Kıbrıs’ta her iki taraf da “adil ve kalıcı çözüm” istediğini söylemektedir. Fakat her nasılsa bu “adil ve kalıcı” çözüme bir türlü ulaşılamamaktadır. Bunun nedeni gözler önündedir; ancak bunu yetkili dış odaklar görmek veya kabul etmek niyetinde de değillerdir. Çünkü, bunu görüp kabul etmelerinin sonunda “Suç bizdedir. Biz ta başlangıçtan, -kendi çıkarımız için- adil davranmadık, taraflardan birini tercih ettik, onu destekledik, suçlu kim sorusunu sormadık, araştırmadık ve esas suçluyu

Bu konu 944 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
Adil ve kalıcı çözüm 944 Reviews

    Konuyu değerlendir: Adil ve kalıcı çözüm

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 944 kez incelendi.

  1. #1
    Türk Milliyetçisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    20.05.2011
    Mesajlar
    3.825
    Konular
    3630
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    800
    @Türk Milliyetçisi

    Standart Adil ve kalıcı çözüm

    Kıbrıs’ta her iki taraf da “adil ve kalıcı çözüm” istediğini söylemektedir. Fakat her nasılsa bu “adil ve kalıcı” çözüme bir türlü ulaşılamamaktadır. Bunun nedeni gözler önündedir; ancak bunu yetkili dış odaklar görmek veya kabul etmek niyetinde de değillerdir. Çünkü, bunu görüp kabul etmelerinin sonunda “Suç bizdedir. Biz ta başlangıçtan, -kendi çıkarımız için- adil davranmadık, taraflardan birini tercih ettik, onu destekledik, suçlu kim sorusunu sormadık, araştırmadık ve esas suçluyu -Kıbrıs’ın tümü açısından- meşru hükümet olarak tanıdık; bunu yaparken ne hak, ne hukuk, ne anlaşmaları ne de anayasayı tanıdık; gerçeklere göz yumduk” demeleri gerekir.
    Kıbrıs’ın, Enosis adına kana bulandığı 48. yılda bile, bunu söyleyemeyen ABD, Garantör İngiltere, Rusya ve BM Genel Sekreterliği bu gün hâlâ Kıbrıs meselesinin hallinde dostça yardımcı oluyorlar rolünü devam ettiriyorlar. BM Genel Sekreterinin Kıbrıs’taki temsilcilerinden Hugo Gobbi görevi bıraktıktan sonra gerçekleri açıklayabildi. Ondan sonra gelenler Hugo Gobbi’nin yazdıklarını okumuşlarsa, emekli olmadan, Genel Sekreter’e yanlış yoldayız; suçlu tarafı meşru hükümet (ve şimdi AB üyesi) yaptıktan sonra, “Adil ve kalıcı uzlaşma bekleyemezsiniz; meseleyi Kıbrıslılar halletsin diye aptalca çağrıların faydası yoktur” demeleri gerekir. Diyemezler çünkü göreve devam edebilmeleri Rum idaresini “meşru hükümet” olarak tanımalarına bağlıdır!
    Soruyoruz; 1960 Antlaşmaları, her iki tarafın uzlaşmasından kaynaklanan adil, işlevliği olan ve kalıcılığı garantilerle teminat altına alınmış değil miydi?
    Türk tarafı için öyleydi. Rum tarafı için, bu geçici bir anlaşmaydı, çünkü adil değildi. Neden? Kıbrıs’ı Rumlara vermediği için!
    1968’den bu yana yapılan görüşmeler niye bir sonuç vermiyor? Türk ortak ayakta durduğu için, eşit hak ve statüden vazgeçmediği için; varılacak anlaşmanın kalıcılığını garantilerin temin etmesinde, yani Türk-Yunan dengesinin korunmasında ısrar ettiği için. Yani? Yani, Rum’a göre adalet tecelli etmiyor. Adalet, Rum idaresinin “meşru hükümet” oluşudur, garantisiz, tek halktan oluşan Kıbrıs’ta adanın Helenleşmesine engel olmayan bir formüldür. Bunun, adil ve kalıcı cevabı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin devamı, garantilere dokunulmamasıdır.
    Millî direniş şarttır.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Adil ve kalıcı çözüm

          Kategori: Makaleler,Köşe Yazıları

          Konuyu Baslatan: Türk Milliyetçisi

          Cevaplar: 1

          Görüntüleme: 944








  2. #2
    Turkuaz&Tr. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    08.10.2010
    Yaş;
    64
    Mesajlar
    901
    Konular
    443
    Beğendikleri
    66
    Beğenileri
    54
    Tecrübe Puanı
    100
    @Turkuaz&Tr.

    Standart Cevap: Adil ve kalıcı çözüm

    Alıntı Türk Milliyetçisi Rumuzlu Üyeden Alıntı
    Kıbrıs'ta her iki taraf da ”adil ve kalıcı çözüm” istediğini söylemektedir. Fakat her nasılsa bu ”adil ve kalıcı” çözüme bir türlü ulaşılamamaktadır. Bunun nedeni gözler önündedir; ancak bunu yetkili dış odaklar görmek veya kabul etmek niyetinde de değillerdir. Çünkü, bunu görüp kabul etmelerinin sonunda ”Suç bizdedir. Biz ta başlangıçtan, -kendi çıkarımız için- adil davranmadık, taraflardan birini tercih ettik, onu destekledik, suçlu kim sorusunu sormadık, araştırmadık ve esas suçluyu -Kıbrıs'ın tümü açısından- meşru hükümet olarak tanıdık; bunu yaparken ne hak, ne hukuk, ne anlaşmaları ne de anayasayı tanıdık; gerçeklere göz yumduk” demeleri gerekir.
    Kıbrıs'ın, Enosis adına kana bulandığı 48. yılda bile, bunu söyleyemeyen ABD, Garantör İngiltere, Rusya ve BM Genel Sekreterliği bu gün hâlâ Kıbrıs meselesinin hallinde dostça yardımcı oluyorlar rolünü devam ettiriyorlar. BM Genel Sekreterinin Kıbrıs'taki temsilcilerinden Hugo Gobbi görevi bıraktıktan sonra gerçekleri açıklayabildi. Ondan sonra gelenler Hugo Gobbi'nin yazdıklarını okumuşlarsa, emekli olmadan, Genel Sekreter'e yanlış yoldayız; suçlu tarafı meşru hükümet (ve şimdi AB üyesi) yaptıktan sonra, ”Adil ve kalıcı uzlaşma bekleyemezsiniz; meseleyi Kıbrıslılar halletsin diye aptalca çağrıların faydası yoktur” demeleri gerekir. Diyemezler çünkü göreve devam edebilmeleri Rum idaresini ”meşru hükümet” olarak tanımalarına bağlıdır!
    Soruyoruz; 1960 Antlaşmaları, her iki tarafın uzlaşmasından kaynaklanan adil, işlevliği olan ve kalıcılığı garantilerle teminat altına alınmış değil miydi?
    Türk tarafı için öyleydi. Rum tarafı için, bu geçici bir anlaşmaydı, çünkü adil değildi. Neden? Kıbrıs'ı Rumlara vermediği için!
    1968'den bu yana yapılan görüşmeler niye bir sonuç vermiyor? Türk ortak ayakta durduğu için, eşit hak ve statüden vazgeçmediği için; varılacak anlaşmanın kalıcılığını garantilerin temin etmesinde, yani Türk-Yunan dengesinin korunmasında ısrar ettiği için. Yani? Yani, Rum'a göre adalet tecelli etmiyor. Adalet, Rum idaresinin ”meşru hükümet” oluşudur, garantisiz, tek halktan oluşan Kıbrıs'ta adanın Helenleşmesine engel olmayan bir formüldür. Bunun, adil ve kalıcı cevabı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin devamı, garantilere dokunulmamasıdır.
    Millî direniş şarttır.
    MİLLİ DİRENİŞ ŞARTTIR !!!!!!!

    Türk'ün Milli direnişi; 2004 yılından itibaren, ''Avrupa Birliğine girdik, aha giriyoruz, çalsın davullar, nefeslensin zurnalar.'' kandırmacaları ile başlayan süreçte kandırılan önce Anadolu Türklerine düşer. Düşer diyorum çünkü, 2005 Avrupa Birliği görüşmelerini götüren FETÖ-TETÖ eylem birlikli iki terörist örgütün Türk AnaVatanında iktidar olmasını subjektif değil, ''objektif'' olanlarak sağlayanlar maalesef yine ve yine Türklerdir.
    Ege denizinde 2005 ten sonra, Türk adalarının sessiz ve sedasız 2017 yılına (Bu yılda Yunan adalara askeri, sivil, sınai yatırımlarını tamamlamıştır.) kadar Yunana peşkeş çekilmesini sağlayan iktidarları kendi başlarına musallat eden yine ve yine Türklerdir. Dönemin Türkiye Başbakanı ile, Yunan Başkabakı Simitis arasındaki 1 saat-25 Dakikalık görüşmeler maalesef T.C. devleti arşivlerine alınmamıştır. Çünkü; bu görüşmelere ne Kriptocu, ne de Tercüman !!!! Yunan ve Türkiye Başbakanlıkları istekli olarak toplantıya alınmamıştır.
    ACABA İKİ DİLSİZ VE SAĞIR BİRBİRİNİ Mİ AĞIRLAYACAKTA, tercüman ve kriptocuları odaya sokmadılar?

    Simitis Türkçe bilmez, İngilizce ve Yunanca bilir iken, RTE, sadece Türkçe bilir olarak biliriz. RTE İngilizcede bilmez... Bildiği İngilizce de, One Minute yani, o'na göre ''Bir Dakika'' ' dan öteye gitmez. Bu bir dakika; bir elma, iki elma gibi nesnel sayılabilir olarak görüldüğünden, dakikada sayılabilir ağbi hesabı, söylenen ingilizceyle alakası olmayan bir saçmalığı kullanan birinin ingilizce konuşup, Yunan Başbakanı Simitis ile anlaşamayacağına göre, bu RTE, SİMİTİS ruhani bir dil ile mi konuşmuş, yoksa Simitis'i de kuş dili bilir olarak gördüğünden KUŞ DİLİ ilemi konuşmuş
    HAYIRRRRRRRR!!!!!!
    Her iki Başbakanda, yani, T.C. Başbakanı RTE de, Yunan Başbakanı Simitis de YUNANCA konuşarak anlaştılar.

    Bu anlaşmada Ege Adaları Yunana sessiz ve sedasız yılların süreçleri içinde verildi.

    ŞİMDİ SIRA KIBRISA GELDİ.

    KIBRIS DÜŞERSE, TÜRKİYENİN AKDENİZDEKİ ÇELİKTEN ZIRHLI KALKANI DÜŞER.
    ALEM EDİP, KALLEM EDİP KIBRISI BATI EMPERYALİSTLERİNİN UŞAĞI YUNAN'A NASIL TESLİM EDERİZ DİYENLER BİLİNİZ Kİ, BİR KÖKÜDE RUMDUR, YUNANDIR.
    AZERBAYCAN BAYRAĞINDA MAVİ; TÜRKLÜK, BAĞIMSIZLIK VE GÖĞ'Ü İFADE EDER. MAVİ ÖZGÜRLÜK, MAVİ SONSUZLUKTUR.



    ''UYUYAN MİLLETLER YA ÖLÜR,
    YA DA KÖLE OLARAK UYANIR''

    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş