http://img16.imageshack.us/img16/1189/avatar173530601.gif ABDOMEN Karın Bölgesi Batın ABORTUS Çocuk DüşürmeDüşük.

Bu konu 7083 kez görüntülendi 20 yorum aldı ...
Tıbbi Terimler Sözlüğü A -Z ye 7083 Reviews

    Konuyu değerlendir: Tıbbi Terimler Sözlüğü A -Z ye

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 7083 kez incelendi.

  1. #1
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart Tıbbi Terimler Sözlüğü A -Z ye


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]



    ABDOMEN
    Karın Bölgesi Batın



    ABORTUS
    Çocuk DüşürmeDüşük.



    ABSANS
    Kısa Süreli Şuur Kaybı.



    ABSE
    Çevre Dokulardan Kese Tarzında Doku İle Sınırlı İçerisi Cerahat İle Dolu Oluşum.



    ABSORBSİYON
    Emilme Örn.Sindirim Gıdaların Barsaklarda Absorbsiyonudur Denilebilir.



    ADRENALİN
    Böbreküstü Bezlerinin İç Kısımları Tarafından Salgılanan Bir Hormondur. Tabiatta Bu Hormonun Görevi Organizmayı Acil Harekete Hazırlamaktır Ve Etkisini Nabzın Atışı Kanın İç Organlar Ve Deriden Kaslara Sevk Edilmesi Karaciğerdeki Glikojenin Glikoza Değişmesi Ve Böylelikle Acil Bir Enerji Kaynağı Sağlanması Şeklinde Gösterir.



    AFAKİ
    Gözde Lensin Olmaması.



    AFAZİ
    Beyindeki İlgili Alanların Tahribi Sonucu Konuşma Veya Konuşulanı Anlama Yeteneğinin Kaybı. Disfazi Aynı Durumun Daha Hafif Bir Formudur.



    AFONİ
    Ses Kaybı. Kısmi Veya Tam Olabilir. Afoni Sebepleri Genellikle Konuşma Kaslarını Kontrol Eden Sinirlerin Hastalığı Veya Zedelenmesi Boğaz Gırtlak Hastalıkları Veya Nörozdur. Histerik Afoninin Nedeni Şuuraltı Hiç Konuşamamak Veya Özel Bir Durumda Konuşmamamk Arzusudur.



    AFRODİZYAK
    Cinsi Arzuyu Artırıcı Maddeler İlaçlara Verilen İsim.



    AGLÜTİNASYON
    Sıvı Bir Süspansiyonda Ufak Cisimciklerin Bir Araya Gelip Birbirlerine Yapışmasıdır.



    AGORAFOBİ
    Geniş Açık Bir Sahada Yalnız Kalınca Hissedilen Kontrol Edilemeyen Bir Korkudur.



    AJİTASYON
    Kişinin Etrafa Saldırganlığı Aşırı Aktivitesi İle Karakterize Durum.



    AJİTE
    Rahatsız Huzursuz Taşkınlık Yapan.



    AKNE
    Yüz Omuzlar Sırt Ve Göğüsteki Yağ Bezleriyle İlgili Kronik Bir Deri Hastalığıdır. En Çok 14-20 Yaşlar Arasında Görülür Ve Bu Hastalığın Tipik Belirtileri Olan Siyah Noktalar Sivilceler Gençlerin Bu En Hassas Devirlerinde Genellikle Psikolojik Rahatsızlıklara Yol Açar. Yağ Bezlerinin Kanalında Bir Tıkaç Oluşur Ve Bu Tıkacın Başı Sertleşip Siyahlaşır. Bazen Kanal Tıkalı Olduğu Halde Bez Yağ Salgılamaya Devam Eder Ve Böylece İçi Yağ Dolu Bir Kist Oluşur. Siyah Noktalara Tıpta Komedon Adı Verilir.



    AKOMODASYON
    Gözün Optik Sisteminin Çeşitli Uzaklıklara Uyum Yaparak Net Görmenin Sağlanması.



    AKONDROPLAZİ
    Tedavisi Olmayan Sebebi Bilinmeyen Kalıtsal Bir Cücelik Tipidir. Gövde Normal Büyüklüte Olup Kol Ve Bacaklar Anormal Derecede Kısa Ve Baş Normalden Büyüktür.



    AKROMEGALİ
    Beyin Tabanında Bulunan Hipofiz Bezinin Ön Bölümünün Aşırı Çalışmasına Bağlı Bir Durumdur. Büyüme Tamamlanmadan Kemiklerin Uzaması Sona Ermeden Erken Çağlarda Baş Gösterirse Jigantism Adı Verilen Dev Görünüm Oluşur. Bozukluk Büyüme Çağının Bitiminden Sonra Baş Gösterirse El Ve Ayakların Genişlemesi Çene Ve Burnun Büyümesi Ve Sesin Kalınlaştığı Görülür.



    AKUSTİK SİNİR
    İşitme Siniri.



    AMBLİYOPİ
    Gözde Belirli Bir Bozukluk Olmaksızın Oluşan Görme Tembelliği.



    AMNEZİ
    Hafızanın Kısmen Veya Tamamen Kaybolması.



    ANALJEZİK
    Ağrı Kesici.



    ANEMİ
    Kısaca Halk Arasında Kansızlık Olarak Bilinen Anemi Alyuvarların Sayı Olarak Az Olması Ve Alyuvarların İçerisinde Bulunan Hemoglobin Adı Verilen Maddenin Miktarının Azlığıdır.



    ANEMİK
    Kan Değerleri Düşük Olan Yani Kan Sayımında Eritrosit Sayıları Ve Hemoglobin Miktarı Düşük Olan Kişi.



    ANERJİ
    Özel Bir Antijene Cevap Verilmemesi Hali. Organizmanın Savunma Yeteneğinin Kaybolması.



    ANESTEZİ
    Doktorlar Ameliyat Sırasında Ağrı Duymaması İçin Ameliyattan Önce Hastaya Bir İğne Yapar Ya Da Solunum Yoluyla Bir Gaz Verirler. Hastanın Bilincini Yitirerek Uykuya Geçmesine Narkoz Böylece Vücudundaki Ağrıları Duyamayacak Duruma Gelmesine Anestezi Bu Duyu Yitimine Yol Açan Maddelere De Anestezik Denir.



    ANKSİETE
    İç Sıkıntısı İç Daralması.



    ANOREKSİ
    Anorexia Nervosa Özellikle Genç Kadınlarda Görülebilen Yemek Yememek Çok Az Uyumak Buna Rağmen Çok Aktif Olmakla Beliren Psikolojik Bir Bozukluktur. Bu Durum Genellikle Kişinin Çok Şişmanladığı Kanısı İle Mübalağalı Bir Şekilde Rejim Uygulaması İle Başlar Önceleri Kontrol Edilebilen İştah Bir Süre Sonra Hakikaten Yok Olur Ve Zayıflama Normal Ölçüleri Aşar.



    ANOSMİ
    Koku Alamama Nezle Grip Gibi Enfeksiyonlarda Olabildiği Gibi Koku Siniri İle İlgili Beyin Bölgesindeki Patolojilerde De Görülebilir.



    ANSEFALİT
    Beyin İltihabı.



    ANTİENFLAMATUAR
    İltihabi Reaksiyonu Önleyen Madde İlaç...



    ANTİSEPTİK
    Mikropları Yani İnsan Hayvan Ve Bitkilerin Dokularına Yerleşerek Hastalığa Yol Açan Bakteri Virüs Mantar Gibi Tek Hücreli Asalak Canlıları Yok Etmek Sağlıklı Yaşamın Temel Koşullarından Biridir. Antiseptik Antibiyotik Ve Dezenfektan Gibi Değişik Adlarla Anılan Birçok Madde Bu Amaçla Geliştirilmiştir. Ama Genel Olarak "Mikrop" Öldürücüler Denen Bütün Bu Maddelerin Bazı Özellikleri Ve Kullanımları Farklıdır. ANTİSEPTİKLERİN TARİHİ İnsanlar "Mikrop Kuramının" Bulunmasından Yüzyıllarca Önce Neden Ve Nasıl Etki Yaptığını Bilmeksizin Antiseptikleri Kullanıyorlardı. Örneğin Çiğ Etin Bol Tuz Ve Baharatla Yoğrularak Sucuk Biçiminde Saklanması Sebzelerin Yoğun Bir Tuz Ve Limon Ya Da Sirke Çözeltisi İçinde Bekletilerek Turşu Yapılması Bakterileri Büyük Ölçüde Yok Ederek Bu Besinlerin Bozulmasını Önlüyordu. Bugünkü Antiseptikler İse Louis Pasteur'ün Değerli Çalışmalarının Ürünüdür. Antiseptikler Nasıl Etki Yapar Kimyasal Antiseptiklerin Mikroplar Üzerinde Nasıl Etkili Oldukları Tam Olarak Açıklanamamıştır. Bu Maddeler Doğrudan Doğruya Mikrop Hücresine Girerek Yaşamsal İşlevlerini Engelleyebileceği Gibi Mikrop Hücresinin Dış Zarını Eriterek De Yıkıcı Etki Gösterebilir. Ne Var Ki Birçok Antiseptik Normal Hücreler Üzerinde De Ayn Etkiyi Yapar. Bu Yüzden Bu Maddelerin Dikkatli Kullanılması Gerekir. Bazı Antiseptikler Ağızdan Alındığında Ya Da Vücuda Şırınga Edildiğinde Ağır Sonuçlara Hatta Ölüme Yol Açabilir.



    ANTİSPAZMODİK
    Spazm Çözücü Daha Çok İç Organlardaki Düz Kasların Kasılmalarını Çözen İlaç Grubuna Verilen İsim.



    ANTİSTATİK
    Statik Elektrik Birikimini Önleyen Madde.



    ANTİTOKSİK
    Toksin Giderici.



    ANTİTÜSSİF
    Öksürük Giderici.



    ANTİVİRAL
    Virüslara Etkili Virusların Zararlı Etkilerini Önleyen.



    ANÜLER
    Halka Şeklinde.



    ANÜRİ
    İdrar Çıkaramama.



    ANÜS
    Makat Sindirim Kanalının Bitiş Kısmı.



    AORTA
    Kalpten Çıkan Vücudun En Büyük Damarı Kalpten Çıktıktan Sonraki Kavisli Bölümüne Arcus Aorta Göğüs Kafesi İçersinde Seyreden Kısmına Torasik Aorta Ve Karın İçersinde Seyreden Bölümüne De Abdominal Aorta Denir.



    AORTİK ANEVRİZMA
    Aort Damarının Her Hangi Bir Bölümünde Görülen Genişleme.



    APANDİSİT
    Kör Barsak (Apendiks) İltihabı.



    APATİ
    Çevre İle Anormal Derecede İlgisizlik Duygusuzluk Kayıtsızlık.



    APEKS
    Uç Tepe Zirve.



    APİROJEN
    Ateş Yükselmesine Neden Olan Herhangi Bir Madde Taşımayan.



    APNE
    Solunumun Geçici Bir Zaman İçinde Durması.



    APOPLEKSİ
    Felç İnme.



    ARAKNOİD
    Beynin Üzerinin Örten İnce Zar.



    ASETABULUM
    Uyluk Kemiğinin Başının Kalça Kemiği İle Eklem Yaptığı Çukurluk



    ASETİLSALİSİLİK ASİT
    Yaygın Olarak Kullanılan Ve Bilinen Aspirinin Kimyasal Adı.



    ASİDOZ
    Organizmanın Asit Baz Dengesinde Asit İstikametinde Bozulma Sonucu Ortaya Çıkan Entoksikasyon Tablosu.



    ASO
    Antistreptolizin O İçin Kullanılan Kısaltma. Streptolizin "Hemolitik Streptokok" Adı Verilen Bakterilerin Salgıladığı Toksinin Adıdır. Bu Toksinin Varlığını Tespit İçin Yapılan Tetkike De Kısaca ASO Adı Verilir. ASO Romatizma Gibi Bazı Hemolitik Streptokok Enfeksiyonlarında Yükselir Bu Açıdan Teşhis Te ASO Değerleri Önem Taşır.



    AŞİL TENDONU
    Baldır Arka Kısmındaki Kas Grubunun Topuk Kemiğine Birleşmesini Ve Ayağın Aşağı Yukarı Hareketini Sağlayan Yapı(Kiriş).



    ATROPİN
    Belladonna (Güzel Avrat Otu) Adlı Bitkiden Elde Edilen Bir Alkaloiddir. Tıpta Çok Değişik Kullanım Alanları Vardır. Örneğin Göz Dibinin Muayenesinde Göz Bebeğinin Genişletilmesi İçin Ayrıca Anesteziden Önce Üst Solunum Yollarında Salgıların Azaltılması İçin Kullanılır.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Tıbbi Terimler Sözlüğü A -Z ye

          Kategori: Sağlık Kütüphanesi

          Konuyu Baslatan: Dygsuz

          Cevaplar: 20

          Görüntüleme: 7083


  2. #2
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart


    Tıbbi Terimler B


    BAĞIŞIKLIK
    Belirli Bir Mikroorganizmaya Karşı Vücudun Direncidir. Aktif Ve Pasif Olmak Üzere İki Tip Bağışıklık (İmmünite) Vardır. Aktif İmmünite Hastalığın Çok Hafif De Olsa Bizzat Geçirilmesiyle Oluşur. Hastalığa Neden Olan Organizmalar Vücutta Antikor Reaksiyonları Uyandırırlar Ve Bu Reaksiyonlar Bazı Vakalarda Hayat Boyu Devam Eder. Pasif İmmünite İse Antikor Reaksiyonu Uyandırıcak Nitelikte Fakat Kuvveti Azaltılmış Veya Değiştirilmiş Olan Mikropların Vücuda Aşılanmasıyla Oluşur.




    BAKTERİ
    Tek Hücreli Mikroorganizmalardır. Bunlar Mantarlardan Küçük Fakat Virüslerden Büyüktürler. Bazıları Hastalık Yapıcı Bazıları Zararsızdır; Bazı Bakteriler İse Faydalıdırlar Örneğin Toprağın Nitrojen Yapıcı Bakterileri. Bakteriler Şekillerine Göre Sınıflandırılabilirler Coccus'lar Yuvarlak Bacillus'lar Çubuksu Vibrio'lar Virgül Şeklinde Spirillum'lar Dalgalıdır.




    BAKTERİYEMİ
    Bakterilerin Veya Bakteri Toksinlerinin Kana Geçmesiyle Oluşan Ateş Titreme İle Seyreden Klinik Tablonun Adıdır. Eş Anlamlı Olarak Septisemi De Kullanılır.




    BALLİSMUS
    Kol Ve Bacakların İstemsiz Şiddetli Atıcı Hareketleridir. Bu Durum Gövdenin Yarısında Görüldüğü Takdirde "Hemiballismus" Adını Alır.




    BANDAJ
    Yara Sarmaya Veya Yaraları Kapatan Gazları Ve Tespit Edici Tahtaları Yerinde Tutmaya Yarayan Kumaş Parçasıdır.




    BARBİTÜRAT'LAR
    Sinir Sistemini Uyuşturucu Etkileri Olan Maddelerdir.




    BASİL
    Çomak Şeklindeki Mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz'un Etkeni Koch Adı Verilen Basildir.




    BATIN
    Gövdenin Göğüs Ve Pelvis Bölgeleri Arasındaki Kısmıdır. Göğüsten Bir Kas Bölme Teşkil Eden Diafragma İle Ayrılmış Olan Batının Alt Kısmında Pelvis Boşluğu İle Devamlılığı Vardır.




    BAZAL METABOLİZMA
    Vücut Yüzeyi Birimine Göre Hesap Edilen İstirahat Anında Sarf Edilen Enerji Miktarıdır.Vücut Yüzeyi Şahsın Boyu Ve Kilosundan Hesap Edilir.Troid Bezinin Fazla Çalışmasında Bazal Metabolizma Yükselir.




    BELL PARALİZİSİ
    Yüz Siniri Felcidir.




    BENCE-JONES PROTEİNİ
    Myelomatosis Gibi Kemik İliğini İlgilendiren Hastalıklarda İdrarla Çıkartılan Bir Cins Protein.




    BENİGN
    İyi Huylu.




    BERİBERİ
    B Vitamini Noksanlığında Meydana Gelen Ağır Bir Polinevrit.




    BİFİD
    İki Bölüme Ayrılmış Durumda Olan Çatallı Yarık.




    BİFURKASYON
    İki Dala Ayrılma Yeri.




    BİKONKAV
    Her İki Yüzeyide Konkav İç Bükey Veya Oyuk Olan.




    BİLATERAL
    Her İki Tarafa Ait Olan İki Taraflı.




    BİLİRUBİN
    Hemoglobinin Yıkılmasından Açığa Çıkan Kırmızı Boya.




    BİLİRUBİNEMİ
    Kanda Bilüribinin Artması.




    Bݤ¤¤¤ÜEL
    İki Cinsiyetli Hem Erkek Hem Dişi.




    BİYOPSİ
    Canlı Bir Dokudan Muayene Edilmek Üzere Küçük Bir Parça Alınması.




    BLEFARİT
    Göz Kapaklarının Özellikle Kenar Bölümlerinin İltihabı.




    BONE
    Kemik.




    BOTULİSMUS
    Basillus Botulismus Toksinleri İle Meydana Gelen Zehirlenme.




    BRADİKARDİ
    Kalbin Dakikadaki Atım Sayısının Azalması.




    BRAKİYALJİ
    Kol Ağrısı.




    BRONCHİOLİTİS
    Solunum Sisteminin En Küçük Fonksiyonel Üniteleri Olan Bronşiollerin İltihabına Denir.




    BÜL
    Ciltte İçi Sıvı Dolu Kabarık Oluşumlar. Çapları 0.5 Cm'den Büyüktür. Küçük Olanlarına Vezikül Denir.




    BÜLLÖZ
    Büllerden Oluşan Lezyon.

  3. #3
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart


    Tıbbi Terimler C

    CADUCEUS
    Mitolojide Tanrı'nın Habercisi Olan Merkür'ün Asasıdır. ABD Ordusu Tıp Mensuplarının Sembolü Olup Tıp Biliminin Sembolü Olan Eskülap Asaından Farklıdır. Merkür Asaının Çevresinde İki Yılan Vardır Eskülap'ta İse Bir Yılan Bulunur.




    CAISSON HASTALIĞI
    Vurgun. Dalgıçlarda Ve Çok Yükselen Havacılarda Atmosfer Basıncının Ani Değişimlerine Bağlı Olarak Meydana Gelir.




    CALCANEUS
    Topuk Kemiği.




    CANDIDA
    Bir Mantar Çeşidi.




    CERAHAT
    Alyuvarlar Bakteri Ve Yıkılmış Doku Kalıntıları Gibi İltihap Ürünlerini Kapsayan Doku Sıvısıdır.




    CERRAHİ
    Tıbbın En Eski Dallarından Biridir. İlaçla Ya Da Başka Tedavi Yöntemleriyle İyileştirilemeyen Hastalıkların Yaralanmaların Vücuttaki Yapı Bozukluklarının Ameliyatla Onarılmasına Ya Da Hastalıklı Organı Kesip Çıkararak İyileştirilmesine Dayanır.




    CERUMEN
    Kulak Kiri. İnsan Kulağında Normal Olarak Bulunan Balmumu Kıvamındaki Salgıdır. Bu Salgının Fazlalığı Kulak Tıkanması Ve Geçici Sağırlığa Yol Açar.




    CESTODIASIS
    Yassı Solucan Enfeksiyonudur.




    CLAVİCULA
    Köprücük Kemiği.




    COR
    Kalp.

  4. #4
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    DAKRİYOADENİT
    Gözyaşı Bezi İltihabı.




    DAKRİYOLİT
    Gözyaşı Taşı.




    DAKRİYOSİSTEKTOMİ
    Gözyaşı Kesesinin Ameliyatla Çıkartılması.




    DAKRİYOSİSTİT
    Gözyaşı Kesesi İltihabı.




    DAKRİYOSİSTOGRAFİ
    Kontrast Madde Verilerek Gözyaşı Kesesi Ve Kanalının Radyolojik Olarak İncelenmesi.




    DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ
    Gözyaşı Kanalının Tıkalı Olduğu Durumlarda Uygulanan Kesenin Burun Boşluğuna Diranajını Sağlayan Ameliyat.




    DALTONİZM
    Renk Körlüğü.




    DANSİMETRE
    Yoğunluk Ölçen Cihaz.




    DEBİLİTE
    Zeka Geriliği.




    DEFEKASYON
    Dışkının Dışarı Atılması.




    DEFEKT
    Eksiklik Kusur.




    DEFİBRİLATÖR
    Kalbin Normal Dışı Hızlı Atımını Durdurarak Tekrar Normal Kalp Ritmine Dönmesini Sağlayan Araç.




    DEFLORASYON
    Kızlık Zarının Yırtılması.




    DEFORMASYON
    Şeklini Bozma.




    DEFORMİTE
    Şekil Bozukluğu.




    DEJENERASYON
    Dokuların Normal Yapılarının Bozulup Normal Fonksiyonlarını Yapamıyacak Hale Gelmeleri.




    DEKOMPRESYON
    Baskı Yapan Gücün Veya Baskının Kaldırılması.




    DEKONJESTAN
    Konjesyonu (Şişme) Azaltan Dekonjessif.




    DEKÜBİTİS
    Yatalak Olanlarda Hareketsizlik Sonucu Sırtta Ve Kalçalarda Açılan Yaralar.




    DELİRİUM
    Zehirlenmeler Ateşli Hastalıklar Epilepsi Histeri Ve Akıl Hastalıklarında Görülebilen Titreme Hallüsinasyonlar Ve Saldırganlıkla Birlikte Bilincin Kaybolması Tablosuna Verilen İsim.




    DEMANS
    Bunama Muhtelif Formları Vardır.Senil Demans Presenil Demans Toxic Demans.




    DEMİYELİNİZASYON
    Sinir Liflerinin Etrafını Saran Myelin Tabakasının Kaybı.

  5. #5
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    EDEMA: Ödem, vücudun her hangi bir yerinde hücre dışında anormal su birikmesi.

    E.E.G: Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma.

    EFFEKT: Tesir, etki.

    EFFEKTİF: Etkili, tesirli.

    EFERVESAN: Suya atıldığı zaman küçük gaz kabarcıkları çıkartarak köpüren, eriyen.

    EFFÜZYON: Vücut boşluklarında veya doku içerisinde sıvı birikmesi. Örnek: "Plevral effüzyon" iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesidir.

    E.K.G: Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma.
    EKİN: Baldır kaslarındaki sertliğe bağlı olarak parmak uçlarında durma

    EKİNOKOK: Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.

    EKLAMPSİ: İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali.
    EKLEM HAREKET AÇIKLIĞI: Bir eklemin yapabileceği hareketlerin tümü

    EKO: Yankı.

    EKOKARDİYOGRFİ: Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.

    EKOKARDİYOGRAM: Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.

    EKOENSEFALOGRAM: Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.

    EKOLALİ: Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması.

    EKSİZYON: Bir dokunun çıkartılıp atılması.

    EKSTREMİTE: Kol veya bacak.

    EKTAZİ: Genişleme. Örn. Bronşektazi.

    EKTODERM: Derinin en dış tabakası.

    EKTOPİ: Her hangi bir organın normal bulunması gereken yerde değilde, vücudun başka bir yerinde olması hali.

    EKTROPİON: Göz kapaklarının serbest kenarlarının dış tarafa kıvrılmaları.

    EKZEMA: Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı. Akut ve Kronik diye ayrıldığı gibi Yaş ve Kuru ekzema cinsleri de vardır.

    ELEKTROANSEFALOGRAFİ: Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.

    ELEKTROKARDİOGRAFİ: Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.

    EMG: Elektromiyografi. Sinir ve kasların çalışma düzeyini gösterir

    ENDOKRİNOLOJİ: İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır.

    ENSEFALON: Beyin., beyincik, medulla oblongata ve pons’tan oluşan kitle; beyin.

    ENVAZYON: Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir.

    EPİLEPSİ: Nöbet, havale, konvülsiyon, sara

    EPİTEL: Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.

    EROZYON: Deri veya mukozada görülen, sınırlı bir bölgede epitel kaybı, yüzeyel yaralar. Örneğin; Cervical erozyon, halk arasında rahim ağzında yara olarak bilinir.

  6. #6
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    FALLOP TÜPLERİ: Her biri yaklaşık 10 ar cm. uzunluğunda, uterusun üst köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan iki borudur. Tuba uterina veya uterus tüpleri de denir.

    FALLOT'S TETRALOGY: Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.

    FALKS SEREBRİ: Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar.

    FAMİLYAL: Irsi, kalıtsal, herediter.

    FARİNKS: Yutak.

    FASİAL SİNİR: Yüz siniri, yedinci kafa çifti.

    FASİAL PARALİZİ: Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur.

    FAT: Yağ.

    FATAL: Öldürücü, ölümle sonuçlanan.

    FEBRİL: Ateşli, hummalı.

    FEKALİT: Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.

    FEÇES: Dışkı.

    FEMUR: Uyluk kemiği.

    FERMENT: Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler.

    FERMENTASYON: Mayalanma.

    FERRİTİN: Demir elementinin vücutta depo edilen şekli.

    FERTİL: Gelişme yeteneği olan, doğurabilen.

    FERTİLİTE: Doğurma yeteneği, verimlilik.

    FETUS: Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim.

    FETAL: Fetus'a ait.

    FİBRİN: Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.

    FİBRİNEMİ: Kanda fibrin bulunması.

    FİBRİNÜRİ: İdrarda fidrin çıkması.

    FİBROM: İyi huylu bağ dokusu uru.

    FİBRO-SARKOM: Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.

    FİBRÖZ: Lif dokusu

    FİBULA: Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.

    FİLARİA: Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit. Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur.

    FRENİK SİNİR: Nervus Frenicus. Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır.

  7. #7
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    GALAKTEMİ: Kanda süt bulunması.

    GALAKTOSEL: Memede, içi süt dolu kist.

    GALAKTORE: Memeden kendiliğinden süt gelmesi.

    GALAKTOZ: Süt şekeri.

    GALAKTOZÜRİ: Gebelerde idrarla galaktoz çıkması.

    GALAKTÜRİ: İdrarın süt görünümünde çıkması.

    GANGLİON: Lenf bezi, bazı ufak urlara verilen isim.

    GANGREN: Dokunun ölmesidir, ancak halk arasında daha çok bir uzvun vücuda bağlıyken ölmesi anlaşılır.

    GASTRİT: Mide iltihabı.

    GASTRODÜODENİT: Mide ve onikiparmak barsağının iltihabı.

    GASTROENTERİT: İshalle seyreden mide barsak iltihabı.

    GASTROENTEROLOJİ: Mide, barsak hastalıkları bilgisi.

    GASTROENTERELOG: Mide, barsak hastalıkları mütehassısı.

    GASTROSKOPİ: Hastaya yutturulan bir kamera ile midenin görerek muayene edilmesi.

    GASTROİNTESTİNAL: Mide - barsak.

    GASTROLİT: Mide taşı.

    GASTROMEGALİ: Midenin genişlemesi.

    GASTRONOMİ: İyi yemek yeme bilimi.

    GASTROPTOZİS: Mide düşüklüğü.

    GİARDİA: Tek hücreli organizmalardandır. Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir.

    GİARDİASİS: Giardia İntestinalis adlı mikroorgnizmanın sebep olduğu hastalık.

  8. #8
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    İHTİYOZİS: Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık.

    İDİOPATİK: Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen.

    İKTER: Sarılık.

    İKTUS: İnme. darbe.

    İDİOT: Doğuştan aptal.

    İLEİTİS: İnce barsak iltihabı.

    İLEUM: İnce barsağın son bölümü.

    İLEUS: Barsak tıkanması.

    İLLUZYON: Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması.

    İMBESİL: Geri zekalı.

    İMİTASYON: Taklit.

    İMMATÜR: Tam gelişmemiş.

    İMMOBİL: Hareketsiz.

    İMMÜN: Bağışık, bulaşıcı hastalıktan muaf.

    İMMÜNİTE: Vücudun hastalık veya alerji oluşturan etkene karşı önceden direnç kazanması hali; Bağışıklık, muafiyet.

    İMMÜNİZE: Bağışık kılmak.

    İMMÜNOLOJİ: Bağışıklığı inceleyen bilim.

    İMMÜNOLOG: Bağışıklık uzmanı.

    İNFLAMASYON: Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon.

    İNTERMEDİER: Arada oluşan, meydana gelen.

    İNTRAEPİTELİAL: Epital hücreleri içerisinde.

    İNTRATEKAL: Beyin omurilik sıvısının bulunduğu bölge

  9. #9
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    JARGON: Kelimeleri yerinde kullanamama ile karekterize anlamsız ve anlaşılmaz konuşma.

    JEJUNUM: Oniki parmak barsağından sonra gelen ince barsak bölümü.

    JEJUNİT: Jejunum iltihabı.

    JİGANTİZM: Ergenlik çağından önce oluşan hipofiz bezi tümörlerinde büyüme olayının kontrolden çıkması sonucu oluşan dev görünüm.

    JİNEKOLOJİ: Kadın hastalıkları ile ilgili tıp dalı.

    JİNEKOMASTİ: Erkeklerde memenin anormal ölçüde büyümesi.

    JİNJİVİT: Diştleri iltihabı.

    JOİNT: Eklem.

    JUVENİL: Gençliğe ait.

  10. #10
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Dygsuz

    Standart

    KAKOZMİ: Pis koku.

    KALÇA ÇIKIĞI: Kalça kaslarının spastisitesi nedeniyle oluşur, bacakta kısalma ve
    kalçada ağrıya neden olur. Oturma dengesini bozabilir.

    KALYUM: Potasyum.

    KARDİAK: Kalbe ait.

    KARİNA: Trakeanın (nefes borusu), sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad.

    KAŞEKSİ: Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali.

    KATABOLİZMA: Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi.

    KELOİD: Eski bir kesi veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır.

    KERATİN: Tırnak ve boynuzun ana maddesi.

    KERATİNİZASYON: Epidermiste keratin sentez eden hücrelerde oluşması; Boynuzlaşma; keratinizasyon.

    KERATİT: Kornea iltihabı.

    KERATOMA: Nasır.

    KERATOMETRE: Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet.

    KERATOPLASTİ: Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı.

    KERATOSKOP: Korneayı muayene aleti.

    KERNİCTERUS: Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir.

    KETONEMİ: Kanda keton cisimciklerinin bulunması.

    KETONÜRİ: Idrarla keton çıkarılması.

    KIZAMIK: Salgın yapan virütik bir çocukluk çağı hastalığıdır.

    KİFOZ: Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad.

    KİST: Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar. Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir.

    KİST HİDATİK: Bazı organlarda (daha çok karaciger, akciğer , beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi berrak su görünümünde kistler.

    KİST SEBASE: Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler.

    KLOSTROFOBİ: Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur.

    KLEPTOMANİ: İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır.

    KOCH BASİLİ: Tüberküloz basiline, bulanın adına izafeten verilen ad.

    KOLESTEROL: Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.

    KONTAKTÜR: Bir kas veya tendonun anormal şekilde kısalması

    KOREA: El ve ayakta istemsiz, tik şeklinde kasılmalar

    KORPUS: Gövde.

    KORTEKS: Beynin üst (kabuk) tabakası

    KUADRİPLEJİK: Her iki bacak ve her iki kolda spastisite, Tüm vücut tutulumu

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş