AKERMAN: (Tür.) Er. - Dürüst, soylu, temiz kişi.
AKGİRAY: (Tür.) Er. - (bkz. Akergin)
AKGÜL: (Tür.) Ka. - Beyaz gül.
AKGÜN: (Tür.) Er. - Mutlu, sevinçli gün.
AKHAN: (Tür.) Er. - Dürüst hakan.
AKALP: (Tür.) Er. - Cömert, eli açık yiğit.
AKIMAN: (Tür.) Er. - Cömert, eli açık kimse.
AKIN: (Tür.) Er. - Her engeli aşan, güçlüklerden yılmayan, hızlı hareket kabiliyetine sahip.
AKINALP: (Tür.) Er. - Akın yapan yiğit. Yiğit.
AKINCI: (Tür.) Er. -Osmanlılarda ileri karakol. Ani vurkaçlarla düşman*larının moralini bozan uç süvarileri. Hafif süvari.
AKINER: (Tür.) Er. - (bkz. Akınalp)
AKINTAN: (Tür.) Er. - Tan yeri ağa*rırken yapılan akın
AKİF: (Ar.) Er. 1. Bir şeyde sebat eden. 2. İbadet eden, ibadet maksa*dıyla mübarek bir yere çekilen. İ'tikafa giren. 3. Direnen. M. Akif Er soy: Ünlü şair ve yazarımız. Safahat'ın ya*zan. İstiklal marşını telif etmiştir.
AKİFE: (Ar.) Ka. 1. Bir şey üzerinde azimle duran, sebatlı, kararlı. 2. İba*det eden hanım.
AKİL: (Ar.) Er.- Akıllı, akıl sahibi. Uslu, kavrayışlı. Ali b. Ebi Talib'in kardeşi. Akil b. Ebi Talib.
AKİLE: (Ar.) Ka.- (bkz. Akil)
AKİPEK: (Tür.) Ka. - İpek gibi ka*dın.
AKİS: (Ar.) Ka. 1. Yankı. 2. Işığın veya bir şeklin bir satha çarpıp orada görünmesi, yansı. 3. Zıt, ters, muhalif.
AKKOR: (Tür.) Ka. - Işık saçacak aklığa varıncaya kadar ısıtılmış olan.
AKKIZ: (Ar.) Ka.- Beyaz kadın.
AKMAN: (Tür.) Er. 1. Temiz, beyaz, güzel insan. 2. Yaşlı kimse.
AKMANER: (Tür.) Er.- (bkz. Ak*man).
AKMAR: (Ar.) Ka. - Aylar, yıldızlar.
AKMER: (Ar.) Ka. - Ay gibi beyaz (yüz)
AKNUR: (t.a.i.) Ka. - Beyaz nur.
AKÖZ: (Tür.) Er. - Özü sözü doğru kişi, temiz kişilikli.
AKPINAR: (Tür.)- (bkz. Pınar).
AKSAN: (Tür.) Er.- İyi ve temiz ta*nınmış kimse.
AKSEN: (Tür.) Ka.- Sen aksın, te*mizsin, doğru ve namuslusun.
AKSEVİL: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevil).
AKSIN: (Tür.) Er.- Temiz, doğru, dü*rüstsün.
AKSOY: (Tür.) Er. - Temiz soylu.
AKSUN: (Tür.) Er. - (bkz. Aksu).
AKSUNA: (Tür.) Ka. -Ak renkli ya*ban ördeği.
AKSUNER: (Tür.) Er.- (bkz. Aksungur).
AKSUNGUR: (Tür.) Er.-Doğan cin*sinden bir nevi av kuşu. - Aksungur b. Abdullah. Melikşah zamanında Halep'in hakimliğini, yöneticiliğini yapan Türk Emiri.
AKSU : (Tür.) Ka. 1. Temiz, pırıl pı*rıl su gibi. 2. Nehir
AKSÜYEK: (Tür.) Er. - Eski Türk*lerde soylu anlamında kullanılırdı.
AKŞEMSEDDİN: (t.a.i.) Er.- Dinin güneşi.- Türk din bilgini ve hekim. (Şam 1389-Göynük 1459). Fatih'in hocasıdır. İstanbul'un fethinde bulun*du. Ünlü sahabi komutan Eba Eyyub el-Ensari'nin mezarını bulduğu söyle*nir. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
AKŞIN: (Tür.) 1. Az ak, akımsı.2. Derisinde, kıllarında ve gözlerinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı beyaz olan (insan, hayvan). Erkek ve kadın adı olarak kulla*nılır.
AKŞİT: (Tür.) Er. - Kutlu uğurlu. 2. Ak. 3. Güneş, nur, aydınlık. Akşit Muhammed b. Tugac: İhşidiler devletinin kurucusu.
AKTAY: (Tür.) Er. - Beyaz tay. Türkler'de çok kullanılan bir isimdi.
AKTAÇ: (Tür.) Er. - Beyaz taç.
AKTAN: (Tür.) - Aydınlık, mehtaplı gece.
AKTAR: (Tür.) Er. - Parlak, aydınlık sabah.
AKTAŞ: (Tür.) Er. - Mermer.
AKTEKİN: (Tür.) Er. - Parlak, gör*kemli, temiz huylu yiğit.
AKTEMÜR: (Tür.) Er. - Akdemir.
ARTİMUR: (Tür.) Er. - (bkz. Aktemur).
AKTOLGA: (Tür.) Er. - (bkz. Tol*ga).
AKTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Aytuğ).
AKYIL: (Tür.) Er. -Temiz, güzel se*ne. - Erkek ve kadın adı olarak da kullanılır.
AKYILDIZ: (Tür.) - Akşama doğru doğan parlak yıldız. Çoban yıldızı, sa*bah yıldızı.
AKYİĞİT: (Tür.) Er.- Dürüstlüğü ve temizliğiyle tanınmış yiğit.
AKYOL: (Tür.) Er. - Dürüst, doğru ve iyi yol.
ALAADDİN: (Ar.) Er. -Dini yücelt*mek için din uğruna çalışan kimse. Alaaddin Keykubad (1192-1237) Anadolu Selçuklu Sultanı. - Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
ALACAN: (Tür.) Er. - (bkz. Akan).
ALAGÜN: (Tür.) Ka. - Yazın güneş buluta girdiği zamanki gölgeli hava.
ALAMET: (Ar.) Ka. 1. İşaret, iz, ni*şan. 2. Remiz, sembol. 3. Belirti, emare. 4. Çok iri, şaşılacak büyüklük*te (mec.).
ALANALP: (Tür.) Er. - Ülke alan, fetheden, fatih.
ALANAY: (Tür.) Er. - (bkz. Alanalp).
ALANER: (Tür.) Er. - (bkz. Alanalp).
ALANGOYA: (Moğ.) Ka. 1. Altın geyik. 2. Ünlü Moğol destanının kut*sal sayılan kadın kahramanı.
ALANGU: (Tür.) Er. -Altın geyik.
ALANUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Nur).
ALAPINAR: (Tür.) Ka. - (bkz. Pı*nar).
ALATAN: (Tür.) Er. - Güneş doğma*dan önce ufukta beliren karışık renk*ler.
ALATAY: (Tür.) Er. - Derisinde be*nekler olan tay.
ALCAN: (Tür.) Ka. - Can alıcı güzel. Can alan, cesur, yürekli.
ALEMDAR: (a.f.i.) Er. 1.Bayrak ve*ya sancak tutan, taşıyan, bayraktar, sancaktar. 2. İşe önderlik eden. Alem*dar Mustafa Paşa: Osmanlı veziri.
ALEV: (Tür.) Ka. 1. Ateşten ve yanı*cı cisimlerden çıkan parlak, çeşitli şe*killere giren gazlardan meydana gelen şeffaf dil, yalım. 2. Aşk ateşi, sevda. 3. Alımlı, cazibeli kadın.
ALEVİ: (Ar.) Er. - Hz. Ali soyundan, Hz. Ali'ye hususi ilgi gösteren, ona taraftar olan. Şii mezhebinin kolların*dan biri.
ALGAN: (Tür.) Er. - Alan, fetheden, fatih.
ALGIN: (Tür.) Er. 1. Güçlü, iyi, gü*zel, sıcakkanlı, sevimli. 2. Sevdalı, aşık, vurgun. 3. Hızlı akan su. 4. Renksiz, cılız, zayıf.
ALGUHAN: (Tür.) Er. - Çağatay hanlığı hükümdarı. (1266). Orta Asyayı ele geçirip Harezmden Afganis*tan'a kadar sınırlarını genişletti. Cengiz'in yasalarını şiddetle uyguladı.
ALGUN: (Fars.) Ka. 1. Aklı alınmış. 2. Al renginde, koyu ve parlak pem*be. 3. Tümsek, tepe.
ALGUNE: (Fars.) Ka. 1. Serap. 2. Allık.
ALGÜL: (Tür.) Ka. - Kırmızı gül.
ALİ: (Ar.) Er. 1. Yüce, ulu, yüksek. 2. Hz. Ali: Ebu Talib'in oğlu. Pey*gamberimizin amcazadesi ve kızı Fat*ma (r.anha)'nın kocası. Dördüncü ha*life.
ALİCAN: (a.f.i) Er. - Ali ve can isimlerinin bir araya gelmesinden meydana gelmiştir. - (bkz. Ali ve Can).
ALİCENGİZ: (a.t.i.) Er. - Akla gel*mez, şeytanca, beklenmedik ve umul*madık tarzda anlamlan ile "Alicengiz oyunu" deyiminde geçer.
ALİGÜHER: (a.f.i.) Er. - Yaratılışı ve mayası yüce ve değerli olan.
ALİ HAN: (a.t.i.) Er. - Yüce han.
ALİKADR: (Ar.) Er. 1. Yüksek kıymette olan, çok kıymetli, çok takdir edilen, çok saygıdeğer. 2. Meşhur bir çeşit lale.
ALİM: (Ar.) Er. 1. Çok okumuş, bilgin.,2. Çok bilen. 3. Sonsuz. İlim sa*hibi. Allah'ın sıfatlarındandır. Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın ismi olarak 13 yerde geçer. "Abd" takısı alarak da kullanılır.
ALİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Alim).
ALINAK: (Tür.) Er. - Doğru, güve*nilir.
ALİŞAH : (a.f.i.) Er. - Hükümdarla*rın en yücesi. Alişah Taceddin. (?-1324). İlhanlı veziri.
ALIŞAN: (a.f.i.) Er. - Şan ve şerefi yüce ve yüksek olan çok değerli.
ALİYAR : (a.f.i.) Er. 1. Yar, dost, sevgili. 2. Alinin dostu, sevgili adı. 3. Yüce dost. - Birleşik isim
ALİYE: (Ar.) Er. - Yüce, yüksek, bir şeyin en yukarısı, tepesi. - (bkz. Ali).
ALKAN: (Tür.) Er. - Kırmızı kan. Alkan bey: Türk denizci. Selçuklula*rın egemenliğindeki İznik'te Ebu'l-Kasım'ın donanma komutanı.
ALKIM: (Tür.) Er. - Gökkuşağı. Al*kım (Uluğ Bahadır) Türk Arkeolog.
ALKIN: (Tür.) Er. 1. Sevdalı, aşık, vurgun. 2. El çırpma, övme.
ALKUR: (Tür.) Er. - Hep, bütün, herkes.
ALLAHVERDİ: (a.t.i.) Er. - İran'da yaşayan bir Türkmen kabilesinin adı.
ALP: (Tür.) Er. 1. Eski Türklerde kahraman, yiğit, cesur, bahadır, pehli*van. 2. Seyfi kola mensup, savaşçı, fütüvvct ehli. Alperen, Alpgazi. Bu isim İslam'dan sonra da Türkler ara*sında kullanılmaya devam etti.
ALPAGU: (Tür.) Er. 1. Tek başına düşmana saldıran yiğit. 2. Eski Türk*lerde bir rütbe adı. 3. Eski Türklerde bir kurt adı.
ALPAĞAN: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit, kahraman.
ALPAK: (Tür.) Er. - Dürüst, kahra*man, yiğit.
ALPARTUR: (Tür.) Er. - Kendine güveni olan yiğit.
ALPASLAN: (Tür.) Er. - Arslan gibi cesur ve yiğit, savaş beyi. Büyük Sel*çuklu hükümdarı. Selçukluların en büyük zaferi sayılan Malazgirt zaferi onundur (l071).
ALPAY: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit kimse.
ALPAYDIN: (Tür.) Er. - (bkz. Al*pay).
ALPBİKE : (Tür.) Er. - genç, deli*kanlı, (bkz. Alp).
ALPÇETİN: (Tür.) Er. - (bkz. Al*pay).
ALPDE.MİR: (Tür.) Er. - (bkz. Al*pay).
ALPDOĞAN: (Tür.) Er. - Doğuştan yiğit olan.
ALPER: (Tür.) Er. - (bkz. Alp).
ALPEREN: (Tür.) Er. - Yiğit, baha*dır.
ALPERTUNGA: (Tür.) Er. - Efsane*vi Türk hükümdarı ve destan kahra*manı. M.Ö. 626 yıllarında yaşayıp İranlılarla uzun savaşlara giren Turan (Saka) hükümdarı olduğu söylenir. Türk, İran, Arap, Hint, Eski Yunan ve Asur kaynaklarında kendisinden değişik adlarla bahsedilir.
ALPGİRAY: (Tür.) Er. - Yiğit hü*kümdar. Kırım veliahtı. Bir ara Kırım Hanı da oldu.
ALPHAN: (Tür.) Er. - Yiğit hüküm*dar.
ALPKAN: (Tür.) Er. - Yiğit soydan gelen.
ALPKIN: (Tür.) Er. - Keskin kılıç.
ALPMAN: (Tür.) Er. - Yiğit, cesur, kahraman.
ALPNUR: (Tür.) Ka. - (bkz. Alp).
ALPSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Alpkan). Yiğit ve cesur soya mensub.
ALPTEKİN: (Tür.) Er. - Kahraman şehzade. Birleşik isim. Alp: Kahra*man, Tekin: Şehzade.
ALTAN: (Tür.) Er. 1. Sabahın güneş doğarkenki zamanı. 2. Hakanlara ve*rilen unvan, sultan, padişah.
ALTAY: (Tür.) Er. 1. Asya'da Batı Sibirya ile Moğolistan'ı ayıran dağlık bölge. 2. Altay dağlan bölgesinde ya*şayan Türklerin genel adı.
ALTIN: (Tür.) Ka. 1. Parlak, san renkte, paslanmayan, kolay işlenebi*len, ziynet eşyası olarak da kullanılan maden, zer, zeheb. 2. Örfte kadın adı olarak kullanılır. Zerrin (bkz. Zerrin).
ALTINBAŞAK: (Tür.) Ka. - Değerli kimse.
ALTINBİKE: (Tür.) Ka. - (bkz. Altınbaşak).
ALTINIŞIN: (Tür.) Ka. - Işığın en güçlü anı.
ALTINİZ: (Tür.) Ka. - (bkz. Altınışık).
ALTINTAÇ: (Tür.) Ka. - Altından taç.
ALTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Tuğ).
ALTUNAY: (Tür.) Er. - Ay'ın san renkli hali
ALTUNÇ: (Tür.) Er. 1. Bakır alaşı*mı. 2.Kırmızı bakır. 3. Kırmızı, al gözlü.
ALTUNER: (Tür.) Er. - Değerli kim*se.
ALTUNHAN: (Tür.) Er. - Zengin ha*kan. Türklerin, Çin'de hüküm süren Türk-Moğol hükümdarlarına verdik*leri ad.
ALYA: (Ar.) Er. 1. Yüksek yer, yük*seklik. 2. Gök, sema.
AMANULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın bağışlaması. Allah'ın koruması.
AMİD: (Ar.) Er. 1. Çok hasta. 2. Aşk hastası. 3. Başlıca nokta. 4. Önder, şef, komutan. 5. Diyarbakır'ın eski adı. Ortaçağ'da İslam Türk devletle*rinde kullanılan bazı unvanlar ve me*muriyet isimleri.
AMİL: (Ar.) Er. 1. Fail, yapan, işle*yen. 2. İslam devletlerinde zekat, ver*gi tahsildarı veya valiler ve devlet memurlan.