ikayesi
Gök mavisi zemin üzerinde güneş sarısı tarak damga amblemini taşıyan "Kırım Bayrağı" nın ne anlama geldiği ne zamandan beri kullanıldığı, nasıl oluştuğu v.s. hususunda çeşitli rivayetler olmakla birlikte kesin bir şey söylenememektedir. Ancak 5000 yıllık bir maziden menşeini aldığı kesindir. Bu itibarla Kırım Türkleri'nin geçmişi, soyu-sopu, kökü daha iyi tebarüz etmektedir.
Kökleri, kültürü tarihin binlerce yıllık derinliğine uzanan bir çınardır adeta Türk Kırım, işte bu yüzden yüzde yüz kesinlikle bilinmemektedir. Anlamı, doğuşu bu amblemin. Ancak bayrak olarak son şeklini alışı Kırım Hanlığının doğuşu ile eş zamandır.
Merhum tarihçilerimizden Kırımlı Hasan Ortekin'in anlattığı bir efsaneye göre;
Çok eski zamanlarda Türk-Tatarlarının "Yıldız Han" adında bir hükümdarları vardı. Yıldız Han'ın "Alanku" adını taşıyan torununun üç çocuğu oldu.Taraktaki üç diş bu üç çocuğu temsil eder. Bu üç çocuktan biri Tatar ve Moğollar üzerine hakim oldu,Cengiz ahvadı da bu üç dişli tarağı damga olarak aldı. Tarak baştaki karmakarışık saçları nasıl tarayıp düzeltmeye yarıyorsa, Hanlar da halkı tarayıp ona çeki, düzen verdiler. Ve üç halkı (Tatarlar, Moğollar, Kalmuklar) en eski zamanlardan beri bir araya toplayıp üzerlerine hakim oldular. Hanlar hakimiyetleri altına aldıkları ülkeleri üç temel esas üzere idare ettiler;
1) Tanrı esası üzere,
2) Aklı-selim üzere,
3) Tabii usul üzere.
Ülkeyi yüceltmek için üç tedbir aldılar;
1) Harabeleri imar,
2) Ahlaklı, kaabiliyetli, başarılı olanları taltif,
3) Kötülüklerin önünü almak için fenalara ceza.
Kırım Hanları üç halk üzerine hakim oldular;
1) Kırım Tatarları,
2) Bucak Tatarları,
3) Kuban Tatarları.
Baş komutanlığı üç şahıs arasında taksim ettiler;
1) Han (Tarağın orta dişi ile temsil edilir.)
2) Kulgay Sultan (Tarağın sağ dişi ile temsil edilir.)
3) Nurettin Sultan (Tarağın sol dişi ile temsil edilir.)
İşte görülüyor ki üç rakamı her şeye hakim olmuş ve tarağın her dişi bunlardan birini temsil etmiştir.
Yine Türklerin Orta Asya'da Şamanizmden kalma inançları saikıyla "Gök", "Güneş" gibi kavramların kutsallığı tabiatıyla bayraklarına da Gök renginin. Güneş renginin alınmasına sebep olmuştur.
Yukarıda bahsetmiş olduklarımız bir efsanedir, tahmindir. Ancak yapılan tarihi, arkeolojik bir takım çalışmalar bilimsel olarak şu hususları da aydınlatmıştır.
1925 senesinde. Kırım Türklerinin sanat, edebiyat ve sosyal hayatına dair bilgiler toplamak için, "Kırım Merkezi İcra Komitesi" ve "Kırım Komiserler Şurası" nın teşebbüsü ile Kırım'ı dolaşan ilmi heyet Tatarlar arasında çok eskiden beri kullanılan "damga"larla da ilgilendi
"Tavro" denilen bu damgaları Kırım Tatar halkı, hayvanlarını özellikle yılkı atlarını birbirinden ayırt edebilmek için kızgın demirle hayvanlarına basarlardı. işte bu damgaların pek çok çeşidi Kırım'ın kuzey kesimindeki köylerde mezar taşları üzerinde tesbit edildi. Bunlarda şahsiyet belirtecek herhangi bir yazı, tarih olmayıp sadece ölünün urug, ocak veya kabilesini belli eden işaretlerdi. Hele "Abuzlar" adındaki bir köyde rastlanan bir kaya üzerinde bu damgalardan 60 kadarı bir arada bulunuyordu. O civarda, en çokta "Gözleve" şehrinden olmak üzere 400 - 500 çeşit damga tesbit edildi.
Bu damgaların mazisi hususunda şu görüşler beyan edilmiştir :
Divayef'e göre ; Eski zamanlarda Türk ve Özbekler mallarını (hayvanlarını) birbirlerinden ayırabilmek için ocak ocak damga vurmağa ve ocaklara nam ve lakap vermeğe mecbur kalmışlardır. Neticede, Kongrat, Alçın, Kıpçak, Kırgız, Kazak, Kalmuk, Karlık, Oğuz, Otacı, Giray, Tangıt, Merkit, Türkmen, Tatar, Canbay, Oyrat, Uygur gibi daha pek çok Türk ocakları yukarıdaki misallerde olduğu gibi isimler ve değişik damgalarla tanınmışlardır.
İşte bu sayılan ocak, kabile adlarının ve damgalarının pek çoğuna Kırım'da da rastlanmakta olup bu da Kırım Tatar ve Nogayları ile Asya Türkleri arasındaki ırki ve tarihi yakınlığın göstergesidir.
Bu hususa Mahmud Kaşgarî'nin "Divanü Lügat-it - Türk" adlı eserinde de temas edilerek; sadece "Oğuz" kabilesinde 22 ocak "batın" olduğu ve her ocağın bir alameti (damgası) olduğu ve bu damgaları birbirinden ayırması için hayvanlara, atlara bastıkları beyan edilmektedir.
Netice olarak;
Damga, demirin keşfinden ve dağlama usulünün bulunmasından sonra kullanılmağa başlanmıştır.
Damga'nın mazisi takriben 5000 yıla dayanmaktadır.
Damga yalnız mülkiyet işareti olarak değil, zamanla şahsiyet beyanı olarak
da kullanılmıştır.
Damga bir obanın, oymağın, boyun, kabilenin işareti olup her şeyde kullanılabilir (at, diğer hayvanlar, kilim, çadır, eğer, yemek kabı, mezar taşı, mühür, para, bayrak v.s.)
İşte Kırım Bayrağı'nın üzerindeki "Tarak-damga" amblemi de binlerce yıllık maziye dayanan bu çok çeşitli damgalardan biridir.
Op.Dr. Yalkın BEKTÖRE