http://www.resimupload.org/files/vkftczcz9tw0zfb547jl.gif Çok kötü besleniyoruz - İlmi Araştırma ( Önemli ) Besinler üçe ayrılır: 1- Besleyici Besinler : Tahıl,taneli bitkiler,hububat,buğday,arpa,mercimek,bakliyat,vb. 2- Tasfiye Edici ( Arındırıcı ) Besinler : Bütün yaş sebze ve meyvalardır 3- Yağlar : Bitkisel yağlar ( Zeytin,fıstık,ayçiçeği yağları )

Bu konu 1283 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Çok kötü besleniyoruz - İlmi Araştırma ( Önemli ) 1283 Reviews

    Konuyu değerlendir: Çok kötü besleniyoruz - İlmi Araştırma ( Önemli )

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1283 kez incelendi.

  1. #1
    eleman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    16.10.2008
    Yaş;
    53
    Mesajlar
    93
    Konular
    21
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @eleman

    Harika Çok kötü besleniyoruz - İlmi Araştırma ( Önemli )



    Çok kötü besleniyoruz - İlmi Araştırma ( Önemli )

    Besinler üçe ayrılır:

    1- Besleyici Besinler : Tahıl,taneli bitkiler,hububat,buğday,arpa,mercimek,bakliyat,vb.
    2- Tasfiye Edici ( Arındırıcı ) Besinler : Bütün yaş sebze ve meyvalardır
    3- Yağlar : Bitkisel yağlar ( Zeytin,fıstık,ayçiçeği yağları )

    Besleyici dediğimiz besinler,protein bakımından zengindir ve hücre yapısını imar eden ve hücrenin olgunlaşması için ihtiyacı olan bütün malzemeyi taşırlar.Bu taneli besinleri ( tahıl, makarna, pilav, börek cinsinden besinleri ) 20-22 yaşlarından sonra giderek azaltmak lazım.

    Bu besinlerdeki proteinler kan yoluyla hücre sitoplazmasına girdiği zaman orada bir takım tortular oluşturuyor.çünkü hücre bu proteinlerin fazlasını yakamıyor.Yakabilmesi için katalizörler lazım, yani onları tasfiye edecek ( arındıracak ), eritecek besinler lazım. Sebze ve meyvalar bunu yapıyor. Vitamin bakımından son derece zengin olan taze, yaş meyva ve sebzelerle birlikte yemek lazım bunları.Öyle insanlar var ki, hakikaten, hamur işinden başka bir şey yemiyorlar. Ama beden 25’inden sonra artık eskisi gibi çalışmaz.İnsan yaşlandıkça vücudun çarkları zayıflar,tıkanır.O zaman ne yapacaksınız?Çarkı tıkamayacak şeyler yiyeceksiniz.

    Bakınız, herkes biliyor ki,Dünya’da hayatın kaynağı güneş’tir.güneş olmasa hayat olmaz! O yüksek hayat prensipleri ile oluşan sebze ve meyvaları hayvanlara yediriyoruz; onların leşerini de biz kemiriyoruz! Olacak şey mi bu?O yüzden kesinlikle ETTEN UZAK KALMAK LAZIM. Hangi yaşta olursa olsun, insanoğlu ET ( Balık eti hariç,özellikle hamsiyi kılçığıyla birlikte yemek lazım.Çünkü hamsinin kılçığında D vitamini vardır. ) YEMEMELİDİR.

    Medyonomik vasfı olan, “ÖTE” dediğimiz yerin titreşimlerini alan bir beden ETLE BESLENİRSE HEP BUNALIMDA OLUR,SİNİRLİ OLUR,KAVGACI OLUR; İÇE DÖNÜK OLUR,HEP SIKINTILI OLUR,BENCİL OLUR. Bunu sebebini de anlayamaz. Et yok!

    Et ile beslenme, zamanımızd adeta kesin bir kural haline gelmiştir.Öyle ki,”et yememek,fukaralıktan “ ,sayılmış; “et giren eve dert girmez” gibi akıl ve bilim dışı hikmet(!)ler yumurtlanmıştır.

    Etin temel ve zaruri bir besin maddesi olmadığı fikri aydın insanlar arasında,hatta son yıllarda çoğu hekimlerce kabul edilmiş de olsa,hala büyük çoğunluk eski inancı na bağlı yaşıyor!Oysa gerçek bunun tersinedir.ÇünküiET,uyuyan hisleri kamçılayan,sindirim yeteneğini kötüye kullandırtan,çok kötü bir uyarıcıdır.Bilinmeli ki,ağır bir besin, kanımızı ağırlaştırdığı gibi,hücreyi de kurutur; ve bıraktığı tortularla organların çarklarını tıkayarak insanı alkole,içki özlemine ve çok kuvvetli uyarıcıların susamışlığı içine çeker.

    Hayvani yağlardan da kesinlikle uzak durmak lazım.Ne yapmalı? Bitkisel yağlar yemeli.En güzel yağ, zeytinyağıdır.

    Bağırsaklar, insan uzviyetinin çok önemli bir noktasıdır.egoizmin alanı,peritonit ( diyafram ) ile sidik torbasının arasındaki karın boşluğundadır.Ve çok yedikçe,orayı işlettikçe egoyu işletirsiniz.O yüzden,karın nahiyesinin,kaslarının hiçbir zaman pörsümemesine, yağlanmamasına dikkat etmek lazım.Bunun da çaresi spor yapmak ve ok yememektir.

    Biz, günde,genelde üç öğün yemek yeriz.Saatleri de aşağı yukarı bellidir.Çoçuk,ana kucağından kalkıp sofraya oturduğu andan itibaren buna alışır.Örneğin, öğlen vakti yemek zamanı yaklaştığında “acıktık” deriz.Bu hadise şudur:Öylesine şartlanmıştır ki mide,bu saat yaklaştığı zaman otomatik olarak salgı sularını salmaya başlar.Bu salgı suları,boş olan midede,midenin iç yüzeyine –cidarına- dokunduğu zaman bir gıdıklanma oluşturur.Biz bunu “açlık” zannediyoruz,”acıktım!” diyoruz. ( Ramazan ayında oruca niyet edenler, ilk üç günden sonra,vücut alıştığından,öğle yemek yeme ihtiyacı hissetmeden,akşama kadar kolaylıkla dayanabildiklerine şahit olmuşlardır )

    Hakiki açlık bu değildir.Ya nedir?Midenizde öyle bir gıdıklanma yokken “ah,bir taze fasulye olsa da yesem!” dersiniz.Hamile kadının aşerme olayında bu vardır işte.Karındaki çocuk kendisine hangi nesne lazım ise,ve o nesne doğada han gi besinde var ise,bunu annenin beyin ekranına yansıtır!hamile kadın,Aralık ayında “bir karpuz olsa da yesem!” der.çünkü çocuk o nesneyi, ondaki besinleri istemektedir.Ve halk bunu gayet iyi bildiğinden,gider o karpuzu bulur,buluşturur,getirir.Eskiden yasaklardı doktorlar! Şimdi tavsiye ediyorlar.

    En garibi de nedir biliyormusunuz?Hamile kadınların büyük çoğunluğu toprak ister! Toprak yer! Ve en kuvvetli toprak da Anadolu ve Kanada toprağı, biliyor musunuz? Niye? Bir manyetik alan var burada! İnsanoğlu Tanrı duygusuna da bu yarımadada ulaştı!

    Mutlu bir yaşamın 7 altın anahtarı :


    1 – İyi anlaşılan bir beslenme – ıtrah ( sindirilen besinlerin yaramaz kısmının dışarı atılması ) ve cismani ( beden sel ) özen

    2 – Şuurlu solunum ( yavaş ve yumuşak şeşilde göğüs,ciğerlerle solumalı ) SOLUĞUNA HAKİM OLAN NEFSİNE DE,RUHUNA DA HAKİM OLACAKTIR.

    3 – Fikri kendine telkin ( sıhhatimiz,sevinç ve neşemiz,mutluluğumuz,hatta tabii kaderimiz, kendi düşünce tarzımıza,kendi fikirlerimize bağlıdır.İyi anlaşılmış ve ölçülü bir yemek,solunum ve düşünmekten ibaret olarak görülen hayat,bu üç fiil ile,beden ile ruh arasındaki uyumu oluşturur k;ki,bu uyum insana,fiil ve davranışlardaki ideal birliği,yani,amelde,sözde ve düşüncedeki üçlü duruluğu bahşeder.Ve işte bu esas,Hayrın ,Hakkın ve Hüsnün anahtarıdır.Mutluluğumuz için;

    1-Tam bir gevşeme ile alış kabiliyyetine sahip bir hale gelmeli

    2-Zamansız,soyulmuş,çıplak bütün fikirleri beynimizden kovarak iç sükununa varmalı

    3-İşitebileceğimiz kadar yüksek bir ssle mırıldanarak birkaç dakika,uyarıcı ve yönlendirici n itelikte bir sözcüğü veya cümleyi kısa,basit,açık bir onayla,aynen ve değiştirm eden tekrar edilmeli )

    4 – Güzel san’at

    5 – Musiki ve Dua ( Musiki = Mevlevi’lik,sadece dini musikinin değil,din dışı musikinin de en verimli ocağı olmuştur. Şu bir gerçek ki,insanlar,musiki vasıtasıyla sözle olduğundan çok daha iyi anlaşmakta,ruhları arasında kuvvetli yakınlıklar kurmaktadırlar.duyguları anlatmakta,musiki kadar tesirli bir vasıta daha yoktur. Makamla okuma esnasında organizmayı tahrip eden karbondioksit bedenden atılır ve kanımız da arınır.Aynı zaman da hayatın katılıklarıyla yaralanan ruhu da teskin eder ve ona şifa verir. Ruhlarıyla vücutları arasında bir denge oluşturmayı başaranlar kainatın da ahengini keşfederler.Musiki dinlerken kendisini de dinlemeyi becerebilen insan,hakikat perdesinin de yavaş yavaş aralandığını görecektir. Dua = Herkes duasını,kendi ihtiyacına uygun,kendi sözcük kalıplarıyla,dilediği yer ve zamanda;ancak mutlaka kalben,gönülden gelen,işitebileceği bir sesle;anlamı kendince açık olan cümlelerle ve bir ritim içinde yapılmalı;RAB’bi ile arasına hiçbir vasıta koymamalıdır.

    Dua hakkında detaylı bilgi için:

    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]



    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


    6 – Nefis murakabesi ( denetimi )

    7 – İman ( önce,kişisel bir düşüncenin oluşması,sonra bu düşüncenin ben’likle uyumlanıp kabul edilmesi ve nihayet yaşamı mümkün ve değerli kılacak ümidin doğmasıdır.Bu son özellik,onun,beyne değil Ruh’a ait bir meleke olduğunun kesin göstergesidir.İman,tıpkı aşk gibi bilir;çünkü kökü ruh’tadır.İman ve aşkın şiddeti,kalbten gelen diriltici hararetten çıkar;bu nedenle inanmak sevgidir,iman ise aşk’tır )

    Daha geniş bilgi için bakınız: “Hayat Kanunları ve Doğru Yaşamın Altın Kuralları”, Muammer Sağlam,Tümleniş Derneği Yayınları
    6 – Nefis murakabesi ( denetimi )
    7 – İman ( önce,kişisel bir düşüncenin oluşması,sonra bu düşüncenin ben’likle uyumlanıp kabul edilmesi ve nihayet yaşamı mümkün ve değerli kılacak ümidin doğmasıdır.Bu son özellik,onun,beyne değil Ruh’a ait bir meleke olduğunun kesin göstergesidir.İman,tıpkı aşk gibi bilir;çünkü kökü ruh’tadır.İman ve aşkın şiddeti,kalbten gelen diriltici hararetten çıkar;bu nedenle inanmak sevgidir,iman ise aşk’tır )

    Daha geniş bilgi için bakınız: “Hayat Kanunları ve Doğru Yaşamın Altın Kuralları”, Muammer Sağlam,Tümleniş Derneği Yayınları


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Çok kötü besleniyoruz - İlmi Araştırma ( Önemli )

          Kategori: Sağlıklı Yaşam İçin

          Konuyu Baslatan: eleman

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1283

    "Kardeşim sen düşünceden ibaretsin.Geriye kalan et ve kemiksin.Gül düşünürsen gülistan olursun.Diken düşünürsen diken olursun."Hz.Mevlana

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş