Hz Ali'nin Allah Korkusu İbn-i Babeveyh, Ürve b. Zübeyr'den şöyle rivayet eder: Bir gün ashaptan bir grupla Mescid-i Nebevî'de oturuyorduk, Bedir ve Rızvan biati ehlinin ibadet ve amellerini andık. Ebu Derda şöyle dedi: "Ey cemaat! Size ashap arasında malı en az, ameli en çok ve ibadetteki çabası en fazla olanı haber vereyim mi?" Onlar da; "Kimdir? söyle." dediklerinde; "Ali b. Ebi Talibtir." dedi. Bunu deyince herkes ondan yüz çevirdi. Ensardan biri; "Hiç kimsenin kabul etmediği

Bu konu 3981 kez görüntülendi 14 yorum aldı ...
Hz Ali'nin Allah Korkusu 3981 Reviews

    Konuyu değerlendir: Hz Ali'nin Allah Korkusu

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 3981 kez incelendi.

  1. #1
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart Hz Ali'nin Allah Korkusu


    Hz Ali'nin Allah Korkusu

    İbn-i Babeveyh, Ürve b. Zübeyr'den şöyle rivayet eder:

    Bir gün ashaptan bir grupla Mescid-i Nebevî'de oturuyorduk, Bedir ve Rızvan biati ehlinin ibadet ve amellerini andık. Ebu Derda şöyle dedi: "Ey cemaat! Size ashap arasında malı en az, ameli en çok ve ibadetteki çabası en fazla olanı haber vereyim mi?"

    Onlar da; "Kimdir? söyle." dediklerinde; "Ali b. Ebi Talibtir." dedi. Bunu deyince herkes ondan yüz çevirdi. Ensardan biri; "Hiç kimsenin kabul etmediği bir söz ettin." dedi. O şöyle dedi: "Ben gördüğüm şeyi söyledim, siz de diğerlerinden gördüğünüzü söyleyin. Ben bir gece Neccaroğulları hurmalığında Hz. Ali'yi gördüm. O, dostlarından ayrılmıştı; hurma ağaçlarının arkasına saklanmıştı; hüzünlü ve dertli bir sesle şöyle diyordu:

    "Allah'ım, benden helâk edici birçok günah gördün, ama beni cezalandırmadın, sabırlı davrandın. Benden birçok kötülüklere şahit oldun, ama beni rezil etmedin. Allah'ım, ömrüm günahta geçtiyse ve amel defterim günahla dolduysa, senin affından başka ümidim kalmadı ve senin rızandan başka bir arzum yok."

    Sesin geldiği yöne doğru gittim, Hz. Ali olduğunu anladım, ağacın arkasına saklandım, Hz. Ali bir süre namaz kıldı. Namaz bitince, duaya, ağlamaya ve münacat etmeye koyuldu. Ez cümle şöyle diyordu:

    "Allah'ım, af ve rahmetini düşününce, günahlar bana kolay geliyor. Korkunç azabını hatırlayınca, günahlarım bana ağır geliyor. Benim unuttuğum; ama senin kaydettiğin günahları amel defterimde okuyunca, ne yapacağım? Emrin üzere melekler yakalar, esir alırlar. Aşiretinin kurtaramadığı, kabilesinin feryadına yetişemediği, bütün mahşer ehlinin acıdığı bu esire, eyvahlar olsun."

    Daha sonra şunları ekledi:

    "Vay o ateşten ki ciğerleri, yürekleri yakar! Vay o ateşten ki beynin derisini yüzer! Ah o ateşten ki alevleri insanı âdeta yutar!"

    Uzun süre ağladı ve ondan sonra artık bir ses duymadım. Uyuduğunu zannettim. Namaza kaldırmak için yanına vardım. Ne kadar çağırdıysam da uyanmadı, mübarek bedeni kuru bir ağaç gibi hareketsizdi. Öldüğünü zannedip, "İnna lillah ve inna ileyhi raciûn." ayetini okudum. Sonra evine doğru koşup gördüklerimi Hz. Fatıma'ya anlattım, bana şöyle dedi:

    "Ey Ebu Derda, o genelde Allah korkusundan böylece baygınlık geçirir."

    Hz. Fatıma su getirmelerini istedi, suyu yüzüne dökerek Hz. Ali'yi uyandırdılar. Hz. Ali "Neden ağlıyorsun ey Ebu Derda" dercesine bana baktı.

    Ben; "Senin kendine yaptığını gördüğümden ağlıyorum." dedim.

    Hz. Ali şöyle buyurdu:

    "Beni hesaba götürdüklerini, sert ve kaba zebanilerin (cehennem memurlarının) beni kuşattığını, beni cebbar olan Allah'a götürdüklerini, dostlarımın beni terk ettiğini, dünya ehlinin bana acıdığını ve Allah katında öylece ayakta durduğumu görünce sen de bana acırsın. Allah her şeyi bilir, o her şeyden haberdardır."

    Ebu Derda gördüklerini anlattıktan sonra şunları ekledi: "Vallahi böyle bir ibadeti Hz. Peygamberin ashabından hiçbirinde görmedim."


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Hz Ali'nin Allah Korkusu

          Kategori: Peygamber Efendimiz (S.A.V.)

          Konuyu Baslatan: Dygsuz

          Cevaplar: 14

          Görüntüleme: 3981


  2. #2
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart






    BE ' NIN ALTINDAKI NOKTA


    "Bismillahirrahmanirrahim"
    Hafız Suleyman b. İbrahim Kunduz'nin rivayetine göre; İbn-i Talha El-Halebi Şafii Dur-rul mensur adlı kıtabında
    şöyle rivayet etmiştir:
    "Biliniz ki bütün semavi kitapların sırları Kuran'da'dır ve Kuran'da olan bütün sırlar ise Fatiha suresindedir.
    Fatiha suresinde olan bütün sırlar ise besmele 'de 'dir. Ve besınele'de olan bütün sırlar ise besmeledeki be dedir
    Be'de olan bütün sırlar ise be 'nin altındaki noktadadır. Daha sonra İmam Ali nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ben be 'nin altındaki noktayım ".

  3. #3
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart


    hz alının bı gercegı dıle getırmesı


    Aban bin Ehmer İmam Caferi Sadık Aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: Ey Aban! İnsanlar İmam Ali Aleyhisselam’ın şu buyruğunu: Eğer istersem bu ayağımla Şam’da ola Muaviye bin Süfyan’ın göğsünden vurarak tahtından aşağı düşürürüm, nasıl inkâr edip kabul etmezler? Ama Hz. Süleyman’ın varisi olan Asif bin Berhiya’nın Belkıs’ın tahtını göz açıp kapamaktan daha önce Hz. Süleyman’ın yanında hazır ettiğine inanırlar! Meğer bizim nebimiz Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bütün nebilerin en üstünü değil midir? O’nun vasi ve halifesi bütün vasilerin ve halifelerin en üstünü değil midir? Acaba İmam Ali Aleyhisselam’ı Hz. Süleyman’ın vasisi kadar bile bilmiyorlar mı?Allah bizim ve hakkımızı inkâr edip, makam, şan ve faziletlerimizde şüphe edip, görmemezlikten gelip, kabul etmeyenler arasında hâkimlik etsin.
    Kaynak: El-İhtisas s. 207, Bihar-ul Envar c. 14 s. 115

  4. #4
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart


    imam ali as mın resulullahın dılıden fazıletlerı


    Cabir bin Abdullah Ensari Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in İmam Ali Aleyhisselam hakkında şöyle buyurduklarını nakleder: Gerçekten de İmam Ali Aleyhisselam’ın öyle faziletleri vardır ki eğer onlardan birini dahi bütün insanlara verseler hapsine fazilet olarak yeter. Ben her kimin mevlası isem, İmam Ali Aleyhisselam onun mevlasıdır. İmam Ali Aleyhisselam benden, ben İmam Ali Aleyhisselam’danım. İmam Ali Aleyhisselam benim ruhum gibidir, O’na itaat etmek bana itaat, O’na karşı çıkmak bana karşı çıkmaktır. İmam Ali Aleyhisselam’la savaşmak benimle savaşmak, O’nunla barışmak benimle barışmaktır. İmam Ali Aleyhisselam’ın dostu Allah’ın dostu, O’nun düşmanı ise Allah’ın düşmanıdır. İmam Ali Aleyhisselam Allah’ın hücceti ve insanlara halifesidir. İmam Ali Aleyhisselam’ı sevmek iman, O’na buğz ve kin etmek ise küfürdendir. Ali Aleyhisselam’ın taraftarı Allah’ın taraftarı, O’nun düşmanları ise şeytanın dost ve taraftarlarıdırlar. İmam Ali Aleyhisselam cennet ve cehennemi bölendir. İmam Ali Aleyhisselam’dan ayrılan benden ayrılmış, benden ayrılan ise Allah’tan ayrılmıştır. İmam Ali Aleyhisselam’ın takipçileri kıyamet günü kurtuluşa erenlerdir.
    Kaynak: El-Hisal s. 496, Beşerat-ul Mustafa s. 19, Emaliyi Saduk s. 149, Bihar-ul Envar c. 38 s. 95

  5. #5
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart


    hz ali nin dilinden allahın hz musaya 4 ogudu


    Hz. Ali ibni Ebi Talip(a.s)Buyurdular ki: Allah’ı Teala Hz.Musa
    Peygambere(a.s)şöyle buyurdu: Ey Musa benim öğütlerimi dört konu üzerinde koru.
    1-Kendi günahlarının af edilmediğine yakin etmediğin müddetçe, başkalarının ayıplarını açığa vurma.
    2-Benim hazinelerimin bitmesine yakin etmediğin müddetçe, kendi günlüğüne üzülüp darılma.

    3-Benim Meleğimin(azrail)ortadan kaldırılmasına yakin etmediğin müddetçe, benden başkasına ümit besleme.
    4-Şeytanın ölümüne yakin etmediğin müddetçe, onun tuzaklarından, hilelerinden kurtulacağını sanma.

  6. #6
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart

    Gerçeğe Agâh Olanların İmam Ali(a.s) Hakkındaki Sözleri


    “İnsanlar arasında Ali; mahsus (duyu organlarıyla hissedilir) gerçekler arasındaki makul (akılla terk edilen) gerçek gibidir.”

    Ünlü İslam Filozof ve Tabibi İbn-i Sina

    * * *

    “Ali (a.s) herkesten bilgindi. Güçlü bir ön sezisi vardı. Sürekli Resulullah (s.a.a) ile birlikteydi. Herkesten fazla ihsan sahibiydi. Peygamberden sonra insanların en takvalısı, ibadet edeni ve alimi idi. İmanı herkesten önce sözü herkesten fasih görüşü herkesten sağlamdı. Allah’ın kitabını koruma ve hükümleri icra etme hususunda herkesten daha dikkatli idi. Ona dost ve yardımcı olmak farzdır. O rütbe açısından önceki peygamberlerle eşittir. O bilginlerin ilmini kendisine isnad ettiği coşkun bir kaynaktı.”

    Meşhur Islam Filozofu ve Büyük Matematikçi Hacı Nasiruddin Tusi

    * * *

    “Ben Nehc’ül-Belağa’yı sadece Hz. Ali’nin söz ve belagattaki makamını göstermek için bir araya topladım. Hz. Ali sayısız üstünlüklere ve iyiliklere sahiptir. Onların tümü de kemal derecesine ulaşmıştır. Kendilerinden hikmetli sözler nakil edilen önceki büyük insanların hepsinden bu konuda öne geçmiştir.”

    4. Asırdaki büyük Şia alimi, Alevilerin reisi Hz. Ali’nin sözlerini Nehc’ül-Belağa’da bir araya toplayan Kur’an’ın hafızı ve müfessiri,Şerif Razi,* * *

    “İnsanlardan müstağni oluşu ve herkesin ona muhtaç olması, onun herkesin imamı olduğunun en açık delilidir.”

    Büyük bilgin ve nahiv alimi, A’ruz ilminin kurucusu ve meşhur lügat yazarı Halil b. Ahmet Ferahidi

    * * *

    “O öyle bir yiğitti ki Hıristiyanların Mesih hakkında söyledikleri dışında makamını büyük saymak hususunda istediğini söyle. Hz. Ali (a.s) Peygamberin Gadir-i Hum günü Allah’ın emriyle kendisini insanlara önder tayin ettiği ve bunu açıkça ilan ettiği kimsedir. O yaratıkların en değerlisi ve insanların en yücesiydi. Soy açısından Kureyş’in eteğinde büyüyen en temiz çocuktu. O Nuh gemisinin sırrı, kelimullah olan Musa’nın ateş ışığı ve Süleyman’ın saltanatının gizemi idi.”

    Meşhur Islam dahisi ve bir çok fenlerin bilgini Şeyh Bahauddin Amili

    · * *

    “Ali’nin sevgisi ateşten koruyucudur.

    Ali insanların ve cinlerin imamıdır.

    Gerçekten de Mustafa’nın vasisidir.

    Cennet ve Cehennemi bölüştürendir.”

    Şafii Mezhebinin kurucusu Muhammed İdris Şafii

    * * *

    “Ali b. Ebi Talib için var olan ve nakledilen onca faziletler Resulullah’ın ashabından hiç kimse için nakil olmamıştır.”

    Hanbeli Mezhebinin İmamı Ahmed Hanbel Şeybani

    * * *

    Ben, düşmanlarının kin ve haset yüzünden faziletlerini inkar ettiği, dostlarının korkudan faziletlerini gizlediği kimse hakkında ne diyeyim? Buna rağmen faziletleri doğu ve batıyı kaplamış her yere yayılmıştır.

    Meşhur edip ve bilgin, Keşşaf Tefsiri’nin ve Esas’ul Belage kitabinin yazarı Zemahşeri
    ***

    Yüce alem ve melekut iklimi senin mukaddes bedenine mezar olan temiz topraklardır. Eğer sonradan var olma eserleri vücudunda aşikar olmasaydı senin bedenlere ruh veren ve canlıların canını alan kimse olduğunu söylerdim.

    Eğer doğal ölüm etkenleri vücudunda etkili olmasaydı herkese rızık verenin sen olduğunu söylerdim. Az veya çok istediğini bağışlayan sensin.

    Ben şunu anladım ki; din bayrağını göklerde dalgalandırmak ve yeryüzüne adaleti hakim kılmak için oğlun Mehdi gelmelidir ve ben, yeryüzünde mutlak adaletin hakim olacağı günü arzuluyorum.

    Nehc’ul Belağa’yı şerh eden ve tarihçilerin filozofu İbn-i Ebi’l-Hadid Mutezili***

    Her kim dinde Ali bin Ebi Talib’i önder kabul ederse şüphesiz kurtuluşa erer. Zira Peygamber de, “Allah’ım Ali nerede olursa olsun hakkı vücudunun etrafında döndür." buyurmuştur.

    Meşhur derin bilgin, Mefatih’ul Gayb tefsirinin yazarı Fahr-u Razi.

    ***

    Nehc’ul Belağa’nın bazı cümlelerini dikkatle okuduğumda, gözümde canlamam sahneler belagat ve söz gücünün zaferi için canlı birer şahit gibiydiler. Kalpler, hakikatler deliliyle karışınca ve söz orduları güçlenip sağlamlaşınca, öylesine bir batılı bozguna uğratıp hakka yardım etmek için ayağa kalkmaktadır ki, her türlü şek ve batılı yok etmektedir. Bu zafer bayrağını dalgalandıran savaş meydanlarının kahramanı ise Müminlerin Emiri Ali bin Ebi Talib idi.

    Ben, bu kitabı incelerken, bir bölümden başka bir bölüme geçerken adeta söz perdelerinin değiştiğini, öğüt ve hikmet dershanelerinin başkalaştığını hissediyordum. Bazen de kendimi, manaların yüce ruhunun nurlu ifade süsüyle bayındır kıldığı bir alemde buluyordum. Bu yüce anlamlar kendilerine kurtuluş ilham etmek ve kendilerini yüce hedeflerine ulaştırmak için temiz ruhlarda ve aydın kalplerde ifade bulmaktadır. Onları hatalardan uzaklaştırmakta fazilet ve kemalin güçlü kavşağına sevk etmektedir.

    Bazen de, cisimlerle hiçbir benzerliği olmayan nurani bir aklın uluhiyet aleminden koptuğunu, insani ruhla birleştiğini, onu tabiat perdeleri arasından çekip çıkardığını, yüce melekut aleminin zirvesine çıkarttığını ve yaratılışın nurlu ışığının şuhud makamına yücelttiğini hissediyordum.

    Mısır fikir hareketinin öncülerinden meşhur bilgin Şeyh Muhammed Abduh.
    ***

    Ali (a.s)’ın vücudunda diğer halifelerde olmayan bir takım sıfatlar bir araya gelmiştir. Yüce bir bilgisi, büyük bir cesareti ve parlak bir fesahati vardı. Bu sıfatları ahlaki güzellikler ve zati erdemleriyle iç içeydi. Bunların tümü kamil insanlar dışında hiç kimsede bir araya gelemez.

    Yine Ali (a.s)’ın dünyadan yüz çeviren, Peygamberin ensarından geri kalmayan ve Ali’yi bedenlerine hayat veren tatlı canlarından daha çok seven bir çok dostları vardı.

    Dairet’ul Mearif’in yazarı ünlü Mısırlı bilgin Muhammed Ferit Vecdi.

    ***

    İnsan ruhunun her bir köşesi, Ali bin Ebi Talib’in hayatıyla sürekli bir ilişki halindedir. Zira bütün büyük ve kahraman insanların hayatları arasından, insanlık alemini her yerde açık bir ifadeyle muhatap karar kılan ve insan ruhunda tarih boyunca mümkün olan tüm güçlü muhabbetleri, düşünceleri ve ibret tablolarını canlandıran yegane hayat tarzı, onun tarih sayfalarında yazılıdır.

    Ali bin Ebi Talib’in hayatı ateşli duygular ve endişeli hislerle dolu, aynı zamanda sevgi ve saygıya yönelen bir hayattır. O, hem şehit ve hem de şehitlerin babasıdır. Ali ve evlatlarının tarihini, şahadet ve zafer meydanlarının uzun silsilesi teşkil etmektedir ve hakkı arayanlar için birbiri ardınca tecelli etmektedir. Bazen yüzünde yaşlılık vakarı okunan ve korkusuz kılıçlarıyla celallenen bir yaşlının yüzünde ve bazen de, zamanın kendilerine acele davrandığı ve henüz gençlik baharındayken hayattan alıp kopardığı gençlerin çehresinde tecelli etmiştir. Öyle ki, azık ve sudan mahrum kalmışlar, susuz dudaklarıyla ölüm çeşmesine koşmuşlardır. Şahadetlerinin ateşinden tabiat alemi kan rengine bürünmüştür.

    Mısır’ın meşhur ilmi ve toplumsal şahsiyeti Abbas Mahmud Ukkad

    ***

    Ben sürekli ahlak, ilahi ihsanlar ve insanın şahsiyetini oluşturan etkenleri insani azameti tanıma ölçüsü olarak almışımdır. Bu yüzden Muhammed (s.a.a)’den sonra Peygamberin evlatlarının babası olan Ali bin Ebi Talib dışında hiç kimseyi onun yerine geçecek liyakat ve ehliyette görmedim. Ben bu konuşmamda Şia’yı savunmak istemiyorum. Bu tarihin de tanıklık ettiği apaçık bir gerçektir.

    İmam Ali (a.s) kıyamete kadar artık annelerin bir benzerini doğuramayacağı bir şahsiyettir. Hidayet talipleri haber ve söz peşine düşünce her sözünde kendilerinde bir nur veren yegane kimse Ali (a.s)’dır. Evet O, beşeriyet kalıbına dökülen kemal abidesidir.

    İskenderiye Üniversite hocası meşhur Mısırlı yazar ve dokuz ciltlik İmam Ali bin Ebi Talib kitabının yazarı Abdulfettah Abdulmaksud.

    ***

    Tarih boyunca iki şehidin, Ali ve çocuklarının kanından iki şahid baki kalmıştır: Göğsü karanlık gecelerinin sonunda doğuyu yaran bir fecir ve doğunun ufuk gruplarını kana bulayan kırmızı şafak...

    Bu iki kan rolü sürekli tarihin gömleğinde baki kalacaktır. Mahşerde Allah’ın huzuruna varıp mazlumiyet elini uzatana kadar da varolacaktır.

    Meşhur Arap şairi ve filozofu Ebu’l Ala Muarra.

    ***

    Acaba Ali Peygamberin damadı, halifesi ve amcasının oğlu değil miydi?

    Acaba Ali takvalı ve adaletli ve alim değil miydi?

    Acaba O, yiğitlik ve gayretiyle İslam ve Müslümanlara izzet veren ihlaslı ve gayyur kimse değil miydi?

    Corci Zeydan Bir çok eseri olan Mısırlı tarihçi, yazar ve el-Hilal dergisinin müdürü.

    ***

    Volter “milletlerin adet ve geleneği hakkındaki risalesinde Ali (a.s)’ın hilafetini müstened kabul etmiş İslam Peygamberinin vasiyet ettiğine inanmış ve hatta kağıt kalem isteyerek Ali (a.s)’ı yazılı olarak hilafet makamına tayin etmek istediğini söylemiştir.

    Volter bu vasiyetin yazılmamasından dolayı üzülmekte ve şöyle demektedir: Peygamberin son iradesi uygulamaya geçmedi. Zira o Ali’yi kendi yerine halife tayin etmişti. Ama buna rağmen vefatından sonra da bir grup Ebu Bekir’i halife seçtiler.

    Volter Fransa’nın 18. yüzyıl yazar ve filozofu

    ***

    Ama Ali’ye gelince, onu sadece sevebilir ve aşık olabiliriz. Zira o, değerli bir yiğit ve nefsi yüce bir insandı. Vicdanının kaynağından sevgi ve iyilik seli akmaktaydı. Kalbinden güçlülük ve yiğitlik alevleri yükselmekteydi. Aslanlardan daha cesurdu ama,bu cesareti merhamet, kalp yumuşaklığı ve sevgiyle karışlıktı.

    Kufe’de kalleşçe öldürülmesine sebep olan tek şey şiddetli adaletiydi. O, herkesi kendisi gibi adil biliyordu. Katili hakkında konuşulunca da bizzat şöyle demişti: Eğer hayatta kalırsam kendim bilirim, ama ölürsem iş size kalmış. İsterseniz kısas edin. Darbesine karşılık ona sadece bir darbe vurun, ama eğer affederseniz bu takvaya daha yakındır.

    Meşhur İngiliz yazarı ve filozofu. Thomas Karlayl



    ***

    Ali pazarlarda yürüyor, insanları takvaya davet ediyordu. İnsanlara ahireti hatırlatıyor, pazar ehlinin alışverişini kontrol ediyordu. O, kendisine gurur veren her şeyden sakınırdı. Kendisine bir şey almak isteyince kendisini tanımayan birini arar bulurdu. Çünkü satıcının kendisini tanıyıp indirim yapmasını hoş görmezdi.

    Ali, toplum ve halkın hakkını eda etme dışında asla kendinden hoşnut ve razı olmazdı. Yani, halk için namazı ikame etmiş davranışlarıyla insanları eğitmiş, geceleri fakirlere yiyecek dağıtmış ve muhtaçları bir şey dilemekten kurtarmıştı. Bütün bunlardan sonra gece yarısı Allah ile halvet ediyor, namaz kılıyor, tüm vücuduyla ibadet ediyordu. Çok az bir uykudan sonra yeniden seher vakti camiye gidiyor insanları namaza davet ediyordu. Ali gece gündüz bir an olsun Allah’tan gaflet etmemiştir. Tek başına kalınca da halk içinde olunca da toplumu idare edince de hep Allah’ı hatırlamıştır. O insanları sürekli dini hususlarda kendisine sorular sormaya teşvik ediyordu. Ali insanlara amel ve davranışlarıyla öğüt veriyordu. Evet o hem insanların imamıydı ve hem de öğretmeni

    Dr. Taha Hüseyin Mısırlı yazar ve bilgin

  7. #7
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart


    hz ali ıle hz huseyın ın ustunluklerı


    Süleyman bin Mihran’dan, o da Cabir’den, o da Mücahit’ten, Abdullah bin Abbas’tan naklen, Resulullah (saa) şöyle buyurdu: Göğe yükseldiğimde Cennetin kapısına şöyle yazılı olduğunu gördüm: Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah’ın Resulüdür, Ali Allah’ın velisidir, Hasan ve Hüseyn Resulullah’ın torunlarıdır, Fatımat’üz Zehra Allah’ın safvetidir, bunları inkar eden ve onlara buğz edene (kin güdene) Allah’ın laneti olsun. "Bir gün Resulullah (s.a.a) oturmuştu ve yanında da İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) bulunuyordu. O sıra Hz. Hüseyin içeriye girdi. Resulullah (s.a.a) onu yanına oturtarak iki gözünün arasını ve dudaklarını öptü. Hz. Hüseyin o sıralar altı yaşındaydı. Hz. Ali Resulullah'a dönerek ona şöyle bir soru sordu: "Ey Resulullah, oğlum Hüseyn'i seviyor musun?" Allah Resulü buyurdu: "Nasıl sevmem, oysa o benim vücudumdan bir parçadır." Hz. Ali (a.s) arz etti: "Ey Resulullah, hangimizi daha çok seviyorsun, beni mi, Hüseyni mi?" Hz. Hüseyin araya girerek şöyle dedi: "Babacığım kimin şeref ve fazileti daha yüce olursa, onu daha çok sever ve makamı ona daha yakın olur." Hz. Ali oğluna hitaben şöyle dedi: "Ey Hüseyn benimle fazilet yarışmasına girer misin?" Hz. Hüseyn de "Evet babacığım, eğer istiyorsan!" diye cevap verince Hz. Ali ona şöyle buyurdu: "Ey Hüseyn, ben Müminlerin Emiri’yim; ben sadıkların diliyim, ben (Muhammed) Mustafâ'nın veziriyim; ben Allah'ın ilminin hazinedarı ve insanlar arasından seçtiği kimseyim; ben cennete en önce gidenlerin öncüsüyüm; ben Resulullah'ın borcunu ödeyecek kimseyim; ben o kimseyik ki amcası cennette efendidir, ben o kimseyim ki cennette meleklerle birlikte uçar... Ben Resul’ün kadısıyım...Ben tenzil (Tevbe) süresini Allah-u Teala’nın emriyle Mekke ehline taşıyanım. Ben Allah’ın kulları içinde seçtiği kimseyim. Ben Allah'ın "Allah'ın ipine topluca sarılın"(Ali İmran 103) buyruğuyla kullarına tutunmalarını emrettiği onun kopmaz ipiyim. Ben Allah'ın parlayan yıldızıyım. Ben gök meleklerinin kendisini ziyaret ettiği kimseyim. Ben Allah'ın konuşan diliyim(1) Ben Allah-u Teala'nın yaratıklarına olan hüccetiyim. Ben Allah'ın güçlü eliyim. Ben Allah-u Teala'nın göklerdeki yüzüyüm. Ben Allah’ın zahir olan tarafı (yanı)yım(Zümer 56.Ayete işaret). Ben o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "… Onlar kadirleri yüceltilmiş kullardır. Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler." (Enbiya, 26-27)
    Ben Allah'ın asla kopmayan sağlam kulpuyum. Allah duyandır, bilendir. (Bakara 256. Ayete işaret) Ben Allah'ın girilmesi gereken kapısıyım. Ben Allah'ın sırat üzerindeki sancağıyım. Ben Allah'ın eviyim, kim ona geçerse emanda olur; kim benim velayetime ve sevgime tutunursa, cehennemden emanda olur. Ben ahdi bozanlarla (Cemel ehli olan Ayşe, Talha, Zübeyr ve askerleri) adaletten sapıp zulmedenlerle (Muâviye ve yandaşları) ve dinden çıkanlarla (haricilerle) savaşacak kimseyim. Ben kafirleri öldürenim. Ben yetimlerin babasıyım, ben yaşlı kadınların sığınağıyım. Ben o kimseyim ki kıyamet günü velayetimden birbirlerine soracaklar.(Nebe 1.Ayete işaret) Allah buyuruyor ki: “O gün nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür Karizmatik Ben Allah-u Teala'nın yaratıklarına bahşettiği onun nimetiyim. Ben o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala buyurmuştur ki: "Bugün size dininizi tamamladım, nimetimi tamamladım ve ve size din olarak İslam’a razı oldum." (Mâide, 3) Her kim beni severse, dini kamil olmuş bir Müslüman ve mümin olur. Ben o kimseyim ki benimle hidayet buldunuz (Rad 7.Ayete işaret)(2) . Ben o kimseyim ki Allahu Teala benim ve düşmanım hakkında buyurmuştur ki: "Ve durdurun onları, şüphe yok ki onlar sorguya çekileceklerdir." (Sâffât, 24) Yani Kıyamet günü benim velayetimden (sorguya çekileceklerdir.) Allah-u Teala’nın Gadir-i Hum günü onunla dinini tamamladığı Büyük haber benim. (Nebe', 2. Ayete işaret) Ben o kimseyim ki Allah Resulü (s.a.a) hakkımda "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır" buyurmuştur. Ben müminin namazıyım; ben Hayye alas-salât, ben Hayye alal-felâh; ben Hayye ala Hayril-amel (ben; namaza, kurtuluşa, en hayırlı amele gelin) (Sözlerinin sırrıyım). Ben o kimseyim ki düşmanım hakkında Allah-u Teala şu ayeti indirdi: "Bir isteyen, gelip çatacak azâbı istedi. O azâbı ki kâfirlerin başından defedecek yok." (Meâric, 1-2) maksat benim velayetimi inkar edendir ki-o da Yahudi olan Nu'man bin el-Hâris’tir, Allah'ın laneti onun üzerine olsun. Ben insanları havuz(Kevser)’a çağıranım; benden başka müminleri çağıran var mı? Ben evladımdan olan temiz imamların babasıyım. Ben kıyamet günündeki adalet terazisiyim. Ben dinin reisiyim. Ben, müminleri hayırlara ve Rabbimin bağışına götüren öncüyüm. Ben o kimseyim ki Kıyamet gününde (cennet) ashabı benim dostlarımdır; onlar ki benim düşmanlarımdan uzaktırlar; onlar ki ölüm anında korkmaz ve üzülmezler ve kabirlerinde azap edilmezler. Onlar, şehitler ve sıddıklardır ki Rab'lerinin indinde sevinecekler. Ben o kimseyim ki şialarım (yandaşlarım)’dan Allah'ın ve Resulü'nün sevmediğini sevmemeleri için söz alınmıştır, isterse babaları veya evlatları olsun. Ben o kimseyim ki Şialarım (Yandaşlarım) hesapsız cennete gireceklerdir. Ben o kimseyim ki şialarımın isimlerinin yazılı olduğu divana sahibim. Ben müminlerin yardımcısı ve Alemlerin Rabbinin indinde şefaatçileriyim. Benim iki kılıçla (Zülfikar) çarpışan, benim iki mızrakla vuran. Ben Bedir ve Hüneyn gününde kafirleri öldürenim. Ben Uhut'ta düşman askerinin başına bela kesilen kişiyim. Ben Ahzap (Hendek) günü İbn-i Abdüved’i –Ki Allah ona lanet etti- vuranım. Ben Amru ve Merhab'ı (Hayber’in en büyük yiğidi) öldürenim. Ben Hayber yiğitlerini öldürenim.
    Ben o kimseyim ki hakkımda Cebrail el-Emin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zülfikar gibi kılıç yok ve Ali gibi yiğit yoktur." Ben Mekke fethinin sahibiyim. Ben Lat ve Uzza'yı kıranım. Ben Büyük Hubel ve Menât adlı putları yok edenim. Ben Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in omzuna çıkıp putları kıranım. Ben "Yeğûs, "Yaûk" ve "Nesra" (adlı putları) kıranım. Ben Allah yolunda kafirlere savaşan kimseyim. Ben (rükû'da) yüzüğünü sadaka veren kimseyim. Ben (Hicret gecesinde) Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in yatağına yatıp nefsimle onu müşriklerden koruyanım. Ben o kimseyim ki cinler benim kudret ve heybetimden korkarlar! Ben o kimseyim ki onunla Allah’a ibadet edilir. Ben Allah'ın tercümanıyım.(3) Ben Allah'ın sancağıyım. Ben Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in ilminin heybesiyim. Ben Resulullah (saa)’tan sonra Cemel ehli (Ayşe, Talha ve askerleri) ve Sıffin ehliyle (Muaviye ve yandaşları) savaşacak kimseyim. Ben Cennet ve cehennemi bölenim .(4)”
    Söz buraya varınca Hz. Ali (a.s) sustu. Allah’ın Resulü (s.a.a) söze başlayıp şöyle buyurdu: "Ey Eba Abdillah (il-Hüseyn), duydun mu babanın söylediklerini? Daha bunlar, onun faziletlerinin onda birinin onda birinin onda biridir ancak. Bunlar bir milyon faziletten sadece bir kaçıydı. O bundan da yüce birisidir."
    Bunun üzerine Hz. Hüseyin şöyle dedi: "Bütün övgüler Allah’a mahsustur ki bizi mümin kullarının çoğundan ve bütün yaratıklarından üstün kıldı. Dedemizi de tenzili, tevili, sıdkı ve Cebrâil-i Emin'le konuşmayı tahsis etti. Bizi seçtiği kullarının en güzidesi ve bütün yaratıklarının en üstünü karar kıldı." Sonra şöyle devam etti: "Saydığın faziletlere gelince ey Emir-el Mu'minin, sen bütün bunlarda sadık ve eminsin!"
    Burada Allah Resulü Hz. Hüseyn'e dönerek "Yavrum, şimdi de sen faziletlerini zikret" buyurdu. Hz. Hüseyin şöyle buyurdu: "Ey babacığım, ben Ali b. Ebi Tâlib'in oğlu Hüseyn'im. Annem alemlerin kadınlarının efendisi Fâtımet-üz Zehrâ'dır. Benim dedem, bütün Âdem oğullarının efendisi Muhammed-ül Mustafâ'dır ve bunda hiç bir şüphe yoktur. Ey Ali, benim annem senin annenden daha faziletlidir Allah indinde ve bütün insanların nezdinde! Benim dedem senin dedenden daha hayırlı ve Allah indinde ve bütün insanların nezdinde daha faziletlidir!...Ey Ali, sen Allah indinde benden daha faziletlisin, ama ben baba , anne ve dede açısından daha büyük bir iftihara sahibim!" Ravî diyor ki söz buraya varınca, Hz. Hüseyin babasının boynuna sarıldı ve onu öpmeye başladı. Hz. Ali de Hüseyn'i öperek şöyle diyordu: "Allah senin şeref ve iftiharını, ilim ve hilmini daha da artırsın! sana zulmedenlere Allah lanet eylesin ey Ebâ Abdillah!" Sonra Hüseyn (a.s) dönüp Resulullah (s.a.a)'in kucağına oturdu."

    Kaynak:

    (Şâzân Bin Cibrîl el-Kummî “el-Fedâil” kitabı S.84-85-86 Dâr’ür Radıy H.1368 Kum Bas.; es-Seyyid Haşim el-Behrani (Ö.H.1107) “Hilyet’ül Ebrâr fi Ahvâl Muhammed ve âlihil Athâr” C.2, S.123-127 Müesseset’ül Mearif el-İslamiyye; eş-Şeyh Ebul Hasan el-Mirandi “Mecma’ün Nureyn” S.192-194)

  8. #8
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart

    Allah Resulü (s.a.a)şöyle buyurdu:

    Bilesiniz ki,Muhammed(s.a.a) ve Al-i Muhammed sevgisi üzerine ölen kimse günahları bağışlanmış ve şehit olarak ölmüştür.Tövbeli ve tam bir imanla ölmüştür.Böyle bir kimseyiölüm melekleri(Nekir ve Münker) cennetle müjdeler,tıpkı zifaf odasına götürülen gelin gibi saygıyla cennete götürürler.
    Kabrinden cennete iki kapı açılır ve Allah, onun mekanını rahmet meleklerinin ziyaretgahı kılar.Bu şekilde ölen kimse sünnet ve cemaat üzerine ölmüştür.
    Bilesiniz ki,Muhammed ve Al-i Muhammed'e düşmanlık ederek ölen kimsede kafir olarak ölmüştür;kıyamet gününde alnında'Allah'ın rahmetinden uzaktır!'yazısıyla gelir.Bu şekilde ölen kimse cennetin kokusunu almayacaktır....

  9. #9
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart


    Hz. Alinin (a.s) Namaz Kılışı




    Hz.Ali(a.s) öyle bir huzuru kalp ile namaz kılarlardı ki, bütün dünya dünya yıkılsa hiç haberi olmaz (duymaz)dı.

    Hz. Ali(a.s) Efendimiz menkıbelerinde denilir ki bir harpte Hz. Ali Efendimizin mübarek ayağına bir ok gelmiş, okun demir kısmı kemiğe saplanmıştır. Bu yüzden okun demirini çekip çıkaramadılar. Bir cerrah bulup getirdiler. Cerrah demiri görünce H. Ali Efendimize :
    -Size aklı gideren, bayıltıcı bir ilaç vermeli ki, ancak o zaman bu demiri çekip almak mümkün olur. Yoksa, bunun ağrısına tahammül edilemez, dedi.
    Emirül'Mü'minin (Mü'minlerin emiri -Halifesi) Hz.Ali(a.s) Efendimiz :
    -Bayıltıcı ilaca lüzum yok. Biraz sabredin, namaz vakti gelsin, namaza durunca çıkarırsınız buyurdu.

    Namaz vakti geldi. Hz.Ali (a.s) namaza başladı. Cerrahda E-mirül'Mü'minin Hazretlerinin Mübarek ayağını yarıp demiri çıkardı. Yarayı sardı. Hz.Ali (a.s) namazını bitirince Cerraha emiri çıkardın mı? buyurdu.
    Cerrah:
    -Evet, çıkardım efendim, dedi. Hz.Ali (a.s) Efendimiz :
    -Hiç hissetmedim, ayağımdaki demiri çıkardığınızı duymadım buyurdu.

  10. #10
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1047
    @Dygsuz

    Standart

    İMÂM HZ. ALİ’NİN (a)HAYÂTI

    İmâm Ali (a.s) hicretten 23 yıl önce Mekke’de dünyaya geldi. Babası Ebû Tâlib ®, annesi Esed kızı Fâtıma ®’dır. Küçük yaşlardan itibaren, peygamberimiz onu kendi evine alarak, terbiye ve himâyesini bizzat kendisi üslendi. O, peygamberimize ilk îmân getiren kimseydi ve her zaman O’nunla beraberdi. Peygamberimizin biricik kızı Fâtıma (sa), O’nun eşi idi.

    O; Putperestlerin, peygamber efendimizi öldürmek istedikleri o hicret gecesinde, canını ortaya koyarak Resûlullâh’ın yatağına yatan, hem Mekke’de ve hem de Medîne’ye hicret gerçekleştikten sonra ashâb ® arasındaki kardeşlik (musâhiplik) eşleşmesinde Hz. Peygambere kardeş olan, Resûlullâh’ın (s.a.a) hayatta olduğu dönemde yapılan savaşların çoğunda Allâh’ın izni ile Müslüman’ların muzaffer olmalarında olağanüstü emekleri geçen ve hakkında kudsî hadîs ile; “Lâ fetâ illâ Ali, Lâ seyfe illâ zülfikâr-Ali’den yiğit er Zülfikâr’dan üstün kılıç yoktur.” buyrulan, hendek savaşında Müslüman’larda korku ve gevşekliğin hâkim olduğu bir sırada, kimsenin karşısına çıkmaya cesâret edemediği elebaşı bir müşrîki, dillere destan kılıç darbesi ile cehenneme yuvarlayarak, Hz Peygamber’in (s.a.a); “Ali’nin bu kılıç darbesi diğer bütün insanlar ve cinlerin ibâdetlerinden daha üstündür/faziletlidir.” kelâm-ı şerîflerine mazhâr olan... kimsedir.

    Ehl-i Beyt’in anlayışı ve yoluna göre, İmâm Ali (as), ilâhî emir gereği Hazreti Resûlullâh’ın (s.a.a.) hak halifeleri olan Oniki masum İmâm’ın ilkidir. Resûlullâh, İslâm davetini teblîğe başladığı günden itibaren, çeşitli münâsebetlerle, Hz. Ali’nin bu ilâhî hilâfet makâmının sâhibi olduğunu açıklamıştır. Özellikle de “Ğadir-i Hum” denilen mevkide vedâ haccı dönüşünde Hazreti Ali’yi hilâfet-İmâmet-Velâyet makâmına ilâhî bir emirle atamışlar, sahâbeden bir çok ileri gelenler de orada Hz. Ali’yi bu makâma atanmalarından dolayı tebrîk etmiş, kutlamışlardır. Ehl-i Beyt mektebinde bu münâsebetle “Ğadir-i Hum” olayının cereyân ettiği 18 Zilhicce günü “Ğadîr-i Hum bayramı” olarak kutlanır ki, bu günde, günün önemini belirten konuşmalar yapılır, İmâm’ın (a.s) kişiliği, hayâtı, mücâdelesi hakkında bilgiler verilir, ümmete, örnek bir “İnsan-ı Kâmil” tanıtılmaya çalışılır.[39]

    Ancak; Resûlullâh’ın vefâtından sonra bazı sebeplerden ötürü ilk üç halîfe ® döneminde İmâm-ı Ali’nin zâhirî hilâfeti gerçekleşmemiştir. Üçüncü Halîfe’den sonra Müslüman’larca halîfelik makâmına getirilen İmâm (as), kendisinden önceki halîfelerin atamış oldukları bir çok vâli ve devlet görevlilerini bulundukları makâma layık görmediğinden, onları azledip, yerlerine lâyık gördüğü kimseleri tayîn etti. Bu dönemde, çeşitli nedenlerden ötürü oluşan iç muhâlefet netîcesinde, İmâm (as), Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarını yapmak zorunda kaldı.

    Hz. Ali ®; takvâda, Allâh’a ibâdette, cesârette, yiğitlikte, emînlikte, Hz. Resûlullâh’tan (s.a.a) sonra gelen ilk insandı. O, her zaman hakkı, adâleti, Allâh’ın şerîatını icrâ ediyor, mazlûmlara yardımcı, dost, zâlimlere ise düşmân idi. O’nun adâlet anlayışında, hiç kimse için bir ayrıcalık söz konusu olmayıp, Hakk’a âşık, adâlet timsâli bir zât idi.

    İmâm Ali; ilimde ashâbın ® arasında en bilgini idi. Resûlullâh (s.a.a); “Ben ilmin şehriyim, Ali’de onun kapısıdır, şehre girmek isteyen kapıdan gelsin.”[40] buyurarak, Hz. Ali’nin bu derin ilmini beyân etmişlerdir.

    “NEHCÜ’L BELÂĞA” kitâbı da, ilim deryâsı olan İmâm’ın (as), hutbe, mektûp, öğüt ve nasîhatlerinden bir kısmını içeren kıymetlibir eserdir.

    İmâm Ali, bir sabah namâzı esnâsında dâhilî hâinlerden İbn-i Mülcem (l.a.) tarafından bir kılıç-hançer darbesi ile vurulmuş ve aldığı yaralar neticesinde şehâdet şerbetini içmiştir.[41]

    Selâm sana, Ey ilim şehrinin kapısı!

    Selâm sana, Ey Resûlullâh’ın kardeşi!

    Selâm sana, Ey müminlerin velîsi

    Selâm sana, Ey hakkında; “Ali’ye söven bana sövmüştür, bana söven de Allâh’a sövmüş olur.”, “Ali ile savaşan benimle savaşmıştır, benimle savaşan da Allâh ile savaşmış gibi olur.”, Ey Ali! Ben Kur’ân’ın tenzîli için savaştım, sen de te’vîli için savaşacaksın.”, “Ali’yi sevmek îmândan, O’na buğzetmek ise münâfıklıktandır...” buyrulan İslâm Askeri!

    Selâm sana, Ey Hizbullâh’ın İmâmı!

    Hz. İmâm Ali (as) buyuruyor; “İyilerle kötüler senin yanında aynı değerde olmasın. Çünkü, bu iyileri iyilik yapmaktan soğutur, kötüleri de kötülük yapmak da cüretli kılar.”[42]

    “Son veda haccı idi peygamberin.

    Onsekizinci günü Zilhicce’nin.

    Çıktı yüksek bir yere ol Mustafâ,

    Yanına aldı Ali’yi, bâsafâ.

    Dinleyiniz ey garib ümmetlerim,

    Anlatayım size vasiyetlerim.

    Aranızdan ayrılığım çok yakın,

    Hak yoldan çıkmayın, aman, sakın.

    Bana îmânı olanlar, dinleyin,

    Allâh’ın fermânını siz belleyin.

    İki muhkem şey bırakırım size,

    Haşr’e dek rehber olur bunlar size.

    Birisi, Allâh’ın Kur’ân’ıdır,

    Diğeri, Ehl-i Beyt’in irfânıdır.

    İşte aldım ben Ali’yi yanıma,

    Son sözü tekrarlarım ihvânıma.

    Canla, başla siz Ali’ye sarılın,

    Böylelikle Hak yoluna doğrulun.

    Ben, kimin mevlâsı olduysam heman,

    Ali’de mevlâsıdır, onun her zaman.

    Kim beni severse, sever Ali’yi,

    Ayrı bilmez, Peygamberle, velîyi.

    Kim, Ali’ye düşman olursa heman,

    O, benim de düşmanımdır her zaman.

    Sonra dedi, ol Muhammed Mustafâ,

    Ey ashâbım eyleyin ahde vefâ.

    Sonra kaldırdı elini Fahr-ı Cihân,

    Dedi: Yâ Rab! Şâhit ol sen de hemân.

    Allâh’ım sen de sev Ali’yi seveni,

    Sen de sevme Ali’yi sevmeyeni.

    Düşman ol! sen de Ali’nin düşmanına,

    Yardım eyle! Ali’nin yârânına.

    Her kim Ali’den kaçarsa ey Hüdâ!,

    O’nu benden dâima eyle cüdâ.

    Kim hakâret eylese bu Ali’ye,

    Ya, husûmet eylese ol velîye.[43]

    Sen iki cihânda onu kıl hakir,

    Bu duâmı müstecâb et yâ Kadîr!

    İşitince hep sahâbe bu sözü,

    Vecde geldi, güldü hepsinin yüzü.”[44]

    İmâm Ali (a.s) İslâm’ın onurudur.

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş