Bugün, “Azerbaycan Türk Lehçesi ile konuşan Türklerin Ülkesi” manasına gelen Azerbaycan’a, Türklerin ilk gelişi M.Ö. VII. yy. da oldu.Sakalar(İskitler) olarak bilinen bu ilk Türk Grubu uzun yıllar bugünkü Azerbaycan topraklarında yaşamışlardır. Sakalardan sonra bu ülkeye Türk oldukları söylenen Ablanlar gelmiş. Albanların kurduğu devletinde uzun süre yaşadığını görmekteyiz. Albanya devletini yıkanlar ise Medialılar olmuştur Medialıların kurduğu devleti ise M.Ö. IV. Yy. da büyük İskender

Bu konu 1821 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
azerbaycan adının ortaya çıkışı 1821 Reviews

    Konuyu değerlendir: azerbaycan adının ortaya çıkışı

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1821 kez incelendi.

  1. #1
    Nasid hicrani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    2.197
    Konular
    360
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    718
    @Nasid hicrani

    Standart azerbaycan adının ortaya çıkışı

    Bugün, “Azerbaycan Türk Lehçesi ile konuşan Türklerin Ülkesi” manasına gelen Azerbaycan’a, Türklerin ilk gelişi M.Ö. VII. yy. da oldu.Sakalar(İskitler) olarak bilinen bu ilk Türk Grubu uzun yıllar bugünkü Azerbaycan topraklarında yaşamışlardır. Sakalardan sonra bu ülkeye Türk oldukları söylenen Ablanlar gelmiş. Albanların kurduğu devletinde uzun süre yaşadığını görmekteyiz. Albanya devletini yıkanlar ise Medialılar olmuştur Medialıların kurduğu devleti ise M.Ö. IV. Yy. da büyük İskender hakimiyeti altına almıştır. İskender’in ölümünden sonra ise bölgede “Media-Atropatan’ı” devletinin kurulduğunu görüyoruz. “Ateş Yurdu” manasına gelen “Atropatan” ın bir ülke adı olarak ortaya çıkışı, bu bölgede ateş perestliğin yaygın oluşunun en büyük delili olmuştur. Bu da, daha milattan önceki yıllarda bu ülkede petrolün var olduğunu göstermektedir. İranlıların “Aterpatagau” ve “Ader-bigan” ve Arapların “Azerbaycan” dedikleri bu ülke, Türklerinde Müslüman olmaları dolayısıyla Azerbaycan bu güne kadar son söyleniş şekliyle gelmiştir.

    Bizans ile Sasani iran’ın uzun süre hakimiyet kavgası yaptığı Azerbaycan'a Türklerin yeniden hakim olduğunu görmekteyiz. M.S. 48 yılında ikiye ayrılan Orta Asya Büyük Hun Türk İmparatorluğu'nun batı kısmını teşkil eden Hun Türkleri bir asır sonra Kafkaslardan Macaristan'a kadar olan bölgeyi hakimiyetleri altına almışlardır. İşte bu tarihten itibaren Hun Türklerinden büyük bir kitlenin Azerbaycan’a yerleştiğini görmekteyiz. Hunların gelişini Hazarlar, onları da Sabirler ve Ağaçeriler takip etmiştir. Ayrıca, Göktürklerin bütün Orta Asya'ya hakim olmalarından sonra bazı Türk kavimlerinin Kafkaslara özellikle Azerbaycan'a gelip yerleştiklerini görüyoruz.

    Görüldüğü gibi M.Ö. ve M.S. ki yılların ilk başlarında Türkler, Azerbaycan’a ve Kafkaslara gelmiş ve bu ülkeleri vatan edinmişlerdir. Ne var ki, bölgenin Türklüğü ile ilgili gerçekler uzun yıllar Sovyet tarihçileri tarafından inkar edilmiştir. Fakat, Sovyet tarihçilerinin bu tutumunu yavaş yavaş değiştirmeye başladıklarını görüyoruz. Nitekim, 1958’te neşredilen “Azerbaycan Tarihi” (İstoriya Azerbaycyana) adlı eserde, “Türk unsurunun çok eski zamanlardan beri Azerbaycan’da boy gösterdiğini” ifade etmişlerdir. Azerbaycan'a gelen “Türk unsurların tedricen yerleşik hayata geçtiğini ve netice itibariyle Türklerin buralarda oturan yerli halkın dilini de önemli derecede etkilediğini belirtmişlerdir.”

    MS 8. yüzyılın ortalarına kadar Azerbaycan bu Türk gruplarının yurdu olarak kalmıştır. Bu asrın ortalarında İslam'ı yayan Arap ordularının Kafkaslara gelmesi ile burada yaşayan Türklerin önemli bir kısmının Müslüman olduğunu görüyoruz. Yani Müslüman Oğuzların (Türkmenler) gelmesinden önce İslamiyet Azerbaycan'a gelmiş bulunuyordu. Fakat, M.Ö. ve M.S. vuku bulan bütün bu gelişmelere rağmen Azerbaycan’ın tam bir Türk ülkesi haline gelmesi Selçuklular zamanında olmuştur. Sultan Alparslan’ın 1071 senesinde Bizanslıları Malazgirt meydan muharebesinde yenmesinden sonra hem Azerbaycan ve hem de Anadolu birer Türk vatanı haline gelmişlerdir. Orta Asya Türk Ülkelerinin Moğol istilasına uğramasından sonra bazı Türk grupları Moğol hakimiyetini tanımadıkları için onlarda gelip Azerbaycan'a yerleşmişlerdir.

    Azerbaycan Türkleri, Selçuklulardan sonra sırasıyla Moğollar ve Timurlular idaresinde yaşamış, bilahare de Kara ve Akkoyunlu Türkmenler devletlerini kurmuştur. 16. asrın başlarında Akkoyunlu devletinin inkırazı ile Azerbaycan Türkleri şah İsmail önderliğinde yeni bir devlet kurmuşlardır ki buna Safevi Devleti denmiştir.

    Azerbaycan’da Erdebil kasabasında bir şeyh ailesinden gelen Şah İsmail'in Şiiliği siyasi bir vasıta olarak kullanıp yükselmesi yalnız Azeri Türklerinin değil, bütün Türk-İslam aleminin kaderini değiştiren büyük olaylardan biri olmuştur. Azerbaycan Türklerinin çoğunluğunun Sünni olmasına rağmen, Şah İsmail, ilk başarısını azerbaycan’da elde etmiş ve bir Azeri şehri olan tebriz’de taç giymiştir. Şah İsmail bilahare bütün Azerbaycan’ı imparatorluğuna dahil edince Azeri Türkleri, ordusunun esas nüvesini teşkil etmiştir. Şii-Sünni mücadelesinin en hareketli zamanında Osmanlı hükümdarı Yavuz Selim, Şah İsmail’i 1514’te Çaldıran’da yenince Tebriz’i ve Güney Azerbaycan’ı işgal etmiş ve böylecede Azerbaycan Türklerinin bir kısmı Osmanlı Türkleri ile birleşmişlerdir. Bir müddet sonra Tebriz’in Osmanlılar tarafından boşaltılmasına rağmen Güney Azerbaycan Türklerini bir kısmı Osmanlı devleti hudutları içerisinde uzun zaman kalmışlardır. Ne var ki, Şah İsmail’den sonra Safevi devleti, Türk karakterinden hızla uzaklaşmış ve tam manası ile bir İran ( Fars ) devleti haline gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman İran üzerine sefer yapmış ve 1534’te Güney Azerbaycan’ın diğer kısımları ile Tebriz’i tekrar Osmanlı Türkiyesi ile birleştirmiştir. Fakat Osmanlı idaresi uzun sürmemiş ve birkaç seni sonra Tebriz yeniden İranlıların eline geçmiştir. 1578 ve 1588 yılları arasında cereyan eden Osmanlı – İran mücadelesinin son yıllarında Ferhat Paşa kumandasında ki Osmanlı kuvvetleri İranlıları yenerek Tebriz’i geri aldıktan başka Azerbaycan da ilerleyerek Hazar Denizi'ne kadar olan bölgeyi de Osmanlı idaresine sokmuştur. İlk defa Azerbaycan Türkleri ile Anadolu Türkleri bir bayrak altında toplanmışlardır. Ne var ki bu birlik uzun sürmemiştir. Azerbaycan da ki Osmanlı idaresine, 1597’de doğuda Özbekleri yenen ve bir grup İngiliz subayının yardımı ile de ordusunu yeniden tanzim edem iran şahı Abbas I. Tarafından son verilmiştir. Şah abbas I., Osmanlılara karşı giriştiği bir seri seferden sonra eski kuvvetinden gittikce uzaklaşan Osmanlı ordusunu urmiye gölü yakınlarında yenerek azerbaycanı tekrar safevi iranın kontrolüne sokmuştur. Tebriz ve Revan Osmanlılar tarafından her ne kadar 1635 senesinde yeniden alınmış ise de, bir yıl sonra İranlılar bu yerleri tekrar işgal etmişlerdir.

    Azerbaycan hakimiyeti için Osmanlı Devleti ile İran Devleti arasında yıllar yılı devam eden bu mücadelede, Osmanlılar ile İranlılardan daha fazla Azeri Türkleri yıpranmışlardır. Bilhassa Şii Azerilerin Osmanlı, Sünni Azerilerin de İran ordularına karşı mukavemet etmeleri onların büyük zayiat vermelerine sebep olmuştur.

    Osmanlılar ile İranlılar, Azerbaycan için bu amansız mücadeleye devam ederlerken Ruslar sessizce Volga havalisine yerleşmişler ve sonra da 1556’da Astrahan’ı alarak Azerbaycan’a komşu olmuşlardır. Her ne kadar bu komşuluktan hoşlanmayan Osmanlı Devleti Rusya’yı 1569’da Astrahan’dan atmak istemiş ise de, kafi derecede hazırlıklı hareket edilmediğinden bir netice elde edememiştir. İran ve Orta Asya üzerinden Hindistan ile doğrudan ticaret yapmak emelini taşıyan Rus Çarı Petro, Volga ve Hazar Denizin'de bir donanma vücuda getirerek Hazar kıyılarına ve bilhassa Kafkaslara hakim olmak istiyordu. Petro bu arzusunu 1711’de Prut’da Türkler karşısında uğradığı mağlubiyetten sonra gerçekleştirmek istemiş ve bu vesileyle 1715’te İran’ın durumunu tedkik için bir elçi göndermiş, o sıralar İran’ın durumunun iyi olmadığını öğrenince bu ülke üzerine yürümüş ve Kafkaslara girmiştir. Kafkas Müslümanlarının uyarmasıyla tehlikeyi sezen Osmanlı devleti hemen harekete geçerek Petro’ya verdiği bir nota ile Rusların daha fazla yer işgal etmelerine mani olmuştur. Ne var ki, İran’ın karışık durumundan istifade eden Petro 1724’de Osmanlı Devleti ile anlaşmaya muvaffak olarak Şirvan’ın kuzeyinde kalan Azeri topraklarını ele geçirmeye muvaffak olmuştur. Azerbaycan’ın geri kalan kısmı ise Osmanlı Devletine bağlanmıştır. Fakat, Afşar Türkmenlerinden Nadir Kulu’nun İran’da şahlığa yükselmesi Osmanlılara karşı başarılı seferleri ve istenmeyen müstevli durumuna düşen Rusların da geri çekilmeleri sonunda Azerbaycan bir defa daha iran hakimiyetine girmiştir. Nadir Şah’ın ölümünden sonra zaten birlikten mahrum bırakılmış olan Azeri Türkleri Şirvan, Şeki, Taliş, Karabağ, Kuba, Gence, Revan ve Bakü Hanlıklarını kurarak müstakil birer devletçikler durumuna gelmişlerdir. Fakat onların bu parçalanmış hali düşmanlarının işgal emellerini uyandırmıştır.

    Komşuları tarafından gelen bu tehditler üzerine Azerbaycan Hanlıkları Osmanlı Devleti’ne müracaat ederek destek istemişlerdir. 1747’de Şeki Hanı Hacı Çelebi Han, 1751’de Gence Hanı Şahverdi Han, 1760’da Şirvan Hanı Mehmed Han gönderdikleri mektuplarla Osmanlı hizmetinde olduklarını ifade etmişlerdir. Bu mektuplar Osmanlı Devlet adamlarını Azerbaycan ve Dağıstan’ı fiilen Osmanlı kontrolüne alma fikrine sevk etmiştir. Özellikle 1780’li yıllarda Kurum’ı Rus işgalinden kurtarmak için verilen mücadele esnasında bu fikrin oldukça yaygın hale geldiğini görmekteyiz. Ne var ki, Osmanlı Devleti içine düştüğü krizden kurtulamadığı için ne kırım’ı kurtarabilmiş, ne de Azerbaycan’ı resmen kendine bağlayabilmiştir.

    Bu arada Osmanlı devletinin hareketsizliğini gören Gürcü kralı İrakli, Ruya’nın da desteğini alarak, Azerbaycan hanlıklarına karşı düşmanca bir siyaset takibine bağlanmıştır. Hatta daha da ileri giden gürcü kralı, Gence ve Revan Hanlıklarına baskınlar düzenlemiştir. Bu düşmanca gelişmeyi öğrenen Osmanlı Hükümeti de, 1775’de Çıldır Valisi kanaliyle ilgili hanlıklara fermanlar ve hediyeler göndererek düşmanlarına karşı birlik olmaya davet etmiş ve onlara moral desteği sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin Azerbaycan Hanlıklarını idare eder bir tavır içine girdiğini gören Hıristiyan Gürcü Kralı İrakli, Rus Çarına müracaat ederek Moskova hakimiyetine girdiğini bildirmiştir. Arkasını güçlü bir hamiye dayayan Gürcü Kralı, Moskovanın direktifi ile Azerbaycan Hanlıkları arasında kurulmaya çalışılan birlik ve ittifak çalışmalarını bozacak entrikalar peşine düşmeye başlamıştır. Bundan bir netice çıkaramayan Rusya, Azerbaycan Hanlıklarına elçiler ve hediyeler göndererek önce onları Rus idaresine girmeye teşvik etmiş, bunu başaramayınca da tehdit etmeye başlamıştır. Rusların bu baskı ve tehditleri üzerine Azerbaycan Hanları yeniden Osmanlı Hükümetine müracaat ederek yardım ve himaye istemişlerdir. Bunun üzerine harekete geçen Osmanlı İdaresi, 1782 ve 1784 senelerinde Çıldır Valisi vasıtasiyle Azerbaycan Hanlarına hediye ve nişanlar göndererek morallerini düzeltmeye çalışmıştır. Osmanlı Devleti, Rusya’nın faaliyetlerinden tedirgin olduğu için, Kafkas hududundaki kaleleri takviye yoluna gitmiş ve bu arada karşı faaliyete geçerek Gürcü kralını kendi tarafına çekmeye çalışmıştır. Ne var ki, Osmanlı Devleti bu faaliyetlerin de başarılı olamadığı gibi, bazı Azerbaycan Hanlıklarının da Rusya tarafına meyletmesine engel olamamıştır. Fakat, Azerbaycan Hanlıklarının çoğu İstanbul’a bağlı kalmışlardır.

    Yukarıda izah edildiği şekilde Osmanlı devleti Kırım’dan dolayı Rusya ile devam eden mücadelesinden bir netice alamadığı gibi, 3. Selim zamanında orduda yapmak istediği ıslahatı da gerçekleştirememişti. Neticede, Azerbaycan Hanlıklarının istediği mali ve askeri yardımı da vermemişti. Bu ise, Müslüman Azerbaycan Türk Hanlıklarını İstanbul’a bağlı tutmakla birlikte kendilerini istikbal için endişeye sevketmişti. Bu da yetmiyormuş gibi, Hanlıklar arasındaki birlik ve beraberlik de bozulmaya başlamıştı. İşte bu sıralarda İran’ın yeniden Kafkas meselesine girdiğini görüyoruz.

    İran’da Kaçar hanedanını kurmuş olan Ağa Muhammed Han, Kafkaslardaki bu karışık durumdan istifade ile bölgeyi yeniden İran hakimiyetine sokmak istemiştir. Önce bölgede cür’etkar hareketlerde bulunan Gürcü kralını itaate davet eden Ağa Muhammed Han, istediği cevabı alamayınca Tiflis’i işgal etmiştir. Bunun üzerine Ruslara sığınan kral İrakli, derhal Rusya’dan yardım istemiştir. Fakat rus çarı iran ile hesaplaşmayı ileri bir tarihe bırakmak mecburiyetinde kalmıştır. Buna rağmen Ruslara güvenen ermeni ve gürcüler Müslüman dışmanlığını daha da ileri götürerek bazı Müslüman köylerini basmaya başlamışlardır. Ağa Muhammed Han, Gürcü ve Ermeni militanları barışsever hareket etmeye davet etmiş ise de, sözünü dinletememiştir. İyice şımaran Gürcüler, yeniden Rusya’ya elçiler göndererek Çar hükümetinden yardım istemişlerdir. Napolyon tehlikesi dolayısıyla Ruslar, bu gürcü isteklerine derhal cevap verememişlerdir. Esasında Ruslar, Kırım’ı Osmanlılardan aldıktan sonra mutlaka Kafkasları da kontrolleri altına almak istiyorlardı. Nitekim, bazı kücük birlikleri gürcistan’a göndererek ülkeyi rusya’ya ilhak ettiklerini ilan etmişlerdir. Rusya’nın kalabalık olmayan bu birliklerle Gürcistan’ı işgal edip Kafkaslara yerleşmeleri Osmanlı Devleti ile İran’ı oldukça tedirgin etmeye başlamıştır. General Tsitsianof komutasında yeni takviye kuvvetlerini bölgeye gönderen Rus hükümeti, Napolyon tehlikesine rağmen kafkaslar’da cür’etkar bir istila hareketine başlamıştır.

    Azerbaycan : As Er Bay Qan Demektir,
    As: Xezerin Batısında Olan Türk Dilli Gezer Eline Deyilirdi,
    Er: Qahraman Anlamında
    Bay: Ağa, Böyük Anlamında
    Qan: Mülkiyyet Ekidir, örnek: Zangan, Gürgan, Tufarqan, Varziqan,...
    Azerbaycan Türkcesi Ise Batı Oğuz Türkce Dalındandır.
    Azerbaycan Eli Ise Gezerlerden, Oğuzun önemli Boylarındandır

    Ektirmeliyem Ki Xezer Denizin Adı Ise Gezerden Alınmış, Islam Azerbaycana Geldikten Sonra, Ve Arablarda G Harfı Olmadığı Için Gezer, Xezere Dönüşmüş...


    not : alıntıdır.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: azerbaycan adının ortaya çıkışı

          Kategori: Azerbaycan

          Konuyu Baslatan: Nasid hicrani

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1821

    Konu Nasid hicrani tarafından (16.01.2009 Saat 13:05 ) değiş;tirilmiş;tir.

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş