Çocukluk Anıları Gibi Sıcak : Ahşap http://www.thy.com/tr-TR/skylife/archive/sky_img/2003_02_res/ahsap/ahsapac.jpg Büyük şehirlerdeki gürültünün aksine, köylerde doğadan gelen seslerle başlar hayat. Güneş yükselir, öğle olur, hayat doğal ritminde akıp gider... Doğanın kendine özgü, iç sesleridir duyulan; ağaçların, dalların arasından süzülüp gelen rüzgârın uğultusu, kuşların cıvıltısı, ağustos böceklerinin ötüşü, sobada yanan odunların çıtırtısı... Günün sonunda taşa, toprağa,

Bu konu 1540 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Çocukluk Anıları Gibi Sıcak : Ahşap 1540 Reviews

    Konuyu değerlendir: Çocukluk Anıları Gibi Sıcak : Ahşap

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1540 kez incelendi.

  1. #1
    Azeribalasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    9.712
    Konular
    3529
    Beğendikleri
    127
    Beğenileri
    32
    Tecrübe Puanı
    100
    @Azeribalasi

    Standart Çocukluk Anıları Gibi Sıcak : Ahşap

    Çocukluk Anıları Gibi Sıcak : Ahşap



    Büyük şehirlerdeki gürültünün aksine, köylerde doğadan gelen seslerle başlar hayat. Güneş yükselir, öğle olur, hayat doğal ritminde akıp gider...

    Doğanın kendine özgü, iç sesleridir duyulan; ağaçların, dalların arasından süzülüp gelen rüzgârın uğultusu, kuşların cıvıltısı, ağustos böceklerinin ötüşü, sobada yanan odunların çıtırtısı... Günün sonunda taşa, toprağa, ağaca alaca bir sessizlik çöker. Lacivert mantosuna bürünmüş gecede ahşap pencerelerinden ışık sızan köy evleri, çocukken oynadığımız oyuncak evleri anımsatır. İnsanı geçmişe götüren, anıları canlandıran bir tarafı vardır ahşap evlerin. Çocukluk arkadaşları, çelik çomak oyunları, sobada patlatılan mısırın kokusu gelir akla. Belki de bu yüzden ahşap evler hep sıcacıktır. Temizliği, saflığı çağrıştırır, çocukluk anıları gibi..



    Ahşap bir eve girince duyulan kokuyu, o kokunun içi ısıtan, kucaklayan sıcaklığını başka bir yerde bulamazsınız. Ya da ağır ağır yanan odun ateşinde, tahta kaşıklarla pişirilmiş yemeğin, tahta bir kapta yapılmış ekmeğin tadını...

    Ahşap, mimarlık sanatının başlangıcından bugüne insanoğlunun kullandığı üç ana yapı gerecinden biri olmuş. Türklerin ahşabı kullanmaları ise daha çok Anadolu'ya yerleşmelerinden sonra yaygınlık kazanıyor. Türk mimarlığında Batı etkisinin başladığı 18. yüzyıl sonuyla 19. yüzyılda İstanbul ve çevresinde, kimi büyük kentlerde ahşap yapılarda artış gözleniyor. Özellikle İstanbul Boğaziçi'ndeki yalılar ve köşkler, Safranbolu, Kula ve Birgi evleri bu türün en önemli örnekleri





    Geniş saçaklar, kafes ve cumbalar, kapı ve pencere kapakları, oymalı korkuluklar, raflar, dolaplar, ocak yaşmakları ahşabın yaygın biçimde kullanıldığı yapı örnekleri olmuş hep.

    Kuzeybatı Anadolu'da, Gerede, Bolu, Zonguldak ve Adapazarı'nın kimi kesimlerinde görülen çantı mimari tümüyle ağaca, ahşaba dayanan bir yapılaşma. Karadeniz Bölgesi'nin doğu bölümünde görülen gene ahşaptan yapılma evlerin hemen yanı başına kurulan ve yiyecek depolanan serenderler de yöresel gereksinimlerden doğmuş ahşap mimarlık örnekleri.

    Bir de ahşaba hayat verenler var. O kocaman tomruklara nefes üfleyip, ruh katanlar... Ahşap işçileri ya da diğer adıyla dülgerler, kocaman tomruklardan ellerinin hüneri ve alınlarının teriyle sıcacık yuvalar kuran insanlar.



    Bina yapımında kullanılan ahşap, her türlü ağaçtan sağlanabiliyor. Ancak, her ağacın özelliği farklı olduğundan, yapının değişik yerlerinde farklı ağaç türleri kullanmak gerekiyor. İşte bu yüzden, bizim için yalnızca doğanın süsleri olan ağaçlar, ahşap işçisinin gözünde bambaşka bir yerde. O, yoğun ve dayanıklı yapısından dolayı meşenin suyla temas eden cephelerde; iyi mekanik özelliklerine rağmen dayanıksızlığı yüzünden kayının iç mekânlarda kullanılması gerektiğini bilmek zorunda. Kavak ince liflere, belli belirsiz yaş halkalara sahip, hafif ve yumuşaktır. Ihlamurun kerestesi ise yumuşak ve dayanıklıdır. Halbuki kavak ve ıhlamur ağaçları bize bambaşka şeyler hatırlatır: Örneğin, yazın gölgesine sığındığımız kavak, bizim algı evrenimizde ince uzun boyludur. Mis gibi kokular saçan ıhlamur çiçekleri ise şifalıdır.



    Dülgerlerden sonra, ahşabın bir diğer ağır işçileri de çekiciler. Ağaç çekiciliği, bugün unutulmaya yüz tutmuş bir zanaat. Armut ağacı tomruklarından, armutun mis kokulu aromasına sahip kâseler yapan bu insanlar, biz bilmeden masalarımıza konuk oluyor eserleriyle. Özellikle Amasra civarında yapılan eskinin gözde mesleği çekicilik, bugün sadece birkaç usta tarafından yapılıyor.

    Sadece bu kadar mı? Ahşap, tekne yapım atölyelerinde de başka bir şekilde hayat kazanır. Tekne yapım ustaları da bilir kullanacağı ağacın dilini. Ana gövde, omurga, kaburga ve dış kaplamada kestane ağacından faydalanır. Çünkü, kestane dayanıklıdır. Güverte üstü içinse tik ağacı kullanır. Bütün dünyada güverte yapımı için uygun olan bu ağaç, çıplak ayakla güvertede durabilmeyi sağlar

    Karadeniz'in tekne yapım ustalarının genlerine Poseidon koymuştur, ağacı işleyip denizde yürütme sanatını. Ve o günden beri Karadeniz'in ustaları Poseidon'u taklit eder, onu örnek alarak yapmaya çalışır takalarını.

    Zaten Karadeniz'de yaşam ahşapla iç içedir hep. Geçimlerini ormandan sağlayan insanlar, ahşap evlerde oturur; evde, bağda, bahçede ahşap malzemeler kullanır, onunla ısınır, aşlarını pişirir. Plastik ve metal girmemiştir henüz onların bu doğayla iç içe yaşamlarına. Odadan odaya geçerken ahşap tabanın çıkardığı ses kulaklarını okşar. Bebeklerini ahşaptan beşiklerde uyutur, çocuklarına ahşaptan oyuncaklar yaparlar. İçleri de sıcacıktır hep, evleri gibi...


    * Hünkar Sibel Görel, yazar.



    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Çocukluk Anıları Gibi Sıcak : Ahşap

          Kategori: Genel Kültür

          Konuyu Baslatan: Azeribalasi

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1540

    Dünyanin En Büyük Azeri Mp3 Arsivi. www.azeribalasi.com

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş