ARAS TÜRK CUMHURİYETİ ​http://ziyazakiracar.com/index.php/makale/131-aras-tuerk-cumhuriyeti.htmlBirinci Dünya Savaşının başlamasından sonra Türk Birlikleri; Nuri Paşa, Enver Paşa ve Halil Paşa komutalarında Azerbaycan’a yönelik bir harekât düzenlemişlerdir. Birinci Dünya Savaşından yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesini imzalamaya mecbur kalmış ve Mondros Mütarekesinin 11 ile 15. Maddelerinde belirtilen hususlara göre, Türk Birlikleri Azerbaycan’ı ve bütün Kafkasya’yı tahliye

Bu konu 851 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Aras türk cumhuriyeti 851 Reviews

    Konuyu değerlendir: Aras türk cumhuriyeti

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 851 kez incelendi.

  1. #1
    Azeribalasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    9.712
    Konular
    3529
    Beğendikleri
    127
    Beğenileri
    32
    Tecrübe Puanı
    100
    @Azeribalasi

    Standart Aras türk cumhuriyeti

    ARAS TÜRK CUMHURİYETİ


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
    Birinci Dünya Savaşının başlamasından sonra Türk Birlikleri; Nuri Paşa, Enver Paşa ve Halil Paşa komutalarında Azerbaycan’a yönelik bir harekât düzenlemişlerdir. Birinci Dünya Savaşından yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesini imzalamaya mecbur kalmış ve Mondros Mütarekesinin 11 ile 15. Maddelerinde belirtilen hususlara göre, Türk Birlikleri Azerbaycan’ı ve bütün Kafkasya’yı tahliye etmek zorunda kalmıştır. Türk Birlikleri mütareke gereğince Azerbaycan’ı tahliye etmeye başlamışlar fakat Nuri Paşanın emri ve izniyle bölgede bir miktar Türk subayı kalmıştır. Bunun dışında Azerbaycan’a eğitim vermek üzere Osmanlı Devletinden öğretmenler ve çeşitli uzmanlar da gönderilmiştir.
    Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus kuvvetlerinin, Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş olan gönüllü alayları öncülüğünde, Doğudan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler, silahlarıyla birlikte firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlardır. Rus ordusuna henüz ulaşamayan bir kısım Ermeniler ise çeteler kurarak isyan etmişlerdir. Yıllarca gerek Ermeni gerekse misyoner okullarında ve kiliselerinde saklanan silahlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır. Silahlanan Ermeni çeteleri komitelerin “kurtulmak istiyorsan, önce komşunu öldür” talimatı üzerine, erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehirlerine, kasabalarına ve köylerine saldırarak katliama girişmişlerdir. Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuran Ermeniler, Osmanlı birliklerinin harekâtını engellemişler, ikmal yollarını kesmişler, yaralı taşıyan konvoyları pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, bulundukları şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır. Rus kuvvetleri saflarında bulunan Ermeni gönüllü alaylarının yaptığı zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğu hissetmiştir.
    Ermeni çetecilerinin Kars, Iğdır ve çevresinde Müslüman ahaliye yönelik katliam hareketleri 1915 ve 1920 yılları boyunca sürmüştür. Özellikle Rusya’da 1917 Ekim ihtilâlının patlak vermesi, Rus ordularında çözülme meydana getirmiş, Doğu Anadolu’da cephede etkinlik, Ermeni ve Gürcülere geçmiştir. Söz konusu dönemde, Anadolu’nun birçok yerinde Ermenilerin Türk halkına yönelik katliam hareketlerine başlamıştır.
    Rus işgali altındaki bölgede faaliyete geçen Ermeniler, henüz sütten kesilmemiş çocukları öldürmüş, hamile kadınların karınlarını yarmış, Müslümanları diri diri yakmış, kız çocuklarına akla gelmedik işkenceler yapmışlardır. Kafkasya’da ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Türklere yönelik Ermeni katliamları düzenli Ermeni birlikleri tarafından gerçekleştirilmiştir.
    Iğdır bölgesi ile Aras nehrinin öbür yanında bulunan Revan /İrevan), Zengibasar, Vedibasar bölgelerinin nüfusunun %80’i Müslüman Türklerden oluşmaktaydı. Vedibasar ve Iğdır bölgeleri Sonradan Ermenilerin başkenti olacak olan Erivan’a çok yakındı. Ermeniler Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra Osmanlı Devleti’nin bölgeyi boşaltmasını fırsat bilen Ermeniler, Iğdır’ı işgal ettiler. Iğdırlıların teşkilatlanmamaları nedeni ile Ermeniler yörede yerleşim yerlerini basarak katliamlara giriştiler. Ermeniler Aras Nehri üzerinde Alican (Karakoyunlu) Köprüsünü tutarak Dro Drastomat Kanayan ve Dr. Hacadur Bonapartyan ve yardımcılarının komutasındaki Iğdır’da katliamlarını sürdürmüşlerdir[1].
    Iğdır’da, Tuzluca’da ve Aralık’ta çok sayıda Türk, çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden Ermeniler tarafından öldürülmüştür. İkinci Kafkas Kolordu Komutanlığı’ndan Üçüncü Ordu Komutanlığı’na 16 Mayıs 1918’de gönderilen raporda, işgal altında bulunan Kafkasya’da Ermenilerin Müslümanları katliama tâbi tutarak zulümlerini sürdürdükleri bildirilmiştir.
    Ermeniler, 1915 yılından 1920 yılı sonlarına kadar, Şahtahtı, Zengezur, Nahçıvan, Iğdır, Serdarabad ve havalisindeki yüzlerce köyde, binlerce Müslüman’ı kadın, çocuk ayırmaksızın çeşitli işkencelerle katlederek, cesetlerinin uzuvlarını parçalamışlardır. Antranik ve Bapun çetelerinin yakıp yıktıkları, aylarca mezalim altında bıraktıkları bu köylerin mallarını yağmaladıkları, binlerce hayvanını gasp ettikleri, mezalimden kurtulabilenlerin de göçe mecbur bırakıldığı arşiv belgelerinde görülmektedir.[2]
    Aras Türk Cumhuriyeti işte bu ortamda kurulmuştu. Aras ırmağı boyunca uzayan topraklar, Türk-Müslüman halkın çoğunlukta olduğu bu engin yöre, yiyecek, giyecek, yakacaktan başka da öteki ihtiyaçlarını karşılayacak güçte idi. Ağrı Dağları ile Elegez (Alagöz) Dağını takiben geniş vadi uzantısıyla Nahçivan'a ilerliyor, Azerbaycan'a doğru genişleyerek uçsuz, bucaksız yeşillikler teşkil ediyordu. Buğday, arpa, pirinç, pamuk ziraatı yanında meyvecilik, bağcılık yapılıyordu.
    Aras Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu toprakların çoğunluğu şu anda Ermenistan sınırlarındadır. Aras/Araz Nehrinin bölerek geçtiği topraklar eski Türk topraklarıdır. Iğdır’ın bulunduğu ova “Sürmeli Çukuru” olarak anılmaktadır. Aras Nehri’nin öbür yanı yani Ermenistan sınırları içerisinde bulunan ovalık kısma ise “Sahat Çukuru” (Sa’ad Çukuru-Çukurusaat) denilmektedir. Sahat Çukuru da yıllarca Türklerin barındığı eski Türk yurdudur. Sahat Çukuru ismi XIV yüzyılda yaşamış Türkmenistan beylerinden Sa’ad’tan gelmedir. Aras’ın bu yanı ve öbür yanı Türklerin meskeni durumundaydı. Ağrı dağı ve Alagöz dağları arasındaki geniş ovalık bölgeyi Aras nehri ikiye ayırmaktadır. Sürmeli Çukuru ve Sahat Çukuru yerleşim yerinde yaşayan Türkler aynı kaderi paylaşmıştır.
    Şimdiki Ermenistan toprakları olan Saat Çukuru’nda binin üzerinde Türk kent ve köy yerleşim yerleri mevcuttu. Yer isimleri bunu en büyük delilidir. Şimdiki Ermenistan’ın başşehri olarak anılan Erivan eski Türk yerleşim yeridir. Erivan’ın eski ismi Revan/İrevan olarak anılmaktaydı. Revan/İrevan Türklerin önemli yerleşim yerlerinden biri idi. Saat Çukuru veya Çukur Saat olarak adlandırılan Aras’ın sol yanında bulunan düzlükte bulunan Azerbaycan ve Revan/İrevan şehirleri uzun bir zaman Safevi Devletinin kurucusu Türk Şah İsmail Hatai hâkimiyetinde kalmış. Şah İsmail, veziri Revangulu Han Ustaclıya Revan/İrevan şehri olarak anılan yerde Azerbaycan Türkleri ustalarına bir kale yaptırmış. Bu kalenin aynısı yedi yere yaptırılmış. Kalenin adı Revan Kalesi olarak adlandırılmış. Revan/İrevan şehrinin de ismi buradan gelmiştir.[3]
    Eski Karakoyunlu Türkmenlerinin kışlağı olan Sahat Çukuru’nun merkezi olan Erivan/Revan/İrevan 1747’de kurulan ve 1827’de yıkılan Revan Hanlığı’nın da merkezi idi.
    Sahat Çukuru’nda yani bugünkü Ermenistan topraklarında büyük Türk şairleri ve âşıkları yetişti. Aşık Elesker, Göğce Mahalı’nın Basar-Keçer Kasabasının Ağkilise Köyünde 21 Mart 1881’yılında dünyaya geldi. Âşık Elesker’in babası Al Memmet, tamamı Türk olan 70 hanelik Ağkilise Köyünün sayılı insanlarından biri idi. Ünlü Türk âşıklarından bir olan Âşık Ali de Göğce Yöresinin Gızılbulak köyünde doğmuş ve yaşamıştı. 1918 Yılının yaz aylarında Ermeni katliamlarına maruz kalan Âşık Elesker, Kelbecer Şehrinin Kalaboynu köyüne yerleşti. Âşık Elesker 1926 yılında vefat etmiş ve mezarı Ağkilise (Azad) köyünün batısındaki mezarlığa gömülmüştür[4]. Ercişli Emrah olarak anılan şair de Sahat Çukuru’da yetişmiş ve yaşamıştır. “Emrah ile Selvi” hikâyesinde Sahat Çukuru Türklerin meskenidir.
    ARAS TÜRK HÜ*KÜ*ME*Tİ (3 KASIM 1918)
    KUR*TU*LUŞ ÇA*LIŞ*MA*LA*RI

    Osmanlı Devleti’nin Elviye-i Selese[5] ve Kafkaslardan çekilmeye başlaması Aras boylarında yaşayan Müslüman Türkleri Ermeni tehdidi ile karşı karşıya getirmişti. En büyük güvenceleri Osmanlı Devleti idi. Yakup Şevki Paşa ve Miralay Rüştü Bey’in kuvvetleri bölgeyi dış saldırılara karşı koruyordu. Fakat savaşı kaybeden Osmanlı Devleti, uluslararası anlaşmalar gereğince bölgeyi terk etmesi gerekiyordu. Aras boyu Türk ve Müslümanları kendi kaderleri ile baş başa kalmışlardı. Düşmana karşı savunmalarını kendileri yapmak zorundaydılar. Osmanlı ordusu, her an bölgeden ayrılabileceğinden kaybedecek vakitleri yoktu. Bu nedenle hemen işe başladılar.[6]
    90 Yıl çarlığın esaretinde kalan Sürmeli Sancağı (Iğdır ve Bölgesi) 1917 ihtilalında “Türk-Ermeni İcra Komitesi”nce idare edilirken, 18 Mart 1918, Ermenilerin tecavüz ve katliamlarına maruz kalan Müslüman ahali yok edilmişti. Bu katliamlar sırasında ahali, silahsızlık yüzünden çok müşkül durumda idi. Yörede toplanan ve mücadele eden kahramanların etrafında toplanılmaya başlandı. Iğdır Merkez, Melekli (Iğdır), Aralık ve Tuzluca’da oluşturulan milli mücadele kahramanlarının etrafında korumasız yöre ahalisinin savunmasına başlandı.[7]
    Mondros Mütarekesi müzakereleri sırasında, Osmanlı Ordusunun Kafkas Cephesi’nden çekileceği haberi bölge ahalisi arasında yayılmıştı. Bunun üzerine yörenin ileri gelenleri tedbirler almaya başlamışlardı. Ordunun yöreden çekilmesi kesinleştiğinde, yöre ahalisi 9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’dan askerin bir kısmının bölgede bırakılmasını istemişlerdi. Ancak o günkü şartlarda bu talep uygun görülmemişti. O dönemlerde Anadolu’nu birçok yeri işgal altındaydı. Gün geçtikçe işgaller genişliyordu. Memleket büyük bir felaketle karşı karşıyaydı. Durumun farkında olan Türk-İslam ahalisi temsilciler seçerek bölgenin çeşitli yerlerinde milis kuvvetler oluşturarak tedbir almaya başladılar.
    Sürmeli Çukuru batı doğrultusunda Pernavut (Gaziler/Tuzluca) Ayrumlu Oymağı reisi Şamil Bey Başkanlığında kurulan “Ayrım Elleri İslam Şurası” önemli çalışmalar yapmaktaydı. Şamil Bey, batıda Kağızman (Kars) yakınlarından, doğuda Karakale (Iğdır-Tuzluca arasında, Aras kenarında) yöresine, kuzeyde Aras Irmağı ve güneyde Karaköse (Ağrı İli) hududuna kadar olan alanı savunuyordu. Anılan hudut son Osmanlı-Rus sınırı idi. Şamil Bey’in batı kesiminde de (Kağızman/Kars) Ali Ataman Bey’in kuvvetleri mevcuttu.
    Kurulan Milis Kuvvetlere bağlı birçok yardımcı kuvvetler de vardı. Tuzluca İlçesinde; Behram Bey (Büyükhan), Abdulla Silo (Hacı Abdullah Ağa), Hacı Abbas Ağa, Hüseyin Baydar, Mehmet Kuloğlu, Çınçavat (Köprüköy) Gadim Sevilmiş, İdris Sevilmiş, İdris Türkan, Eşref Sevilmiş, Kılıçlı’da Nevruzali Akkılıç, Çıraklı’da Mehmet ve Ahmet Beyler, Pernavut’ta (Gaziler) Şamil Bey’le birlikte Hanlar Bey ve Cemşit Bey, İncesu’da Medet ve Selim Bey, Kirempe’de (Güzeldere) Abdülali Bey, Kamışlı’da Ağariza Kırhan, Ekerek’te (Üçkaya) Elekber ve Hacı Hüseyin Bey, Sükü’de (Buruksu) Meşe Mirze Çoşkun, Aliköse’de Hacı Hasan ve Behram Bey, Abbasgöl’de Yusuf Çeken Ağa, Güllüce Mollakamer’de Hasan Ağa, Karabulak’ta Musa Ağa, Söğütlü’de Cevenk Ağa, Sürmeli’de Borçalı Mehmet Bey, Tekaltı’da (Akoluk) Hacı Musa Ağa, Kağın’da (Eyrekdere) Ferhat ve Beyler Bey, Tuzluca kuvvetleri aynı zamanda Kağızman’daki Ali Ataman Bey ve Iğdır’ın dağlık bölgesini tutan Kerem Bey ile General Andranik’in kumanda ettiği Anadolu’da toplanmış Ermeni kuvvetlerinin Ermenistan’a ulaşmasına da mani oluyorlardı.[8]
    Bölgenin ovalık kesiminde ise üç kuvvet meydana gelmişti. Bu bölgede Kurtuluş Mücadelesine katılan kuvvet ve şahsiyetler oldukça fazla idi. Torunlardan Kerem Bey (Güneş) (Merkezdeki İslam Şurası) Ovanın güney kesimi ve dağ köyleri mıntıkasında aşiret mensubu gönüllüleri ile Ovanın büyük köylerinden olan Melekli’de (Melekli İslam Şurası) kuvvetleri başında Hacı Ekber Bey (Ramazanoğlu) bulunuyordu.
    Hacı Ekber Bey, aynı zamanda Ova köylerinde teşkilatlanmış kuvvetlere de kumanda ediyordu. Iğdır’da en büyük merkezi organize güç, “Melekli İslam Şurası” kuvvetleri idi. Aralık ile Büyük ve Küçük Ağrı Dağları arasında kalan bölgede Celali Aşiretinin büyük kolu Sakanlı Aşireti Reisi Ali Mirze Bey’in kuvvetleri bulunuyordu. Aralık’ta Celayirli Oymağının ileri gelen Beyi Meşedi Bilal Bey, ve Paşa Beyler bir milis kuvvetine kumanda ediyordu. Ermeni mezalimlinden İran’a kaçan ahalinin büyük kısmı direniş hareketlerinin başlaması üzerine iki Ağrı Dağı arasındaki bölgeden (Serdarbulak Yaylası) Meşedi Bilal Bey’e katılmışlardı. Bölgede bir diğer milis kuvveti da Burukanlı Reislerinden Tayfur Bey’in komutasındaki kuvvetlerdi.[9]
    Osmanlı Ordusu’nun, Mondros Mütarekesi hükümleri gereği çekilmeye başlaması, Ermenilerin yeni taarruz ve katliamlara başlaması yüzünden bölgenin milis kuvvetleri ve mahalli reisleri Aras’ın sol sahilinde Vedibasar[10] Mıntıkasında bulunan Kamerli Kasabasında toplanarak bir istişare meclisi kurdular. Bu toplantıya Nahçıvan[11], Şerür[12], Ecmiyadzin[13], Sürmeli[14], ve Revan’ın[15] güney bölgeleri (Aras Boyları) ahalisi temsilcileri katıldı. Yapılan müzakerelerden sonra anılan bölgeleri içine alan ve merkezi Iğdır olan müstakil bir hükümet kurulmasına karar verildi. Hükümet, bir hükümet reisi ve altı üyeden oluşuyordu. Böylece 3 Kasım 1918 yılında merkezi Iğdır olan “Aras Türk Cumhuriyeti” kuruldu.

    A d ı: ARAS TÜRK CUMHURİYETİ
    Başkent: IĞDIR
    Kuruluş Tarihi: 3.Kasım 1918
    Devlet ve Hükmet Başkanı: Emir Beğ Zamanbeyzade
    Harbiye Nazırı: İbrahim (Aydın) Beğ Cihangiroğlu (Kars)
    Maliye Nazırı: Kamber Ali Beğ Benanyari
    Mülkiye (İçişleri) Nazırı: Bağır Beğ Rızazade
    Hariciye(Dışişleri) Nazırı: Hasan Ağa Safazâde
    Adliye Nazırı: Mehmet Beyzâde
    Şeyhülislâm: 1. Mirza Hüseyin Mirza Hasanzâde (Şii)
    2. Hoca Egit Efendi (Müftü/ Sünni)

    Ayrıca Hükümete yardımcı olmak üzere Aşiret Reisi Ali Eşref Bey seçilmişti. Eşref Şemseddinov ve Eşref Paşa olarak bilinen Ali Eşref Bey, hayatının son günlerini Iğdır’da geçirmiştir. Iğdır’da akrabaları ve aileleri Radkanlı Aşiretinin “Güllü Cevher Ağa” oymağındadır[16].
    Hükümet daha sonra bir bildiri yayınlayarak kuruluş amaçlarının Aras boylarında yaşayan bir milyardan fazla Müslüman Türklerin özgürlük ve bağımsızlıklarını korumak olduğunu bu amaçla çeşitli yerlerde şubeler açacaklarını hiç kimsenin toprağına saldırı düzenlemek istemediklerini ancak kendilerine yapılacak saldırılara silahla karşılık vereceklerini açıkladıktan sonra silahlanma ve ordu kurma çalışmalarına başladılar. [17]
    Merkezi Iğdır olan Aras Hükümeti’nin yayınlanmış olduğu bilgilerde Iğdır-Aras Cumhuriyeti ve Aras Türk Cumhuriyeti gibi kaşeler kullanması son derece anlamlı idi. O yıllarda Osmanlı Monarşi ile yönetilirken onun bir parçası üzerinde minik bir cumhuriyetin kurulması çok ilginç ve anlamlı idi. Bu bağlamda Iğdır Aras Türk Hükümetini Anadolu topraklarında kurulan ilk cumhuriyet sayabiliriz. [18]
    Aras Hükümeti kısa sürede Aras boyu gençlerinden oluşan yirmi taburluk askeri birlik kurmayı başardılar. Taburdaki asker sayıları 250 ile 500 arasında değişiyordu. En önemli sorunları erzak ve silahtı. Bölgeden henüz ayrılmayan Yakup Şevki Paşa ve 9. Fırka Kumandanı Miralay Rüştü Bey’e müracaat ederek kendilerine yardım etmelerini istediler.
    Osmanlı Ordusu, Aras Cumhuriyeti’ne yardım etmekle beraber yapılan bu yardımlarla silah ve cephane ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştılar. Bu arada düşman, yörede yaşayanlar arasında kişisel çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan, vatan ve millet sevgisinden yoksun bir takım hainleri satın alarak onlar aracılığı ile halkın arasında yıkıcı ve bölücü propaganda yaparak yöredeki halkın moralini bozmağa çalışarak mücadele azmini bozmağa yönelikti. Görüldüğü gibi Aras Cumhuriyeti’ni idare edenler yalnız düşmanlarla değil, içte bulunan hainlerle de uğraşmak zorunda idiler.
    Bölgeyi ele geçirmek için silahsız halkı çoluk çocuk demeden Türk halkına seri saldırılar düzenleyen Ermenileri, İngiltere kayıtsız şartsız destekliyordu. Aras Cumhuriyeti’nin ise kendinden başka dostu yoktu. Devlet Başkanı Emir Bey Zamanbeyzadeile Savunma Bakanı Cihangirzade İbrahim (Aydın) Bey, mücahitlerin moralini yükseltmek amacıyla bizzat savaşa giriyorlardı.
    Aras Cumhuriyeti’nin kısa sürede teşkilatını tamamlayarak silahlı kuvvetlerini oluşturması bölgenin tamamen yağma ve katliamlarının yaygınlaşmasını da engellemişti. Aras boylarını savunan bir avuç özgürlük savaşçılarının çabalarına karşın Çanakçı, Çöl Köyü, Kabaklu, Kurban, Sultanbey, Sis, Kehnadar, Kotanlu Argun, Uluhanlu, Arpaköy, Kırkkulak, Karapınar, Çölmerdan, Demirci, Çapıkendi, Çıraklı, Kayalı, Güvercin, Derinkaçar, Eranus, Dehne köyleri başta olmak üzere Nahçıvan, Zengezur, Dereleyez, Serdarabat yörelerinde toplam 140’a yakın Türk yerleşim yerleri yağma ve katliamdan kurtulmadı.
    Emirbey Ekberzade ile Cihangiroğlu İbrahim Aydın Beylerin bizzat yönettiği Milisler, Uluhanlu, Kamerli, Demirci, Yeniçerli ve Dehne köylerine yapılan yoğun düşman saldırılarını durdurmayı başarmışlardı.[19]
    Aras-Türk Hükümeti’nin kurularak toparlanması yöredeki Türklerin fazla saldırıya uğramalarını engellemişti. Ancak Ermeniler sürekli olarak korumasız köyleri basarak Müslüman Türk halkını kırmaktan ve katliam yapmaktan vazgeçmiyorlardı.
    Ermeni katliam ve işgal hareketlerine karşı, İslam ahaliyi ve yurtlarını korumak amacıyla kurulan “Aras Türk Hükümeti, kuruluşunu kamuoyuna şu beyanname ile duyurmuştur.
    “17 Teşrinsani[20]-1334’te Revan Vilayetinde (Güney kısımlarda) Aras kenarı ve çıvarında bulunan bir milyar kadar İslam ahalisi, Osmanlı asakirinin buradan çekilmesi ve kendileri (nin) tehlike altında kalması (nı) nazar-ı (dikkate) alıp, bunun çaresine bakmak için, Revan muhacirleri, Nahçıvan, Şerür, Ecmiyadzin ve Sürmeli İslamlarının med’usları fevkte muharrer[21] tarihinde Kumarlı (Kamerli) Kasabasında bir meclis-i müşavere inikad edip bir çok kaffe-i efkar ve müzakere bu’dunda, muvakkat bir teşkilat yapıp böyle karar verdiler.
    “Biz Aras kenarı ve civarında bulunan müttehiden bir milyar kadar İslam Cemaati, kendi hukukumuzu müdafaa için “Aras Hükümeti” namında bir teşkilat yapıp ve teşkilatın makarr-ı hükümeti[22] Iğdır Kasabası tayin olundu. Vesair nevahide şubeler açılıp, cemaat ve milletimizin hukukunu muhafaza ve müdafaa için etmekle beraber hiçbir milletin ve devletin hukukuna tecavüzümüz olmayacaktır. Lakin başkaları bizim hukukumuza tecavüz ettiği takdirde umumu seferberlik ile silaha sarılıp, malımız, canımız ve kanımızın son damlasına kadar kendi hukukumuzu gözlemek salahiyeti dahi Hükümet-i mezbureye[23] verildi. Ve bu hususta becerikli ve dirayetli bir hükümet teşkil ettiler ki; her ne havf[24] ile hangi esbab[25] ile olursa olsun bu ufak millet ve cemaatin hukukunu müdafaa ve muhafaza eylesin. Bunun için Meclis lazım bildiği bir Harbiye, Mülkiye, Maliye, Hariciye ve Umur-u Şer’iyye[26] Nazırları tayin etsinler. Buna göre meclis mütetefiken buna karar verip zeydeki eşhası muhteremleri intihab eylediler. “
    Aras Türk Hükümeti kurulduktan sonra, ordu teşkil etme işlerine başlanmıştır. Bölgeyi henüz terk etmemiş bulunan Türk Ordusu 9. Fırka kumandanı Miralay Rüştü Bey’e müracaat ederek kendilerini savunacak silah ve cephane istemişlerdi. Miralay Rüştü Bey, Aras Türk Cumhuriyeti Hükümetinin kurulmasını ve taleplerini, 9. Kolordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’ya şu telgrafla bildirmişti.
    1- Bu mıntıkadaki İslam ahalinin ileri gelenleri toplanarak Merkezi Iğdır, ismi Aras Türk Hükümeti Muvakkatası, altı aza ve bir Reis-i Hükümetten ibaret bir Heyet-i[27] Hükümet teşekkül etmiş ve mevcudiyetlerini müdafaaya karar vermişlerdir. Bir taraftan milis teşkilatlarını da matlup derecede tevsi ve tanzim etmektedirler.
    2- Tahliyemizi müteakiben muhteli hudut[28] aksamını devir ve teslim alarak Ermenilerden mal ve namuslarına bir tecavüz görürlerse müdafaaya ayrılan milis guruplarının bir müddet iaşelerini temine medar[29] olmak üzere Nahçıvan, Nuraşen, Serderabat ve Ecmiayzin (Üç Kilise) mıntıkalarında bir miktar erzak ile ekserisi gayri mesellah[30] olan efradi için birkaç bin tüfek ve muktezi[31] cephane taleplendiriler. Gönderilen ve tetevziatı tapılan tek ateşli, Rus tüfeklerinin ekseriyeti kırık ve kullanmaya müsait olmadığını bildirerek beşli tüfek verilmesi istirhamındadırlar. İşbu Hükümet-i Muvakkak’ta umura agâh bir büyük zabitle mutemed ve muktedir bir metelibatı ve vaziyet ve teşkilatı arz ve istirham için de Karagah-ı Samilerine bir heyet izamını acilen gönderilmelerini rica etmiş oldukları ve ilk trenle bu heyetin Kars’a gelecekleri ve bu teşebbüsün siyasetten ne dereceye kadar muvafık ve müsait olduğu malum değilse de az çok bir mevcudiyet hissedildiği görülmektedir.
    3- Hükümet-i Muvakkat’ca taayyün[32] eden azaları meyanında elyevm[33] Kars’da bulunan Cihangirzade İbrahim Efendi[34] de dâhil bulunduğundan adı geçenin Kamerli’ye gönderilmesine müsaade-i Samilerini istirham etmekte bulundukları maruzdur.
    Aras Türk Cumhuriyeti Hükümeti, askeri teşkilatlanma faaliyetlerini daha çok Aras kuzeyinde, özellikle de Vedibasar Merkezi Kamerli bölgesinde yapıyordu. Çünkü buraların ahalisi henüz yerlerinden oynamamışlardı. Bunlar tamamen Türk-İslam ahaliye meskundu. Ermenilerin Aras’ın güneyinde de katliama tekrar hazırlanmalarının anlaşılmasıyla, yakın köylerle Iğdır’da da askeri faaliyet başlamış, Cihangirzade İbrahim Bey tarafından halkın iştirakiyle askeri birlikler teşkil edilmiş ve beş de süvari birliği kurulmuştu. Ayrıca Iğdır tarafına Osmanlı Ordusundan bölgede milli mücadele ruhuyla gönüllü kalan oldukça tecrübeli bir zabit, bir çavuş ve on tane de onbaşı görevlendirilmişti. İbrahim Bey’in Iğdır’daki bu faaliyeti Aras Türk Cumhuriyeti Hükümeti’nin Iğdır temsilcisi (Iğdır Hükümet-i Mahalliye Reisi) Mehmed Muhittin Bey tarafından Osmanlı Erkan-ı “Buradaki Müslüman ahali, İttihad-ı Millet Fırkası” adı ile dört alay ve her alayın dört tabur, her tabur da dört yüz piyade, yirmi beş süvariden mürekkep olmak üzere bir fırka teşkil etmişlerdi.”
    Iğdır’da ayağa kalkan milli mücadele ruhuyla, silah ve mühimmat ihtiyacı hâsıl olmuş ve Aras Türk Cumhuriyeti Hükümeti tekrar 9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’dan şu isteklerde bulunmuştu.
    1- İki batarya top hayvanları ile beraber
    2- Osmanlı Kıtat (ında) bizim olan on iki top.
    3- Elli adet makineli tüfek
    4- Bunlara lazım olan mermi ve kurşun
    5- Bunlara miktar-ı kâfi zabitan ve efrat
    6- Askerlerimize muallim olmak için kırk tane zabit ve kırk tane çavuş, onbaşı
    7- On bin adet bomba ve elli bin adet Rus beş açılan tüfeği
    8- Asker için elbise mümkün olduğu kadar
    9- Sıhhiye ve levazımatı, yük arabaları, otomobil ve lastik ve cem-i koşuma lazım eşya
    10- Mevcut erzaktan 400 ton da bize bırakılsın. 100 ton Iğdır’a, 100 ton Şerür’e, 100 ton Kamerli’ye, Nahçıvan Hükümeti Mahalliye Reisi kalmış erzakı toplamakla devam ediyor. Buna mani olunmasa sonra bize hiçbir şey kalmaz.
    11- Mehmet Ali Paşa uhdesinde mahfuz bulunan 250.000.000 manat muhacir parası.
    12- Nahçıvan Hükümeti Mahalliye Reisliğinde bulunan Kamerli, Şerür, ve Nahçıvan belediyelerinin parası
    13- Iğdır Kumandalığında bulunan Belediye İdaresinin 200.000 manattan fazla parası.
    14- Erivan Şehbenderi Nuri Bey’de emanet koyulan binden ziyade tüfekleri.
    15- Mevcut olan telefonların bırakılması.
    16- Mümkün olursa bizim teşkilatımız doğru yola girinceye yahut emniyet hâsıl oluncaya kadar bir fırka tümen askerin burada ikametgâhı
    17- Harici, milletlerden oluşan bir komisyon sulh ve hududa karar koyulmak için
    18- Ta işler sulha müncer olmayınca hudut meselesi kurtarmayınca Ermenileri bir tarafa bırakmamalı.
    İmza
    Teşkilat-Hükümet Reisi
    Emir Bey Ekberzade)
    Aras Türk Cumhuriyet
    Iğdır, Erivan ve Nahçıvan bölgeleri, Ermeni tecavüzlerinin ne olduğunu iyi biliyordu. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında (93. Harbi) ahalinin “Büyük Kaçakaç” (Kaç ha kaç) dediği olayda, Rus destekli Ermeni çetelerinin bölgedeki tecavüz ve katliamlarını henüz unutmamışlardı. O tarihlerden sonra Ermeniler, Türk-İslam ahaliye karşı, fırsat buldukça tecavüzlerini sürdürmüşlerdi. Osmanlı Ordusunun Birinci Dünya Savaşı sonrası bu bölgeyi kontrole alması bu tarihte (1918) Türk-İslam ahaliye biraz olsun nefes aldırtmıştı. Ancak Mondros Mütarekesi Müzakereleri sırasında Osmanlı Ordusunun buralardan çekilmesi ihtimali halk arasında suratla yayılıyordu. Ancak Türklüğün umut kapısı olan Türkiye Devleti dünya ile mücadele içinde olduğu ülkenin yabancılar tarafından işgal edildiği bu zamanda terk etmek mecburiyetinde olduğu kadim bu kadim Türk yurdundaki soydaşları için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Bölgeden çıkmadan el altından halkı teşkilatlandırıyordu. Silah ve erzak ihtiyaçlarını mümkün olduğu kadar karşılıyordu.
    Aras Türk Cumhuriyeti Hükümeti’nin kuruluşu, teşkilatlandırılması ve finanse edilmesi de yine 9. Kolordu Kumandanı Yakup Şevki Paşa tarafından yapılıyordu. Silahlı on binlerce Ermeni çetesine karşı Türk-İslam ahaliyi ezdirmemek için ellerindeki bütün imkânları kullanmışlardı. Bütün bu hazırlıkların sebebi Ermenilerin büyük bir katliam taarruzuna başlayacaklarının anlaşılmasıydı. Aras’ın kuzeyinde başlamışlardı bile. Kağızman, Digor bölgelerinde harekete geçmiş Erivan, Nahçıvan ve Vedibasar mıntıkalarında Türk-İslam köyleri basılmaya başlanmıştı. Iğdır’da yeniden tehdit altına girmişti. Iğdır’ın batı tarafı Kiti (Çalpala), Küllük, Aras boylarında (Alican/Malkara Köprüsü yakınlarında) biriken Ermeni çeteleri silahlanmış ve Ermeni çetelerinin kontrolüne geçmişti. Doğu Anadolu’nun çeşitli yerlerinde katliam yaparak kaçan Ermeni çetelerinin artıkları da bunlara katılıyordu. Durum geçmiş tarihlerde vuku bulmuş olaylardan daha vahimdi. Anadolu batılı devletlerce işgal ediliyordu. Devlet ve memleket büyük bir tehlike ve buhran içindeydi. Batılı devletlerin yardımını alan Ermeniler, yeni bir ayaklanmanın hazırlıklarını tamamlamış durumdaydılar. Rusların da Ermenileri silahlandırarak kışkırtıp Anadolu’ya girme planları yapıyorlardı.
    Bütün bu şartlar içinde bölge Türk ahalisi de; canını, namusunu ve vatanını korumak için ayağa kalmıştı. İşte merkezi Iğdır olan “Aras Türk Cumhuriyeti” bu ortamda ilan edilmişti. Herkes silah istiyordu. Bunu için 16 Kasım 1918 tarihinde Aras Türk Cumhuriyeti Hükümeti’nin Kamerli Reisliği de tekrar 9. Kolordu Kumandanı Yakup Şevki Paşa’ya müracaat ederek isteklerde bulundu. Aras Türk Cumhuriyeti Hükümeti’nin bu konudaki telgrafı şöyleydi.
    Asırlardan beri Türk hülyası ile yaşayan yüz binlerce Kafkas ahali-i İslamiyesi’nin din ve kan kardeşlerine kavuşmak sureti ile gördüğü ve geçirmekte olduğu şu mesut günlerinin bizde husile getirdiği tesiri tariften aciziz. Bununla beraber icabat-ı siyasiyye yekdiyerimizden muvakkat ayrılacağımızı işittiğimiz günden beri de bütün büyük, küçük hepimiz dilhunuz[35]. Yalnız Allah’ın bize bu kadarını bahşettiren kudretine teslimiyete az zaman sonra yine bu iştiyak-ı amalimize muvaffak olacağımızı ve bu yolda her şeyi göze almakla yine kavuşacağımızı ümit ederek müteselli oluyoruz. Buna neye mal olursa olsun nail olmaya biz ahd ettik. Yegâne ümit ve penahımız olan hükümet-i Osmaniye’nin de bizi unutmayacağını biliyoruz. Bu suretle Türk Ordusunun terke mecbur edildiği bu Türk ve İslam mülkünde kalacak olan biz Kafkas Müslümanları, her vakitten ziyade kin ve adaveti artıran ve daima kanımızı içmek için bir iştiyak besleyerek fırsat bekleyen hunhar, canavar ve her türlü şenaat ve fecaatları irtikabla lezzet duyan Ermeni askerleri, Ermeni ahalisi hucumuna maruz kalarak birçoklarımızın yine kama ve süngüler altında imha edileceğinden korkuyoruz. Gerçi baş başa müdafaa-yı mevcudiyet ve namus azminde bulunmağa ahd ettik ve çalışıyoruz. Ve çalışacak isek de zulum ve istibdat bazıçesi olarak intikal ve ihtiza ve kendi kendiliğinden hareket hassalarından cebren, zulmen uzaklaştırılmakla bu zamana kadar yaşamış olan bizlerin böyle bir hal karşısında medetsiz ve muavenetsiz edeceğimiz tayin edilmeyerek, bu surette nahak yere çok kan ve din kardeşlerimizin hederini mucip bir tecavüze maruz kalacağımız hissediyoruz.
    Allah, Millet-i İslamiyye’nin ve asseten Türklüğün bani ve hamisi olan öz padişahımızı, ordusunu, milletini her vakit muvaffak eylesin. Bizi de görmek isteyen büyük muzaffer komutanlarımızdan bervechi zir noksanlarımızı teminine iradelerini ve bütün Aras Havall- İslamiyyesi namına zirde vaz’ülimza bizler ihtiyacını mübrim ve müdafaa-yı ırz ve namus ve hayatımıza medar şunları vermenizi şiddetle istirham ediyoruz. 1- Teşekkül etmiş ve etmek üzere büyük esaslar üzerine hareket karar vermiş olan (Aras Türk Hükümet-i Muvakkatası) milisleri için; iki batarya top ve lüzumu kadar makineli tüfek ve bunlara lazım olacak cephane, malzeme ve koşum hayvanatı, icabı kadar gönüllü ve her masrafı maaş üzerimize mevdu ve her vakit Hükümet-i Osmaniyye’nin vaz’iyyet-i siyasiyyesini nazar-ı dikkate larak tekeffül edeceğimiz zabitan ve efrad ile iki doktor ve bu kadar tüfekçi ile bir miktar edviye ve malzeme-i sıhhıye itasını 2- Yeni elbise alan kıt’aat-ı Osmaniyye’nin metruk ve köhne elbiselerinin bu milisler için verilmesini. 3- Üç Kilise (Ecmiyadzin), Iğdır, Nahçıvan mıntıkalarından miktar-ı kafi erzakın şimdiden itasına iradenizi talep ve istirham eyliyor.
    Aras Türk Hükümet-i Muvakkatası
    Kamerli Reisi

    Gerni basar Vedi Basar Şerür Nahçıvan Zengibasar
    Aza Aza Aza Aza Aza
    İmza İmza İmza İmza İmza

    Hükümet, bütün bölgede teşekkül ettirdiği milis taburlarını güçlendirmek için Osmanlı’dan yani İslam’ın özellikle Türklüğün Bani ve hamisi olan tek makamdan bir yerde “Devlet Baba” dan yardım istemiş ve onun himaye ve yardımları ile de varlığını, ırzını, namusunu korumaya çalışmıştı.
    Osmanlı ordusunun bölgeden resmen çekilmesiyle itilaf devletleri adına bölgede bulunan İngilizler, Cenubi Kafkas bölgesinde kurulan küçük yerel Türk Hükümet ve şuralarına pek ses çıkarmamakla birlikte bunların birleşerek büyük güç teşkil etmelerini de istemiyordu. Bunun için el altından çalışıyordu. Musul ile Kars arasındaki topraklarımızda propaganda ile Kürt aşiretlerini ayaklandırıp, özellikle Aras Nehrinden Hakkâri’ye kadar olan kesime hâkim olan II. Kafkas Fırkamızın gücünü kırarak Ermenilerin istilasını kolaylaştırmak istiyorlardı. Iğdır dolaylarında Ermenilerin aşiretler üzerinde yaptıkları menfi propagandaların aynısını İngilizlerle yaptığı bir mukavele ile İran’ı, İngilizlerin kontrolüne bırakmıştı. Bu durum Güney Azerbaycan Türklerinin Nahçıvan ve Doğu Anadolu’ya yardımlarını engelliyordu. O devrin şuursuz İran yöneticilerinin siyasi tavrı Türkiye Devletinin ortadan kalmasına yönelikti. Birinci Dünya Savaşı sonrası, İran Hükümeti de İngilizlerin isteklerine uyarak, M:Ö Part-Roma sınırı, yani Fatih Sultan Mehmet zamanında hududu bulunan Fırat Nehrine kadar toprakları Osmanlı hükümetinden istemiş, daha doğrusu Avrupa’nın istekleri doğrultusunda istettirilmişti.
    Türk Ordusunun Mondros hükümlerine uyarak bölgeden çekilmesiyle Ermeniler, Oltu, Kars, Iğdır, Nahçıvan ve diğer yerlerde Türk-İslam ahaliye karşı amansız katliamlara başlamışlardı. Özellikle Ermenilerin Doğu Anadolu’ya açılmaları için büyük engel gördükleri, Türk-İslam ahalinin yoğun bulunduğu Şöregel, Erivan güneyindeki Zengibasar, Vedibasar, Nahçıvan bölgeleriyle, Iğdır yöresinde silahlı katliam birlikleri meydana getirmişlerdi. Durum vahimdi. İstanbul Hükümeti 24 Şubat 1919 günü Kazım Karabekir Paşa’ya karargâhı Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Kumandanlığına tayin etti. Kazım Karabekir Paşa İstanbul’da uzun süren önemli hazırlıkları yaptıktan sonra Trabzon üzerinden 3 Mayıs 1919 tarihinde Erzurum’a gelerek 15. Kolordu Kumandanlığı görevine başladı.
    Kurtuluş mücadelemizin önemli bir halkası olan Kafkas Cephesinde (Batum, Çıldır, Kars, Erzurum, Iğdır, Erivan ve Nahçıvan bölgeleri) 1918’den 1921 yılına kadar olan faaliyetleri, kazım Karabekir Paşa’nın resmi vesikalarına dayanan “İstiklal Harbimiz” belirtilmektedir. Kazım Karabekir Paşa hatıralarında: Nahçıvan’a gitmek ve hareketi idare etmek üzere Piyade Yüzbaşı Halil, Asteğmen Osman Nuri, Asteğmen Edip, Topçu Mülazım-ı evvel Naci efendiler gideceklerdi. Yüzbaşı Halil Efendi, vaktiyle o havalide kuva-i milliye kumandanlığı yapmıştı. Mahalli ahvale vakıf, cesur bir subaydı. Bu işe yine talip olmuştu. Beyazıt’ta bulunuyordu. Erzurum’a celp ile kendisine talimat verdim. Nahçıvan gençlerinden (1918’de) bir alay teşkil etmiştim. O bölgedeki Ermeniler, de tedip olunmuştur. Gelen Ermeni kuvvetlerini imha ile teşkilatı genişletmek ve mahalli bir şura hükümeti halinde idareye başlayarak tarafımdan verilecek sonraki talimata göre hareket etmek.
    Temmuz 2’de (1919) bir Fransız albayı Erivan’dan geldi. Despriyer ismindeki bu zat ziyaretime geldi. Nazik ve zeki. İtalyanların 3 Temmuz’da Batum’a çıkacaklarını söyledi. Güya İngilizler çekileceğinden Kafkasya’yı İtalyanlar işgal edeceklerdi. Kendisi yarı (3 Temmuz) Trabzon yolu ile Fransa’ya gidiyor. Milli kararımızı ve pek kuvvetli olduğumuzu bu zata anlattım. Dedim: Adalet, adalet ise Türkiye yaşayacaktır. Adalet kuvvet ise yine Türkiye yaşayacaktır. Lehimize Paris’te bizzat çalışacağını vaat etti.
    Bugün 3 Temmuz İstanbul gazetelerinin aşağıdaki hülasalarını Genel Kurmay haber alma şubesi bildirdi. Ermeni istek ve iddialarını tetkik eylemek üzere on iki kişiden bir Amerikan Heyeti bu kere Kafkasya’dan şehrimize gelmişti. Adı geçen heyet kesin vesikalara dayanarak tertip eylediği raporu sulh konferansına takdim eyleyecektir. Raporun hülasası:
    1- Ermenistan nüfusunun kalmaması dolayısıyla Ermenilerin tasarladıkları gibi muazzam ve geniş hükümet haline gelmesi mümkün değildir.
    2- Ermenistan’daki para sıkıntısı o nispette hissedilmektedir. Para yardımında bulunulmadığı takdirde hükümetin hayatını devam ettirmesi mümkün olamayacaktır.
    Bu halde Ermenistan’dan aldığımız haber 5-6 Temmuz günleri Ermeniler Erivan civarında Büyük Vedi Kasabasına hücum etmişlerdir. Fakat mağlup olarak geri çekilmişlerdir. 800 ölü, 1200 yaralı varmış. 2 top, 6 makineli tüfek, bir hayli ganimet Türklerin eline geçmiştir. Harekâta memur generalin verdiği gizli emir de ele geçirilmiştir. İçindekiler İslamların tümüyle imha ve Aras’a döküleceğidir. Taarruz eden bu generalin imzası General Mayor Şolkonikof’dur.
    Olaydan sonra Erivan’dan iki İngiliz subayı gelerek “Ermenilerle İslamları barıştıracağız, toplar da İngiliz birliklerinindir.” Diyorlar. Topları alıp gidiyorlar.
    Ermeniler, Kars, Ardahan, Nahçıvan, Şerür, Iğdır mıntıkalarını işgal ettikten sonra Müslümanları imha maksadını takip ettiğini ve açıktan açığa Müslümanları kâmilen kesileceğini ve yeryüzünde Müslüman’ın bırakılmayacağı söylemeye başlamışlardı.[36]
    5, 6 -1919 günü Iğdır’dan Beyazıt’a bir İngiliz Mülazım-i evveli mahiyetinde bir Ermeni tercümanı gelerek Beyazıt mutasarrıfı ile görüşmüşlerdir. 25.9.1919’da Amerikan heyetine verilen raporda: Ermeniler Kamerli mıntıkasında üç İslam karyesi ahalisini katletmişlerdir. Aras’a atmışlardır. Bu mes’ele İslam ahalisini korkutmuş, birçoklarının emval ve eşyalarını bırakarak dağlardan firar ederek civar İslam köylerine hududumuza iltica ve hicret etmelerine sebep olmuştur. Revan mıntıkasından Gor, Ömerulaya ve Süfla, Abbas, Şiran, Rihan, Çığandır, Buranlı, kariyerlerinden Bruki Aşireti Ermenilerin bu mezalimlerinden korkarak dokuz yüz hanede beş bin beş yüz kırk beş nüfus hicret ve hududumuza iltica etmişlerdir. Iğdır mıntıkasında 10-15 Temmuz arasında İslam kariyerlerinden silahlarını teslim etmelerini istemişlerdir. İslamlar mutavaat göstererek en evvel Sürmeli, Gelgel, Karabulak, İncesu, Harebe kariyeleri teslim etmişler. Ermeniler bunların silahlarını aldıktan sonra rüesasını toplayarak katletmişlerdir. Bu vak’a üzerine o mıntıkada bulunan yetmiş köy tekliflerine karşı teminat istemişler. Bunu üzerine Ermeniler İslam karyelerine tecavüz ederek birçok köyleri ve ahalisini katliam etmişlerdir. Ermeniler 12.8.1919 günü Iğdır mıntıkasında Molla Ömer (Mollakamer/Tuzluca) cenubundaki Tavusgölü (Tavusgün) (şimdiki, adı Gedikli/Tuzluca) kariyesine baskın yaparak ahalisini kamilen katl ve ifna etmişlerdir. 13.8.1919 günü Yukarı Katırlı ve Aşağı Katırlı kariyelerinin erkeklerini kamilen toplamışlar ve erkekleri kamilen katletmişlerdir. Yine o günlerde Alikös Alköse (Ali Hoca) (Aliköse/Tuzluca), Parçanız (Perçinis) (Yüce Otak/Tuzluca) Hamurkesen kariyelerinin erkeklerini tefrik[37] ederek ekserisini katletmişlerdir. Iğdır civarında 21 İslam kariyesine baskın vererek dağıtmışlar. Müslümanlardan yakaladıklarını katletmişlerdir. Kadınları çıplak olarak Ecmiyadzin’e götürmüşlerdir.
    Ara*lık 1918 Tarihinde Er*me*ni*ler Ser*da*ra*bad is*ti*ka*me*tin*den sal*dır*dı. Iğ*dır’da Ha*cı Mir*za Be*ğ’in 150 at*lı*sı ve 1500 ki*şi*lik Iğdır ala*yı (Halk Ala*yı) kar*şı koy*du. Er*me*ni*le*re bir hay*li ölü ve ya*ra*lı ver*dir*di. Yü*züs*tü ka*çan Er*me*ni bir*lik*le*ri Aras sa*ğın*da*ki köy*ler*de kır*gın yap*ma*ya ko*yul*du*lar.
    17/18 Ocak 1919 Kars’ta “Ce*nub - Garb-ı Kaf*kas Hü*kü*me*ti Mu*vak*ka*tai Milleyesi” ku*rul*du. He*men ça*lış*ma*ya baş*la*yan ba*kan*lar ku*ru*lu Kars Va*li*li*ği*ne Iğ*dır/Karakoyunlu’nun Hü*se*yin kent*li Meh*met Beğ (Aras*lı) Ali Beğ oğlunu ata*dı.
    Hiç*bir za*man bü*yük bir*li*ğin te*şek*kü*lü*ne ta*ham*mül ede*me*yen İn*gi*liz*ler, 12000 İs*koç*ya*lı ve Ye*ni Ze*lan*da*lı as*ker*le parlamentoyu bas*tı*lar. İki ki*şi*yi öl*dür*dü*ler. Erzurum da bu*lu*nan Dı*şiş*le*ri ba*ka*nı Fah*ret*tin Er*do*ğan ile Ba*tum*’dan ka*çan İç İş*le*ri ba*ka*nı Alı Ri*za Ata*man dı*şın*da hep*si*ni Mal*ta Ada*sı*na sür*dü*ler. Meh*met Beğ Ali Be*yoğ*lu da bun*lar için*dey*di.
    1918 baş*la*yan 1919 da sü*rüp gi*den vah*şi, bar*bar, kan*lı Er*me*ni sal*dı*rı*la*rı bit*mek bil*mi*yor*du. 1919 İlk*ba*har*da da kan*lı iz*ler bı*ra*kı*yor*du. Zen*gi*ba*sar, Ger*ni*ba*sar, Ve*di*ba*sar sal*dı*rı*la*rı ya*nın*da Iğ*dır’da da kır*gın uy*gu*la*ma*ya dur*ma*dan de*vam ediyor*lar*dı.
    Bu köylerden yedisinin adı, Kulubey, Kerim Arkı, Canfeda, Kazancı, Küllük, Yağcı (Yaycı), Kiti’dir. Iğdır havalisinde bulunan rüesanın[38] kısm-i azami toplanmış ve Kırkbulak ve Ecmiyadzin taraflarına gönderilmiş, akıbetlerinden haber alınamamıştır. Bu hareketle bu mıntıka halkını izabetmiş. Bilhassa yapılan mezalim ve namusa tecavüz İslam kadınlarını çıplak olarak askerleri arasında gezdirmeleri ve asker hayvanlarına bu suretle bindirilip götürülmeleri ahalinin galeyanını ve bir kısım İslamların müdafaasını mucip olmuş ve bu suretle Kulp (Tuzluca) mıntıkasının İslam aşairi eline düştüğü istihbar[39] kılınmıştır. Iğdır mıntıkasından Sürmeli, Karabaçlı, Yağlırağa kariyerlerinden ve Zilan Aşiretlerinden seksen yedi hanede beş yüz elli beş nüfuz hududumuz dâhiline hicret etmiştir.
    Nahçıvan ve Aras boyu Türklere meskûn olup Anadolu’nun Türk Dünyasına açılan önemli bir geçit bölgesiydi. Ermeniler bunu çok iyi bildikleri için Türkiye ile sınır olabilecek toprakları üzerinde Türklere meskûn bir yer bırakmak istemiyorlardı. İngiliz ve Rus siyaseti de bu doğrultuda idi. Bunun için anılan devletlerden güç alan Ermeniler, bölgedeki ahaliye karşı katliam ve sürgün planlarını uyguluyorlardı.

    Ermeniler, 19.06.1920 Tarihinde Zengibasar mıntıkasında bulunan köyleri basmışlar ahaliyi katletmişlerdir. Katliamdan kaçık kurtulmak isteyen 1500 kişi Aras Nehrinden Aralık tarafına geçerken yakalanıp tamamı hunharca katledilmiştir.
    17.09.1920 tarihinde Ermeniler büyük bir saldırı ile Iğdır’ın Oba Köyüne[40] hücum ederek köy ahalisini bir dama doldurarak yakmışlardır. Yine Yaycı Köyüne saldırarak, silahsız, yaşlı çoluk çocuk ve çocuğa büyük bir katliam yapmışlardır. Oba Köyünün kuzeyinde bulunan Hakmehmet Köyüne[41] baskın yaparak topladıkları köylüleri bir kuyuya doldurarak katletmişlerdir.
    27 Haziran 1920 gecesi Serdarabat Kasabası, Hacıbayram ve Hayırbelli köylerine[42] Ermeniler ani baskın yaparak acımasızca silahsız köylüleri yaşlı, kadın ve çocuk ayrımı gözetmeden katletmişlerdir. Kaçık kurtulmağa çalışanları Aras’ı geçerken yakalamışlar ve katletmişlerdir. Çoğu insanlar da Aras’ta boğulmuştu
    Ermeniler 2 Temmuz 1920 günü Tuzluca bölgesine saldırarak 300 Müslüman’ı katletmişlerdir.[43] Ermeniler Ağrı Dağı eteğinde köylerde oturan Çunkanlı (Cumukanlı) ve Banuki İslam Aşiretlerine bakın düzenleyerek katletmişlerdir.[44]
    Ermeniler, Ağrı Dağı ile Alagöz Dağları arasında bulunan Sahat Çukuru (Aras’ın sol sahili) ve Sürmeli Çukuru (Aras’ın sağ sahili) yerlerde Rusları ve diğer devletleri arkalarına alarak büyük bir katliam yapmışlardır.
    14 Kasım 1920 Günü Ordumuzun kesin netice alan taarruzu ile Iğdır ve yöresi tamamen Ermenilerden kurtarılmıştır. Her cephede büyük darbeler yiyen Ermeniler, 17 Kasım 1920’de Kazım Karabekir’e Gümrü’deki karargâhında sulh şartlarını kabul ettiklerini bildirdiler. 02-03 Aralık 1920 Günü neticelen Gümrü Anlaşması[45] imzalanmıştır.

    3. 11,1918. Aras Türk Hükümetinin kuruluşunu H. Ekber TUFAN[46] (Melekli) şöyle anlatıyordu: Kasım 1918 günü 9. Ordu telgrafı Iğdır’da Mehmed Muhiddin Bey’e geldi. O da Iğdır hükümeti komitesine gelerek bize izah etti. Hükümet olarak Kamerli’de toplanmamız gerekiyordu. Sürmeli (ığdır) sancağından Mehmet Muhiddin bey, Eleşref bey ve ben Ekber Ramazan (Ali Ekber Tufan) milletvekili seçilerek Kamerli’ye gittik. İki hafta zarfında 60 milletvekili bir araya geldi. Türk ordusunun buraları terk etmesi sonunda Wilson Prensiplerine göre çoğunlukta olan Türklerin yönetimi elinde tutması için “Aras Türk Hükümet-i Muvakkatesinin” kurulmasına karar alındı. Bir anayasa hazırlanarak sonra seçime geçildi. 18.11.1918 Hükümet merkezi Türkiye’ye yakınlığı itibarıyla IĞDIR belirlendi. 9. Tümen karargâhı yanı Kamerli’de yapılıyordu.
    Sonuç olarak Aras Havzası’nda vatanlarını korumak üzere kurulan: 09 Ekim 1918'de Ahıska Hükümet-i Muvakkatası, 3 Kasım'da Aras Türk Hükümeti, 5 Kasım'da Kars İslâm Şurası kurulmuştur. 15 Kasım'da Birinci Kars Kongresi düzenlenmiş ve sekiz kişilik Muvakkat Heyeti seçilmiştir. 30 Kasım'da İkinci Kars Kongresi (Kars İslâm Şurası Büyük Kongresi) düzenlenmiş ve Millî Şura Hükümeti kurulmuştur. Aras ve Ahıska'daki hükümetlerini birer şubesi sayarak Millî Şura Hükümetine katılmıştır.
    Sempozyum: II. Uluslararası Aras Havzası Sempozyumu 13-15 Aralık 2011 Iğdır
    Kitap: 2012 Erzurum Iğdır Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü Yayınları No 1
    [1] İnsanlık Suçu Ali Eşref UZUNDERE Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara
    [2] Dr. Şenol KANTARCI Ağrı Dağı Eteklerinde Yitik Canlar

    [3] Abdullah GURBANİ “Bir Ömrün Nahışları” Baku 2005 s. 23
    [4] GöyceliAşık Elesker İslam Eleskerzede-Nizamettin Onk 1987 Ankara Kültür Bakanlığı Yayınları
    [5] Elviye-i Selese: Elviye-i Selâse, Osmanlı döneminde Batum, Kars ve Ardahan livalarının (sancak) ortak adıydı. “Üç Liva” (elviye livanın çoğuludur) anlamına gelir. Bu tabirin, özellikle 1878’den itibaren kullanıldığı söylenebilir. Bu üç sancak, 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)’nin ardından yapılan antlaşmayla Çarlık Rusyasına bırakıldı. 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması’yla yeniden Osmanlı topraklarına katıldı.
    [6] Dr. Orhan Yeniaras Kurtuluş Savaşı Yıllarında Kars ve Çevresi s. 110
    [7] Nihat ÇETİNKAYA Iğdır Tarihi s.97
    [8] Nihat Çetinkaya Iğdır Tarihi s. 98
    [9] Nihat Çetinkaya Iğdır Tarihi s. 98
    [10] Vedibasar: AzerbaycanIn şehirlerinden biridir. 1930 Yılında kurulmuştur. 1968 Yılında Emenliler tarafından ismi Ararat olarak değiştirilmiştir. Arazisi 1399 km karedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 850-100 metredir. Vedibasar şehrinde 75 yerleşim yeri mevcut idi. XIX asırda burada yaşayanların tamamı Azerbaycan Türkleri idi. XX Asırda Ermenilerin işgallerine karşı Abbasgulu Bey ve destesi yıllarca mücadele etmiş. 1936 yılında şehir iki parçaya bölünmüştür.1948 Yılında tekrar birleştirilmiştir. 1964 yılında şehir lağvedilerek şehir tamamen Ermenileştirilmiştir.
    [11]Nahçıvan veya resmî adıyla Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti (Azerice: Naxçıvan Muxtar Respublikası), Azerbaycan'a bağlı ancak Azerbaycan ile sınırı olmayan özerk bir cumhuriyet Nahçıvan'ın, kuzeyi ve doğusu Ermenistan ile güneyi ve batısı da İran topraklarıyla çevrilmiş olup, batısında yer alan Türkiye ile on üç kilometrelik bir sınırı vardır. Bu sınır bölgesi Türkiye tarafından Dilucu olarak adlandırılmakta olup, Türkiye ile Nahçıvan'ı birbirine bağlayan yol Dilucu'nda Aras Nehri üzerine inşa edilen Hasret Köprüsü'nden geçmektedir.
    [12] Şerur Rayonu (Azerice: Şərur rayonu), Azerbaycan'da, Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinde rayon. Merkezi Şerur şehridir. İran ve Ermenistan'la sınırdır. Rayon, 1930 yılında kurulmuştur. İsmi, 1964'e dek Noraşen Rayonu olarak kalmıştır. Sonra, adı İliç Rayonu ve daha sonra ise Şerur Rayonu olarak değiştirilmiştir. Rayon’da en yüksek dağ 2.775 metre rakımı olan Kalınkaya'dır. Rayonda çok sayıda tarihi anıt vardır.
    [13]Ecmiyadzin: Eski Tür yurdu. Şu andaki Ermenistan sınırlarında bir şehir.
    [14] Sürmeli: Iğdır ve ilçelerini kapsayan bölgenin adıdır. (Sürmeli Çukuru)
    [15] Revan: Revan, eski Türk yurdu. Saat Çukuru içinde bulunmaktadır. Aynı ismi taşıyan Revan Hanlığı Türkler tarafından ayını yerde kurulmuştur. Merkezi günümüzdeki Erivan şehrini başkent olarak seçen ve 1747 ile 1828 yıllarında faaliyet gösteren hanlıktır.
    [16]Guli Cevher Ağa, 18. yy sonlarına doğru Diyarbakır üzerinden Sürmeli Çukuruna gelip yerleşmiştir. Torun ailesindendir. Guli Cevher Ağa’nın Kolikent (Aralık İlçesi) köyünde kümbeti bulunmaktadır. Guli Cevher Ağa, döneminde saygın biri olarak etrafına 114 oba toplanmıştı. Türk kaynaklarında adı Cefer Bey’dir. Guli kelimesinin anlamı ise yaşlılar arasında şu şekilde rivayet edilmektedir. Guli Cevher Ağa, soyluluk ve asalet belirtisi olarak saçlarını uzatır ve saçlarının kuyruk kısmını örermiş. Kürtçe guli kelimesi şaç örgüsü anlamına gelmektedir. Bir diğer rivayete göre Guli Cevher Ağa, araba dolusu gülü sokaklardan geçerken dağıtırmış. Böylece Güllü ve Guli olarak isimlendirilmiş. Guli Cevher Ağa’nın Eleşref (Ali Eşref) ve Mahmut isimli iki oğlu varmış. Ali Eşref Babasının hanlık yönetimini üzerine almış. Ali Eşref Bey General rütbesine sahipmiş. 1917 Bolşevik İhtilalı olunca Troçki, Ali Eşref Bey’i kendi tarafına çekmek için elçiler gönderdi. Ancak Ali Eşref Bey, Ben Müslüman’ım, komünist idarenin içerisinde yer alamam diye cevap vermiş. Kazım Karabekir Paşa ile yakinen görüşen Ali Eşref Bey, Ramazankent (Aralık İlçesi) köyüne yerleşmiş ve 1928 yılında ölmüştür.
    [17] Dr. Orhan YENİARAS Kurtuluş Savaşı Yıllarında Kars ve Çevresi
    [18] Dr. Orhan Yeniaras Kurtuluş Savaşında Kars ve Çevresi
    [19] Dr.Orhan Yeniaras Kurtuluş Savaşında Kars ve Çevresi
    [20] Türkiye'de, Atatürk devrimine değin Sümer-Babil-İbrani-Süryani-Arami Tişri den gelme ad ile Teşrin-i Sani olan ayın adı Cumhuriyet'ten sonra İkinci Teşrin, İkinci teşrin olarak kullanıldı, 10 Ocak 1945'te kabul edilen 15 Ocak 1945'te yürürlüğe giren ve dört ayın adlarını değiştiren yasa ile ayın adı Kasım yapıldı. Anadolu'da, bu yasa çıkmadan yüzyıllar öncesinden beri halk yılı, Kasım, Kasım Günleri ve Hızır, Hızır Günleri diye ikiye ayırır, Hızır Günleri 6 Mayıs günü ile başlar ve Kasım'a dek sürer. Bir başka iddiaya göre ise, adın "koç katımı" ya da "katım ayı" olarak bilinen dönemin bu aya denk gelmesidir.
    [21]Muharrer: Tahrir olunmuş. Yazılmış. Yazılı. (Muharrer: İyice azadlanmış, tam hürriyetine kavuşturulmuş demektir ki; ibadette muhlis veya mâbed hâdimi yahut da dünyadan azade manalarıyla da tefsir edilmiştir)
    [22] Makarr-ı hükümeti: Hükümet Merkezi
    [23] Hükümet-i mezbureye: yetkili hükümet
    [24] Havf: Korku, Korkma
    [25] Esbab: Sebep, lazımlar, vasıtalar
    [26] Umur-u Şer’iyye: Şeriat İşleri
    [27] Matlup: İstenilen, aralanılan, talep edilen
    [28] Muhteli hudut: Kale veya hudut muhafızı
    [29] Medar: Sebep, vesile
    [30] Gayri mesellah: Gayri Müslim
    [31] Muktazî Lüzumlu olduğu taayyün etmiş, anlaşılmış
    [32] Taayyün: Meydana çıkmak, aşikar olmak, belli başlı ve itibarlı görünen insanlardan olmak
    [33] Elyevm: Bugün, Hala
    [34] Telgrafta adı geçen Aras Türk Cumhuriyeti Harbiye Nazırı seçilen Cihangiroğlu İbrahim Bey, 17/18 Ocak 1919 Tarihinde Kars’ta kurulan Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Kars’ın kahraman Türk evladı, rahmetli Cihangirzade İbrahim Bey’dir.
    [35] Kalbi yaralı, yüreği kanlı. Mükedder, mağmum
    [36] Nihat Çetinkaya Iğdır Tarihi s. 107
    [37] Tefrik: Birbirinden ayırmak, seçmek, ayırt etmek, ayrı kılmak
    [38] Rüesa: Reisler, reislik yapanlar. Başkanlar., ileri gelenler
    [39] İstihbar: Haber sormak, haber almayı istemek.
    [40] Oba Köyü katliamı, Yetkili mercilerden izin alınarak, Ulıusal Basın önünde 1/ 2 Mart 1986 Yılında Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Enver KONUKÇU, Cevat BAŞARAN, Iğdır Kaymakamı Halil ULUSOY, Belediye Başkanı Orhan AĞIRKAYA ‘nın girişimleri ile kar yağışı altında 10 saatlik bir kazıdan sonra Ermeni çetelerince katledilen 90 Türk vatandaşına ait kafa ve iskelet kemikleri ortaya çıktı. Bulgular Görgü tanığı Sakine AKSU ifadesi ile birleştirilince; Ermeni çetelerinin; “Tandır Damı Katliamı” gerçek boyutlarıyla ortaya çıkmıştır. Oba Köyünde olay yerinde toplu mezarlık ve 13 Eylül 2005 yılında da okul yanında Iğdır Valiliği tarafından bir anıt mezar yapılmıştır.
    [41] Iğdır’ın 12 km. kuzey-batısında yer alan Hakmehmet köyünde 1919 olayları sırasında katledilen Türklere ait köylülerin Uzun Hüseyin Kuyusu dedikleri kuyu-mezardır. Iğdır’da 5-7 Ekim 1999 tarihlerinde düzenlenen “21.Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış: Türk-Ermeni İlişkileri Uluslar arası Sempozyumu” çerçevesinde gerçekleştirilen kazı çalışmalarına 6 Ekim’de başlanmış ve çalışma şartlarının güçlüğü nedeniyle kazı 7 Ekim’de de sürdürülmüştür. Kazı çalışmaları Atatürk Üniversitesinden Arkeolog Prof.Dr. Cevat BAŞARAN, Dr. Ali YALÇIN TAVUKÇU, ile Arş. Gör. Ertan KÜÇÜKEFE ve Hacettepe Üniversitesi’nden Antropolog Yard. Doç. Dr. Yılmaz ERDAL’dan oluşan teknik ekip tarafından yürütülmüştür. Çalışmalara Hakmehmet köylüleri de katkıda bulunmuşlardır. , İtalyan Tarih Bilimci Prof. Dr. Stefeno TRİNKHESE, Avusturyalı Tarih Bilimci Prof, Dr. Eric FAYCIL ve BCC Televizyonu’nun da bizzat katılımıyla toplu mezar kazısı iki gün sürmüş, 83 kişiye ait kafatası ve iskelet kemikleri çıkarılmıştır. Canlı şairlerinden Abbas GÜNEŞ’İN anlattığına göre; Köye Ermeniler tarafından baskın yapılmış, erkekleri toplamışlar ve kurşunlayarak kuyuya atmışlar. Iğdır Valiliği tarafından 2003 yılında Anıt Mezar yapılmıştır.
    [42] Serdarabat, Hacıbayram ve Hayırbelli yerleşim yerleri Aras’ın sol sahilinde bulunmaktadır. Eski Türk köyler.
    [43] Osmanlı arşiv belgelerinden ve olayları bizzat yaşamış olan şahıslardan alınan bilgiler neticesinde Iğdır’ın Tuzluca ilçesine bağlı Tavus / Gedikli köyünde Ermenilerin yaklaşık 150 civarında Müslüman’ı katlettikleri tespit edilmiştir. Gedikli/Tavusgün köyü toplu mezar kazısı 27 Mayıs 2003 tarihinde Türk ve yabancı bilim adamı ve basın mensupları önünde gerçekleştirildi. Kazının henüz başlarında ortaya çıkan görüntü kazıda bulunan yerli ve yabancı gözlemcilerin hafızasından oldukça uzun bir süre kaybolmayacak gibiydi. Manzara, katliam sırasında biri üç yaşında diğeri yedi yaşlarında iki çocuğuna sarılmış ve Ermeniler tarafından kafatası ikiye ayrılmış anne ve çocuklarının iskeletlerinin görüntüsüydü…
    [44] Nihat ÇETİNKAYA- Iğdır Tarihi
    [45] Gümrü Anlaşması: TBMM ile Ermenistan arasında 3 Aralık 1920 yılında yapılan anlaşmadır. Kazım Karabekir Paşa Başkanlığında Türk Heyeti Gümru’de Ermeni Heyeti ile bu anlaşmayı imzaladılar. Buna göre Türkiye’nin doğu sınırı, Aras Irmağı-Çıldır Gölü hattı olarak tespit edildi. Ermeniler Sevr Anlaşmasına attıkları imzayı geri çektiler. Gümrü Anlaşması ile Arpaçay’ın Aras ile birleştiği yerden Dehne boğazı’na dek Türk-Ermeni sınır hattı oluyordu.
    [46] Hacı Ekber Tufan 1870 doğumludur. Asıl lakabı Meşedi Eli Ekber Mazanoff’tur. Babasının adı Hacı Ali Asker, dedesinin Hacı Ramazan’dır. Melekli köylü olan Hacı Ekber Tufan, Milli Mücadele yıllarındaki yararlılık*larına karşın, 1926 yılında uygulamaya giren Bey ve Ağa sürgün kanununda ismi listeye alınmıştı. Hacı Ekber Tufan, Nahcıvan üzerinden Bakü’ye kaçmış, bilahare İran’a giderek ken*disi gibi sürgünden kaçan Ali Mirze Bey’den yardım ve ilgi görmüştür.

    [47] Nizamettin ONK Kafkasya’dan Anadolu’ya Iğdır Tarihi s.205


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Aras türk cumhuriyeti

          Kategori: Ermeni Sorunu

          Konuyu Baslatan: Azeribalasi

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 851

    Dünyanin En Büyük Azeri Mp3 Arsivi. www.azeribalasi.com

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş