MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet. http://3.bp.blogspot.com/-4EIllRyN468/UV3cffwFTEI/AAAAAAAAq9o/fGliTbXMq4s/s1600/Bogazliyan-Kaymakami-Kemal-Bey.jpg “MİLLÎ ŞEHİT” Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

Bu konu 2478 kez görüntülendi 2 yorum aldı ...
MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY 2478 Reviews

    Konuyu değerlendir: MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 2478 kez incelendi.

  1. #1
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

    MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

    Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet.




    “MİLLÎ ŞEHİT” Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY


    Boğazlıyan Kaymakamı... Sirkeci Gümrük Müdürlüğü’nden emekli olan, Yunanistan Teselya Yenişehir eşrafından Arif Bey’in oğludur. İstanbul Kadıköy’de dünyaya gelmiştir. Hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesine Kaymakam olarak atanmıştır. Ermenilerin dış ülkelerden aldığı yardımlarla isyan ettikleri, Doğu Anadolu’daki köy ve kasabaları bastıkları, yağmaladıkları dönemde bu göreve gelmiştir.

    XIX.yüzyılın sonlarında Ermenilerin Hınçak Komitesi Yozgat’ta büyük faaliyet göstermiştir. Boğazlıyan’da propaganda yaparak Yozgat Mutasarrıfı Leon Efendi aracılığı ile İngilizlerle bağlantı kurup, İstanbul Hükümeti üzerinde baskı kurmaya çalışmışlardır. Bu arada Ermeni çeteleri Yozgat yöresinde soygunlara başlamıştır. Ermenilerin Anadolu’daki faaliyetlerinin artması üzerine Osmanlı Hükümeti Tehcir Kanununu çıkararak casusluk ve vatan hainliği yapan köy ve kasabaları boşaltmış ve diğer yerlere sevk etmiştir.

    Osmanlı Hükümeti’nin bu kanununu dinlemeyen Ermeniler 2 Eylül 1915’te Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesini ateşe vermişler, bölgeye gönderilen jandarmalarla çatışmışlardır. Bu olayların meydana geldiği sırada Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey İçişleri Bakanlığı’ndan gelen telgraf emri ile Ermenilerin 24 saat içerisinde bölgeden çıkarılarak Suriye’ye sevk edilmelerini uygulamak istemiştir. İstanbul Hükümeti İngilizlerin baskısı ile Boğazlıyan isyanına neden olanların cezalandırılmasını istemiştir. Boğazlıyan kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiası ile yargılanmıştır. Kurulan mahkemede Ermeni komiteciler çoğunlukta olduğu gibi İngiliz yüksek komiserliği de bir çok yalancı şahit çıkarmıştır. Bunun üzerine mahkemede sanık olan Kemal Bey ve avukatı Sadettin Ferit Bey tarihi bir savunma yapmıştır:

    “Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir. Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.”

    Kemal Bey’in bu sözlerinden sonra yalancı şahitler, olayları gerçekmiş gibi anlatarak Kemal Bey’i iftira etmişler.Buna karşılık Kemal Bey de: “Hepsi yalandır, uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim. Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok. Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim. Bu vahşeti kim yapar? Bu derece şem’i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. Esasen, birini ispat edemezler. Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiç bir şikayetçi gelmemiştir. İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum” demiştir.


    “Soysuzda yalan ve iftira sonsuzdur.”

    Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir. İstanbul’a getirilen Beyazıt’ta Bekirağa Bölüğü’nde hapsedilen Kemal Bey 8 Nisan 1919’da idama mahkum olmuş, ancak Padişah Sultan Vahdettin kararı imzalamamışsa da Şeyhülislam’ın fetvası ve İngilizlerin baskısı ile Kemal Bey İstanbul’a getirilerek, Beyazıt Meydanı’nda idam sehpasına çıkarılırken son sözü sorulduğunda; halka dönerek:

    “Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet” demiştir. Bunun üzerine halk “Kahrolsun böyle adalet” diye bağırmaya başlamıştır. Kemal Bey sözlerine devamla:

    “Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet...” demiştir.

    Kemal Bey’in idamı İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanmış, Kadıköy’de büyük bir cenaze töreni yapılmıştır.

    TBMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “Millî Şehit” olarak kabul etmiş ve
    Boğazlıyan’da bir mahalle ile bir okula “Millî Şehit” adı verilmiştir. Ayrıca her yıl ölüm tarihinde, anıtı dikilen Boğazlıyan’da anma günleri yapılmaktadır.

    O zamanki Türk devletinin çekirdeği olan Anadolu ve İstanbul’un yabancı kuvvetlerce işgal edilme girişimleri sırasında düşmanla işbirliği yaparak binlerce Türk’ü vahşice katleden ermeniler dönemin hükümetinin çıkarttığı bir kararname ile zorunlu göçe tabi tutulur. Bu göç sırasında hastalık ve kış şartlarından ötürü doğal ölümler de olur. Savaşın sonunda yaşanan işgal sürecinde İngiltere ve Fransa bu doğal ermeni ölümlerini ileri sürerek Osmanlı’dan diyet ister.

    İşte bu diyetin kurbanlarından biri de Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’dir. Kemal Bey türlü suçlamalarla Yozgat İstinaf Mahkemesinde yargılanır, ancak beraat eder. Bu beraat kararı üzerine işgal kuvvetleri dayatır ve ikinci bir yargılamayı kabul ettirir. Bu kez mahkeme İstanbul’da kurulur. Yargılamayı yapan Mahkemenin 8 üyesinden 4’ü azınlıklardan oluşturulur.

    Divan-ı Harp Reisi Mahmut Hayret Paşa, uzun yargılamadan sonra Kemal Bey’e, “Merak etme Kaymakamım suçsuzsan bu mahkeme onu ibra etmekle mükelleftir” der ve bunu dediğinin ertesi gün başkanlıktan alınır. Mahkemeye Mahmut Hayret Paşa’nın yerine kürt Mustafa atanır. Nemrut lâkaplı kürt Mustafa kendisiyle beraber bu düzmece divan-ı harp mahkemesi üyelerinden olan Kaymakam Fettah’la birlikte Cumhuriyet’in ilanı ile beraber vatan hainliği suçlamasıyla sınır dışı edildiler....


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

          Kategori: Türk Soykırımı

          Konuyu Baslatan: AyMaRaLCaN

          Cevaplar: 2

          Görüntüleme: 2478

    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  2. #2
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

    "Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum..."



    Edremit eski kaymakamı; sonra Kuvayı Milliyeci Köprülü Hamdi Bey'in de çocukları bizlere emanetti. Boğazlıyan eski kaymakamı Milli Şehidimiz Kemal Bey'in de çocukları bizlere emanetti. Milli Şehidimiz Kemal Bey'in bize emanet ettiği evladı Müşerref Gürenci dün İzmir'de toprağa verildi...

    Haberi Yeniçağ Gazetesi bugün manşetten verdi:

    "Yazıklar Olsun: Ermenilerin astırdığı Milli Şehidimiz Kemal Bey'in kızının cenaze törenine Ankara'dan katılan olmadı. Baba sevgisinden mahrum geçen, acı dolu 93 yıllık ömür... Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Yozgat Müftüsü Hulusi Efendi'nin yalancı şahitliğiyle idam edildiğinde 35 yaşındaydı. Biricik kızı Müşerref ise 4 yaşına henüz basmıştı... Tıpkı bugün olduğu gibi o günlerde de ortalık Ermenici kaynıyordu... Müşerref, işbirlikçi alçaklar yüzünden hayatının sonuna kadar baba sevgisinden mahrum kaldı...

    "Ermeni ve İngilizlerle işbirliği yapan mütarekeciler, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i soykırımı yalanıyla suçlayıp 10 Nisan 1919'da İstanbul Beyazıt Meydanı'nda astı. Kemal Bey, sandalyesini tekmelemeden önce şöyle haykırdı:"Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum..."

    "Alsancak'tan uğurlandı:İşte Kemal Bey'in emanetlerinden biri olan Müşerref Gürenci, önceki gün İzmir'de vefat etti. Son yolculuğuna Alsancak Hocazade Camisi'nden uğurlanan Gürenci'nin cenaze törenine katılanların gözleri, Ankara'dan beklenen yetkili zevatı aradı... Ama nafile, emanete sahip çıkmadılar.

    "Vefasızlığa isyan ettiler:Gürenci'nin tabutunu, İzmir Valisi Cahit Kıraç ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu omuzladı. "Milli Emanetimiz", eşi İhsan Gürenci'nin yanına defnedilmek üzere Bornova Mezarlığı'na götürülürken, vefasızlığa isyan eden vatandaşların ağladıkları görüldü...

    "1942 yılından beri İzmir'de yaşayan ve 94 yaşında hayatını kaybeden Gürenci, ömür boyu vatani hizmet tertibinden şeref aylığı alıyordu." (Yeniçağ 06.02.2008 Çarşamba)

    Haberin tamamını Yeniçağ Gazetesi'nin 06 Şubat 2008 tarihli nüshasından okuyabilirsiniz...

    Emanet!.. Türk'çede kutsallık duygusu veren bir kelime... "Emanete ihanet etmek" de ağırlığı olan bir deyim... Asil Türk Milleti emanetlere ihanet etmedi; etmeyecek!.. Kahramanlar bu yüzden evlatlarını asil Türk milletine emanet ederler... Bilirler ki bu ülkede emanete ihanet edilmez...

    Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehidimizin idam tarihi olan 10 Nisan 1919'dan 35 gün sonra; 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar İzmir'i işgal ederler. 16 Mayıs 1919'da da Atatürk; atalarımızın emaneti olan yurdumuzu kurtarmak için İstanbul'dan Samsun'a doğru Bandırma Vapuru ile hareket eder. Hiç şüpheniz olmasın ki Kemal Bey hayatta olsaydı o da Atatürk'ün yanında yer alırdı...

    Yurt kurtarıldı... Milli bir kalkınma seferberliği başlatıldı... Milli Şehidimiz Kemal Bey gibi kahramanların çocuklarına genç Cumhuriyet kol kanat gerdi... Emanetlere sahip çıkıldı...

    Bugün için acı duyacağımız çok şey var: Bankalarımız, stratejik kuruluşlarımız satıldı... Bu milletin buna rızalığı yoktur!.. Hangi partiye oy vermiş olursa olsunlar bu böyledir... Sokakta rastladığınız insanlarla bu konuyu konuşursanız, gerçeği göreceksiniz...

    Milli Şehidimiz Kemal Bey'in son sözleri ise şöyledir:"Allah şahidimdir ki, kimsenin öldürülmesi için emir vermedim. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet. Üç çocuğumu milletime emanet ediyorum. Allah vatanıma ve milletime zeval vermesin."

    Yabancılara yaranma çabaları dünyadaki hiçbir kişiye, yönetime ve millete asla yarar getirmemiştir. Aksine felaketleri getirmiştir. Bu felaketlerden milletlerin bazıları kurtulamamışlardır. Milletini bir felaketten kurtaran Atatürk; emanetini asil Türk milletine, özellikle de gençliğe emanet etmiştir. Bu emanete sonsuza kadar sahip çıkacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın...

    Yeniden kenetlenmek, çok okumak; iç çatışma ve çelişkileri bitirmek; birbirimizi daha çok sevmek ve bütün çabamız da milletimize güvenmek ve milletimize yaranmak olmalıdır...

    "Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum" diyen Milli Şehidimiz Kemal Bey ruhun şad olsun!..
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  3. #3
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: MİLLÎ ŞEHİT Boğazlıyan Kaymakamı KEMÂL BEY

    İdama götüren müftü hangi gazetecinin amcası




    Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Yozgat Müftüsü Hulusi Efendi'nin yalancı şahitliğiyle idam edildiğinde 35 yaşındaydı. Biricik kızı Müşerref ise 4 yaşına henüz basmıştı... Tıpkı bugün olduğu gibi o günlerde de ortalık Ermenici kaynıyordu... Müşerref, işbirlikçi alçaklar yüzünden hayatının sonuna kadar baba sevgisinden mahrum kaldı...

    "Ermeni ve İngilizlerle işbirliği yapan mütarekeciler, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i soykırımı yalanıyla suçlayıp 10 Nisan 1919'da İstanbul Beyazıt Meydanı'nda astı. Kemal Bey, sandalyesini tekmelemeden önce şöyle haykırdı:"Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum..."

    Milli şehidin idam cezası almasına, işgal kuvvetlerinin arzusuna binaen yalancı şahitlik yaparak katkı sunanlardan biri de
    Yozgat Müftüsü Hulusi Efendi. Peki bu Hulusi Efendi kim midir? Gazeteci-Yazar Taha Akyol’un özbe öz amcasıdır..

    Yabancılara yaranma çabaları dünyadaki hiçbir kişiye, yönetime ve millete asla yarar getirmemiştir. Aksine felaketleri getirmiştir. Bu felaketlerden milletlerin bazıları kurtulamamışlardır. Milletini bir felaketten kurtaran Atatürk; emanetini asil Türk milletine, özellikle de gençliğe emanet etmiştir. Bu emanete sonsuza kadar sahip çıkacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın...

    Yeniden kenetlenmek, çok okumak; iç çatışma ve çelişkileri bitirmek; birbirimizi daha çok sevmek ve bütün çabamız da milletimize güvenmek ve milletimize yaranmak olmalıdır..

    Tam bu noktada bir parantez açalım

    1) Taha Akyol’un oğlu Mustafa Akyol’un Soros vakıflarından burs ve proje çalışmaları için fon aldığını KİMSE YAZMAZ ÇİZMEZ

    2) Mustafa Akyol’un Dinlerarası Diyalog toplantısında Türklerin, Cumhuriyetle beraber Kürtleri ve inançlıları ezip, asimile ettiği ve onlara zulüm yaptığını söylediğini KİMSE YAZMAZ ÇİZMEZ

    Yani dün Hulusi Efendi ne ise bugün de Mustafa Akyol aynı konuma düşer mi dediniz? Böyle durumlarda soya çekim olur mu ya da genler ne kadar etkilidir onu ben bilemem. Uzmanları cevap vermelidir.Ve ayrıca Bülent Arınç, 1930'da gerçekleşen Menemen'de katliamının baş mimarı Derviş Mehmet'in öz be öz torunu. Derviş Mehmet, Girit'te Yunan ve İngiliz askerleri tarafından eğitildikten sonra, Berrani tarikatının başına geçmiştir ve Menemen'de genç subay Kubilay'ın başını kesen kişidir. Ayrıca bu katliamı gerçekleştiren ve daha sonra idam edilen 187 kişinin torunları bugün siyaset ve ekonomi dünyasında üst mertebelerdeler. Tüm bunlar

    VATAN HAİNİ AMERİKAN BESLEMESİ,SOROS BESLEMESİ YAĞDANLIK TİPLİ SATILMIŞ KÖPEKLER


    Kaynak...
    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş