Sevr’de Ermeni Meselesi Nasıl Sonuçlandı? Osmanlı toplumunda, Ermeni isyanlarının başladığı 1880’lerden beri geçen 130 yıla yakın süre içinde, Ermeni iddialarının ilk defa zirve yaptığı tarih 10 Ağustos 1920, yani Sevr Antlaşması’nın Osmanlı görevlileri tarafından kabul edildiği tarihtir. İlk defa zirve yapıldığı tarih deyişimizin bir nedeni, bu günlerde ikinci defa zirveye doğru ilerlenme yolunda, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin gösterdikleri çaba ve Ermenilere verdikleri

Bu konu 1409 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Sevr’de Ermeni Meselesi Nasıl Sonuçlandı? 1409 Reviews

    Konuyu değerlendir: Sevr’de Ermeni Meselesi Nasıl Sonuçlandı?

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1409 kez incelendi.

  1. #1
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Sevr’de Ermeni Meselesi Nasıl Sonuçlandı?

    Sevr’de Ermeni Meselesi Nasıl Sonuçlandı?



    Osmanlı toplumunda, Ermeni isyanlarının başladığı 1880’lerden beri geçen 130 yıla yakın süre içinde, Ermeni iddialarının ilk defa zirve yaptığı tarih 10 Ağustos 1920, yani Sevr Antlaşması’nın Osmanlı görevlileri tarafından kabul edildiği tarihtir. İlk defa zirve yapıldığı tarih deyişimizin bir nedeni, bu günlerde ikinci defa zirveye doğru ilerlenme yolunda, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin gösterdikleri çaba ve Ermenilere verdikleri destektir. Ocak 2001’de Fransa’nın 577 üyeli meclisinden sadece 51 milletvekilinin katıldığı, (şike gibi özel) bir oturumda kabul ettiği ve Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından apar topar imzalanıp yürürlüğe konarak başlatılan süreç ve 10 Ekim 2006 tarihinde yine Fransa Meclisi tarafından ve yine bir azınlık grup toplantısında alınan “Soykırımı tanımayanlara ağır cezalar öngören kanun”la başlayan dönem bu meselenin geleceği için çok önemlidir. Gerçi geçen yıllarda Fransız Anayasa Mahkemesi bu son kanunu reddetmişti; ama yine de AB üyeleri ve Hıristiyan Batı dünyasının tıpkı Kıbrıs Rum Kesimi’ne olduğu gibi Ermenilere de verdikleri sınırsız destek, bütün bunların yanında her yıl ABD’de tartışılan Soykırımı tanıma yasası ile ilgili gelişmeler; 2015 yılına doğru onları tarihlerindeki ikinci zirveye doğru hızla götürmektedir.

    Ermenilerin birinci zirvede elde ettikleri inanılmaz başarı, günümüz Ermeni camiası ve destekleyicileri için iyi bir emsal ve motivasyon kaynağı olmuştur. Bu nedenle Sevr’e giden yolda Hıristiyan Batı dünyası ve Ermenilerin davranışlarının incelenmesi, Türk aydınları için bir “paranoya” olmanın aksine hiçbir zaman unutulmaması gereken çok önemli derslerle doludur ve bu konu ile ilgilenen herkesin günümüzde cereyan eden siyasi olaylar ve nedenlerini daha kolay anlamalarına yardımcı olacaktır.

    1919 yılı boyunca Amerika’da Ermeni propagandası çok yoğun bir çalışma içinde bulunuyor, Amerikan halkı, basın yayın organları, cemiyetler ve Kilise organları gibi vasıtalarla Başkan Wilson’u ve siyasetçileri etkilemeye çalışıyordu. Savaş bitmişti, Türk Toprakları büyük yabancı güçlerin işgal ve kontrolü altındaydı. Ancak “propaganda makinesi” halkın saf vicdanını ve masum dini duygularını, merhametlerini hedef aldığından hala başarılı oluyordu. Bu kaynaklar “Dünya savaşının bitmiş olmasına rağmen, Ermenilerin bir devlet kurmak istedikleri topraklarda savaşın hala devam ettiğini, Türklerin Ermenilere zulüm yaptıklarını” iddia ediyorlardı. Hatta sırf bu propagandaların etkisinde kalan Başkan Wilson, 21 Ağustos 1919’da Damat Ferit Paşa’ya bir nota göndermişti. Bu notada “Kafkasya ve başka bölgelerde Ermenilerin öldürülmesi engellenmezse, Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk bölgelerinden, Wilson prensiplerinin 12’nci maddesiyle tanınan bağımsızlığın geri alınacağı ve barış koşullarının Türkiye aleyhine değiştirileceği” bildiriliyordu. (1)

    Tabii nota tarihinin, 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 arası yapılan Erzurum Kongresi sonrasında oluşu, Ermenilerin bu kongreden büyük rahatsızlık duyduğunun ve bir hareket gösterme ihtiyacının işaretleri kabul edilebilir. Başkan Wilson Ermeni baskısının yoğunlaşması üzerine durumu yerinde incelemek üzere General James G. Harbourd başkanlığında bir heyet görevlendirdi. 46 kişilik heyet Anadolu ve Güney Kafkasya bölgelerinde 30 günlük bir seyahat yaptılar. Bu gezide heyet Haydarpaşa - Konya- Adana üzerinden Tarsus, Mersin, İskenderun, Halep, Mardin’e oradan otomobille Diyarbakır, Harput, Malatya, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars, Erivan, Tiflis yolunu takip edecek sonra Bakü - Batum ve Karadeniz yoluyla İstanbul’a dönecekti. (2) 20 Eylül’de Sivas’a gelen heyet, Milli Mücadele liderleri ile de görüştü. Özellikle Amerikalı generalin ricası üzerine 22 Eylülde gizli olarak yapılan görüşme oldukça önemli sayılabilirdi. (3) Mustafa Kemal’in 24 Eylül’de General Harbord için hazırladığı bir muhtıra Amerikalı generale verilmek üzere 5 Ekim’de Yaveri Nuri Bey vasıtası ile Samsun (Canik) Mutasarrıfı Hamit Bey’e gönderilmişti. (4) Gezi dönüşü heyet raporunu 16 Ekim 1919’da kaleme aldı.
    Rapor Ermeni Mandaterliği ile ilgili lehte ve aleyhte bazı esaslar ortaya koyuyordu. General Harbord genel olarak ayrı bir Ermenistan kurulmasına kesinlikle karşı çıkarken, bütün bölgede tek bir manda yönetimi kurulmasını, eğer bölge halkı arasında bir kamuoyu yoklaması yapılırsa Manda Yönetimi için Amerika’nın tercih edileceğini belirtmiştir. Eğer ABD sadece Ermeni mandaterliğini üstlenirse, bölgeye beş yılık bir süre içinde ortalama 750.000.000 Dolar harcamaya ve bölgedeki Türk, Müslüman, Rus ve İran’a karşı bölgeyi koruyabilmek için yeterli olacak büyüklükte bir askeri güçe ihtiyaç vardı. (5) Bölgeye gönderilecek askeri güç için tahminler bölgede yaşayan Ermenilerce desteklenecek Fransızların önerdiği 20.000 kişilik bir Avrupa ordusuyla, İngilizlerin yeterli bulduğu birkaç subay arasında değişiyordu. (6)

    Barış Konseyinde İngiltere baştan itibaren Ermenistan’ın koruyuculuğu görevini Amerika’ya yüklemek istiyordu. Ancak sadece Ermenistan’ın küçük bir bölge olması nedeniyle, daha cazip olması için: İstanbul ve Boğazların mandaterliğini de Amerika’nın almasını istiyordu. Böylece bir taşla bir kaç kuş birden vurmuş olacaktı. Şöyle ki:

    1- Savaş içinde “Ermeni Soykırım iddialarının” menşei Anadolu’daki Amerikan okulları, misyonerleri, elçilik ve konsoloslukları idi.

    2- Ermeniler lehine kamuoyu vicdanına en fazla etkili olunan toplum Amerikan halkı olmuştu.

    3- Amerikan halkı insanlık (ve dinsel) idealleri uğruna savaş içinde göç eden Ermenilere yardım için büyük kampanyalar yapmış ve hâlâ devam eden yüzlerce milyon dolara ulaşan yardım fonları oluşturmuştu.

    4- Ermeni Lobisi’nin en etkin olduğu ülke de Amerika idi.

    5- ABD’nin savaşa sokulması için bu olgulardan yararlanılmıştı.

    6- Savaş içinde yapılan gizli anlaşmaların uygulamaya konması için tek engel Başkan Wilson ve onun ilkeleri idi. Eğer Rusya’ya verilecek pay ABD’ye devredilirse ABD’nin muhtemel bir itirazının önü alınmış olacaktı.

    7- Rusya’daki iç savaş kızıllar lehinde gelişme gösteriyordu.

    8- Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya’da meydana getirilen bir Ermeni devleti bir yanda Türklerin, daha Doğudaki Turan ülkeleri ile temasını önlerken aynı zamanda Bolşevik Rusya ile İngiliz ve Fransız sömürge bölgeleri arasında bir tampon bölge oluşturacak, İngiliz ve Fransız sömürgeleri Amerikalılar vasıtasıyla muhtemel bir Sovyet tehdidinden korunmuş olacaktı.

    9- İngiltere ve Fransa (kısmen de İtalya) kendi kamuoyları önünde verdikleri Türkleri cezalandırma ve Ermeni devleti kurma sözlerini de tutmuş olacaklardı.

    İngilizler savaşın bitiminde Ermenistan topraklarını Türk Birliklerin çekilmesinin ardından hemen işgal etmişlerdi. Hükümet, bir Ermeni mandasının işgücü ve para olarak pahalıya mal olacağının ama bunun karşılığında İngiltere’ye bir getiri sağlayamayacağının farkındaydı. İngilizler Doğu Anadolu ve Kafkasya’da kaldıkları sürede Ermenilerin bölgede üstün bir konuma geçmesi için ellerinden geleni yaptılar. Türklerin asker ve sivil birlikleri dağıtıldı, silah ve cephaneleri ellerinden alınıp Ermenilere verildi ve Türk lider ve memurlar görevlerinden alınıp sürgün edildi, yerlerine Ermeni yöneticiler getirildi. Ancak İngilizlerin bu bölgede bulunmalarının en önemli nedeninin Kafkas petrolleri ve Rus iç savaşında “Beyaz Ruslar”a yardım etmek olduğu her halde tahmin edilmeyecek bir husus değildi.

    İngiltere Kafkasya’dan çekilirken, ABD’nin gelişi de şüpheli olunca Fransa ile anlaşmayı ve hatta Ermenistan’a Fransa’nın asker gönderebileceğini de düşünmeye başladı. Lloyd George Paris’te Clemenceau ile 15 Eylül’de yaptığı, bir görüşme sırasında Kafkasya’nın ardından, 1 Kasım’dan itibaren kuvvetlerini Suriye ve Kilikya’dan çekmeye başlayacağını açıkladı. Fransız lider sadece tanımlanan bölgede İngiliz askerinin yerini Fransız askerinin almasını kabul etti. Ayrıca Fransız lideri “Ermenilerin soykırım tehdidi altında bulunması nedeniyle, sırf Konferansa yardımcı olmak amacıyla Ermenistan’a Fransız askeri göndermeyi” de önermişti. Tabii ki bu öneri herhangi bir anlaşmanın kabul edildiği anlamına gelmemeliydi. Fransa’nın Ermenistan’da bulunmak gibi bir arzusu yoktu. Bu aynı zamanda Fransızlar için olağanüstü bir külfet anlamına geliyordu. (7) Galiba General Harbord heyetinin “Ermenilerin amaçları ne olursa olsun, Türk topraklarında ayrı bir Ermenistan yaratmanın mantıklı bir yönü yok.” (8) görüşüne onlarda katılıyor; ama vazgeçmek de istemiyorlardı. İngilizler bu anlaşmaya uygun olarak 29 Ekim 1919’da Kilis’i, 30 Ekim’de Urfa ve Maraş’ı ve 5 Kasım’da da Antep’i Fransızlara devrettiler.

    Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günlerde İtilaf Devletleri San Remo’da 18-26 Nisan günleri arasında yaptıkları toplantıda Anadolu’daki gelişmeleri hiç dikkate almadan; bir yıl önceden kararlaştırdıkları gibi. Türk ve Müslüman topluma hemen hemen hiç hak tanımayan bir anlaşma hazırladılar. Anlaşma 11 Mayıs günü Osmanlı Devletine sunuldu ve basına açıklandı. (9) Ve Osmanlı Devletine cevap vermesi için bir aylık bir süre tanındı. Konferans tamamen Lloyd George’un istediği gibi gelişmişti. Bazı yazarlar Konferansı “Lloyd George’un sirk’i” olarak değerlendirmektedirler. (10) Performansı mükemmeldi ve istediğini (en azından kâğıt üzerinde) elde etmişti.

    Kurulacak Ermenistan’la ilgili esaslar 25 Nisan Pazar günü saat 11’de San Remo’da Villa Devachan’da başlayan görüşmelerde İngiliz temsilciliğinin aşağıdaki tasarısı İngilizce ve Fransızca olarak sunuldu. (11)

    a. Türkiye ile Barış Antlaşması tasarısının ilk baskısının Bölüm III, Kesim V’inde yer alan sınırlar içinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ermenistan Mandaterliğini kabul etmesi için Başkan Wilson’a çağrıda bulunulması.

    b. ABD mandater olmayı kabul etmek istemiyorsa, Birleşik Devletler Başkanından, Ermenistan’ın aşağıdaki madde tasarısında belirtilen sınırları hakkında hakemlik yapmasının istenmesi.

    c. Barış Antlaşmasına Ermenistan hakkında şu anlamda bir madde konulması: “Türkiye, Ermenistan ve öteki bağıtlı yüksek taraflar, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis İllerinde Türkiye ile Ermenistan sınırı konusunu, ABD Başkanının hakemliğine sunmayı ve bu konudaki kararını olduğu kadar, bağımsız Ermenistan Devletinin denize çıkışı için ileri sürebileceği tüm hükümleri kabul etmeyi kararlaştırmışlardır.

    Bu hakemliğe dek, Türkiye ile Ermenistan’ın sınırları bugünkü gibi kalacaktır. Ermenistan’ın kuzey ve doğudaki, yani Ermenistan ile Gürcistan ve Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sınırları, üç Kafkas Devleti’nin kendi aralarında bu konuda bir anlaşmaya varamamaları halinde, Yüce Kurulca, Ermenistan’la Türkiye arasındaki sınırla ayni zamanda saptanacaktır.”

    Fransız ve İtalyan temsilcileri bu öneriyi kabul ettiler. ABD Başkanı Wilson kendisinden talep edilen mandaterliği kabul etme izni alabilmek için 24 Mayıs 1920 tarihinde Kongreye bir başvuruda bulundu. Wilson’un teklifi uzun bir değerlendirme sonrasında şöyle devam ediyordu:

    “...... San Remo’daki Konseyin çağrısına cevaben Kongrede Yürütme Organı’na Amerika’nın Ermenistan Mandasını kabul etme yetkisi verilmesini acilen tavsiye eder ve isterim. Bu öneriyi Amerikan halkının, işlemin gerçekleştirilmesine istekli olduğu inancı ile sunuyorum. Ermenistan’a duyulan yakınlık, halkımızın sadece belirli bir kesiminde değil, Ermenistan’ın yaşamının en kritik noktasından yardımları sayesinde kurtulduğu, yurdun tüm Hıristiyanlarında görülmektedir. Bu cömert halk, gönüllerinde Ermenistan sorununu kendi sorunları yapmışlardır. Anlatılması güç bir eza -cefa döneminden sıyrılmakta olan Ermenilerin yüce beklentiler ve umutlarla sarıldıkları, bu halk ve hükümetidir ve umarım Kongrede bu beklentilere gerekli biçimde cevap verecektir....” (12)

    1 Haziran 1920 günü Senato 52’ye karşı 23 oyla şu kararı aldı.

    “Başkan Wilson’un 24 Mayıs 1920 tarihli mesajıyla sunduğu Ermenistan Mandaterliği’nin Yürütme Organınca kabulünü, Kongre ret eder...” (13)

    Bu karar Ermeni tarihi için dönüm noktası kabul edilebilir. Ermenistan’ı yaratmayı düşünen liderler Llyod George, Clemenceau ve Briand, Nitti ve Hatta Wilson ellerinden geleni yapmış, barış antlaşmasına bir Ermenistan haritası eklemişlerdi. Ermeni toplumu 40-50 yıldır verdikleri mücadelenin sonucunu elde etmek üzere bulunuyorlardı. Dünyanın her tarafındaki Ermeni cemaati büyük bir sevinç ve gurur içinde, mutlu idiler. Artık Ermenistan önünde hiçbir engel kalmamış gibiydi; çünkü ne de olsa Damat Ferit ve Osmanlı Sultanı İngilizlerin avucundaydı ve her istenileni yapıyordu, yapacaktı.

    Türklerin antlaşmaya tepkisi tam anlamıyla bir şok, hayal kırıklığı ve sınırsız bir öfke olmuştu. (15) Bunu fark eden işgalciler ellerindeki en büyük koz “Yunan Ordusunu” öne sürdüler. Yunanlılar 22 Haziran’da Balıkesir, Bursa istikametinde ilerlemeye başladılar. Yunan Ordusu ilerlerken İngilizler de denizden zayıf Türk Birliklerinin direncini kırmak için, yan ve gerilerine deniz gücü ile baskı yapmaya başladı. (16) Türk müfrezeleri 30 Haziran’da Balıkesir’i, 3 Temmuz’da Nazilliyi, 7 Temmuzda da Bursa’yı terk ettiler. Bursa’nın terki Türk kamuoyunu çok yaraladı. Meclis kürsüsünün üstüne siyah bir örtü örtüldü ve Millet Meclisi üyeleri Bursa kurtarılıncaya kadar bu örtüyü kaldırmamaya yemin ettiler ve kaldırmadılar. (17) Yunan Ordusunun iştahı bir türlü tükenmiyordu 20-27 Temmuz arasında Doğu Trakya’yı işgal ederek İstanbul kapılarına dayandılar.

    Churchill bu konuda görüşünü şu sözlerle belirtiyor:

    “Yunan kuvvetlerinin dikkat çekici ve ümit edilmeyen başarısı Müttefik devlet adamlarınca alkışlandı, askerler gözlerine inanamadılar, Lloyd George çok coşkulu idi. Görünüşe göre o bir kere daha haklı çıkmış ve askerler yanılmıştı.” (18)

    Yunanlıların seri ilerleyişi nedeniyle paniğe kapılan Damat Ferit, 25 Haziran’da Tevfik Paşa’yı görevinden aldı ve İstanbul’da 22 Temmuz günü bir şura toplandı (Saltanat Şurası) ve bu sırada alınan yetki ile Osmanlı temsilcileri Hadi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşad Halis Beyler 10 Ağustos 1920 Salı günü Paris’in Sevr (Sevres) mevkiinde anlaşmayı imzaladılar. Barış Antlaşmasının önde gelen iki Ermeni temsilcisinden biri olan Avadis Aharonyan, günlüğünde haklı olarak, Sevres Antlaşması’nın imzalandığı günü “Hayatımın en mutlu günü” olarak anmaktadır. Gerçekten de bütün dünya Ermenileri ve Yunan ırkı mensupları için 10 Ağustos, tarihlerinin en aydınlık dönemini gösteriyordu. Bu anlaşma ile Anadolu ve Trakya bölgelerinde iki yeni Hıristiyan devlet; dev bir Yunan İmparatorluğu ve yakın bir gelecekte Doğu Akdeniz ve Bakü’ye kadar genişleme şansı olan tarihin gelmiş geçmiş en büyük Ermeni devleti doğmuş oluyordu. Osmanlı Devleti’nin yapacak hiçbir şeyi kalmamıştı. Sevr’le birlikte 900 yıla yakın süren Anadolu ve Doğu Avrupa Müslüman hâkimiyetinin sonunun geldiği kabul ve ilan ediliyordu.

    Sevr Antlaşmasında doğrudan Ermenilerle ilgili maddeler 88,89 ve 230’ncu maddelerdir ve şöyledir:

    Md.88: Türkiye öteki müttefik devletlerin yaptıkları gibi, Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanıdığını bildirir.

    Md.89: Öteki kayıtlı yüksek taraflar gibi Türkiye ve Ermenistan da, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis illerinde, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın tespit edilmesi işini ABD Başkanı’nın hakemliğine sunmayı ve bu konudaki kararın olduğu kadar, Ermenistan’ın denize çıkışı ile sözü geçen sınıra bitişik bütün Osmanlı topraklarının askerden arındırılmasına ilişkin ileri sürülebilecek bütün hükümleri kabul etmeyi kararlaştırırlar.

    Md.230: Osmanlı Hükümeti 1 Ağustos 1914 tarihinde Osmanlı İmparatorluğunun parçası bulunan her hangi bir bölgede savaş durumu sırasında işlenen topluca ölümlerden sorumlu olan ve müttefik devletlerce istenen kişileri kendisine teslim etmeyi yüklenir. (19)

    Yunanlılar elde ettiği inanılmaz şansın peşini bırakmadılar 29 Ağustos’ta Uşak ve çevresini de işgal ettiler ve Eskişehir - Kütahya - Afyon şehirleri yakınına geldiler. Büyük Millet Meclisi bu anlaşmayı tanımadığını ve anlaşmayı imzalayanların 29 Nisan 1920 tarihinde çıkardığı “Hıyanet-i Vataniye” kanunu gereğince yargılanacağını ilan etti (20)

    Dipnotlar :

    1. Seçil Akgün: General Harbord’un Anadolu Gezisi ve Ermeni meselesine Dair Raporu s.74-75 (İstanbul-1981)
    2. Aynı Eser, S.74-75.
    3. Fethi Tevetoğlu, “M.Kemal Paşa - General Harbord Görüşmesi “Türk -Kültürü, No:80, Haziran 1969, s.3-5.
    4 . Aynı Eser, S.4-5.
    5 . Seçil Akgün, a.g.e., S.136-145.
    6 . Paul C. Hemreich: Sevr Entrikaları, S.153. ( Sabah Kitapları, İstanbul-1996)
    7 . Aynı Eser, s.106- 107.
    8 . Andrew Mongo, Atatürk, S.243 (Türkçesi Füsun Deruker, Yeni Binyıl, Sabah Kitapları, İstanbul -2000).
    9. Sevr Entrikaları S.219-233.
    10. David Walder, The chanak Affair, S.110 (Hutchinson of London -1969).
    11. Osman Olcay: Sevre Andlaşmasına Doğru, S.566-567. (SBS Basın Yayın Yüksek Okulu-1980 )
    12. General Harbord’un Raporu, S.155-158, James B. Gidney : A Mandate for Armenia S.226.(The Kent State Univ.Press,Ohio-1967)
    13. Aynı Eser, S.158.
    14. Türk İstiklâl Harbi, VI Cilt, İÇ Ayaklanmalar (1919-1921) (Genkur. Basımevi, Ankara - 1964, Kroki-i Grafik-I).
    15. Sevr Entrikaları, S.237 - 238.
    16. İhsan Ilgar, Milli Mücadele’de Bursa, S.42-51 (Tercüman-İstanbul -1980) Hacim Muhittin Çarıklı’nın Hatıraları, S.275-278 (Ankara -1970).
    17. İkinci Harp Tarihi Semineri, İhsan Güneş, S.152 (Bildiriler -Ankara).
    18. Winston S. Churchill: The Aftermath Being a Sequel to The World Crisis, S.376 (London-1944).
    19. Geçmişten Bugüne Ermeni İlişikleri, S.82 (Genkur- Ankara -1989).
    20. Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, S.211 (Milli Eğitim Basımevi; İstanbul-1982).



    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]



    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Sevr’de Ermeni Meselesi Nasıl Sonuçlandı?

          Kategori: Türk Soykırımı

          Konuyu Baslatan: AyMaRaLCaN

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1409

    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş