DİKTATÖR DEDİLER Bir gazetecide Atatürk'e sorar " size de diktatör diyorlar ne dersiniz". Atatürk şöyle bir bakar, "Eğer ben diktatör olsaydım hanımefendi bu soruyu sorduktan sonra siz asla canlı kalamazdınız " diyecektir. Peki diktatör mü Mustafa Kemal bakalım. İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler. Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanı çalar yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk. Yaveri "ya paşam bu ne hal hiç

Bu konu 1356 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
ATATÜRK'TEN ANI 1356 Reviews

    Konuyu değerlendir: ATATÜRK'TEN ANI

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1356 kez incelendi.

  1. #1
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart ATATÜRK'TEN ANI

    DİKTATÖR DEDİLER
    Bir gazetecide Atatürk'e sorar " size de diktatör diyorlar ne dersiniz". Atatürk şöyle bir bakar, "Eğer ben diktatör olsaydım hanımefendi bu soruyu sorduktan sonra siz asla canlı kalamazdınız " diyecektir. Peki diktatör mü Mustafa Kemal bakalım.
    İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler. Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanı çalar yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk. Yaveri "ya paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz" der. " Ya çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı setremi yastık yaptım üşüdüm bende uyumadım kalktım" der. Yaveri; " aman paşam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik" der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan söylüyor bunları tarihi bir cevap derki " Geç farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması". Var mı böyle bir şey! Bu insana diktatör demeye kimin dili varabilir. Ayaklarının altına Yunan bayrağı serildiğinde bayrak bir ulusun onurudur diye basmayıp kaldırtan bir insanın kendi milletinin inancını çiğneyebileceğini düşünmek ancak onuru ve şerefi olmayan kişilerin işi olabilir diye düşünmeden de edemiyorum

    BAŞKENT ANKARA

    Atatürk"ün Ankara"yı Başkent yapmasının ardındaki sebep hayli ilginçti: -

    “Ben Türk"ün imkansızı imkan haline getiren kudretini bütün dünyaya göstermek için Ankara"yı istedimBir gün gelecek şu çorak tarlalar yeşil ağaçların çevirdiği villalar arasından uzanan yeşil sahalar, asfaltlar ve binalarla bezenecek.Hem bunu hepimiz göreceğiz,yakında olacak…”

    Ankara 13 Ekim"de başkent oldu. Bazı Batılı devletler Ankara"nın nüfusu ve kırsallığı yüzünden büyükelçi göndermeyeceklerini açıklamalarına rağmen karar değişmedi.

    GÖZLE GÖRÜLMEYEN YERİ BİLMESİ….

    Sakarya Savaşı"ndan sonra bir subay cepheden alınan bilgileri Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal"e okuyordu. Kağıttaki notta cephe komutanlarından biri ,Seyit Gazi"nin kuzey-doğu tarafında bir düşman fırkasının göründüğünden bahsediyordu… Bunun üzerinde Mustafa Kemal kaşlarını çatarak:
    “ Hayır! Orada düşman yoktur..İyi baksınlar..”
    Subay öğle yemeğinde geri geldi. Biraz da sıkılarak: -
    “Haber aldım komutanım.Bahsedilen yerde düşman yoktur.”


    BU KEHANETİNE DÜŞMAN GÜÇLERİ DE İNANMAMIŞTI…

    Düşman Ordusu"nu tamamıyla yoketmek amacıyla başlatılan Büyük Taaruz amacına ulaşmıştı.Ordularını korkunç sondan kurtarmak isteyecek olan itilaf devletlerinden durumu gizleme amacı güden fakat bu başarıları haber alan itilaf devletleri kendisinden görüşmek üzere randevu istedikleri zaman.ATATÜRK elçilere:
    “Sizinle 9 Eylül 1922 Nif(Kemalpaşa) kasabasında görüşebilirim.”
    İşin ilginç tarafı, bu sırada Türk Orduları Nif"den çok uzakta bulunuyordu.Ve 9 Eylül"e kadar oraya çarpışarak varmak çok zor,hatta imkansız gibi görülmekteydi.Çünkü bu bir savaştı.Yani kesin tarih verilmesi norma şartlarda hiç bir şekilde mümkün değildi.Savaş sırasında neler olabileceğini kim önceden kestirebilirdi ki? Aradan 10 gün geçti.Bu olayı daha sonra ünlü Nutku"nda kaleme alarak şöyle demiştir:
    “Dediğim gün Nif"te idim.Fakat benden randevu isteyenler orada yoktu…”




    BİR AĞAÇ İÇİN

    Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. " Yahu" der "sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetişdirdin mi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye ?" der. Bahçıvan derki; "Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz ". Bir an düşünür; "Hayır gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız" der. Derler ki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutup da ağaçtan uzaklaştırmak? Ama inanır mısınız mühendis değil, mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyor musunuz? İstanbul'daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova'ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvay raylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder

    “Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum”
    "Biz ne bolşeviğiz ne de komünist;ne biri ne diğeri olamayız.
    Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız."
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: ATATÜRK'TEN ANI

          Kategori: Atatürk'ün Hayatı

          Konuyu Baslatan: Vuslata Hasret

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1356


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş