Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabb'im... Öyle çok pazarlık ettim ki Seninle ey Rabb’im. Sen çağırınca, kendime ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm. Ezan okununca, sevdiklerimle geçirdiğim zamanların azalmasından korktum. Vakit girince, içim "cız" etti hep. Odamdan uzaklaştım, bıraktım işimi, bozdum keyfimi; öylece namaza

Bu konu 3347 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabb'im... 3347 Reviews

    Konuyu değerlendir: Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabb'im...

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 3347 kez incelendi.

  1. #1
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    579
    @MELEKLIKIZI

    Standart Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabb'im...

    Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabb'im...


    Öyle çok pazarlık ettim ki Seninle ey Rabb’im. Sen çağırınca, kendime

    ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm.

    Ezan okununca, sevdiklerimle geçirdiğim zamanların azalmasından korktum. Vakit girince, içim "cız" etti hep.

    Odamdan uzaklaştım, bıraktım işimi, bozdum keyfimi; öylece namaza

    durdum.

    Ayak diredim, "az sonra kılsam da olur!" dedim.

    "Az sonra"larım "çok sonralar"a döndü, geç kaldım, geç kalmaktan utanmadım. Sonunda ayaklarımı sürüye sürüye vardım huzuruna.

    Pazarlığımı vaktin daralmışlığını bahane ederek yeniden ileri sürdüm. Kaçıyordu namaz ya; o yüzden çabucak kıldım, selam verdim, hemen kalktım,rahatladım.

    Oysa rahatlığı Sana borçluyum. Ağrımayan her bir dişim kadar huzur borçluyum Sana.

    Damarlarımın her bir noktasında pıhtılaşmayan kanım kadar sükûnet borçluyum Sana.

    Tenimin kaşınmayan her bir noktası kadar rahatlık borçluyum Sana.

    Dişlerim ağrıyacak olsa her biri için harcayacağım zaman Senin.

    Kanım pıhtılaşıp damarlarım tıkanacak olsa,her defasında ızdırap ve korkuyla geçireceğim saatlerin hepsi Senin.

    Tenim her noktasında yırtılacakmış gibi acıyacak olsa, kendi kendime dar

    geleceğim huzursuz günler Senin.

    Gün oldu; usandım. Sabrımı tükettim; tükendim. Kendimi yontmaya

    heveslendim.

    Benden istediğin zamanı çok gördüm.

    Benden istediğini, benim için istediğini bile bile, huzurunda huzursuz durdum. Fazla buldum namazın rekatlarını; kısaltmak için bahaneler aradım.

    Günümü delik deşik etmeni,işimin arasına kesintiler sokmanı, hayatımın ortasına duraklar koymanı,uykumu bölmeni lüzumsuz gördüm.

    "Beni bana bırak!"larla durdum huzuruna;

    içim başka bir yerlerin türküsünü söylerken, ben seccadende, belki sadece

    bedenimle, mıhlı kaldım.

    Oysa Sen, dileseydin dar edebilirdin zamanı bana! Bir uçurumun dibine savrulmuş bir arabada çaresizce Sana yalvartıyor olabilirdin beni.

    Korkulu bir savaşın orta yerinde ateş ve kan kusan

    bombaların altında günümü de, işimi de, uykumu da, hatta rüyalarımı da

    delik deşik etmelerini takdir edebilirdin.

    Düşmeyen bombalar kadar, uçuruma savrulmayan arabalar kadar genişlik borçluyum Sana.

    İçten pazarlıktı benimkisi. Öyle içten ki kendime bile söyleyemedim.

    Gözlerimle birlikte gönlümü de secdene kilitlemeyi çok gördüm.

    Kendimi sıfırlamayı, benliğimi hiçe indirgemeyi beceremedim. Ensemde kaderin

    sıcacık nefesini hissedecek o teslimiyetin vadisine inemedim.

    Acelem vardı;alnımı koyduğum gibi kaldırdım seccadeden.

    Bütün benliğimle aşağı inemedim.

    İşim vardı, secdemi işime zaman kazandım. Secdeye kalbimi de sığdırmaya çalışmadım.

    Uykum vardı, secdemi sığ bırakıp uykumu derinleştirdim.

    İtirafımdır: Bencilliğimi de sırtıma alıp rükûlarda eritemedim.

    Bedenim eğilirken huzurunda, "emrolunduğum gibi

    dosdoğru olma"nın ağırlığını sırtıma almayı erteledim.

    "Sırası değil!"di; "hele dur; sonra da olur!"du.

    En Sevgili’ni bir gecede ihtiyarlatan emri üzerime alınmadım.

    Sen dileseydin, çocuğumun cılız nabızlarının eşliğinde, loş ve neşesiz bir yoğun bakım odasında, gözümü de gönlümü de, umutsuzca, çaresizce, ürpertiyle, korkuyla bir monitörün ekranına kilitleyebilirdin.

    Dileseydin, yeryüzünün sükûnetini bir anda kesip, küçücük bir duvar kıpırtısının gölgesinde, mini mini bir sarsıntının beklentisi içinde saçlarıma aklar düşürebilirdin.

    İçten pazarlık mı denir buna? Sen bilirsin Seninle ettiğim pazarlığı.

    Kendime sakladığım ve hatta kendimden de sakladığım sır bu.

    Dilime bile değdirmekten korktuğum, ağzıma almaktan utandığım öyle bir sır işte.

    Fısıldaması bile acı veriyor ya… Meselâ, uzayınca Fatiha, uzayınca sûre, heceler sanki özgürlüğe giden yolu taşlar gibi kestikçe, "bitmez şimdi bu namaz!" dediğim çok oldu.

    Ama içimden. Kimseler duymadı. Bir Sen duydun beni ey Rabb’im.

    Sırrımı bir Sen bildin. Kendimi lüzumsuz hissederken seccadenin üzerinde, dudağım anlamına yetişemediğim kelimeler için oynarken, Sen beni söylediğimden fazlasıyla duydun, söyleyemediğimi de, dile getiremediğimi de bildin.

    Ruhumu alıp uzaklara gittiğim halde, bir bedenimi bıraktığım halde huzurunda, kovmadın beni, yakınlığında tuttun.

    İtirafımdır; öyle anlatıldığı gibi özleyebilmeyi beceremedim henüz namazı… "Aradan çıkarmaya çalıştığım" oldu namazı.

    Geçiştirdim namazı. Bir "sorun"du çözdüm, hallettim.

    Selam verip sonra yaşamaya başladım… Yaşamayı namazın içinde aramalıydım. Namazı yaşamanın içine sızdırmalıydım oysa.

    Bilemedim. Kafa tuttum, ayak diredim, pazarlık ettim; ama Sen utandırmadın, yine yine yine huzuruna aldın beni.

    Her secdede rahmetinle okşadın alnımı.

    Her rükûda "aferinler" fısıldadın gönlüme.

    Her vakitte yeni bir sayfanın aklığına çağırdın ruhumu.

    Yüzüme vurmadın.

    Azarlamadın.

    Aşağılamadın.

    Hepten umut kesmedin benden.

    Yok saymadın.

    Utandırmadın.

    Pazarlık ettiğimi Seninle bir Sen bildin ey Rabb’im.

    Kimselere söylemedin.

    Sırdaşım Sensin, bir Sana açabilirim içimi, bir Senin beni ayıplamandan korkmam.

    Ben işte böyleyim; yine "bana ait"lerin hesabındayım. Başka kime söyleyeyim? Başka kimin anlayışından medet umayım?




    Et Tevvab (tevbeleri kabul edip günahları bağışayan)

    Ya RABBİ sen affedicisin,affetmeyi seversin kabul et tevbelerimizi.

    ...AMİN...


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabb'im...

          Kategori: İslamın Temel Esasları

          Konuyu Baslatan: MELEKLIKIZI

          Cevaplar: 1

          Görüntüleme: 3347

    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  2. #2
    Aybalam76 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    10.08.2008
    Mesajlar
    2.619
    Konular
    479
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    100
    @Aybalam76

    Standart

    Ben işte böyleyim; yine "bana ait"lerin hesabındayım. Başka kime söyleyeyim Başka kimin anlayışından medet umayım





    Emeğine sağlık çok güzel bir paylaşım. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah.
    Kralların taçları beni bağlar büyümü
    Orduları açamaz gönlümdeki düğümü
    Saraylarda süremem dağlarda sürdüğümü
    Bin cihana değişmem şu öksüz TÜRKLÜĞÜMÜ..

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş