HZ. ALİ’DEN BİR DEMET
Hz. Ali (k.v.) şöyle anlatır,
“Hz. Peygamber, kızı Fatıma’yı benimle evlendirdiklerinde onunla birlikte içi hurma lifleriyle doldurulmuş bir deri yastık, nakışlı bir kadife kumaş, iki değirmen taşı, iki terti ve birde su kabı gönderdiler.
Bir gün Fatıma’ya; “Allah’a yemin ederim ki bu gün çektiğim sulardan göğsüm ağrıdı. Allah Teâlâ babana birçok ganimetler vermiştir. Gidip O’ndan bizim için bir hizmetçi istesen” dedim. O’da;
“Vallahi değirmen çevire çevire benim de ellerim yara-bere içinde kaldı” dedi. Sonra da kalkıp babasının yanına gitti. Hz. Peygamber;
“Ey Fatıma! Niçin geldin?” diye sorduklarında Fatıma;
“Sana selam vermek için geldim” demiş.
Utandığından hiçbir şey söylemeden geri döndü. Ne yaptığını sorduğumda;
“Utandım ve bu yüzdende bir şey isteyemedim” cevabını verdi.
Bunun üzerine ikimiz birden Hz. Peygamberin yanına vardık. Huzuruna girdiğimizde ben;
“Ey Allah’ın Resulü! Su çekmekten göğsüm ağrıdı” dedim. Fatıma da;
“Değirmen çevire çevire elerim yara-bere içinde kaldı. Allah Teâla sana bol ganimet vermiştir. Bize bir hizmetçi veremez misin? dedi.
O zaman Hz. Peygamber şunları söylediler;
“Allah’a yemin ederim ki açlıktan kıvranan ve karınlarına taş bağlayan Suffa ashabına verecek bir şey bulamazken size hizmetçi veremem. Ben ele geçirilen köle ve cariyeleri satıp gelirini onlara infak edeceğim.”
Bunları duydurğumuzda ikimiz birlikte geri döndük. Biraz sonra da Hz. Peygamber bize geldiler. Biz o sırada yatağımıza girmiş kadife kumaş parçasını da üzerimize çekmiştik. Ancak başımıza doğru çektiğimizde ayaklarımız, ayaklarımızı örttüğümüzde de baş tarafımız açıkta kalıyordu. O’nu gördüğümüzde yataktan çıkmaya davrandık. Hz. Peygamber bize engel olarak;
“Hayır kalkmayın! Size benden istediğiniz şeyden daha hayırlısını haber vermemi ister misiniz?” buyurdular.
“Evet ey Allah’ın Resulü” dediğimizde de şöyle dediler;
“Size Cebrail’in bana öğretmiş olduğu bazı kelimeleri öğreteceğim;
Her namazdan sonra Subhanallah, Elhamdulillah, Alalhu ekber deyiniz. Yataklarınıza girdiğinizde de Subhanallah ve Elhamdulillah kelimelerini otuzüçer kere, Allahu ekber kelimesini de otuzdört kere söyleyiniz”
Allah’a yemin ederim ki bu kelimeleri Hz. Peygamber’den işittiğim günden beri bir gün olsun terk etmedim.
…………………
Hz. Peygamber Aleyhisselam ne güzel bir baba, ne güzel bir kayınpeder, ne güzel bir dede ve ne eşsiz bir Peygamber.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Ali’ye;
“Ya Ali! Allah Teâlâ seni, benim üzerime dört haslet ile mükerrem kıldı.” Buyurunca Hz. Ali dizlerinin üzerine kalkıp başını toprağa koyduktan sonra;
“Babam, anam sana feda olsun ya Resulullah! Köle efendisinden mükerrem, mufaddal olur mu?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);
“Ya Ali! Hakk Teâlâ bir kuluna ikram etmek, onu üstün yapmak isterse, o kuluna gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiç kimsenin hatırına bile gelmediği şeyi verir” buyurdu. Bunun üzerine mecliste bulunanlar;
“Ya Resulullah! Bu dört şeyi beyan buyurur musunuz?” dediler.
Resulullah (s.a.v.) lutuf ve latife ile;
“Allah Teâlâ ona Fatıma gibi hanım, Hasan ve Hüseyin gibi iki oğul ve benim gibi bir kayınpeder nasip buyurdu. Bana ise nasip olmadı” buyurdular… Selam ve Duâ ile…
Lokman Hamitoğlu