Yükselen Asya - Mehmet Öğütçü KİTABIN ADI : YÜKSELEN ASYA KİTABIN YAZARI : MEHMET ÖĞÜTÇÜ 1. GÜNEŞ, ASYA’DAN DOĞUYOR : Bir zamanlar tüm Asya ülkeleri Üçüncü Dünya Sepetinde görülürdü. Devir, inanılmaz surette değişti. Asya şimdi dünyanın hızla gelişen ve zenginleşen “Kaplanlar Diyarı” oldu. Doğu ve Güneydoğu Asya ekonomileri sanayileşmiş ülkelerden üç kat daha hızlı büyüyorlar. Bu hızlı büyümenin baş aktörü ise ÇİN. 90’lı yıllarda dünya ekonomik büyümesinin

Bu konu 6600 kez görüntülendi 12 yorum aldı ...
KİTAP ÖZETLERİ 6600 Reviews

    Konuyu değerlendir: KİTAP ÖZETLERİ

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 6600 kez incelendi.

  1. #1
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart KİTAP ÖZETLERİ

    Yükselen Asya - Mehmet Öğütçü
    KİTABIN ADI : YÜKSELEN ASYA

    KİTABIN YAZARI : MEHMET ÖĞÜTÇÜ

    1. GÜNEŞ, ASYA’DAN DOĞUYOR :


    Bir zamanlar tüm Asya ülkeleri Üçüncü Dünya Sepetinde görülürdü. Devir, inanılmaz surette değişti. Asya şimdi dünyanın hızla gelişen ve zenginleşen “Kaplanlar Diyarı” oldu. Doğu ve Güneydoğu Asya ekonomileri sanayileşmiş ülkelerden üç kat daha hızlı büyüyorlar. Bu hızlı büyümenin baş aktörü ise ÇİN. 90’lı yıllarda dünya ekonomik büyümesinin yarıdan fazlası ASYA’da garçekleşirken, Kuzey Amerika ve Avrupa ekonomileri giderek küçülme sürecine girdikleri gözleniyor. On yıl sonra dünyanın ortalama büyüme hızı % 2,9 iken bu oran Çin’de % 9,3 Vietnam’da % 8,5 ve Malezya’da % 8 olacaktır.

    2. DÜNYA SAVAŞI ASYA’DAN MI FİTİLLENECEK? :

    Jeopolİtİk belirsizliğin hakim olduğu, hala taşların tam anlamıyla yerine oturmadığı Asya’da silahlanma yarışı hızlanıyor. Artan refah düzeyi sayesinde Asya’lı ülkeler daha hacimli askeri yetenekler kazanmaya para akıtabiliyorlar. Bölgede geçen yüzyıldan kalma hala hesabı görülmemiş çok sayıda potansiyel ihtilaf çözüm bekliyor: Hong Kong’un 1997’de Çin egemenliğine dönüşü, Dış dünyadan tamamen tecrit edilmiş Kuzey Kore’nin kaygı verici nükleer gayretleri, Çin’in hala resmen eyaleti olarak gördüğü Tayvan ile ilişkilerinde süregiden gerginlik, Güney Çin Denizi üzerindeki egemenlik iddiaları, Hindistan - Pakistan ihtilafı, Japonya - Kore çekişmesi…

    Tüm bu sorunlar bölgedeki kurulu düzene ve dinamik ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğine ciddi bir tehdit.Çin, kuşkusuz hemen her alanda, büyük iddiaları ve potansiyeli olan bir güç. Önümüzdeki yirmi yıl zarfında ekonomik gücüne paralel olarak stratejik nüfuzun da arttıracağı kesin.

    Çin’in şimdilik sessiz kalmasının nedenlerinden biri, tek başına yeterli olmasa da, hala en caydırıcı güç olarak görünen ABD. Diğer neden ise ticaret ve yatırım alanlarındaki karşılıklı bağımlılık.

    3. ASYA - AVRUPA ZİRVESİNDE TÜRKİYE NEDEN YOK? :

    Asya ve Avrupa ülkeleri hükümet ve devlet başkanları Mart 1996 başında ilk defa bir araya geldiler Avrupa - Asya ayağının güçlendirilmesi için yapılan bu zirve iki bölge arasında uzun vadeli bir yakınlaşma ve işbirliğinin ilk adımı olarak görüldü. Zirveye Avrupa tarafından 15 AB üyesi ülke ile komisyon: Asya tarafından ise ASEAN üyesi 7 ülke katıldı zirveye katılanlar arasında köprü olma iddiasındaki Türkiye’nin ismi bile okunmadı.

    Türkiye ne yapmalı diye sorulduğunda şunu söyleyebiliriz: Bundan sonraki Asya - Avrupa liderler zirvesi 1998 yılında İngiltere’de, 2000 yılında ise Kore’de düzenlenecek. Asya - Avrupa zirvesine Türkiye’nin katılması için beyanımızın hem AB hemde Asya ülkeleri nezlinde duyurulması, son ana kadar beklemeden aktif şekilde ikna çabalarının yürütülmesi gerekiyor. Türkiye’nin Asya - Avrupa diyaloğuna ekonomik ilişkilerine katkıyı nasıl sağlıyabileceğini şimdiden düşünmek ve ona göre hazırlanmak zorundayız. Yoksa, 1998 Mart’ında ziveye neden çağrılmadığımızı hala kendi kendimize soruyor olabiliriz.

    4. ÇİN, DÜNYANIN SERMAYE VE TİCARET MERKEZİ Mİ OLUYOR ?:

    Çin’deki değişimin en çarpıcı örneği, yabancı sermaye ve uluslararası ticaret bağlantılarına bakılarak görülebilir. Dünyada ABD’den sonra en fazla yabancı yatırım çeken ülke olması yanısıra, Çin, Peru’dan Myanmer’den Nijerya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafi yelpazede dış yatırım yapmaktadır. Halen yurt dışında 4500’ü aşkın işletmeye 5,2 milyar dolarlık Çin sermayesi yatırıldığı belirtiliyor. Özellikle Doğu ve Güney Asya ekonomilerine Çin’den sessiz sedasız milyarlarca dolar sermaye akmaktadır. Ve bir çok yabancı işletmenin faaliyette olduğu Çin dünyanın sermaye ve ticaret merkezi olmaya birinci sırada aday gösterilmektedir.

    5. TÜRKİYE’NİN ÇİN STRATEJİSİ NE OLMALIDIR? :

    5000 yıllık köklü medeniyete sahip Çİnlilerle en az 3000 yıldır birbirimizi tanıyoruz. Orta Asya’dan göçmeden önce Çinlilerle kah savaşmış kah barış içinde yaşamışız. Karşılıklı evlenmeler, kültürel, siyasi etkileşimler, iktidar kavgaları, yağmalamalar olmuş. O zamandan bu yana sırtımızı Çin’e dönüp Avrupa ile ilgilenmişiz. Avrupa ise büyüyen çin pastasından alabilecekleri dilimi büyütmekle meşgul olmuşlar.

    Şu anda Çin ile olan ilişkilere bakarsak hali hazırda yatırım yok denecek kadar azdır. İstatistiklerde, Ağustos 1994 itibariyle ülkemizde 13 Çin firmasının 160 milyar TL tutarında yatırımı görülüyor. Bu toplam yabancı yatırımlarının % 0,59’una tekabül ediyor. Gelinilen noktada galiba tek bir seçeneğimiz var: Büyük bir ticaret ve yatırım seferberliği başlatıp Çin’deki pastadan gücümüz ölçüsünde pay alabilmek için çalışmak.

    6. VİETNAM : ASYA’ NIN YENİ UYUYAN “KAPLAN”I:

    Vietnam, 1986’dan bu yana uygulamakta olduğu Doi-Moi (ekonomik yenilenme) stratejisi ile hızla sefaletliğinden bir üst kümeye doğru yükselmektedir. Bölgesel ve uluslararası yalnızlık zincirini kırmayı başaran Vietnam, Çin’e karşı bir “cephe” devleti olmak niyetinde hiç değil. Bundan 20 yıl kadar önce Vietnam ABD’nin bir numaralı düşmanı iken şimdi ise Vietnam’lı yetkililer, bölgede olabilecek bir saldırıda Çin’i caydırabilecek tek gücün ABD olduğunu düşünüyorlar.

    Bu arada, kendi askeri gücünü de arttırmayı ihmal etmiyorlar. Tartışmalı Güney Çin Denizi sularındaki petrol yataklarını başta ABD firmaları olmak üzere yabancı sermayeye açarak, kilit Batılı ülkeleri meşru ticaret ve yatırım menfaatleriyle kendi yanına çekmeyi hedefliyor.

    7. SİNGAPUR : ASYA’NIN MEDAR-I İFTİHARI:

    Singapur’un yaratıcısı ülkenin 30 yıldır başbakanlığını yapmış olan Lee Kuan Yew’dir. Singapur onun eseri diyebiliriz.Dünyadaki sermaye stokunun % 40’ı Tokyo ile Singapur arasında yoğunlaşmış durumda.Singapur aynı zamanda dünyanın önde gelen finans ve döviz merkezlerinden birisi olarak göze çarpıyor.Gerçekten de Singapur yıllık 24000 dolarlık kişi başına gelirle eski sömürge gücü olan İngiltere’nin ötesinde bir yaşam standardına sahip durumdadır.

    Singapur’la ilgili başka bir bilgi de 75 civarında Türk’ün olduça iyi görevlerde yer aldığının bilinmesidir. Singapurlular’da Türkiye’ye karşı ne özel bir sevgi, ne de bir özel önyargı var. Singapur mutfağına baktığımızda kendilerine has yemekleriyle kanser, hipertansiyon, uykusuzluk, damar sertliği gibi bir çok hastalığa derman oluyorlar.

    8. HONG KONG : EMİN ELLERE Mİ GİDİYOR ?:

    Hong Kong Çin’in dış dünyaya açılan tek penceresi. Çin’in dış ticaretinin önemli bir bölümünün son 99 yıldır Hong Kong üzerinden geliştirilmesi buradaki ithalat - ihracat hizmetleri alanındaki uluslararası bilgi ve deneyim, gelişmiş insan gücü, sağlam hukuki ve kurumsal çerçeve dahada önemlisi, yerleşmiş küresel itibar sayesinde mümkün olabiliyor.

    Hong Kong’un 1997’den sonra Pekin’in baskıcı yumruğu altında eski cazibesini yitireceğinden endişe ediliyor. Çin önümüzdeki 50 yıl boyunca Hong Kong’un açık toplum özelliğini ve uluslar arası ticaret ve yatırım merkezi statüsünü koruyacağına dair yazılı taahhüt verdi. Hong Kong halkı haklı olarak Çin’e güvenmiyor ve kaygı duyuyor. Cazip imkanlar sunan ülkelere doğru görülmedik bir beyin göçü yaşanıyor. Bunun sonucunda da ekonomik çarklar tekliyor.

    9. RUSYA : AVRUPALI MI, YOKSA ASYALI MI ?

    Rusya, Asya’daki dinamik gelişmelerin, özelliklede ekonomik yükselişin dışında kalmamak için çırpınıyor. Nasıl ki, ABD kendisini hem Atlantik, hemde Pasifik gücü olarak görüyorsa, Rusya da her iki kıtada da güçlü bir ülke olarak kendini kabul ettirmek istiyor.Çin ile Rusya, askeri ve siyasi bir ittifak yaratmaksızın “yeni bir yapıcı ortaklık” geliştirmeyi hedefliyor. Asya’da ciddi şekilde hesaba katılması gereken güç olarak sivriliyor yeni Rusya. Mevcut doğal kaynakları, yetişmiş insan gücü, nükleer kuvvetleri ve dünya jeo-politiğindeki yeri nedeniyle Rusya’nın çok ciddi bir iç bunalım çıkmaması halinde önümüzdeki yüzyılın ilk çeyreğinde yeniden büyük güç statüsünü kazanacağından şüphe edilmiyor.

    10. ASYA ENERJİSİ VE STRATEJİK DENGELER:

    1970’li yılların ikinci yarısında Türkiye karanlığa gömülmüştü. Sadece siyasi bunalımlar ve terörün yarattığı karanlık tablo nedeniyle değil, aynı zamanda elektirik kesintileri ülke ekonomisi ve evleri de karatmıştı. Aynı elektirik kesintileri 1990’lı yılların ikinci yarısında yeniden karşımıza çıkmaktadır.

    Enerji, dünya jeostratejik dengeleri yaniden biçimlendirmede deönem kazanmaktadır. Orta Asya ve Kafkasya’daki petrol ve doğal gaz rezerlerinin uluslararası piyasalara ulaştırılması ve dünya enerji taleinin Doğu Asya ülkelerinden gelmesi nedeniyle önümüzdeki yüzyılın başından itibaren yerleşik dengeler ciddi bir şekilde sarsılacak gibi görünüyor.

    11. KOMŞULARIMIZI TANIYOR MUYUZ?:

    Konum itibariyle stratejik bir yerde bulunan Türkiye’nin dört bir yanı pekte dostça duygular beslemeyen ülkelerle çevrili. Sınırlarımızdan binlerce kilometre ötede planlanan projeler bizim ekonomik menfatlerimizi derinden etkileyebilmektedir.Irak’ın bölgesel önemi, Ortadoğu’nun değişmekte olan dengeler, petrol zenginliği ve daha önemlisi, potansiyel alım gücü ile tehdit ediyor.

    Komşularımız arasında ilişkilerimizin seyri en istikrarsız gelişen ülke Suriye. Bu komşumuza başta PKK terörüne sağladığı deste olmak üzere Fırat sularının paylaşımı, Hatay üzerindeki toprak iddiası, Suriye’deki Türklere ait gayrimenkullerin tazmini vb. önemli meseleler bulunmaktadır. Balkanlara döndüğümüzde güvenlik kaygılarımız hiç iç açıcı gözükmüyor. Bulgaristan’ın radyasyon sızıntı riski, Yunanistan’ın tarihten süregelen planları ve birçok ülkeyle olan Boğazlar Meselesi halen büyük bir tehlike oluşturuyor.

    12. GELECEĞİMİZ,KENDİ ELİMİZDE:

    Zamanı herşeyin tam merkezinde olduğu ve sürekli değişmekte olan bir dünyada yaşıyoruz. Geleceğe doğru yol alırken, daha iyiye ulaşmak ve evrenin belirsizliklerine daha bilinçli hazırlanmak için sistematik ve ileriye dönük düşünme alışkanlığına sahip olarak ülkemize kuşbakışı bakabilirsek, bu günden itibaren daha düzenli bir gelişim sürecine gireceğiz.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: KİTAP ÖZETLERİ

          Kategori: Edebiyat

          Konuyu Baslatan: XARIBüLBüL

          Cevaplar: 12

          Görüntüleme: 6600

    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  2. #2
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart 2 GÜZEL GÜNAHKAR

    İki Güzel Günahkar - Ahmet Rasim
    KİTABIN ADI : İKİ GÜZEL GÜNAHKAR


    KİTABIN YAZARI : AHMET RASİM



    Kitabın Konusu:


    Kitap iki hikayeden oluşmaktadır. Birincisi ‘Bedia’ ikincisi ise ‘Güzel Eleni’ ismindedir. Birinci hikaye de Bedia adlı güzel bir Osmanlı kızının yaşadığı aşklardan ve bir sevgilisinden aldığı intikamdan bahsedilir. İkinci kitap ise Eleni adlı güzel bir Ermeni kızının yoksulluktan zengin bir şarkıcı olana kadar başından geçenleri anlatır.


    Kitabın Özeti:


    Bedia annesiyle yaşıyan güzel, cilveli ve erkekleri parmağında oynatabilen bir Osmanlı kızıdır. Çapkınlığı ise dillere destandır. Kaç sevgili değiştirdiğinin haddi hesabı yoktur. Bedia kibar bir aile mensubudur. Pederi zengin ve eğlenceye düşkündü. Konaklarında hemen her gece eğlenceler düzenlenir, içkiler içilir, gülüp eğlenilirdi. Bütün bunların Bedia’nın kişiliğinin oluşmasındaki etkisi tabi ki tartışılamaz.


    Bedia’nın ilk aşkı kendisine hayran olan mahalleden bir gençti. Bedia türlü numaralarla genci iki sene içinde beş parasız bırakarak terk etti. İşte Bedia’nın maceraları böyle başlamıştı daha birçoklarıyla gönül eğlendirdi. Fakat Bedia’nın o kadar fazla erkekle beraber olmasına rağmen bir kişi devamlı aklında kalmıştır. Kitabımızdaki esas olayda zaten budur.


    Bedia gençle Çamlıca yolunda göz göze gelmişti. Gencin adı Nazım’dı. Yakışıklı yağız bir Osmanlı delikanlısıydı. Cesaretini toplayıp Kağıthane’yi birbirine katan onun yüzünden silahların çekildiği kızla, Bedia ile konuştu. Bedia’nın da ona kanı kaynamıştı.


    Bedia ile Nazım’ın birlikteliği böyle başladı. Nazım Bedia’yı çok seviyordu. Kimi zaman günlerce Bedia’nın yaşadığı konağa kapanıyorlar gönül eğlediriyorlardı. Bu sefer Bedia da kaptırmıştı gönlünü. Yalnız Nazım bundan annesine bahsedemiyordu. Çünkü Bedia adı çıkmış bir kızdı.


    Annesi bir gün oğlunu çağırarak artık Nazım’ın evlenmesi gerektiğini, ölmeden gelinini görmek istediğini söyledi. Nazım ne yapacaktı. Keşke Bedia namuslu bir kız olsaydı, diye düşündü. Annesinin onu kesinlikle kabul etmeyeceğini biliyordu.


    Annesine çok bağlı olduğundan onu üzmek de istemiyordu. Kısa bir süre sonra annesi ölünce Nazım annesinin son isteğini yerine getirmek zorunda olduğunu düşündü. Bir süre Bedia ile görüşmedi ve içine kapandı. Ne sonunda Bedia’ya konuyu açarak ayrılmaları gerektiğini söyledi.


    Bedia çok üzlümüştü ve içinde bir kin belirdi. Nazım daha sonra namuslu bir kızla evlendi, düğününde ise Bedia’yı ağlarken görmüştü. Uzun süre Bedia’yı sevgi ve acıma duygusuyla kafasından atamadı. Bir gün Bedia ile sokakta karşılaştı ve Bedia onu çok özlediğini sadece biraz konuşmak istediğini söyledi. İşte Bedia yine Nazım’ın kanına giriyordu. Nazım kabul etti konuştular. Bedia Nazım’ın aklına girip onu konağa götürdü. İki gece beraber kaldılar Bedia Nazımı karısından boşanmaya ve kendiyle evlenmeye ikna etti.


    Osmanlı adetlerine göre koca karısına boş bir kağıt gönderirse bu onu boşadığı anlamına geliyordu. Nazım da karısına boş bir kağıt gönderdi. İki gün sonra Nazım evine döndü. Bir süre sonra Bedia’nın hizmetçisi gence bir tezkere getirdi.


    Nazım hiç şüphelenmeden açtı. “Bey, bir kadını aldatmanın zararlı bir sonuç doğuracağını hesap etmediniz mi? Bir ****** için karısını boşayan erkekten ne fedakarlık beklenebilir? Adiyö; beyim ben seveceğim erkeği buldum”. Bedia Nazımdan intikamını almıştı ve kim bilir kiminle gönül eğlendiriyordu.


    Kitabın Ana Fikri:

    Bir kadını aldatmak çok kötü sonuçlar doğurabilir.

    Kitaptaki Olay ve Şahısların Değerlendirilmesi:

    BEDİA : Güzel, erkekleri parmağında oynatabilen, eğlenceye düşkün, kinci bir Osmalı kadınıdır.

    NAZIM : Yakışıklı, annesine düşkün, temiz kalpli bir Osmanlı delikanlısıdır.

    BEDİA’NIN BABASI : Zengin, eğlenceye düşkün biridir.

    BEDİA’NIN ANNESİ : Kızının bir dediğini iki etmeyen biridir.

    NAZIM’IN ANNESİ : Geleneklerine bağlı oğlunun üstüne titreyen bir kadındır.

    Kitap Hakkında Şahsi Görüşler: Kitap eski Osmanlı yaşamından güzel bir kesit veren zevkle okunabilecek bir eserdir. Tavsiye ederim.

    Yazar Hakkında Bilgi:

    1865’ te İstanbul’da doğdu. Mahalle mekteplerinde başladığı eğitimini Darüşşafaka’da tamamladı. Bir süre gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Birçok dergide makale, fıkra, gezi mektubu, anı türünde yazıları yayımlandı. 1927’de İstanbul milletvekili oldu ve görevini ölümüne dek sürdürdü.

    Servet- i Fünun döneminde yaşamış olmasına rağmen bu hareketin dışında kaldı. 21 Eylül 1932’de İstanbul’da öldü. İlk Sevgili (1891), Afife (1894), Güzel Eleni (1893), Meyl-i Dil (1897) gibi otuza yakın roman ve öyküsü ve birçok fıkra, makale, çeşitli türlerde yazıları vardır.
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  3. #3
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart KISA ÖZETLER

    Yazarlar ve Eserleri - Eser Adına Göre (N-Z)
    Eserin:

    Adı: SERGÜZEŞT

    Yazarı: SAMİPAŞAZADE SEZAİ

    Türü: ROMAN

    Esircilerin Kafkasyadan getirdikleri Dilber , dokuz yaşında İstanbulda bir eve 40 liraya satılır. Evin hanımı ve zenci halayık Taravet çocuğa acımasız davranır. Evin reisi memuriyet için Anadoluya gideceğinden evin fazla eşyalarıyla birlikte Dilberi de 65 liraya esirciye satar. İleride fazla para etmesi için ut çalmayı , şarkı söylemeyi de öğrenen Dilber , bir süre sonra 150 liraya Asaf Paşanın konağına satılır. Konağın oğlu Celal , Dilbere aşık olur. Bunu öğrenen annesi Dilberi evden uzaklaştırır. Dilber bu kez Mısır da zengin bir Mısırlının cariyesi olmuştur. Kapatıldığı evden kaçmak üzereyken paniğe kapılır, kendini Nil nehrine atar.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: SİNEKLİ BAKKAL

    Yazarı: HALİDE EDİP ADIVAR

    Türü: ROMAN

    II. Abdülhamit devrinde Aksarayda Sinekli Bakkal Mahallesinde imamın kızı Emine , aynı mahalleden orta oyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evlenir. Tevfik zenne rolüne çıktığı için Kız Tevfik diye anılmaktadır. Bir süre sonra bu yüzden ayrılırlar . Ayrıldıktan sonra Rabia isminde bir çocukları dünyaya gelir. Tevfik ünlü bir sanatçı iken İstanbuldan sürgüne gönderilir. Bu sırada Rabia sesi ile herkesi büyülemektedir. Kuran ve mevlid okumakta üstüne kimse yoktur. Tevfik sürgünden döner , kızını yanına alır . Ancak bu seferde Genç Türkler adlı bir gruba yardım ettiği için Şama sürülür. Rabia ise Müslüman olan piyano öğretmeni Peregrini ile evlenir. 1908 meşrutiyet ilanından sonra Tevfik sürgünden döner , Sinekli Bakkal Mahallesinde eski mutlu günlere dönülür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: SODOM VE GOMORE Y

    Yazarı: KADRİ KARAOSMANOĞLU

    Türü: ROMAN

    Müteareke dönemindeki İstanbulda sosyal yaşam anlatılmıştır. Romanda Sami Bey ve ailesi ile bu aileyle ilişkili yerli ve yabancı kahramanlar anlatılır. Tek olumlu kahraman Leylanın nişanlısı Necdettir. NOT: Sodom ve Gomore Ürdünde günahkarlıkları yüzünden Tanrının gazabına uğrayarak yerle bir edilmiş iki şehrin adıdır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: ŞAİR EVLENMESİ

    Yazarı: İBRAHİM ŞİNASİ EFENDİ

    Türü: OYUN

    Türk tiyatrosunun basılı ilk metni olan bir perdelik komedide şair Müştak Bey , sevgilisi Kumru Hanım yerine onun çirkin ablası ile nikahlanır. Şiar gerdek gecesi işi anlar. Nikahı kıyan imam Ebüllaklakaya rüşvet vererek , durum düzeltilir. İmam yaşça büyük olan kızı değil , boyca büyük olan kızı nikahladığını söyler ve durum düzelir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: ŞIPSEVDİ

    Yazarı: H.RAHMİ GÜRPINAR

    Türü: ROMAN

    Meftun kalabalık bir ailenin oğludur. Parasızlık yüzünden zengin Kasım Efendiye damat olmak ister. Entrikalar sonunda Kasımın kızı Edibeyi alır. Meftunun kız kardeşi Lebide ise Kasım Efendinin oğlu Mahir ile evlendirilir. Kasım Efendinin servetini ele geçirmek isteyen Meftun , Mahiri kullanır. İş öğrenilince Mahir evlatlıktan reddedilir. Meftun Parise kaçar , Edibe ise babası Kasım Efendinin yanında kalır. Edibe eve erkek almaya başlayınca Kasım Efendi felç geçirir. Meftun ise servetin peşinde olduğu için eski karısıyla yeniden evlenme planları yapmaya başlamıştır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: TAAŞŞUK-I TALAT VE FITNAT

    Yazarı: ŞEMSETTİN SAMİ

    Türü: ROMAN

    Annesi tarafından büyütülen Talat,Fıtnat adında bir kıza aşık olur. Kadın giysileri giyerek kızın evine gider ve onunla konuşur.Üvey babası ise Fıtnatı zengin biriyle evlendirir.Evlendiği Ali Beyin vaktiyle annesini terk eden babası olduğunu kendisini vurduktan sonra yaralıyken öğrenen Fıtnat ölür,onu Talatın ölümü izler.Fıtnatın öz babası olduğunu öğrenen Ali Bey çıldırır ve ölür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: VATAN YAHUT SİLİSTRE

    Yazarı: NAMIK KEMAL

    Türü: OYUN

    İslam Bey savaş çıkınca nişanlısı Zekiye ile vedalaşır ve cepheye gider.Zekiye erkek kılığına girerek Adem adıyla gönüllüler arasına katılır.Silistre kalesi komutanı Sıtkı Bey,Ademi çelimsiz bulur ve geri göndermek ister,ama Adem kabul etmez.İslam Bey yaralanır, Abdullah Çavuş ve Adem düşman cephaneliğini havaya uçurur,kale kurtarılır.Ademin kimliği ortaya çıkar.Sıtkı Beyin daha önce öldüğünü sandığı babası olduğunu öğrenen Zekiye,zafer sevinci içinde İslam Beyle evlenir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: YABAN

    Yazarı: YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

    Türü: ROMAN

    Birinci Dünya Savaşında bir kolunu kaybeden Yedeksubay Ahmet Celal işgal altındaki İstanbul da yaşayamayacağını anlayınca emireri Mehmet Ali nin çağrısına uyar Haymana Ovasında Porsuk Çayı kenarındaki Mehmet Alinin evine gider . Köylülerle dost olmak istediği zaman köylülerin ona yabancı gözüyle baktığını anlar . Köylüler ona yaban adını takmışlardır. Mehmet Ali yeniden askere alınır. Köy Yunan işgaline uğrar , Ahmet Celal köyde geçen günlerini yazdığı defterini Mehmet Alinin yengesi Emineye teslim ederek oradan ayrılır. Bu defter daha sonra kenarları yanmış bir biçimde yıkıntılar arasında bulunur. Defterdeki yaban romanıdır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: YAPRAK DÖKÜMÜ

    Yazarı: REŞAT NURİ GÜNTEKİN

    Türü: ROMAN

    Suriye ve Anadoluda 25 yıl çalışan daha sonra işine son verilen memur Ali Rıza Bey , karısı , üç kızı ve oğluyla , İstanbul da geçim zorlukları içinde yaşamaktadır. Sırasıyla oğlu Şevket , kızları Necla ve Leyla yaşadıkları olumsuz olaylar sonucu aileden koparlar. Leylanın iffetsiz bir hayat yaşadığını öğrenen Ali Rıza Bey felç geçirir. Babasını hastaneden Leyla çıkarır ve yaşadığı eve götürür. Ali Rıza Bey Leylanın yanında için için bir utancı ve kendi kırık hayatını yaşamaya başlar.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: ZAVALLI ÇOCUK

    Yazarı: NAMIK KEMAL

    Türü: OYUN

    Şefika , babası Halil Beyin öksüz bir akrabası olduğu için yanına aldığı Ata ile birlikte büyümüştür. Bir süre sonra zengin bir paşa ile evlendirilen Şefika , gönlü Atada olduğu için bu acıya dayanamaz ve hastalanır. Kısa süre içerisinde verem , Şefikayı ölümün eşiğine getirir. Okuldan izinli gelen tıbbiye öğrencisi Ata , Şefikanın ölmek üzere olduğunu görünce , eczaneden aldığı zehri içer , ikisi birlikte ölürler.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: ZEHRA

    Yazarı: NABİZADE NAZIM

    Türü: ROMAN

    Olay 1890 yılında İstanbul da geçer , tüccar Şevket Efendi kızı Zehrayı katibi Suphi ile evlendirir. Suphinin annesi , yardımcı olsun diye Sırrıcemal adında cariyeyi eve getirir. Zehranın kıskançlıkları başlar , bu kıskançlıklardan bıkan Suphi Zehrayı boşar ve Sırrıcemalle evlenir. Zehra intikam almak için Ürani adlı çok güzel bir rum kızını Suphiyi baştan çıkarmak için görevlendirir. Suphi bu tuzağa düşer , Sırrıcemal intihar eder , Zehra bu sefer mağazadaki yeni katip Muhsinle evlenir. Suphi beş parasız kalmış ve tulumbacı olmuştur. Üraniyi öldürür ve Trablusgarba sürülür. İkinci kocasıyla da mutlu olamayan Zehra kocasının ölümünden sonra tek başına kalır. Bir gün Mahmutpaşa yokuşundan inerken yol ortasında yoksul bir kadının öldüğünü görür. Bu kadın Suphinin annesidir. Duruma çok üzülen Zehra hastalanır ve vicdan azabı içinde ölür
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  4. #4
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart KİTAP ÖZETLERİ

    Yazarlar ve Eserleri - Eser Adına Göre (E-M)
    Eserin:

    Adı: EYLÜL

    Yazarı: MEHMET RAUF

    Türü: ROMAN

    Süreyya Bey ve Suat Hanım beş yıldan beri evlidir. Süreyyanın arkadaşı Necip aile dostlarıdır. Necip Suata çok değer vermektedir. Bu değer veriş zamanla sevgiye dönüşür. Bu sevgi karşılıksız değildir. Ancak her ikisi de Süreyyaya ihanet edebilecek yaradılışta değillerdir. Zamanla bu aşk şiddetlenir. Bir gün köşkte çıkan bir yangında Suat içerde kalır. Necip onu kurtarmak için evin içine girer ve her ikisi de yangında ölür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: FELATUN BEY İLE RAKIM EFENDİ

    Yazarı: AHMET MİTHAT

    Türü: ROMAN

    Felatun Bey kız kardeşi Mihriban gibi nazlı büyütülmüştür. Görünüşte memurdur ; ama günlerini gezip tozmak ve eğlenmekle geçirmektedir. Babasından kalan mirası yabancı bir aktris uğruna harcayınca hayatı ve hatasını anlar. Rakım ise Tophane kavaslarından birinin oğludur. Babasını kaybedince zor şartlar içinde ortaokulu bitirir. Kitap çevirmeye başlar. Yaşı küçük bir cariye satın alır ve ona okuma yazma öğretir. Piyano dersleri verir daha sonra da Canan adlı bu kızla evlenir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: GÜLNİHAL

    Yazarı: NAMIK KEMAL

    Türü: OYUN

    Tanzimatın ilk yıllarında Rumeli de sancak beyi olan Kaplan Paşa zalim biridir. Kardeşlerinin çocukları olan İsmet ile Muhtar birbirlerini sevmektedir. Kaplan Paşa Muhtarı halk tarafından çok sevildiği için kıskanır. Muhtarı yok etmek amacıyla hilelere başlar ve iki gencin arasını açar. Sonunda gerçek anlaşılır . İki gencin kavuşmasına İsmetin dadısı Gülnihal yardım etmiştir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: HANDAN

    Yazarı: HALİDE EDİP ADIVAR

    Türü: ROMAN

    Refik Cemal , Nerimanla evlidir. Handan Nerimandan üç yaş büyüktür ve kardeş çocuklarıdır. ıı. Abdülhamit döneminde ihtilalci gençlerden olan Nazım, Handan ile evlenmek ister. Handan kabul etmez. Hüsnü Paşa adlı biriyle evlenir. Bu arada Nazım tutuklanmış , Handana iki mektup bırakarak intihar etmiştir. Handan kocasıyla Londra da bulunmaktadır. Bu sırada Refik Cemal konsoloslukla Londraya gider , orada Handan ile tanışır ve aşık olur. Handan beyin hummasına tutulur. Refik Cemal onun başından ayrılmaz, Handan iyileşince Refik Cemale sevgisini dışavurur fakat çektiği vicdan azabından ölür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: İNTİBAH YA DA SERGÜZEŞT-İ ALİ BEY

    Yazarı: NAMIK KEMAL

    Türü: ROMAN

    Ali Bey zamanın meşhur kadınlarından Mahpeykerle tanışır. Annesi oğlunu korumak için Dilaşup adlı bir cariye alır. Terk edileceğini anlayan Mahpeyker Dilaşupa iftira atar , Ali Beyi öldürtmek için batakhaneye getirir. Orada bulunan Dilaşup Ali Beyi ölümden kurtarır ama kendisi ölür. Ali Beyde Mahpeykeri öldürür. Kendisi de hapiste ölür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: KARABİBİK

    Yazarı: NABİZADE NAZIM

    Türü: ROMAN

    Olay Antalya ili Kaş ilçesinin Beymelik köyünde geçer. Babasından kalan tarlanın dört dönümünü komşusuna satmış olan Karabibik kalan sekiz dönümlük kısmı Yosturoğluna kaptırmamak için direnmektedir. Komşu Terme köyündeki rum bakkal Yaniden borç alarak bir öküz satın alır. Tarlasını sürer. Yosturoğlu da aralarındaki çekişmeyi unutup Karabibiğin kızı Huriyi yeğeyi Hüseyine ister. Karabibik mutludur. Bir süre sonra hastalanır , ancak kızının mürüvetini gördüğü için huzurludur.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: KİRALIK KONAK

    Yazarı: YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

    Türü: ROMAN

    Eski nazırlardan Naim Efendi , kızı Sekine , damadı Servet , torunları Seniha ve Cemil ile aynı konakta yaşamaktadır. Damadı lükse düşkün bir adam , Seniha serbest yetişmiş bir kızdır. Senihanın çevresinde Faik ve Hakkı Celis adlı iki genç vardır. Seniha Faikten hamile kalır. Naim Efendi sarsılır. Hakkı Celis cepheye gider. Seniha ise Avrupaya gider. Hakkı Celis şehit olur. Bunu öğrenen Naim Efendi hızla çöken bir dünyada yapayalnız kalır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: KIRIK HAYATLAR

    Yazarı: HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

    Türü: ROMAN

    Ömer Behiç ailesine bağlı bir doktordur. O dönemin yozlaşmış ailelerinden birinin kızı olan Neyyir doktoru baştan çıkarır. Ailesiyle gizli ilişkisi arasında bocalayan Ömer Behiç , küçük kızı Leylanın menenjitten ölmesi üzerine bunu ilahi bir uyarı kabul eder ve ailesine döner.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: KUYUCAKLI YUSUF

    Yazarı: SABAHATTİN ALİ

    Türü: ROMAN

    1903 senesi sonbaharında Aydının Nazilli ilçesi Kuyucak köyünde eşkiyalar bir evi basar ve karı-kocayı öldürür. Soruşturmaya gelen kaymakam dokuz yaşındaki Yusufu evlat edinir. Kaymakam , karısı Şahindenin yüzünden kendisini içkiye ve kumara vermiştir. Fabrikatör Hilmi Beye üçyüz yirmi altın borçlanmıştır. Zamanla Yusuf ve kaymakamın kızı Muazzez büyür. Kasaba kabadayısı Şakir , Muazzezi rahatsız edilince Yusuf tarafından dövülür. Daha sonra kaymakam Yusuf ile Muazzezi evlendirir. Yusufu Edremite tahrirat katibi yapar. Bir süre sonra gelen yeni kaymakam Şakirin ve babasının yakın dostudur. İzzet Bey adındaki bu yeni kaymakam Yusufu görevden alır ve süvari tahsildarı yapar, artık Yusuf sürekli dışarıdadır. Bu arada Şahinde Hanımın evi kaymakam ve ileri gelenlerin çalgı çengi yeri olmuştur. Muazzez de iffetini yitirmek üzeredir. Bir akşam Yusuf eve gelir , evdeki herkesi öldürür. Karısını gömen Yusuf atını atlar ve dağlara gider.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: KÜÇÜK AĞA

    Yazarı: TARIK BUĞRA

    Türü: ROMAN

    17 yaşında İstanbulda Fatih medresesinde olan Mehmet Reşit Efendi , toplumun padişaha daha sıkı bağlanması için Dahiliye Bakanlığınca Akşehire gönderilir. Orada İstanbullu Hoca diye anılır. Halkın padişaha bağlı kalmasını sağlar. Kuvayi Milliyeyi engellediği için hakkında vur emri çıkar. İstanbullu Hoca , Çakırsaraylı çetesine sığınır. Çerkez Ethemin ortanca kardeşi Tevfik Beyin bir müfrezesinin başına geçer. Bu arada Çolak Salih onu vurmak için görevlendirilir. Ancak İstanbullu Hoca gerçekleri görmeye başlamıştır.Çolak onu vurmaz, ikisi birden Kuvayi Milliyeyi baltalamaya çalışan gruplara karşı mücadeleye başlarlar. Böyle bir mücadelede Hocanın sağ kolundan vurulmasıyla roman sona erer.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: MAİ VE SİYAH

    Yazarı: HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

    Türü: ROMAN

    İstanbul da orta halli bir ailenin çocuğu Ahmet Cemil , mülkiyeyi bitireceği sırada babasını kaybeder , ailesinin geçimini sağlayabilmek için dersler vermeye başlar. Bu arada büyük ümitler verdiği eserini tamamlamaya çalışmaktadır. Ümitleri bir süre sonra ümitsizliğe döner. Kız kardeşi İkbal kocasının eziyetleri sonucunda ölür. Sevdiği kadın Lamia başkasıyla nişanlanır. Eseri beklediği ilgiyi görmez. Ahmet Cemil kitabını yakar , annesini de alıp bir gemiyle İstanbuldan ayrılır. Yemende bir ilçe kaymakamlığı görevini kabul eder ve oraya gider.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Eserin:

    Adı: MÜREBBİYE

    Yazarı: HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

    Türü: ROMAN

    Matmazel Angel aşıklarının biriyle İstanbula gelmiş bir Parislidir. İki ay sonra yüzüstü bırakılır. Fransız bir ailenin yardımıyla Dehri Efendinin konağına girer ve onun çocukları Nezahat ve Nazmiye öğretmenlik yapmaya başlar. Bir süre sonra ailenin erkeklerini baştan çıkarma planları yapan Angel , aptal torun Samiden başlayarak ailenin reisi Dehri Efendiye kadar tüm erkekleri baştan çıkarır.
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  5. #5
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart ESER ADINA GÖRE (A-D aralığından)

    Yazarlar ve Eserleri - Eser Adına Göre (A-D)
    Eserin:

    Adı: ACIMAK

    Yazarı: REŞAT NURİ GÜNTEKİN

    Türü: ROMAN
    İlkokul öğretmeni Zehranın babası ölmüştür.Zehra yaşlı adamın bıraktığı anı defterini sabaha kadar okur.Annesinin olumsuz tavırları yüzünden ailenin dağıldığını,babasının bu yüzden onu öğretmen okuluna gönderdiğini öğrenir.İç yüzünü bilmeden düşman olduğu babasının acılarını anlar.Zehra,artık bağışlamayı ve acımayı öğrenmiştir.



    --------------------------------------------------------------------------------
    Eserin:

    Adı: AKİF BEY

    Yazarı: NAMIK KEMAL

    Türü: OYUN
    Bir deniz subayı olan Akif,Dilruba adında ahlak yönü zayıf bir kadınla evlenir.Dilruba kocasının Sinop muhaberesinde öldüğünü yalancı tanıklarla kanıtlar ve başka biriyle evlenir.Durumu öğrenen Akif,kadını hemen boşar.Öç almak amacıyla kadının evine gider ve Dilrubanın yeni kocasıyla çatışır.İkisi de ölür.Akifin babası da Dilrubayı öldürür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: ANKARA

    Yazarı: YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

    Türü: ROMAN
    Üç ayrı bölümden oluşan eserin ilk bölümünde Milli Mücadele yıllarındaki Ankara yı buluruz.İstanbuldan gelmiş Selma Hanım,kocası Nazif Beyin etkisiyle bir zamanlar yadırgadığı Milli Mücadeleye inanmaya başlar,ancak bu sefer de kocası Sakarya Muhaberesinden korkarak kaçmanın yollarını aramaktadır.Selma,Binbaşı Hakkı Beyle mücadeleye devam eder ve yaralılara hemşirelik yapar.İkinci bölümde hürriyet yıllarının Ankarası anlatılır.Binbaşı Hakkı Beyle Selma evlenmiştir.Üçüncü bölümde hürriyet ruhu ile aydın gençler yetişmiştir.Bunlardan biri de Neşet Sabittir. Selma üçüncü evliliği bu gençle yapar ve mutluluğa kavuşur.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: AŞK-I MEMNU

    Yazarı: HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

    Türü:

    Varlıklı ve kibar Adnan Bey,genç yaştaki Bihterle evlenir.Bihter zamanla kocasının yeğeni Behlüle aşık olur.Behlülün gözü ise Nihaldedir .Evlenmek üzerelerken Bihter ve Behlülün yasak aşkları ortaya çıkar. Bihter intihar eder , Behlül kaçar.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: ATEŞTEN GÖMLEK

    Yazarı: HALİDE EDİP ADIVAR

    Türü: ROMAN

    Edebiyatımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılan romanların ilkidir. İzmir in işgali sırasında kocası ve çoçuğu düşman tarafından öldürülen Ayşe , İstanbul a akrabası Peyami nin yanına gelir. İkisinin yanına Binbaşı İhsan da katılır ve Anadolu ya geçerler , amaçları Kuvayi Milliyeye hizmet etmektir. Bu arada hem Peyami hem de Binbaşı İhsan Ayşeye aşık olur. Bu aşk her ikisi için de ateşten bir gömleğe dönüşür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: ARABA SEVDASI

    Yazarı: RECAİZADE MAHMUT EKREM

    Türü: ROMAN

    Üstünkörü bir eğitim görmüş Bihruz Bey bir vezir oğludur. Babası ölünce çok büyük bir servete kavuşur. Kendini eğlenceye kaptıran Behruz gönlünü Periveş adlı bir kıza kaptırır . Yalancı ve dalkavuk arkadaşı ona Periveş in öldüğünü söyler , bu üzüntü içinde Şehzadebaşında yürürken Periveş e çok benzeyen birini görür ve onu Periveş in ablası sanır. Bihruz un ahmaklığını anlayan kadın , Periveş diye aradığı kişinin kendisi olduğunu söyler. Sonunda Bihruz gözünde çok yücelttiği kadının sokak yosması olduğunu anlar.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: AYAŞLI VE KİRACILARI

    Yazarı: MEMDUH ŞEVKET ESENDAL

    Türü: ROMAN

    Huriyetin ilk yıllarında bir köy ağasının oğlu olan İbrahim dokuz odalı bir evi oda oda kiraya vermektedir. Ayaşlı İbrahim değişik işler yapmış , sonunda bu işte karar kılmıştır. Romanda ülkemizin değişik katlarından insanların ayrı ayrı maceraları ve birbirleriyle olan ilişkileri anlatılır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: BİR TEREDDÜDÜN ROMANI

    Yazarı: PEYAMİ SAFA

    Türü: ROMAN

    Mualla okuduğu bir romanın yazarıyla tanışmak ister ve tanışır. Romancı genç kıza evlenme teklifinde bulunur , Mualla evet ya da hayır kararı veremez durumdadır. Araya Vildan adlı başka bir kadın girer , yazar ne Mualla ne Vildan der ve romanı yeni bir dönemin başlayacağı haberiyle bitirir


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: CEZMİ

    Yazarı: NAMIK KEMAL

    Türü: ROMAN

    17.YY da yaşamış şair ve kahraman sipahi Cezmi İran a açılan bir savaşa katılır. Orada Kırım şehzadesi Adil Giray la arkadaş olur. Adil Giray bir baskında yakalanır. Şahın karısı Şehriyar , Adil Giraya aşık olur. Adil Giray ise şahın kız kardeşi Perihana aşık olmuştur. Şehriyarın bir oyunu sonunda Adil Giray ve Perihan ölür , Cezmi ise yaralanır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: ÇALIKUŞU

    Yazarı: REŞAT NURİ GÜNTEKİN

    Türü: ROMAN

    Feride , küçük yaşta anasını babasını kaybeder. Teyzesinin yardımıyla yatılı okula gider. Çok haşarı olduğu için ona Çalıkuşu adı takılır. Yazları teyzesinin yanına gider. Zamanla teyzesinin oğlu ile aralarında aşk başlar. Evliliğe kısa bir süre kala Kamuranın başka bir kızla ilişkisi olduğunu öğrenir. Her şeyi bırakır kaçar. Anadolunun değişik yerlerinde öğretmenlik yapmaya başlar. Daha evvel tanıştığı ihtiyar doktor Hayrullah Beyle Kuşadasında yine karşılaşırlar. Aralarındaki dostluk dedikodulara neden olunca formalite bir evlilik yaparlar. Hayrullah Bey Feridenin günlüğünü okur ve saklar . Kendisi ölünce Kamurana verilmek üzere bir zarfı Ferideye verir. Hayrullah Bey ölünce Feride zarfı götürür. Kamuran zarfı alır ve her şeyi öğrenir. Bir daha ayrılmamak üzere Ferideyle evlenir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: DAMGA

    Yazarı: REŞAT NURİ GÜNTEKİN

    Türü: ROMAN

    2. Abdülhamit devri paşalarından birinin oğlu olan İffet babasıyla birlikte Midilliye gider. Babası ölünce İstanbula döner ve hukuk eğitimi almaya başlar. Çocuklarına ders verdiği Cemil Kerim Beyin karısı Vedia ile aralarında aşk başlar. Bir gece yakalanınca eve hırsızlık için geldiğini söyleyen İffet , mahkum olur. Hapisten çıkınca sabıkasından ötürü işsiz kalır. Bu arada kocasından ayrılan Vedia ile karşılaşır ve evlenme teklif eder. Vedia hırsız damgası yemiş biriyle evlenemeyeceğinin söyler . Roman İffetin bir itirafıyla son bulur.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: DEVLET ANA

    Yazarı: KEMAL TAHİR

    Türü: ROMAN

    Eser adını roman kahramanı Devlet Hatundan alır. Dört bölüme ayrılmış olan eserde Osmanoğullarının ortaya çıkış yılları , savaşçı dervişler , hilebaz keşişler , Şeyh Edebali , Yunus Emre gibi kişileriyle maceranın , aşkın , inancın , tarih - masal potasında eritilmesiyle yazıya dökülmüş biçimidir


    --------------------------------------------------------------------------------

    Adı: DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU

    Yazarı: PEYAMİ SAFA

    Türü: ROMAN

    İstanbulda küçük bir evde yaşayan , sekiz yaşından beri bacağındaki kemik hastalığından dolayı hastane hastane dolaşan genç , Erenköyde akrabası olan emekli paşanın kızı Nüzheti sever. Nüzhet ise Ragıp adlı bir doktorla evlenecektir. Eserde roman kahramanının adı hiçbir yerde geçmemektedir. Roman gencin hastaneden çıkarılmasıyla sona erer.
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  6. #6
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart YAPRAK DÖKÜMÜ

    Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin
    KİTABIN ADI : YAPRAK DÖKÜMÜ

    KATABIN YAZARI : REŞAT NURİ GÜNTEKİN



    'Yaprak Dökümü', Reşat Nuri Güntekin’in toplumsal sorunları, insan ilişkilerini, ahlaki değerlerin yozlaşmasını gerçekçi bir biçimde ele aldığı sosyal bir romandır.Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazılmıştır.

    Yazarın sanat anlayışı gerçekçiliktir ve yazar kendi toplumunun başından geçen büyük toplumsal değişimlerin sonuçlarını eleştirel ve karamsar bir bakış açısıyla değerlendirmiştir. Eserin büyük toplumsal ve siyasal değişimlerin hemen ardından yazılması önemli bir noktadır.

    'Yaprak Dökümü'nün konusu maddi durumlarının karşılayabileceğinin üzerinde ve kendilerine ait olmayan bir yaşam tarzı sürmek isteyen bir ailenin başına gelenlerdir. Batılılaşmanın etkisiyle meydana gelen kültürel ve ahlaki yozlaşmayı bir ailenin başına gelenlerden yola çıkarak anlatır. Doğru kavranılmayan bir modernleşme anlayışının bireye, aileye ve topluma çok ağıra mal olabileceği temasına dayanır. Roman, Osmanlı İmparatorluğunu’ nun yıkıldığı 1900lü yılların başında geçer.

    Bilindiği gibi Batılılaşma akımı Osmanlı’nın son dönemine damgasını vurmuş bir fikir akımıdır. Fakat taklitçi ve niteliksiz bir medeniyetleşme Osmanlı’ya ağıra mal olmuştur. Yazar bu yanlış taklitçiliğin nelere mal olduğunu İstanbul’da yaşayan bir aileden yola çıkarak eleştirel ve karamsar bir anlatımla eserinde anlatmıştır. Olayın geçtiği çevre büyük değişimler geçiren bir toplumun küçük bir ailesi ve bu aile dışından birkaç kişiyle sınırlıdır. Olaylar namuslu bir aile babasının işten çıkmasıyla birlikte aile üzerindeki kontrolü süratle kaybetmesiyle başlar ve art arda meydana gelen yaprak dökümleriyle son bulur.



    Romanda, baş kişi Ali Rıza Bey namuslu, çalışkan ve kendisini çocuklarına adamış eski bir kaymakamdır. Beş çocuğu vardır. Emekli olduktan sonra özel bir şirkette memurluk yapmaktadır. Namusuna ve ilkelerine o denli bağlıdır ki bu uğurda çocuklarını kaybetmeyi bile göze alır. Hayriye Hanım Ali Rıza Bey’in hanımıdır. Ağır başlı ve çalışkan bir insandır. Şevket en büyük çocuklarıdır, iyi bir eğitim almıştır, ailenin geçiminden sorumludur ancak bazı zaafları da yok değildir. Fikret ağır başlı ve çok okuyan biridir ancak fiziksel güzelliği pek yoktur. Leyla ile Necla çok güzeldirler fakat yanlış eğilimlere sahiptirler. Ayşe ailenin en küçüğüdür. Ferhunde evin gelini aynı zamanda ailenin kaderini değiştirecek kişidir.

    'Yaprak Dökümü'nde; çağa ayak uydurmak adına girişilen büyük hayallerin, manevi değerlere önem vermemenin,israf yapmanın ve büyük sözü dinlememenin yıkımlara neden olacağı iletisi işlenmiştir.

    Reşat Nuri Güntekin, anlatımında gerçekçilik akımı damgasını vurmuştur. Cümleler kısa, iletileri nettir. Çok olmamakla birlikte tasvirler bulunur. Anlatıma karamsarlık egemendir. Anlatım akıcıdır ve üçüncü bir ağız tarafından yapılır. Bir yandan da, ruh çözümlemeleri yapmıştır. Güntekin aynı zamanda karakterleri oluştururken fiziksel tasvirlere yer vermiş, kişileri konuşturmuş ve karakterleri eylem ve ilişkiler düzeni içinde göstermiştir.

    Ali Rıza Bey,kendi hâlinde, dürüst bir insandır. İlkelerine ters düşen bir olay nedeniyle çalıştığı şirketten istifa eder. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Neclâ, Leylâ ve Ayşe adında dört kızı vardır. Ali Rıza Bey, işten çıktığı sırada oğlu Şevket bankada işe başlar, evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında bir kadınla evlenir. Eğlenceye düşkün olan bu kadın, Neclâ ve Leylâ'nın da aklına girer. Evde sık sık partiler düzenlenir. Fikret, bu durumdan memnun değildir ama elinden bir şey gelmez. Hayriye Hanım ise kızlarına koca bulmak ümidiyle her şeye razı olur. Şevket de olanlardan memnun değildir ancak karısana olan zaafı onun da elini kolunu bağlar.

    Ali Rıza Bey ise işten çıktıktan beri gözden düşmüştür. Partiler için harcanan para maddî sıkıntılara yol açar kavgalar artar. Ali Rıza Bey ise üzüntüden ne yapacağını bilmez. Fikret bu hayata dayanamaz ve yaşlı bir adamla evlenir. Böylelikle ilk yaprak düşer. Şevket ise masrafları karşılamak için bankadan para çalar ve hapse atılır. Böylece, ikinci yaprak da düşer. Ferhunde evden kaçar.

    Bu kaçışla hakimiyet yine Ali Rıza Beyin eline geçer ve eğlencelere son verilir. Necla kendisini zengin gösteren bir Suriyeli ile evlenir.Bu dördüncü yaprağın düşüşüdür. Leylâ kötü yola sapar,bir avukatın metresi olur ve evden kovulur. Bu beşinci yaprağın düşüşüdür. Bu olaydan sonra Ali Rıza Beye hafif bir inme iner. Hayriye Hanım bütün güç ve kuvvetini kaybeder. Ali Rıza Bey Fikret’e gider fakat orda kalmaz, İstanbul'a döner, hastalığı ilerlediği için hastaneye yatırılır.Babasının hastalık haberini alan Leylâ onu hastaneden çıkarır, kendi evine götürür.

    Taksim'deki lüks apartman katında hep birlikte rahat yaşamaya başlarlar. Ara sıra yolda eski kahve arkadaşları ile göz göze gelmese Ali Rıza Bey halinden mutlu olacaktır

    Sonuç olarak, “Yaprak Dökümü” sosyal bir romandır. Gerçekçi sanat anlayışıyla yazılmıştır. Konu ve teması büyük toplumsal değişimlerin ailelere, bireylere ve topluma nasıl yansıdığını ele almıştırlar. Genelde şehir insanları konu alınmıştır. Eser, topluma yol gösterici niteliktedir. Örneğin, Reşat Nuri, Cumhuriyet Dönemi toplumcu yazarlardandır ve insanları Cumhuriyetle gelen yeni sisteme alıştırmak istemiştir fakat bunun geçmişteki gibi yanlış yapılmamasını eserinde verdiği mesajla anlatmıştır.

    Yazarın dili sadedir bu da iletileri netleştirmiş ve hikayeyi takibi kolaylaştırmıştır. Kahramanlar gerçek gibidirler. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; bu eser iletileri itibariyle değerli bir eserdir ve yazıldığı çağı ve yeni nesilleri aydınlatmada baş ucu kitabı olma özelliği taşırlar...
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  7. #7
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart YALNIZIZ

    Yalnızız - Peyami Sefa
    KİTABIN ADI : YALNIZIZ

    YAZARI : PEYAMİ SEFA

    KİTABIN ÖZETİ :

    Tarık, Feriha’yı seven fakat geçmiş yaşamında farklı kadınlarla birlikte olan birisidir. Feriha ile bir köy bahçesinde buluşurlar. Tarık, kendine ait olan bir dünya kurmuş ve bu dünyanın içerisine yalan, kin, nefret gibi duyguları sokmamıştır.Tarık’ın kardeşi Feride, Ahmet’i sever, ama ailesine bu sevgisini açıklayamaz.



    Çünkü Ahmet bir isyancıdır. Fakat Feride’nin Ahmet ile birlikte olmasından sonra sessizleşmesinden annesi olanları anlar ve Feride’ye bağırıp çağırır.


    Feriha, Tarık’a o zamana kadar yalan söylemiştir. Ama son günler yalan söylediğini sezer. Feriha’nın Paris’te arkadaşlarına özenerek, yaşlı bir adamla evlenip Paris’e yerleşme isteği gün geçtikçe artar. Arkadaşının İstanbul’a gelmesiyle buluşurlar, ama arkadaşını çevrenin sevmemesinden dolayı bu buluşmalar gizli olur.


    Feriha, Tarık’ı gerçekten sever, ama Paris’e gitme fikri de ona cazip gelir. Feriha’nın babasının ölmesi evde daha da sıkı yönetim ilan edilmesine neden olur. Feriha’nın abisi ne Paris’ten gelen arkadaşalrıyla ne de Tarık ile görüşmesine izin vermektedir. Feriha’nın rahat bir hayat yaşama isteği galip gelir ve arkadaşıyla Paris’e gitmeye karar verir.



    Yaşlı bir adamın metresi olacaktır. Bunu öğrenen abisi önce dışarı çıkması yasaklar daha sonra Feriha’yı odasına kilitler. Feriha içeride arka arkaya sigara içmeye başlar. Bu sırada Tarık’ın burnuna yanık kokuları gelmektedir. Ama hiçbir yer yanmamaktadır. Feriha sigarayı yakmak için çakmakla uğraşırken yatağın çarşafını yakar.



    Kaçmak istemesine rağmen odanın kapısı kilitli olduğu için dışarı çıkamaz. Duman kokusunu alan hizmetçi abisini kaldırır. İçeri girdiklerinde çok geç kalmışlardır. Artk Feriha hayata gözlerini yummuştur. Feriha’nın not defterinde “Biz, hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız” cümlesini okuyunca kızın üstüne çok yüklendiklerini anlarlar, ama çok geç kalmışlardır.


    KİTABIN ANA FİKRİ :

    İnsanlar dertlerini paylaşmalı, yalnız başlarına sıkıntılarını içlerine atarak sıkılmamalı, düşüncelerini açıkça söyleyebilmelidir.
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  8. #8
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart Yalnız kadınlar sokağı

    Yalnız Kadınlar Sokağı - Maeve Binchy
    Kitabın adı : Yalnız Kadınlar Sokağı

    Yazarı : Maeve Binchy; Tercüme: Şemsa Yeğin

    Yayın evi : Doğan Kitap; İstanbul,



    Ria, iki kız çocuğuyla dul kalmış bir kadının, “iyi bir kısmet” dilekleriyle büyüttüğü kızlarından biridir. Danny Lynch ile tanıştığı güne kadar ablasının gölgesinde kalmış ve duygusal ilişkiler yaşamamıştır. Yirmi üç yaşında, geleceği parlak, ne istediğini bilen ve isteklerine ulaşmak için planlar yapan Danny, Ria’yla evlenip Tara Sokağı 16 numarada, hepsi özenle ve sevgiyle alınmış eşyalarla donattıkları evi adam ederler.

    İki çocukları olur. Danny başarılı bir iş adamı olarak zirveye tırmanırken, Ria da Tara Sokağı’ndaki evini dostlarına açar; mutfak, evin en kullanılan alanı haline gelir. Yıllar birbirini kovaladıkça Danny ve Ria, birbirlerinin hayatına yabancılaşır. Ria’ya; dostları, çocukları, evleri ve Danny’si yetmektedir ama Danny’ye bunlar yetmemeye başlar.

    Başlangıçta kararlı, ne yaptığını bilen, Ria’sız yapamayan Danny, daha sonra bambaşka bir Danny olarak karşımıza çıkar. İçimizden şöyle deriz ona: “Sen de az değilmişsin Danny! ”


    Kitabı Farklı Kılan:

    Danny ve Ria’nın hayatında olanlar, hiç de şaşılacak şeyler değil. Maeve Binchy sanki herhangi birimizin hayatını anlatmış gibi.

    Kitabı farklı kılan ve bu farklılıkla, birbirini tanımayan iki kadının kendilerini anlamalarına, hayatlarına yön vermelerine neden olan bir tek olay vardır: İrlandalı Ria ile Amerikalı Marilyn’in iki aylığına evlerini değiştirmeleri...Farklı dünyalara misafir olan bu iki kadının yaşadıklarını okumaya değer... Anlatmıyorum, çünki, kitabın beni en etkileyen bölümü burası ve ancak kendiniz okursanız anlamlı olacağını düşünüyorum.


    Son Söz

    Herkesin okuyabileceği, okurken hoşça vakit geçirebileceği, bir solukta bitirebileceği bir kitap. Yorulduysanız ve biraz kendi yaşamınızdan uzaklaşıp misafir olmak istiyorsanız, bu kitabın size iyi bir ev sahipliği yapacağı kanısındayım. Herkes kendinden bir şeyler bulabilir ve hatta tanımadığı biriyle evini değiştirmek isteyebilir...
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  9. #9
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart VURUN KAHPEYE

    Vurun Kahpeye - Halİde Edİp Adivar
    KİTABIN ADI : VURUN KAHPEYE

    KİTABIN YAZARI : HALİDE EDİP ADIVAR

    YAYINEVİ : ATLAS YAYINEVİ

    Aliye İstanbul’dan Anadolu’ya gelmiş idealist bir öğretmendir.Köyde kalmak için Ömer Efendinin evini bulur. Ömer Efendi ve eşi Gülsüm hala , Aliye’ yi ölmüş kızlarının yerine koyarlar ve çok severler .

    Okula başlayınca köy ağasının oğlunun , diğer bir çocuğu hırpalaması ve babasının okula gelmesine meydan okuyup , onu sınıftan kovması büyük yankı yapar.
    Olayı evde anlatması ile“Toprağınız toprağım,eviniz evim;burası için,bu diyarın çocukları için bir ana,bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!” diye yemin eder.

    Hakikaten , Aliye bütün dedikodulara rağmen şevkle çalışıp , taktir topluyor bütün kasaba onu konuşuyordu.

    Aliye ; çocuklara marşlar öğretip bayraklarla caddelerde dolaştırıp milli marşlarla duygularını ve milli hislerini coşturuyordu .

    Bu arada Ferit Paşa hükümetine bağlı olanlar, Hacı Fettah Efendi başkanlığında Aliye hanıma cephe alıyorlardı.

    Camiden çıkan ahaliyi Hacı Fettah kışkırtıp “namahrem, yüzü gözü açık , bunları parçalamalı…” diye bağırıyordu. Tam o sırada dört nala süvari kütlesi yaklaştı. Kumral ve uzun boylu bir kumandan ilerledi. Kumandan Tosun Bey , halka haykırdı ; “merhaba arkadaşlar ; toplanın size söyleyeceklerim var .”

    Tosun Bey Ömer Efendinin evinde ağırlandı. Tosun bey Yunanlılara karşı çetesiyle birlikte dağlarda dolaşıyor , Yunanlıları yurttan atmak için çareler arıyordu. Herkes ondan korkuyordu. Diğer ağalarda Yunanlılara yardım eden olursa , Tosun Beye haber veriyordu.
    Ömer Efendinin evinde Tosun Bey ve Aliye ayrı yerlerde görmeden yurdunu, kurtarmak için çareler arıyorlardı.Ömer Efendi,Tosun Beye; “Hacı Fettah Aliye’yi yüzü gözü açık diye parçalattıracağı, böylelerinin yok edilmesinin gerektiğini” söylemişti.

    Hacı Fettah ve arkadaşı,Tosun bey hakkında dedikodular çıkarıp,elimizden topraklarımız alınacak diye köylüyü ayaklandırdı,eşlerini Aliye öğretmene ricaya gönderdiler. Aliye öğretmen,bir hışımla Tosun Beye gitti ve duyduklarını söyledi.Günlerdir onu arayan Tosun Bey ,köye bu kadar bağlı bir öğretmeni köylüsünden istedi. “Aliye benim nişanlımdır.Yunanlıları durdurup on beş gün sonra gelip zevcemi alacağım” dedi ve ayrıldı.

    Hacı Fettah Efendi ve Küçük Hüseyin Efendi boş durmadı. “O Kahpeye şeriat burada cezasını verecek”dedi.

    İki yobaz kılık değiştirip,Yunan karargahlarına gittiler. Askeri planları açıklayıp Yunanlılara yardım ettiler. Yunanlılar bir sabah alaca karanlıkta bu yöreye girerler. Hoca onları karşıladı. Yunan komutanı kasaba hakkında bilgi toplamış. Zenginleri tespit etmişti. Amacı önce kasabada emniyeti temin etmek,sonra da kendi için bolca para toplamak.

    Gördüğü güzel öğretmene aşık olan Yunan Komutan Damyanos’tan kendisi ile evlenirse onu Yunanistan’ın en zengin kadını yapacak,Yunan kuvvetlerini Türkiye’den çekeceğini Tosun Beyi kurtaracağını söylemişti.Aliye bunları kabul etmeyince Küçük Durmuş’la başka çareler aramaya ve babasını kurtarmaya çalışır.

    Durmuşun tavsiyesi ile Hacı Fettah Efendiye gittiler.Ricada bulundular.Hoca, kendisini “KAHPE-KAHPE!!” diye uğurladı.

    Son çare Hüseyin Efendiydi. Ona rica için gittiği evinde kendisini arzulayan vahşi bir şehvetle karşılaması Aliye’yi çileden çıkarır geri döner.

    Onu bekleyen küçük Durmuş Aliye’yi incir bahçesine götürür orada Tosun Bey’le karşılaşırlar. Bu arada Ömer Efendi Atina’ya sürülmüş. Tarlalarının bir kısmı Hacı Fettah Efendiye verilmişti.

    Tosun Bey ,Aliye’yi buradaki haberleri iletmesi için bırakmıştı. Küçük Durmuş vasıtasıyla iki nişanlı haberleşiyorlardı. Aliye bir yandan da Türk ordularını karşılarken kullanılacak bayrağı işliyordu. Türk orduları kasabaya girdiler Binbaşı Ali Bey , Tosun Bey’in nişanlısını aradı.Çünkü;Tosun Bey düşman cephaneliği yok ederken vücudunun yarısını kaybetmişti. Ali Bey, Aliye’yi Hüseyin ve Hacı Fettah’a sordu. Bu durumdan çok korkan iki kafadar, “Aliye Hanım kötü oldu ahali onu parçalarken,“VURUN KAHPEYE! VURUN KAHPEYE!!”diye“ hep bir ağızdan bağırdılar” dedi.

    Gülsüm hala ile Durmuş onun parçalanmış vücudunu incir bahçesine gömdüklerini söylediler. Tosun Bey arkadaşı Ali Bey’e yazdığı mektupta Aliye’nin mezarının köyde yaptır. Kasabada iyilik ve fedakarlık abidesi olduğunu,isminin temiz olarak iade edildiğini söylemiş ve şöyle eklemiştir. “Ben menekşe gözleri ile sevdiğim en büyük kahramanı,şehit kızı kalbimde götürüyorum. Dudaklarımda onun sözleri var. Toprağınız toprağım,eviniz evim;burası için,bu diyarın çocukları için bir ana,bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!”

    ANAFİKİR: Bir öğretmenin yurdunu kurtarmak için hayatını vermesi

    Kitabın kahramanları ise şunlar:
    KAHRAMANLAR:

    1-İLERİCİLER:

    Aliye Öğretmen

    Yüzbaşı Tosun Bey

    Kahraman Küçük Durmuş

    Kuvayı Milliyeci Ömer Efendi ve Eşi Gülsüm Hala

    2-GERİCİLER:

    Hoca Fettah Efendi

    Hüseyin Efendi

    Yunan Kumandanı Damyanos
    Yazarın Edebi Kişiliği:

    Halide Edip Adıvar. 1884 yılında İstanbul’da doğan Halide Edip Adıvar, İngiliz kültürü almasını isteyen babası Mehmet Edip Bey tarafından Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okutuldu Halide Edip bu okulda mistik doğu edebiyatını tanıdı ve Rıza Tevfik Bölükbaşı’ndan Fransız edebiyatı dersleri aldı. Ayrıca özel olarak Kuran-ı Kerim, Türk musikisi, Arapça ve felsefe dersleri de aldı. Bu dönemde matematik dersleri aldığı Salih Zeki ile sonradan bir evlilik yaptı.
    1901′de koleji bitiren Halide Edip Adıvar, 1908 yılında gazetelerde kadın hakları ile ilgili yazılar yazmaya başladı. Halide Edip bu yazıları yüzünden bazı çevrelerin tepkisini topladı. 31 Mart Ayaklanmasının çıktığı dönemde Mısır’a kaçtı. 1909′dan sonra eğitim alanında çalışmaya başlayan Halide Edip, öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. Balkan savaşlarında hasta bakıcılık yaptı. Bu işler sayesinde toplumun değişik kesimlerinden insanları tanıma fırsatı buldu. 1917′de ikinci eşi Adnan Adıvar ile evlendi. 1919′da Yunanlıların İzmir’i işgalini protesto etmek amacıyla yapılan mitingde o çok etkili ve ünlü konuşmasını yaptı. Bu konuşma yüzünden 16 Mart İstanbul’un işgalinden sonra hakkında soruşturma açıldı. Halide Edip bu kez Anadolu’ya kaçtı ve Erken-i Harbiye’de görev alarak doğu cephesinde savaşa katıldı.

    Halide Edip önce onbaşı olarak savaştı, daha sonra da çavuş rütbesi aldı.

    Savaştan sonra Amerikan mandasını savunduğu için Atatürk ve Cumhuriyet Halk Fırkası ile görüş ayrılıklarına düştü. 1926′da eşi Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye’den ayrıldı. ABD ve Hindistan’da konuk öğretim görevlisi olarak ve özel davetlerde çeşitli konferanslar verdi. 1939′da İstanbul’a dönen Halide Edip, 1940′ta İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Kürsü başkanı oldu.

    Halide Edip Adıvar, 1950′de Demokrat Parti listesinden bağımsız İzmir milletvekili seçildi. Ancak bir süre sonra partinin kimi politikalarını eleştirince, eski dönemdeki Amerikancılığının gündeme getirilmesinden rahatsızlık duyarak 1954′te bu görevinden istifa etti. 1955′te kocasının ölümü üzerine siyaseti tamamen bıraktı ve üniversitedeki kürsüsüne geri döndü. Halide Edip bir süre sonra sağlığı bozulunca evine çekildi ve burada kitap yazmaya devam etti. Edebiyatçı kişiliğinin yanında siyasi yönüyle de öne çıkan Halide Edip Adıvar 1964′te öldü.

    Yazarın en ünlü kitapları Kurtuluş Savasını işlediği ‘Ateşten Gömlek’, ‘Vurun Kahpeye’, İstanbul ve Osmanlı’nın karmaşık toplumsal yapısının bir panoraması gibi olan ‘Sinekli Bakkal’dir. Halide Edip Adıvar’in, Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatır. Roman kahramanlarının yakıp yıkan sevgilerini, tutkulu aşklarını anlatmak için iç dünyalarına yönelir. Romanların en büyük özelliği kadın kahramanları, onların aşığı olan erkeklerin ağzından anlatmasıdır. Konu anlatıcı olarak aşık erkeği seçer. Kadınların kişililiklerini erkeklerin gözüyle değerlendirir. Romanda erkek evli ise, aşk daha da fırtınalı bir hal alır, iç çatışmalar olur, romanın sonunda aşıklardan birisi ölür. Halide Edip Adıvar’in kadın kahramanları, o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil eder. Bu kahramanlarda yazarın kendini anlattığı iddialarında doğruluk payı olduğuna inanıyorum.Çünkü yazılar yazarın içinden kopup gelen parçalardır. Yazının yazarın kimliğinden tamamen bağımsız olmasını düşünemiyorum. Seviye Talip, Handan, Kâmuran güçlü kişilikleri olan,olan, her durumda haklarını savunan, modern görüşlü batı terbiyesi almış, sanatçı yönü olan, yabancı dil bilen, kültürlü çekici kadınlardır.
    Halide Edip Adıvar, Türkocağı’ında çalışmaya başladıktan sonra Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte yazdığı ‘Yeni Turan’da (1912) yurt sorunlarını dile getirir.

    Romandaki olaylar II.Meşrutiyet döneminde yaşanmaktadır ve Yeni Turan adlı idealist bir partinin programı anlatılmaktadır. Bu ütopik romanında yazar, o zamanki siyasi görüşlerini açıklama fırsatı bulmuştur.

    Halide Edip, Kurtuluş savası yıllarını, direniş olaylarını, kahramanlıkları anlattığı, Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye (1923) adli romanlarını birebir gözlemlerinden yararlanarak yazdığı için oldukça gerçekçidir. Bu romanlarındaki kadın kahramanlarında diğerlerinde olduğu gibi yüceltilmiş olduğunu görürüz. Bu kitaplardaki kadın kahramanlar entelektüel yönleriyle değil, zorluklara göğüs geren, Anadolu’da erkeklerle beraber düşmanla savaşan, erdemli vatansever kadınlar olarak yüceltilmiştir. Halide Edip Adıvar’ın yapıtlarındaki kadın kahramanlar batili kültürü almıştır ve özgür düşünüp yasar ama aynı zamanda milli değerlerine bağlı ve ahlaklıdır.

    Gerektiği yerde bir erkek gibi davranabilen, spor yapan, ata binen bu kadınlar, aynı zamanda ‘kadın’ olduklarının da bilincindedir. Halide Edip Adıvar en ünlü romanı ‘Sinekli Bakkal’da kişisel ilişkileri anlattığı roman anlayışından farklı olarak Osmanlı toplumunun genel yapısını anlatmıştır. Sinekli Bakkal 1943′te CHP Ödülü’nü alarak Türkiye’de en çok baskı yapan roman olmuştur. Halide Edip Adıvar, çok çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda Türkçe ve İngilizce kitaplar yazmış, İngilizce’den Türkçe’ye çeviriler yapmıştır. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiştir. Çağdaşları arasında yurtdışında en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. Eserlerinden bazıları İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilmiştir.

    ESERLERİ:

    Roman: Heyula (1909), Raik’in Annesi (1909), Seviye Talip (1910), Handan (1912), Yeni Turan (1912), Son Eseri (1913), Mev’ud Hüküm (1918), Ateşten Gömlek (1923), Vurun Kahpeye (1923), Kalp Ağrısı (1924), Zeyno’nun Oğlu (1928), Sinekli Bakkal (1936), Yolpalas Cinayeti (1937), Tatarcık (1939), Sonsuz Panayır (1946), Döner Ayna (1954), Akile Hanim Sokağı (1958), Kerim Ustanın Oğlu (1958), Sevda Sokağı Komedyası (1959), Çaresaz (1961), Hayat Parçaları (1963)

    İnternetten alınmıştır)
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

  10. #10
    XARIBüLBüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2009
    Mesajlar
    69
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    535
    @XARIBüLBüL

    Standart Bab ı esrar en son okuduğum kitap

    - Mevlana ve Şems'in arasındaki ilahi aşk'ı bazen anladığımı,
    bazen de anlayamadığımı düşünüyorum. İnsanın başka birinde
    kendini bulması... bu çok anlaşılır bir şey. Başkasında Allah'ı
    bulması..bu da olası.. Fakat başkasında "Allah aşkı" ile yanmak!
    Bunu anlayabilmek daha zor... Şems'in Mevlana'yı sınamak için
    ondan güzel bir kadın ve oğlan isteyince eşiniyle, oğlunu ona
    getirmesi bana tuhaf geldi...
    ( bu olaylar gerçekten yaşandı ise elbette )
    bu konu derin, uzatmayım
    - Kimya Hatun ve Şems evliliği
    - Şems'in türbesinin Konya'da olması ( gittiğimde görmedim ve
    duymamıştım )
    -Kendisi "güneş" olan Şems'in, Mevlana'nın gölgesinde kalışı.
    - Konya’dan bahsedilirken sürekli yaklaşık 11 yıl önce oraya
    tek başıma yaptığım ilk iş seyahatini, o zaman yaşadıklarımı
    anımsadım. ( yazarım belki bunu )
    - Kitapta en hoşuma giden karakterlerden biri, görüşlerine
    tümüyle katılmasam da Karen’in annesiydi.
    - Çocukken; Mevlana'nın tabutunu getirdikleri zaman saygısından
    babasının sandukası ayağa kalkmış diye anlatırlardı. Bu yüzden hep
    dik duran bir sanduka imgesi vardı kafamda
    ( Aslında düşey durur, yani doğrulmuş da tam kalkmamış gibi...)
    Kitapta bu olaya kısaca değinmiş, oradan aklıma geldi.

    Ve notlar :

    Ey sırrı araştıran kişi !
    Can var can içinde, kalbine inde ara
    Sen kendi özünü kendinde ara
    Ey sırrı araştıran kişi, her yerde ara
    Lakin o değil dışarıda, kendi içinde ara
    .................................................. ..............
    Sana dilsiz dudaksız sözler söyleyeceğim.
    Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim
    Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim
    Ama senden başka kimse duymayacak,
    kimse anlamayacak
    .................................................. ..............
    Gönül ile aşk, yüz perdeden soyundu
    Her ikisi yan yana, can cana oturdu
    O anda ikisinin arasına Cebrail girecek olsa dahi
    aşkın ateşinden kurtulamaz cayır cayır yanardı.
    .................................................. .............
    Tatlı bir ömür gibi gitmeye niyetlendin
    Ayrılık atını eyerledin inadına
    Git, yeni ülkeler gör, büyülü diyarlarda gez
    Ama benimle eğleştiğin toprakları da unutma, hatırla emi!

    Gittin ey sevgili, şimdi yollardasın
    Ayın değirmisini başına yastık yapmış uyumaktasın
    güzel uykular, renkli düşler seninle olsun
    Ama bir zamanlar dizlerimde yattığını da unutma, hatırla emi!

    Mevlana

    *Madde aleminin güneşi doğduğunda, mana aleminin güneşi kaybolur.
    *Alışkanlık bağlılıkların en kötüsüdür.En zor vazgeçilenidir.
    *Mürşit, müridi hakka götüren kapıdır.
    *Hakikati öğrenmeye hazırım diyenin şaşırmaya hakkı yoktur.
    *İnsana duyulan aşk ölümlüdür, tıpkı beden gibi. Ölümsüz bir aşk
    için, ölümsüz bir varlığı sevmek gerek. Hiçbir zaman senin
    olmayacak, hiçbir zaman anlayamayacağın, hiçbir zaman
    doyamayacağın, hiçbir zaman kavuşamayacağın. Hiçbir zaman
    terkedemeyeceğin bir varlığı.
    YA AZAD OL
    YA TAMAM ÖL

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş