Beni seversin, bilirim. Bunu bana her fırsatta gösterirsin. Ne zaman darmadağın olsam, soluğu senin kapında alırım. Beni geri çevirmezsin. Çünkü; "Bu defa son. Gerçekten dersimi aldım. Beni affet!" derim.
Aslında Sen bilirsin ki daha pek çok kez kapını aşındıracağım. Sen, bana yardım edip sıkıntılarıma çare olduktan sonra tekrar başım sıkışıncaya kadar Seni hatırlamayacağım. Ama yine de bu, bana yardım etmene mani olmaz. Uyarıcı işaretler çıkarırsın yoluma. Dersin ki: "Bak, bu yönü takip edersen, başına bir sıkıntı gelmeden gideceğin yere ulaşırsın..." Ama yooook... Ben, öyle çok bilmişim ki, kendi bildiğimi okurum.
Sonra o dikenli sarp kayalıklarda ayaklarım yara olur, rûhum yorulur... Artık tükendiğimi düşündüğüm zamanlarda bir ışık tutarsın yoluma nice mesafelerden... Eğer azıcık aklım varsa, biraz da basiretim; dönerim yüzümü senin pusulana.
Başıboş bir cesedim ben yeryüzünde. Eğer kalbim Seninle dolu değilse ve gözlerimi sana kapatmışsam, en çok zararı Seni unuttuğum zamanlarda görürüm. Bana bakanın, gözetenin, koruyanın Sen olduğunu unutturduğun zamanlar ise, benim felaketimdir.
Ey! Yaşam kaynağım... Sebebim! Rûha ölüm var mı ki? Bence var! Senden yoksunsa, Seni anmaktan yoksunsa, Seni bilmekten yoksunsa... Evet, rûh, ölüdür... Ve eğer bir küçücük kalp, Seni anarak yaşıyorsa; ölümsüzdür.
Ben, Seni hiç görmeden, belki de hiç görememe ihtimaline karşın sevdim... Yarattığın her eser, bıraktığın her izde; vardığım noktada Sen varsın. Zaten Sen, var olan her şeysin... Bir bütünler kalabalığını tamamen saran "Tek'sin!"
Kimseye boyun eğmem; ama Sen, Sen, farklısın. Senin önünde sadece boynumu değil; bedenimin ve rûhumun her bir zerresini eğerim... Eğilirim ve bunu isteyerek yaparım, severek yaparım. Hatta tüm nedenlerim, Senin önünde eğilmekten cevap bulur...
Bilirim,.beni seversin bilirim... Kaç kere Sana savaş açtım ve her yenilişimde asıl kazanan oldum. Kaç kere Şeytan'a uydum, hırpalandım da felaha giden yolu yine Sana dönmekte buldum... Kaç kere dost diye sarıldıklarım, ellerimde kurudu da; her ihtiyacım olduğunda ben, yine Seni yanımda buldum... Ve ağladım, ağladım, ağladım... Çünkü öğrendim ki Sen, hep haklıydın. Çünkü öğrendim ki ben, kendi zararıma kararlar verip sıkıntılara düşürmekle Seni suçlarken, Seni inkâr ederken, Sana hadsizce yüz çevirirken; Senin tek istediğin, benim iyiliğimdi... Bilemedim. İyiliği ve varlığı kendimden; kötüyü, darlığı ve yokluğu Senden bildim...
Dost isteyene Sen yetersin, evet... Ama bazen, Sen de sadakatimi ölçersin... Ölçersin de azıcık dahi katlanamadan isyan bayrağını açar, acı sözlerle hücuma geçer, nankörlük şarabını doyasıya içer, var gücümle Sana cephe alırım... Sen, ne iyi dostsundur; ben, ne nankör bir kul...
Ya Rabbi! Varlığımın her zerresinde nakış nakış Sen işlenmişsin. Yetmemiş, bana nefes aldıran, aldığım her nefeste Seni anmamı hatırlatan mekanizmaya ilahi damganı basmışsın ve yüreğim, her nefeste "Allah, Allah..." diye diye Seni zikretmiş. Ama ben, içimdeki küçük bir et parçası kadar dahi Senden haberdar olamamışım.
Gönül gözümün perdesini kaldır ve beni Sana yaklaştır.Yârabbi! Sensiz kendimi yetim hissediyorum. Susuz kalmış kurak topraklar gibiyim. Bu âciz zerreciği kendinden mahrum eyleme! Senin deryanda bir damlacık olmak istiyorum... Ey Sevgili! Beni kabul et. Artık pişmanlıklarımdan pişman olmuyorum. Çünkü ben, onlarla büyüyüp Seninle daha çok buluşuyorum.
Beni seversin bilirim. Benden asla vazgeçmezsin... İşte bunun farkına vardım da ben de Senden asla vazgeçmem. Dizlerimin üstüne çökerim. Bir garip âcizim, boynumu bükerim. Ellerim, göklere değil; sadece Sana açık... Gözyaşlarımdan yol yaptığım dualarımı Sana yola çıkarırım... Ve inanırım ki ulaşır...
Senin beni sevebildiğin kadar Seni sevememekten korkuyorum... Beni çepeçevre sarmışsın...Ne tarafa dönsem, Seni hissediyorum ve baktığım her yerde Seni görüyorum.
Seni aramaya çalışmak, ne büyük vakit ziyânı... Meğer sadece içime bakmak yetiyormuş... Meğer bulmaya çalıştığım, aslında hep benimle berabermiş ve hep kendini göstermiş... Ne körmüşüm! Sen, beni her türlü nimetle donattın. Her kuluna olduğu gibi bana da rahmetinden esirgemedin...
Lâkin, Seni sevebilme nimetini herkese bahşetmiyorsun. Herkesi koruyup gözetiyorsun; ama yalnızca Seni dileyenin gönlünde varlığını hissettiriyorsun. İşte bunun karşılığında dileyeceğim ya da isteyebileceğim başka hiçbir şey yok! Ve ben, Seni varlığımın tüm kuvvetince seviyorum ve biliyorum ki SEN DE BENİ SEVİYORSUN! BENİM SENİ SEVEBİLDİĞİMDEN ÇOK DAHA FAZLA....
Ayşegül Osmanoğlu,
22 Ağustos 2010, Pazar.