-------------------------------------------------------------------------------- Yapmak istediklerimi yapamadığımda, yapmak istemediklerimi yapmak zorunda kaldığımda, gözlerimin ağrı saati tutmadığında, uykusuz firari gecelerde nöbet tutmadığımda, kalbime zehirli bir hançer saplanmadığında ve haykıra haykıra nâra atıp sesim kısıldığında yazmayı seviyorum ben… Dudaklarımdan çıkan ateş parçaları ile kavrulan dilime sükût elbisesini giydirerek, gecenin kopkoyu ahengine daldırıp daldırıp

Bu konu 1307 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
aşk’ın çömleğinde yana yana kavrulmak 1307 Reviews

    Konuyu değerlendir: aşk’ın çömleğinde yana yana kavrulmak

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1307 kez incelendi.

  1. #1
    fatih16 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.02.2009
    Mesajlar
    94
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    554
    @fatih16

    Standart aşk’ın çömleğinde yana yana kavrulmak

    --------------------------------------------------------------------------------

    Yapmak istediklerimi yapamadığımda, yapmak istemediklerimi yapmak zorunda kaldığımda, gözlerimin ağrı saati tutmadığında, uykusuz firari gecelerde nöbet tutmadığımda, kalbime zehirli bir hançer saplanmadığında ve haykıra haykıra nâra atıp sesim kısıldığında yazmayı seviyorum ben…


    Dudaklarımdan çıkan ateş parçaları ile kavrulan dilime sükût elbisesini giydirerek, gecenin kopkoyu ahengine daldırıp daldırıp yazıyorum kalem(im)le... Bazen çok konuştuğum anlarda anlatamadığım derdimi, sessiz çığlıklarımla yazdığım kelimeler anlatmaya yetiyor. Ama bazen de avazımın çıktığı kadar -sus- düşüyor kalemime, dudaklarımla beraber…


    Fakat bu gece yazmak istiyorum. Bütün olumsuz sebepler ve şartlar olgunlaşsa da kalemi(mi)n önünde, gecenin siyahında kaldırımların yalnız sevdalısı olan, sokak lambalarının karanlığı yaran aşk’ından esinlenerek, güçlükle yan yana getirdiğim kelimelerden bir yürek fısıltıları çıkarmak istiyorum bu gece…


    Hiç kolay değil aşk’ın çömleğinde yana yana kavrulmak, Kays’ın kalbine düşen bir yanardağı topundan sıçrayan kıvılcımlar yakarken suratımı, kendini dağlara vurmuş Ferhad’ın söylediği türkülerden emzirerek ısıtıyorum üşüyen cümlelerimi…
    Niye yazıyorum, kime yazıyorum diye sormadan kendime, sandıklarda biriktirdiğim harfleri ölüm suyuna batıra batıra yazıyorum… Siz benim ak düşen saçlarıma, yalnızlık müptelası gözlerimin yaşına ve yüksek kalp çarpıntılarıma bakmayın sakın, boş verin bunları, siz asıl olana bakın…

    Avuçlarıma biriktirdiğim gözyaşlarımla ilk önce seni sonra sessizliği taşlayacağım. Kalbime bıraktığın kor ateşin yangınından tutuşurken vücudum, parmaklarımın arasından damlayan kana bulanan kaldırımlardayım şimdi. Soğuk betonların zemheri dehlizlerinde kalan gözlerim narâ atarken karanlıkta, gözyaşı yüklü bulutlarımı gönderiyorum işgal ettiğin ülkenin can damarına…

    Kalbinde tarifsiz bir acı yaşayacaksın, bedenine düşen her gözyaşı yağmurlarımdan. Belki kaçmaya yer arayacaksın kaçamayacağını bile bile. Yorulacaksın, tükeneceksin, biteceksin ve anlayacaksın kaçış olmadığını, yığılıp kalacaksın olduğunu yere bin bir acıyla, bin bir dertle…

    Dur ! Açma şemsiyeni bu yağmurda fayda vermez
    Dur ! Ağlama nefes nefese bu yağmur (gözyaşı) bitmek bilmez…

    Unutma, Irak’ta (uzakta) olsa kalbin kalbimden, kaçmaya mecalin olmayacak, olamayacak benden…

    Kimbilir kaç kere öldürdün beni içinde?
    Kimbilir kaç kere zehirledin?
    Kimbilir kaç kere hançerledin? Kimbilir ? …

    Biliyormusun? artık gözlerimi kapattığım anlarda sana dair hayaller kurmuyorum. Ne okyanus rengi gözlerini düşünüyorum, nede gece rengi saçlarını. Duyuyormusun beni? ben artık Aşk limanından sana doğru gemiler yürütmüyorum. Bir kibrit yetti bütün gemileri yakmaya, şimdi geriye küllerini savuran rüzgârın esintisi kaldı. Kan ağlasın gözlerin, kanasın sözlerin, kanasın…

    Yalnızlığın arasatında kalan kalbimin pencerelerini perçinledim artık senin yüzünden, ne kimseyi sevecek gücüm kaldı, nede yüreğim… Gecem zindan oluyor karanlığa hüküm giyiyorum, ne güneş doğuyor penceremin alnına, nede sabah oluyor odamın acıyan duvarlarına.

    Yansın için, yansın alev alev…
    Kavrulsun yüreğin, kavrulsun alev alev….

    Bir bilinmezliğin esrarengizliğine koyverip kendimi, onulmaz yâreler taşıyarak bağrımda, işte gidiyorum, gidiyorum senden uzaklara. Dört duvar arasından yazdığım son yazı olacak belki bu, avazımın çıktığı kadar susuyorum artık sana, ama bil ki benim susmam senin yanman olacak…

    Susma nimetinin güzelliğine terk ediyorum kendimi, seni ise yanmaya…


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: aşk’ın çömleğinde yana yana kavrulmak

          Kategori: Makaleler,Köşe Yazıları

          Konuyu Baslatan: fatih16

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1307

    Ey yüzüne ay ışığı çizmiş çocuk
    Gönül bağladım sana...
    Sen ki kör,sağır ve dilsiz olma hainlikler karşısında
    Bunları yazacaksın deyilmi kalem tutunca?

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş