21 Ağustos 1963’de, yani Akritas Planı uyarınca saldırıların başlamasından tam 3 ay önce, rahmetli Cumhurbaşkanı Dr. Küçük’ün Cyprus Mail gazetesine verdiği bir mülakat var. Sorulardan biri ‘Kıbrıs Cumhuriyetinin geleceğinden ve iki toplum arasında uyumlu işbirliğinden hâlâ iyimser misiniz?’ sorusudur. Dr. Küçük’ün cevabı şöyledir: Üzülerek söylüyorum. Rum liderlerle Rum basınının, antlaşmaların reddi ve milli dava dedikleri Enosis, hakkında gittikçe yoğunlaşan propagandaları devam ettikçe ve

Bu konu 844 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Değişen ne var? 844 Reviews

    Konuyu değerlendir: Değişen ne var?

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 844 kez incelendi.

  1. #1
    Türk Milliyetçisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    20.05.2011
    Mesajlar
    3.825
    Konular
    3630
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    805
    @Türk Milliyetçisi

    Standart Değişen ne var?

    21 Ağustos 1963’de, yani Akritas Planı uyarınca saldırıların başlamasından tam 3 ay önce, rahmetli Cumhurbaşkanı Dr. Küçük’ün Cyprus Mail gazetesine verdiği bir mülakat var. Sorulardan biri ‘Kıbrıs Cumhuriyetinin geleceğinden ve iki toplum arasında uyumlu işbirliğinden hâlâ iyimser misiniz?’ sorusudur.
    Dr. Küçük’ün cevabı şöyledir: Üzülerek söylüyorum. Rum liderlerle Rum basınının, antlaşmaların reddi ve milli dava dedikleri Enosis, hakkında gittikçe yoğunlaşan propagandaları devam ettikçe ve anayasanın Kıbrıs Türklerine verdiği hakların ve güvencenin uygulanmamasındaki ısrarları karşısında Kıbrıs Cumhuriyetinin geleceği ile ilgili ümitlerim gittikçe zayıflamaktadır.
    Cumhurbaşkanı ile bazı Bakanların son zamanlarda Garanti Antlaşmasını lağvedip Anayasanın olumsuz maddelerini ortadan kaldırmakla ilgili açık beyanları ve son günlerde bir Bakanın dramatik açıklaması ile birlikte ele alınınca, bütün bunlar iki taraf arasında pürüzsüz ve samimi işbirliğine fırsat bırakmamaktadır. Bakan, açıklamasında Makarios’un Garanti Anlaşmasını lağvetmek ve anayasanın olumsuz kısımlarını değiştirmek yönündeki sözlerine atıfla “bu düşünceler Cumhuriyetin doğduğu andan itibaren liderin aklında olan planın ve niyetin teyidinden ibaretti” dedikten sonra, bu liderin bu planını ve alacağı tedbirleri açıklamanın yüksek milli çıkarlara zarar vereceğini açıklıyordu.
    Bir diğer soru “Rum tarafı garanti anlaşmasını tek yanlı ret eder ve anayasanın bazı kısımlarını tadil ederse, Türk toplumu ne yapacak?” sorusuydu.
    Dr. Küçük’ün cevabı: “Uluslararası antlaşmalar tek yanlı ret edilemez ve edilmemelidir. Buna tevessül eden taraf sonuçlarına katlanmalıdır. Anayasa tek yanlı değiştirilirse, bu anayasaya aykırı olur ve Kıbrıs Türklerini bağlamaz. Bu yapılırsa hukuk sistemi ortadan kalkar, yerine anarşi hakim olur. Kıbrıs Türkleri böyle bir şeye tahammül edemezler; ve buna tevessül eden bir idareyi hükümet olarak tanımayacaktır. Ülkeyi, kendi sinsi çıkarları için siyasi ve anayasal kaosa götürecek böyle bir hareketi tasvip edemeyiz. Böyle bir durum hasıl olursa Türkler, var olan haklarını kullanarak asırlarca idareci olarak yaşadıkları bu topraklarda esir gibi yaşamaktansa kendi kendilerini idare edeceklerdir.”
    Akritas Planı gereğince bütün planlarını hazırlamış olan İçişleri Bakanı ve arkadaşları Dr. Küçük’ten “Türkiye Müdahale eder” sözünü işitmedikleri için her halde çok mutlu olmuşlardır. Zaten ayni günlerde insan kasabı Nikos Samson’un gazetesi Mahi’de “Türkiye Kıbrıs’a müdahale edecek durumda değildir; çıkarma birlikleri ve vasıtaları, paraşüt birlikleri yoktur; müdahaleye kalkışırsa bizim de yardımımıza koşacak dostlar vardır” diye yazılar çıkmakta, kendi okullarını yakarak, EOKA büstüne bomba koyarak “Türkler yaptı” yaygarası ile psikolojik ortamı hazırlamaktaydılar.
    Ne oldu? 47 yıl sonra “barışcı yoldaş” Hristofyas ile dostu Talat bey niye anlaşamadılar, hem de ta başlangıçta Sayın Talat’ın “tek halk, tek devlet, tek egemenlik!” tavizlerine ve garantileri gündeme almasına rağmen?
    Bu sorunun cevabını, yediden yetmişe her Türk rahatlıkla verebilecek bilinçte olmalıdır. Bunun cevabı gayet açıktır ve basittir. Rum tarafı meşru hükümet olduğuna inandığı sürece Türklerle yeni bir ortaklığa ihtiyaç duymamaktadır. Onlara göre Kıbrıs meselesi işgal meselesidir. Garantilerin kalkması, Türkiye’nin ada ile, Kıbrıs Türklerinin de Türkiye ile bağlantılarının kesilmesi meselesidir. Onlara göre ortaklık ne 1960’da vardı, ne de ileride olacaktır. Tek halkı olan üniter Kıbrıs’ın anayasası tadil edilerek iki vilayetli bir “üniter federasyona” (Hristofyas’ın deyimidir) dönüştürülecek, AB normları uygulanarak AB vatandaşı olan Kıbrıs halkı (ve kuşkusuz Yunanlılar) adanın istedikleri yerlerine yerleşebilecek, böylelikle iki vilayette de Rum-Yunan çoğunluğu mümkün olabilecektir.
    Uzlaşma yanlıları, AB’nin parası ile müşterek etkinlik meraklıları, Türkiye’nin varlığını ve garantörlüğünü çok görenler bunların farkında mıdırlar? Teslimiyetin adı “Kıbrıslıların BM parametrelerine uygun görüşmeler sonunda varacakları uzlaşma” olmuştur. Bunun temelinde de yukarıda ayrıntılarını verdiğim yalanlar olacaktır! Kendimize gelelim!
    Rauf DENKTAŞ


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Değişen ne var?

          Kategori: Makaleler,Köşe Yazıları

          Konuyu Baslatan: Türk Milliyetçisi

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 844








Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş