Telefonlarıma cevap vermeyeceksin…Cevap versen bile, öyle yorgun öyle isteksiz çıkacak ki sesin, bir küfür gibi… Sevmeyeceksin beni…Biliyorum bu şehri bana dar edeceksin… Çünkü anladın; sevgimden tanıdın beni.O yanık, o hasta bakışımdan…Uçuruma atlar gibi sevdalanışımdan… Sevmek deyince, hemen ardından, ölüm, dememden anladın… Anladın ve kardeşini bir kabustan uyandırır gibi çırılçıplak gerçeğe uyandırdın beni; uyandırdın ve kaçtın… Çünkü sen de benim gibiydin; sen de benim

Bu konu 1140 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Biliyorum Bu Yara Hiç Kapanmayacak 1140 Reviews

    Konuyu değerlendir: Biliyorum Bu Yara Hiç Kapanmayacak

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1140 kez incelendi.

  1. #1
    Aylin's - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.03.2009
    Mesajlar
    3.559
    Konular
    3321
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    1
    Tecrübe Puanı
    1053
    @Aylin's

    Standart Biliyorum Bu Yara Hiç Kapanmayacak

    Telefonlarıma cevap vermeyeceksin…Cevap versen bile, öyle yorgun öyle
    isteksiz çıkacak ki sesin, bir küfür gibi…

    Sevmeyeceksin beni…Biliyorum bu şehri bana dar edeceksin…
    Çünkü anladın; sevgimden tanıdın beni.O yanık, o hasta bakışımdan…Uçuruma
    atlar gibi sevdalanışımdan…
    Sevmek deyince, hemen ardından, ölüm, dememden anladın…
    Anladın ve kardeşini bir kabustan uyandırır gibi çırılçıplak gerçeğe
    uyandırdın beni; uyandırdın ve kaçtın…
    Çünkü sen de benim gibiydin; sen de benim gibi seni sevmeyeni sevdin hep.Sana
    acı çektireni…Seni aramayanı, telefonlarına çıkmayanı, çıkınca seninle bir küfür
    gibi konuşanı sevdin…Sen de benim gibi seni incitip üzeni sevdin hep.
    Bakışından hissettim bunu, kokundan, dokunuşundan…
    Beni sevmeyecektin biliyorum ama…Ama, öyle susamıştımki kendim gibi birini
    sevmeye…Öylesine muhtaçtımki gercekten incitilmeye, gercekten acı
    çekmeye, kendim gibi birini özlemeye öylesine muhtaçtım ki, seni tanır tanımaz
    çözüldüm…
    Sana da olmuştur…Öylesine susamışsındır ki sevilmeye, kendin gibi birini
    bulunca tutamaz kendini, herşeyi, belkide söylenmiycek her şeyi o an, garip bir
    telaşla söylersin…
    Hatta söylerken anlarsın, söylememen gereken şeyleri söylediğini
    hissedersin, battığını, giderek çıkmaza girdiğini…Ama yine de engelleyemezsin
    kendini tutamazsın.
    Aleyhinde olabilecek herşeyi söylersin…Üstelik bunu anladıkca daha da
    batırmak istersin kendini…Biraz daha zor duruma düşürmek…
    Daha da kaybetmek, daha da dibe batmak istersin…Sanki bile isteye kendi
    mutlulugunu kendi elinle bozmak istersin…Kendinden gizli bir öç alır gibi.
    Sanki hiç mutlu olmak istemiyormuş gibi…Sanki hiç sevilmek istemiyormuş
    gibi…
    Bir tür gurur muydu bu?
    Birgün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp kopartılmadan, kendi
    ellerimizle onu yok etmek, bizim gibilerin mutluluğuna tahammül edemeyen bu
    hayatta, bu hayatın zorba kurallarına bir tür başkaldırmak mıydı?
    Bir şizofren çocuk tanımıştım bir gün.Tam karşımda
    oturuyordu.gencecik, yakışıklı bir çocuktu.Şizofren olduğunu
    biliyordu.Biliyordu iyileşemiyeceğini…İki de bir, önce kolunu uzatıp, sonra
    avucunu açıyor; Mutluluk avuçlarımdaydı, yakalamıştım ama kaçtı
    diyor, kaçtı, derken avuçlarını boşluğa kapatıyordu…
    Hiç unutmuyorum, bu hareketi defalarca yapmıştı…
    Yine hiç unutmuyorum; burjuvalara özenen bir ailede büyüdüm ben.Görgü kitabı
    masanın üstünde dururdu hep.
    Annem o kitabı defalarca ezberletirdi bize.Yemeğe nasıl oturulacak..çorba
    nasıl içilir? Kaşık nerede, çatal nerede durmalı…Balık nasıl yenir? Peçete nasıl
    katlanır…Sinemada nasıl oturulur…
    Ben de eskiden senin gibi saftım.İnanırdım bu dünyada bile şölenler
    olacağına…Bu dünyada anne, baba, kardeşler, bir sofrada lekesiz bir mutluluk
    yaşayabilirler diye inanırdım…O kasvetli görgü kuralları kitabına rağmen
    inanırdım…
    Önce dilediğim gibi başlardı herşey.Herkes bir arada, sonsuz mutlu gibi…Sonra
    birden hiç beklenmedik bişey olur, biri ağlayarak odaya kaçardı…İçerden, arka
    odadan, ağlamaklı, sonsuz küskün sesler gelirdi; bıktım artık, bıktım, usandım
    hepinizden, gideceğim buralardan, yetti artık! …
    Ben de senin gibi saftım o zamanlar…Gidilecek neresi var dı ki derdim…İşte
    hep birlikteyiz…Alemi var mı bu mutluluğu bozmanın? …
    Sonraları çok sonraları anladım.Meğer biz, bizim aile, herkes, tesadüfen bir
    araya gelmişiz tesadüften de öte…Biz…bizim aile, herkes, aslında hiç
    istemeden, nedeni bilinmeyen bir zorunluluk sonucu bir araya gelmişiz…
    Aslında biz bir araya gelmemek için yaratılmışız.
    Hayatın en büyük yanlışıymış bizim bir arada olmamız! …
    Evet cok geç anladım…
    Bıraktım lekesiz mutlulukları; ben kavgasız, üzüntüsüz bir pazar sofrası
    özlerken, aslında herkes…annem, babam, kardeşim o evden uzaklara, hiç dönmemek
    üzere çok uzaklara gitmek istiyormuş…
    Dünyanın en mutsuz otogarı…Dünyanın en imkansız istasyonuydu bizim
    evimiz…Yıllarca uzaklara, cok uzaklara gitmek isteyip, bir türlü gidemeyenlerin
    sonsuz bekleme durağıydı bizim evimiz…
    İşte bu yüzden sevmek benim için bir tutsaklıktı, tuzaktı böylesi sevip
    bağlanmak.Uzaklara cok uzaklara gitmek isteyenleri engellemekti.
    Sevgi yüzünden bizim ailedeki hiç kimse istediği yere
    gidemiyordu…Birbirimize duyduğumuz sevgi, aynı zamanda bizi birbirimize düşman
    ediyordu…
    Hem biz, bizim aile…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar
    gibiydik…
    Bu yüzden hep hırçın, hüzünlü, kırgındık…
    Bu yüzdendi, her şeyi, çok iyi gidiyor sanırken, içimizde yükselmesine bir türlü
    engel olamadığımız o felaket duygusu…
    Anlamıştım senin ailen de böyleydi…
    Üstelik öyle severlerdi ki sizi, birgün hiç olmadık bir anda, aslında
    istenmeyen çocuklar olduğunuzu söylerlerdi size! …
    Sana ya da kardeşine…Tesadüfen dünyaya geldiğinizi…Beklenmedik bir misafir
    olduğunuzu! …Aksi gibi, istikbaliniz için hiçbir şeyi esirgemediklerini
    söyledikten sonra söylerlerdi böyle sıradan şeyleri! …
    Sizin için…Senin için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını söyledikten
    sonra…
    Senin de ailen benimki gibiydi…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak
    yağmurlar gibiydi…Bu yüzden sen de benim gibi böyle hırçın, hüzünlü, kırgınsın
    her şeye…
    Yıllar önce tanıdığım o şizofren çocuk gibi; tam mutluluğu yakalamışken
    kaybetmiş gibisin hep…
    Ben beni istediğim gibi sevmemiş olan annemin hayaletini arıyorum imkansız
    kadınlarda…
    Sen, seni istediğin gibi sevmemiş olan babanın hayaletini arıyorsun imkansız
    erkeklerde…
    Biliyorum ne ben o kadını bulacağım ne de sen o erkeği bulacaksın…
    Ve ne acı ki, hep bizi sevmemiş olanları seveceğiz ikimizde…Ne acıki, hep bizi
    incitip üzenlere bağlanacağız…Telefonlarımıza çıkmayanlara… Çıksa bile küfür
    gibi konuşanlara sevdalanacağız…
    Bizden bir çift güzel laf esirgeyenleri özleyecegiz…
    Ölesiye, amansız seveceğiz onları…
    Biliyorum, bu yüzden odan böyle…Güncelerin ortalık yerde…Kitapların
    orada, burada…Anıların saçılmış ortalık yere…Her şeyin darmadağın…
    Biliyorum bu yüzden düzenden, adı düzen olan her şeyden nefret ediyorsun…Sen
    de benim gibi; toparlayıp da ne yapacağım, düzenli olunca ne olacak; sonunda bir
    gün biri gelip her şeyi, biriktirdiğim, düzenlediğim, üzerine özenle titrediğim
    her şeyi daha önce hep olduğu gibi hiç beklemediğim bir anda savurup, bozup
    gitmeyecek mi, diye düşünüyorsun…
    Biliyorum, sen benim için hiç bir zaman ulaşamayacağım annemin
    hayaletisin…Ailemdeki insanlar gibisin çok duygusal çok güçlü, çok yaralı…
    Onlar da senin gibi seninkiler gibiydi…Aklı başında, mazbut insan rolünü
    oynamaktan ve ertelenmiş düşleri yüzünden yorgun düşmüş, yarı çılgınlardı…Hepsi
    yanlış evde ve yanlış bir yerde yaşadıklarını söylerlerdi…Düşleri çok
    garipti…En kısa yolculuk bile onları yorduğu halde; okyanusları aşmayı ve başka
    kıtalara gitmeyi düşlerlerdi…
    Yine aradım seni, yoksun…bulsam, benimle küfür gibi konuşacaksın…
    Bir kere çözüldüm sana…Bir kere sana senin gibi olduğumu hissettirdim…
    Oysa baştan beri biliyordum; sen.seni sevmeyenleri seversin.Tıpkı benim
    gibi…
    Ama öyle özledim ki benim gibi birini sevmeyi…Öyle özledimki kendim gibi
    biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi…
    Yine aradım seni yoksun…Beni de birileri arıyor…Beni de kendi gibi birini
    sevmeyi özleyenler arıyor…Kendi gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi
    özleyen birileri arıyor.
    Hiç cevap vermiyorum…BEN SENİ İSTİYORUM, SENİ ARIYORUM…
    Kayıtsızlığınla beni yok ediyorsun, geride sen kalıyorsun.Ama seni de biri
    yok ediyor…
    Aslında bu oyunda herkes birbirini yok ediyor…
    Ben birilerini, o birileri başkalarını.Sen beni…Seni bir başkası…
    Hem çok iyi biliyorum; beni sevsen bile hiç kapanmayacak bu yaram…Seni biri
    sevse de hiç kapanmayacak bu yaran…
    Hiç kapanmayacak! …Avuçların hep boşluğa kapanacak.Tıpkı o şizofren çocuk gibi…
    CEZMİ ERSÖZ


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Biliyorum Bu Yara Hiç Kapanmayacak

          Kategori: Güzel Sözler ve SMS Mesajları

          Konuyu Baslatan: Aylin's

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1140

    HÜZÜNLER KALDI BENDE...

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş