Vaktiyle bir müslüman, birinden
bir tarla almıştı
Tarlayı sürerken
bir küp altın çıktı
toprağın altından.
Küpü kucaklayıp, koştu mal sahibine.
- Al arkadaş, bu altınlar senin, tarlayı
sürerken buldum.
dedi.
Adam kabul etmedi.
- Hayır kardeşim, alamam.
- Nedenmiş o?
- Ben bu tarlayı sana sattım. Dolayısıyla
bu altınlar da senindir.
- Ama ben, tarlanın üstünü satın aldım.
Altındakiler sana âittir.
- Hayır, sana âittir.
Velhâsıl anlaşamayınca,
Kadıya gittiler
Kadı efendi,
Her ikiikisini de dinledikten sonra
sordu birine:
- Senin evlenecek oğlun
var mı?
- Var kadı efendi.
Sonra öbürüne sordu:
- Senin evlilik çağında kızın
var mı?
- Var efendim.
O iki gencin nikâhlarını kıyıp;
- Bu altınlar da mehir olsun,
dedi.
Ve bu hayırlı izdivaçtan,
Bâyezid-i Bistâmî hazretleri
“kuddise sirruh”
dünyâya geldi