Türk Milleti tarih boyunca kadınına değer vermiştir.Türk’ün anası,bacısı,eşi olan kadın;komutanlar ve kağanlar tarafından da üstün yerde tutulmuşlardır.Bu haliyle kadın “ece”dir.Evinin kadınıdır.Türk kadını,annedir,teyzedir,haladır. Kadınımız her haliyle seçkin ve saygın bir yerdedir.
Çağdaş Türk toplumlarında olduğu gibi eski Türk toplumlarında da aile sosyal birlik olduğu için,ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında,Türk efsanelerinde,Türk hikayelerinde motif motif işlenmiş,evin orta direği,erkeğinin can yoldaşı ve hepsinden önemlisi Türk çocuklarının annesi,Türk ırkının yegane bereket kaynağı oluşundan ileri gelen imtiyazından dolayı,hakanların,cihan imparatorlarının önünde hürmet ve saygı ile eğildiği müstesna bir varlık olarak yücelerdedir.
Kadın daima bir şeref,ahlak,kahramanlık ve fedakarlık sembolü olarak düşünülegelmiştir.Kadın çoğu zaman insan değil,karanlıkları aydınlatan bir ışık manzumesi,erişilmesi,dokunulması, koklanması kısaca beş duyu ile kavranması mümkün olmayan ilahi bir nur huzmesi; iyiliği,yiğitliği telkin eden bir melektir.
Kadına verilen değer,kadının sosyal mevkisi ve itibarı böylesine yüksek ve erişilemez olunca onun dövülmesi,iteklenmesi,horlanması,tahkir edilmesi de elbette söz konusu olamazdı.Hatunlarına “güzelim” şeklinde hitap eden Türk destan kahramanları, eşlerine saygılı davranıyor,sevgi gösteriyor ve çoğu zamanda kadınların tavsiyelerine göre hareket ediyorlardı.Hemen hepsi annelerinin veya kız kardeşlerinin nezaretinde büyümüşlerdir.Onlara ilk yol gösterenler anneleri veya kız kardeşleridir.Kadın tıpkı at ve demir gibi kahramanların daima yanlarındadır ve kuvvet kaynağıdır.Kadının sözüne kulak asılmadığı gün,kahramanın ölümüdür. Hemen hemen bütün Türk destanlarında sarsılmaz bir karı-koca saygı , sevgi ve sadakati vardır.Evlendigi ilk günden itibaren murat alıp vermeden yalnız kalan gelin, kocası dönünceye kadar onu bekleyeceğini ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağını bildirmektedir.
Kahramanlar yuvalarını kurarken ana babaya bilgi verir, tavsiyelerini alırlar,hiçbir zaman babanın kızını alması için kimseye yalvardığı görülmez.Baba evlenme çağına gelmiş oğlunun bir kahramanlık göstermesini,topluma faydalı bir eylem gerçekleştirmesini talep eder.
Kadın-erkek ilişkilerinin böylesine iç içe ve samimi olmasına rağmen Türk destanlarında çirkin olaylara rastlanmayışı ,üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.Oğuz destanında ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilmektedir.Ayrıca kız evlada sahip olmak, diğer bazı kavimlerde olduğu gibi bir felaket değildir.
Kadının sosyal statüsü yüksektir.Destan kahramanları tek kadınla evlidir.Kadın-erkek ayrımı yapılmadığı ve kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edildiğinden kadınsız hiçbir iş görülmezdi.Hükümdar emirnameleri yalnız “Hakan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi.Elçilerin kabulu sırasında hatunun hakanla beraber olması gerekirdi.
Türk milletinin hukuku da Türk milli hayatından kaynaklanmış; toplum,devlet,kadın,aile nasıl düşünülüyor ise o şekilde düşünülmüş ve bu dokuya işlenmiştir.Türk kızları toplumun şerefli birer üyesi olarak yaşıyorlardı.Miras hakları vardı.Baba,annesinin rızasını almadan çocuklarını evlendirmiyordu.Türk töresi kadına çocuklarının istikbali hakkında kocası kadar hak ve yetki veriyordu.Ayıpsız kadının önünde baş eğmek ona can vermek gerekliliği ifade ediliyordu.Ayıpsızlığı kadınların kocalarına sadakatli iyi eş ve ev kadını olmaları ile açıklıyordu.Hak, her iki taraf için de söz konusu idi.
Türk kadınının sosyal ve siyasi statüsü Türkler Müslüman olduktan sonrada devam etmiştir. İslamiyetin kabulunden sonrada orduların başında savaşan, elçilik heyeti kabul eden, devletin siyasi,idari ve kültürel faaliyetlerinde etkin görev alan Türk kadını vardır ki, o devir İslam ve Hristiyan dünyasında böyle bir duruma rastlamak mümkün değildir.
Bizlere Allah sevgisini, peygamber sevgisini,vatan sevgisini,bayrak sevgisini veren, güzel Türkçeyi bize öğreten çalışkan,konuşkan,güler yüzlü,israf yapmayan,tasarrufu seven ve çevresini aydınlatan Türk kadını “Erkeğin Eşi, Evin Güneşidir”.
HANİFİ ALTUNBAY
TARİH ÖĞRETMENİ