Selçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu'nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadolu'yu baştan başa fetheden ve bir Türk yurdu haline getiren Türk yiğididir.
Alparslan'la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey, muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra, Sultan Alparslan, bu namlı kumandanını Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey, kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak, süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolu'nun büyük kısmını ele geçirdi.
Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuş, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir Türk ülkesi olmasını temin etmişlerdir.
Anadolu'daki fetih ordusu, Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit'e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadolu'yu fethetti. 1075'te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik'e yerleşti.
Gazi Süleyman Beyin Anadolu'daki fetihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı, her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077'de, Gazi Süleyman Bey'i, Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece, payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu Devleti, tarih sahnesine çıkmış oluyordu.
Süleyman Şah, Bizans'ın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim, krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates'i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek, tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu.
Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş ören Süleyman Şah, gayrimüslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara, atalar yurdundan Türkler getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve Horasan'dan onbinlerce Türk Anadolu'ya göç etmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımadası ile Çanakkale Boğazı'nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar, daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki, Selçuklu orduları Üsküdar'a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul'u temaşa etmişlerdi.
1081'de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu'ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir.
Süleyman Şah, 1082 yılında Çukurova'ya girdi ve ilk önce Tarsus'u fethetti. 1083'te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini, hakimiyeti altına aldı.
Süleyman Şah'ın en büyük arzusu, Antakya'yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca, gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü, Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini, camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir ağızdan Ezan-ı Muhammedi'yi okudu. Süleyman Şah, şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Daha sonra, Anadolu'daki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek, bu bölgeleri ele geçirdi.
Bu esnada Çaka Bey, İzmir'i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak, Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu.
Gümüştekin Bey ise, Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085'e doğru, bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu'da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah, Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105'e doğru, bütün Anadolu, Türklerin eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş, ele geçirdiği topraklara kök salmak için Müslüman ahalinin Anadolu'ya yerleşmesini temin etmişti.
Süleyman Şah, zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah'ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye'de bir devlet kurmak maksadıyla, sağa sola saldırmaya başlamıştı.
Süleyman Şah, Sultan Tutuş'un bu hareketlerine dur demek maksadıyla, ordusuyla birlikte Tutuş'un üzerine yürüdü. İki ordu, 5 Haziran 1086'da, Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında, bir kısım askerler, Süleyman Şah'ın safını terk ederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine, Süleyman Şah'ın ordusu bozuldu. Muharebe esnasında boğularak şehit düşmüş ve türbesi şehit düştüğü yerde yapılmıştır.
CABER KALESİ VE SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ
Kuzey Suriye'de Fırat nehrinin sol kıyısında eski bir kale harabesi ve Rakka'dan Balis'e uzanan yol üzerinde bir konak yeri olan Caber Kalesi, bu günkü Rakka şehrinin 50 km. batısında, Fırat'ın sağ yakasında Siffi'nin karşısında ve Halep'in 110 km. Güneydoğusundadır. İslamiyet'ten önce ve İslamiyet'in başlangıcında buraya Davsara, Arap Coğrafyacılarınca ise Davser denilmiştir.
Osmanlı Devletinin kurucusu Sultan Osman'ın büyük babası Süleyman Şah, Malazgirt Zaferinden sonra 1071'de Ahlat, Erzurum ve Erzincan bölgesinde 7 sene kalıp bilahare bu bölgeden Güneye inmeye karar vermiştir. Fırat kıyılarını takiben ilerleyip Elbistan ve Halep üzerinden Caber Kalesi önlerine geldiklerinde yollarına devam etmek için Fırat nehrinin karşı sahillerine geçiş esnasında kabilenin reisi olan büyük Türk Beyi Süleyman Şah, müessif bir kaza sonucu 05 Haziran 1078 tarihinde boğularak vefat etmiştir. Süleyman Şah'ın naaşı, sudan çıkarılarak Caber Kalesinin önüne defnedilmiştir.
Osmanlı Devleti zamanında Rakka Kazasına bağlı bir nahiye olan Caber Kalesi, 1 nci Dünya Harbinde Osmanlı Devletinin yenilmesi üzerine, 1918 yılı sonlarına doğru İngiliz Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, daha sonra, Birleşmiş Milletler Cemiyeti kararı ile Fransız mandası altına giren Suriye Devleti sınırları içerisinde kalmıştır.
20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransız Hükümeti arasında imzalanan Ankara Anlaşmasının 9 uncu maddesi ile Osmanlı Devletinin kurucusu Sultan Osman'ın büyük babası Süleyman Şah'ın Caber kalesindeki, Türk Mezarı adı altında tanınan kabri, müştemilatı ile beraber, Türkiye'nin malı sayılmış ve Türkiye'ye orada muhafızlar bulundurma ve Türk bayrağını çekme hakkı tanınmıştır.
Türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde modern bir karakol yaptırılmış, eski türbenin tamiri imkansız hale geldiğinden tarihi önem ve özelliğine uygun olarak, 1939 yılında da karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirilerek mezar buraya nakledilmiştir.
Süleyman Şah Türbesi Akçakale İlçesinin 50 km. Güney Batısında, Rakka ile Balis arasında ve Rakka'ya 50 km. mesafede Fırat nehrinin sol sahilindeki Suriye toprakları üzerinde bulunmaktadır. Türbe Halep'in 130 km. Doğusunda, Deyrizor muhafızlığının ise 610 km. kuzeybatısındadır.
Türkiye ile Suriye heyetleri arasında 1956 yılında Halep'te yapılan üst seviyede bir toplantıda düzenlenen tutanağın 13 ve 14 ncü maddelerinde türbe için gönderilecek ihtiram kıtasının her ayın 7 sinde değiştirilmesi kabul edilmiştir.
Suriye Hükümeti, Fırat Nehri üzerinde 1966 tarihinde başlattığı Tabka barajının 1973 yılı içerisinde her türlü inşaatını bitireceğini ve barajın doldurulmasıyla “Süleyman Şah Türbesi”nin tamamen barajın suları altında kalacağını ileri sürerek, hükümetimizden türbenin yerini değiştirilmesi veya türbenin Türkiye'ye naklini talep etmiştir.
Bu durum Türkiye ve Suriye hükümetleri arasında yeni görüşmelere yol açmıştır. İki hükümetin temsilcilerinin uzun bir süreden beri Ankara ve Şam'da yürüttükleri ikili konuda bir anlaşma imza edilmiştir.
Anlaşmanın ana maddeleri aşağıya çıkarılmıştır:
a. Türbe, müştemilatı ile birlikte Karakozak köyü yakınındaki yere nakledilecek,
b. Barajın kenarında, türbenin bu günkü mevkiine mümkün olan en yakın yerde mermerden bir kitabe dikilecek,
c. Türbenin bugünkü yerini tespit etmek maksadıyla, göl üstüne bir şamandıra konacaktır.
Türbe yerinin Suriye'nin yaptırdığı Tabka Baraj Gölünün suları altında kalması nedeniyle anlaşmada belirtildiği gibi, türbe ve karakol binası ek tesisleri ile birlikte Karakozak Köyünde 8797 m 2 lik bir alan üzerine konuşlandırılmıştır.
Bu defa da Süleyman Şah Türbesini ve Karakolu, Suriye tarafından yaptırılan Teşin Barajı suları tehdit etmektedir.
Günümüzde Süleyman Şah Türbesi Kara Kuvvetleri Komutanlığından çıkarılan bir manga tarafından korunmaktadır.