GENEL BİLGİLER Yüzölçümü: 5.467 km² Nüfus: 289.509 (1990)

Bu konu 11766 kez görüntülendi 16 yorum aldı ...
Nevşehir 11766 Reviews

    Konuyu değerlendir: Nevşehir

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 11766 kez incelendi.

Konu: Nevşehir

  1. #1
    -
    - - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Nevşehir

    GENEL BİLGİLER



    Yüzölçümü: 5.467 km²



    Nüfus: 289.509 (1990)



    İl Trafik No: 50



    İLÇELER:



    Nevşehir ilinin ilçeleri; Acıgöl, Avanos, Derinkuyu, Gülşehir, Hacıbektaş, Kozaklı ve Ürgüp'tür.



    Gülşehir: Nevşehir'e 20 km. uzaklıktadır. Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmet Seyyid Paşa'nın yaptırdığı külliye; cami, medrese ve çeşmeden oluşmaktadır. İlçedeki Aziz Jean Kilisesi ve Sivasa Gökçetoprak yeraltı şehri görülmeye değer yerlerdendir.



    Kozaklı: Nevşehir' in yaklaşık 100 km kuzeyinde yer alan Kozaklı sağlık turizmi açısından önemli bir yere sahiptir. Kozaklı kaplıcaları, Batı Alman kaplıcaları Birliği sınıflamasına göre sodyumlu, kalsiyumlu, klorlu olup A ve C grubu şifalı sular grubuna girmektedir. Kozaklı kaplıcalarından iltihabı olmayan romatizmal hastalıkların, kireçlenmelerin, cilt hastalıklarının, kronik iltihaplı kadın hastalıklarının, damar sertliklerinin, mantar hastalıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar alındığı gözlenmiştir.



    Acıgöl: Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde yer alan ve Nevşehir'e uzaklığı yaklaşık 20 km. olan Acıgöl'de tespit edilebilen en eski yerleşim M.Ö. VIII. yüzyıla aittir. Ağıllı köyü yakınlarındaki Topada Geç Hitit Dönemi'ne ait Hitit hiyeroglifi ile yazılmış kaya anıtında bölgenin siyasi durumu ve liderinin icraatları ile ilgili bilgiler yer almaktadır.



    Derinkuyu: Nevşehir-Niğde karayolu üzerinde eski adı Melegobia olan Derinkuyu Nevşehir'e 29 km. uzaklıktadır. Akarsuyu ve gölü bulunmayan bu ilçenin içme suyu 60-70 m derinlikteki kuyulardan temin etmesinden dolayı "Derinkuyu" olarak adlandırılmıştır.İlçede 85 m derinliğinde bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Bu yeraltı şehri, bir yeraltı şehrinde bulunan tüm özelliklere sahiptir.



    NASIL GİDİLİR?



    Karayolu: Karayolu ile Nevşehir'e her yerden ulaşım mümkündür.



    Otogar Tel: (+90-384) 213 40 25



    Havayolu: Hava Limanı şehir merkezine 30 km uzaklıktadır. Merkezden, otobüs, dolmuş ve taksi ile ulaşmak mümkündür.



    GEZİLECEK YERLER



    Müzeler ve Örenyerleri



    Müzeler



    Nevşehir Müzesi

    Adres: (384) 213 14 47

    Faks: (384) 212 43 38



    Hacıbektaş Müzesi

    Adres: Nevşehir Cad. Hacıbektaş - Nevşehir

    Tel: (384) 441 30 22



    Ürgüp Müzesi

    Adres: Kayseri Cad. No: 39 Ürgüp - Nevşehir

    Tel: (384) 341 40 82



    Hacı Bektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi: Hacıbektaş ilçesinde bulunan arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği müzede, iki eser deposu, laboratuvar ve kütüphane bulunmaktadır.



    Suluca-Karahöyük kazılarından ele geçen buluntular Eski Tunç, Assur Ticaret Kolonileri, Hitit, Phryg, Roma, Doğu Roma Çağı eserlerinin yanı sıra çeşitli etnografik eserler teşhir edilmektedir.



    Göreme Açık Hava Müzesi: Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme kasabasının 2 km. doğusunda yer alan bir kaya yerleşim yeridir. M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatı yaşanmıştır. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul edilir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir.



    Kiliseler, 2 tür teknikle boyanmıştır. Birincisi, doğrudan doğruya kaya yüzeyi düzeltilerek üzerine yapılan boyama; ikincisi ise, kaya üzerine yapılan secco (tempera) ve fresko tekniği ile yapılan boyamadır. Kilisede işlenen konular İncil ve Hz. İsa'nın hayatından alınmıştır.



    Göreme Açık Hava Müzesi'nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise bulunmaktadır.



    Örenyerleri



    Nevşehir Müzesi

    Zelve - Avanos - Aktepe

    Çavuşin Kilisesi - Avanos - Çavuşin

    Kaymaklı Yeraltı Şehri - Kaymaklı Kasabası

    Derinkuyu Yeraltı Şehri - Derinkuyu

    Açıksaray - Gülşehir

    St. Jean Kilisesi - Gülşehir

    Özkonak Yeraltı Şehri - Avanos - Özkonak Kasabası

    Mazi Yeraltı Şehri - Ürgüp

    Tatlaring Kilisesi - Acıgöl

    Paşabağları - Avanos - Çavuşin



    Ürgüp Müzesi

    M. Paşa Kiliseleri - Ürgüp - Mustafapaşa

    Pancarlı Kilisesi - Ürgüp - Mustafapaşa

    Üzümlü Kilise ve Çev. - Ürgüp - Ortahisar

    Hallaç Manastırı - Ürgüp - Ortahisar

    Sete. Teodore Kilis. - Ürgüp - Yeşilöz

    Hacı Bektaşi Veli Kültür Müzesi

    Suluca Karahöyük - Hacıbektaş

    İlicek Höyük - İlicek Köyü

    Kayaaltı Höyük - Kayaaltı Köyü

    Abdal Kalesi - Kızılöz Çiftliği

    Kalehöyük - Karaburma



    Paşabağları ve Zelve Ören Yeri : 1 km. uzaktaki peribacaları en iyi Zelve ören yerinden görülmektedir. Burada ayrıca Aziz Simeon adına yapılmış şapel ve birçok kaya mekânları bulunmaktadır. Paşabağları'nın daha ilerisinde Göreme-Avanos karayolundan 2 km. içerde olan ve 3 vadiden oluşan Zelve ören yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir. 9. ve 13. yüzyıllarda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden birisi olmuştur. Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseler vadinin en önemli kiliseleri olup ikonoklastik dönem öncesine aittir.



    1952 yılına kadar iskân edilmiş vadide manastırlar, kiliseler, yerleşim yerleriyle, tünel, değirmen, cami gibi yapılar bulunmaktadır.



    Avanos



    Nevşehir'in 18 km kuzeyinde olan Avanos'un antik dönemdeki adı Venessa'dır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmektedir. Kızılırmak'ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil almaktadır.



    Çömlekçilik



    Avanos'ta da Hititler'den beri çarkla çanak-çömlek yapıldığı bilinmektedir.Bu el sanatı kavimden kavime,babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiştir. Avanos'un dağlarından ve Kızılırmak'ın eski yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elenir ve iyice yoğurularak çamur haline getirilir.Çark adı verilen ve ayakla döndürülen tezgah üzerindeki çamurun maharetle şekillendirilmesiyle istenilen çanak yapılmış olur.İşlik denilen atölyelerde üretilen çanaklar önce güneşte,daha sonra da gölgede kurutulduktan sonra,saman ve talaşla yakılan fırınlarda 800 dereceden başlayıp 1200 derece sıcaklık arasında özenle pişirilir.



    Yörede yemek kapları,su testileri,kışlık yiyecek saklamak için çömlekler ve küpler,su kükleri tanınan çanak ürünleridir. Avanos,günümüzde "Kapadokya'nın el sanatları ve alış-veriş merkezi"olarak tanınmaktadır.



    Ürgüp



    Nevşehir'in 20 km doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.



    Hacıbektaş



    Nevşehir-Kırşehir yolu üzerinde Nevşehir'e 45 km uzaklıkta olan Hacı Bektaş, ilçe merkezinde yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Hellenistik ve Roma Dönemi'ne ait ele geçen eserler, Hacıbektaş Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.



    Hacı Bektaş yakınlarındaki Karaburna köyü yakınlarında Topada ve Sivasa'da olduğu gibi Geç Hitit Dönemi'ne ait Hitit hiyeroflifi ile yazılmış Karaburna kaya anıtı bulunmaktadır.



    Hacı Bektaş-i Veli Ve Bektaşlık



    Asıl adı Muhammed bin Musa olan ve doğum ölüm tarihi kesin belli olmayan Hacı Bektaş-ı Veli'nin 1209 - 1210 tarihlerinde doğup,1270 -1271 tarihlerinde öldüğü sanılmaktadır.Anlatılan menkıbelere göre Nişaburludur.Çocukluk ve gençliği Horasan'da geçmiş, Hoca Ahmet Yesevi Ocağında felsefe, sosyal ve müsbet ilimler öğrenmiştir.



    Hacıbektaş, Selçukluların siyasi ve iktisadi düzenlerinin bozulduğu,yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir dönemde Horasan'dan Anadolu'ya gelmiş; köy köy, şehir şehir gezerek Türk birliğinin sağlanması, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması için çaba harcamıştır. Eski adı Sulucakarahöyük bugünkü adıyla Hacıbektaş İlçesinde kurduğu okulda öğrenciler yetiştirmiş; Türk dili ve kültürünün yabancı etki ve yozlaşmalardan korunması için çalışmıştır. Onun hoşgörü ve insan sevgisine dayalı düşünce sistemi kısa sürede geniş halk kitlelerine ulaşarak benimsenmiştir. "İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır", "Kadınları okutunuz", "Eline, diline ve beline sahip ol", "Araştırma açık bir sınavdır", "Her ne ararsan kendinde ara", "Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız".



    Yukarıdaki özdeyişler Hacı Bektaş-ı Veli'nin felsefesini en güzel biçimde açıklamaktadır. Onun dünya görüşü 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile aynı anlayışı aksettirmektedir.



    Göreme



    Göreme Tarihi Milli Parkı

    Göreme Kiliseleri



    Mustafapaşa (Sinasos)



    Ürgüp�ün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20. yüzyılın başlarına kadar Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı bir kasabadır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş işçiliği arz ederler.



    Mustafapaşa�nın batısında yer alan Gömede Vadisi morfolojik açıdan Ihlara Vadisi�nin küçük bir benzeridir. Ihlara Vadisi�nde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir.



    Mustafapaşa�daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Sinasos Kilisesi, Alakara Kilisesi, Aios Nichole Manastırı, Konstantin-Helena Kilisesi, Manastır Vadisi kiliseleri ve Basil Kilisesi�dir. Ayrıca Osmanlı döneminde inşa edilmiş güzel taş ve ağaç işçiliği gösteren bir kervansaray da bulunmaktadır.



    Ihlara Vadisi



    Aksaray'a 40 km. uzaklıktadır. Vadiye, Aksaray-Nevşehir karayolunun 11. km.sinden sapılarak gidilir. Hasandağı'ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz Çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen 'Potamus Kapadukus" denilmekteydi. 14 km. uzunluğundaki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m.dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır.Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirlerine tünellerle bağlantılıdır.



    Kaymaklı



    Nevşehir' in 20 km güneyinde bulunan yeraltı şehridir. VII. - IX. yüzyıllar arasında arap saldırılarına karşı korunmak ve Hıristiyanlığın yayılmasına karşı engelleri önlemek için sığınak olarak yapılmıştır. Karışık tünellerle 4 kat aşağısına kadar inilebilmektedir. 5.- 8. katlar açık değildir. Tünellerle yatak odalarına, mutfaklara, şarap depolarına, dolaplara ve tapınaklara gidilebilmektedir. Tüneller ve katlar arası değirmen taşları ile kapatılarak şehrin dış dünya ile ilgisi kesilebilmektedir. Bütün şehrin havalandırılması büyük bir baca ile yapılmaktadır.



    Yeraltı Şehirleri



    Özkonak Yeraltı Şehri: Avanos'a 14 km. uzaklıktaki Özkonak kasabasında bulunan yeraltı şehri, İdiş Dağı'nın kuzey yamaçlarında volkanik, granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça kalın olduğu bir yerde yapılmıştır. Yeraltı şehri henüz tam olarak temizlenmemiş olup temizlendiği kadarıyla ziyarete açılmıştır.



    Kaymaklı Yeraltı Şehri: Nevşehir'e 20 km. mesafede bulunan Kaymaklı kasabasındadır. 8 katlı olup ilk katı erken dönem tarihlenmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ziyarete açıktır.



    Tüf kayalara oyulmuş bu yeraltı şehri, bir kitlenin geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına haizdir. Dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları vardır.



    Derinkuyu Yeraltı Şehri: Nevşehir- Niğde karayolu üzerinde ve Nevşehir'e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesindedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır. Bu yeraltı şehri 8 katlıdır. Kaymaklı yeraltı şehrinden farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ziyaretçilerin ilgisini çeken kuyu mevcuttur.



    Yeraltı şehirleri sadece Kappadokia bölgesinin jeolojik oluşumlarına özgü yapılar olup diğer bölgelerde bu tür örneklere rastlanmamaktadır.



    Mazı Yeraltı Şehri: Antik adı "Mataza" olan Mazı köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı şehrinin ise 10 km. doğusundadır.



    Değişik yerlerde 4 girişi tespit edilebilmiştir; asıl girişi düzensiz taşlarla örülmüş koridor sağlamaktadır. Kısa koridordaki iri sürgü taşı, yeraltı şehrinin giriş çıkışını kontrol altına almaktadır. İç kısımdaki küçük oda, sürgü taşının rahat bir şekilde hareket etmesi için yapılmıştır. Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekânın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.



    Özlüce Yeraltı Şehri: Eski adı "Zile" olan Özlüce köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.



    Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır.



    Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır. Henüz ziyarete açılmamıştır.



    Tatlarin Yeraltı Şehri: 1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.



    Kaleler



    Nevşehir Kalesi: Selçuklular döneminde, Bağdat'a giden kervan yolunun korunması amacıyla inşa edilmiştir. Nevşehir'in eski yerleşim yerinde, sağlam bazalt kütleli bir tepenin üzerinde bulunan kale, Osmanlı döneminde Damat İbrahim Paşa tarafından onarılmış ve cumhuriyet döneminde de yeniden restore edilerek tahrip olmaktan korunmuştur. Sur duvarları genelde sağlam olup, kale girişi güneybatı yönündedir.



    Uçhisar Kalesi: Nevşehir merkezine 10 km. uzaklıkta bulunan Uçhisar, doğal konumu nedeniyle bir hisar görünümündedir. Kapadokya manzarasına hâkimdir. Doğu Roma döneminde, korunaklı yapısı ile Arap akınlarına karşı kolayca savunma sağlamıştır. Kalenin içerisine oyulmuş eski bir mağara bulunmaktadır. Mağaraya üç yol ile girilir ve bu yollar geniş bir salonda birleşir. Yolların birinde taş kapı, ardında da nöbetçi odası mevcuttur. Kalenin içerisinde başka dehlizler de bulunmakla birlikte, bunların bazıları çökmüş bazıları ise molozla dolmuştur.



    Ortahisar: Ürgüp-Nevşehir yolunun güneyinde bulunmaktadır. Yerleşimin ortasında kayalardan oyma evlerle çevrelenen doğal bir kale bulunmaktadır. Ortahisar�ın en önemli özelliği, bünyesindeki yeraltı kentleridir. Kolayca şekillendirilebilen bir kaya yapısına sahip olan kalede yerin altına oyulmuş doğal soğuk hava depoları da bulunmakta olup, bu depolarda günümüzde narenciye saklanmaktadır.



    Kaplıca ve İçmeceler



    Kozaklı Termal Turizm Merkezi



    Ürgüp İçmece ve Kaplıcası: Su kaynağı, ilçe merkezinin 5 km. doğusunda bulunmaktadır. Kaplıca suyunun ısı derecesi 14 °C olup, tuzlu, kokusuz, gazsız sular gurubundan sayılmaktadır. Deri hastalıklarının tedavisinde su banyosundan ve kaynağın az ilerisindeki kükürtlü çamurdan yararlanılır.



    Bahçeli İçmecesi: Kaynak, Bahçeli köyünün kuzeybatısındadır. Suyu 18 °C olan bu içmece fazla gazlı, kokusuz, bikarbonatlı sofra sularını ihtiva eder. Hazmı kolaylaştıran ve böbrekleri temizleyen bu su aynı zamanda sofra suyu olarak da kullanılır.



    Çorak ve Karakaya İçmeceleri: Nevşehir-Avanos karayolu üzerindeki bu içmecelerden; Çorak İçmecesi il merkezine 5 km., Karakaya İçmecesi de 13 km. uzaklıktadır. Alkali düzeyi yüksek, tuzlu ve bikarbonatlı olan Çorak suyu, içme olarak değerlendirildiğinde sindirimi kolaylaştırıcı etki yapmaktadır. Sodyum bikarbonatlı ve alkalik sulardan olan Karakaya İçmecesi de mide ve bağırsak rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.



    Gümüşkent İçmecesi: Gümüşkent kasabasının hemen yakınında bulunan bu içmece, kısmen doğal, betonlaşmış bir havuzun içinde kaynamaktadır. İkinci bir havuzda toplanan su, bahçe sulamasında kullanılmaktadır. Gümüşkent İçmecesi, toprak alkali, bikarbonatlı ve bol karbondioksitli bir maden suyudur. İçme olarak değerlendirildiğinde metabolizma hastalıklarında karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında yararlı olmaktadır.



    Cami ve Kiliseler



    Kurşunlu Cami (Damat İbrahim Paşa Külliyesi-Merkez): XVIII. yüzyılda Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın yaptırdığı külliye; cami, medrese, kitaplık, sübyan mektebi, imaret ve hamamdan oluşmaktadır. Külliyenin güneydoğusunda olan cami, 1726 yılında yapılmıştır. Dıştan yalın görünüşlü caminin içi, Lale Devri özelliğini yansıtan kalem işi nakışlarla bezelidir.



    Hacı Bektaş Veli Dergahı ve Külliyesi (Hacı Bektaş): Hacı Bektaş Veli, XIII. yüzyılda yetişmiş ünlü bir Türk-İslam düşünürüdür. Üstün zeka ve kişiliğe sahip olan Hacı Bektaş Veli, ilk eğitimini büyük Türk düşünürü Türkistan Piri, Hoca Ahmet Yesevi'nin kültür ocağında almış ve o dönemde ün yapmış çok sayıda Türk bilim adamının yetiştiği Horasan'da engin bir bilgi birikimine, geniş bir dünya görüşüne sahip olmuştur. Orta Anadolu'yu şehir şehir, köy köy dolaştıktan sonra, yaşayan Türk gelenek ve göreneklerini korumaya çalışarak Suluca Karahöyük'te İslâm inanç ve öğreti merkezi kurmuş çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Yeniçeri ocağının da Piri olarak bilinen Hacı Bektaş Veli, Anadolu'daki Türk-İslam birliğinin sağlanmasına yardımcı olmuştur.



    Dergah ve Külliye (Hacı Bektaş): XIV. yüzyılda Hacı Bektaş Veli'nin yaptırdığı Kızılca Halvet (Çilehane) ile çevre yapılarına sonraki yıllarda yenileri eklenmiştir. XIX. yüzyılda onarılan Dergah, 1959-1964 arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yeniden elden geçirilmiş, 1964'te müze olarak açılmıştır.



    Hacı Bektaş Veli Türbesi (Pir Evi-Hacı Bektaş): Türbenin cephesi, yan yana üç kemerli bir eyvandan meydana gelmektedir. Pir Evi'ne ortadaki büyük kemerin altındaki demir parmaklıklı, çift kanatlı kapıdan girilir.



    Tokalı Kilise (Göreme): Göreme Vadisi'nde, bölgenin bilinen en büyük kaya kilisesi olup Tek Nefli Eski Kilise, Yeni Kilise, Eski Kilisenin altındaki kilise, yeni kilisenin kuzeyindeki yan şapel olmak üzere dört mekandan oluşur. X. yy. başlarına tarihlenen Eski Kilise, bugün Yeni Kilisenin giriş mekanı şeklinde ise de orijinal olup tek nefli, beşik tonozlu bir yapıdır. Aziz tasvirleri, müjde, ziyaret, bakireliğin ispatı, Beytüllahim'e yolculuk, doğum, üç müneccimin tapınması, masum çocukların katliamı, Mısır'a kaçış, İsa'nın mabede takdimi, İsa'nın cehenneme inişi, İsa'nın göğe çıkışı vb. gibi tasvirler bulunmaktadır.



    Yeni kilise, enlemesine dikdörtgen planlı, basit beşik tonozludur. Beşik tonozlu nefinde İsa'nın siklusu kronolojik sıraya göre daha çok kırmızı ve mavi renkler kullanılarak işlenmiştir. Lapis mavisi, Tokalı Kiliseyi diğer kiliselerden ayıran en önemli özelliktir.



    Enlemesine nefte Aziz Basil'in hayatı çeşitli azizlerin tasviri ve çoğunlukla İsa'nın mucizelerine ait sahneler yer alır. Kilise X. yüzyılın sonuna ve XI. yüzyılın başına tarihlenmektedir.



    Rahipler ve Rahibeler Manastırı (Göreme): Göreme Açık Hava Müzesi girişinin solunda yer alan 6-7 katlı kaya kütlesi "Rahibeler Manastırı" olarak bilinir. Bu manastırın birinci katındaki yemekhanesi, mutfağı, bir kaç odası, ile ikinci kattaki yıkık şapel de gezilebilir durumdadır. Üçüncü kattaki (bir tünelle ulaşılan) kilisesi çapraz kubbeli, dört sütunlu üç apsislidir. Kilisede doğrudan kaya üzerine yapılan İsa freskinin yanında kırmızı bezemeler görülür.



    St. Basil Şapeli (Göreme): Göreme Açık Hava Müzesi'nin girişindedir. Kilise XI. yüzyıla tarihlenmektedir. İsa portresi, yanında Meryem ve çocuk İsa, Aziz Theodore, at üzerinde ejderle savaşan Aziz George tasvirleri bulunmaktadır.



    Elmalı Kilise (Göreme): Göreme Açık Hava Müzesinde, basit planlı bir kilisedir. Günümüze gelmiş fresklerin altından ikonoklastik dönemde yapılmış geometrik bezekler çıkmıştır. Bundan Kilisenin 2. dönemde de kullanıldığı anlaşılmaktadır.



    Fresklerde İsa'nın yaşamından bölümler görülmektedir. Mavi, al ve tonları, kahverengi, sarı, ak renkler kullanılmış, giysi kıvrımları ince işlenmiştir.



    İsa'nın vaftizi, çarmıha geriliş, değişim, son yemek, Lazarusun dirilişi, İsa'nın göğe çekilişi tasvirlerde işlenen başlıca konulardır. Sütunlar, sütun başlıkları vb. mimarı öğeler üzerinde de İncil'i yazan azizlerin ve kimi peygamberlerin betimleri vardır. Adını çevresindeki elma bahçelerinden alan kilisenin freskleri II. yy.a tarihlenmektedir.



    Çavuşin Kilisesi (Göreme): Göreme-Avanos yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km. uzaklıktadır. Tek nefli, beşik tonozlu, 3 apsisli olup narteksi yıkılmıştır.



    İmparator Nicephorus Phocas adına yapılan Çavuşin Kilisesi 964-965 yıllarına tarihlenmektedir. Kilisede işlenen konular diğer kaya kiliselerinde olduğu gibi İncil ve Hz. İsa'nın hayatından alınmıştır.



    Yılanlı Kilise (Göreme): Göreme Açık Hava Müzesindedir. Kapadokya'da saygın olan Azizlerin tasvirleri bulunan kilise, XI. yy.a tarihlenmektedir. Tasvirlerden bazıları şunlardır. İncil tutan İsa ve yanında Kilisenin Banisi, Aziz Onesimus, Ejderle savaşan Aziz George ve Aziz Theodore, çıplak uzun saçlı ve önünde palmiye ağacı bulunan Aziz Onuphrius.



    Karanlık Kilise (Göreme): Göreme Açık Hava Müzesindedir. Narteksteki küçük bir pencereden ışık alan kilise oldukça karanlıktır. Bu yüzden Karanlık Kilise adıyla bilinir. Yapı tümüyle fresklerle bezenmiştir. Yöredeki kiliselerden freskleri en sağlam kalmış olanıdır.



    Kilisedeki fresklerde işlenen konulardan bazıları şunlardır:



    İsa'nın gömütünün meleklerle korunması, çarmıha gerilişi, İsa'nın yakalanışı, dirilişi, 12 havari ile son akşam yemeği, incili yazan dört azizle İsa birlikte, İsa'nın doğumu ve vaftizi vb.



    Azize Catherine Şapeli (Göreme): Karanlık Kilise ile Çarıklı Kilise arasında yer alan Azize Catherine Şapeli'nde, hem narteks, hem de naos serbest haç planlı, merkezi kubbelidir; haç kolları beşik tonozlu ve apsis templonludur. Narteks zemininde mezar bulunmaktadır. Şapelin sadece naos kısmında figürler vardır. Pandantifler kabartma geometrik süslemelerle bezenmiştir.



    Çarıklı Kilise (Göreme): Göreme Açık Hava Müzesindedir. İsa'nın göğe yükseliş sahnesi altında bulunan ayak izlerinden dolayı kiliseye "Çarıklı Kilise" adı verildiği sanılmaktadır. Kilise XII. yy. sonu, XIII. yy. başına tarihlenmektedir. İsa'nın hayatını konu alan Siklus, İbrahim Peygamberin misafirperverliğini gösteren Tevrat sahnesi, Aziz Bani tasvirleri iyi muhafaza edilmiştir. Elmalı ve Karanlık Kiliseye benzemekle beraber, İsa'nın çarmıha gidişi ve çarmıhtan alınışı sahneleri kilisenin farklı özelliğidir.



    Kilisede, doğum, üç müneccimin tapınması, vaftiz, Lazarusun dirilişi, başkalaşım, Kudüs'e giriş, ihanet, kadınlar boz mezar peşinde, İsa'nın göğe çıkışı ve aziz tasvirleri bulunmaktadır.



    Aziz Barbara Şapeli (Göreme): Elmalı Kilisenin bulunduğu kaya bloklarının arkasındadır. Duvarlara ve kubbeye zengin geometrik motifler, mitolojik hayvanlar ve askeri semboller resmedilmiştir. Duvarlarında taş izlenimi veren motifler ayrıca, İsa Pantokrator (Dünya hakimi) ile Azizlerden Georgia, Theodoros ve Barbara'nın tasvirleri yer almaktadır. Kilise, II. yy.ın ikinci yarısına tarihlenmektedir.



    Durmuş Kadir Kilisesi (Göreme): Bazilika tipinde olan kilise, ortasında Papaz tahtı, iri dikdörtgen sütunları, vaftiz yeri, birinci bölmedeki duvarlara oyulmuş irili ufaklı mezarlardan oluşmaktadır. Kaya kabartma süslemelerinin en güzel örneklerine sahip olan bu kilise VI. ve VII. yy. ara tarihlenmektedir.



    El-Nazar Kilisesi (Göreme): Göreme-Müze yolunun sağında, yoldan yaklaşık 800 m uzaklıkta El-Nazar vadisindedir. Kilise X. yy. sonlarına tarihlenmektedir. Kilisede, müjde, ziyaret, doğum, üç müneccimin tapınması, Mısır'a kaçış, İsa'nın mabede takdimi, Elizabeth'in takip edilişi, vaftiz vb. tasvirler bulunmaktadır.



    Saklı Kilise (Göreme): 1957 yılında bulunduğundan dolayı "Saklı Kilise" adı verilmiştir. El-Nazar Kilisesinin yakınındadır. Kiliseyi süsleyen resimler sıva üzerine değil, doğrudan ana kaya üzerine yapılmıştır.



    Kilisenin etrafında boyalı bez parçaları bulunmuş, yapılan analizler sonucu ise bu bezlerin kilisenin boyamasında fırça yerine kullanıldığı saptanmıştır. Saklı Kilise'nin mimarisi, Mezopotamya kilise mimari geleneğine benzemektedir. Kilisede, müjde, Doğum, İsa'nın mabede takdimi, vaftizci Yahya'nın görevlendirilmesi, başkalaşım. vb. tasvirler bulunmaktadır.



    Kılıçlar Kilisesi (Göreme): Kılıçlar Vadisinde, Göreme Açık Hava Müzesinin yaklaşık 600 m kuzeydoğusundadır. Oldukça zengin bir şekilde fresklerle süslenmiş olup, uzun bir İncil siklusunu içermektedir. IX. yy. sonu ile X. yy. başlarına tarihlenmektedir. Kilisede, peygamberlerin görünümü, müjde, ziyaret, Yusuf'un Meryem'i suçlaması, doğum, Yusuf'un rüyası, Mısır'a kaçış, vaftiz, İsa ve Zakkeus, kör adamın iyileştirilmesi, ayakların yıkanması, ihanet vb. tasvirleri bulunmaktadır.



    Meryem Ana Kilisesi (Kılıçlar Kuşluk Kilisesi-Göreme): Tokalı Kilisenin arkasındaki sırtta açık hava müzesine yaklaşık, 250 m uzaklıkta, Kılıçlar Kilisesi'nin güneyindeki dik yamaçta yer alır. Kilise, aziz figürleri ve İncil siklusunun dört sahnesini içermektedir. Kilisede, deesis, Beytüllahim'e yolculuk, doğum, İsa çarmıhta, Meryem'in ölümü ve aziz tasvirleri bulunmaktadır.



    Aziz Eustathios Kilisesi (Göreme): Tokalı Kilise ve Meryem Ana Kilisesi arasındadır. Kilisede İncil kaynaklı freskler mevcuttur. X. yy. başlarına tarihlenen kilisede, kazıma tekniği ile yazılmış 1148-1149 tarihi bulunmaktadır.



    Tatlarin Kilisesi (Acıgöl): Tatlarin yeraltı şehrinin bulunduğu tepenin yamacında yer alır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler betonlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.



    Kilisede, Meryem ve çocuk İsa, başkalaşım, İsa'nın cehenneme inişi, Kudüs'e giriş, 9 adet aziz tasviri vb. bulunmaktadır.



    Tağar Kilisesi (St. Theodora Kilisesi-Ürgüp): Ürgüp ilçesinin Yeşilöz köyünde Ürgüp-Kayseri yolunun 16.5 km uzağında bulunmaktadır. Üst katta bulunan galeriye bir merdivenle çıkılmaktadır. Bu nedenle Kapadokya kiliseleri içinde tek örnektir. Genelde freskleri iyi korunmuş olan kiliseyi üç sanatçı kendi stiline göre süslemiştir. Aziz Theodora adına yapılmış olan kilise XI. - XIII. yy.a tarihlenmektedir. Kilisede, peygamberlerin görünümü, havarilerin görünümü, deesis, müjde, İsa çarmıhta ve madalyonlar içinde aziz tasvirleri bulunmaktadır.



    Aziz Jean Kilisesi (Gülşehir): Gülşehir ilçe merkezi girişindedir. Kilise, 2 katlıdır. Alt katında şarap mahzenleri, su kanalları ve mezarlar bulunmaktadır. Üst katı ise kilise olup duvarları İncil'den alınmış sahnelerle süslenmiştir. 1995 yılında restore edildikten sonra bugünkü haline gelmiştir.



    Ortodoks Kilisesi (Derinkuyu): 1858-1860 yılları arasında yaptırılmıştır. Derinkuyu yeraltı şehri bitişiğinde bulunan kilisenin çevre düzenleme ve restorasyonu çalışmaları sürdürülmektedir.



    Milli Parklar ve Korunan Alanlar



    Nevşehir - Göreme Tarihi Milli Parkı

    Yeri: İç Anadolu bölgesinde , Nevşehir ili sınırları içerisinde yer almaktadır.



    Ulaşım: Milli Park alanında ; batı ve güney yönünde Ankara-Adana karayolu, Aksaray 'dan Nevşehir'e ulaşan karayolu , doğu ve kuzeydoğudan Kayseri'den Ürgüp'e gelen karayolu ile ulaşılır.



    Özelliği: Milli Park orta Anadolu 'nun Hasan Dağı-Erciyes Dağı volkanik bölgesinde kalmaktadır. Saha; platolar ovalar küçük dağ bitkileri , yüksek tepeler, alüvyonla dolmuş dere ve ırmak vadileri, drenaj havzaları ve erozyonlu dik yamaçlı vadilerde birbirinden ayrılan yüksek düzlüklerden oluşmuştur. Erciyes ve Hasan Dağının büyük volkanik konileri , kuzeyden Kızılırmak vadisinin bir kısmı, bazıları bazaltla kaplı aşınmış tüf yatakları araziye hakim özelliktedir.



    Alan;volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısı içerisinde Bizans Kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihinden önemli bir devri sergilemektedir. Bölgenin özelliklerinden burada yaşayanlar savaşların etkilerinden,merkezi idarenin otoritesinden uzak kalmayı başarabilmişlerdir.



    Ana ulaşım yollarına uzaklığı ve engebeli bir alan olması ,gizlenmek isteyen veya dini inzivaya çekilenler için uygun korunma yeri olmuştur. Manastır hayatı 3. yüzyıl sonları ile 4. yüzyıl başlarında başlamış ve hızla yayılmıştır. Manastırlar, kiliseler, şapeller,yemekhaneler ve keşiş hücreleri ,depo ve şarap yapım yerleri bulunan mekanlar oyulmuş,duvar resimleri ile süslenmiştir.



    Ayrıca saha içerisinde , Ürgüp ,Avcılar, Üçhisar, Çavuşini, Yeni Zelve yerleşimleri, Göreme yöresinin geçmişteki kültürüne uygun tarım ve köy hayatını yansıtan tarihi ve doğal bütünlüğü sağlayan sahaları teşkil eder.



    Yukarıda anlatılan; Göreme'nin eşsiz jeomorfolojik oluşumu , estetik manzara yapısının görsel değeri ile tarihi ve etnolojik yapısı Milli Parkın kaynak zenginliğinin ana başlıkları sayılabilir.



    Görülebilecek Yerler: Volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısını oluşturan Peribacaları aynı zamanda Bizans kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihini sergilemesi açısından başta görülmesi gerekli yerlerdendir.



    Ayrıca Ürgüp , Avcılar, Uçhisar, Çavuşini ve Yeni Zelve yerleşimleri, Göreme yöresinin geçmişteki kültürüne uygun tarım ve köy (kırsal) hayatını yansıtan yerleşimler olması nedeniyle ziyaretçilerin ilgisini çekecek niteliktedir.



    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın ziyaretçileri için en uygun dönemi 15 Mart-15 Kasım ayları arasındadır.



    Milli Park içerisinde, hem doğal hem kültürel değerlerinin farklı bir yaklaşımla gezilebilmesi amacıyla tracking(yürüyüş)hatları belirlenmiştir.



    Ziyaretçiler, Milli Park içerisinde ve yakınındaki yerleşimlerindeki çok sayıdaki otel ve pansiyonlarda konaklanabilir.



    Balonla Seyahat



    Kapadokya�nın simgelerinden biri olmaya başlayan balonlarla yapılan turlar, bölgenin eşsiz güzelliğini görmenin en etkili yoludur. Gökte ağır ağır süzülerek yaklaşık 15 dakika süren balon tur, Kapadokya uygarlığının ve doğal güzelliğinin yürüyerek ulaşılamayan en uzak noktalarına kadar götürür.



    COĞRAFYA



    Nevşehir il alanı, Orta Anadolu'da, Erciyes, Melendiz ve Hasan dağları gibi eski yanardağların kül ve lavlarının birikmesiyle oluşmuş çok geniş bir plato üzerinde yer almaktadır. Bu platoyu, ülkenin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak, doğu-batı doğrultusunda derinliğine oymuştur. Ayrıca bu alan, Kızılırmak nehrine kuzeyden ve güneyden karışan yan suların açtığı derin vadilerle de sık bir şekilde parçalanmıştır. İl merkezi, Kızılırmak platosu adıyla anılan bu geniş ve yüksek düzlüklerin batı yamaçlarında kurulmuştur.



    Nevşehir, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçen tipik karasal iklim özelliğine sahiptir.



    Peribacalarının Oluşumu



    Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla 'peribacası' adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Daha çok Ürgüp civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbrit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu, peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır.



    Kapadokya bölgesinde erozyonun oluşturduğu diğer peribacası tipleri ise, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri peribacalarıdır. Peribacaları en yoğun şekilde Ürgüp-Üçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında görülür. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Üçhisar, Çavuşin-Güllüdere, Göreme-Meskendir, Ortahisar -Kızılçukur ve Pancarlıkta görülür.



    TARİHÇE



    Tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanan ve tarih öncesi çağlardan beri bir çok yerleşmeye sahne olan kent tarihte Kapadokya Krallığı adıyla anılmıştır. Nevşehir'de Hititler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Roma, Bizans, Selçuklu, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar hüküm sürmüştür.



    NE YENİR?



    Yöre üzümünden yapılan şaraplar, pekmez, Avanos'un çömlek kebabı, Acıgöl'ün kabak tatlısı, Ortahisar'ın mağaralarında depolanan limon ve greyfurtlar, Ortahisar nefis kayısıları mutlaka tadılmalıdır.



    NE ALINIR?



    Yöreden alınabilecek hediyelik eşyalar çömlek işi kapkacaklar, deri işleri, halıcılık, onyx taşından yapılmış süs eşyaları yöreden alınabilecek hediyelik eşyalardır.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Nevşehir

          Kategori: İç Anadolu Bölgesi

          Konuyu Baslatan: -

          Cevaplar: 16

          Görüntüleme: 11766


  2. #2
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart NEVŞEHİR KAPADOKYA

    NEVŞEHİR ( MUŞKARA ESKİ ADI İLE )
    Nevşehir 50
    Nevsehirin Tarihi

    Yapılan kazılardan elde edilen bilgilere göre Nevşehir İli'nin MÖ 3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Buraları tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuştur. Yöreye KAPADOKYA denirdi. Nevşehir Kızılırmak'ın güneyinde olup Hititler' in egemenliğine MÖ 2000 yıllarından sonra yayıldılar. Hitit İmparatorluğu MÖ 1150 yılında dağılınca Asurların etkileri Nevşehir 'e kadar uzandı. MÖ 7.yüzyılda,bütün Anadolu gibi İran (Pers) İmparatorluğuna katıldı. Başkent Persopolis' ten yola çıkan İran imparatoru Kiros (Kurus) MÖ 546'da Nevşehir'i de aldı. MÖ 333 yılında Makedonya İmparatoru Büyük İskender, İran imparatorluğunu yıkıp burasını kendi topraklarına kattı. İskender'in ölümünden sonra Roma İmparatorluğu'na kadar İskender'in generallerinden Seleskovlar, Kapadokya Krallığı tarafından yönetildi. Bölge MÖ 1.yy' da Roma egemenliğini tanıdı. MS 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra 1077'de Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca,bu topraklar da Orta Asya'dan gelen Türk egemenliğine girmiştir. Kapadokya yöresi 1071'den önce özellikle 7. ve 8.yy' larda doğudan İran-Sasani, güneyden gelen Arap-İslam akınlarına hedef olmuştur. Hititler döneminde kalma yörede bulunan 200'e yakın yeraltı şehri bu akınlar zamanında geliştirilmiş tir. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra bölge çoğunlukla Anadolu Selçuklu Devleti'nin elinde kaldı. 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Moğol istilasına uğramıştır. Yöre halkı Acem ve Arap kültürüne karşı çıkmıştır. 13.yy' da Horasan' dan gelen Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli' nin çalışmaları sonucunda Türkler bölgede egemenliklerini kurmuşlardır. 1515 yılında Yavuz Sultan Selim,Dulkadiroğulları Beyliğine son verip eski Kapadokya'yı kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine almıştır. Osmanlılar döneminde bölgede önemli olaylar geçmemiştir. Gerek Selçuk,gerekse Osmanlı dönemlerinde yörede pek çok kervansaray,camii ve medrese yaptırılmıştır. Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde bulunan Nevşehir'in o günkü adı "NYSSA"dır. Osmanlı dönemin Nissa' nın yakınlarında MUŞKARA adında bir köy kurulmuştur. Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa Muşkaralı olup görevi aldığı yıllar arasında Muşkara Köyü ve çevre köy kasabalarla geliştirerek yeni şehir anlamına gelen NEVŞEHİR adını alır. 20 Temmuz 1954 yılına kadar Niğde ilinin bir ilçesi olan Nevşehir bu tarihte il olmuştur.
    Re: Nevsehir 50
    Nevşehir Türkiye'nin en güzel ve en ilginç yörelerinden biridir.Tarihi eserler,doğal güzelliklerle iç içe girerek,dünyada ender rastlanan bir görünüm oluşturmuştur.Göreme vadisindeki peri bacaları,doğal güzelliğinin yanında içine oyulmuş kiliseleriyle aynı zamanda birer tarihi eserdir. Bölgenin büyük bir bölümü Erciyes Yanardağı tüflerinin aşınması sonucu oluşan çok güzel vadiler ve yamaçlardan oluşur. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin bölgeye geldiği bu vadiler, Nevşehirliler içinde güzel bir mesire yeridir.

    NEVŞEHİR: Nevşehir bölgedeki il merkezidir.Antik dönemlerde Nyssa ve Soandos olarak adlandırılan yerleşmeye Türkler Muşkara adını vermişlerdir.Lale devrinin ünlü sadrazamı Damat İbrahim Paşa Nevşehirlidir ve kentin nüfusunu artırmak için buraya Sarılar Türkmenlerini yerleştirmiştir.Kentin adı da bu dönemde 'yeni şehir' anlamına gelen Nevşehir olarak değiştirmiştir. Kentin yaslandığı tepenin üzerinde 12. yy. Selçuklu yapısı olan bir kale bulunur.kentin merkezinde Damat İbrahim Paşa Külliyesi bulunur.Külliyeye ait cami Kurşunlu Cami olarak bilinir.Cami ile birlikte imarethane,kütüphane ve kervansaray da inşa edilmiştir.



    Nevşehir Kalesi: Şehrin güneybatısında eski Şehrin en yüksek noktasındadır. XII.yy.'da Selçuklular döneminde yapılmıştır.İbrahim paşa tarafından da tamir ettirilmiş,kaleye tayin olunan yirmi kale muhafızı nefer' e kale içinde evler yapılması tavsiye edilmişti.Beşgen planlı kalenin 42 mazgalı,4 burcu,arkada ve önde iki kapısı vardır.Burç ve kulelerle güçlendirilen kalenin girişleri de kulelerle korunmuştur.Kale son olarak Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce restore edilmiştir

    Damat İbrahim Paşa Külliyesi: 1720'li yıllarda Nevşehir'li Damat İprahim Paşa'nın yaptırdığı külliye,camii,medrese,kütüphane,sibyan mektebi,imaret ve hamamdan oluşur. Kurşunlu Camiiamat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'de yaptırdığı en büyük eserdir. Mimarbaşı Mehmet Ağa ve Serkis Kalfa'nın eseri olan camii 1726'da yapılmıştır. üç kapılı kademeli bir avlu içinde yer alır.Önünde beş kubbeli son cemaat yeri vardır.Caminin 44 m.yükseklikteki zarif minaresi sağ taraftadır.Ana mekanın üzerine 16.65m.Çapında bir kubbe örter.Tromp kemerleri,duvara bitişik oluklu yarım sütunlara oturur.Bunları dışarıdan destekleyen payandaların arkada bulunan ların üzerinde kubbeli sekizgen kuleler yer alır.Caminin dış kapısının tarihini Nedim iç kapısının tarihini Seyyid Vehbi yazmıştır.



    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  3. #3
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Medrese: Caminin batısındadır. Camiyle aynı tarihte yapılmıştır.Medrese'nin ilk müderrisi ünlü Kunevi çelebi'dir.Açık medrese dikdörtgen planlıdır.Avlu kubbeli revaklarla çevrilidir.Kuzey doğu kulesinde medresenin dershanesi yer alır.üzeri 7.60 m.Çapında pandantifli bir kubbeyle örtülüdür.Medresede içlerinde ocak ve dolap nişleri olan 17 talebe hücresi vardır. Eyvanlı iki kapısı olan medresenin kitabesi şair Vehbi'ye yazdırılmıştır. 1961'de medrese Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılmıştır.Onarım sırasında odalardaki kalem işleri badanayla kapanmıştır.Günümüzde kitaplık olarak kullanılmaktadır.

    Kütüphane: 1727'de yapılmıştır.Kütüphanenin kitabesini Nedim yazmıştır.İbrahim Paşa'nın buraya 187 cilt kitap armağan ettiği bilinmektedir.Kütüphanenin en önemli eserlerini İbrahim Paşa'nın bağışladığı el yazması Osmanlıca,Arapça ve Farsça kitaplar oluşturmaktadır.

    İmaret: 1726'da yapılmıştır.Yuvarlak kemerli kapıdan yüksek duvarlara çevrili bir avluya girilir.Bir süre hapishane olarak kullanılan imaret 1949'da müzeye dönüştürülmüştür. İmaretin kitabesini Vehbi yazmıştır.

    Sibyan Mektebi: İmaretin yanında aynı avlu içindedir.İmaretle aynı yıl yapılmıştır.İki katlı yapının alt katı kayalara oyulmuştur.Mektebin kitabesi Vehbi'nindir.

    Hamam: Külliyenin kuzeyindedir.1726-1727 de yapılmıştır. Kesme taştan yapılan hamamın ortası fiskiyeli olan soyunmalık kısmı bir kubbeyle örtülüdür. Soğukluğun ortası kubbelidir.Yanlarda kubbeli şekiller vardır.Yuvarlak kemerli kapıdan ortada göbektaşı yanlarda kurnalı şekiller bulunan sıcaklığa girilir. Sıcaklığın batısında su deposu ve külhanı vardır.Günümüzde de kullanılan hamamın kitabesi Nedim'dir.

    Beylik hanı: Kurşunlu camii avlusunun alt kısmındadır.Bir bölümü kayaların oyulması ile yapılmıştır.Beylik hanı İprahim Paşa Nevşehir'de üzerinde duruduğu eserlerden biridir.İprahim Paşa Nevşehiri canlı bir ticaret şehri yapmak istiyordu. Kitabesini Raşit'in yazdığı handa günümüzde sadece hayvanlara ayrılan bölüm kalmıştır

    UÇHİSAR: Nevşehir merkezine 10 km.uzaklıkta bulunan Uçhisar,bir kale olarak Hititler döneminden itibaren yerleşmelere sahne olmuştur.Doğal konumu nedeniyle bir hisar görünümündeki yapı,tüm Kapadokya manzarasına hakimdir.Bizans döneminde bu korunaklı yapısı ile Arap akınlarına karşı kolayca savunma sağlamıştır.

    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  4. #4
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    ZELVE: Göreme-Avanos yolu üzerindeki sapaktan 2 km.uzaklıkta,Hiristiyan nüfusun Müslümanlarla birlikte yakın yıllara kadar yaşadığı Zelve bulunur.Zelve son derece ilginç doğal formasyonların görülebileceği bir başka açık hava müzesidir Kentte birbirine tünelle bağlanmış üç vadi boyunca bir çok kaya kilisesi manastır ve cami görülebilir.Eski yerleşim,vadinin duvarlarına oyulmuş kaya evlerinden oluşur.1924 mübadelesi sırasında buradaki Rumlar göç etmiş,yerine Türkler yerleştirilmiştir. 1952 yılında ise köy tamamen boşaltılmıştır.Bölgede 15 Kilise bulunur.En büyük olanları üzümlü kilise ve Geyikli Kilise'dir.Keşişler vadisi denilen bölümde St.Simon'un inzivaya çekildiği söylenen üç başlı bir peribacası görülür.

    GÖREME VADİSİ: Göreme Vadisi yanardağ tüflerinden oluşan toprakların yüzey sularıyla aşınması sonucu oluşmuştur.Vadinin yamaçlarında peribacaları vardır.Peribacalarının bir kısmının içine oyularak yapılmış kiliseler vardır.İl merkezine 14 km. uzaklıktaki Göreme vadisi güneyden Kızılırmak'a doğru uzanır.

    ÇAVUŞİN: Göreme-Avanos yolunun 2.km.'sinde Çavuşin'e ulaşılır.Bölgede iki önemli Bizans Kilisesi bulunur.Vaftizci Yahya Kilisesi ve İmparator Nicefor Fokas adına yaptırılmış olan büyük Güvercinlik kilisesi.

    ORTAHİSAR: Ürgüp-Nevşehir yolu üzerinde Göreme sapağına gelindiğinde güneye dönülürse Ortahisar'a ulaşılır. Kasabanın ortasında,etrafı kayalarla oyulmuş evlerle çevrelenmiş doğal bir kale bulunur.Kasabanın en ilginç yanı yeraltı kentleridir.Kolay oyulabilen bir toprak yapısına sahip olan bölgede,yine yerin altına oyulmuş doğal soğuk hava depoları bulunur.Bu depolarda bugün de narenciyeler saklanmaktadır.

    ÜRGÜP: Ürgüp Kapadokya bölgesinin turizm açısından en gelişmiş merkezidir.Kaynaklarda,19.yy.da ilçede 70 Cami,5 Kilise ve 11 kütüphane olduğu belirtilmektedir. Ürgüp'ün en yüksek tepesinde üzerinde Selçuklu sultanı Kılıç Arslan'ın türbesi bulunur.Ürgüp-Kayseri yolu üzerinde Yeşilöz köyünde bulunan Tağar Kilisesi,st. Thedora için yapılmıştır.Güneye gidildiğinde ise kervansarayı ile ünlü Sinasos'a 30 km.sonra da Soğanlı vadisi'ne varılır.Soğanlıya varmadan yol güzergahın'daki Keşlik Vadisi'de görülmeye değer yerlerdir.

    AVANOS: Nevşehir'in kuzeyinde ve 18 km.uzaklıkta olup,yöre çanak-çömlek yapımı ile ünlüdür.Tarihi ve turistik değerleri olan ZELVE ilçenin sınırları içerisindedir.Bunlar'dan Alaattin Camii,Yeraltı Camii ve ilçe yakınlarındaki Sarıhan Kervansaray'ı görülmeye değer eserlerdir.

    GÜLŞEHİR: Nevşehir-Kırşehir yolu üzerinde Nevşehir'e 20 km.uzaklıkta, Kızılırmak'ın güney kenarında, tüp bir tepenin doğuya bakan yamacında kurulmuş bir ilçedir. Tarihi oldukca eski olan asıl önem ve kimliğini Karavezir ünüyle tanınan Gülşehir'li Seyit Mehmet Paşa zamanında kazanmıştır. Karavezir Seyit Mehmet Paşa'nın yaptırdığı Camii, Camii medrese üzerindeki kitabelerden Camii ve çeşme'nin 1779 da Medresenin ise 1780'de yapıldığı anlaşılmaktadır.

    AÇIKSARAY: Nevşehir- Gülşehir yolunun sonunda yer alır.Adını tüf tepeciğinin yamacına oyulmuş sayısız mekanların açık bir sarayı andıran görünüşten almıştır. Diğer kiliselerden görünüm bakımından çok daha üstündür.Kilisede karşılıklı iki kabartma boğa ve yine diğer odaların birinde bir boğa ve yanında tam tanımlanamayan bir hayvan üzerinde bir başka boğa görüntüleri vardır.Bu yörede ayrıca mantar şeklini andıran Peri bacaları da Kapadokya'nın başka hiç bir yerinde bulunamayan yapıya sahiptir.

    KIZILIRMAK KIYILARI: Avanos ve gülşehir ilçelerinin içinden geçen Kızılırmak kıyısındaki bahçe ve yeşillikler Nevşehirlilerin hafta sonlarını geçirdikleri güzel mesire yerleri ile doludur.

    ÜZENGİ DERESİ: Ortahisar'ın güneyinden başlayıp,Ürgüp yakınlarında Damsa çayı Vadisine kavuşan üzengi deresi,çevresindeki bağ ve bahçelerle güzel bir piknik yeridir. Duvar gibi yükselen vadi yamaçlarına oyulmuş binlerce güvercinlik,vadi tabanındaki bahçeler ve yer yer kaynayan maden sularıyla görülmeye değer bir dinlenme yeridir.il merkezine uzaklığı 14 km.'dir.

    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  5. #5
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    DAMSA BARAJI: Doğal özellikleri coğrafi yapı bölümde anlatılan Damsa barajı Damsa Çayı üzerinde sulama amacıyla yapılmış bir barajdır.Baraj gölü güzel görünümü ve ağaçlandırılmış çevresiyle güzel bir piknik yeridir.il merkezine uzaklığı 30 km.'dir.

    TATLARiN BARAJI: Acıgöl ilçesine bağlı tatlarin kasabası yanındaki baraj gölü sulama amaçlı olup tatlarin yeraltı şehri ve ören yerleri ile birlikte görülmeye değer yerlerimizdendir.Şehir merkezine uzaklığı 27 km.'dir.

    İÇMECELER VE KAPLICALAR: Nevşehir içmece ve kaplıcalar yönünden de şanslı bir ildir.İl'de çok sayıda içmece ve kaplıca vardır.Bu kaplıcaların en ünlüsü Kozaklı kaplıcalarıdır.

    Kozaklı Kaplıcaları: Kozaklı ilçesinin güneyinde dere yatağı boyunca,çok sayıda sıcak su kaynağı vardır.Bu suların bir bölümü dereye karışmakta,bir bölümü de açıkta aktıktan sonra tekrar yer altına şekilmektedir. Kozaklı'da yeni yapılan motellerde bu değerlendirilmektedir. Türkiye'nin radyoaktif olma özelliği en yüksek olan kaplıcaları kozaklıdadır. Hamamın suları,klorobikarbonete,sülfatlı alkalik,toprak alkalik karışık sulardır.Bu sular ağrılı hastalıklar,romatizma ve iç salgı bezlerinin yetersiz liğinde kullanılmaktadır.

    Ürgüp İçmecesi ve Kaplıcası: Ürgüp'ün 6 km.doğusundadır.14 derece ısısı olan gazsız (tuzlu-kalevi-turabi)sular gurubuna girer. Sudan içme ve yarım banyo şeklinde faydalanılır.içilince muhsil etkisi yaşar.Su banyosu ve kaynağın az ilerisindeki kükürtlü çamur deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır.

    Üzengi Çayı İçmecesi: İçmece Ürgüp'ün 3 km.güneyinde Mustafapaşa yolunu keser.üzengi çayının iki yanında kaynamaktadır.yüzeye çıkarken pirit parçaları da sürükleyen bu içmecenin debisi saniyede 0.55 litredir. İçmece suyu kokusuz,gazoz tadında,gazlı, bikarbonatlıdır. Sudan sindirim bozukluklarında ve böbrek hastalıklarının tedavisinde yaralanılır.

    Bahçeli İçmecesi: Bahçeli Köyü'nün kuzey batısındadır.18 derece ısısı olan suyu gazlı,kokusuz, bikarbonatlıdır. Hazmı kolaylaştıran ve böbrekleri temizleyen bu su aynı zamanda sofra suyu olarak da kullanılır.

    Gümüşkent (Salanda) İçmecesi: İçmece Gülşehir'in Gümüşkent kasabasının kuzeyindedir.Toprak alkali bikarbonat ve bol karbondioksitli bir maden suyudur.Karaciğer ve safra kesesi yetmezliğinde ve metabolizma hastalıklarında faydalı olmaktadır.

    Çorak İçmecesi: Çorak suyu şehir merkezinde 2000 evler mahallesi'nde karakol'un karşısındadır.Çorak maden suyu alkali,tuzlu ve bikarbonatlıdır.

    Karakaya İçmecesi: Nevşehir-Avanos karayolu üzerindeki içmece,13 km.'dedir.Suyu sodyum bikarbonatlı ve alkali olan içmeceden mide ve bağırsak hastalıkları için faydalanılır. İçmecelerde konaklama tesisleri olmadığından günübirlik faydalanılmaktadır

    Sarıkaya İçmecesi: Sulusaray Kasabası hudutlarInda olup Şehir merkezinden 8 km.mesafede bulunmaktadır. Erciyes Üniversitesi Turizm Yüksek Okulunun yanından Belediye asfalt şantiyesinden gezilerek ulaşılır.Suyu alkali,tuzlu,sodyum bikarbonatlıdır,mide ve bağırsak hastalıkları tedavisinde kullanılır.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  6. #6
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart NEVŞEHİR'DE TÜRK DÖNEMİ

    NEVŞEHİR'DE TÜRK DÖNEMİ


    Gerek Küçük Asya ulaşımındaki yol üstü konumu, gerekse verimli toprakları dolayısıyla tarih öncesi ve tarih çağlarında yerleşme gören Nevşehir bölgesi, yakınında bulunan kaya kiliseleri, gelişmiş bağcılık ve şarapçılığa rağmen uzun süre köylerden oluşan bir yöre olarak kalmıştır. Selçuklu, Danişmendli, Moğol, Eretna, Karamanlı, Dulkadirli dönemlerini Kayseri ve Niğde'ye göre oldukça sönük yaşayan bölge, Yavuz Sultan Selim döneminde (1515) Osmanlı topraklarına katılır.

    Eski adıyla Muşkara köyü, Ürgüp'e bağlı, her ikisi de Niğde sancağına, dolayısıyla Karaman vilayetine bağlıydı. Bölgenin imarı ve zenginleşmesi için Osmanlı topraklarına katılması yeterli olmamış, parlak bir dönemin başlaması için Muşkara köyünün adını ve kimliğini değiştiren devlet adamı, Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın işbaşına geçmesi gerekmiştir. 18.yüzyıl başlarından sonradır ki bir anda şansı açılarak "Nevşehir" (yeni şehir) adını alan bu merkez, Lâle sırasında kısa bir rönesans yaşamıştır.

    Şehrin güney batısındaki yüksek tepeye inşa edilmiş olan kale, burçlarla desteklenmiş, ovaya hâkim bir savuma tesisidir. Selçuklu dönemine tarihlenen yapının beden duvarları kabaca yontulmuş taşlarla oldukça düzgün bir örgüye sahiptir. Köşelerde silindirik kulelerle takviye edilen yapının kapı cepheleriyle mazgal seviyesinde düzgün kesme taş örgü uygulanmıştır. İki yanda sivri kemerli nişler bulunan iki girişten biri kemerli, diğeri düz atkılıdır. Kalenin, Damat İbrahim Paşa tarafından tamir ettirildiğini gösterir bir kitabesi vardır. Bu onarımla birlikte muhafız kadrosu takviye edilmiş, İstanbul'dan getirilen toplarla tesisin işlevi arttırılmıştır.

    Şehrin en eski anıtsal yapılarından biri olan Kaya Camii, Damat İbrahim Paşa tarafından H.1128-1715'te yaptırılmıştır. Basık kemerli avlu kapısındaki mermer bir levha üzerine işlenmiş sülüs kitabenin metni şair Dürrî tarafından yazılmıştır. Bir dış avlunun ortasındaki yapı, üç bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbenin örttüğü bir kare mekândan oluşur. Girişteki sütunlar oval kesitli ve sade prizmatik başlıklıdır. Çapı 10 metreyi bulan kubbe, düzgün kesme taşlarla örülmüş olup bu özelliği ile türünün az rastlanan bir örneğidir. Duvarlar, pandantifler ve kubbenin iç yüzeyi bütünüyle sıvanmış sonradan yapılmış kalemişi süslemelerle bezenmiştir. 18.yüzyıl süsleme özellikleri gösteren mihrap ve minber, onarımlar sırasındaki zevksiz eklere rağmen ana çizgileriyle ilk durumunu korumaktadır. Son cemaat yerinin sağ köşesinden yükselen minare şişkin pabuç kısmı, şerefe altındaki akantus konsollu destekleri ve boğumlu külahı ile 18.yüzyıl İstanbul camilerindeki plastik özellikleri yansıtır. Taş süslemelerde görülen Batılılaşma belirtileri yanında, avlu kapısı üzerine işlenmiş bir lale motifi, bu çiçeğin adıyla anılan dönemi simgelemesi bakımından ilginçtir.

    Şehrin güneybatısında Camii Cedid Caddesi'nin iki yanındaki eğimli araziye yerleştirilen külliye bütünüyle Damat İbrahim Paşa'nın isteği ile oluşturulmuş bir yapılar topluluğudur. 1718-1730 arasında tamamlanan ve farklı fonksiyonlar taşıyan yapılar şehrin bu kesimini canlı bir kültür alanı haline getirmiştir. Topografyanın elverdiği ölçüde bazen simetrik bir düzen bazen de farklı açılara göre yerleştirilen yapılar içinde cami, oldukça geniş bir dış avlunun orta kesiminde yer alır. Kurşunlu Camii, avlu kuzey girişindeki sülüs mermer kitabesiyle dikkat çeker.

    20 satırlık bu kitabe, dönemin ünlü şairi Nedim'e İstanbul'da yazdırılmış bir şiirle yapıyı ve Damat İbrahim Paşa'yı tanıtmaktadır. Daha sade tutulan güney ve batı kapılarına göre bu giriş bir taçkapı halinde vurgulanmıştır. Geniş dış avlunun orta kesiminde yer alan şadırvan, sekiz sütun üzerine oturtulmuş kubbeli çatısıyla zarif bir görünüm sergiler. Her yüzde muslukların yer aldığı mermer hazne kısmı, geometrik bezemeli ahşap örtü işlemeleriyle eser, İstanbul örneklerine yakın bir zarafetle inşa edilmiştir.

    Cami, beş bölümlü son cemaat yeri, tek kubbeli ana mekânı ve narin minaresiyle külliyeye hâkim, derli toplu bir kütle kompozisyonu sunar. Mimarbaşı Mehmet Ağa'nın planlarına göre Serkis Kalfa, pek çok usta ve nakkaşın çalıştığı eser, H. 1139-1726'da yapılmıştır. Kare plan üzerine duvarlara oturan tek kubbeli strüktür XIV. yüzyıldan beri uygulanan bir şemanın seçkin örneklerindendir. Düzgün kesme taşlarla örülen duvar dokusu, son cemaat yerindeki renkli taşlarla yapılmış kemerlerle canlılık kazanır. Beş adet kubbeyle örtülen bu kısım, mukarnaslı sütun başlıkları, girişin iki yanındaki mükebbire ve mihrabiyeler dolayısıyla klasik ölçülere uygun bir görünüm sergiler. Ana mekâna girişi sağlayan kapı, ortadaki kubbe içine doğru yükselen zengin bir tepelik, yarım daire kemerle sağlanan girinti, süs panosu, kitabe ve basık kemerle bölümlendirilmiştir. Zengin profillerle çerçevelenen dikdörtgen yüzey, süs panolarında klasik üslupta bezeme alanlarına yer verirken çift renkli kilit taşlarından oluşan basık kemerin üstünde mermer kitabe için oldukça geniş bir yer açılmıştır. Şair Seyyit Vehbî'nin kaleme aldığı kitabede uzun bir metin halinde Sultan Ahmet ve Damat İbrahim Paşa'nın adları geçmektedir. Destek üzerine oturan büyük kubbe ve tonoz örtülü sekizgen mihrap çıkıntısı iç mekanın toplu ve ferah bir hacim halinde algılanmasını sağlar. Kemerlerle taşınan müezzin mahfilleri girişin iki yanındaki duvarlara bitiştirilerek orta alanın genişlemesi sağlanmış, farklı seviyelerde açılan pencerelerle bol ışıklı bir atmosfer elde edilmiştir. Aynalı bir tonozun örttüğü mihrap önü güneye doğru bir çıkıntı yapmakta, bu mekâna yerleştirilen mihrap nişi iç dekorasyonun yoğunlaştığı bir odak merkezi halinde dikkati çekmektedir. Girift kıvrımdal bezemeli bir tepelik kısmı altında, profil ve mukarnas dizileriyle oluşturulan çerçeve mukarnaslı niş yüzeyini kuşatır. Çeşitli kıvrımdal, ajurlu kabaralar ve sütuncelerle bezenmiş mermer mihrap dönem üslubunun en seçkin motif ve kompozisyon düzenini sergilemektedir.



    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  7. #7
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Mihrap nişinin girişinde sağ köşede yer alan on basamaklı taş minber, sivri külahlı köşk kısmı, giriş panosu, aynalık ve süpürgelik bezemeleriyle ince bir işçilik gösterir. Dıştan sade görünüşlü olan caminin iç mekânı yoğun kalemişleriyle inanılmaz bir zenginlik sunar. Duvar yüzeyleri, kemerler, geçiş unsurları, tonoz ve kubbenin iç yüzeyleri, bordürler, şemse ve tığlarla tezhip inceliğinde çalışılmış kalemişleriyle adeta örtülmüştür. Lale Devri modasına uygun motifler yanında klasik dönem motiflerinin yer aldığı revzen pencereler, renkli ışıklarla iç mekân bütününe katılırlar. Son cemaat yeri ile ana mekânı birleştiren sağ köşe üzerinde yükselen tek minare, prizmatik pabuç kısmı ve çokgen gövdesiyle klasik tarza uygun bir başlangıç yapar. İri rozetler ve konsollarla desteklenen şerefe altı, dalgalı şerefe korkuluğu ve petek üstündeki askı dal (girland) bezeme XVIII. yüzyıla işaret eden üslup özellikleridir. Minarenin narin siluetiyle, içteki desteklerin devamı olan kulelerin inceltilmiş gövdeleri yükselen çizgileriyle kütle kompozisyonunu hareketlendirmektedir.

    Kurşunlu Cami'nin batısında yer alan medrese, bugün kütüphane olarak kullanılmaktadır. Dörtgen bir açık avlu etrafında, kubbeli revaklar ve odalardan oluşan yapı, düzgün kesme taş örgüler, renkli kemer taşlarıyla klasik bir hava sergiler. Aynı eksen üzerindeki karşılıklı iki kapıdan, ahşap sundurmalı ve basık kemerli kapı üzerindeki mermer kitabi Şair Vehbi'ye yazdırılmıştır. Aynalı tonozla örtülü giriş eyvanı geçildikten sonra her birinde dolap ve ocak yer alan öğrenci odalarının bulunduğu mekânlar dizisine açılan avluya çıkılır. Kuzeydoğu köşede yine kubbeyle örtülü fakat daha büyük ölçülü olan hacime, üstünde kitabe bulunan bir kemerle girilir. Şair Nedim'e yazdırılan bu kitabede M. 1140-1727 tarihi verilirken Sultan'ın ve İbrahim Paşa'nın adları bir kez daha zikredilmektedir. Kalem işleri Kütahyalı Halil adlı bir usta tarafından yapılan kütüphane yazma eserler bakımından zengindir. Toplam 9 binden fazla yazmanın yer aldığı koleksiyon içinde bizzat Damat İbrahim Paşa'nın hediye ettiği 187 cilt kitap yanında büyük boy üç Kuran, minyatürlü "Külliyat-ı Sadi" ve Hafız Osman hattı bir "Şifa-i Şerif" yer almaktadır. Zamanının önemli bir eğitim kurumu olan medresede Konevi Çelebi adlı ünlü müderrisin ders verdiği bilinmektedir.

    Medreseyle Sıbyan Mektebi arasında yer alan İmaret, bir mutfak, iki oda, tuvaletler ve kayaya oyulmuş bir depodan oluşur. Bir avluya açılan bu yapılar külliyenin diğer yapıları gibi kesme taş örgü tekniğinde inşa edilmiştir. İmarete giriş, geniş bir ahşap sundurma ile örtülmüş basık kemerli bir kapıdır. Kemer üzerindeki dikdörtgen kitabe şair Vehbi'ye yazdırılmış olup M. 1139-1726 tarihi verilmektedir. Büyük iç metanı örten kubbe tepe noktasında çokgen planlı bir baca ile tekrar yükseltilmiş ve bu bacanın üzeri küçük bir dilimli kubbeyle örtülmüştür. Bu mekâna bitişik diğer odalar, tonozlarla örtülü yemekhanelerdir.

    Külliyenin güneyinde yer alan Sıbyan Mektebi bir kaya kütlesi üzerine inşa edilmiş, mekânlar revaklı bir giriş ünitesiyle tonoz örtülü bir dershaneden oluşmuştur. Dershane girişinde yer alan H.1139-1726 tarihle kitabeyi şair Vehbi yazmıştır.

    Külliyenin kuzey ucunda yer alan hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklığın bir eksen üzerinde sıralandığı mekanlardan oluşur. Giriş eyvanı, bunun iki yanındaki odalar ve daha büyük, kubbeyle örtülü mekândan oluşan soğukluk kısmı taş sedirlerle çevrilidir. Büyük mekânda ortasında fıskiyesi bulunan sekizgen bir havuz ve mekânı aydınlatan bir tepe penceresi bulunmaktadır. İç kapıyla geçilen ılıklık bölümü "L" biçimindeki mekânlar dizisi halindedir. Kubbe ve tonozlarla örtülü bu odalardan en büyük mekân olan sıcaklığa geçilir. Büyük bir kubbeyle örtülü bu kısma bitişik külhan ve odunluk ince uzun mekânlar halindedir. İç kapıdaki kitabe, şair Nedim'e yazdırılmıştır.

    Külliyenin batı kesiminde, kısmen cami avlusunun altına kadar uzanan bir kayanın içine oyulan mekânlar, destek dizileri ve örtü sistemiyle dışarıya doğru devam ettirilmiştir. Ayakların taşıdığı tonozlu kısım ve serin bir yeraltı deposu halinde tasarlanan bölümler bir hanın kalıntılarıdır.

    Bir kısmı Damat İbrahim Paşa tarafından külliyeye bağlı olarak yaptırılanlardan başka, şehrin farklı kesimlerinde de sokak çeşmeleri karşımıza çıkar. Bir cami avlusunun güney duvarı üzerinde, diğeri Sıbyan Mektebi avlusu köşesindeki istinat duvarı üzerinde yer alan külliye çeşmeleri ve semt çeşmeleri genel olarak üzerinde yer aldıkları duvar yüzeyinden dışarıya doğru hafifçe taşkınlık yapan dikdörtgen kütleler halindedir.

    Tahta Mahalle Benli sokaktaki Orduoğlu çeşmesi, antik yapıları hatırlatan basık üçgen alınlıklı ve profil çerçeveli, düzgün kesme taştan bir yapıdır. İki yanda konsol şeklindeki çıkmalarla ortada yer alan yalak kısmı oldukça sadedir. H. 1139-1726 tarihli kitabesinden Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Tavukçu, Bekoloğlu ve Çekiç çeşmeleri düzgün kesme taştan sivri kemer nişli bir düzen içinde yapılmış eserler olarak yine Damat İbrahim Paşa'nın adını ve 1726-27 tarihlerini veren kitabeleriyle dikkati çeker. Bugünkü kalıntılara göre Nevşehir'de meydan gelen çeşmesi tipinde örneğe rastlanmamıştır.

    Nevşehir yöresi, Türk devri yapılarının yoğunlaştığı ikinci merkezi Ürgüp'ün 18 km güney batısındaki Damse köyünde bulunmaktadır. Burada yer alan bir cami ve medrese ile iki türbe Taşkın Paşa Külliyesi'ne ait kalıntılardır. Bütün bu yapılar, Sultan Sencer'in torunlarından, bir varsayıma göre Selçuklu Sultanlarından II. Kılıç Arslan'ın oğlu Taşkın Paşa tarafından yaptırılmıştır. Karaman devri taş işçiliğinin seçkin örneklerini veren bu yapılar topluluğunun en tanınmış eseri, taçkapısı, oldukça iyi durumda günümüze ulaşabilmiş olan Taşkın Paşa Sarayı'dır. Uzun zaman bir medrese olarak tanımlanan yapı, Damse'ye girişti yol üstünde ve camiye 3 km mesafede bulunmaktadır. Taçkapıdaki kitabe yeri boş olmakla birlikte, 1350 tarihli bir vakfiyede adı geçen eser, bu tarihten önce yapılmış olmalıdır. Cephe duvarlarında dışa doğru çıkıntı yapan bu kütle yoğun bir taş dekorasyonla işlenmiştir. Çerçeve bordürlerinde geometrik kompozisyonların ağır bastığı süslemeler, birçok yönden XIII. yüzyıl Selçuklu taş işçiliğini hatırlatır. Sivri kemerli cephede sütunceler geçmeli kilit taşlarıyla bir basık kemer ve bütün unsurlar bitki süslemelerinin de katıldığı sıkışık bir dekorasyon programı sergiler. Düz atkılı açıklıklar halindeki geniş pencerelerin yer aldığı büyük duvarlar kısmen ayaktadır. Girişin sağındaki mekânda yer alan bir mihrap, bu bölümün mescit olarak kullanıldığını gösteriyor. Mukarnaslı kavsara dışında mihrap süslemeleri taçkapı süslemeleriyle aynı üsluptadır. Yapının plan şeması ve mekânlarının yerleştirilme biçimi, simetri ekseni kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir medrese planını hatırlatır. Buna göre Taçkapının batı cepheye inşa edilmiş olması şaşırtıcıdır. Duvar izlerine göre tamamlanan plana göre orta mekân hariç, yapının bütün hacimlerinin tonozlarla örtülü olduğu düşünülebilir.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  8. #8
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Bir avlu içinde yer alan cami, Taçkapının üst pervazındaki kitabenin eksik olması nedeniyle tarihlendirilememektedir Taç kapının süslemeleri, mukarnas korniş ve geometrik süslemeli enli bantla çerçevelenmiştir. Sütunce, yan yüzler ve basık kemeri taşıyan pervazdaki taş süslemeler XIII. yüzyıl sonlarında ve Karaman yapılarında görülen örneklerle yakınlık içindedir. Sivri kemerin altındaki pencereye sonradan parmaklık eklenmiştir. Bunun altındaki kitabe geç devirlerde yazılmıştır. Zengin profilli kilit taşlarıyla basık bir kemer altından geçilerek iç mekâna ulaşılır.

    Altı destekle ayrılan iç mekânda orta sahın beşik tonoz, yanlar düz toprak damlıdır. Orta kesimdeki tonoz düzgün kesmetaş örgülü olup, sütun başlıkları devşirmedir. Mihrap önündeki kubbe prizmatik üçgen pandantiflere oturtulmuştur. Son cemaat yerinin batı köşesinden yükselen minare değişik yapısıyla dikkati çeker. Dört destekli yükselen baldaken formundaki köşkün çatı kısmına eklenen külahlı basit bir petekli minare elde edilmiştir. Bugün Ankara Etnografya Müzesi'nde bulunan ahşap mihrap Anadolu'da tek örnektir. 3.50 m. yükseklikte ceviz ağacından yapılan eser; yazı şeridi, geometrik kompozisyonlar ve bitkisel süslemelerle benzersizdir. Dış bordürdeki Ayet el - Kürsî, başlangıç ve bitiş noktalarında süs panolarına bağlanır. Aynalı kısmında 12 kollu yıldızlardan oluşan geometrik pano, yazı şeritlerinin arasına yerleştirilmiştir. Sivri kemerli niş, sütunce yüzeylere ve niş bütünüyle yazı ve bitkisel bezemelerle dolgulanmıştır. Sanatçısı bilinmeyen eser XIV. yüzyıla tarihlendirilir. Caminin minberi de Etnografya müzesine taşınmıştır. 3.16 m. yükseklikteki minberin, merdiven korkulukları, yandaki üçgen aynalıkları ve diğer panolarında geometrik formlar hakimdir. Küçük bölmeler bitkisel dolgulu olup, korkuluk frizlerinde ayetlerden alınmış yazılar yer almaktadır. Anadolu'daki ahşap minberler arasında seçkin bir yeri olan eser üslup yakınlığı dolayısıyla minberin ustasına ait olabilir.

    Caminin kuzey doğusunda köşeden bitişik ve yine avluya bakan daha küçük bir yapı yine camii olarak kullanılmıştır. "Yazlık camii" olarak tanımlanan bu yapı, yine düzgün kesme taşlarla özenli bir işçilik gösterir. Batı cephesinden bölüntüsüz bir biçimde avluya geçişler veren yapı, iki destekli bir örtü sistemine sahiptir. Büyük caminin doğu tarafında yer alan oldukça gösterişli bir kümbet, Selçuklu geleneğini devam ettiren biçimiyle dikkati çeker. Kitabesi mevcut olmayan bu mezar anıtını 1342'ye tarihleyip Taşkın Paşa'ya bağlayanlar vardır. Düzgün kesme taş örgülü yapı kare bir alt yapı halinde yükselirken gövde kısmı köşelerde pahlanarak sekizgen bir kütleye dönüştürülür. Prizmatik bir külahla tamamlanan yapının giriş cephesi süslemeli bir taş kapı halinde düzenlenmiştir. Geometrik bordürlerle çerçevelenen yüzey, bir sivri kemerle niş şeklinde derinleştirilir. Monolit basık kemer taşı sekiz kollu yıldızlarla bir geometrik kompozisyon sergiler. Süsleme karakteri ve yoğun işçilik nedeniyle yapı XIII. yüzyıldan sonraya tarihlendirilir. Toprak seviyesinin altındaki kripta kayalara oyularak elde edilmiş bir mekân halindedir.

    Caminin kuzeyinde ve avlu köşesinde yer alan kümbet kitabesiz olup, Hızır Bey'e ait olduğu söylenir. Yapı, altı köşede desteklere oturan açık mezar anıtı şeklinde planlanmıştır. Kemerlere dışa açılan kütle piramidal bir taş külahla son bulur. Düz bir kaide üzerinde yükseltilen yapı, kemer sütunceleri üzengi taşlarındaki mukarnaslar ve aynalı kabara süslemeleriyle dönemi içinde az rastlanan bir örnektir. Kripta kısmına, güneydeki merdivenin ayaklarındaki bir kapıdan girilmektedir. Pandantifli kubbenin altında üç adet mermer sanduka bulunmaktadır.

    Üzerlerindeki yazılarda Taşkın Paşa'nın oğlu olduğunu söyleyen Tahüriddin Bey'in oğullarının isimleri yazılıdır. İlyas, Hızır ve Hasan isimli kişiler, gerçekten Taşkın Paşa'nın torunları ise kümbetin 1350'den hemen sonraki bir tarihte yapılmış olması gerekir.

    Eski adı Arapsun olan Gülşehir, Kızılırmak'ın güneyinde Selçuklu dönemiyle başlayan Türk devletine ait önemli yapı gruplarına sahiptir. Küçük dikdörtgen bir plana sahip olan Kızılkaya Köyü camii kitabesine göre 1293 tarihli olup, Karzaçay Hatun adlı bir kadın tarafından yaptırılmıştır. Düzgün kesmetaş cephe örgüleri üzerinde yer alan pencereler içeriye ışık sağlamakta iç mekân altı destekle mihraba dikey üç koridora ayrılmaktadır. Yan neferler tonozla, orta nef tonoz ve pandantifli küçük bir kubbeyle örtülmüştür. Batı duvarından yükseltilen minare, dört ayak üzerinde yükseltilmiş bir köşk şeklindedir. Kama taşlarla örülen basık kemer girişi sağlayan tek kapıdır. İri mukarnaslı mihrap nişi oldukça sadedir. Doğu ve batı cephelerde de tekrarlanan payanda kuleler, mihrap kesiminde de dışa yansıyarak cepheleri hareketlendirir.

    Tuzköy'deki Taş Camii, mihrap duvarına paralel iki nefle enlemesine bir planlama gösterir. İki kalın desteğe oturan örtü sistemi, mihrap önünde bir kubbe, diğer bölmelerde çapraz ve yıldız tonozlarla sağlanmıştır. Basit bir niş halindeki mihrap dışında, sonradan konan bir minber ve yeni inşa edilen bir minaresi vardır. Kitabesi olmadığından herhangi bir tarihleme yapmak mümkün değildir.

    Girişin üstündeki kitabeye göre sarayda aşçıbaşı olan Süleyman Ağa tarafından H. (1715)'te yaptırıldığı anlaşılan Aşçıbaşı Camii uzun dikdörtgen bir plan göstermektedir. Kuzeyindeki düz çatılı kısım ilk inşa yılından kalma olup kayaya oyularak elde edilen bu mekân, ortadaki bir destekle bölünmüştür. Sonradan eklenen güney kısmı kaburgalı beşik tonoz örtülüdür. Dıştan merdivenle çıkılan minare dört desteğe oturan külah kısmıyla bir köşk görünümündedir.

    Bir cami medreseden oluşan Karavezir Külliyesi, Gülşehir'in anıtsal ve gösterişli yapılarına sahiptir. Caddenin doğusunda kalan Karavezir Camisi, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre H.1193 tarihinde (1779), Karavezir lakabıyla tanınan Seyyid Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hareketli bir kütle kompozisyonuna sahip olan yapı, yan mekânlar, ağırlık kuleleri ve yatay silmelerle ana kubbeye doğru daralarak yükselir. Renkli kesme taşlarla örülü duvar dokusu, dikdörtgen ve sivri kemerli pencerelerle delinerek canlandırılmıştır. Dışta ağır köşe kuleleri ve mihrap çıkıntısıyla hareketlenen plan, içte tek kubbenin örttüğü kare bir mekân halindedir.

    Dört bölmeli son cemaat yerinde, üç kubbe ve bir aynalı tonoz örtü sistemi olarak kullanılmıştır. Ana mekanın kuzeybatı köşesinden yükselen minare klasik formlara uygun, narin bir yapı gösterir. Sayısı arttırılan irili ufaklı ağırlık kuleleriyle düşey hareket kazanan cephelerde köşe destekleri birbirine bağlayan büyük kemerli çok sayıda pencerenin açıldığı perde duvarlarına imkan tanımıştır.

    Yivli ve volütlü sütun başlıklarıyla desteklenen son cemaat yeri örtüsü, barok ve ampir etkilerin kaynaştığı taç kapı tepeliğine bağlanır. İç mekânda köşelerden yükselen pandantiflere oturan büyük kubbe oldukça yalın bir strüktür göstermesine rağmen yoğun bezeme bu etkiyi ortadan kaldırır. Ayna tonoz örtüsüyle güney duvarından çıkıntı yapan mihrap önü mekanı ve bütün yüzeyler birkaç kat halinde seviyelendirilmiş pencerelerden bol ışık alır.

    Birinci kat pencereler üzerindeki geniş ayet kuşağı yapıyı çepeçevre dolaşır. Sütun başlıklarındaki akantuslar, kalemişi kartuşlar ve Avrupa etkili diğer süsleme ayrıntıları arasında sık sık karşımıza lâle motifleri çıkar. Işık ve gölgelerle üçüncü boyut etkisi veren dekorasyon taş mihrapta ve minberde devam eder. İyi cins mermer ve oniksin kullanıldığı ayrıntılar mücevher işçiliğini hatırlatan bir zenginlik içinde ele alınmıştır. Çokgen bir niş halinde girinti yapan mihrap istiridye biçimli bir kavsarayla örtülmüş, iki yanda çok boğumlu zengin bir sütunce düzeniyle sınırlandırılmıştır.

    Caminin batısında, caddenin karşısında yer alan medrese, düzgün kesme taşlarla oldukça sağlam bir durumda günümüze ulaşmıştır. Açık avlulu bir şemaya göre revak ve odaların, "L" şeklinde sıralandığı yapı, avlu kapısı üzerindeki kitabeye göre H. 1194 (1780)'de yine Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Odaların önündeki revak, köşeleri pahlanmış dörtgen desteklerin taşıdığı düz çatıyla örtülüdür. Bugün kütüphane olarak kullanılan odalar planları bakımından aynıdır. Pandantifli kubbe örtülü odalar, pencereler, derin nişler ve ocaklarla donatılmış olup, baca çıkıntıları dış silueti hareketlendiren unsurlar olarak dikkati çekmektedir. Güneydoğu köşedeki başoda daha büyük ölçülü olmakla birlikte ocaksız bir mekândır.

    Külliyenin bir parçası sayılan Başçeşme, yan kanatlardan alçak seviyedeki duvarlara bağlanmakla birlikte bir meydan çeşmesi kimliğindedir. Üstte keskin sırtlı bir taş çakı dikdörtgen kütleyi tamamlarken cephe; kitabe, dalgalı bir kemerle niş şeklini alan bir aynalık ve yalakla teşkilatlandırılmıştır. Lütfî adlı şairin H. 1193 (1779) tarihini düştüğü mermer kitabenin altında geç devir Osmanlı mimarisinde sıkça rastlanan "S" ve "C" profilli bir kemer yüzeyine geçilir. Gülşehir'deki diğer çeşmeler, farklı semtlerde yer alan Beyler, Bayraktar ve Sipahi çeşmeleridir. Kitabelerinde 1779 tarihi okunan bu eserler, daha küçük ölçülü duvar çeşmesi formunda tasarlanmış örneklerdir.

    Avanos ilçesi Kızılırmak kıyısında kurulmuş olup çok önemli bir kervansaray ile iki cami dolayısıyla dikkati çeken bir merkezdir. Ürgüp yolu üzerinde ilçeye 5 km. uzaklıktaki bir noktada yer alan yapının kitabesi kaybolduğundan tarihlemesi yapılamamaktadır. Kapalı ve avlulu kısımlardan oluşan Sarıhan düzgün kesmetaş kaplamalı, olağanüstü zengin süslemeleri olan bir Selçuklu eseridir. Araştırmacılar Sultan II. İzzeddin Keykavus zamanında yapıldığını belirtirler. 2000 m²'lik bir alana oturan bu eserin doğuya dönük taçkapısı dışa taşkın bir kütle halinde, zengin süslemeleriyle dikkati çeker. Ön ve yan yüzleri daha çok geometrik şekillerin ağır bastığı kompozisyonlarla bezenmiş, sütunceler ve çift renkli kilit taşlarıyla örülü büyük bir kemerle içeriye dönen giriş, yan yüzlerdeki nişlerde aynı süsleme üslubunu devam ettirmiştir. Zengin profilli bir basık kemerle iç mekana geçilirken, üstünde bir mescidin yer aldığı tonozlu mekâna girilmiş olur. Avlu duvarına içeriden bitişik bir merdivenle çıkılan mescit, içte küresel dışta prizmatik bir taş külahla örtülü olarak kervansarayın kütle kompozisyonunda yükselti teşkil eder. Avlu çevresindeki tonoz örtülü mekânlardan sonra, yine gösterişli bir kapıyla kapalı kısma geçilir. 16 desteğin taşıdığı güçlü taş kemer ve tonozlarla örtülü ahır kısmı orta kesimdeki bir kubbeyle bütünüyle kapalı bir mekânldır Saruhan çift renkli taşlar girişlerinde tekrarlanan yoğun bezemeli işçilik düzeniyle Orta Anadolu'nun en seçkin Selçuklu eserlerinden biridir.

    Avanos'ta I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırıldığı kabul edilen cami, farklı devirlerdeki eklerle değişikliğe uğramıştır. Sivri kemerlerle desteklenen mihraplı bölmenin doğu kesiminde bir taş kubbe yer almakta, tonozlu kısmın XVI. yüzyılda Hacı Mehmet adlı bir şahsın ilavesi olduğu sanılmaktadır. Mihrap ve minber sık sık boyanıp elden geçirildiği için özelliklerini kaybetmiş parçalardır. Kuzeydeki enlemesine dikdörtgen kısıma küçük bir kubbeli mekânla geçilir. Bu kısım oldukça geç bir tarihte yapılmıştır. Güneydoğu köşedeki minare ise 1950'de ilave edilmiştir.

    "Yeraltı camii" olarak da bilinen Avanos Ulu Camii, tahminen XVIII. yüzyıl Osmanlı eseridir. Enlemesine dikdörtgen planlı yapıya, toprak seviyesinden merdivenlerle inilir. Dıştan düzgün kesmetaş kaplamalı yapı, içte kaburgalarla takviyeli uzun bir tonozla örtülüdür. Mihrap duvarındaki dört pencereden ışık alan iç mekân bütünüyle sıvanmıştır. Mihrap sade bir niş, minber ise sonradan yapılmış kaba bir kürsü halindedir.

    Mimari anıtlar kadar, Dr. Hacı Nuri Bey ve Cafer Ağa konakları dolayısıyla konut mimarisinin ilginç örneklerini bulduğumuz Avanos, toprak kap yapımında kendisini tanıtmış bir bölgedir. Volkanik bir arazi üzerine kurulu olan ilçe, bir yandan Kızılırmak'ın getirdiği nitelikli çamur, öte yandan yakın çevredeki elverişli kil yatakları dolayısıyla yoğun bir seramik üretimi içindedir. Çömlekçilikte kullanılan toprak, Gedik, Kurubayır, Cinderesi, Kızılöz, Alibey mevkilerinden getirilerek ustalıkla işlenir. Çeşitli işlemlerden geçilerek üstün nitelikli bir seramik hamuru haline getirilen yağlı kırmızı toprak basit görünüşlü atölyelerde şekil kazanır.

    Yerli halkın "işlik" veya "çanakhane" adını verdiği atölyeleri, tonoz örtülü, güneş almayan gösterişsiz mekânlardır. Zemini toprak olan bu atölyelerde 1-4 arasında tezgah bulunur. Kapıya yakın, ışık alan bir duvar kenarına kurulan tezgâha bölgede "çıkrık" adı verilir. Ayakla çevirilerek hareket verilen çark üzerindeki çamur toprağı dönmeye başladığında, birkaç dakika içinde incelip yükselmeye başlayan plastik kütle sonunda inanılmaz bir şekil kazanır. Loş bir mekânda insan elinin neler yaratabileceğini görmek için her ustanın başında kalabalık turist grupları toplanır.

    Çamur teknelerinde suyla karıştırılarak bekletilen çamur bir süre sonra kıvamını bulur, elde edildiği yatağın türüne göre silisli, gevşek, yumuşak veya yağlı, sert ya da milli özellikler gösteren çamur türlerine göre üretilecek kap türü de seçilir. Malzemenin zenginliği, çömlek ustasına farklı büyüklükte seramikler hazırlama imkânları tanır. Çarkta çekilen formlar ustaca yerinden kaldırılıp "yanalak" adı verilen havadar bir tezgâh üzerinde kurumaya bırakılır. Bu sırada boyama, bezeme ve cila işlemleri gören kaplar yeterince kuruduktan sonra fırınlara istiflenir. 600-700 °C civarında bir ısı altında pişirilen kaplar sertleşerek istenen özelliğe kavuşurlar. Formlar ve boyutlar ihtiyaca göre şekillenir. Geleneksel üretim; boyları 20 cm'den 1.5 m'ye kadar değişen; çömlek, küp, testi ve güveçlerden oluşur. Form ve kulp tasarımına göre bölgede; özlük, el testisi, su çömleği, gebece ve yağdan gibi adlar alan kap türleri bütünüyle işlevseldir. Son yıllarda Hitit ve Frig seramikleri başta olmak üzere, Anadolu'nun en eski formlarını tekrarlayan üretim hediyelik eşya anlayışına da yönelmiştir. İlçeye dağılmış atölyelerde, 30-35 kadar usta çalışmaktadır.


    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  9. #9
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart Nevşehirli Damat İbrahim Paşa

    DAMAT İBRAHİM PAŞA
    Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
    Eski adı Muşkara olan Nevşehir'de doğmuştur. Babası sipahilerden İzdin (Zeytin) voyvodası Ali ağa'dır. İbrahim, köyünden kalkıp hemşehri ve akrabalarını ziyaret ile iş bulmak için İstanbul'a gelmiş ve akrabasından eski saray masraf kâtibi Mustafa Efendi'nin delaletiyle 1100 H. - 1689 M. senesinde evvelâ sarayın helvacı ocağına ve daha sonra eski saray baltacıları ocağına kaydolunmuştur.

    İbrahim Efendi, baltacılar ocağı vakıflarına kâtib olup az zaman sonra da Darüssaade ağası yazıcı halifesi olarak pâdişâhın bulunduğu Edirne'ye gitmiştir.

    İbrahim Efendi, bu hizmette bulunduğu sırada Şehzade Ahmet'e intisap edip şehzadenin mükâtebelerinde ve görüşmelerinde mahremi olup onun hükümdarlığını müteakib de Darüssaade ağası yazıcılığına tâyin edilmiştir (1115 H. -1703 M.)

    İbrahim Efendi bu hizmette iken pâdişâhın kendisine itimat ve teveccühü artarak devlet işleri hakkında mütaleası alınmaya başlanmış ve fikirleri padişahın kabulüne mazhar olduğundan şöhreti artmış ve vezirlik verilmek istenmişse de kabul etmemiştir.

    Çorlulu Ali Paşa sadrâzam olduktan sonra İbrahim Efendi'nin perde arkasındaki nüfuzunu çekemeyerek haremeyn muhasebeciliği ile kendisini yakından uzaklaştırdıktan başka orada da tutmayarak bir vesile bulup mallarına el koydurduktan sonra Edirne'ye sürgün ettirmiştir.

    Sadrâzam Damadı Ali PAşa 1127 H. - 1715 M. de Mora seferine giderken İbrahim Efendi'ye mevkufatçılık vererek beraberinde sefere götürüp Mora'nın istirdadından sonra oranın tahrir işine memur eylemiştir.

    Damat Ali Paşa'nın İbrahim Efendi'ye karşı olan teveccühü ve onu kendisine mahrem yapması vezir-i âzamın kethüdası İbrahim Ağa'nın hasedini tahrik ettiğinden, bu zat Mora'ya hareketinden itibaren mevkufatçı efendiyi pek müşkil ve mesuliyetli işlere sevketmişti. Hattâ Mora'nın tahririnden sonra kethüdanın teşvikiyle İbrahim Efendi yeni zabt edilen Istendil ve Çuha adalarının tahrirlerine de memur edilmiştir.

    İbrahim Efendi 1128-1716 Avusturya muharebesinde mevkufatçılık üzerinde kalmak üzere Niş defterdarlığına tâyin olunarak İstanbul'dan Belgrat'a kadar olan zahirenin hazırlanması, köprülerin tamiri, ordu levazımının tedariki ve Vidin'den Niş'e nakli lâzım gelen top ve cephanenin şevki işi kendisine verildi.

    Ordunun Niş'e gelmesi üzerine serdar-ı ekremin maiyetiyle beraberce gidip Varadin muhaberasinde bulundu; mağlûbiyeti müteakip vaziyeti pâdişâha arzetmek üzere bir arize ile ordu tarafından Edirne'ye gönderildi.

    III. Ahmet, îtimad ettiği İbrahim Efendi'yi tekrar orduya göndermeyerek yanında alıkoyup evvelâ birinci ruznameci ve arkasından birinci mirahur yaparak birkaç gün sonra da sadaret kaymakamlığına tâyin eyledi (16 Şevval 1128 - 3 Ekim 1716).

    İbrahim Paşa 6 Rebiulevvel 1129-18 Şubat 1717 de Şehit Ali Paşa'dan kalan III. Ahmet'in kızı Fatma Sultan'la nikahlanarak damat oldu. Bu tarihte Fatma Sultan on dört ve İbrahim Paşa ise takriben elli ile altmış yaşları arasında idi.

    İbrahim Paşa'nın tesiriyle bu sırada Avusturya ile barış yapılması kararı verildiğinden sadrâzam ve serdar-ı ekrem Tevkii Mehmed Paşa'nın yerine 9 Cemaziyelâhır 1130-10 Mayıs 1718 de sadrâzam olarak Avusturya ile Pasarofça antlaşması nı imzaladı ve bu arada Venedik ile de sulh yapıldı.

    İbrahim Paşa'nın on üç sene sürmüş olan sadareti zamanındaki İran muharebeleri Lâle ve Çırağan, Sadabad ve diğer mesirelerdeki eğlenceleri, helva sohbetleri, ilk matbaanın tesisi ve sanayi müesseseleri kurması gibi sair icraatı vardır.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  10. #10
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    1143 Rebiulevvel-1730 Eylülde sabık İstanbul kadısı Zülâli Hasan Efendi ile Ayasofya, vâizi İspirizâde'nin perde arkasından hazırladıkları Patrona Halil isyanında İbrahim Paşa ve damatları Merzifonlı Kara Mustafa Paşa'nın torunu kaptan-ı derya Kaymak Mustafa Paşa ile kethüda Mehmet Paşa, pâdişâhın hemşiresi Hatice Sultan'ın teşvikiyle tahtını kurtarmak isteyen III. Ahmet'in emriyle boğularak Alayköşkü tarafındaki duvardan cesetleri sarayın dışına âsilerin önüne atılmıştır. Bir araba ile Sultanahmet meydanına nakli emrolunarak ihtilâlciler tarafından parça parça edilen İbrahim Paşa'nın cesedinin bulabildiği kadar parçalarını, sabık Haleb kadısı Şakir bey para mukabilinde gizlice toplattırarak geceleyin Şehzâdebaşı'ndaki sebili yanına defnettirmişti ve diğer parçalar da Süleymaniye'de Kirazlımescit sokağında Süleymaniye Darüşşifası önüne çıkarken Nevruz Kadın Mektebi yanında defterdar Şemseddin Çelebi türbesi karşısında damadı ile beraber kerimesinin konağının bahçesine defnedilmişlerdir. İbrahim Paşa vefatında yaşı yetmişe yaklaşmıştı.

    Bir kazadır geldi Vehbi yaz heman tarihini
    Kâbe-i kurb ola İbrahim Paşa menzili

    tarih beyti Seyyid Vehbî'nindir. Hasis olan damadı Mehmet Paşa'nın katlinde 16 bin altı yüz on altı kese nakdi çıkmıştır (Top. Ar. No 532).
    Damat İbrahim Paşa sadaretinde başını batıya çeviren Osmanlı hükümeti, Avrupa'nın sanat ve kültüründen istifade etmek üzere kendisine küçük de olsa bir pencere açmaya muvaffak olmuştur.

    İbrahim Paşa devlet işlerinde vukuflu, düşünceli, kiyaset sahibi, mutedil, kadirşinas, kabiliyetli insanları ileri çeken bir hükümet reisi idi. Pâdişâhın en yüksek teveccühünü kazanmakla ve bütün işleri eline almakla şımarmamış, kendisine fenalık yapmış olanlardan bir kısmına yardım elini uzatarak onları utandırmıştır.

    Bir taraftan Çırağan ve helva sohbetleri, şuara meclisleri, musiki âlemleri ile zamanını geçirdiği, diğer taraftan ulemayı himaye ve ilmî eserleri tercüme ettirmek, kültür hareketlerini yaymak için matbaa tesis etmek, millî sanayii himaye etmek gibi hizmetleri de ihmal etmemiştir. Seleflerinden ne Sokullu Mehmet Paşa ne de Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ayarında siyaset ve askerî işlerde mühim rol oynamamıştı. Aynı zamanda selâbet ve metanette de onlar kadar değildi; fakat faal ve teşkilâtçı idi.

    İran'da seyahat etmiş olan Lehli misyoner Krusinski'nin İran - Afgan muharebesine dair olan eserini, İbrahim Müteferrika, Tarih-i Seyyah adıyla Damat İbrahim Paşa için Türkçeye çevirmiş olup ilk matbaada basılmıştır.

    İbrahim Paşa'nın yalısı Beşiktaş'ta Çırağan mevkiinde Mevlevihane'ye bitişik olup III. Ahmet sık sık buraya gelip eğlenirdi.

    Damat İbrahim Paşa, zevcesi Fatma Sultanla müşterek olarak İstanbul'da Şehzade Camii yakınında dershane (Darül-hadis) ile talebeye mahsus odalar, sebil, kütüphane ve çeşme gibi hayırlı tesisler vücuda getirmiştir. Bu tesisler 14 Receb 1132 — 22 Mayıs 1720 de tamamlanarak merasimle açılış töreni yapılmıştır.

    Yine İstanbul'da yeni postahane arkasındaki Acımusluk sokağına çıkan yokuşun başında Damat İbrahim Paşa'nın 1131 H. - 1719 M. tarihli Darülhadis, mektep ve sebili vardır. Ortaköy Camii'nin önündeki çeşme, Üsküdar'da Şemsi Paşa semtinde Husrevağa Camii önünde bulunan 1143 H. - 1730 M. tarihli çeşme ile yine Üsküdar'da Malatyalı Camii yakınındaki 1141 H.-1128 M. tarihli çeşme, Çubuklu Camii yakınındaki Mesire Çeşmesi de İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.

    Damat İbrahim Paşa'nın yaptırmış olduğu tesislerden en mühimmi, kendisinin doğmuş olduğu ve evvelce Muşkara adlı bir köy iken sonra imar ederek şehir haline koyduğu Nevşehir kasabasındadır. İbrahim Paşa'nın eski adıyla Muşkara ve yeni adıyla Nevşehir olan buradaki tesislerinin yapılmasına 1130 Cemaziyelâhır 1718 Mayısta başlanmıştır. Damat İbrahim Paşa'nın Ürgüp kasabasında da on kadar çeşmesi vardı. İzmir'de deniz kenarında Mısır Çarşısı adı verilen bir çarşı da İbrahim Paşa'ya aitti.

    Damat İbrahim Paşa'nın ilk refikasından olan oğlu Genç Mehmet Paşa, 1136 H. - 1723 M. de III. Ahmet'in kerimesi Atike Sultan'la nişanlanarak vezir olmuş ve bir buçuk ay sonra da nikâhı yapılmıştır. Mehmet Paşa babasının vakfına mütevelli olmuş ve 1183 H. - 1769 M.'da vefat ederek pederinin yanına defnedilmiştir. III. Ahmet'in damadı olan bu genç Mehmed Paşa'nın da İbrahim adında bir oğlu vardı. Damat İbrahim Paşa sülalesi son zamanlara kadar gelmiştir. Bunlardan Hayri Bey isminde bir zatın Güvahı dil isimli bir divanı ve Farsça kavaide dair Levhatü'l kavaid ve lügate dair öbj Zeban ve âdaba dair de Âdabü's süluk ve Adabü'l üdebâ isimlerinde eserleri vardır.

    Damat İbrahim Paşa güzel yazı yazanlardandı, eski yazılarımızdan olan sülüs ve nesih yazısını evvelâ meşhur hattat Hafız Osman'dan ve onun vefatından sonra da ressam ve hattat Ömer Efendi'den yazmıştır. Ara sıra şiirde söylerdi. III. Ahmet'e minnettarlığını gösteren aşağıdaki kıta Damat İbrahim Paşa'nındır:
    Nigâhı iltifatın mâyedarı izzü şan oldu
    Hitabı müstetâbın ruh bahşı cismü can oldu
    Aceb mi kılsan ihya makdemi lûtfunla hünkârım
    Kulun bir zerreyim zatın bana mihr-i cihan oldu

    Tahriratında da kalemi güzel ve ifadesi dolgundu. Bağdad valisi meşhur Hasan Paşazade Ahmed Paşa'ya gönderdiği tahrirat bizzat kendi kaleminden çıkmış olup bundaki mütaleası bir hükümet başkanına yakışacak üslûpta olgundur.

    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

Giriş

Giriş