CEVİZ AĞACI Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl. Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.

Bu konu 2839 kez görüntülendi 10 yorum aldı ...
Güzel ama unutulanlar 2839 Reviews

    Konuyu değerlendir: Güzel ama unutulanlar

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 2839 kez incelendi.

  1. #1
    1st.Molla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.08.2008
    Mesajlar
    50
    Konular
    8
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    572
    @1st.Molla

    Standart Güzel ama unutulanlar

    CEVİZ AĞACI
    Başım köpük köpük bulut,
    içim dışım deniz,
    ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
    Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
    Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
    Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
    Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
    Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
    Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
    Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında

    NAZIM HİKMET


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Güzel ama unutulanlar

          Kategori: Türkce Şiirler

          Konuyu Baslatan: 1st.Molla

          Cevaplar: 10

          Görüntüleme: 2839


  2. #2
    1st.Molla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.08.2008
    Mesajlar
    50
    Konular
    8
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    572
    @1st.Molla

    Standart

    Çanakkale Şehitlerine

    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
    Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
    Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

    Mehmet Akif Ersoy

  3. #3
    1st.Molla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.08.2008
    Mesajlar
    50
    Konular
    8
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    572
    @1st.Molla

    Standart

    ÂMİN ALAYI

    En önde, rahlesi âguş-i ihtirâmında

    Ağır ağır yürüyen bir dokuz yaşında melek;

    Beş on adım geriden, pîş-i ihtişâmında,

    Şafak ziyâları hattâ ufûl edip gidecek

    Kadar lâtîf, iki ma'sûmu bir açık payton

    Vakâr u nâz ile çekmekte; arkasında bunun,

    Küçük adımlı yaman bir tabur ki hayli uzun





    O rûhtan daha sâfi olan yüreklerden,

    Zaman zaman bir ilâhî terâne yükseliyor;

    Bu cûş-i saffetin aksiyle tâ meleklerden

    Zemîne doğru bir "amîn!" sadâsıdır geliyor.

    Muhîti her birinin bir sabâh-ı nûrânûr,

    Bütün bu kâfile efrâdı, pür-sürûd-i sürûr,

    Yarıp önünde duran halkı muttasıl gidiyor!





    Bu bir ketîbe-i ma'sûmedir ki, ey millet:

    Selâma durmalısın şanlı rehgüzârında;

    Bu bir cenâh ki: Atîde bir ufak hareket

    Yapıp cihanları oynatmak iktidârında!

    Gelir de sâye-i imdâd-ı Hak'ta bir gün, bu,

    Girer diyâr-ı meâlîye doğrûdan doğru.

    Bu ancak işte, eğer varsa, şanlı bir ordu!





    Evet, ilerlemek isterse kârbân-ı şebâb,

    Yolunda durmaya gelmez. O çünkü durmıyarak

    Sabâh-ı sermed-i âtîye eylemekte şitâb;

    O çünkü isteyemez hâle katlanıp durmak!

    Onun kudûmü için nâzenîn-i istikbâl,

    Açar da sîne, o olmaz mı per-güşâ-yi visâl?

    Durur mu artık onun karşısında, mâzî, hâl?





    Fakat o zemzemeler uçtu hep dudaklardan...

    Sürûd-i neşve bu âlemde pek süreksizdir!

    Ağır ağır geçiyorken alay sokaklardan,

    Gelir de caddenin ağzında mıhlanır, dikilir,

    Mehîb-manzara bir anlı şanlı gerdûne;

    İçinde pudralı üç kanlı çehre! Neyse yine,

    Yol açtı bir iri ses mevkibin geçip önüne:





    - Siz ey heyâkil-i bî-rûhu devr-i mâzînin,

    Dikilmeyin yoluna kârbân-ı âtînin;

    Nedir tarîkını kesmekte böyle isti'câl?

    Durun, ilerlesin Allâh için, şu istikbâl

  4. #4
    1st.Molla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.08.2008
    Mesajlar
    50
    Konular
    8
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    572
    @1st.Molla

    Standart

    YÂ RÂB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABÂHI?



    "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden,

    bizi helâk eder misin, Allah’ım?"

    (A’râf 155)



    Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

    Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!



    Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

    "Yandık!"diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!



    Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,

    Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,



    Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;

    Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!



    Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,

    En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...



    Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın

    Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın



    Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?

    Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?



    Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,

    Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?



    Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

    Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?



    Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,

    Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?



    İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?

    Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?



    Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?

    Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!



    Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!

    Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?



    Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;

    İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!







    Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

    Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!



    Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...

    Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!



    Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:

    Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!



    Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

    Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!



    Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,

    Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!



    En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,

    Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!



    İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...

    Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!



    Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?

    Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

  5. #5
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1048
    @Dygsuz

    Standart

    Her duyguya hitaben eklemeler yerinde ve güzel olmuş.Düşünce ve emeğine sağlık 1st.Molla.

  6. #6
    gonul gull - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    447
    Konular
    25
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    592
    @gonul gull

    Standart teşekkürler

    Alıntı 1st.Molla Rumuzlu Üyeden Alıntı
    YÂ RÂB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABÂHI?



    "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden,

    bizi helâk eder misin, Allah’ım?"

    (A’râf 155)



    Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

    Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!



    Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

    "Yandık!"diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!



    Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,

    Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,



    Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;

    Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!



    Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,

    En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...



    Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın

    Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın



    Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?

    Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?



    Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,

    Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?



    Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

    Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?



    Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,

    Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?



    İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?

    Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?



    Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?

    Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!



    Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!

    Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?



    Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;

    İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!







    Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

    Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!



    Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...

    Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!



    Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:

    Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!



    Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

    Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!



    Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,

    Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!



    En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,

    Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!



    İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...

    Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!



    Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?

    Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
    beğeniyle okudum.yazan hakkında bilgi varmı acaba.ben ilk defa okuduğum iiçin bilmiyorum. paylaşımınız için teşekkür ederim

  7. #7
    1st.Molla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.08.2008
    Mesajlar
    50
    Konular
    8
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    572
    @1st.Molla

    Standart

    Bunlar MEHMET AKIF ERSOY sıırlerıdır en ustekı harıc

  8. #8
    -
    - - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Alıntı 1st.molla Rumuzlu Üyeden Alıntı
    çanakkale şehitlerine

    şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -tepeden yol bularak geçmek için marmara’ya-
    kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: Bir avrupalı'
    dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    kustu mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    o ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    bu göğüslerse hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    Işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
    şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'bu, taşındır' diyerek kâ'be'yi diksem başına;
    ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    şarkın en sevgili sultânı salâhaddin'i,
    kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, islam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...heyhât,
    sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    sana âğûşunu açmış duruyor peygamber.

    Mehmet akif ersoy
    gercekten takdire deger anlamli bi siiri buraya ilave etmen cok güzel bende okumus oldum sayenizde cok güzelll sayenizde yad etmis olduk o kahramanlari

  9. #9
    S€®C€
    S€®C€ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Zulmü Alkışlayamam

    Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
    Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
    Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
    - Boğamazsın ki!
    - Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
    Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
    Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
    Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
    Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
    Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
    Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
    Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
    Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
    Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
    Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
    Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
    İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?

    Mehmet Akif Ersoy


    Bu şiirde benim çok beğendiğim bir şiiri ...

  10. #10
    gonul gull - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    447
    Konular
    25
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    592
    @gonul gull

    Standart

    forumun bu tarafını çok seviyorum. Bu yaşa gelmişsin Mehmet Akifi bu şiirlerini nasıl okumadın diyorum kendi kendime.utandım. GÜZEL olanı LAZIM olanı verdiği için .Eksiklerimi yamadığım için seviyorum forumu.TEŞEKKÜRLER MOLLA. TEŞEKKÜRLER ASİ

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş