17 Kasım 2010
Şeytan doldurur
Cuma, yani NATO’nun Lizbon Zirvesi yaklaştıkça, Füze Kalkanı konusunda Türkiye’nin tutumuna ilişkin merak de baskı da artıyor. Bugün gelinen nokta hükümetin Kalkan’a onay verme ihtimalinin yükseldiği ve karşılığında masaya sürdüğü isteklerin de geniş ölçekte kabul gördüğü yönünde.
Ama bunların içinde bir tanesi kamuoyunun “bildikleri ve beklentileri” ile uygun düşmeyebilir! Türkiye’ye füze kalkanı kurulması halinde, olası bir saldırı halinde-ki gariplik burada başlıyor-harekete geçecek karşı füzelerin tetiğinde Türkiye’nin parmağının bulunup bulunmayacağı tartışması.
İlk önce şunu söylemek gerekiyor ki, Türkiye’de bulunan kalkan. Füzeler Akdeniz’de bulunacak. (O da ayrı bir konu!) Yani tetikte Türk eli nasıl olacak ayrı tartışma konusu denecekken, projenin bir NATO stratejik planı olması bu soruyu da karşılıyor: Türkiye’nin tetikte parmağı olabilir!
Peki olmalı mı? Türk kamuoyunda genel kanı olması yönünde. Çünkü projeyi Türkiye’ye önerenlere karşı bir “güvensizlik” olduğunu söylemek hiç de iddialı olmaz.
Bu nedenle eğer Kalkan Türkiye’ye kurulacaksa tetiğin kontrolünde de pay istiyor Türk kamuoyu ve burada siyasi partilere göre bir değişiklikte yok sanki!
(Sadece Muavenet vakası bile anımsatıldığında herkes “evet, doğru” diyor.)
Peki Türkiye görüşmelerde böyle bir talep veya şart masaya sürdü mü? Kesin biçimde hayır veya evet demek mümkün değil şu aşamada ama yerli ve özellikle yabancı bazı kaynaklar Türkiye’nin böyle bir istekte bulunmadığını söylüyor. Yani Türkiye tetik-parmak konusunu müzakereye sürmüş değil.
Garipsenecek bir durumla mı karşı karşıyayız yoksa “doğrusu” bu mu tartışmalı. Çünkü tetikte Türkiye’nin parmağı bulunursa, olası bir tatsızlık anında sorumluluk daha da fazla Ankara’nın üstüne yıkılabilir!
Belki karar gününün yaklaştığı şu sıralarda “tetikte parmak” olsun mu olmasın mı baştan düşünülmeli.
Çünkü mâlum; izlediğiniz filmde duvarda bir tüfek asılıysa muhakkak patlar!