Adana ilimizin gelenek ve görenekleri
Adana ve çevresindeki geçiş dönemlerinde uygulanan âdet ve inanmalar Adana halk kültürü içerisinde geniş yer tutar.
DOĞUM
Yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen doğum, Adana ve çevresinde doğum öncesinden başlayıp doğum sonuna kadar uzanan bir dönemde, yüzlerce âdet ve inanmanın uygulandığı bir dönemdir. Doktora gitmeyen veya gidemeyen, çocuğu olmayan kadın, gebe kalabilmek için çeşitli yollara başvurur. Bunlardan biri de "ara ebe" ya da "aralık ebesi" adı verilen eli işe yatkın kadınların hazırladığı otlardan yapılmış ilaçlardan yararlanmadır. Çoban Dede diye anılan, şehir merkezinde bulunan bir türbe de çocuk sahibi olmak isteyen kadınların sıkça ziyaret ettiği yerlerden biridir.
Doğacak çocuğun yaşaması için, kadın daha hamileyken yatırlara, türbelere gider ve adaklarda bulunur. Çocuk doğduktan sonra yedi yıl çocuğu başkalarından giydirir, yedi yıl saçını kesmez ya da yedi yıl çocuk için kurban keser. Çocuğu yaşamayan kadına "tıbıkalı" denir. Bu kadınların lohusayı ziyaret etmesi istenmez. Aşeren kadına "yerginliği var" denir. Doğacak çocuğun cinsiyetini öğrenmek için, çiğ bir koyun kellesinin çenesi, niyet tutularak ayrılır; çene kemiğinde et kalırsa doğacak çocuğun kız, et kalmaz cavlak olursa oğlan olacağına inanılır .Bir sonraki çocuğun cinsiyetinin farklı olmasını sağlamak için doğumdan sonra çocuğun eşi ters yüz edilir . Kelle yiyen gebe kadının çocuğunun sümüklü olacağına inanılır .
Doğumun kolay olması için Meryem Ana Eli otu doğum odasında ıslatılır. O açıldıkça doğumun kolaylaşacağına inanılır.Doğum sancısı çeken kadına, doğum kolay olsun diye kocasının ayakkabısından su içirilir .
Çocuk doğduktan sonra, taş gibi güçlü olsun diye ağzına taş konur .Çocuk pişik olmasın, teni kokmasın diye tuzlanır. Çocuk tatlı olsun diye, tuzlamanın ardından vücuduna bal sürülür .Çocuğu ilk yıkayan ona giysi alır. Çocuğun gözlerine sürme çekilir .Çocuk yıkandıktan sonra koltuk altlarına, boynuna reyhan tozu sürülür. Çocuğun göbeği düştükten sonra düşen göbek, okuması için, okulun duvarına; imanlı olması için, cami duvarına; çeyizinin bol olması için, sandığa konur. Ayrıca, göbeğin yüksek binaların üstüne atılmasıyla, çocuğun istikbalinin yüksek olacağına inanılır .
Doğum yapan kadın, kırkı çıkıncaya kadar başına kırmızı tülbent bağlar. Lohusaya yağlı ballı pekmezli bulamaç, közde pişirilmiş ciğer-soğan yedirilir.Çocuğa ilk süt üç ezandan sonra verilir, böylece çocuğun sabırlı olmayı öğreneceğine inanılır. Anne ve çocuğu kötü etkilerden korumak için, ilk kırk gün çeşitli önlemler alınır. Al basmasın diye, lohusamn baş ucuna ayna, tarak, iğne batırılmış soğan, Kur'an konur .Anne ve çocuğun altına bıçak konur .Odada sarımsak bulundurulur. Kapının arkasına satır, karyolanın altına süpürge konur .Aynalar kırmızı bezle kapatılır .Yatağın çevresi kıl iple çevrilir .. Kapıya al bağlanır .dikenli çalı asılır ,Odaya bir kap içinde su konur,Odada ocaklı diye bilinen erkeğin gömleği bulundurulur .Çocuğun başının altına ekmek ufakları konur .Kırk basmasından korunmak için; yeni doğanın yüzü herkese gösterilmez. İki kırklı karşılaşınca iğne değiştirirler .Çocuğu kırk basmasın diye, çocuğun ilk kakalı bezi odanın eşiğine konur .Adetli kadınların ve tıbıkalı kadınların lohusayı ve bebeği ziyaret etmesi istenmez. Bu durumda çocuğun yüzünde yaralar çıkacağına veya anne ve çocuğa bir kötülük geleceğin inanılır.
Adana ve çevresinde, anne ve çocuk yedinci, yirminci ve kırkıncı günlerde kırklama adı ile yıkanır. Yıkama suyu içine altın, taş, çiçekler ve yapraklar atılır. Böylece çocuğun altın gibi değerli, taş gibi güçlü, çiçekler gibi güzel kokulu olacağına inanılır. Kırkıncı günü yapılan kırklama suyunda ise; kırk taş, kırk yaprak veya kırk çeşit çiçek mutlaka konulur. Bazı çevrelerde kırklama farklı bir şekilde uygulanmaktadır. Kırkıncı gün; evde bulunan bütün tabak-çanak, yatak-yorgan yıkanır, lohusa ve çocuk da yıkanır, ayrıca bir kırklama suyu yapılmaz. Lohusayı daha önce ziyarete gelenler de kırkıncı günde banyo yaparlar .
Çocuk, doğumdan sonra yaşına kadar çok hastalanırsa adını yükleyemedi denir ve çocuğun adı değiştirilir. Ali adının çok kullanıldığı çevrelerde, bu adı taşımanın çok zor olduğu, bu kişinin heyecanlı ve sinirli olacağı düşünülür. Kırkından sonra ilk gezmeye çıkışa kırk uçurtma denir. Çocuğun ömrü uzun olsun diye, kırkıncı günü uzak bir yere ***ürülür .Doğumdan sonra bir türlü gelişemeyen, cılız ve hastalıklı çocuğa "aydaş çocuk" denir. Aydaş çocuğun tedavisinde ocaklı birinden veya çocukluğunda aydaş olup da daha sonra sağlıklı olan kişilerden yararlanılır. Aydaş çocuk yaşlı bir ağacın arasından geçirilir, üç hafta tuz ile tartılır. Kurt ağzının iskeletinden geçirilir .Ocaklı bir kimsenin koynundan geçirilir .Dört yol ağzına kazan kurulur, sembolik bir aş olan "aydaş aşı" pişirilir .Çocuk mezarlığa ***ürülür, orada ocaklı birinin koynundan geçirilir. Mezarlığa gelenlerin beraberinde getirdiği bulgurla eve dönünce pilav pişirilir ve topluca yenilir .