Algıda Seçicilik Algıda seçicilik insanın algı sürecinde aktif bir rol oynadığı görüşü çerçevesinde ortaya atılmış bir kavramdır. Kavram insanın algı sürecinde pasif olmadığını algı objesini fotoğraf gibi algılamadığını görmek istediği gibi gördüğünü yeni verileri mevcut kategorilerine uydurduğunu önyargı ve stereo-tiplerinden etkilendiğini önceki tutum ve görüşlerini destekleyici enformasyonlara duyarlı olduğunu ve benzeri hususları ifade etmektedir. Seçici algı konusu pek çok kez

Bu konu 11645 kez görüntülendi 58 yorum aldı ...
Psikolojide Kavramlar 11645 Reviews

    Konuyu değerlendir: Psikolojide Kavramlar

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 11645 kez incelendi.

Sayfa 1 Toplam 6 Sayfadan 123 ... Sonuncu
  1. #1
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart Psikolojide Kavramlar

    Algıda Seçicilik


    Algıda seçicilik insanın algı sürecinde aktif bir rol oynadığı görüşü çerçevesinde ortaya atılmış bir kavramdır. Kavram insanın algı sürecinde pasif olmadığını algı objesini fotoğraf gibi algılamadığını görmek istediği gibi gördüğünü yeni verileri mevcut kategorilerine uydurduğunu önyargı ve stereo-tiplerinden etkilendiğini önceki tutum ve görüşlerini destekleyici enformasyonlara duyarlı olduğunu ve benzeri hususları ifade etmektedir.

    Seçici algı konusu pek çok kez laboratuvar ortamında ve gerçek yaşamda incelenmiştir. Örneğin Bruner ve Postman (1949) oyun kanlarıyla düzenledikleri deneyde bazı kartları hatalı bir renkle boyayarak örneğin kırmızı sinek dörtlüsü sunmuşlar ve deneklerin bu tür kartları sunuluşlarından farklı algıladıklarını (örneğin siyah sinek dörtlü veya kırmızı kupa dörtlü gibi) saptamışlardır.

    H. Cantrill'in II. Dünya Savaşı öncesindeki kitle paniği incelemesi de klasik bir çalışma olarak anılabilir. Cantrill savaş öncesi radyodan yayınlanan ve dünyanın Marslılar tarafından işgalini konu alan radyo piyesine insanların tepkilerini araştırmıştır. Piyesi radyo haberleri olarak algılayan ve Marslıların saldırısını gerçek sanarak sokaklara dökülen pek çok Amerikalı kendileriyle yapılan görüşmelerde şu tür ifadelerde bulunmuşlardır:

    1) Pencereden baktım cadde arabalarla doluydu; insanların kaçmakta olduğunu düşündüm
    2) Pencereden baktım; sokakta hiç bir araba yoktu; bir yerlerde trafiğin tıkandığını düşündüm
    3) Pencereden baktım herşey eskisi gibiydi; Marslıların henüz bizim sokağa gelmediğini düşündüm gibi.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Psikolojide Kavramlar

          Kategori: Psikoloji

          Konuyu Baslatan: Kader

          Cevaplar: 58

          Görüntüleme: 11645


  2. #2
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Algısal Belirginlik



    Algısal belirginlik (saliency) uyaranların kendi bağlamı içinde dikkati çeken bir niteliğidir. Kognitif işlemlerde bir durumun bazı yanları daha çok dikkate alındığında benzer durumlarda tercihen tekrar ele alınması beklenir bu yanlar algısal olarak belirgin (salient) veya rölyefli olarak nitelenir.

    İnsanlar da kendi çevrelerinin bağlamı içinde rölyefli olabilir. Örneğin bir grupta farklı bir etnik gruptan olan kişi veya bireyin algı alanında Öne çıkan kendini dayatan biri algısal planda daha kabarmış baskın ya da yüksek rölyefe sahip durumdadır.

  3. #3
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Algısal Değişmezlikler


    İnsan algısında nesne algılamaya ilişkin kuvvetli eğilimin yanı sıra büyük bir istikrarlılık (stability) vardır. Bir adamın boyu size doğru yaklaştıkça değişiyor gibi görünmez halbuki gözün ağtabakasına (retina) düşen imge gittikçe büyümektedir. Tabak bir açıdan bakıldığında çembere diğer açıdan bakıldığında elipse benzemez; halbuki ağtabakaya düşen imgeler bunlardır.

    Pencerenin önünde durduğunuzda bunun ağtabakadaki imgesi dikdörtgen şeklindedir; yandan baktığınızda ise imge bir yamuk şeklini alır. Ancak siz pencereyi dikdörtgen olarak görmeye devam edersiniz. Bütün bu değişik durumlar nesnenin daha önce öğrenilmiş olan nitelikleriyle görüldüğünü örneklemektedir. Fiziksel uyarımdaki farklılıklara rağmen nesnelerin görüntüleri algı düzeyinde değişmez kalır. Bu tür istikrarlılığa algısal değişmezlik (perceptual constancy) denir.

    Şekil Değişmezliği

    Yukarıda verilen tabak ve pencere örnekleri şekil değişmezliği (shape constancy) ilkesiyle ilgilidir. Ne olduğunu bildiğimiz bir nesnenin şekli ne taraftan bakarsak bakalım hep aynı kalır. Diğer bir deyişle; değişik açılardan bakılan aşina (familiar) nesneler şekilleri bakımından değişmez olarak algılanır. Burada önemli olan aşinalıktır veya nesnenin neye benzemesi gerektiği konusundaki bilgimizdir. Herhangi bir nedenden ötürü nesneyi tanıyamamamız halinde şekil değişmezliği söz konusu olamaz.

    Büyüklük Değişmezliği

    Nesne uzaklaştıkça bunun ağtabakadaki imgesi gittikçe küçülür. Halbuki normal olarak insanlar nesneleri hep aynı büyüklükte görürler. Bu olaya (phenomenon) büyüklük değişmezliği (size constancy) denir. Bu değişmezlikte iki etkenin etkisi vardır. Bunlardan ilki şekil değişmezliğinde de söz konusu olan nesnenin aşinalığı veya kişinin nesnenin niteliği konusunda daha önce öğrendikleridir. Bir erkek erkek olarak algılanmışsa; bizden ne kadar uzakta olursa olsun boyu değişmez bir biçimde algılanacaktır. Bir diğer etken uzaklıktır (distance).

    Eğer bir nesne aşina değilse veya herhangi bir büyüklükte olabiliyorsa örneğin bir sayfa veya kaya gibi büyüklük değişmezliği ancak nesnenin ne kadar uzakta olduğu bilinerek korunabilir. Bu durumda uzaklık ipuçları önem kazanır. Eğer bir derinlik ipucu şekilde olduğu gibi yapay olarak değiştirilmişse büyüklük değişmezliği kaybolur. Şekilde büyük zarf daha uzakta ve bu nedenle de daha "büyük" gibi görünmektedir; gerçekte ise bu zarf "küçük" zarftan daha yakındadır. Bu hilenin nasıl sağlandığı şeklin açıklamasında anlatılmaktadır.



    Büyüklük değişmezliği derinlik ipuçlarının tersine bir etki vereceği şekilde değiştirilmesiyle ortadan kalkmıştır. Bu zarflar aynı büyüklüktedir ve gerçekte "büyük" zarf "küçük" zarftan çok daha yakındadır. Daha uzakta olarak görülmesinin nedeni; bunun gri kartın gri kartın da "küçük" zarfın arkasında gibi görünmesidir. Fakat gerçekte gri kart iki zarf arasında değil bunların arkasındadır. "Büyük" zarfın köşesi kesilmiş olduğu için bu kart "büyük" zarfın önünde gibi görünmektedir. (Fundamental Photographs.)

    Parlaklık Değişmezliği

    Algısal değişmezlik parlaklığın algılanılışı için de geçerlidir; nesnelerin beyazlık grilik veya siyahlık dereceleri algısal düzeyde değişmezlik gösterir. Parlaklık değişmezliği (brightness constancy) nesnenin üzerine düşen ışık miktarından bağımsızdır insanlar örneğin kömürü ay ışığında da parlak güneş ışığı altında da siyah olarak görürler; aynı koşullarda kar ise daima beyaz olarak görülür. Bu olayın nedeni; algılanan parlaklığın parlaklık açısından nesnenin zemine olan oranına bağlı olmasıdır. (Wallach 1963). Normal hallerde bu oran aydınlatma koşulu ile etkilenmeksizin hep aynı kalır. Işık miktarının azaltılması veya çoğaltılması nesne ve zeminin her ikisini de daha parlak veya daha mat yapar; böylece insanlar nesnenin parlaklığını değişmez biçimde algılarlar

  4. #4
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Algısal Kabartma


    Algısal kabartma veya görünür kılma kavramı (pregnance) Moles'ün terimleriyle belirsiz olguları anlamaya çalışan bir araştırmacının ilgilendiği olguyu çerçevelemesini ve böylece hatları az çok belirli bir biçim oluşturmasını ifade etmektedir.

    Algısal kabartma kavranmaya çalışılan gerçekliğin bir fon-fıgür durumuna başka şeylerle kontrast haline konulmasıyla benzerlik göstermektedir ve bu anlamda kimlik algılarında önemli bir işleve sahiptir. Bu bağlamda algısal kabartma kişilere kolektif kimliklerini grup aidiyetlerini hatırlatmak ve bunun bir adım daha ötesinde karşıt gruplarını ötekini düşünmelerini ve bununla ilgili bir şeyi tartışacaklarını söylemek gibi yollardan yapılmaktadır.

    Yapılan bazı deneysel çalışmalarda kişilere doğrudan kendilerini tanımlamaları söylenerek alınan kimlik tanımları ile kolektif kimlikleri hatırlatılarak alınan kimlik tanımlarının farklılaştığı görülmektedir

  5. #5
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Alt Mantıklar


    Günlük düşünce ve metin analizlerinde sıklıkla kullanılan alt-mantıklar (infra-logics) terimi formel mantık sınırları dışında kalan düşünce tarzlarına işaret etmektedir. Klasik formel mantık düzeni bir bütünün öğelerinin çelişmezlik üçüncü halin olamazlığı iç tutarlılık gibi ilkelere dayalı bir şekilde birleştirilmesini öngörmektedir.

    Bu anlayış insanı bir tür 'akıl yürütme makinesi'ne indirgemektedir. Oysa insanın düşünce yolları bu katı çerçeveye sığmamaktadır. Alt-mantıklar insanın formel mantık dışında kalan tutarlılık ve çelişmezlik kaygısı taşımayan dolayım-sız keyfi düşünce sistemleridir.

    Alt-mantıklar yaratıcılık bakımından da önem taşımaktadır. Zira yaratıcı bireylerde bir tür ilham anları olarak nitelendirilen keşif anları çoğu kez çeşitli öğeleri alışılmışın dışında birleştirme bağlantılandırma çağrışım zincirine sokma şeklindeki düşünsel etkinliklere dayanmaktadır. Keşif veya bulgular önce tutarsız ham işleme tabi tutulacak bir yapı halinde ortaya çıkmaktadır.

  6. #6
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Alter Ego


    Aslında psikanalitik vokabülere ait olan alter ego terimi sosyal psikolojide psikodrama benlik ve/veya kimlik analizleri alanında da kullanılmaktadır. Alter ego kısaca diğer-ben yardımcı-ego bana benzeyen bir başkası olarak tanımlanabilir.

    Moscovici'ye (1984) göre Alter ile Alter Ego sosyal ilişkilerde Diğeri'ni tanımlamanın iki tarzını ifade ederler. Bu çerçevede ya bize benzeyen bir Diğeri yani Alter Ego ya da farklı bir Diğeri yani Alter söz konusudur. Bunlardan her biri farklı olgulara gönderir; bir bakıma çeşitli araştırma yaklaşımları ve teoriler bu "alter"i kavramsallaştırma tarzlarına göre farklılaşırlar. Gruplara ilişkin araştırmaların çoğu onu bir "alter ego" olarak ele alırlar.

    Psikodramada veya rol oyununda katılanlara diğerinin tutumunu yansıtması kendilerini onun yerine koyması söylenir ve bundan sonra cereyan edenler oyuncunun diğerinin tutumunu içleştirme kapasitesine göre değerlendirilir. Aynı şekilde konformiteye ilişkin araştırmalarda her bireyden kendini kendine benzer biriyle veya benzemek istediği biriyle karşılaştırması istenir.

    İlke olarak ne kendine Özgü pozisyonları ne de görüşü olan sapkınların iktidarı elinde tutanlara veya çoğunluk bireylerine bakarak kanaatlerini oluşturdukları davranışlarını bunlara göre ayarladıkları kabul edilir; sapkınlar bu imtiyazlı alter-egolara benzemek için uymaktadırlar. Bazı araştırmalar ise kısaca "alter'i dikkate alırlar.

    Azınlık veya bireyin kendine özgü görüşlerini ifade ettikleri yenilik olgusuna ilişkin araştırmalar böyledir. Bunlarda birey veya azınlık normu ya da Ortodoksluğu temsil eden bir otorite veya çoğunlukla çatışırlar. Bu birey veya azınlığın aradığı şey özel kimliğin ve açık bir farkın tanınmasıdır. Demek ki bu iki temel psiko-sosyal mekanizma (sosyal karşılaştırma ve sosyal tanınma) sosyal alanda diğerini algılamanın iki tarzıdır

  7. #7
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Alterite


    Alter (diğeri) sözcüğünden türetilen bu terim bir kişinin kendisinden bir başkasının salt varlığını ifade etmektedir. Bireyin diğeriyle ilişkisi başlangıçtan itibaren çalışmalı bir nitelik taşımaktadır. Diğeriyle karşılaşma bireysel kimliğin oluşumunda en kritik anlardan biridir.

    Nitekim bazı yazarlar (Hesnard vb.) gelişim sürecinde Biz'in Ben'den önce olduğunu ve Biz'den Ben'e geçişte daima bir alterite'yi varsaymaktadır. Zira alteritesiz insan ilişkisi bir kaynaşmaya/erimeye dönüşecektir; diğeriyle karşılaşma olmazsa özerklik gerçekleştirilemez; imkânsız olur ve tekilleşme yönündeki bireysel kimlik ütopya olarak kalır (kolektif kimlik peşinde koşan gruplar düzeyinde Öteki'nin icadı bu gereği karşılayan bir strateji olarak nitelendirilebilir

  8. #8
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Alttan Gelen Etki


    İzlenim oluşumunda belirli bir hedef kişi hakkında genel olarak mevcut şema veya kategori kullanılmakta ve hedeften gelen enformasyonlar bu şema doğrultusunda (top down) işlenmektedir. Ancak bu şema veya kategori yeterli olmadığında alt kategoriler oluşturulmaktadır.

    Örneğin politikacılar hakkında olumsuz içerikli şemalara sahipken bir politikacı hakkında 'dürüst' ve 'tutarlı' olduğu şeklinde enformasyonlar aldığımızda "o dürüst ve tutarlı bir politikacıdır" yargısını oluşturabiliriz. Alt kategorizasyon hem şematik hem de özel enformasyonların birlikte kullanımını mümkün kılmaktadır.

    Ancak alt kategorizasyon yapılamadığında bazı hallerde hedefin özellikleri ağır basmakta yeni enformasyonların entegrasyonuna gidilmektedir. Bu olguya 'alttan gelen etki' (bonom up) denmektedir (Fiske ve Neuberg 1990).

  9. #9
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Analojik İletişim


    Palo Alto Ekolü'nün kişiler arası iletişimde (kullanılan enformasyonun kodun ya da işaretlerin türüne göre) ayırtettiği iki iletişim tarzından biridir (diğeri dijital iletişim).

    Ekolün kurucusu Bateson'a göre tüm iletişimler iki tip enformasyon kapsar; bunlardan biri olaylar hakkındaki enformasyondur diğeri ise iletişim sırasında bireyler arasında oluşan ilişkiler hakkındaki enformasyondur. Bu anlamda her mesaj aynı zamanda bir içerik ve bir ilişkidir. Mesajın ilişkisel yanı ya da ilişkisel mesaj tipi iletişim hakkında bir iletişimdir (metacommunicatiori) ve bu anlamda ikinci bir mesaj gibi düşünülebilir.

    Analojik iletişim işaret/gösterge ile anlamı arasında fiziksel veya sembolik benzerlik esasında bir ilişkinin bulunduğu iletişimdir. Sözel olmayan davranışlar (jestler ses tonu vücut pozisyonları konuşma sırasındaki duraklamalar veya aralar vs.) analojik iletişim örnekleri sayılabilir.

  10. #10
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1166
    @Kader

    Standart

    Angajman


    Angajman (commitment) bireyin kendi davranışlarına bağlılığı bir başka deyişle birey ile edimleri arasındaki bağ şeklinde tanımlanabilir. Kiesler (1971) tarafından incelenen angajman olgusu ya hep ya hiç tarzında değil bireyin davranışlarını sahiplenme ya da onları benimseme düzeyi olarak kavramsallaştırılmıştır. Bireyin belirli bir edime angajmanı bu edimi özümleme derecesinin ifadesidir. Genel olarak bir kişinin fikir inanç ve duyguları değil davranış veya hareketleri tarafından bağlandığı (angaje edildiği) söylenebilir yani angajman sadece eylemler için söz konusudur.

    Literatürde angajmanın kişinin tutumlarıyla ilişkisinden hareketle tutum yanlısı angajman ve tutum karşıtı angajmandan söz edilmektedir. Bunlardan birincisi kişinin problematik olmayan bir tarzda yani mevcut tutumları yönünde (pro) angajmanını ikincisi ise mevcut tutumlarına karşıt yönde (contre) angajmanını ifade etmektedir.

    Angajman düzeyi ya da yoğunluğu davranışın yapıldığı ortam (başkalarının varlığı edimin kamusal olup olmaması) davranışın birey için önemi davranışın tekrarlanma veya değiştirilebilme imkanı gibi çeşitli değişkenlerden etkilenmektedir. Ama asıl önemli olan davranışı yapan bireyin (algıladığı) özgürlük düzeyidir angajmanın olabilmesi için kişinin mecbur edilmemesi özgür bırakılması veya özgürlük duygusu taşıması gereklidir.

    Sosyal psikologlar angajman konusunda özgürlüğü de dereceli olarak görme eğilimindedir. Özgürlüğün derecelendirilmesi ödül veya ceza düzeyini yükseltme veya düşürme yoluyla ayarlanabilir. Angajman büyük ödül veya büyük ceza durumlarında değil özellikle az ödül veya az ceza durumlarında söz konusu olmaktadır

Sayfa 1 Toplam 6 Sayfadan 123 ... Sonuncu

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş