-- A -- Abuu: Çok, aşırılığı ifade etmek için ünlem sözü. Aba: Çeket, abla, yağmurdan korunmak için koyun yününden çoban giysisi. Ababacık haa! : Büyüklüğüne hayret etme ünlemi. Aboo: Hayret etmek, şaşırmak. Ağınt: Dikkatli olmak. Ala: Alacalı. Ayazlık: Evlerin bir köşesine inşa edilen soğuk yer. Asar: Kale, hisar. Arğıç: Göçte erzak ve yiyecek taşımak.

Bu konu 4162 kez görüntülendi 11 yorum aldı ...
Yörük Sözlüğü 4162 Reviews

    Konuyu değerlendir: Yörük Sözlüğü

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 4162 kez incelendi.

  1. #1
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart Yörük Sözlüğü

    -- A --
    Abuu: Çok, aşırılığı ifade etmek için ünlem sözü.
    Aba: Çeket, abla, yağmurdan korunmak için koyun yününden çoban giysisi.
    Ababacık haa! : Büyüklüğüne hayret etme ünlemi.
    Aboo: Hayret etmek, şaşırmak.
    Ağınt: Dikkatli olmak.
    Ala: Alacalı.
    Ayazlık: Evlerin bir köşesine inşa edilen soğuk yer.
    Asar: Kale, hisar.
    Arğıç: Göçte erzak ve yiyecek taşımak.
    Abanmak: Yüklenmek.
    Aş: Bulgur pilavı.
    Anız: Biçilen buğdayın tarlada kalan köklü sapı.
    Ağıl: Etrafı çalılarla örülen koyun ve keçilerin barınma yeri
    Alama: Avuç içini dolduracak kadar büyükçe taş.
    Ahır: Hayvanların barındığı yer.
    Alaf: 1. - Hayvanların saman yediği yer
    2. - Ağaçtan yapılmış çeşme sularının toplandığı oyulmuş ağaç.
    Ağam: Kadınların kocasının erkek kardeşi.
    Anaz: Babanın annesinin ismini taşıyan kız.
    Alavırt: Su kabağından yapılan su kabı.
    Anay: Evin salonu.
    Ambar: Ağaçtan yapılan buğday gibi kuru bakliyat konulan yer.
    Alacık: Çobanların evleri.
    An: Tarla sınırı.
    Alabacak: Laf taşıyan, dedikoducu.
    Alan: uzak, arazi.
    Alata: Alışmış.
    Amaşmak: Sarılmak, sarılarak yukarı çıkmak, tırmanmak.
    Aran: Süt mamülü yiyecekler.
    Ağarantı: Süt mamülleri.
    Apışmak: Ayakları açmak.
    Ağdırmak:Yukarı sürmek.
    Abcallamak: Üstünden atlamak.



    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Yörük Sözlüğü

          Kategori: Türk Kültürü

          Konuyu Baslatan: Vuslata Hasret

          Cevaplar: 11

          Görüntüleme: 4162

    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  2. #2
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Boba: Baba
    Bağlama: Üç telli sazdan küçükçalgı.
    Bozçalamak: Hafif karıştırılarak az pişirmek.
    Böyün: Bugün.
    Beşik: Ağaçtan yapılan bebek yatağı.
    Bezirgan: Manifaturacı (Gezgin manifaturacı - yırtım malcı).
    Bılla: Kocanın kız kardeşi.
    Bizimoğlan: Küçük erkek kardeş.
    Bostan: Sebze.
    Barabar: Beraber.
    Beri: Yakın.
    Babıç: Ayakkabı.
    Borda: Burada.
    Birisi: Bir şahıs,bir kişi
    Börülce: Fasulye.
    Bakara: Herhalde, gibi.
    Boyunduruk: Çift süren öküzlerin sabanı çekmesi için boyunlarına takılan ağaçtan aygıt.
    Baça: Bahçe.
    Basma: Kumaş çeşidi.
    Bisel: Biraz.
    Boduç: Topraktan yapılan küçüksu kabı.
    Bisi: Kedi.
    Böğelek: Hayvanları sokan sinekten büyük böcek.
    Boba: Baba.
    Baldır: Bacağın dizden yukarı bölümü.
    Bülük: Küçük erkek çoçuğun erkeklik organı.
    Bızalamak: Sığırın doğurması.
    Bağırmak: Yüksek sesle seslenmek.
    Bide: Bir defa daha anlamında.
    Biyol: Bir defa.
    Böğülmek: Yüzü koyun eğilmek, yatmak.
    Bıdırsadır: Alçak sesle karşılıklı konuşmak.
    Bekitmek: 1. Yüklemek,
    2. Yavaş ve etkili bir şekilde vurmak, bastırmak.
    Banmak: Tadına bakmak.
    Bulamak: Karıştırmak.
    Bıdırış: Sessiz olmak.
    Beer: Zaman.
    Bıdıramak: Konuşmak.
    Beceviş: Değiştirmek, aynı değerde eşya değişimi.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  3. #3
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Cıngırak: Yere çakılan kazık üzerine yerleştirilen uzun ağaç. İki tarafına binilerek döndürülür.
    Cura: Telli sazın küçüğü şeklinde çalgı aleti.
    Cibi: Tavuk ya da kuş yavrusu.
    Celep: Hayvan tüccarı.
    Cereme: Zarar etme, fazladan masraf etme, zarar ziyan
    Cırlak: Boşyere gereksiz konuşmak.
    Cozutmak: Saçmalamak, bunamak, mantıksız işler yapmak.
    Cıbıldak: Soyunuk şekilde.
    Cıngar çıkarmak: Olay, yada kavga çıkarmak.
    Cüdde: Vucüt.
    Caillik: Cahillik.
    Cuvap: Cevap.

    -- Ç --
    Çörten Boğazı: Çörtenlilerin boğaz havası.
    Çökelek: Peynir Çeşiti, "deri peyniri".
    Çilte: Oturmak için yapılan küçük yer döşeği.
    Çakı: Küçük bıçak.
    Çatma: Harman zamanı.
    Çomak: Bir metreden kısa ince uzun odun.
    Çıkı: 1. Ağızı lastikli bez torba 2. Ekmek sarılan bez parçası.
    Çırkık kapı: Ağaçtan yapılan bahçe kapısı.
    Çeç: Dövülen fakat ayıklanmamış buğday harmanı.
    Çarık: Hayvan derisi ve lastikten yapılan ayakkabı.
    Çapıttan: Eski bez parçalarından dokunan yazgı.
    Çulhalık: Çul dokunan taraklı tezgah.
    Çul: Keçi kılından dokunan yazgı.
    Çaal: Bahçe veya tarlaların sınırını taştan kuru yığıntı şeklinde örülen duvar.
    Çatmak: 1. Birleştirmek.
    2. Kavga etmek için sataşmak.
    Çepgen: Mintan içine giyilen giysi.
    Çınga: Çinko.
    Çuhadirlik: Dize kadar olan, pantalon şeklinde giysi.
    Çörek: Buğday ve mısır ekmeğinden yapılan hayır için dağıtılan yağlı dilim.
    Çaşır: Siyah koyun yününden yapılan pantalona benzeyen giysi.
    Çorap takka: Örgü iple yapılan şapka.
    Çücük: Buğday tohumunun fisillemesi.
    Çorak: Verimsiz sulanmayan toprak.
    Çiltim: Üzüm salkımının parçası.
    Çan: Metalden yapılan ve hayvanların boynuna takılan ses çıkaran alet.
    Çiğin: Omuz.
    Çer: Ticaretin takası, trampa.
    Çardak: Üzeri örtülü dinlenme yeri.
    Çilbir: Hayvanın Başına takılan yuların ipi.
    Çermenmek: Kadınların eteklerini beline dolaması.
    Çiğ: 1. Pişmemiş.
    2. Olgunlaşmamış.
    3. Sabahları yerde bitkilerde bulunan sulu rutubet.
    Çuh: Üzgünüm anlamında ünlem.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  4. #4
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Daa: Uzaktaki yer tarifi.
    Dembel: Tembel.
    Dünne: Dünya.
    Dont: Esenkoy'ün eski adı
    Dadanmak: Alışmak, tatmak.
    Daramantoz: Dağınık parçalanmış,talaman yoz..
    Değidi de: Şaşırmak anlamını ifade eden ünlem.
    Dabıyat: Huy.
    Dınnak: Çok çok az.
    Dınnaçık: Olabildiğince az.
    Dılcık: Aklı havada, haylaz kız.
    Döğümlük: Sabır.
    Divit ambar: 80 mut buğday alan büyük ambar.
    Deste: Elin alabildiği kadar biçilen buğday.
    Döğecek: Ağaçtan yapılan sarmısak vs. ezen alet.
    Dimi: Lastikli pantolona benzeyen giysi.
    Dam: Ev, Cezaevi.
    Depmek: Bastırarak doldurmak .
    Darı: Mısır
    Doru: Atın genç olanı.
    Duroo: Dur bekle anlamında ünlem.
    Demi: Sözü onaylatmak anlamında kullanılan soru edatı.
    Deynek: Bir metreden biraz uzun, ince ağaç parçası.
    Deyi: Söyleyerek anlamında ünlem.
    Deyor: Söylüyor anlamında ünlem.
    Dipli: Eski, köklü.
    Döğen: Harman döverken hayvanların çektikleri üstü ağaç, altı çakmak taşı olan aygıt.
    Dıvan: Yemek pişirmeye yarayan tek kollu tencere, "tava"
    Düğer: Toprak evlerin çatısına boydan boya konulan ağaç.
    Dıka: Toprak kapların ağızlarını kapamaya yarayan ağaçtan yapılan veya çam kozağından kapak.
    Deştimen: Muhtarın hizmetindeki köy bekçisi.
    Döndüreç: 1. Saç ekmeğini pişirirken döndürmeye yarayan ağaçtan yapılan aygıt.
    2. İp eyirmeye yarayan ağaçtan yapılan aygıt.
    Dönüm:1000 m2 alanlı toprak.
    Dikelmek: Ayakta durmak.
    Değmek: Dokunmak.
    Dürge: Saçta yapılmış iki adet yufka ekmeğinin katlanmış şekli.
    Dastar: Özel olarak dokunan yöresel baş örtüsü.
    Dibek: İri tuz ve baharatları ezme işinde kullanılan kap.
    Dağarcık: Deriden yapılan içine ekmek türü yiyecek konan torba
    Dıllanmak: Sallanmak
    Dengilmek: Otururarak hafif yan yatmak
    Dul: 1. Eşinden boşanmış yada eşi ölmüş kişi
    2. evin arka ve yan dış duvarın dibi
    Duşaklamak: Hayvanların ön ayaklarının birbirine iple bağlanması.
    Diremlemek: Kapıyı içeriden sağlamca kilitlemek.
    Dangıramak: Yüksek sesle kalın ve zevksiz konuşmak.
    Dürm: Su içmeye davet anlamında çağrı ünlemi
    Dakmak: Bağlamak.
    Dıkım: Bir parça ya da, bir lokma yiyecek.
    Dımınmak: Çömelerek bekleme.
    Dıkamak: Kapamak.
    Dinmek: Vazgeçmek, bırakmak
    Da bısene: Geçen yıl
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  5. #5
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Ellik: Ekin biçerken parmaklara takılan ağaçtan yapılmış aygıt.
    Eğnel:Ekin biçerken iznenen yol.
    Enik: Köpek yavrusu.
    Ellikleşmek: Ekin biçerken birlikte ahenk içinde folklorik şekilde ekin biçmeleri.
    Evlek: Bir dönümün dörte biri, yani 250 m2 toprak parçası.
    Enek: Kısır hayvan.
    Eyer:Atın sırtına konan oturmaya yarayan semer.
    Emme: " Ama " anlamında kullanılır.
    Elti: Kocanın erkek kardeşinin karısı.
    Emik: Omurilik, beyin.
    Ekin: Buğday,arpa ekili yer.
    Eren: Ermiş,evliyaların mezarlarının konulduğu yer.
    Eyi: İyi.
    Elek: Unu elemeye ve başka bir malzemeyi ayırmaya yarayan gözenekli süzgeç.
    El: Yabancı, akraba olmayan.
    Entari: Üç eteğin altına giyilen ince elbise.
    Eğrek: Koyun ve keçilerin dinlendiği taş ağaç dipleri.
    Ece: Ağabey.
    Efem: Kadınlar kocalarının kardeşine derler.
    Ebe: 1.Nene 2.Doğum yaptıran.
    Eğirmek: Örmek, birleştirmek.
    Enleme: Mantar türü.
    Eltmek: Götürmek, Taşımak.
    Evmek: Acele etmek.
    Eyef: Ağaç dalı yaşken halka haline getirilip biçilen ekin
    destesini çekerken iple sıkıştırmaya yarayan alet.
    Eneme: Kısırlaştırmak.
    Ergen: Genç.
    Eşme: Bir yeri eşmek.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  6. #6
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    -- F --
    Falaka: Çift süren hayvanların boyunlarına geçirilen. hamıtlarla zencirinin sabana takılmasına yarayan ağaçtan aygıt.
    Fıçı: Bidon.
    Fistan: Basmadan yapılan kadın elbisesi.
    Fıydırmak: Elle uzağa atmak.
    Fakır: Fakir, fukara.
    Fena: Kötü.
    Fendi: Oyun kuralı.

    -- G --
    Gatmar: Yufkadan yapılan saç böreği.
    Garga: Karga.
    Gam: Üzüntü.
    Gara: Kara.
    Gayda: Müzik aletinde düzen.
    Gebe: Hamile
    Gevşek: Sıkılmamış.
    Gidi: Tasdik için takı.
    Gırla: Hızlı, toplu hareket etmek.
    Gidişmek: Kaşınmak.
    Girişme: İşe başlama.
    Gök: Mavi , gökyüzü.
    Gömek: Koyu, sakız gibi sıvı.
    Gursak: Boğaz.
    Gücük: Küçük.
    Gücüle: Şimdi.
    Geriz: Suyun getirildiği sıvalı yol.
    Göynüm: Gönlüm.
    Gümül: Buğday destelerinin üst üste konması, susam demeti.
    Geren: Toprak evlerin üzerine dökülen su geçirmez toprak.
    Gebiz: Verimsiz toprak.
    Gebre: Atın tüylerini silmeye yarayan aygıt.
    Gene: Bir daha.
    Geloru: Gelebilir.
    Geliboturu: Geliyor.
    Gatıyan: Asla
    Gök: 1. Mavi,
    2. bitkilerin meyvalarının olgunlaşmayanı yeşili,
    3. Gökyüzü
    Görümce: Kocanın kız kardeşi.
    Gözel: Güzel.
    Golan: Yünden örülerek yapılan ip.
    Gem: At ve katırların ağızlarına kontrol etmek için kullanılan demir ağızlık.
    Geyin: Onun için anlamında ünlem.
    Güyüm: Topraktan yapılan büyükçe su kabı.
    Güveç: Topraktan yapılan tabak şeklinde kab.
    Görek: Anahtar.
    Geven: Yaylalarda olan bitki türü
    Gacara: Gürültü çıkaran ufak çocuk.
    Ganera: Görgüsüz yiyici.
    Gocunmak: Suçlu olduğunu hissetmek.
    Geviş getirmek: Çiğnemek.
    Göynek: Atlet.
    Gavaracı: Boş ve gürültülü konuşan.
    Gulyat: Ağır hareket eden üşengeç insan.
    Gıymana: Kadınların başlarına örtülen süslü yöresel dastarın örtünme çeşidi.
    Gatmak: Doldurmak.
    Göde: Kısa şişman.
    Gunnamak: Eşeğin doğurması.
    Gocili: Yakın arkadaş.
    Geremek: Kapamak.
    Ganırmak: Eğerek, Zorlayarak kırmak.
    Gıran: Salgın hastalık,Kenar
    Güverti: Yeşillik, havlu.
    Garanı: Karanlık.
    Gulin: Atın yavrusu.
    Garez: Kin.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  7. #7
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Heybe: Kıl veya yünden örülen iki gözlü Ağzı açık torba.
    Havıt: Devenin üzerine oturmak ya da eşya sarmak için yapılan semer.
    Hatap ağacı: Deve havıdının ağaçları.
    Hindi: 1. Şimdi 2. Tavukgillerden kümes hayvanı.
    Hı: Al buyur anlamında davet sözü.
    Hadibakan: Hadi göreyim.
    Hani: Nerede?
    Hende: O, şu bu anlamında işaret zamiri.
    Haa: Hayır anlamında ünlem.
    Hasıl: Buğday veya arpanın olgunlaşmadan yeşil olarak biçileni.
    Husa: Dert, tasa.
    Harman: Buğdayın dövülmek için toplanması.
    Hiye: Öyle, evet anlamında onay sözü.
    Holuz: Buğday elemeye yarayan büyük gözenekli elek.
    Hırka: Kazak.
    Holluk: Tavukların yumurtlama yeri, "folluk".
    Harım: Bahçenin etrafına çalıdan örülen çit
    Hergeleci: Köyün hayvanlarını otlatan sıyırtmaçı (Öküzcü) nün yardımcısı olan yavru hayvanları otlatan.
    Honu: Su kabı
    Hadi: Haydi.
    Halva: Helva.
    Ham: Olgunlaşmamış.
    Hangı: Hangi.
    Haranı: Büyük tencere.
    Hele: Öylemi sorusu.
    Hısım: Akraba.
    Hoppala: Olurmu şimdi?
    Halal: Helal.
    Hatır: İtibar.
    Hepten: Topyekün.
    Hırlama: Köpeğin saldırı öncesi sesi.
    Hodul: Kalın, kaba.
    Hoşbeş: Sohbet
    Höşmerim: Süt kaymağından yapılan yiyecek.
    Harar: Kıldan dokunan saman koymaya yarayan büyük çuval.
    Hasır: Kamıştan örülen yazgı.
    Hışılamak: Hafifce ince ses çıkarmak, hafif tazyikli ince akan su sesi.
    Höle: Şöyle.
    Hora: Şurası.
    Hötte: Orası.
    Halıberi: İdare eder anlamında söz.
    Höteki: O anlamında.
    Hiye: Evet.
    Hunevi: Yoksul ev, dağınık ev.

    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  8. #8
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart



    -- I -- İ --
    Innak: Biraz.
    Innacık: Birazcık.
    Iradıya: Radyo.
    Ilıca: Kaplıca.
    Ilıcacık: Sıcacık.
    Irgat:Tarım işlerinde çalıştırılan amele, günlük işçi.
    İçgeçiği: Amel, ishal olmak.
    İcar: Toprak kirası.
    İskemle: Sandalye.
    İğdiş: Hadım edilen (Kısırlaştırılan) deve ve at
    Irham: Yünden dokunan kumaş.
    İlik: 1. Düğme 2. Kemik içindeki sıvı.
    İni: Kocanın erkek kardeşi.
    İhicik: işte anlamında.
    İilik: İyilik.
    İlik: Düğme.
    İlkin: İlk defa, önce, ilkönce.
    İşlemek: Çalışmak.
    İzmetçi: Hizmetçi.
    Irbık: Topraktan yapılan ümzüklü su kabı.
    Istar: Kilim dokunan tezgah.
    Isıran: Ocaktan kül almak için demirden yapılan alet.
    Irak: Uzak.
    İğlek: Hayvanların hastalıklısı, bakımsızı, zayıfı.
    Ingıl Çıngıl: Boncuk, Bujiteri vb.
    Işılamak: Parlamak.
    Irgın: Yorgun.
    Ivır Zıvır : Küçük önemsiz eşya.
    İspirte: Kiprit.
    İmece: Köylülerin yardımlaşarak toplu yaptıkları işçilik.
    İdare: Gaz ile yanan altı honi,üstü camsız,fitilli lamba.
    Islık: Sıklık.
    Iramak: Uzlaşma.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  9. #9
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Kırkmak: Makasla kesmek.
    Karıye: Köy.
    Kepenek: Koyun yününden yapılan çoban giysisi.
    Keçe: Koyun yönünden yapılan sergi.
    Kuşak: Beyaz koyun yönünden örülen bel bağı.
    Köcek: Oyuncu.
    Kaynata: Kocanın babası.
    Kaynana: Kocanın annesi.
    Kırmandal: Tütün kurutmaya yarayan tezgâh.
    Kancık: Dişi.
    Külür: Mısır (Darı)'nın çekirdeklerini sardığı kısım.
    Külüstür: Çok eski.
    Koruk: Üzümün olgunlaşmayanı.
    Kesecek: Makas, bıçak.
    Köhün: Kargıdan veya hayıttan yapılan büyük sepet.
    Kupa: Su bardağı.
    Kep: Şapka.
    Kaba: Olgunlaşmamış, iri, cahil.
    Kapu: Kapı.
    Keerli: Kazançlı.
    Kere: Defa, kez.
    Kıt: Az.
    Kurdeşen: Allerji.
    Kızılayak: Düğünde yemekle taşıyan hizmet eden.
    Kabahat: Suç.
    Kalbur: Büyük gözenekli elek.
    Kancık: Dişi.
    Kamaa: Kaldırılmaz tek sıra dizilmesi.
    Katı: Sağlam.
    Katık: Ekmeğin yanındaki yiyecek.
    Keyifsiz: Hasta, iştahsız.
    Kil: Toprak çeşidi.
    Kültünk: Taş ağaç yarmaya yarayan alet.
    Küsme: Darılma.
    Köşek: Deve yavrusu.
    Kak: Erik,elma ve ayvanın dilimler halinde kurutulması.
    Karasaban: Öküzlerle çift sürmeye yarayan ağaç aygıt.
    Kasnak: Sofrada sini altına konan yuvarlak elek çerçevesi.
    Kor: Odunun yanmış fakat daha sönmemiş parçaları.
    Kulp: Tutulacak yer.
    Kaklık: Dağlarda, kayalardaki küçük su birikintilerine denir.
    Kıpçık: Çokhareketli, Yerinde duramayan.
    Kurnaz: Açıkgöz.
    Kopil: 5 ile 10yaş arası küçük erkek çocuk.
    Kızan: Aileden çocuklar.
    Kecek: Elbise, Giyicek.
    Kavul: Anlaşma, Sözleşme, Kavil.
    Kıt: Az.
    Kere: Defa.
    Küp: Topraktan yapılan ağzı geniş kab.
    Kumpir: Patates.
    Kaval: Ağaçtan yapılan uzun olan delikli nefesli çalgı.
    Kile: Buğday ölçülen 12-14 kilo alan kab.
    Kama: Ucu eğri ve sivri olan bıçak.
    Kepçe: Ağaçtan yapılan büyük kaşık.
    Kes: Buğday döküntüsü.
    Koşan: Koyun ve keçilerin sağıldığı yer.
    Kese: Bezden yapılan torba.
    Kuzluk: Koyun ve keçi yavrularının beklediği yer.
    Kalbır: Çok büyük gözenekli buğday eleği.
    Kımçı: Katır çiftinde katıra yürümesi için vurulan sopa.
    Kovuk: Ağaçların oyulmuş yeri.
    Keme: Fare.
    Kepez: Kadınların dastar altına giydikleri başlık.
    Kıyna: İnatçı.
    Küt: Keskin olmayan.
    Köşk: Balkonun yüksek bölümü.

    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

  10. #10
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    755
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Laf: Söz.
    Laf Ebesi: Çok laf bilen.
    Lüzger: Rüzgâr.
    Lata: Kalın tahta parçası.

    - M -
    Merilcen: Eylül ayındakı soğuk, sert, şiddetli rüzgâr.
    Murt: Mersin
    Mintan: Sırta giyilen kısa elbise.
    Mana Bulmak: Ayıplamak.
    Mezzet: Tellal ücreti.
    Mıh: Çivi.
    Mıy mıy etmek: Alınmak, hafif ağlamak.
    Mızıramak: Gözyaşı dökerek mırıltılı nazlanmak.
    Mahsul: Çiftçinin yetiştirdiği ürün.
    Melik: Saç örgüsü.
    Maşa: Kömür tutan demirden alet.
    Maar-Mıar: Çeşme.
    Mangöz: Ambarın küçüğü,tahtadan yapılmış kapaklı buğday kabı.
    Mera: Köyün otlak için kullanılan ortak malı.
    Merdek: Çam ağacından yapılan toprak evlerin düğerlerinin üzerinde bulunan ağaç.
    Mintan: Yelek.
    Mutaf: Yan duran kilim tezgâhı.
    Mıdıl: Çift sürerken hayvana yürümesi için kullanılan ucu çivili sopa.
    Mayışmak: Gevşemek.
    Milazım: Askeri rütbe. (Mülazım)
    Manaa: Kabahatli.

    -N-
    Nacap: Nasıl?
    Nadas: Toprağın sürülük biryıl bekletilmesi.
    Nışa: Nişa.
    Netcez: Ne Yapacağız?
    Nedecen?: Ne Yapacaksın?
    Neddin: Ne Yaptın?
    Ne Var-yok: Nasılsın gibi hal hatır sorma.
    Narasın: Yok olduğunu üzülerek söylemek.
    Nişleyon: Ne yapıyorsun?


    -O-Ö-
    Oba: Komşu
    Okka: Kilenin sekizde birini ifade eden ölçü kabı.
    Oban: Değirmenin su borusu.
    Okğa: Oldukça ağır avuç içinden biraz büyük taş. "400 dirhem."
    Oluk: Ağaçtan yapılmış çeşme borusu.
    Örüm: Ekili Yer.
    Övendire: Öküz çiftinde öküzlerin yürümesi için kullanılan bir ucu sivri,hem de sabanın toprağının temizlenmesinde kullanılan diğer ucu yassı metal takılı sopa.(Mıdıl)
    Obaçana: Komşuya çok giden kişi
    Oklaç: Yufka açmaya yarayan silindirik ağaç parçası.
    Oku: Düğün davetiyesi
    Ölgün: Olgunlaşmış ekime hazır toprak.
    Örüm Bozumu: Mahsul'ün kaldırıldığı zaman.
    Ötebete: Küçük eşyalar
    Öte: Uzak.
    Örük: Hayvanı sikkeye bağlayan zincir.
    Ötebaşa kadar: Sonuna kadar.
    Örme: Harman döverken atların dizilerek kalın ve uzun iple bağlanması.
    Öndün: Geçen gün.
    Ezan Oldum Dinmedim.Bayrak Oldum İnmedim. Şehit Oldum Ölmedim.Adım Müslüman Soyadım Türk Benim

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş