un yirmi atlı ile Gürcü Bulak cihetinden yap?tığı baskın ve Kötek Hudut Taburu'na Karaurgan cihetinden Ermeni çetelerinin yapmak istediği taarruz ve eczacı Rupen ile Bayezidli Sürpen'in "Moson" civarından beş yür mevcutları ile yaptıkları baskınlar Rus ve Osmanlı ihtilafatınm (anlaşmazlıklarının) bir an evvel hudusunu (meydana gelmesini) temin ve Rus Ordusu'nun piştarını (öncüsünü) teşkil edecekleri anlaşılmış idi.

    5 - Kıtaatta bulunan ve hasseten hudut taburlarında ve hududa civar (yakın) bu?lunan kıtaattaki Ermeni efradından bir kısmının silahlariyle firar ettikleri ve Rusya'ya geçtikleri tahakkuk ediyor.

    6 - Köylere tebdil-i hava (hava değişimi) suretiyle giden veyahut münferit suretle (tek olarak) yakalanan Müslüman askerlerinin Ermeni köyleri civarlarında katledildikleri görülüyor. Ve hatta Lazistan ve Havalisi Kumandanlığına merbut (bağlı) Mantelli Batar-


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903


    yası Mülazım-ı evveli Sabri Efendi'nin "Hosmasa" Karyesi'nde ikamet etmekte olduğu hane sahibi Ermeni Bedros tarafından suret-i feciada (korkunç şekilde) parçalanarak evin bahçesine gömüldüğü ve bir hafta sonra meydana çıkması üzerine Bedros'un derdes?ti (yakalanması) için giden jandarmalara istimal-i silahla, yakalanacağı anlaşılır anlaşıl?maz intihar ettiği tahakkuk ediyor. Bu suretle rüfeka-yı melaneti (suç ortakları) meyda?na çıkamıyor.

    Bu ve buna mümasil (benzeyen) birçok vekayi-i münferide (tek tuk olaylar) taad?düt ve tekessür (çoğalıp artıyor) ediyor.

    Yukarıdan beri tadad edilegelen (sayılan) ihzarat ve tertibattan (hazırlık ve düzen?den) dahilde büyük bir hareket-i ihtilaliyenin (ihtilal hareketinin) hazırlanmakta olduğu Üçüncü Ordu'ca anlaşılmış idi. Esasen tertibat-ı ihtilaliyenin uzun zamandan beri lazım gelen mahallerde ihzar edildiği (hazırlandığı) ve muktezi esliha (gerekli silahlar), mevadd-ı nariye (ateşli maddeler) ve infilakiyenin (patlayıcının) idhar edilmekte (depo?lanmakta) olduğu cereyan-ı halden istidlal ediliyordu (kanıtlarla anlaşılıyordu). Aşağıda sırası geldikçe zikredileceği veçhile vilayat-ı şarkiyede (doğu illerinde) başlıca ihtilal merakizi (merkezleri); "Van", "Bitlis", "Erzurum", "Karahisar", ve ikinci derecede ol?mak üzere "Sivas", "Kayseri", "Diyarbekir" intihap (seçilmiş) ve buralarda müfettiş-i umumiler, harp kumandanları, çete reisleri tayin ve tesbit edildiği ve seferberlik ilanında bütün Taşnak şuabatına (şubelerine), on üç yaşına kadar olan erkeklerin komiteye aza (üye) kayıt ve teslih edilmeleri emir ve tebliğ olunduğu Sivas vakayii akabinde (olayları sonrasında) Ermenilerin divan-ı harbdeki ikrarlarından (itiraflarından) anlaşılmış idi.

    Merkez-i ihtilal olan mevaki (yerler) tetkik edilecek olursa menzil hututunun (ik?mal hatlarının) geçmekte olduğu başlıca nukatın (noktaların) intihap edilmiş olduğu gö?rülür. Esasen Hükümet-i Osmaniye ilan-ı seferberide (seferberlik ilanında) jandarma kuv?vetinin büyük bir kısmını seyyar orduya almış, Kürt menatıkı (bölgeleri) ikinci sınıf jan?darmalara terk etmiş idi. Vuku bulacak ihtilal, ordudan bir kısım kuvvetin Kürtlere sev?kini istilzam edecek ( gerektirecek) ve hatta denilebilir ki orduyu elim bir vaziyete soka?cak idi.

    Vaktaki Rusya ile ihtilafat (anlaşmazlıklar) başgösterdi ve Rus Ordusu'ndan bir kısım kuvvetin hududu tecavüz ettiği görüldü. Rus Ordusu'ndan bir Plaston Livasiyle (Tugayı ile) Birinci Kazak Süvari Fırkası'nı ve bunların ilerisinde ve Oltu, Sarıkamış, Kağızman mıntıkalarında teşekkül eden Ermeni çetelerinin yanına makinelitüfek, top terfik ederek (katarak) id, Kötek, Pasih Kara Kilisesi, Bayezid istikametlerinde sürdü. Bu Çeteler geçtikleri islam köyleri emvalini (mallarını) nehib ve garet (çapul ve yağma), be?şikteki çocuğuna varıncaya kadar kati ve imha ederek ilerliyorlardı, irtikap ettikleri fecaat ve fazahatı (yaptıkları yürekler acısı edepsizlik ve alçaklığı) işiten gerilerdeki köy-


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903


    ler kadın ve çocukları hanelerini haliyle terk ederek gerilere firar ediyorlardı. Az zaman zarfında Erzurum, Bitlis, Van birer merkez-i sefalet oldu. Esasen bu köylerdeki İslam ahalinin gençleri silah altına gelmiş; mütebaki (geri kalan) ihtiyar, kadın, çocuk ve aceze (düşkünler) de ya Ermeni zulüm ve vahşetine kurban olmuş veyahut gerilerde sefaletle terk-i hayat (ölmüş) eylemiş idi.

    On Birinci Kolordu'dan gönderilen Ermeni mezalimi kaydedilecek, ikinci Şube henüz bulamadı. Üçüncü Ordu'nun müsveddesi Sadık Bey'dedir. Muhacirin Komisyonu'ndan (Göçmenler Komisyonu'ndan) alınacak liste de buraya geçecektir.

    İlan-ı harp zamanında Kafkas Cephesi'ndeki Osmanlı Ordusu'nun vaziyeti :

    Üçüncü Ordu nizam-ı harbine (kuruluşuna) dahil olan kıtaat; Dokuzuncu, On Birinci ve Bağdat’dan gelecek olan On Üçüncü Kolordularla Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkaları (Tümenleri) ve İkinci Nizamiye Süvari Fırkası ve teşkil olunacak Van ve Erzurum Jandarma Fırkaları'ndan ibaret olacak idi. Kısmen seferberlik?lerini ikmal eden bu kıtaat tamamen tahaşşüt (toplanma) mıntıkasına gelememişlerdi. Üçüncü Ordu nizam-ı harbine dahil olup yukarıda beyan olunan kıtaat, merbut bir nu?maralı krokide gösterildiği veçhile kısmen yürüyüşte ve kısmen de Erzurum ve civarında idi.

    İlan-ı harbten on gün evvel Ordu, Başkumandanlık Vekâleti'nden aldığı emir üze?rine tahaşşüt mıntıkalarına gelmekte olan kıtaata kışı geçirmek üzere ikamet mıntıkaları tahsis etmiş ve vürud eden (gelen) kıtaat da ikamet mıntıkalarına (konuş bölgelerine) ha?reket etmiş idi. Buna nazaran hükümetin karar-ı siyasisi henüz meşkûk (şüpheli) idi. Bir kış harbine girmek istemediği Üçüncü Ordu'ca anlaşılmış ve hudut civarında bulunup hicret (göç) etmek isteyen İslam köylerini mahallerine ve me'valarına (evlerine) avdete icbar eylemiş idi (geri dönüşe zorlamıştı).

    Mesaib-i harbiyeyi (harbin musibetlerini) Türk arazisine nakletmek üzere yukarıda dehşet verici olan Rus hareketi esnasında Üçüncü Ordu zikr ve beyan olunduğu vaziyet?te idi. Binaenaleyh Ruslar ilk hamlede Hasankale önlerine gelmeye muvaffak oldular. Bu vaziyette Üçüncü Ordu tecemmü-ü sevkülceyşini (stratejik toplanmasını) ikmal edinceye kadar Erzurum Kalesi'nden istifade etmek üzere hudut civarındaki kıtaatını geriye çeki?yor ve Erzurum önünde Höyükler Hattı'nda mukavemete karar veriyor. Fakat ileriye sür?düğü ikinci Nizamiye Süvari Fırkası'nın dört gün mukavemeti ve geriden hiçbir Rus ko?lunun ilerleyememesi ve keşfiyat neticesi Ermeni çetelerinden ve bir Plaston Livasiyle Kazak Süvari Fırkası'ndan ibaret olan Rus kuvvetleri karşısında Üçüncü Ordu aksam-ı külliyesiyle (bütünüyle) ilerlemeye karar veriyor. Ve bu suretle ilerleyen Türk kuvvetleri tesadüf ettiği Rus kuvasını (kuvvetlerini) tepeleyerek "Zivin" mevzi-i müstahzarı (hazır?lanmış mevzii) önünde tevakkufa (durmaya) mecbur oluyor.


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903

    Bu zamana kadar Türk Ordusu'ndaki Ermeni zabit (subay), doktor ve efradının ve gerideki Ermeni milletinin tavır ve hareketine gelelim :

    Erzurum şarkına kadar ilerleyen Ermeni çeteleri bilumum Ermeni köylerini ma aile (aileleriyle birlikte) Rusya'ya naklederek eli silah tutanlarını kendilerine iltihak ettirdi. Ve geri çekilirken yukarıda ber tafsil zikr ve beyan olunduğu veçhile (ayrıntılarıyla anla?tıldığı üzere) islam köylerini yakarak, yıkarak, ahalisini katlederek imha ediyorlardı. Türk Ordusu'ndaki Ermeni efradı (erleri) her fırsattan istifade ederek silahlariyle Rus Ordusu'na firar ediyordu. Zabitleri (subayları) ve doktorları da birçok malûmatla Rus Ordusu'na iltihakları görülüyordu. Ve muharebenin en buhranlı zamanlarında cephane, batarya ve ihtiyat mevaziinin (yedek mevzilerinin) işaretle düşmana irae edildiği (göste?rildiği) defaatla görülüyordu. Bu cümleden olarak Pazacur mevziinde Gümüşhaneli Ohannes oğlu Kirkor'un işaret ettiği görülmesi üzerine divan-ı harbe tevdiinde (verildi?ğinde) cürmünü bila tereddüt itiraf ediyordu. Bazı Ermeni efradının da muharebenin en şiddetli zamanlarında Türk efradını firara teşvik ve bu sebepten avcı hatlarının bozul?dukları ekseriyetle görülüyor idi. Dahilde bulunan Ermeniler ise yaralı olarak gerilere sevk edilmekte olan münferit efradı katiden çekinmiyorlardı. Ve başkaca olarak Rus Ordusu'ndaki Ermenilerle mütemadiyen muhabere ettikleri ve ordumuzun vaziyet ve kuvvetinden daimi surette Rusları haberdar etmek ve kendilerinin ahzedecekleri (alacak?ları) vaziyeti takrir ve tayin etmek üzere casuslukta bulunuyorlardı. Bu gibi şifreli muha?berat casuslar üzerinde defaatla elde ediliyordu. Ezcümle hem Türk Ordusu'nun kuvvet ve vaziyetinden haber almak ve hem de Rusların Memalik-i Osmaniye dahilindeki Erme?nilere silah ve cephane göndermekte olduklarına delil olmak üzere elde edilen vesaikin (belgelerin) birkaçını burada zikretmek faideden hali (boş, uzak) değildir :

    Van'a gelmekte iken yakalanan ". . . " namındaki şahsın ceketi astarı içine dikil?miş bir bez parçasının üzerine Ermenice Van Taşnak Komitesi'ne yazılmış bir mektubun aynen tercümesi :

    Sevgililerimiz "Bu tabir alelumum komiteciler arasında bir hitaptır"

    Mektubunuz zamanında alındı. Bizce ve sizce malum olan mal, arzu ettiğiniz tarik?le (yolla) size doğru yola çıkarıldı "Silah, cephane, bomba murat ediyor." Şimdi tehli?kesiz surette size mal göndermek güçtür. Yollar tutulmuş olduğu halde esasen hudutlar?da müsademat (çarpışmalar) başlamıştır. Görünüşe nazaran bize doğru gelen harekâtta buna iştirak etmiş olacaktır. Şekyager "dayı", "Firar edip Bursa'da bulunan rüesanın nam-ı müstearıdır" (takma adıdır) tamamiyle o fikri beslemiyor. Çünkü siz takdir etmiş veyahut işitmişsinizdir. O etrafımıza büyük mikyasta gayrı müteharrik (hareket edeme?yen) şeyler yerleştirmiştir. Hem bizim için, hem kendisi için, aynı suretle zi-hayat (can-!ı) kuvvetler ve müteharrik (hareket eden) şeylerin vürudü (gelmesi) da devam ediyor.

  9. #9
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903

    a. Kısm-ı azamı (büyük kısmı) "Pasinler", "Erzurum", "Eleşkirt", "Hınıs", Malaz?girt Ermenilerinden ve asker firarilerinden olmak üzere altı bin Ermeniyi Kağızman'da içtima ettirerek Rus hükümeti tarafından teslih (silahlandırıp) ve Rus memurini (memur?ları) ve Ermeni rüesası vasıtasiyle ahali-i müsellehadan (silahlı ahaliden) da tekâlif-i har?biye (savaş yükümlülüğü) suretiyle iaşeleri alınarak üç bin beş yüzünün İran Azerbaycanı'na 18 Teşrinievvel 330 (31 Ekim 1914)'da gönderildiği ve mütebakisinin (geri kalanının) Kağızman'da kaldığı tahakkuk ediyor.

    b. "Oltu", "Kars", "Sarıkamış"tan ve Trabzon vilayetinden firar eden Ermeniler?den bin beş yüz kişilik bir süvari çetesi teşkil olunarak bunun bini "Bayezid" ve havalisi?ne geçmek üzere "İğdır" mıntıkasına ve beş yüzü de "Hodicor" mıntıkasına gitmek üze?re Oltu'ya gönderildiği mevsukan istihbar ediliyor (gerçek olarak haber alınıyor).

    c. Kısm-ı azamı "Bayezid", "Van" ve "Bitlis" Ermenilerinden ve asker firarilerin?den ve İğdır havalisi Ermenilerinden olmak üzere altı bin Ermeninin İğdır'da tecemmu ederek (toplanarak) çete halinde tefrik ve taksim olunarak (ayrılıp ve bölünerek) teslih edildikleri Rus hudut bölükleri efradından iltica eden Ruslarla ve menabi-i saireden (di?ğer kaynaklardan) alınan malûmatla sübut buluyor (meydana çıkıyor).

    d. Makû'nun "Koni" cihetlerinde bulunan "Biyecek" Kilisesi'nde Ermeni çete teşkilatının icra edilmekte olduğu ve Selhas'ta teşkil olunan çetelerle "Van"a gelecekle?rinin tahakkuk ettiği anlaşılıyor.

    5 -"Kars", "Sarıkamış", "Kağızman" mıntıkalarında teşkilata memur olanların meşhur Ermeni sergerdelerinden "Antranik", Bayburdlu "Erşan", Bitlisli "Aram"; İğdır ve havalisindeki teşkilata memur olanlar da Erciş'te öteden beri eczacılık eden eczacı "Rupen Mığırdıçyan", "Toros Karakaşyan", "Portakalyan" ve Bayezid Taşnak Murah?hası "Surpin" olduğu tebeyyün ediyor (anlaşılıyor).

    6 - Türk Ordusu'nün ahval ve harekâtından daimi surette Rusûrdusu'nu haber?dar etmek üzere Trabzon'da, Erzurum'da, Muş'ta, Bitlis'de, Van'da ve daha gerilerde de Sivas'ta ve Kayseri'de birer casus bürosunun teşkil kılındığı tahakkuk ediyor.

    7 - Hudut'tan geçirilen esliha ve mevadd-ı nariyeden (ateşli maddelerden) fazla kalanlarının Karahisar, Sivas, Kayseri depolarına idharı (depolandığı) anlaşılıyor.

    8 - Sahilden icap eden mevadd-ı hariye ve infilakiyenin Türkiye'ye idhalini temin ve Karadeniz sahilinin Türklere ait kısmındaki Rum ve Ermenilerden istifade ile ihtilal ve kıyamı (ayaklanmayı) temin etmek ve Türk Ordusu'na dair vasi (geniş) malûmat alınmak "kere Batum'da Rus, Ermeni ve Rumdan mürekkep (oluşan) olmak üzere bir icraat ko?mitesinin teşekkül ettiği tebellür ediyor (beliriyor).
    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903


    Rusya ile ilan-ı muhasamata (harp ilanına) kadar Türkiye dahilindeki Ermenilerin tavır ve hareketine dair Üçüncü Ordu'nun o zamana ait dosyalarında hulasaten (özetle) şu gibi vakayie (olaylara) tesadüf edilmektedir.

    1 — Ermenilerden kanunen silah altına gelmeleri iktiza eden (gereken) efrattan Karadeniz sahilinde Hopa-Erzurum-Hınıs-Van hattı şarkındaki kura ve kasabattaki Ermenilerin kısmı-ı azamı davete icabet etmeyerek Rusya'daki teşkilata dahil olmak üzere hududun şarkına geçtikleri görülmektedir.

    2 — Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkası'nın (Tümeni'nin) tecemmu mıntıkası (toplan?ma bölgesi) olan Yağan Işığı-Yanan Köprüköy hattına gittiği 20 Eylül 330 (3 Ekim 1914)'da Köprüköyü'nde Manuk oğlu Ovanis'in hanesinde ve Yağan'da Papas'ın bulun?duğu hanede külliyetli (çok sayıda) Rus silahı meydana çıkarıyor. Ve aynı zamanda Hasankale'de de birkaç hanede depo edilmiş Ruseslihası bulunarak failleri divan-ı har?be tevdi olunuyor ki kongre mukarreratının birinci faslı tezahür ediyor.

    3 — Yumra Nahiyesi'nin Izaksa Karyesi'nden Ekşi oğlu Strak, veled-i Aralik'in kumandası altındaki yirmi beş kişilik çete ile Hodicor mıntıkasında tenha yerlerde tesa?düf ettikleri islamları katlettikten sonra S Teşrinievvel 330 (18 Ekim 1914)'da Trabzon' dan Erzurum'a gelmekte olan postaya Gümüşhane civarında taarruz ederek, sürücüyü kati ve postayı gasbla savuştuğu ve takibat neticesinde avenesinden (yardımcılarından) birkaç kişi elde edilerek, divan-ı harbe tevdi edildiği ve bunların yukarıda zikredilen Oltu'ya gelen çete efradından oldukları tebeyyün ediyor (belli oluyor).

    4 — "Hehas", "Kötek", "Mecingerd", "Pasin Kara Kilisesi", "Gürcü Bulak" ve daha cenubundaki hudut karakollarımızın karşısında bulunan Rus postaları yerine Erme?ni çete devriyelerinin kaim oldukları görülüyor ve Pasin Kara Kilisesi Hudut Taburu'ndan silahı ile firar eden Malatyalı Keğork'un yirmi atlı ile Gürcü Bulak cihetinden yap?tığı baskın ve Kötek Hudut Taburu'na Karaurgan cihetinden Ermeni çetelerinin yapmak istediği taarruz ve eczacı Rupen ile Bayezidli Sürpen'in "Moson" civarından beş yür mevcutları ile yaptıkları baskınlar Rus ve Osmanlı ihtilafatınm (anlaşmazlıklarının) bir an evvel hudusunu (meydana gelmesini) temin ve Rus Ordusu'nun piştarını (öncüsünü) teşkil edecekleri anlaşılmış idi.

    5 - Kıtaatta bulunan ve hasseten hudut taburlarında ve hududa civar (yakın) bu?lunan kıtaattaki Ermeni efradından bir kısmının silahlariyle firar ettikleri ve Rusya'ya geçtikleri tahakkuk ediyor.

    6 - Köylere tebdil-i hava (hava değişimi) suretiyle giden veyahut münferit suretle (tek olarak) yakalanan Müslüman askerlerinin Ermeni köyleri civarlarında katledildikleri görülüyor. Ve hatta Lazistan ve Havalisi Kumandanlığına merbut (bağlı) Mantelli Batar-


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903


    yası Mülazım-ı evveli Sabri Efendi'nin "Hosmasa" Karyesi'nde ikamet etmekte olduğu hane sahibi Ermeni Bedros tarafından suret-i feciada (korkunç şekilde) parçalanarak evin bahçesine gömüldüğü ve bir hafta sonra meydana çıkması üzerine Bedros'un derdes?ti (yakalanması) için giden jandarmalara istimal-i silahla, yakalanacağı anlaşılır anlaşıl?maz intihar ettiği tahakkuk ediyor. Bu suretle rüfeka-yı melaneti (suç ortakları) meyda?na çıkamıyor.

    Bu ve buna mümasil (benzeyen) birçok vekayi-i münferide (tek tuk olaylar) taad?düt ve tekessür (çoğalıp artıyor) ediyor.

    Yukarıdan beri tadad edilegelen (sayılan) ihzarat ve tertibattan (hazırlık ve düzen?den) dahilde büyük bir hareket-i ihtilaliyenin (ihtilal hareketinin) hazırlanmakta olduğu Üçüncü Ordu'ca anlaşılmış idi. Esasen tertibat-ı ihtilaliyenin uzun zamandan beri lazım gelen mahallerde ihzar edildiği (hazırlandığı) ve muktezi esliha (gerekli silahlar), mevadd-ı nariye (ateşli maddeler) ve infilakiyenin (patlayıcının) idhar edilmekte (depo?lanmakta) olduğu cereyan-ı halden istidlal ediliyordu (kanıtlarla anlaşılıyordu). Aşağıda sırası geldikçe zikredileceği veçhile vilayat-ı şarkiyede (doğu illerinde) başlıca ihtilal merakizi (merkezleri); "Van", "Bitlis", "Erzurum", "Karahisar", ve ikinci derecede ol?mak üzere "Sivas", "Kayseri", "Diyarbekir" intihap (seçilmiş) ve buralarda müfettiş-i umumiler, harp kumandanları, çete reisleri tayin ve tesbit edildiği ve seferberlik ilanında bütün Taşnak şuabatına (şubelerine), on üç yaşına kadar olan erkeklerin komiteye aza (üye) kayıt ve teslih edilmeleri emir ve tebliğ olunduğu Sivas vakayii akabinde (olayları sonrasında) Ermenilerin divan-ı harbdeki ikrarlarından (itiraflarından) anlaşılmış idi.

    Merkez-i ihtilal olan mevaki (yerler) tetkik edilecek olursa menzil hututunun (ik?mal hatlarının) geçmekte olduğu başlıca nukatın (noktaların) intihap edilmiş olduğu gö?rülür. Esasen Hükümet-i Osmaniye ilan-ı seferberide (seferberlik ilanında) jandarma kuv?vetinin büyük bir kısmını seyyar orduya almış, Kürt menatıkı (bölgeleri) ikinci sınıf jan?darmalara terk etmiş idi. Vuku bulacak ihtilal, ordudan bir kısım kuvvetin Kürtlere sev?kini istilzam edecek ( gerektirecek) ve hatta denilebilir ki orduyu elim bir vaziyete soka?cak idi.

    Vaktaki Rusya ile ihtilafat (anlaşmazlıklar) başgösterdi ve Rus Ordusu'ndan bir kısım kuvvetin hududu tecavüz ettiği görüldü. Rus Ordusu'ndan bir Plaston Livasiyle (Tugayı ile) Birinci Kazak Süvari Fırkası'nı ve bunların ilerisinde ve Oltu, Sarıkamış, Kağızman mıntıkalarında teşekkül eden Ermeni çetelerinin yanına makinelitüfek, top terfik ederek (katarak) id, Kötek, Pasih Kara Kilisesi, Bayezid istikametlerinde sürdü. Bu Çeteler geçtikleri islam köyleri emvalini (mallarını) nehib ve garet (çapul ve yağma), be?şikteki çocuğuna varıncaya kadar kati ve imha ederek ilerliyorlardı, irtikap ettikleri fecaat ve fazahatı (yaptıkları yürekler acısı edepsizlik ve alçaklığı) işiten gerilerdeki köy-


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903


    ler kadın ve çocukları hanelerini haliyle terk ederek gerilere firar ediyorlardı. Az zaman zarfında Erzurum, Bitlis, Van birer merkez-i sefalet oldu. Esasen bu köylerdeki İslam ahalinin gençleri silah altına gelmiş; mütebaki (geri kalan) ihtiyar, kadın, çocuk ve aceze (düşkünler) de ya Ermeni zulüm ve vahşetine kurban olmuş veyahut gerilerde sefaletle terk-i hayat (ölmüş) eylemiş idi.

    On Birinci Kolordu'dan gönderilen Ermeni mezalimi kaydedilecek, ikinci Şube henüz bulamadı. Üçüncü Ordu'nun müsveddesi Sadık Bey'dedir. Muhacirin Komisyonu'ndan (Göçmenler Komisyonu'ndan) alınacak liste de buraya geçecektir.

    İlan-ı harp zamanında Kafkas Cephesi'ndeki Osmanlı Ordusu'nun vaziyeti :

    Üçüncü Ordu nizam-ı harbine (kuruluşuna) dahil olan kıtaat; Dokuzuncu, On Birinci ve Bağdat’dan gelecek olan On Üçüncü Kolordularla Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkaları (Tümenleri) ve İkinci Nizamiye Süvari Fırkası ve teşkil olunacak Van ve Erzurum Jandarma Fırkaları'ndan ibaret olacak idi. Kısmen seferberlik?lerini ikmal eden bu kıtaat tamamen tahaşşüt (toplanma) mıntıkasına gelememişlerdi. Üçüncü Ordu nizam-ı harbine dahil olup yukarıda beyan olunan kıtaat, merbut bir nu?maralı krokide gösterildiği veçhile kısmen yürüyüşte ve kısmen de Erzurum ve civarında idi.

    İlan-ı harbten on gün evvel Ordu, Başkumandanlık Vekâleti'nden aldığı emir üze?rine tahaşşüt mıntıkalarına gelmekte olan kıtaata kışı geçirmek üzere ikamet mıntıkaları tahsis etmiş ve vürud eden (gelen) kıtaat da ikamet mıntıkalarına (konuş bölgelerine) ha?reket etmiş idi. Buna nazaran hükümetin karar-ı siyasisi henüz meşkûk (şüpheli) idi. Bir kış harbine girmek istemediği Üçüncü Ordu'ca anlaşılmış ve hudut civarında bulunup hicret (göç) etmek isteyen İslam köylerini mahallerine ve me'valarına (evlerine) avdete icbar eylemiş idi (geri dönüşe zorlamıştı).

    Mesaib-i harbiyeyi (harbin musibetlerini) Türk arazisine nakletmek üzere yukarıda dehşet verici olan Rus hareketi esnasında Üçüncü Ordu zikr ve beyan olunduğu vaziyet?te idi. Binaenaleyh Ruslar ilk hamlede Hasankale önlerine gelmeye muvaffak oldular. Bu vaziyette Üçüncü Ordu tecemmü-ü sevkülceyşini (stratejik toplanmasını) ikmal edinceye kadar Erzurum Kalesi'nden istifade etmek üzere hudut civarındaki kıtaatını geriye çeki?yor ve Erzurum önünde Höyükler Hattı'nda mukavemete karar veriyor. Fakat ileriye sür?düğü ikinci Nizamiye Süvari Fırkası'nın dört gün mukavemeti ve geriden hiçbir Rus ko?lunun ilerleyememesi ve keşfiyat neticesi Ermeni çetelerinden ve bir Plaston Livasiyle Kazak Süvari Fırkası'ndan ibaret olan Rus kuvvetleri karşısında Üçüncü Ordu aksam-ı külliyesiyle (bütünüyle) ilerlemeye karar veriyor. Ve bu suretle ilerleyen Türk kuvvetleri tesadüf ettiği Rus kuvasını (kuvvetlerini) tepeleyerek "Zivin" mevzi-i müstahzarı (hazır?lanmış mevzii) önünde tevakkufa (durmaya) mecbur oluyor.


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903

    Bu zamana kadar Türk Ordusu'ndaki Ermeni zabit (subay), doktor ve efradının ve gerideki Ermeni milletinin tavır ve hareketine gelelim :

    Erzurum şarkına kadar ilerleyen Ermeni çeteleri bilumum Ermeni köylerini ma aile (aileleriyle birlikte) Rusya'ya naklederek eli silah tutanlarını kendilerine iltihak ettirdi. Ve geri çekilirken yukarıda ber tafsil zikr ve beyan olunduğu veçhile (ayrıntılarıyla anla?tıldığı üzere) islam köylerini yakarak, yıkarak, ahalisini katlederek imha ediyorlardı. Türk Ordusu'ndaki Ermeni efradı (erleri) her fırsattan istifade ederek silahlariyle Rus Ordusu'na firar ediyordu. Zabitleri (subayları) ve doktorları da birçok malûmatla Rus Ordusu'na iltihakları görülüyordu. Ve muharebenin en buhranlı zamanlarında cephane, batarya ve ihtiyat mevaziinin (yedek mevzilerinin) işaretle düşmana irae edildiği (göste?rildiği) defaatla görülüyordu. Bu cümleden olarak Pazacur mevziinde Gümüşhaneli Ohannes oğlu Kirkor'un işaret ettiği görülmesi üzerine divan-ı harbe tevdiinde (verildi?ğinde) cürmünü bila tereddüt itiraf ediyordu. Bazı Ermeni efradının da muharebenin en şiddetli zamanlarında Türk efradını firara teşvik ve bu sebepten avcı hatlarının bozul?dukları ekseriyetle görülüyor idi. Dahilde bulunan Ermeniler ise yaralı olarak gerilere sevk edilmekte olan münferit efradı katiden çekinmiyorlardı. Ve başkaca olarak Rus Ordusu'ndaki Ermenilerle mütemadiyen muhabere ettikleri ve ordumuzun vaziyet ve kuvvetinden daimi surette Rusları haberdar etmek ve kendilerinin ahzedecekleri (alacak?ları) vaziyeti takrir ve tayin etmek üzere casuslukta bulunuyorlardı. Bu gibi şifreli muha?berat casuslar üzerinde defaatla elde ediliyordu. Ezcümle hem Türk Ordusu'nun kuvvet ve vaziyetinden haber almak ve hem de Rusların Memalik-i Osmaniye dahilindeki Erme?nilere silah ve cephane göndermekte olduklarına delil olmak üzere elde edilen vesaikin (belgelerin) birkaçını burada zikretmek faideden hali (boş, uzak) değildir :

    Van'a gelmekte iken yakalanan ". . . " namındaki şahsın ceketi astarı içine dikil?miş bir bez parçasının üzerine Ermenice Van Taşnak Komitesi'ne yazılmış bir mektubun aynen tercümesi :

    Sevgililerimiz "Bu tabir alelumum komiteciler arasında bir hitaptır"

    Mektubunuz zamanında alındı. Bizce ve sizce malum olan mal, arzu ettiğiniz tarik?le (yolla) size doğru yola çıkarıldı "Silah, cephane, bomba murat ediyor." Şimdi tehli?kesiz surette size mal göndermek güçtür. Yollar tutulmuş olduğu halde esasen hudutlar?da müsademat (çarpışmalar) başlamıştır. Görünüşe nazaran bize doğru gelen harekâtta buna iştirak etmiş olacaktır. Şekyager "dayı", "Firar edip Bursa'da bulunan rüesanın nam-ı müstearıdır" (takma adıdır) tamamiyle o fikri beslemiyor. Çünkü siz takdir etmiş veyahut işitmişsinizdir. O etrafımıza büyük mikyasta gayrı müteharrik (hareket edeme?yen) şeyler yerleştirmiştir. Hem bizim için, hem kendisi için, aynı suretle zi-hayat (can-!ı) kuvvetler ve müteharrik (hareket eden) şeylerin vürudü (gelmesi) da devam ediyor.
    __________________


  10. #10
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    600
    @Watan

    Standart

    3 — Yumra Nahiyesi'nin Izaksa Karyesi'nden Ekşi oğlu Strak, veled-i Aralik'in kumandası altındaki yirmi beş kişilik çete ile Hodicor mıntıkasında tenha yerlerde tesa?düf ettikleri islamları katlettikten sonra S Teşrinievvel 330 (18 Ekim 1914)'da Trabzon' dan Erzurum'a gelmekte olan postaya Gümüşhane civarında taarruz ederek, sürücüyü kati ve postayı gasbla savuştuğu ve takibat neticesinde avenesinden (yardımcılarından) birkaç kişi elde edilerek, divan-ı harbe tevdi edildiği ve bunların yukarıda zikredilen Oltu'ya gelen çete efradından oldukları tebeyyün ediyor (belli oluyor).

    4 — "Hehas", "Kötek", "Mecingerd", "Pasin Kara Kilisesi", "Gürcü Bulak" ve daha cenubundaki hudut karakollarımızın karşısında bulunan Rus postaları yerine Erme?ni çete devriyelerinin kaim oldukları görülüyor ve Pasin Kara Kilisesi Hudut Taburu'ndan silahı ile firar eden Malatyalı Keğork'un yirmi atlı ile Gürcü Bulak cihetinden yap?tığı baskın ve Kötek Hudut Taburu'na Karaurgan cihetinden Ermeni çetelerinin yapmak istediği taarruz ve eczacı Rupen ile Bayezidli Sürpen'in "Moson" civarından beş yür mevcutları ile yaptıkları baskınlar Rus ve Osmanlı ihtilafatınm (anlaşmazlıklarının) bir an evvel hudusunu (meydana gelmesini) temin ve Rus Ordusu'nun piştarını (öncüsünü) teşkil edecekleri anlaşılmış idi.

    5 - Kıtaatta bulunan ve hasseten hudut taburlarında ve hududa civar (yakın) bu?lunan kıtaattaki Ermeni efradından bir kısmının silahlariyle firar ettikleri ve Rusya'ya geçtikleri tahakkuk ediyor.

    6 - Köylere tebdil-i hava (hava değişimi) suretiyle giden veyahut münferit suretle (tek olarak) yakalanan Müslüman askerlerinin Ermeni köyleri civarlarında katledildikleri görülüyor. Ve hatta Lazistan ve Havalisi Kumandanlığına merbut (bağlı) Mantelli Batar-


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903


    yası Mülazım-ı evveli Sabri Efendi'nin "Hosmasa" Karyesi'nde ikamet etmekte olduğu hane sahibi Ermeni Bedros tarafından suret-i feciada (korkunç şekilde) parçalanarak evin bahçesine gömüldüğü ve bir hafta sonra meydana çıkması üzerine Bedros'un derdes?ti (yakalanması) için giden jandarmalara istimal-i silahla, yakalanacağı anlaşılır anlaşıl?maz intihar ettiği tahakkuk ediyor. Bu suretle rüfeka-yı melaneti (suç ortakları) meyda?na çıkamıyor.

    Bu ve buna mümasil (benzeyen) birçok vekayi-i münferide (tek tuk olaylar) taad?düt ve tekessür (çoğalıp artıyor) ediyor.

    Yukarıdan beri tadad edilegelen (sayılan) ihzarat ve tertibattan (hazırlık ve düzen?den) dahilde büyük bir hareket-i ihtilaliyenin (ihtilal hareketinin) hazırlanmakta olduğu Üçüncü Ordu'ca anlaşılmış idi. Esasen tertibat-ı ihtilaliyenin uzun zamandan beri lazım gelen mahallerde ihzar edildiği (hazırlandığı) ve muktezi esliha (gerekli silahlar), mevadd-ı nariye (ateşli maddeler) ve infilakiyenin (patlayıcının) idhar edilmekte (depo?lanmakta) olduğu cereyan-ı halden istidlal ediliyordu (kanıtlarla anlaşılıyordu). Aşağıda sırası geldikçe zikredileceği veçhile vilayat-ı şarkiyede (doğu illerinde) başlıca ihtilal merakizi (merkezleri); "Van", "Bitlis", "Erzurum", "Karahisar", ve ikinci derecede ol?mak üzere "Sivas", "Kayseri", "Diyarbekir" intihap (seçilmiş) ve buralarda müfettiş-i umumiler, harp kumandanları, çete reisleri tayin ve tesbit edildiği ve seferberlik ilanında bütün Taşnak şuabatına (şubelerine), on üç yaşına kadar olan erkeklerin komiteye aza (üye) kayıt ve teslih edilmeleri emir ve tebliğ olunduğu Sivas vakayii akabinde (olayları sonrasında) Ermenilerin divan-ı harbdeki ikrarlarından (itiraflarından) anlaşılmış idi.

    Merkez-i ihtilal olan mevaki (yerler) tetkik edilecek olursa menzil hututunun (ik?mal hatlarının) geçmekte olduğu başlıca nukatın (noktaların) intihap edilmiş olduğu gö?rülür. Esasen Hükümet-i Osmaniye ilan-ı seferberide (seferberlik ilanında) jandarma kuv?vetinin büyük bir kısmını seyyar orduya almış, Kürt menatıkı (bölgeleri) ikinci sınıf jan?darmalara terk etmiş idi. Vuku bulacak ihtilal, ordudan bir kısım kuvvetin Kürtlere sev?kini istilzam edecek ( gerektirecek) ve hatta denilebilir ki orduyu elim bir vaziyete soka?cak idi.

    Vaktaki Rusya ile ihtilafat (anlaşmazlıklar) başgösterdi ve Rus Ordusu'ndan bir kısım kuvvetin hududu tecavüz ettiği görüldü. Rus Ordusu'ndan bir Plaston Livasiyle (Tugayı ile) Birinci Kazak Süvari Fırkası'nı ve bunların ilerisinde ve Oltu, Sarıkamış, Kağızman mıntıkalarında teşekkül eden Ermeni çetelerinin yanına makinelitüfek, top terfik ederek (katarak) id, Kötek, Pasih Kara Kilisesi, Bayezid istikametlerinde sürdü. Bu Çeteler geçtikleri islam köyleri emvalini (mallarını) nehib ve garet (çapul ve yağma), be?şikteki çocuğuna varıncaya kadar kati ve imha ederek ilerliyorlardı, irtikap ettikleri fecaat ve fazahatı (yaptıkları yürekler acısı edepsizlik ve alçaklığı) işiten gerilerdeki köy-
    Belge No : 1903

    ler kadın ve çocukları hanelerini haliyle terk ederek gerilere firar ediyorlardı. Az zaman zarfında Erzurum, Bitlis, Van birer merkez-i sefalet oldu. Esasen bu köylerdeki İslam ahalinin gençleri silah altına gelmiş; mütebaki (geri kalan) ihtiyar, kadın, çocuk ve aceze (düşkünler) de ya Ermeni zulüm ve vahşetine kurban olmuş veyahut gerilerde sefaletle terk-i hayat (ölmüş) eylemiş idi.

    On Birinci Kolordu'dan gönderilen Ermeni mezalimi kaydedilecek, ikinci Şube henüz bulamadı. Üçüncü Ordu'nun müsveddesi Sadık Bey'dedir. Muhacirin Komisyonu'ndan (Göçmenler Komisyonu'ndan) alınacak liste de buraya geçecektir.

    İlan-ı harp zamanında Kafkas Cephesi'ndeki Osmanlı Ordusu'nun vaziyeti :

    Üçüncü Ordu nizam-ı harbine (kuruluşuna) dahil olan kıtaat; Dokuzuncu, On Birinci ve Bağdat’dan gelecek olan On Üçüncü Kolordularla Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkaları (Tümenleri) ve İkinci Nizamiye Süvari Fırkası ve teşkil olunacak Van ve Erzurum Jandarma Fırkaları'ndan ibaret olacak idi. Kısmen seferberlik?lerini ikmal eden bu kıtaat tamamen tahaşşüt (toplanma) mıntıkasına gelememişlerdi. Üçüncü Ordu nizam-ı harbine dahil olup yukarıda beyan olunan kıtaat, merbut bir nu?maralı krokide gösterildiği veçhile kısmen yürüyüşte ve kısmen de Erzurum ve civarında idi.

    İlan-ı harbten on gün evvel Ordu, Başkumandanlık Vekâleti'nden aldığı emir üze?rine tahaşşüt mıntıkalarına gelmekte olan kıtaata kışı geçirmek üzere ikamet mıntıkaları tahsis etmiş ve vürud eden (gelen) kıtaat da ikamet mıntıkalarına (konuş bölgelerine) ha?reket etmiş idi. Buna nazaran hükümetin karar-ı siyasisi henüz meşkûk (şüpheli) idi. Bir kış harbine girmek istemediği Üçüncü Ordu'ca anlaşılmış ve hudut civarında bulunup hicret (göç) etmek isteyen İslam köylerini mahallerine ve me'valarına (evlerine) avdete icbar eylemiş idi (geri dönüşe zorlamıştı).

    Mesaib-i harbiyeyi (harbin musibetlerini) Türk arazisine nakletmek üzere yukarıda dehşet verici olan Rus hareketi esnasında Üçüncü Ordu zikr ve beyan olunduğu vaziyet?te idi. Binaenaleyh Ruslar ilk hamlede Hasankale önlerine gelmeye muvaffak oldular. Bu vaziyette Üçüncü Ordu tecemmü-ü sevkülceyşini (stratejik toplanmasını) ikmal edinceye kadar Erzurum Kalesi'nden istifade etmek üzere hudut civarındaki kıtaatını geriye çeki?yor ve Erzurum önünde Höyükler Hattı'nda mukavemete karar veriyor. Fakat ileriye sür?düğü ikinci Nizamiye Süvari Fırkası'nın dört gün mukavemeti ve geriden hiçbir Rus ko?lunun ilerleyememesi ve keşfiyat neticesi Ermeni çetelerinden ve bir Plaston Livasiyle Kazak Süvari Fırkası'ndan ibaret olan Rus kuvvetleri karşısında Üçüncü Ordu aksam-ı külliyesiyle (bütünüyle) ilerlemeye karar veriyor. Ve bu suretle ilerleyen Türk kuvvetleri tesadüf ettiği Rus kuvasını (kuvvetlerini) tepeleyerek "Zivin" mevzi-i müstahzarı (hazır?lanmış mevzii) önünde tevakkufa (durmaya) mecbur oluyor.


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI
    Belge No : 1903

    Bu zamana kadar Türk Ordusu'ndaki Ermeni zabit (subay), doktor ve efradının ve gerideki Ermeni milletinin tavır ve hareketine gelelim :

    Erzurum şarkına kadar ilerleyen Ermeni çeteleri bilumum Ermeni köylerini ma aile (aileleriyle birlikte) Rusya'ya naklederek eli silah tutanlarını kendilerine iltihak ettirdi. Ve geri çekilirken yukarıda ber tafsil zikr ve beyan olunduğu veçhile (ayrıntılarıyla anla?tıldığı üzere) islam köylerini yakarak, yıkarak, ahalisini katlederek imha ediyorlardı. Türk Ordusu'ndaki Ermeni efradı (erleri) her fırsattan istifade ederek silahlariyle Rus Ordusu'na firar ediyordu. Zabitleri (subayları) ve doktorları da birçok malûmatla Rus Ordusu'na iltihakları görülüyordu. Ve muharebenin en buhranlı zamanlarında cephane, batarya ve ihtiyat mevaziinin (yedek mevzilerinin) işaretle düşmana irae edildiği (göste?rildiği) defaatla görülüyordu. Bu cümleden olarak Pazacur mevziinde Gümüşhaneli Ohannes oğlu Kirkor'un işaret ettiği görülmesi üzerine divan-ı harbe tevdiinde (verildi?ğinde) cürmünü bila tereddüt itiraf ediyordu. Bazı Ermeni efradının da muharebenin en şiddetli zamanlarında Türk efradını firara teşvik ve bu sebepten avcı hatlarının bozul?dukları ekseriyetle görülüyor idi. Dahilde bulunan Ermeniler ise yaralı olarak gerilere sevk edilmekte olan münferit efradı katiden çekinmiyorlardı. Ve başkaca olarak Rus Ordusu'ndaki Ermenilerle mütemadiyen muhabere ettikleri ve ordumuzun vaziyet ve kuvvetinden daimi surette Rusları haberdar etmek ve kendilerinin ahzedecekleri (alacak?ları) vaziyeti takrir ve tayin etmek üzere casuslukta bulunuyorlardı. Bu gibi şifreli muha?berat casuslar üzerinde defaatla elde ediliyordu. Ezcümle hem Türk Ordusu'nun kuvvet ve vaziyetinden haber almak ve hem de Rusların Memalik-i Osmaniye dahilindeki Erme?nilere silah ve cephane göndermekte olduklarına delil olmak üzere elde edilen vesaikin (belgelerin) birkaçını burada zikretmek faideden hali (boş, uzak) değildir :

    Van'a gelmekte iken yakalanan ". . . " namındaki şahsın ceketi astarı içine dikil?miş bir bez parçasının üzerine Ermenice Van Taşnak Komitesi'ne yazılmış bir mektubun aynen tercümesi :

    Sevgililerimiz "Bu tabir alelumum komiteciler arasında bir hitaptır"

    Mektubunuz zamanında alındı. Bizce ve sizce malum olan mal, arzu ettiğiniz tarik?le (yolla) size doğru yola çıkarıldı "Silah, cephane, bomba murat ediyor." Şimdi tehli?kesiz surette size mal göndermek güçtür. Yollar tutulmuş olduğu halde esasen hudutlar?da müsademat (çarpışmalar) başlamıştır. Görünüşe nazaran bize doğru gelen harekâtta buna iştirak etmiş olacaktır. Şekyager "dayı", "Firar edip Bursa'da bulunan rüesanın nam-ı müstearıdır" (takma adıdır) tamamiyle o fikri beslemiyor. Çünkü siz takdir etmiş veyahut işitmişsinizdir. O etrafımıza büyük mikyasta gayrı müteharrik (hareket edeme?yen) şeyler yerleştirmiştir. Hem bizim için, hem kendisi için, aynı suretle zi-hayat (can-!ı) kuvvetler ve müteharrik (hareket eden) şeylerin vürudü (gelmesi) da devam ediyor.


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903
    Biz burada eşya arasında boğuluyoruz. Siz de orada ihtiyaç içerisindesiniz. Bu zaten tahammül olunamayacak vaziyettir. .. Derviş'in ölümü hepimize tesir etti. Eğer bizimki size serian (hızla) yetişmez ise saimizi (habercimizi) çabuk yola çıkarınız. Harekette olan kuvvetleri, ordunun "asker" cins ve numaraları hakkında yazınız. "Türk Ordusu'ndan malumat talep ediyor."

    Arkadaşça selamlarla Miharyan

    Bize yazı yazmak için mürekkep gönderiniz... Zaten göndermiştiniz. M. "Komiteler aralarında bunun bir şifre olduğu muhakkaktır. Çünkü Rusya'da mürekkebe ihti?yaç yoktur."

    Diğer vesika :

    Mektupla haber aldık ki arkadaş Mihak "Sinom"un "10" askerleriyle gelmiş ve bi?zim köye gelmek istiyormuş. Hem asker toplamak ve hem de bizi taharri etmek maksadiyle takip ediyormuş. Biz boş yere elimizle evlerimize ateş vermeye muktedir değiliz. Ve çocuklarımızın emri altına girmek istemeyiz. Bize yardım için mademki sizin de müs?tahzar (hazır) kuvvetiniz yoktur, o halde biz cephanemizi köyde saklamalıyız, yahut siz de geliniz dağa çıkalım. Eğer etrafımızda çalışmak için yörük ve Rum varsa Revine de haber ver. Muavenete (yardıma) gelsin. Eğer olmazsa aksi takdirde bizim hükümete karşı duracak kuvvetimiz yok. Divanelik etmeyelim. Mart 1915

    İmza : Heyet-i merkeziye

    Bu vesaikten (belgeden) dahildeki Ermenilerin humma alud (ateşli surette) bir faaliyetle çalışmakta oldukları tahakkuk etmekte idi. Sarıkamış Muharebesi'ne kadar bu suretle Ruslara hizmette ve kendilerini teçhizde ve gerilerde her türlü müşkilatı ikaa (yapmaya) çalışıyorlardı. Türk Ordusu'nun kuvvetli olduğunu ve her tarafta Rusların hudut şarkına atıldıklarını da görüyorlardı. "Buraya Gevaş ihtilali forması girecektir.”

    Binaenaleyh umumi bir kıyama (ayaklanmaya) cesaret edilmiyorlardı. Sarıkamış Muharebesi'nde mağlup olarak, iki numaralı krokide gösterildiği mevzie çekilen Türk Ordusu yüz otuz binden yirmi bin raddesine inmiş idi. Ordu'da başgösteren tifüs, baki-yetüssüyufu (arta kalanları) büsbütün imha ediyordu. Maa-haza (böyle iken) Ruslar da aynı akıbete uğramıştı. Rus mukabil taarruzu durmuş, her iki taraf orduların ikmaliyle uğraşıyordu


    --------------------------------------------------------------------------------

    Belge No : 1903
    İşte bu sıralarda her tarafta Ermeni harekât-ı ihtilaliyesinin başlamak üzere oldu?ğu haberleri alınıyordu. Bundan maada komitecilerin maiyyetleriyle hududu geçerek, Van'a ve Bitlis'e dağıldıkları ve islam köyleri arasında münferit bulunan Ermeni köyleri ahalisinin, toplu bulunan Ermeni köylerine hafiyyen (gizlice) taşındıkları ve bu tahliye edilen (boşaltılan) köylerde ancak ihtiyar ve malûllerin (sakatların) beray-i muhafaza (gizlenmek için) bırakıldıkları malûmatı alınıyordu.

    Nihayet ilk harekât-ı ihtilaliye "Bitlis" Vilayeti'nde başgösterdi. "Bitlis" Vilayeti'nde komitelerin en muntazam ve kuvvetli teşkilatı "Muş"ta ve Van'a hem hudut olan "Hizan" Kazası'nın "Karkar" havalisinde idi. Gerek "Muş"ta ve gerekse "Hizan"da, on beş gün zarfında müteaddit mahallerde kıyam, asker ve jandarmaların itlafına (öldürül?mesine) başlanıldı.

    Şöyleki :

    27 Kânunusani 330 (9 Şubat 1915)'da Hizan Kazası'nın Karkar Nahiyesi'ne tabi "Ahkis" cihetindeki "Sekûr" Karyesi'ne (köyüne) gönderilen iki jandarmaya artık tekâ-lif-i hükümete (hükümetin isteklerine) itaat etmeyeceklerini ve bir daha gelmemelerini söyleyerek jandarmaları kovarlar. Bunun üzerine sekiz jandarmadan ibaret gönderilen müfreze köye duhuliyle (girmesiyle) dahilde tahassun eden (tahkim edilmiş yerlere çeki?len) komitenin şedit ateşi karşısında altısının şehit ve diğer ikisinin firara muvaffak-olduğu haberi alınıyor. Ve ayrıca Korsor Karyesi'ne gönderilen iki jandarmadan da malûmat alınamıyor. "Korsor", "Sekûr" ve "Arşin" Karyeleri'nde de külliyetli Ermeni çetelerinin toplanarak civar islam köylerine taarruza başladıkları ve pek ziyade fecayi ve mezalim ika etmekte oldukları (yaptıkları) haberi geliyor. "Karkar" havalisindeki bir kısım çete kuvvetinin de merkez-i kaza olan "Hizan"a hücum ederek orayı zabta çalışı?yor.

    İhtilal bu havalide kesb-i tevessü ederek (genişleyerek) Hizan'ı zabta gelen Ermeni çeteleri merkez-i kazada bulunan jandarma ve ahali-i müsellehanın (silahlı ahalinin) mu?kavemeti karşısında tevakkufa (durmaya) mecbur oluyor.

    Bitlis'ten Jandarma Alayı Kumandanı kumandasında kuvvetli bir müfreze tahrik edildiği (yola çıkarıldığı) gibi Van Vilayeti de haberdar edilerek, Gevaş'tan ve ayrıca Van'dan da bir müfreze sevk olundu. Gevaş'tan Hizan istikametine gelen müfreze Gevaş yolunun çeteler tarafından tutulmuş olması hasebiyle icra edilen müsademede (yapılan Çatışmada) jandarmalardan altısının şehit ve birinin mecruh (yaralı) olduğu anlaşılıyor. Müfreze takviye alarak ilerliyor. Van'dan ve Bitlis'ten sevk edilen müfrezeler de "Kapan yolu", "Arnis" Karyeleri'ni işgal, Hizan'ı muhasaradan (kuşatmadan) kurtarıyor. Ve müfrezeler taarruzunu Ahkis'e tevcih ediyor, iki gün müsademeden sonra "Ahkis" ve Bigeri" Karyeleri işgal olunuyorsa da usat (asiler) firara muvaffak oluyor.


    --------------------------------------------------------------------------------

    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903

    4 Şubat 30 (17 Şubat 19l5)'da müfrezeler "Tasu" Karyesi'nde tecemmu (topla?nıp) ve tehditkâr bir vaziyet alan usata tevcih ediyor (yöneliyor). Bir gün şedit bir muka?vemetten sonra mezkûr (adı geçen) karye de zaptediliyor. Badehu (ondan sonra) "Kor-su", "Sigor" Karyeleri iki günlük muharebeden sonra işgal olunuyor. Buralarda pek çok Rus şapkası, Rus teçhizatı.bulunuyor. Ve buralar müstahkem bir sahra mevzii haline sokulmuş olduğu görülüyor. Vaka iptidasında (başlangıcında) "Sigor" Karyesi'nde şehit edilen jandarmaların gözleri oyulmuş, ciğerleri çıkarılmış, kafaları ezilmiş olduğu halde taşlar arasında bulunuyor. "Viris" Karyesi'nin esna-yi işgalinde Vanlı Komite Reisi İşhan'ın damgalı kısrağı elde ediliyor. Maktulin meyanmda (öldürülenler arasında) Van’ın Hurunis Karyesi'nden Keşiş'in oğlu olup Van havalisinde pek çok şöhret alan Komite Reisi Vahan ile Sekûr Karyeli Kalon'un cesetleri görülüyor. Vahan'ın maktulin arasında bulunuşu, merkumun (adı geçenin) Van'dan suret-i mahsusada (özel olarak) gönderildi?ği anlaşılmış idi. ihtilalin buralarda şu suretle başlaması akebinde Muş ova köylerinde de ateş-i isyan (ayaklanma ateşi) zuhura geldi. 28 Kânunusani 30 (10 Şubat 1915)'da yani Hizan vakasından bir gün sonra Muş merkez kazasına merbut Serunek Karyesi civa?rından geçmekte olan müfreze ani ateşe maruz kalarak yoluna devam edemedi ve müsa?demeye tutuştu. Müfrezeden hayvan ve insan telef oldu. Muş'tan üç zabit kumandasında gönderilen müfrezeler müsademeye yetişerek komiteyi abluka etti. Netice-i müsademede komite efradından dokuzunu meyyiten (ölü olarak) elde etti. Diğerleri abluka hattını yararak firara muvaffak oldu. Aynı günde "Akaan" Nahiyesi'nin "Kümes" Karyesi'nde bulunan nahiye müdürü ile jandarma müfrezesinin bulunduğu hane komite tarafından abluka edilerek sekiz saat müsademe edildi. Ve müdürün maiyyetinde bulunan dokuz jandarmayı bir suret-i feciada (korkunç bir şekilde) şehit ve hane, komite tarafından ateşlendi. Müdür ve maiyyetindeki bir nefer yangın alevleri içinde gece karanlığında fira?ra muvaffak oldu. Hadise faillerinin derdest ve tedibi (yakalanma ve cezalandırılması) için Muş Depo Alayı 'ndan gönderilen müfrezeler, komitelerle iki gün yaptığı müsademe de komite efradının firarı ile neticelenerek, bir muvaffakiyet elde edemedi. "Kümes" Vakası günü "Muş" Taşnak Komitesi Murahhası "Rupen" He Muş Taşnak Komitesi Rüesasından Esro'nun bulunması ve bilahare sevk edilen müfrezelerle komitelerin müsa?demesi esnasında komite efradının bu iki şahıs tarafından sevk ve idare olunması hususu?nun tahakkuk etmesi ihtilalin mahiyet-i hakikiyesi (hakiki içyüzü) hakkında bir fikir vermiş idi. Zaten Rupen ile Esro'nun bu vakadan sonra Muş'a gelmeyerek, çeteleriyle etrafa saldırmaya ve hükümeti tehdit etmeye başladılar. Kümes ve Seronik vakaları faille?rinin Muş'a tabi "Arak" Manastırı'na tahassun ettikleri (gizlendikleri) hükümetçe haber alınarak, 12 Şubat 330 (25 Şubat 1915)'da Mülazım (Teğmen) Ahmet Efendi kumanda?sında bir müfreze sevk edildi. Müfrezenin manastıra takarrübü (yaklaşması) sırasında müfreze yandan ve ileriden ani ve şedit bir ateş içerisinde kaldı. Müfreze Kumandanı Ahmet Efendi ile müfrezeden dört neferin şehit ve mütebaki (kalan) müfreze efradının akşama kadar müsademeye devamla gece karanlığında çekilmesiyle neticelendi. Bu müf-


    --------------------------------------------------------------------------------


    ERMENİ KOMİTACILARININ KARARLARI

    Belge No : 1903
    rezeyi takviye etmek üzere 14 Şubat 330 (27 Şubat 191 S)'da Muş Depo Alayı 'ndan ikinci kuvvetli bir müfreze gönderildiyse de komite efradının firar etmiş ve manastırın tahliye edilmiş (boşaltılmış) olduğunu gördü. Fakat komiteye ilticagâh (sığınacak yer) olan bu manastırı daimi işgal altında bulundurdu.

    Yine 13 Şubat 330 (26 Şubat 1915)'da Muş'tan "Sason" a giden dört jandarma neferi "Keliközan" civarında ve dere kenarında yemek yemekte iken "Keliközan" ahali?sinin taarruzuna duçar olarak, baltalarla parçalanmış ve cesetleri bir saat mesafeye nakledilerek gömülmüş idi. Bu jandarmaların birdenbire ortadan kaybolmaları, komite tarafından imha edildiği anlaşılmış idi. Tahkikatın o nokta-i nazardan (bakış açısından) devamı cihetine gidilerek, "Keliközan" civarında ve dere kenarında fecaatin (acıklı halin) icra edildiği mahalde bazı emareler (ipuçları) görülmüş, bu suretle hükümet takibatını Keliközan'a nakleylemiş idi. Netice-i tahkikatta (araştırma sonunda) failleri (yapanlar) meydana çıkarılarak, derdest (yakalanmış) ve divan-ı harbe tevdi edildi (askeri mahke?meye verildi). Failler vakayı bütün fecaatiyle divan-ı harp huzurunda itiraftan çekinme?diler. Artık bu gibi hadisat (olaylar) yekdiğerini takip ve vely ediyordu (izliyordu). Hü?kümet ise tahaddüs eden (ortaya çıkan) isyanın, anında ve mahallinde kemal-i şiddetle bastırması komitecileri şaşırtmış ve Bitlis Vilayeti'nin her tarafında Ermenileri nisbeten sükûnete rücû ettirmiş (döndürmüş), nüfuz-u hükümetin, komite nüfuzundan daha mües?sir (etkin) olduğunu Bitlis Ermenilerine tanıttırmış idi. Hükümete istimal-i silah etme?yen (silah kullanmayan) Ermenilerin mal ve canlarının zarardan siyaneti (korunması) daha ziyade tesirini göstermiş, gerek Muş'ta ve gerekse Bitlis'te Taşnak olmayan Ermeni muteberanı (önde gelenleri) hadisatı alenen tel'in eylemişler (olayları açıkça lanetlemiş?ler) idi.

    Mebus Papasyan Muş'ta bulunuyor ve bu harekâtı merkezden idare ediyor idi. Hadisatın kendi nokta-i nazarına (bakış açısına) göre halledilememesi üzerine derhal hü?kümete gelerek, "Hizan", "Kümes", "Seronek", "Manastır" vakayiini ihdas edenlerin (olaylarını yapanların), birtakım asker firarisi cahil kimselerden olduğu; Kümes, Seronek hadisatı asker kaçaklarının hiyanetinden, Manastır Vakası ise firaren Manastır'a saklan?mış olan asker firarilerinin üzerine müfrezenin ani gitmesi, firarilerin havfını bais (kork?malarına neden) olmuş ve bu suretle müfrezeye silah istimal etmiş olduklarını ve Tasnak komitesinin tekevvün eden (meydana gelen) bu gibi hadisattan katiyen medhali (karış?ması) olmadığını iddia etmekte ve komitenin icab ederse hükümete muavenet (yardım) edeceğini teklif etmekte idi. Bu suretle bazı Ermeni firarilerinin hiyanetlerini^bahane ederek, komitenin medhaldar (ilgisi) olmadığını Muş Hükümeti'ne keyfiyeti arz eden Mebus Papasyan Efendi, hükümetin ani ve şedit olan icraatı karşısında bütün tertibat-ı ihtilalkâranesinin (ihtilalci düzenlerinin) meydana çıkacağından korkuyordu. Derhal istanbul'da Ermeni Patriği'ne hadisatı başka tarzda anlatmak üzere mektuplar gönderdi. Ve Ermeni Patriği şu suretle hükümete müracaat etti :


    --------------------------------------------------------------------------------


    "VAKT-İ SEFERDE İCRAAT-1 HÜKÜMETE KARŞI GELENLER İÇÜN

    CİHET-İ ASKERİYECE İTTİHAZ OLUNACAK TEDABİR HAKKINDA

    KANUN-1 MUVAKKAT


    Madde 1. Vak-ı seferde ordu ve kolordu ve fırka kumandanları ve bunların vekilleri ve müstakil mevki kumandanları ahali tarafından herhangi bir suretle evamir-i Hükümete ve müdafaa-ı memlekete ve muhafaza-ı asayişe müteallik icraat ve tertibata karşı muhalefet ve silahla tecavüz ve mukavemet görürlerse derakab (hemen) kuva-ı askeriye ile en şiddetli surette te'dibat yapmaya ve tecavüz ve mukaveti esasından imha etmeye me'zun ve mecburdurlar.

    Madde 2. Ordu ve müstakil kolordu ve fırka kumandanları icabat-ı askeriyeye mebni veya casusluk ve hıyanetlikleri hissettikleri kura (köyler) ve kasabat (kasabalar) ahalisini münferiden veya müctemi'an diğer mahallere sevk ve iskan ettirebilirler"

    Madde 3. İşbu kanun tarih-i neşrinden mu'teberdir.

    Madde 4. işbu kanun mer'iyyet-i ahkamına Başkumandanlık Vekili ve Harbiye Nazırı me'murdur.

    Meclis-i Umumi'nin içtima'ında kanuniyeti teklif olunmak üzere işbu laiha-ı kanuniyenin muvakkaten mevkı-ı mer'iyete vaz'ını ve kavanın-i Devlete ilavesini irade.

    Mehmed Reşad 13 Recep 1333-14 Mayıs 1331
    Sadrıazam
    Mehmed Said Başkumandanlık Vekili ve
    Harbiye Nazırı
    ALBERT JEAN AMATEAU'NUN CALIFORNIA NOTERİNE VERDİĞİ YEMİNLİ İFADESİ

    SVORN STATEMENT OF ALBERT J. AMATEAU


    On this eleventh day of October. In the year of 1989, there appeared before me, a notary public duly commissioned by the State of California, Albert J. Amateau, known to me. In my presence the said Albert J. Amateau duly took the required oath and affixed his signature to this Instrument as well as to every page of the attached Statement 'of Facts (nine, pages), declaring It to be an Integral part of his sworn statement
    ALBERT J. AMATEAU, residing at # 4I3 Oak Vista Drive, In the village of Oakaont, City of Santa Rosa, County of Sonoma In the State of California, being duly sworn, deposes that he has prepared and hereby submits the attached statement containing (a) facts, b) extracts from published and/or uttered communications which disprove the allegations of Armenians that their ethnic brethren suffered genocide by the government of the Ottoman Empire In 1915-1923.

    These facts are submitted to oppose approval of resolution S.J. 212, Introduced by the Honorable Robert Dole, Senator and Republican leader of the United States Senate, at the first session of the 10th Congress of the United Stages.

    The said resolution seeks to designate April 24, 1990, as the "National Day of Remembrance" of the 75th anniversary of the alleged Armenian genocide of 1915-1923 perpetrated by the government of the Ottoman Aspire.

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş