[YOUTUBE]AFcMLYTAiKE[/YOUTUBE]
Sevgili!
Sen gitmiştin...
Koyup bir başımıza bırakıp pak ellerimizi gurbetlerine salmıştın bizi.
Yetim kaldık öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...
Sen gitmiştin...
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.
Sevgili!
Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım yalvaralım?!.
Ve duyurabilsin mi sesini!?.
Efendim duyar misin sesimizi?..
Sevgili!
Sen aşk ikliminde sultan sen güzellik şahikasında dolunay sen vefa göğünde
hilal.
Biz bir bakışının dilencisi
biz dolunay tutkunları
biz bayramı gözleyen oruçlar.
Güzellik ordusunun hakanı sen gam ruzigârinda gedalar biz.
Sen imrenme biz ayıplanma.
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.
Sen sabah yıldızlarının ışığı biz gaflet uykusunda kervancı.
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim
düşkünlerine savrulmuşlarına kulak ver.
İtivermezsin elinin tersiyle bizi değil mi efendim?..
Sevgili!
Sen gitmiştin...
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden madenimiz mıknatıstan ayrıldı.
Sen gitmiştin...
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.
Sen gitmiştin...
Çelik mermere çarptı iradeye ateş düştü yokluğunda.
Hasretinden akıllar yitirildi efendim
gönüller gölgelere düştü.
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim.
Sen gitmiştin...
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu.
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına...
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında efendim
hiç kâr elde edemedik.
Aldandık hep aldandık.
Delilimizi yitirdik delillerimizi yitirdik.
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
sonra sevginin ne olduğunu...
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.
Vurgunlar yedik pes pese efendim...
Ve sen gitmiştin.
Sevgili!
Sen gitmiştin...
Biricik sığınağımız varlığımızın övüncü yüz akımızdın.
Hayırları söyleyip gitmiştin
biz ser işler olduk.
Uzun uzun emellere kapıldık
kapılanıp kaldık umutların kapısında.
Yolunda yürümekten üzerimize düşen
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz.
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik.
Sen gitmiştin...
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.
Aşk dervişleri avare pejmürde hercâyî rüzgârlara kapıldılar
dönüşlerinin ahengini kırdılar.
Bölük bölük kadınlarımız
grup grup erlerimiz
demet demet çocuklarımız
kimi güler kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.
Ve sen gitmiştin efendim...
Sevgili!
Hani bir aşk idin bir güzellik idin sen güzellikle askın kesiştiği
prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince ey sevgililer sevgilisi güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza sar dünyamızı gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...
Sana en fazla muhtacız
D.Ali Erzincanli