http://www.imagee.net/upload/files/2010-06/67a7238d.jpg İtalya'daki Gladyo'nun Türkiye uzantısı, 1988'deki Özal suikastini organize etti. Kartal Demirağ'ın silahından çıkan mermi hedefi bulsaydı, siyasilere karşı tasfiye sürecinin önemli bir adımı olacaktı. İşte Türk Gladyosu, Mossad, masonlar ve Encümen-i Daniş... Bülent ERANDAÇ / TAKVİM Kartal Demirağ'ın 1988'de Başbakan Turgut Özal'a karşı gerçekleştirdiği suikast girişimi, Gladyo'nun Türkiye yapılanmasının bir mesajıydı. Özal bu

Bu konu 1375 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Özal'ı öldürsün diye hapisten kaçırdılar 1375 Reviews

    Konuyu değerlendir: Özal'ı öldürsün diye hapisten kaçırdılar

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1375 kez incelendi.

  1. #1
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart Özal'ı öldürsün diye hapisten kaçırdılar


    İtalya'daki Gladyo'nun Türkiye uzantısı, 1988'deki Özal suikastini organize etti. Kartal Demirağ'ın silahından çıkan mermi hedefi bulsaydı, siyasilere karşı tasfiye sürecinin önemli bir adımı olacaktı. İşte Türk Gladyosu, Mossad, masonlar ve Encümen-i Daniş...

    Bülent ERANDAÇ / TAKVİM

    Kartal Demirağ'ın 1988'de Başbakan Turgut Özal'a karşı gerçekleştirdiği suikast girişimi, Gladyo'nun Türkiye yapılanmasının bir mesajıydı.

    Özal bu işin bir meczup tarafından yapılmış, münferit olay olmadığını o andan itibaren biliyordu. Daha sonra Kartal Demirağ yakalandı.

    Kim vardı Demirağ'ın arkasında? Mesela Kemal Horzum'un kendisine para yolladığı iddiaları var. Kemal Horzum'un adı Demirağ'ın ifadelerinde de geçiyor. Horzum'un Demirağ'a para yolladığı öğrenildi.

    Horzum, Emlak Bank'ı hortumlamak suçundan arandığı için İsviçre'ye kaçmıştı. Sonra İsviçre'den iadesi istendi. Adalet Bakanlığı yetkilileri, prosedüre uygun hareket etmedi ve iade bir süre gerçekleşmedi. Yoğun çabalar sonucu Horzum iade edildi.

    Demirağ ifadesinde, Horzum'un Özal'ın kaçakçılığı önleme girişimlerinden rahatsız olduğu ve bu yüzden suikast girişimini desteklediğini söylemişti. Olayı soruşturan savcı Afyon Dazkırı'da bir kontrgerilla kampının varlığını keşfetti.

    HAPİSTEN KAÇIRILDI

    Orada eğitim aldığı ortaya çıkan Demirağ sağcı militandı. İlk suçu da Dazkırı Kaymakamı'nı falçatayla yaralamaktı.

    İfadesinde kaymakamı dokuma kooperatif faaliyetlerinden ötürü komünist olduğu için yaraladığını söylemişti. Ama asıl nedenin uyuşturucu imalatı yaptığı gerekçesiyle Dazkırı'daki bir eczanenin kaymakamlıkça kapatılması olduğu raporlara yansıdı. Yani işin içinde uyuşturucu trafiği de var. Daha sonra hapse giren Demirağ, kısa sürede hapisten kaçırıldı.

    Kemal Horzum da Dazkırılı. Bu bilgilere ulaşan savcı Ankara'ya geldiklerinde iki general tarafından çağrıldı. Generaller "Devam etmeyin başınız ağrır" dedi...

    Özal'a da aktarıldı bu olanlar. Özal, "Gereğini yapın" dedi ama mesele kapandı. Bu generallerin Özel Harp Dairesi'nden olduğu iddia edilmişti.

    DERİN DARBELER

    Türkiye'de gerçekleştirilen askeri darbelerin ardında da dış güçler vardı. Derin devlet adı altında darbe için zemin yaratan kirli eller, birçok suikastin de planlayıcısı oldu...

    27 Mayıs 1960'da darbesi. Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamını onayladı. 16 Eylül'de Zorlu ve Polatkan, bir gün sonra da Menderes idam edildi. 12 Mart 1971'de ordu komutanları Demirel'e bir muhtıra verdi. Nihat Erim başkanlığında sivil bir hükümet kuruldu. 12 Eylül 1980 darbesi yapıldı. Bütün darbelerin arkasında, bombalar, cinayetler, örgütler, servisler vardı. İtalya'da olduğu gibi Türkiye'de de gerilim stratejisi çok başarıyla uygulandı. 28 Şubat 1997'de post-modern darbe ile iktidar devrildi.

    Başarıya ulaşamayan darbeler üzerinde de durmamız lazım. 13 Kasım 1960'da iç darbe oldu. Başta Alpaslan Türkeş olmak üzere 14'ler tasfiye edildi. 21-22 Şubat 1962 başlarında Albay Talat Aydemir Harb Okulu ve bazı birlikleri harekete geçirdi. Kısa sürede duruma hakim olundu, Aydemir ve genç subaylar emekliye sevk edildi.

    KOMUTANLAR DEVREDE
    21 Mayıs 1963 tarihinde Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkadaşları, ikinci darbe teşebbüsünde bulundu. 20 Mayıs 1969'ta yapılmak istenen büyük bir darbe teşebbüsü daha amacına ulaşamadı. Dış destekli bu girişimlerin başarılı olmaması şaşkınlık yaratıyordu. Anayasa değişikliği önerisi parlamentonun alt kanadı olan Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmiş ve hemen Senato'nun onayına sunulmuştu.
    Senato da onaylarsa değişiklik yasalaşacaktı.

    Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları yanlarına Cumhurbaşkanı Sunay'ı alarak harekete geçti. Dönemin başbakanı Süleyman Demirel, her ne kadar istemese de anayasa değişikliği teklifini geri çekmek zorunda bırakıldı.

    DIŞ GÜÇLERİN KAOS İSTEĞİ

    Tarih 9 Mart 1971... Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan ve içlerinde 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nu da bulunduğu "Milli demokratik devrimciler", orduyu tahrik etti. Doğan Avcıoğlu ve İlhan Selçuk'un başını çektiği ileri sürülen çok ciddi girişimler vardı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ve İstanbul'daki 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün, sol darbeye karşı çıkıyordu. Cuntacılar 9 Mart 1971 günü darbe yapmak istedi ama olmadı.

    10 Mart günü Ankara'da, daha önce adı bile duyulmamış olan 'Genişletilmiş Komuta Konseyi' toplantısı yapıldı, toplantıya ordudaki bütün generaller davet edildi ve Türkiye'nin geleceği konuşuldu. Darbeler hayata geçirilmese de, Türkiye suikastler nedeniyle sürekli kaos yaşıyordu.

    İSTANBUL'DA ROMA PROVASI

    İpekçi, Gladyo'nun Türkiye faaliyetlerini öğrenince, P2 ile bağlantısı olan Ağca tarafından hain bir pusuyla öldürüldü.

    1 Şubat 1979'da Teşvikiye'de evinin yakınlarında uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca, o tarihlerde P2 Mason Locası tarafından yönlendiriliyordu. Gazeteci Çetin Altan, "Abdi İpekçi, kontrgerilla tarafından öldürüldü" demişti. Amiral Sezai Orkunt ise "Abdi, askerlerin geniş arazilerde bazı sivillere kontrgerilla eğitimi verdiğin öğrenmiş. Sonra da Ankara'ya gidip CIA Türkiye Sorumlusu Paul Henze ile görüştü. Ardından da vuruldu. CIA'nin P2 mason locası ile olan yakınlığı had safhada. Önce İpekçi'yi vuran hain ellerin İtalyan uzantısı sonra Pecorelli'yi öldürdü.

    Roma'da öldürülen gazeteci Gladyo'yu görmüştü
    1970'li yıllardan itibaren İtalya ve Türkiye'de yaşanan suikastler, Gladyo'nun işi olarak dikkat çekiyordu. Gazeteci Mino Pecorelli'nin öldürülmesi, birçok bakımdan Çetin Emeç suikastını, bazı yönlerden de Uğur Mumcu suikastine benziyordu. Ancak işleniş tarzı, Abdi İpekçi suikasti ile adeta kopyaydı. Gazeteci Mino Pecorelli, 20 Mart 1979 tarihinde Roma'da evinin yakınlarında vurularak öldürüldü.

    Suikast, 50 gün önce Abdi İpekçi'ye benzer bir şekilde organize edilmişti. Otomobilde öldürülen Pecorelli, suikaste uğramadan hemen önce Andreotti hakkında 'öldürücü belgeler' yayımlayacağını ilan etmişti. Gladyo'nun sırları ortalığa dökülecekti. Suikastten 3 gün sonra, ülkesinde 'kurnaz tilki' diye de anılan Andreotti, yeniden 'başbakanlık' koltuğuna oturdu. Yani P2'nin başbakan yaptığı Andreotti, Pecorelli'nin ölüm emrini vermişti. Gladyo'nun Türkiye uzantısı ise İpekçi'yi öldürtmüştü.

    HUZURA KARŞI BOMBALI EYLEM

    1969 yılında Milano'nun Piazza Fontana bölgesindeki Milli Tarım Bankası'na yönelik faşist grupların gerçekleştirdiği bombalama eyleminin CIA destekli bir Gladyo operasyonu olduğu kısa sürede anlaşılmıştı.

    Saldırıda 17 kişi hayatını kaybederken, 88 kişi de yaralanmıştı. Bombalama olayından bir süre sonra itiraflarda bulunan dönemin Avanguardia Nazionale isimli neo-faşist hareketin üyelerinden Sicilyalı Vincenzo Vinciguerra, "Bombalamanın amacı siyasi ve askeri otoriteyi olağanüstü hal ilan etmeye zorlamaktı. Ancak istenilen olmadı. Çünkü halk, saldırı sonrasında askerin istediği desteği vermedi" dedi.

    ANDREOTTi'yi HAPSE ATAMADILAR

    BİRÇOK gazeteci suikastinin emrini verdiği gerekçesiyle 2002'de 20 yıl hapse mahkûm edilen eski Başbakan Giulio Andreotti'nin cezası yüksek mahkeme tarafından temyiz edildi ve Andreotti hapis yatmaktan kurtuldu.

    Böylesine karmaşık davalarda herkesin gözünü açacak ifşaatta bulunan bir 'muhbire' ihtiyaç olacağı açıktı.

    Andreotti konusunda ilk konuşan muhbir; Tommaso Buscetta adlı eski bir Mafya üyesiydi. BUscetta, Andreotti'nin Gladyo'nun Roma bağlantısı olduğunu anlatıyor. Ancak P2 üyesi Andreotti'yi hiçkimse hapse gönderemedi.

    P2 başbakanı öldürttü yerine üyesini atadı!

    1978'de P2 Mason Locası'ndan emir alan Kızıl Tugaylar, İtalya Başbakanı Moro'yu öldürdü. Ülkenin yeni başbakanı ise Andreotti oldu. Yani Üstad Gelli'nin sağ kolu...

    Bombalama olayları ve suikastlarla çalkalanan İtalya, belki de en dramatik olaylarından birini 1978 yılında yaşadı. Suikast öncesi Roma'daki Amerikan Büyükelçisi, Washington'a sürekli Moro hakkında raporlar yolluyordu.

    Carter'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, İtalya Başbakanı Moro'ya Washington'a gelmemesini, çünkü kimsenin onu görmek istemediğini söylemişti.

    'BANA ÖDETECEKLER'

    Amerikan Büyükelçisi M.Gardner (Trilateral üyesi), 'Aldo Moro İtalyan politikasının en tehlikeli ve en bulanık insanıdır' demişti. Çünkü Moro, P2'nin isteklerini yapmıyordu. Bir hafta sonra yani 16 Mart 1978'de İtalya Başbakanı Aldo Moro, Kızıl Tugaylar örgütü tarafından kaçırıldı.

    Serbest bırakılacağı düşünülen Moro, P2 Mason Locası'nın emri ile öldürüldü ve cesedi bir arabanın bagajında partisinin Roma'daki merkezi yakınlarında bulundu.

    İngiliz gazeteci Willan, bir ülkede ne gibi oyunlar oynandığını yazdığı kitabında gözler önüne serdi. Ölmeden önce arkadaşına 'Politik çizgimi bana ödetecekler, göreceksin' diyen Moro özel gizli bilgiye sahipti. Milli Güvenlik Planı, CIA'in NATO ülkelerindeki kanadı Gladyo, uyuşturucu mafyasının hükümete baskısı vs...

    GLADYO PERDE ARKASINDA

    Moro öldükten sonra yerine P2 Locası'nı yöneten önemli isimlerden Giulio Andreotti geçti. İtalyan gazeteleri, Moro'nun ölümünden Gladyo'nun sorumlu olduğunun savcılık belgelerinde ortaya çıktığını yazdı. Moro'nun öldürülmesini soruşturan komisyon, 'Parti başkanının kaçırılmasının soruşturulmasında, Loca mensuplarının bu konuda sessizce geçiştirilmeyecek etkilerini' saptıyordu.

    Tutuklanan Kızıl Tugay lideri Renato Curcio, Mossad tarafından eğitilmişti. Moro, terörizmin ve PCI (İtalyan Komünist Parti)'nin durumunu analiz ediyordu. Bazı gizli servislerin (CIA-İsrail Servisleri-Alman Federal Gizli Servisi BND) terörle bağlantılarını da inceliyordu. İsrail gizli servisi Mossad'ın özellikle Hıristiyan Demokrat Parti'nin Senato Başkanı Spadolini'yle iyi ilişkiler içinde olduğu düşünülüyordu.

    ÇİZME'DE YOĞUN FAALİYET

    P2 Mason Locası'nın Mossad destekli Kızıl Tugaylar'ı kullanarak organize ettiği, Aldo Moro'nun öldürülme olayı, İtalya'nın gerekli istikrarlı yapıyı edinmesi için attığı adımlardan birini daha durdurmuştu. Masonluk ve kontrgerillanın yoğun faaliyet gösterdiği İtalya, bu bunalımın etkisinden uzun süre kurtulamadı.

    İtalyan Başbakanı Aldo Moro'nun öldürülmesine de karıştığı söylenen Abu Nidal'in, Kızıl Tugaylar ve Baader-Meinhof örgütüyle de bağlantısı olduğu da anlaşıldı.

    TERÖR ÖRGÜTLERİ MOSSAD'LA BAĞLANTILI

    Bilgiler açıkça göstermektedir ki, tüm terör şebekeleri Mossad'la iç içedir. Bu örgütlerin birçoğu aynı zamanda Opus Dei, P2, Thule gibi localarla yani masonlarla da doğrudan bağlantılı. Belli başlı istihbarat servislerinin bağlantılarını ele aldığımızda olay daha da karmaşık bir hale gelmektedir. P2'nin bir üst kolu Monte Carlo Locası, Trapani C locası gibi mafya locaları, 20'lerin Gülü gibi darbeci Gladyatör localar da bu karanlık sistemin dişlilerinden birkaçıdır. Mossad-masonluk-gizli servisler-mafya-terör örgütleri zinciri uyuşturucudan, fuhuşa, kumardan, silah kaçakçılığına kadar kirli işler yelpazesini kontrolü altında tutmaktadır.

    KADDAFİ'Yİ KURTARDI

    P2 Mason Locası, Libya lideri Kaddafi'ye de bir suikast planı hazırladı. Çünkü Kaddafi'nin Libya'daki çalışmaları, P2'nin güçlenmesini engelliyordu. Plana göre, Trablus'tan Varşova'ya gidecek olan Libya lideri Kaddafi'nin uçağı düşürülecekti. O dönemde Libya, FİAT grubunun en büyük hissedarlarından biriydi.

    FIAT'ın Direktörü ve şirketin ortaklarından Cesare Romiti, P2'deki dostlarından suikasti öğrendi. Kaddafi'nin öldürülmesi, FİAT için büyük bir desteğin kaybolması demekti. Romiti, sağ kolunu Libya'ya Kaddafi'nin yanına gönderdi ve Varşova'ya gitmemesini aksi takdirde suikast düzenleneceği mesajını iletti. Kaddafi de, canlı yayında Varşova'ya gitmekten vazgeçtiğini açıklayınca, P2'nin suikast planı suya düştü.

    2 SUİKASTTE ORTAK NOKTA

    Nihat Erim, 19 Temmuz 1980 günü Dragos Deniz Kulübü'ne girmek için otomobilinden inerken öldürüldü. Türkiye, 12 Eylül askeri darbesine doğru ilerlerken Erim'in öldürülmesi bu sürece hızlandırdı. P2 Mason Locası, 1978'de Aldo Moro'nun ölüm emrini vermişti. P2'nin Türkiye uzantısının Erim suikastini planladığı ise daha sonra anlaşılacaktı. 2 yıl arayla yaşanan bu iki suikast, P2'nin dünyada nasıl güç kazandığının da bir göstergesiydi. Adeta P2 Mason Locası'nın isteklerine karşı çıkanların başına neler geleceğinin bir kanıtıydı.

    'NATO'YA SAYGI' SÖZÜ OLACAKTI

    İtalya'da da birçok askeri darbe girişimi yapıldı. Darbeciler yönetimi değiştirmek üzereyken, başarısız oldular. Gladyo'nun İtalya'da Soğuk Savaş dönemi boyunca izlediği "Gerilim Stratejisi" ilk defa 1964'te "Operation Solo" ismi verilen sessiz bir darbeyle General Giovanni Sosyalist bakanların hükümetten ayrılmak zorunda bırakmasıyla uygulamaya konuldu. Örgüt ikiye ayrılmış: Yarısı ortada görünen, gerektiğinde görüş açıklayan 'A Grubu', diğer yarısı ise silah temin eden, karanlık işler için militan devşiren, barınak ve sığınak hazırlayan gizli bir askerî kanat olan 'B Grubu'... "Örgüt" diyor gazeteci Willan... İtalyan siyasal tarihine 'hiçbir zaman olmamış darbe' olarak geçen Borghese girişimi, yıllar sonra konuşan Mafya babası Tommaso Buscetta ifşaatıyla doğrulandı: Darbenin komutanı televizyonlarda "NATO'ya bağlıyız ve onlara saygılıyız" cümlesiyle konuşmaya başlanacaktı.

    KIŞKIRTAN DA ENGEL OLAN DA ÜSTAD GELLİ

    Gazeteci Willan'a göre, darbecileri kışkırtan da girişimi son anda engelleyen de aynı kişiymiş: Licio Gelli... 'P-2' adlı Mason Locası'nın Üstad-ı Azamı, darbeye karışanların yargıyla başlarının derde girmesini büyük çapta engellemiş... P2 mensuplarının bilgilerine göre, Üstad Gelli gizli servis yöneticilerinden ve soruşturmanın şefinden sürekli olarak olup bitenlerin en son durumu hakkında bilgi alabiliyordu.

    VUR EMRİ P2'DEN GELDİ

    İtalya'daki P2 Mason Locası, Papa suikastini Mehmet Ali Ağca'ya havale etti... Loca'nın üyesi ve İtalyan Haber Alma Teşkilatı 2. Başkanı Musimici, yargı süresinde de Ağca'ya avukat desteği verdi.

    Gazeteci Philip Willan, Mehmet Ali Ağca'nın, Gladyo'nun P2 dediğimiz iş adamları ve Mason Gelli tarafından yönetilen 'Propaganda Masonica' yasadışı örgütüyle de ilişkisi olduğunu özellikle vurguluyor.

    Gladyo'nun olduğu dönemlerde Türkiye'de de içinde 'Bozkurtlar' adlı milliyetçi grupların olduğu gizli örgütler mevcuttu. CIA ajanı Claridge soğuk savaş döneminde Türkiye ve İtalya'da görev yaptı. Her iki ülkede de bulunan Duana Clarridge, hem İtalyan hem de Gladyo'nun Türk versiyonu ile sürekli temas halindeydi.

    Ağca'ya Türkiye'de askeri cezaevinden kaçması için yardım edilmiş, Papa'yı yaralayan silah, Abdullah Çatlı tarafından sağlanmıştı.

    SİLAHI ABDULLAH ÇATLI VERDİ

    Çatlı, İtalyan sağcı kontra lideri Chiaie Stefano Delle ile sık sık görüşüyordu. Ağca'nın da Çatlı aracılığı ile Stefano ile işbirliği akla geliyor.

    Fakat en dikkat çeken bağlantı ise Papa'ya suikast girişiminden yargılanan Ağca'nın avukatının aynı zamanda SİSMİ adlı İtalyan Haber Alma Örgütü'nün yargılananlarının avukatı olmasıdır.

    Bu avukatlar SİSMİ 2. Başkanı Musimici'nin çalışma arkadaşlarıydı. Ağca ile sürekli görüşen Musumici, Başkanı Gelli olan P2 Mason Locası üyesidir.

    GÖRÜŞMELER SONRASI SUİKAST

    Pietro Musumici, İtalyan mafyasının önde geleni Carboni ve Banker Roberto Calv ile iyi dosttu. Banker Calvi'nin Vatikan'la mali ilişkileri bulunuyordu.

    Aynı zamanda P2 Mason Locası ile Vatikan arasında da derin bağlantılar vardı. Ancak daha önemlisi bu ismi geçenlerin Papa dahil hepsinin komünizmle mücadele konusunda yeminli olmaları ve aralarındaki çıkar bağlantıları sonucunda işlemiş oldukları suç ilişkisinin ortaya çıkmasıdır.

    Ve tüm bu ilişkiler içinde Ağca Papa'ya suikast düzenliyor. Sonrasında ise Calvi bir köprüye asılı halde ölü olarak bulunuyor.

    Papa II. Jean Paul'e suikast düzenleyen Mehmet Ali Ağca, Soğuk Savaş yılları döneminde her iki Akdeniz ülkesinde bulunan gizli örgütler arasındaki meçhul ilişkiye bir kanıt olarak kalmaya devam ediyor.

    Papa II. Jean Paul'e yapılan bu suikastın nedeni ve önemi bugün bile hala gizemini korumaktadır.

    Ancak P2 Mason Locası'nın Vatikan'la bazı anlaşmazlıklar nedeniyle suikastteki rolü, birçok detayla kanıtlanıyor.

    İtalya'da biraderliğin simgesi olarak bir siyah keşiş figürü kullanılmıştı. Calvi'nin cesedi bulunduğu köprünün adı Blackfirairs. Yani İngilizce'de 'siyah keşiş' veya 'siyah cübbeli keşiş' anlamında kullanılıyor. Calvi'nin bağlı olduğu İngiliz locasının adının da Blackfirairs olması masonik cinayetin diğer ilginç yönü olarak dikkat çekiyor.

    'ÜLKEYİ ONLAR YÖNETİYOR' İMASI SONUNU HAZIRLADI

    Nihat Erim'i Anayasa Hukukçusu Prof. Dr İlhan Lütem'e yazdığı ve onu bir anlamda ölüme götüren 'Encümen-i Daniş'ı anlatan mektubu, o tarihte büyük bir etki yaratmıştı. Mektuptaki, "Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal konularında önemli kararlar alınıyordu. Toplantıya katılan kişiler ağırlıklı olarak generallerden oluşuyordu" sözleri, onun ipinin çekilmesini neden olmuştu.

    Encümen-İ Daniş, nasıl bir kuruluştur? 1850 yılında Osmanlı yönetimine akıl hocalığı yapmak için içerisinde dönemin 'bilim adamları'nın yer aldığı ve padişah tarafından resmi olarak kurulmasına izin verilen fiili bir devlet kurumudur.

    Osmanlı yıkıldı ama 'Encümen-i Daniş' kurumunun varlığı, değişime uğrayarak yeni kurulan Cumhuriyet'te de devam etti. Bir bakıma devletin politikalarının belirlenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu kurumda yer alanların isimlerine ve devlet içerisindeki konumlarına bakıldığında etki gücünün sanılandan çok daha büyük olduğu tahmin edilebilir. Bu kurumun başkanı şu anda Eski Vali ve TBMM başkanı Necmettin Karaduman'dır...

    Bu kuruluş içinde kimler yer alıyor? Eski Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Genelkurmay başkanları, Yüksek Askeri Şura üyeleri, Milli Güvenlik Kurulu üyeleri, Meclis Başkanları, bazı milletvekilleri, general rütbesinde bazı subaylar, üst düzey devlet bürokratları, bazı baro yöneticileri ve sivil toplum kurumlar başkanları, gazeteciler... Yani devletin ve toplumun az sayıda üst düzey tabakasından oluşturan bu kurum, devletin stratejik olarak yönlendirilmesinde perde gerisinde önemli bir işleve sahiptir.

    TÜRKİYE'DE İLK LOCA 1861'DE KURULDU

    İstanbul da kurulan localar; 1861 yılında 'Ser Locası', 1867 yılında 'Prootos' ve 'l'Etoile du Bosphore' localarıdır. Geçen yıllarda birçok defa adı değişen kurumun günümüzdeki adı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Derneği'dir. Eski büyük üstadları Asım Akin ve Kaya Paşakay'a suikast planlandı. Karşılıklı yolsuzluk suçlamaları, Loca'dan ayrılmalar

    1971: Ercümen-i Daniş üyeleri

    * Nihat Erim
    * Suat Ürgüplü
    * Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk
    * Fethi Çelikbaş
    * İlhan Evliyaoğlu
    * Mükerrem Taşçıoğlu
    * Sadık Batum
    * Orgeneral Muhsin Batur
    * Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan
    * Emekli Orgeneral Kemal Atalay
    * Tıp Profesörü Hikmet Altuğ
    1980: Ercümen-İ Daniş üyeleri

    * İsmail Hakkı Karadayı
    * Hüseyin Kıvrıkoğlu
    * Bülent Ulusu
    * Necmettin Karaduman
    * Kaya Erdem
    * Bakan Emre Gönensay
    * İlter Türkmen
    * Orgeneral Necdet Öztorun
    * Nahit Özgür
    * İbrahim Şenocak
    * Eski Bakan Cahit Aral
    * Mustafa Aysan
    * Emekli Büyükelçi Oğuz Gökmen
    * Temel İskit
    * Prof. Mustafa Aysan

    BÜYÜK KULÜP ÖZEL ÜYELERİ

    Etkili insanların bulunduğu bir kuruluşun ülkenin siyasi, iktisadi, mali ve kültürel ilişkilerde etkili olması elbette düşünülemez. 1882'de 30 üyenin sosyal amaçlarla kurdukları "Cercle a'Pera" adlı kulüp, 1884'te "Cercle d'Orient" adını aldı. Tarihi 128 yıl öncesine dayanan Büyük Kulüp, 6 bin üyesi ile dikkat çekiyor.

    (Eski Başbakan Mesut Yılmaz da Büyük Kulüp’ün üyelerinden biri. Yılmaz, birçok toplantıya katıldı.)

    Büyük Kulüp üyeleri:

    * Eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu
    * Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt
    * Orgeneral Cumhur Asparuk
    * Necati Özgen
    * Necdet Timur
    * Emekli Orgeneral Çevik Bir
    * Gündüz Kaptanoğlu
    * Emekli Oramiral Salim Dervişoğlu
    * Hikmet Çetin
    * Mehmet Ağar
    * Köksal Toptan
    * Yalım Erez
    * İşadamı Ersin Eti
    * Eski İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım
    * Yasa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sabancı
    * Eski SPK Başkanı Ali İhsan Karacan
    * Tahir Köse Cavit Çağlar
    * Tekin Akmansoy
    * Gül Sunal
    * Erdoğan Demirören
    * Faruk Süren
    * Metin Âşık
    * Mahmut Naidi
    * Süleyman Güzel
    * Ersin Eti
    * İbrahim Tatlıses
    * Mesut Yılmaz
    * Aykut Kocaman
    * Ahmet Özal

    KENAN EVREN PUT GİBİ KALDI

    * Öldürülen Nihat Erim'in damadı Prof. Dr. Akın Önalp, kayınpederi ve ailesinin 1940'lardan itibaren gizli servisler tarafından takibe alındığını söyledi.

    İşte Önalp'ın ilginç açıklamaları:

    * CIA birçok ülkede araştırma yapıp, işlerine yarayacak kişileri tespit ediyor ve daha sonra onları kullanıyor.

    * Nihat Erim ortanın soluydu ve onlara göre sağda kalıyordu. Bunun için Muhsin Batur, Erim'i istemiyordu. Asker, Başbakan yardımcısı olarak bir emekli albayı, Sadi Koçaş'ı Erim'in yanına yerleştirdi.

    * 12 Mart 1971 Muhtırası, Süleyman Demirel'in gitmesine neden oldu. Sonra Nihat Erim'i Başbakanlığa çıkarttı.

    * Lale Ataman yeğenim. Kenan Evren'e bir gün Nihat Erim'den söz etmek istemiş ve Kenan Evren konu açılınca put gibi duruvermiş ve duymazlıktan gelmiş.

    Turgut Sunalp'ın CIA ile ilişkisi vardı

    Prof. Dr. Önalp, Nihat Erim'in öldürülmesi konusunda birçok ismin devrede olduğu görüşünde. Önalp, "Benim babam bir generaldi. Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Fuat Doğu ile çok yakındı. Gidişattan haber alıyorduk. 1970'lere gelindiğinde askerler hareketlenmeye başladı. CIA'yle ilişkisi olan Turgut Sunalp Paşa bizim eve gelip iletişimi sağlıyordu. Erim, yakayı kaptırmıştı bir kere. Ama cinayeti asker mi? Amerika mı? Ergenekon mu? ya da Komünistler mi? yaptırdı bilemiyorum" dedi.

    İngilizce öğretmeni MI6 ajanı çıktı

    Kirli eller, 1980'de dönemin başbakanı Nihat Erim'i öldürttü. Cinayetin arkasındaki güç kendilerini gizlemeyi başarsa da Erim'in çevresinin ajanlarla sarıldığı yıllar sonra anlaşıldı.

    Türkiye Cumhuriyeti eski Başbakanı Nihat Erim, 19 Temmuz 1980 günü Dragos Deniz Kulübü'nün önünde otomobilinden inerken öldürüldü. Türkiye 12 Eylül askeri darbesine adım adım yaklaşırken, Nihat Erim'in öldürülmesi bu sürece adeta ivme kazandırdı. 12 Eylül darbesinden kısa bir süre sonra eylem talimatını veren örgüt lideri Dursun Karataş'tan, tetikçiler Ahmet Karlangaç ve Sadettin Güven'e kadar tüm militanlar birer birer yakalandı.

    Erim'in öldürülme talimatını, Dev - Sol'un "Haydar", "Dayı", "İsmail" kod adlarını kullanan lideri, Dursun Karataş ile Hüseyin Solgun birlikte vermişti. Sanıklar yargılandıkları Sıkıyönetim Mahkemesi'nde cinayetin gerekçesini, suikasttan sonra olay yerine bırakılan bildiriyi tekrarlayarak açıkladılar: Faşist Nihat Erim'i devrimcilerin katlini protesto için cezalandırdık." Karataş, Metris Cezaevi'nden firar ettiği için, Erim cinayetinin arkasında hangi güçlerin bulunduğu anlaşılamadı. Tetikçilerden biri olduğu öne sürülen Maden Fakültesi öğrencisi Ahmet Karlangaç'tı. Gözler Karlangaç'ın ifadesine çevrilmişti. Ancak 17 Ekim 1980'de cinayetin arkasındaki kirli ellerin açığa çıkmasını bekleyenler şok yaşadı. Ahmet Karlangaç, gözaltında bulunduğu sırada intihar ettiği iddia edildi. Üstelik yaşamına, tarihe geçecek tuhaflıktaki açıklamaya göre, "başını duvara vurarak" son vermişti. Bir numaralı sanık Karataş ise firari olduğu için gıyabında hüküm giydi. Türkiye, bir Başbakanını teröre kurban verdi, ancak kanlı zincirin ucunu tutanlara, eylemi gerçekleştirenler yakalandığı halde ulaşamadı.

    Merhum Erim'in damadı Prof.Dr. Akın Önalp, kayınpederi ve ailesinin CIA ve İngiliz ajanları tarafından takibe alındığını söyledi. Önal, "Eve gelerek Erim ailesine dil dersi veren öğretmen İngiliz ajanı (MI6) çıktı" demişti.

    Nihat Erim gerçeği

    İngiltere İstihbarat Servisi MI6 da dönemin başbakanı Nihat Erim’i, yakından takip ediyordu. Sadece MI6 değil, CIA ve MOSSAD da Erim’in planlarından, düşüncelerinden ajanları sayesinde haberdar oluyordu.

    ÖLÜME GÖTÜREN MEKTUP

    Nihat Erim, ölümünden 2 yıl önce yazdığı ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr İlhan Lütem'e gönderdiği mektubunda, Encümeni Daniş'i anlatıyordu. Erim'in Encümen-i Daniş'in, geçmişini kanıtlayan tarihi mektupta şöyle: Tayfur Sökmen başkanlığındaki toplantılara katıldım. Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal konularında önemli kararlar alınıyordu. Toplantıya katılan kişiler genelde generallerden oluşuyordu. 15 günde bir, perşembe günleri bir araya gelip çeşitli siyasal, ekonomik sosyal konular üzerinde ciddi görüşmeler yapıyoruz.'Ergenekon adı verilen operasyonla birlikte Türkiye'ye kimler yön veriyor sorusu gündeme getirildi. Devlet içerisinde devleti yönetin var mı? Bazen bu tür yorumlar hedef şaşırtmaya yöneliktir. Devletin gizli bir başkanı, yöneticisi var mıdır yok mudur? Ergenekon bağlamında ismi gündemleştirilen 'Encümen-i Daniş nasıl bir kuruluştur? Bu kuruluş içinde eski Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Genelkurmay başkanları, Yüksek Askeri Şura üyeleri, MGK üyeleri, Meclis Başkanları, milletvekilleri, general rütbesinde bazı subaylar, gazeteciler, işadamları...

    1971 muhtıra sonrası üye olanlara bakalım. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, eski bakan Fethi Çelikbaş, İlhan Evliyaoğlu, Sadık Batum, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan. Eski Genelkurmay başkanları Necdet Üruğ, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu da Daniş'e üye olan isimler.

    BİRÇOK ÜLKEDE OPERASYON YAPTI

    P2 Mason Locası'nın patronu Gelli, kısa sürede dünyanın en güçlü isimlerinden biri olmuştu. İtalya Askeri İstihbarat Merkezi Başkanı General Vito Miceli'nin evinde ortaya çıkan bir liste, Gelli'yi de zor durumda bıraktı. P2 ile sağcı terör ve darbeciliği ilişkilendiren kanıtlar ortada iken, önündeki perde bir türlü açılmayınca gerçekler ortaya çıkarılamadı. Türkiye ve birçok ülkede faliyetlerini artıran P2 Mason Locası, istihbarat örgütlerinden de destek alıyordu. Özellikle CIA ve MI6... Bologna saldırısı başta olmak üzere birçok suçtan hakkında dava açılan Gelli, perde arkası destekle hapisten kurtuldu. Yargı sürecinde Gelli'nin masumiyetini ispatlaması için ona fırsat veren yeniden yargılama hakkı tanındı. Tek celsede masumiyetini ispatladı. Onu suçlayan şahıs ise 8 yıla mahkûm edildi. Gelli'nin CIA'nin malı mı? Yoksa CIA'nin yüksek dereceli ajanı mı? soruları hiçbir zaman anlaşılamadı. Ancak ortada bir gerçek vardı: Gelli, P2 Mason Locası'nın kendisine verdiği güçle, dünyayı yöneten birkaç isimden biriydi. Hatta istediği ülkelerde, Masonlar'ın lehine kanunlar çıkartabiliyordu.

    OLAYLAR VE ŞİFRELER

    GİZLİ LİSTELER
    ASKERİ İSTİHBARAT BAŞKANI
    ENCÜMENİ DANİŞ
    MEHMET ALİ AĞCA-İTALYAN GLADYOP2 BAĞLANTI
    İTALYAN GLADYOSU KADDAFİ'Yİ ÖLDÜRECEKTİ, FİAT DİREKTÖRÜ KURTARDI
    İTALYA'DA DARBE MEVSİMİ
    TÜRKİYE'DE DARBELER
    İTALYAN BAŞBAKAN'I ALDO MORO'NUN ÖLDÜRÜLMESİ
    BAŞBAKAN NİHAT ERİM SUİKASTİ
    ÖLDÜRÜLEN GAZETECİ MİNO PECORELLİ
    ABDİ İPEKÇİ CİNAYETİ
    SEFERBERLİK TETKİK KURULU(KONTR/ GERİLLAERGENEKON) NASIL KURULDU?
    ASALA OPERASYONU
    SUSURLUK OLAYI
    TURGUT ÖZAL'A SUİKAST
    İTALYA'DA VE TÜRKİYE'DE ÇOK KOMPLİKE ÇALIŞAN İKİ TERÖR ÖRGÜTÜ
    KIZIL TUGAYLAR DEV YOL
    İTALYA'DA BOLOGNA BOMBALAMASI
    DANIŞTAY SALDIRISI
    P2 DARBE PLANI
    BALYOZ DARBESİ
    GLADYO OPERASYONU VE DAVASI
    ERGENEKON DAVASI
    GLADYO-YARGI İŞBİRLİĞİ
    ERGENEKON, YARGI VE MEDYA

    Haber seyret..alıntı


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Özal'ı öldürsün diye hapisten kaçırdılar

          Kategori: Gazete, Dergi, İnternetten Alıntılar

          Konuyu Baslatan: Vuslata Hasret

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1375


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş