Mihrimah Sultan Camisi - Üsküdar http://img121.imageshack.us/img121/8422/48392695.png Ömrünün sonuna kadar araştıran, deneyen ve yenilikler ortaya koyan bir tasarımcı ve bir bilim adamı olan Sinan, bugün bile evrensel değerlere sahip bir mimari yaratmıştır. Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün en üstün olduğu bir dönemde, sanatın en üst düzeyde olduğu bir evrede, bütün bu birikimi mimarlık alanında tek isim olarak temsil edebilmiş bir mimardır. Tasarladığı yapıların büyük

Bu konu 4830 kez görüntülendi 11 yorum aldı ...
MİMAR SİNAN ESERLERİ 4830 Reviews

    Konuyu değerlendir: MİMAR SİNAN ESERLERİ

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 4830 kez incelendi.

  1. #1
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart MİMAR SİNAN ESERLERİ

    Mihrimah Sultan Camisi - Üsküdar



    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]



    Ömrünün sonuna kadar araştıran, deneyen ve yenilikler ortaya koyan bir tasarımcı ve bir bilim adamı olan Sinan, bugün bile evrensel değerlere sahip bir mimari yaratmıştır.

    Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün en üstün olduğu bir dönemde, sanatın en üst düzeyde olduğu bir evrede, bütün bu birikimi mimarlık alanında tek isim olarak temsil edebilmiş bir mimardır. Tasarladığı yapıların büyük çoğunluğunu ve en seçkinlerini o zamanın başkenti İstanbul’da gerçekleştirir. Bu eserleri adeta bir mimarlık yarışmasına katılırcasına, yeniliklerle dolu olarak geliştirir ve topografyanın en uygun yerlerine yerleştirerek kent siluetine büyük katkılarda bulunur. Böylece İstanbul, en özgün yapı örnekleriyle sanki bir açıkhava müzesine dönüşür.



    Bir Pergelin İki Ayağı Gibi

    Kayseri Sancağı’nın Ağırnas Köyü’nde kesin olarak bilemediğimiz bir tarihte (1494-1499 arasında bir yıl olabilir) doğar Sinan. Osmanlı kapıkulu sınıfına asker yetiştiren Acemi Ocağı’ndayken dülgerliği ister; ustalarını dikkatle izleyerek inşaatlarda çalışır. Kendisi bu çalışmalarda “tıpkı bir pergelin sabit ayağı gibi kararlı” olduğunu ifade eder. Diğer yandan “pergelin gezen ayağı gibi başka diyarları gezmeye özendim” der. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yeniçeri olarak Belgrad (1521), Rodos (1522), Mohaç (1526), Viyana (1529), Alman (1532), İran ve Bağdat (1534-35) seferlerinde bulunur. Keşif amacıyla Van Gölü’nü geçmek için malzeme ve alet sıkıntılarına rağmen toplu tüfekli üç kadırga inşa eder. Daha önceki savaşlarda da yeteneğini gösterdiği mühendislikteki başarıları nedeniyle ‘Haseki’ rütbesine getirilir. 1538’deki Karaboğdan (Moldovya) seferi sırasında, Prut Nehri üzerine kısa bir sürede inşa ettiği köprü, kendisine büyük bir başarı kazandırır; aynı yıl Mimarbaşı Acem Alisi’nin ölümü üzerine ‘Mimarbaşı’ olur.

    Katıldığı seferler sırasında gördüğü Doğu ve Batı’daki çeşitli kültür eserleri, karşılaştığı acele çözüm bekleyen sorunlar, askerlikte edindiği disiplin, denetim ve örgütlenme bilgisi, Sinan’a büyük bir görgü ve deneyim kazandırmış, tasarım ve yöneticilik yeteneklerini geliştirmiş olmalıdır. Elli yıl gibi uzun bir süre mimarbaşı olarak çalışan Sinan, bu dönem içinde 477 yapı tasarlar, tasarımlarını denetler, inşa eder ya da onarır. Sinan’ın yaşamını incelediğimizde yaptıklarıyla hiçbir zaman yetinmeyip, bıkıp usanmadan düşünen, araştıran ve yenilikler ortaya koyan bir yaratıcının öyküsüyle karşılaşırız.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: MİMAR SİNAN ESERLERİ

          Kategori: Genel Kültür

          Konuyu Baslatan: GARAGIZ

          Cevaplar: 11

          Görüntüleme: 4830

    Konu GARAGIZ tarafından (28.01.2010 Saat 09:40 ) değiş;tirilmiş;tir.

  2. #2
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]





    Süleymaniye’den sonra Sinan, Edirne’de gördüğü Üç Şerefeli Camisi’nin etkisiyle altıgen şema üzerinde pek çok deneme yapar. Bu denemelerde, daha önce devamlı uygulamaya çalıştığı merkezi simetrik mekân şemasından farklı olarak mekânın enine yayıldığını görüyoruz. Sinan’ın fark ettiği bir başka durum ise altıgen şemada, dikdörtgen mekânın, kubbe ve yarım kubbelerle sorunsuz olarak örtülmesidir. Her ne kadar altıgen şemayı sevmiş görünüyorsa da Sinan’ın, zaman zaman tekrar kare plana döndüğünü izliyoruz. Ancak her dönüş yenilik ve atılım doludur.

    Sinan, arayışlarına devam etmeyi hiç bırakmaz. Sekizgen tabana oturan kubbesiyle Rüstem Paşa Camisi, yeni bir tasarımın ürünüdür. Denediği bu şema, Edirne’deki Selimiye Camisi’nde olgunluğa ulaşır. Osmanlı mimarlığının çok sevilen bir eseri olduğu kadar, Sinan’ın da en beğendiği yapı olan Selimiye Camisi ile Ayasofya’yı geçme arzusuna gerçekten ulaşmıştır. Taşıyıcı sistem güvenli, mekân anıtsal bir kubbe altında yalın ve bütündür. Altıgen ve sekizgen şemaların hem mekân, hem taşıyıcılık bakımından Ayasofya ile benzerliği yoktur. Selimiye’de anıtsal boyutlarda kullanılan sekizgen şema ile Ayasofya artık simge yapı olmaktan çıkmıştır.

  3. #3
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart

    EDİRNE SELİMİYE CAMİİ


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


    Cami, medrese ve darülhadis 90 x 130 m boyutlarındaki avlunun içine, ortada cami, güney köşelerde eğitim yapıları olmak üzere simetrik bir düzende yerleştirilmiştir. Avlunun batı cephesini boydan boya kaplayan arasta ile bu kitleye sırtını veren darülkurra daha geç tarihte yapılmıştır.
    Osmanlı hükümdarı II. Selim tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii, zamanın başkenti olan Edirne'de, şehrin en yüksek noktasında Yıldırım Bayezıd’ın yaptırdığı Baltacılar Koğuşunun kalıntıları üzerine yapılmıştır. Yapımına 1569'da başlanmış ve 1575'de tamamlanmıştır. Osmanlı-Türk sanatının en muhteşem eseridir. Mimar Sinan, Selimiye için "ustalığımın eseri" demiştir.

    İstanbul yönünden gelenleri görkemli görüntüsüyle uzaklardan karşılayan, kentin her yerinden görünebilen, Mimar Sinan'ın 80 yaşında yarattığı ve "ustalık eserim" dediği yapı, Osmanlı-Türk sanatının ve dünya mimarlık tarihinin baş yapıtlarından sayılmaktadır.. 1569-1575 de II. Selimin emriyle yaptırılan Selimiye Cami, Edirne ve Osmanlı imparatorluğunun simgesi olurken uzaklardan görülen 4 minaresi ve caminin kuruluş yerinin seçimi Mimar Sinan'ın mimarlığın yanı sıra şehircilik uzmanı oluşundaki ustalığını da gözler önüne sermektedir..

    Mimar Sinan’ın, mekân bütünlüğü açısından, kendi nitelemesiyle, mimarlığının doruk noktasına ulaştığı yapıtıdır. Şadırvanlı avlusu ve cami birbirine eş 60 x 44 m boyutlarında iki dikdörtgen olarak tasarlanmıştır.

    Şadırvan avlusunun iç ve dış düzenlenişinde pencere, revak ve öteki öğeler büyük bir çeşitlilik ve denge içinde yerleştirilmişlerdir.

    Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulu yapı olarak kabul edilen cami, kesme taşlardan 2.475 m2 lik bir alanı kaplamaktadır. Yerden yüksekliği 43, 28 m olan 31, 30 m çapındaki kubbesi, 6 m genişlikteki kemerlerle birbirine bağlanarak 8 büyük payeye oturtulmuştur. Selimiye camisi 3, 80 m çapı, 70, 89 m yüksekliğinde üçer şerefeli dört zarif minareye sahiptir. Selimiye'de daha önceki hiç bir camide, Ayasofya ve Bizans eserinde ve antik çağ mabetlerinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii tek bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe, 8 filayağına dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına kemerlerle bağlıdır. Bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlamaktadır. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler.

    Kubbenin ağırlığı payeler ve bunların arkasındaki payanda kemerleri ile karşılanarak sekizgen kaide üzerine oturan kubbe sistemi Selimiye Camisi’nde en son olanaklarına kadar geliştirilmiştir. Köşe geçişleri çeyrek kubbelerle sağlanmış, payeler arasındaki kemerler pencere sıralarıyla doldurulmuştur.

    Caminin mimarisinde olduğu kadar, mermer, çini ve hat işçiliklerinde de kusursuzluğa varılmıştır. Selimiye cami taş, mermer, sır altı tekniği ile yapılmış İznik çinileri, ahşap, sedef, gibi süsleme sanatının emsalsiz güzellikteki özelliklerine de sahip bulunmaktadır.

    Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür. Çinilerin bir kısmı 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında, Rus generali Skobelef tarafından sökülerek Moskova'ya götürülmüştür.

    Müezzin mahfili tam merkeze yerleştirilmiştir. Büyük kubbenin tam altındaki müezzin mahfili, 12 mermer sütunlu ve 2 metre yüksekliktedir. 12 mermer paye ile taşınmaktadır.

    Selimiye Camisi’nde kullanılan çini, hat, kalemişi, mermer ve ahşap işleri gibi dekoratif öğeler 16. yüzyıl Osmanlı sanatının ulaştığı doruk noktasının ürünleridir. Beyaz mermer mihrabı ve bir dantela gibi işlenmiş minberi birer başyapıt sayılmaktadır. Ayrıca mihrap çıkıntısının içini ve hünkâr mahfilini süsleyen çiniler de dönemin en değerli İznik çinileridir.

    Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır. İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür. Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvan vardır.

    Selimiye Camii, başkentten gelen yoldan en iyi biçimde görülebilecek konumda inşa edilmiştir. Kente girişte adeta devletin gücü simgeleniyordu. Bu görünüm yakın zamana kadar sürmüştür. Ancak, son yıllarda yolun kenarına yapılan bazı yüksek binalar caminin bu görünüşünü büyük ölçüde engellemiştir.

    Medrese ve darülhadis

    Her iki yapı da camiden daha önce, 1572-73’te tamamlanmıştır. Dörtgen bir avlunun iki dış cephesine yerleştirilmiş 13’er oda ve iç tarafa bakan birer dershane bulunmaktadır. Odalar ve dershaneler kare planlı, kubbelidir. Kaş kemerli avlu revakları tek eğimli düz çatı ile örtülüdür. Bütünüyle kesme taş olan cami kitlesinin tersine bu yapılarda taş ve tuğla karışımı duvar örgüsü kullanılmıştır.

    Arasta

    Camiye gelir sağlamak amacıyla yapılmıştır. Mimarının Davud Ağa olduğu bilinmesine karşın bazı araştırmacılar, yapının konumlanışı ve cami tasarımıyla bağlantısı açısından Mimar Sinan’ın tasarımı olduğunu, ölümünden sonra bu tasarım esas alınarak yapılmış olabileceğini savunmaktadırlar. Cami avlusunun batı duvarı boyunca uzanan 225 m lik ana kol ve buna dik bir kısa koldan oluşur. Kısa kol şadırvan avlusunun yan kapıları ekseni üzerindedir. Kolların kesiştiği nokta yüksek kasnaklı bir dua kubbesi ile belirlenmiş, buradan avluya geçiş sağlanmıştır.

    Darülkurra
    Tek kubbeli, iki göz revaklı, fevkani bir yapıdır. Kubbesi medrese ve darülhadis kubbeleriyle aynı düzeydedir.

  4. #4
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]




    SÜLEYMANIYE CAMII


    En büyük hükümdarin en büyük mimara yaptirdigi muhtesem eser

    Süleymaniye, onu yaptiran hükümdar kadar muhtesem! Istanbul'un yedi tepesinden birinin yamacinda, o tepeyi asan bir dag gibi heybetli. Yalniz çevresine degil, bütün Istanbul'a hükmediyor. Bütün Istanbul'u kucakliyor.
    Bugün Istanbul'da yükseklikleri Süleymaniye'yi asan binalar var. Hanlar, apartmanlar var. Ama bütün bunlar Süleymaniye'ye nispetle ne kadar silik. Ne kadar küçük! Çünkü Süleymaniye'nin ihtisami yalniz boyutlarinda degildir.

    Dünyanin en kudretli hükümdarinin emriyle, dünyanin en büyük mimari tarafindan, dünyanin en güzel sehrine yaptirilan anit, elbette böylesine muhtesem olacakti. Kanuni Sultan Süleyman böyle olmasini istemisti. Yaptiracagi caminin dünyanin herhangi bir yerinde daha evvel yapilan camilerle ve öteki mabedlerle ölçülemeyecek kadar muhtesem olmasini arzu etmisti.

    Mimarbasi Koca Sinan bu emri alinca Ayasofya'dan daha güzel bir mabed yapma firsati buldugu, bu imkana kavustugu için, kivançla, sevk ve heyecanla ise koyuldu. Önce, bu bugünkü üniversitenin bulundugu yerdeki sarayin kuzeyinde, Istanbul'un üçüncü tepesinin yamaci idi. Sonra, hayal ettigi mebedin resmini çizip padisaha gösterdi ve boyutlari hakkinda yaklasak bilgiler verdi. Kanuni tasariya begenmisti.
    TEMEL ATILIYOR
    En usta sanatkarlar ve mimarlar Istanbul'da Mimarbasi Koca Sinan'in emrine verildi. Bir yandan da, imparatorlugun her tarafindan eserin insasina yarayacak malzemenin toplanmasina baslandi.
    1549'da temel kazisina baslandi. Kaya zemine ulasma ve temelleri tutturma isi uç yil sürdü. Üç yil da temel hizasindaki insaat için çalisildi. Bundan sonra insaata bir yil ara verildi. Bu, temelin iyice oturmasi, bütün agirlik binince hiçbir yerinde en ufak bir çökntü olmamasi içindi.
    Insaata bu maksatla ara verilmasi dünyanin bazi ülkelerinde, Islam aleminin en büyük mabedi olacak binanin yapilmasindan vezgeçildigi seklinde yorumlandi, Böyle düsünenler arasinda Iran Sahi da vardi.

    Muhtesem eser, temellerin atilmasindan sonra bir yillik bekletme süresi de dahil olmak üzere sekiz yilda tamamlanmisti. Sekiz yil sonra, daha açilis merasimi yapilmadan, en büyük Islam mebedinin yapildigi heberi bütün dünyada duyulmustu.

    Gerçekten, Istanbul'un en muhtesem abidesi olan Süleymaniye, kubbesinin çapi ve yüksekligi disinda birçok bakimdan Ayasofya'yi asiyordu.
    Ayasofya'nin kubbesi, yanlardaki dörder çapraz tonozla desteklenmisti. Sinan ise Süleymaniye'de asil kubbenin iki tarafinda ayni büyüklükte olmayan dörder kubbe oturtmustu. Bu, yapiya harikulade bir zerafet veriyordu.

    SÜLEYMANIYE'NIN BOYUTLARI
    Iç ve dis avlular olarak genis bir alani kaplayan caminin esas binasi 57 metre genislikte ve 60 metre uzunlukta, yani kareye yakin bir alan isgal eder. Kunnesinin çapi 25.5 m., yerden yüksekligi ise 53 metredir. Kubbe dört filayagina dayanan dört büyük kemere ve bu kemerler arasindaki dört askiya oturtulmustur. Sinan'in deyimi ile bu dört somaki sütun Muhammed dinini sembolize eden kubbeyi tutuyordu. Bu sütunlarin nereden nasil getirilidigini asagida okuyacagaz.
    Iç avluya üç kapidan girilir. Ortadaki büyük kapinin üzerindeki mermer isçiligi, Selçuk sanatinin devamini ve gelismis ince ustaligini yansitir.

    Süleymaniye'nin dört minaresi ve bu minarelerin toplam 10 serefesi VARDIR. Bu, Kanuni Sultan Süleyman'in 10. Osmanli hükümdari olusunu sembolize eder. Büyük minarelerin yüksekligi 74 metredir.

    Minare sayisinin dört olusunu da Kanuni'nin fetihten sonra 4. Padisah olusunu baglaya tarihçiler vardir. Bu görüse ilk defa, içinde bulundugumuz yüzyilda, E.Mamboury tarafindan yer verilmistir. Galatasaray Lisesi'nde uzun yillar matematik ögretmenligi yapan Mamboury ayni zamanda bir mimarlik tarihçisidir. Yabancilar için ilk büyük Istanbul rehberini de o yazmistir.



    HARIKA BIR AKUSTIK
    Mimar Sinan, cami içinde sesin iyi yayilmasi ve duyulmasi için harika bir teknik kullanmistir. Bunun için bütün kubbeleri çift kubbe seklinde yapmistir. Ayrica, ortadaki büyük kubbeye, içeriye dogru açik durumda, derinlikleri 50 metreye ulasan, agizlaru 5 metre olan 64 küb yerlestirmistir. Bu küplerden, küçük kubbelerin köselerine ve sarkitlarin altina da koymustur. Bundan baska, zeminde, sesi yansitmak için tuglalardan bosluk birakmistir. Iste bu sayede Süleymeniye harika bir akustige sahip olmustur.
    KARINCA KAPTAN'IN ARMAGANI
    Caminin insaatina yarayacak malzemenin Istanbil'dan ve imparatorlugun diger eyaletlerinden de toplandigini söylemistik. Büyük kubbeyi tutan dört somaki sütundan biri Baalbek harabeleinden, biri Iskenderiye'den getirilmis. Ikisi de Istanbul'daki yikik Bizans eserlerinden alinmistir. (Evliya Çelebi'ye göre Misir'dan getirilen sütunlarin sayisi dört idi. Bunlardan ikisi revaklarda kullanilmis olabilir.)
    Beyaz mermerler Marmara Adaasi'ndan, yesil mermerler Arabistan'dan getirilmisti.
    Evliya Çelebi dört büyük sütunun Istanbul'a getirilisini söyle anlatiyor:

    ''..Caminin saginda ve solunda dört adet somaik mermer sütun vardir ki herbiri onar Misir hazinesi degerindedir. Misir diyarinda eski bir sehirden Nil yoluyla Iskenderiye'ye getirilmis. Karinca Kaptan bunlari orada sallara yükleyip, uygun rüzgar kollayarak Istanbul'da Unkapani'na ulastirmis. Unkapani'ndan Vefa Maydani'na, oradana da Süleymaniye'ye getirerek, Sultan Süleyman'a, ''size layik nemiz var ki, bu fakirane hediyeyi kabul eyle'' diye sunmustur. Bundan memnun kalan Süleyman Han da, Karinca Kaptan'a Yilanla Ceziresi sancagini hediye etmistir.''

    SÜLEYMANIYE'NIN HARCINA KARISTIRILAN MÜCEVHERLER
    Süleymaniye'nin temelleri atildiktan sonra, iyice oturmasi için yapiya ara verince, yukarida da söyledigimiz gibi, agir masraflar yüzünden insaata ara verildigini sananlar olmustu. Böyle zannedenlerden biri de Iran sahi Tahmasp Han idi. Ona adamlari böyle haber vermisti. Oysa o bu haberi aldigi zaman, Mimar Sinan'in temelin oturmasi için hesapladigi süre dolmus, insaata baslanmisti. Yüzlerce amele, usta ve süsleme isini yapan sanatkarlar, haril haril çalisiyordu.
    Bundan habersiz olan Sah Tahmasp, insaatin devami için mali yardimda bulunmak istedi. Istanbul sefiri ile, kiymetli mal yüklü bir kervani ve içi degerli taslarla, mücevherlerle dolu bir kutuyu Kanuni Süleyman'a gönderdi.
    Görünüste dostça bir yardim olan bu davranisi ile. Kendi kudret ve zenginligini göstermek, sonunda büyük eserin ancak kendi yardimi ile meydana geldigini söylemek, övünmek istiyordu. Kanuni'ye bu hediyeleri gönderme senebini açiklayan mektubunda da sunlari yaziyorduÇ

    ''…Haber aldik ki camiyi tamamlamaya kudretiniz yetmeyip, yapilmasindan feragat etmissiniz. Size, dostlugumuza dayanarak bu kadar mal ve hazine ve bu kadar cezahir gönderdik. Bu mücevherleri insaatini bitirmeye çalisan ki bizim dahi hayratinizda hissemiz ola.''

    Bu mektuba, mektuptaki usluba sünürlenen Kanuni. Getirilen mallari elçinin gözleri önünde bahsis olarak dagittiktan sonra, mücevher dolu kutuyu da Mimar Sinan'a vererek söyle dedi:

    ''..Bu gönderdigi taslar benim camiimin taslari yaninda pek kiymetsizdir. Tez bunlari el, öteki taslara karistirip bina eyle!''
    Iran sefiri gördüklerine ve duyduklarina sasip kalmisti (Akil dairedinden mephut ve mütehayyir kaldi). Getirdigi mektubunun cevabini böylece alarak Revan'a döndü.

    Öte yandan Mimar Sinan, padisahin emrini yerine getirmis, degerli mücevherleri mimarelerden birinin taslari arasina maharetle yerlestirmisti. Günes isiginda elmaslar piril piril patladigi için bu minareye ''Cevahir minaresi'' adi verildi. Evliya Çelebi bu taslarin zamanla ''Hararet siddetinden bozuldugunu ve piriltilarinin kayboldugonu'' yaziyor.



    RUHLARI AYDINLATAN SÜSLER
    Süleymaniye elbette sadece bir heybet, sadece bir mimarlik saheseri degildir. Içerideki süsleri ile de bir harikadir. Minber ve mihrap mermer oymaciliginin; vaiz kürsüsü ve abonoz kapilar tahta oymaciliginin en güzel çrnekleridir. Askilar, billur kandiller, tunç samdanlar essiz güzelliktedir.
    caminin 138 penceresimden giren isik, ''Sarhos Ibrahim'' adiyla anilan ünlü sanatkarin döktügü renkli camlardan içeriye süzlüyor ve anlatilmiz bir sekilde insanlari büyülüyor.

    Mihrabin iki yanini süsleyen Kütahya çinileri de çol güzeldir. Hele katahisarli Semseddin Ahmet Efendi'nin kubbeyi isildata hatti ruhlari da aydinlatiyor. Bu har, ''Allah gökleri aydinlatmistir'' mealindeki ayetin yazisidir.

    Bu yazilara göz nuru döken büyük sanarkar, ayetin anlamaindan ve kubbeye verdigi ihtisamdan gözleri kamasmis gibi, isinin sonlarina dogru iyi göremez oldu. Yazilari, onun ögrencisi olan Hasan Çelebi tamamladi.

    SULTAN ''BITSIN'' EMRINI VERIYOR
    Artik, Sultan Süleyman'i da, Koca Sinan'i da ölümsüzlestirecek, Türk mimarlik sanatinin üstünlügünü gösterecek eser bitmis sayilirdi. Halk gibi hükümdar da açilisi sabirsizlikla beklemekteydi. Fakat Mimar Sinan titizlik gösteriyor, yapinin hiçbir kösesinde en ufak bir ihmal görülmemesi, hiçbir seyin unutulmamasi için çalisiyordu. Sinan'i çekemeyen bazi kisiler de Sultan'a, onun isini ihmal ettigini, kubbesin durmasindan da süphe ettiklerini söylemek küçüklügünü gösterdiler.
    Açilisin gecikmesine, isin bir an önce bitirilmemesine gerçekten cani sikilan Sultan Süleyman bir gün camie gitmis, Mimar Sinan'i minber ve mihrapta bazi rötuslar yaparken görmüs ne ona söyle demisti:

    ''-Niçin benim camiim ile mesgul olmayip mühim olmayan islerlee vakit geçirirsin? Ceddim Sultan Mehmet Han'in mimari sana yeter bir numune olsun, bana, bu bina ne zaman biter, tez haber ver!''
    Mimar Sinan, Sultan'in bu hitabi karsisinda sasirmis amasükunetle su cevabi vermisti:

    ''-Saadetlu padisahimin devletinde insallah iki ayda tamam olacaktir.''


    TAMAMLADI YAPISINI KIM AÇACAK KAPISINI
    Gerçekten iki ay sonra muhtesem yapi tamam oldu. Fakat eserin bir an önce tamamlanmasini isteyen Sulta Süleyman, caminin kapisini bizzat açmak için axele etmedi. Ayasofya'yi açan Justinianus gibi, Hz. Süleyman'I ve onu yenmis olmak gururuna da kapilmadi. Cami kapisini kendisinin mi yoksa daha layik olduguna Osabasisina sormaktan da çekinmedi. O da, '' Bunu en layik kulunuz emektar Mimar Agadir'' cevabini verdi.


    16 Agustos 1557 günü, yeni ve muhtesem caminin kapisina gelen Kanuni Sultan Süleyman, orada toplanan büyük kalabaligin huzurunda, Koca Mimar Sinan'i yanina çagirdi ne ona söyle dedi:


    ''-Bina eyledigin beytullahi, sidk-u safa ve dua ile senin açman evladir!''


    Ve, Koca Sinan, dua ile anahtara çevirdi. Böylece, gelecek çaglara bir devrin san ve söhterini, sanat kudretini ulastiracak olan mabedin kapilari açildi.

  5. #5
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]




    Sultan Süleyman (Süleymaniye) Medresesi (Salis)

    Şehzade Medresesi büyük bir sevgiden ve acıdan doğmuştur. Hikayenin kahramanları arasında padişahların en haşmetlisi Kanuni Sultan Süleyman, mimarların en büyüğü Sinan ve şehzadelerin en bahtsızı Mehmet bulunmaktadır. Tarih 16. yüzyılın başları, mekan İstanbul´dur.

    Şehzade Mehmet, Sultan Süleyman´ın en kıymetli varlığıdır. Daha minnacık bir çocukkken hastalıkların pençesine düşer. Koca Sultan, dumanlarla, kan gölleriyle kaplı savaş meydanlarından gelip sabahlara kadar, kinin yutturulan oğlunun başında ateşlerinin soğumasını bekler. Şifa bulunca İstanbul´un meydanlarında şenlikler yaptırır, şehirde aç susuz tek bir insanın kalmaması için buyruklar verir.

    Şehzademiz, büyüyene kadar bir ölür bir dirilir. Hastalandığında yemeden içmeden kesilir, belindeki kılıcı bile taşıyamayacak kadar mecalsiz düşer. Sonra iyileşir, yüzüne kan, bileğine kılıç tutacak kadar bir kuvvet gelir. Yüzündeki güneş gah açar, gah bulutların arasında kaybolur. Gün gelir devran döner ve Şehzademiz büyür.

    Kudreti ve haşmeti pek sevmez. Ve aslında tahtta taçta gözü de yoktur. Biraz nazenin yetiştiği ve şair ruhlu olduğu için, değil savaş meydanlarına çıkmak, sürek avlarına bile gitmemiştir. Önünde bir hayvan kesilemez çünkü onu kan tutar. Koskoca Şehzade, kan gördü mü cümle alem içinde küt diye düşüp bayılıverir. Musikiyle arası iyidir, Kanuni´nin (buradaki ´kanuni´ kanun koyucu anlamına gelir) oğlu çok iyi kanunidir (buradaki ise bir enstrumandır), geceler boyu gazeller içinde uyur, sabahları beyitler ortasında uyanır.

    Abileri nazenin şehzadeye kin güder. Sultanın sevgisini kıskanıp, sarayın loş koridorlarında, kurdukları kumpaslarla Mehmet´i ortadan kaldırmanın yollarını ararlar. Ama, bir müddet sonra anlarlar ki bu lanetli işi Kanuni baştayken yapmak imkansızdır. Kanuni yaşarsa da fitnenin başını çeken büyük birader tahta geçemeyecektir. Büyük sarayın kalın taş duvarları, mermer döşemeleri odalarda dönen fitne fısıltılarını, Sultan´ın yakut, zümrüt, akik ve firuzeden yapılma tahtı revanına kadar taşır. Osmanlı sarayında sırları küplere koysanız da kar etmez, padişahın her yerde gözü ve kulağı vardır. Zaten saltanatını ve canını korumanın başka yolu da yoktur.

    Kanuni Sultan Süleyman, sıcak bir temmuz akşamı fitne başı büyük oğlunu, tahtına göz diktiği gerekçesiyle boğdurur. Sultan Süleyman, tahtını, tacını, kılıcını ve şanını canından çok sevdiği küçük oğlu Şehzade Mehmet´e bırakmak istemektedir. Memleketin en iyi hocalarından dersler alarak yetişen Şehzade Mehmet, Fransız ve İtalyan hocalardan da yabancı dil, Avrupa görgüsü ve kültürü üstüne eğitim almıştır. Haris değil, mütevazidir. Nazenindir ama sözünü dinletir. Oturmasını kalkmasını, saltanatın adabını ve töresini bilir. Ve Sultan´ca çok sevilir.

    Ama yağmurlu bir sonbahar günü, Manisa´da yataklara düşer ve bir daha asla kalkamaz. Bir seferden dönmekte olan Kanuni acı haberi Edirne´de duyar ve rivayet odur ki kendini dışarı atıp kafasını toprağa gömerek saatlerce ağlar. Takvimler, 18 Şaban 950´yi (16 Ekim 1543) göstermektedir.

    Daha sonra adı Şehzade Külliyesi olan eserin yapımına Mimar Sinan, Sultan´ın emriyle bu kara günlerin arefesinde başlamıştır. Cenaze namazı sonrası Kanuni, çok sevdiği oğlunun türbesinin bu külliyede yapılmasını ve külliyenin adının Şehzade olmasını buyurur.

    Külliye´de cami, sibyan mektebi, imaret, tabhane ve bir de çok zarif bir medrese vardır. Şehzade Mehmet´in türbesi baş köşede, kıble tarafında kurulur. Türbe, 1544´te, külliye, Ağustos 1548´de biter.

    Bizim bu ayki konumuz işte bu külliye´nin ve hüzünlü hikayenin ortasında yer alan medresedir. Prof. Dr. Doğan Kuban, İstanbul Ansiklopedisi´nde kaleme aldığı bir makalede, medrese hakkında şu bilgilere yer vermiş:

    ``Dış avlu duvarının kuzeydoğu duvarını oluşturan yapılardan biri olan medresenin asimetrik bir planı vardır. Temelde klasik tipolojiye uygun, bir dersane ve yirmi hücreden , hücreler arasında girişin karşısında bir eyvan ve helalardan oluşan basit bir yapıdır. Dersanesi kıbleye dönüktür ve mescit olarak da kullanılmak üzere bir mihrap nişi vardır. Medresede de, camide olduğu gibi, taş polikramisi ve saçak kornişlerinin palmet dizisiyle süslendiği görülmektedir. Giriş kapısı üzerindeki kitabede medresenin bitiş tarihi 953 (1546-1547) olarak verilmiştir. Bu medrese önce ellili, sonra da altmışlı medrese olarak İstanbul medreseleri içinde üst düzeyde payesi olan bir eğitim merkeziydi. 1950´den sonra kız talebe yurdu olarak kullanılmak için revakları camekanlarla kapatılmıştır.''

    Evet 1950´lerde kız talebe yurdu olarak kullanılan medrese, bir çok tarihi eserin kaderiyle karşı karşıya kalır ve bir müddet sonra boşaltılır. Bundan sonra medrese, kendi kaderine teslim olur diyemeyeceğim çünkü ona kaderiyle başbaşa kalma fırsatı verilmez. Cami ve çevresinde ne kadar moloz ve çöp varsa bir bir toplanıp, Sinan´ın büyük bir özenle yaptığı, küfeki taşları ve Marmara mermeriyle nakış nakış ördüğü bu eşsiz güzellikteki eserin eyvanına boşaltılır.

    Bu durum geçen yılın son aylarına kadar böylece devam eder. İşte tam bu zamanlarda Türk Dünyası Vakfı gönüllülerinden Salih Köksal, İstanbul´un karlarla kaplı bir kış gününde medresenin büyük kapısından içeri girer. Giriş o giriş. Mimar Sinan´ın nakış nakış işlediği bu yapı karşısında büyülenir. Derhal Vakıflar Bölge Müdürlüğü´ne başvurarak mensubu olduğu vakıf adına bu eseri kiralar ve vakit geçirmeksizin restorasyon çalışmalarını başlatır. Kendisi de eline aletleri alıp işe girişir.

    Başlangıcı ve sonrasını Salih Köksal anlatıyor: ``Kar yağıyordu ve biz medresenin avlusunda çalışıyorduk. Ortalık buz tutmuştu ama Sinan´ın sabırla işlediği taşlara dokunduğumuzda ısınıyorduk. Ne açlık geldi aklımıza ne de susuzluk. Günler ve geceler boyu çalıştık. Medrese bize, biz medreseye usul usul alıştık. Bana öyle geliyor ki, o şimdi bizi, taşları, nişleri ve beşyüz yıllık ahşapları gibi görüyor. Yadırgamıyor.''

    Yedi ay gibi kısa bir zaman içinde medrese baştan ayağa elden geçirilir. Eksik parçalar usta ellerce tamamlanır. Ve geleneksel Türk yemeklerinin yapıldığı bir lokanta olarak hizmete açılır. Tıpkı eski çağlarda olduğu gibi ayışığı altında, kanun ve ezeli dalgınlığımızın ıslığı olan neyin sesi eşriğinde oturmak isteyenler buraya geliyor. Sinan´ın büyüsünün etkisiyle olsa gerek, şehrin ortasında olmasına rağmen büyük ve derin bir sessizlik hakim medreseye. Gün batarken avluda kırlangıçlar, gece yarısına doğru aydınlatılmış minarenin tepesinde martılar uçuşuyor. Bu eseri kendi elleriyle yeniden İstanbul´a kazandıran Salih Bey bize, Sinan´ın Tezküret-ül Bünyan adlı eserinden bir bölüme işaret ediyor. Ben de, Sinan´ın yüzyıllar öncesinden yükselen sesini ve vasiyetini insaf sahibi kulaklar duysun, izan sahibi yürekler bilsin diye buraya naklediyorum:

    ``Tasarlayıp uyguladığım birçok cami, mescit ve diğer anıtsal yapıları bir kitapta topladım. Dünya durdukça eserlerimi gören sağduyu sahiplerinin çabamın ciddiyetini anlayacaklarını umarım. O zaman eserlerime insaf ile bakarak, beni hayırlı dualarla anacaklardır inşallah.''

  6. #6
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart

    Camiler

    1. İstanbul Süleymâniye Câmii,
    2. İstanbul Şehzâdebaşı Câmii,
    3. Haseki Camii,
    4. Mihrimah Sultan Camii - Edirnekapı
    5. Mihrimah Sultan Câmii - Üsküdar’da, iskelede
    6. Rüstem Paşa Câmii (Tahtakale’de),
    7. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Kadırga Limanında),
    8. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Azapkapısı’nda),
    9. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Büyükçekmece)
    10. Odabaşı Câmii (Yenikapı yakınında),
    11. Hamâmî Hâtun Câmii (Sulumanastır’da),
    12. Ferruh Kethüdâ Câmii (Balat Kapısı içinde),
    13. Kara Camii - Sofya
    14. Kazasker İvaz Efendi Camii
    15. Kılıç Ali Paşa Camii (Tophane’de),
    16. Ahî Çelebi Câmii (İzmir İskelesi yakınında),
    17. Ebü’l-Fazl Câmii (Tophâne üstünde),
    18. Sinan Paşa Camii (Beşiktaş’ta),
    19. Eski Vâlide Câmii (Üsküdar’da),
    20. Ferhad Paşa Câmii (Çatalca’da),
    21. Drağman Yunus Camii
    22. Gazi Ahmet Paşa Camii
    23. Hadım İbrahim Paşa Camii
    24. Abdurrahman Paşa Camii (Kastamonu, Tosya'da)
    25. Molla Çelebi Camii
    26. Nişancı Paşa Çelebi Câmii (Kiremitlik’te),
    27. Piyale Paşa Camii
    28. Rüstem Paşa Câmii - Tahtakale
    29. Selimiye Camii - Edirne
    30. Zâl Mahmûd Paşa Câmii - Eyüp
    31. Çavuşbaşı Camii - Sütlüce
    32. İskender Paşa Câmii (Kanlıca’da),
    33. Şah Sultan Camii - Eyüp
    34. Şehzade Camii - Şehzadebaşı
    35. Şehzâde Cihangir Câmii (Tophâne’de),
    36. Şemsi Ahmed Paşa Câmii (Üsküdar’da),
    37. Osman Şah Vâlidesi Câmii (Aksaray’da),
    38. Sultan Bâyezîd Kızı Câmii (Yenibahçe’de),
    39. Ahmed Paşa Câmii (Topkapı’da),
    40. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Hafsa’da, Trakya),
    41. Sokullu MehmedPaşa Câmii (Burgaz’da),
    42. İbrâhim Paşa Câmii (Silivrikapı’da),
    43. Bâli Paşa Câmii (Hüsrev Paşa Türbesi yakınında,
    44. Hacı Evhad Câmii (Yedikule yakınında),
    45. Kazasker Abdurrahmân Çelebi Câmii (Molla Gürânî’de),
    46. Mahmûd Ağa Câmii (Ahırkapı yakınında),
    47. Hoca Hüsrev Câmii (Kocamustafapaşa’da),
    48. Defterdar Süleymân Çelebi Câmii (Üsküplü Çeşmesi yakınında),
    49. Yunus Bey Câmii (Balat’ta),
    50. Hürrem Çavuş Câmii (Yenibahçe yakınında),
    51. Sinan Ağa Câmii (Kâdı Çeşmesi yakınında),
    52. Süleymân Subaşı Câmii (Unkapanı’nda),
    53. Kasım Paşa Câmii (Tersâne yakınında),
    54. Muhiddin Çelebi Câmii (Tophâne’de),
    55. Molla Çelebi Câmii (Tophâne Beşiktaş arasında),
    56. Çoban Mustafa Paşa Câmii (Gebze’de),
    57. Pertev Paşa Câmii (İzmit’te),
    58. Rüstem Paşa Câmii (Sapanca’da),
    59. Rüstem Paşa Câmii (Samanlı’da),
    60. Rüstem Paşa Câmii (Bolvadin’de),
    61. Rüstem Paşa Câmii (Rodoscuk’ta),
    62. Mustafa Paşa Câmii (Bolu’da),
    63. Ferhad Paşa Câmii (Bolu’da),
    64. Mehmed Bey Câmii (İzmit’te),
    65. Osman Paşa Câmii (Kayseri’de),
    66. Hacı Paşa Câmii (Kayseri’de),
    67. Cenâbî Ahmed Paşa Câmii (Ankara’da),
    68. Lala Mustafa Paşa Câmii (Erzurum’da),
    69. Sultan Alâeddin Selçûkî Câmiinin (Çorum’da) yenilenmesi,
    70. Abdüsselâm Câmiinin (İzmit’te)yenilenmesi,
    71. Kiliseden dönme Eski Câminin (İznik’te)Sultan Süleymân tarafından yeniden yaptırılması,
    72. Hüsreviye (Hüsrev Paşa)Câmii (Haleb’de),
    73. Sultan Murâd Câmii (Manisa’da),
    74. Orhan Câmiinin (Kütahya’da)yenilenmesi,
    75. Kâbe-i şerîfin kubbelerinin tâmiri,
    76. Hüseyin Paşa Câmii (Kütahya’da),
    77. Sultan Selim Câmii (Karapınar’da),
    78. Sultan Süleymân Câmii (Şam, Gök Meydanda),
    79. Taşlık Câmii (Mahmûd Paşa için, Edirne’de),
    80. Defterdar Mustafa Çelebi Câmii (Edirne’de),
    81. Haseki Sultan Câmii (Edirne, Mustafa Paşa Köprüsü başında),
    82. Cedid Ali Paşa Câmii (Babaeski’de),
    83. Semiz Ali Paşa Câmii (Ereğli’de),
    84. Bosnalı MehmedPaşa Câmii (Sofya’da),
    85. Sofu MehmedPaşa Câmii (Hersek’te),
    86. Maktul Mustafa Paşa Câmii (Budin’de),
    87. Firdevs Bey Câmii (Isparta’da),
    88. Memi Kethudâ Câmii (Ulaşlı’da),
    89. Tatar Han Câmii (Kırım, Gözleve’de),
    90. Vezir Osman Paşa Câmii (Tırhala’da),
    91. Rüstem Kethüdâsı Mehmed Bey Câmii (Tırhala’da),
    92. Mesih Mehmed Paşa Câmii (Yenibahçe’de).

  7. #7
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart

    Medreseler

    1. Sultan Süleymân Medresesi (Mekke’de),
    2. Süleymâniye Medreseleri (İstanbul’da),
    3. Yavuz Sultan Selim Medresesi (Halıcılar Köşkünde),
    4. Sultan Selim Medresesi (Edirne’de),
    5. Sultan Süleymân Medresesi (Çorlu’da),
    6. Şehzâde Sultan Mehmed Medresesi (İstanbul’da),
    7. Haseki Sultan Medresesi (Avratpazarı’nda),
    8. Vâlide Sultan Medresesi (Üsküdar’da),
    9. Kahriye Medresesi (Sultan Selim yakınında),
    10. Mihrimah Sultan Medresesi (Üsküdar’da),
    11. Mihrimah Sultan Medresesi (Edirnekapı’da),
    12. MehmedPaşa Medresesi (Kadırga’da),
    13. MehmedPaşa Medresesi (Eyüp’te),
    14. Osman Şah Vâlidesi Medresesi (Aksaray yakınında),
    15. Rüstem Paşa Medresesi (İstanbul’da),
    16. Ali Paşa Medresesi (İstanbul’da), 17i.lşiplş.ml.çmö)AhmedPaşa Medresesi (Topkapı’da),
    17. Sofu MehmedPaşa Medresesi (İstanbul’da),
    18. İbrâhim Paşa Medresesi (İstanbul’da),
    19. Sinân Paşa Medresesi (Beşiktaş’ta),
    20. İskender Paşa Medresesi (Kanlıca’da),
    21. Kasım Paşa Medresesi,
    22. Ali Paşa Medresesi (Babaeski’de),
    23. Mısırlı Mustafa Paşa Medresesi (Gebze’de),
    24. Ahmed Paşa Medresesi (İzmit’te),
    25. İbrâhim Paşa Medresesi (Îsâ Kapısında),
    26. Şemsi Ahmed Paşa Medresesi (Üsküdar’da),
    27. Kapı Ağası Mahmûd Ağa Medresesi (Ahırkapı’da),
    28. Kapıağası Câfer Ağa Medresesi (Soğukkuyu’da),
    29. Ahmed Ağa Medresesi (Çapa’da),
    30. Hâmid Efendi Medresesi (Filyokuşu’nda),
    31. Mâlûl Emir Efendi Medresesi (Karagümrük’te),
    32. Ümm-i Veled Medresesi (Karagümrük’te),
    33. Üçbaş Medresesi (Karagümrük’te),
    34. Kazasker Perviz Efendi Medresesi (Fâtih’te),
    35. Hâcegizâde Medresesi (Fâtih’te),
    36. Ağazâde Medresesi (İstanbul’da),
    37. Yahya Efendi Medresesi (Beşiktaş’ta),
    38. Defterdar Abdüsselâm Bey Medresesi (Küçükçekmece’de),
    39. Tûtî Kâdı Medresesi (Fâtih’te),
    40. Hakîm Mehmed Çelebi Medresesi (Küçükkaraman’da),
    41. Hüseyin Çelebi Medresesi (Çarşamba’da),
    42. Şahkulu Medresesi (İstanbul’da),
    43. Emin Sinân Efendi Medresesi (Küçükpazar’da),
    44. Yunus Bey Medresesi (Draman’da),
    45. Karcı Süleyman Bey Medresesi,
    46. Hâcce Hâtun Medresesi (Üsküdür’da),
    47. Defterdar Şerifezâde Medresesi (Kâdıçeşmesi’nde),
    48. Kâdı Hakîm Çelebi Medresesi (Küçükkaraman’da),
    49. Kirmasti Medresesi,
    50. Sekban Ali Bey Medresesi (Karagümrük’te),
    51. Nişancı MehmedBey Medresesi (Altımermer’de),
    52. Kethüdâ Hüseyin Çelebi Medresesi (SultanSelim’de),
    53. Gülfem Hâtun Medresesi (Üsküdar’da),
    54. Hüsrev Kethüdâ Medresesi (Ankara’da),
    55. Mehmed Ağa Medresesi (Çatalçeşme’de).


    Külliyeler

    1. Haseki Külliyesi
    2. Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi

  8. #8
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart

    Dârülkurrâlar

    1. SultanSüleymanHanDârülkurrâası (İstanbul’da),
    2. Vâlide Sultan Dârülkurrâsı (Üsküdar’da),
    3. Hüsrev Kethüdâ Dârülkurrâsı (İstanbul’da),
    4. Mehmed Paşa Dârülkurrâsı (Eyüp’te),
    5. Müftü Sa’di Çelebi Dârülkurrâsı (Küçükkaraman’da),
    6. Sokullu MehmedPaşa Dârülkurrâsı (Eyüp’te),
    7. Kâdızâde Efendi Dârülkurrâsı (Fâtih’te).


    Türbeler

    1. Yahya Efendi Türbesi (Beşiktaş’ta),
    2. Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi (Beşiktaş’ta),
    3. Arap AhmedPaşa Türbesi (Fındıklı’da),
    4. Sultan Süleymân Türbesi (Süleymaniye’de),
    5. Şehzâde Sultan MehmedTürbesi (Şehzâdebaşı’nda),
    6. SultanSelim Türbesi (Ayasofya civârında),
    7. Hüsrev Paşa Türbesi (Yenibahçe’de),
    8. ŞehzâdelerTürbesi (Ayasofya’da),
    9. Vezir-i âzam RüstemPaşa Türbesi (Şehzâde Türbesi yakınında),
    10. Ahmed Paşa Türbesi (Eyüp’te),
    11. MehmedPaşa Türbesi (Topkapı’da),
    12. Çocukları için inşâ ettiği türbe,
    13. Siyavuş Paşa Türbesi (Eyüp’te),
    14. Siyavuş Paşanın çocukları için yapılan türbe (Eyüp’te),
    15. Zâl Mahmûd Paşa Türbesi (Eyüp’te),
    16. Şemsi Ahmed Paşa Türbesi (Üsküdar’da),
    17. Kılıç Ali Paşa Türbesi (Tophâne’de),
    18. Pertev Paşa Türbesi (Eyüp’te),
    19. Şâh-ı Hûban Türbesi (Üsküdar’da,
    20. Haseki Hürrem Sultan Türbesi (Süleymaniye’de).


    İmâretler

    1. SultanSüleymân İmâreti (Süleymaniye’de),
    2. Haseki Sultan İmâreti (Mekke’de),
    3. Haseki Sultan İmâreti (Medîne’de),
    4. Mustafa Paşa Köprüsü başında bir imâret (Edirne’de),
    5. SultanSelim İmâreti (Karapınar’da),
    6. SultanSüleymân İmâreti (Şam’da),
    7. Şehzâde Sultan Mehmed İmâreti (İstanbul’da),
    8. SultanSüleymân İmâreti (Çorlu’da),
    9. Vâlide Sultan İmâreti (Üsküdar’da),
    10. Mihrimah Sultan İmâreti (Üsküdar’da),
    11. Sultan Murâd İmâreti (Manisa’da),
    12. Rüstem Paşa İmâreti (Rodoscuk’ta),
    13. Rüstem Paşa İmâreti (Sapanca’da),
    14. MehmedPaşa İmâreti (Burgaz’da),
    15. MehmedPaşa İmâreti (Hafsa’da),
    16. Mustafa Paşa İmâreti (Gebze’de),
    17. MehmedPaşa İmâreti (Bosna’da).


    Dârüşşifâlar
    1. SultanSüleymân Dârüşşifâsı (Süleymaniye’de),
    2. Haseki Sultan Dârüşşifâsı (Haseki’de),
    3. Vâlide Sultan Dârüşşifâsı (Üsküdar’da)

    Su Yolları Kemerleri

    1. Bend Kemeri (Kağıthâne’de),
    2. Uzun Kemer (Kemerburgaz’da),
    3. Mağlova Kemeri(Kemerburgaz’da),
    4. Gözlüce Kemer (Cebeciköy’de),
    5. Müderris köyü yakınındaki kemer (Kemerburgaz’da).
    6. Kırık Kemer

  9. #9
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart

    Köprüler

    1. Büyük çekmece Köprüsü,
    2. Silivri Köprüsü,
    3. Mustafa Paşa Köprüsü (Meriç üzerinde),
    4. Sokullu Mehmed Paşa Köprüsü (Tekirdağ’da),
    5. Odabaşı Köprüsü (Halkalıpınar’da),
    6. Kapıağası Köprüsü (Harâmidere’de),
    7. MehmedPaşa Köprüsü (Sinanlı’da),
    8. Vezir-i âzam Mehmed Paşa (Mostar) Köprüsü (Bosna’da, Vişigrad kasabasında).
    9. Drina Köprüsü
    10. Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü


    Kervansaraylar

    1. Kervansaray (Sultan Süleymân İmâreti yakınında),
    2. Kervansaray (Büyükçekmece’de),
    3. RüstemPaşa Kervansarayı (Rodosçuk’ta),
    4. KebecilerKervansarayı (Bitpazarı’nda),
    5. Rüstem Paşa Kervansarayı (Galata’da),
    6. Ali Paşa Kervansarayı (Bursa’da),
    7. Ali Paşa Kervansarayı (Bitpazarı’nda),
    8. Pertev Paşa Kervansarayı (Vefâ’da),
    9. Mustafa Paşa Kervansarayı (Ilgın’da),
    10. Rüstem Paşa Kervansarayı (Sapanca’da),
    11. Rüstem Paşa Kervansarayı (Samanlı’da),
    12. Rüstem Paşa Kervansarayı (Karışdıran’da),
    13. RüstemPaşa Kervansarayı (Akbıyık’ta),
    14. Rüstem Paşa Kervansarayı (Karaman Ereğlisi’nde),
    15. Hüsrev Kethüdâ Kervansarayı (İpsala’da)
    16. MehmedPaşa Kervansarayı (Hafsa’da),
    17. Mehmed Paşa Kervansarayı (Burgaz’da),
    18. RüstemPaşa Kervansarayı (Edirne’de),
    19. Ali Paşa Çarşısı ve Kervansarayı (Edirne’de),
    20. İbrâhim Paşa Kervansarayı (İstanbul’da).

  10. #10
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    674
    @GARAGIZ

    Standart

    Saraylar

    1. Saray-ı atîk tâmiri (Beyazıt’ta),
    2. Saray-ı cedîd-i hümâyûn tâmiri (Topkapı’da),
    3. Üsküdar Sarayının tâmiri (Üsküdar’da),
    4. Galatasarayın eski yerine yeniden inşâsı (Galatasaray’da),
    5. Atmeydanı Sarayının yeniden inşâsı (Atmeydanı’nda),
    6. İbrâhim Paşa Sarayı (Atmeydanı’nda),
    7. Yenikapı Sarayının yeniden inşâsı (Silivrikapı’da),
    8. Kandilli Sarayının yeniden inşâsı (Kandilli’de),
    9. Fenerbahçe Sarayının yeniden inşâsı (Fenerbahçe’de),
    10. İskender Çelebi Bahçesi Sarayının yeniden inşâsı (İstanbul şehir dışında),
    11. Halkalı Pınar Sarayının yeniden inşâsı (Halkalı’da),
    12. Rüstem Paşa Sarayı (Kadırga’da),
    13. MehmedPaşa Sarayı (Kadırga’da),
    14. Mehmed Paşa Sarayı (Ayasofya yakınında),
    15. MehmedPaşa Sarayı (Üsküdar’da),
    16. Rüstem Paşa Sarayı (Üsküdür’da),
    17. Siyavuş Paşa Sarayı (İstanbul’da),
    18. Siyavuş Paşa Sarayı (Üsküdar’da),
    19. Siyavuş Paşa Sarayı (yine Üsküdar’da),
    20. Ali Paşa Sarayı (İstanbul’da),
    21. AhmedPaşa Sarayı (Atmeydanı’nda),
    22. Ferhad Paşa Sarayı (Bâyezîd civârında),
    23. Pertev Paşa Sarayı (Vefâ Meydanında),
    24. SinânPaşa Sarayı (Atmeydanı’nda),
    25. Sofu MehmedPaşa Sarayı (Hocapaşa’da),
    26. Mahmûd Ağa Sarayı (Yenibahçe’de),
    27. MehmedPaşa Sarayı (Halkalı yakınında Yergöğ’de),
    28. Şâh-ı Hûbân Kadın Sarayı (Kasımpaşa Çeşmesi yakınında),
    29. Pertev Paşa Sarayı (şehrin dışında),
    30. AhmedPaşa Sarayı (şehrin dışında),
    31. AhmedPaşa Sarayı (Taşra Çiftlik’te),
    32. AhmedPaşa Sarayı (Eyüp’te),
    33. Ali Paşa Sarayı (Eyüp’te),
    34. MehmedPaşa Sarayı (şehrin dışında, Rüstem Çelebi Çiftliğinde),
    35. Mehmed Paşa Sarayı (Bosna’da),
    36. Rüstem Paşa Sarayı (İskender Çelebi Çiftliğinde).


    Mahzenler

    1. Buğday mahzeni (Galata Köşesinde),
    2. Zift Mahzeni (Tersâne-i Âmirede),
    3. Anbar (sarayda),
    4. Anbar (Has Bahçe Yalısında),
    5. Mutbak ve kiler (sarayda),
    6. Mahzen (Unkapanı’nda),
    7. İki adet anbar (Cebehâne yakınında),
    8. Kurşunlu Mahzen (Tophâne’de).

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş