Sakınılması Gereken Bir Davranış Bozukluğu: Bilmişlik
Bilmiş insan, bilmişliğin iticiliğinin farkına varmayabilir. Ancak insan, kendisine yapılmasını istemediği bir tavrı, başkalarına da yapmamalıdır.
•İnsanın bilmiş bir tavır sergilemesinin nedenleri nelerdir?
•Bilmişlikten nasıl kurtulunur?
Toplumda ‘herşeyi en iyi kendisinin bildiğini düşünerek hemen her konuda öne atılan ve insanlara bilgiçlik taslayan kimseler ‘bilmiş’ olarak adlandırılır. Bu özelliğe sahip olan insanlar genellikle, bahsi geçen hemen her konuda, -bilgileri olsa da olmasa da- mutlaka bir fikir öne sürmeleriyle ve her konuşma ortamında mutlaka söyleyecek bir şeyleri olmasıyla bilinirler. Bilmiş insanlar, kendilerini dünya yalnızca kendi etraflarında dönüyormuşçasına önemli görürler. Her olayın merkezinde kendilerinin olduğunu sanırlar. O olmasa, o konuşmasa, o fikir vermese, insanların pek çok önemli bilgiden mahrum kalacaklarına inanırlar. Bu yüzden de yanlarında konuşulan her konuya karışmadan duramazlar. Bu davranış şekli, bu kimselerde adeta bir hastalık halini almıştır. Kendilerini ilgilendirmeyen ve hiçbir bilgilerinin olmadığı konularda bile en önemli sözleri kendilerinin söylediğine inanırlar. Kendilerinden herhangi bir yardım talep edilmediği, fikirlerinin sorulmadığı, hatta karışmamasının rica edildiği durumlarda dahi, kendilerine hakim olamaz ve olaylara müdahale etmek isterler.
Bilmiş İnsanların Belirgin Tavır Bozuklukları
Başkalarının akledebileceği konuları sürekli olarak hatırlatmaları:Bu tavır bozukluğunun önemli göstergelerinden biri, başkalarının çok rahat akledebilecekleri konuları sürekli olarak onlara hatırlatmak, onlar daha söze başlamadan önce davranarak sanki ilk kendisi keşfetmiş ve başkaları bunları bilmiyormuş gibi söylemektir. Örneğin bir yere gitmenin iki alternatifi varsa, belli ki ilgili kişi de bunlardan birini tercih edecektir. Bu bilinen bir gerçektir. Ama bilmiş insan bunu da söylemeden duramaz. O iki alternatifi de sanki ilk kez kendisi keşfetmiş gibi, “Buradan git, o olmazsa o zaman şuradan da gidebilirsin” der.
Sempatik olduklarını zannetmeleri: Bu kişilerin yanılgıya kapıldıkları en önemli konulardan biri ise, gösterdikleri bu davranış şekline rağmen, çevrelerindeki insanlar tarafından son derece sempatik bulundukları yanılgısına düşmeleridir. Konuşmalarının herkes tarafından çok beğenildiğini, fikirlerinin çok önemsendiğini ve çevrelerindeki insanların onlardan gelecek olan bilgilendirmelere çok ihtiyaç duyduklarını zannederler. Eğer kendileri konuşulan konulara katılmayacak, fikir vermeyecek ve düşüncelerini belirtmeyecek olurlarsa, olayların aksayacağına, konuların halledilemeyeceğine ve insanların yapılması gerekenleri düşünemeyeceklerine inanırlar.
Oysaki ortada zannettikleri gibi bir durum hiç yoktur. Hatta sempatiklik bir yana, bilmiş bir ruh hali, o kişi üzerinde çok ciddi şekilde bir iticilik meydana getirir. Söyledikleri gerçekten çok doğru olsa, gerçekten ihtiyaç olan bir konuyu ya da detayı gündeme getirse dahi, insanlar onun bu katılımından rahatsızlık duyarlar. Çünkü bir olayda önemli olan sadece o konunun halledilip sonuçlandırılması değildir; bu süreç içerisinde yaşanan ahlak; insanların toplu olarak huzurlu, rahat, konforlu bir ortam içerisinde olmaları da en az hedeflenen bu sonuç kadar önemlidir. Bilmişlik, beraberinde çevreye gerilim, huzursuzluk ve rahatsızlık getirebilir. İnsanlar böyle şartlarla muhatap olmaktansa, fayda verecek bile olsa o kişinin fikirlerinden istifade etmek yerine, huzurlu olup konuyu daha uzun bir yoldan halletmeyi tercih ederler.