''Matem ayındayız. Aleviler Kerbelayı anlatmak, günümüzün Kerbela’larına dikkat çekmek, zalimler ile mazlumlar arası yaşanmış ve yaşanan hakikatleri göstermek için, her yıl Matem ayını muhabbet içinde yaşarlar. Bu yıl 7-9 Eylül arası üç günlük Masum-u pak orucu ve 10 Eylül’de Fatıma Ana orucu tutarlar. Ardından da 11 Eylül-22 Eylül arası on iki gün boyunca da Matem orucu tutarlar. Ön Dört Masum Paklar Masum Paklar orucu, en büyüğü 7 yaşında, en küçükleri de 1 yaşında olan 14 çocuğun

Bu konu 2236 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Alevilerde matem ve muhabbet 2236 Reviews

    Konuyu değerlendir: Alevilerde matem ve muhabbet

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 2236 kez incelendi.

  1. #1
    Turkuaz&Tr. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    08.10.2010
    Yaş;
    64
    Mesajlar
    901
    Konular
    443
    Beğendikleri
    66
    Beğenileri
    54
    Tecrübe Puanı
    100
    @Turkuaz&Tr.

    Harika Alevilerde matem ve muhabbet

    ''Matem ayındayız. Aleviler Kerbelayı anlatmak, günümüzün Kerbela’larına dikkat çekmek, zalimler ile mazlumlar arası yaşanmış ve yaşanan hakikatleri göstermek için, her yıl Matem ayını muhabbet içinde yaşarlar.

    Bu yıl 7-9 Eylül arası üç günlük Masum-u pak orucu ve 10 Eylül’de Fatıma Ana orucu tutarlar. Ardından da 11 Eylül-22 Eylül arası on iki gün boyunca da Matem orucu tutarlar.

    Ön Dört Masum Paklar

    Masum Paklar orucu, en büyüğü 7 yaşında, en küçükleri de 1 yaşında olan 14 çocuğun zalimce ve hunharca katledilmesine karşı masumiyetin yanında olmak için tutulur.

    Ondört masum çocuğun adınadır tutulan oruç. Onun için de Alevilerde çocuk masumiyetin ve saflığın sembolüdür. Bu nedenle “Ondört Masum Pak” içinin tutulan oruç, çocukların nezdinde masumiyeti, saflığı, arılığı ve çocukların barış ve huzur içinde yaşama haklarını savunmayı ifade eder.

    Fatıma Ana Orucu

    Alevi öğretisinde kadın-erkek eşittir. Bu eşitlik yaşamın her alanında geçerli ve olmazsa olmaz bir ilkedir. Alevilik bu eşitlik öğretinin merkezinde olsa da, Alevilerin gündelik ve kurumsal hayatında yaşatıldığını söylemek zordur.

    Kadınları temsilen bir gün de mazlumların anası, Fatıma Ana orucu tutulur. Bu oruç ise, üç günlük Masum paklar orucunun ardından bir gün tutulur. Aynı zamanda 12 imamlara atfen, on iki gün süren Matem orucunu karşılamak niyetiyle de tutulur. Bu orucu genellikle kadınlar tutar. Muaviye ve Yezid tarafından zalimce öldürelen Hasan ve Hüseyin’in annesi olan Fatıma Ana’nın acısını paylaşmaktır.

    Kerbela ve Matem Orucu

    Aleviler 680 yılında İmam Hüseyin’i ve 71 yoldaşını Kerbela’da katleden “Yezid’e lanet okumak” ve Matemini, orucunu yaşamak, Kerbela hakikati ve bugüne ulaştırdığı mesajları anlamak için muhabbet ederler.

    Bu nedenle 12 gün boyunca sessiz, sedasız, şatafatsız, israfsız, gösterişten uzak, çadırlar açmadan, mazlumların masumiyet duygusu için 12 gün boyunca oruç tutarlar.

    Gün batımı evlerinde, cemevlerinde bir araya gelirler. Çerağ uyandırır, gülbeng okurlar. Birlikte getirdikleri hak lokmalarıyla oruçlarını açarlar. Zakirler sesinden, bağlamanın acılı tınılarıyla beslenmiş Mersiyeler okunur.

    Bir Kerbela Üç Farklı Matem

    Anadolu Alevilerin Matem ayı ve orucu Şiilerin, Caferilerin ve Arap Alevilerin Matem ayı uygulamasıyla karıştılır. Oysa farklıkları çok derindir.

    Şiiler ve Caferiler

    Acı çekerek kefaret ödeme geleneği vardır. Matem kanlı bir hal almıştır. Öyle ki kendini öldürenlere bile rastlanmıştır. 10 gün muharrem orucu tutarlar, Farz değil. 10. Gün aşure ile oruç açılır.

    Arap Alevileri

    Arap Alevileri, İmam Hüseyin’in İsa gibi göğe çekildiğine inandıkları için kanlı mateme girmezler. Muharrem orucu tutulmaz, 10 Muharrem günü dua edilip Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’e selavat getirilip kurban kesilerek ve hırısi pişirilerek adak dağıtılmaktadır. Muharremi diğer Aleviler gibi matem günü olarak değil bayram olarak kutlarlar, Hz. Hüseyin’in Cennet’le müjdelendiğine inanırlar.

    Anadolu Alevileri

    Anadolu Alevileri yukarıda detaylı anlatıldığı şekilde, matem ayı ve orucu bunlardan farklı olup, kanlı törenler yapmazlar. 3 gün Masum-u Paklar orucu1 gün Fatıma Ana orucu, 12 gün Matem Orucu tutup, ardından Aşure pişirip dağıtırlar.

    Kerbela Hak ve Direniş Okuludur

    Kerbela faciasıyla, bugün dünyanın ‘’Kerbelalaşan’’ coğrafyalarındaki acıları, savaşları, açlıkları, zorunlu göçleri yaşayan mağdurları hayatları ile bir köprü kurarlar.

    Oruçlarını sadece Kerbela için, tüm dünyada yaşanan Kerbela’lar için, adaletsizliğe ve zulme boyun eğmedikleri ve zalimlere biat etmedikleri için, yaşam hakları ve özgürlükleri ellerinden alınmış tüm mazlum halklar için 12 gün boyunca “Matem Orucu” tutarlar.

    Matem ayı Kerbela’yı ağlama duvarına dönüştürmek değil, Kerbela hakikatini anlamak ve günümüzde küreselleşen Yezid zihniyetini sürdürenlere karşı insanların Hüseyni ve Zeynebi duruşunu aktarmaktır.

    Kerbela, despotluğa biat etmemeyi, Yezidliğe de boyun eğmemeyi öğretirken, hak, adalet ve insanlık için direnme erdemliğini kazandırır. Zalimler ve onların zulmü karşında mazlumdan yana olmayı ve masumiyeti savunmanın manifestosudur. Kerbela, akıl ile cehaletin, sevilenler ile lanetlenenlerin, erdemlilerle ile zehirlenmiş hırslıların, direninenler ile teslimiyetin adıdır. Kerbela Hüseyin ve Zeynep ile Muaviye ve Yezid arasındaki farkın adıdır.

    Bu nedenle Aleviler Matem ayında İmam Hüseyin ve yoldaşlarına sevgisini, hürmetini, saygısını ve itikadını gösterirken, Kerbelanın verdiği mesajları toplum olarak bilince çıkarmak için muhabbet ederler. Yani düşensel, ruhsal ve örgütsel yenilenmektir.

    Çünkü, Kerbela salt adalet arayan mazlumların davasıyla sınırlı değil, aynı zamanda, geçmişten günümüze süregelen zalimler ile mazlumun, zulüm ile mazlumiyetin tarihinin özetidir.
    Dünya’da yaşanmış ve halen yaşanan tüm Kerbela’ların son bulması için gözlerini hakikatlere açmak için muhabbet ederler.

    Çünkü Kerbelalar halen yaşıyor! Bu nedenle, İmam Sadık’ın dediği gibi “Her yer Kerbela, her ay Muharrem, her gün Aşure” olduğunu bilince çıkarak Aleviler, bugün Dünya’yı ‘’Kerbelalaştıran’’ günümüz Emevi ve Yezid zihniyetine dayalı despotizmlerin ve zulümlerinin devam ettiğini biliyor.

    İşte tam da bu nedenle Matem orucu salt 680 yılındaki Kerbela ile değil, günümüz Kerbelaları için de matemdir, umuttur, uyanıştır ve muhabbettir.


    Kerbela halen yaşıyor. Dünya’nın değişik coğrafyalarında milyonlarca insan yoksulluğun, açlığın, savaşların, mülteci göçlerinin, kadın ve çocuk ticaretinin Kerbelasında yaşıyor.

    Ve Aleviler bilir ki; Kerbelalaşan bu Dünya’da hakikatlere sessiz kalanın Matem orucu da, içindeki insan da ölür!

    Gelin öldürtmeyelim.

    Aşure günü

    Aleviler Matem orucunun 12. günü sabah 12 çeşit malzeme ile aşure yaparlar. Kazanlar kurulur, aşure pişirilir ve aynı günün akşamı aşure ile oruçlar açılır. Kimi yörelerde 13. gün aşure pişirilir ve Zeynelabidin’in kurtulmasına duyulan sevinç adına bu Hak lokması komşulara dağıtılır. Aleviler Cem olur, çerağ mazlumlar ve Kerbela’sız bir dünya için uyandırılır.

    Kerbela’da yitirdiğimiz Hüseyin ve yoldaşları için, Kerbelalaşan tüm coğrafyalarda yitirdiğimiz canlar için, zalimlerin zulmüne karşı, mazlumun, adaletin, barışın, sevginin ve insan haklarının yanında olanları için, tuttuğun yas ve orucunuz, aydınlık bir gelecek için yaptığınız muhabbetler, paylaştığınızı hak lokmaları kabul ve makbul olsun.

    Aşk ile...''

    İmam Zeynelabidin'in Yezid'in sarayındaki konuşmas
    -----------------------------------------------------------
    ''Merhum Allame Meclisi, "Menktib" kitabının yazarından ve diğer kaynaklardan şöyle naklediyor:
    (Esirler Şam'dayken) bir gün Yezid bir kürsü kurulmasını ve bir hatibin ona çıkarak İmam Hüseyin (a.s.) ile babası İmam Ali'yi (a.s.) methetmesini emretti. Hatip kürsüye çıkıp Allah'a hamd u sena ettikten sonra İmam Hüseyin hakkında övgüler yağdırdı. Sonra da Muaviye ve halife Yezid hakkında övgülü sözler söyledi. Onları iyilikle andı. Dinleyenler arasında bulunan İmam Zeynelabidin (a.s.) hatibin sözlerine kayıtsız kalmayarak şöyle buyurdu :
    "Yazıklar olsun sana ey hatip! Mahlûku razı etmek için Halik'ın gazabını satın aldın. Cehennemde kendine yer edin." Sonra Yezid'e döndü, "İzin verirsen şu tahtaların (kürsünün) üzerine çıkıp Allah'ın rızasını ve dinleyenlere sevap kazandıracak birkaç söz söyleyeyim" diye buyurdu.
    Yezid izin vermedi. Oradakiler, "Emir, izin ver konuşsun belki bir şeyler dinleriz" dediler.
    Yezid, "Hayır! O şu kürsüye çıkarsa ben ve Ebu Süfyan ailesini rezil etmeden aşağıya inmez" dedi.
    Bir diğeri, "Yezid, bu (genç esir) ne biliyor ki ne söyleyebilsin" dedi.
    Yezid, "O bir ailedendir ki ilmi bebekken sütle birlikte emerler. Kanlarına karışır" dedi.
    Orada bulunanlar o kadar çok ısrar ettiler ki Yezid izin vermek zorunda kaldı. İmam Zeynelabidin (a.s.) kürsüye çıktı. Önce Allah'a hamd u sena etti. Daha sonra bir konuşma yaptı ki bütün dinleyenlerin yüreğini sarsıp gözlerini yaşarttı. Şöyle buyurdu:
    "Ey cemaat! Allah bize (Peygamber ailesine) altı imtiyaz ihsan etmiş ve yedi faziletle diğerlerinden üstün kılmıştır. Altı imtiyazımız şu ki: Allah bize ilim, bilim, cömertlik, saygınlık, fesahat (düzgün konuşma yeteneği) ve şeref ihsan etmiş. Bizim sevgimizi bütün müminlerin kalbine yerleştirmiştir. Yedi faziletimiz de şudur ki: Allah'ın seçtiği peygamberler bizdendir, sıddık (İmam Ali) bizdendir, Cafer?i Tayyar bizdendir, Allah'ın ve Resulünün aslanı (şehitler efendisi Hamza) bizdendir, Peygamberin iki torunu (Hasan ve Hüseyin) bizdendir, Zehra Betül bizdendir.
    Ey cemaat! Beni tanıyan tanıyor. Tanımayana kendimi tanıtıyorum. Ben Mekke ve Mina'nın oğluyum. Ben Zemzem ve Sefa'nın oğluyum. Hacerü'l?Esved'i aba içinde köşelerinden kaldırtan saygı değer insanın oğluyum. Ben insanların en iyisinin oğluyum. Ben (Mirac gecesi) Mescidü'l?Haram'dan Mescidü'l?Aksa'ya götürülenin oğluyum. Ben (semavi seyrinde) Sıdretü'l?Münteha'ya ulaşanın oğluyum. Ben Melekût seyrinde Hakk'a iki ok atımı mesafeye kadar yaklaşanın oğluyum. Ben gökte meleklerle namaz kılanın oğluyum. Ben büyük Allah'ın vahyettiği kimsenin oğluyum. Ben Muhammed Mustafa'nın oğluyum. Ben Aliyyü'l?Murtaza'nın oğluyum. Ben müşriklere 'La ilahe illallah' dedirtinceye kadar savaşanın oğluyum. Ben Peygamberin yedeğinde iki kılıç ve iki mızrakla cihad edenin, iki kere hicret edenin, Bedir ve Huneyn'de yiğitçe savaşanın, bir an bile Allah'a karşı küfür tatmayanın oğluyum. Ben müminlerin en salihinin, peygamberlerin vârisinin, kâfirleri yok edenin, Müslümanların liderinin, abidlerin ziynetinin, (Allah için) ağlayanların övüncünün, sabredenlerin en sabırlısının, (Allah'ın gönderdiği) Yasin soyundan en iyi kıyam edenin oğluyum.
    Benim dedemin destekleyicisi Cebrail, yardımcısı Mikail'dir. Kendileri de Müslümanların namus bekçileridir. O marikin (dinden çıkmışlar), nakisin (asi?dini bozanlar) ve kasitin (zalimler) ile savaştı. Allah'ın kinci düşmanlarıyla cihad etti. Ben herkesten önce Peygambere iman eden Kureyş'in en üstününün oğluyum. O tüm Müslümanlara ön ayak oldu. O asilerin düşmanı, müşriklerin yok edicisi, münafıklar üzerine Allah'ın oku, abidlerin hikmet dili, Allah'ın dininin yardımcısı, Allah'ın veli?i emri, İlahi hikmetin başlangıcı ve onun ilim merkezi idi.
    İmam sözlerine şöyle devam etti:
    "Ben Fâtımatu'z-Zehra'nın oğluyum. Ben kadınların hanımefendisinin oğluyum?"
    İmam Zeynelabidin (a.s.) konuştukça halk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Konuşması o kadar etkileyiciydi ki, Yezid bir ayaklanma olabileceğinden korktu. Bu nedenle ezan okunmasını emretti. Müezzin ayağa kalkarak ezan okumaya başladı:
    - Allahuekber Allahuekber!
    İmam, "Evet, hiçbir şey Allah'tan büyük değildir."
    - Eşhedu en la ilahe illallah!
    İmam, "Evet bütün saçlarım, derim, etim ve kanımla Allah'ın birliğine şehadet ederim."
    Müezzin, "Eşhedu enne Muhammedun Resulullah" deyince, İmam, kürsünün üstünden Yezid'e seslendi: "Yezid! Acaba Muhammed senin deden mi benim dedem mi? Eğer senin deden olduğunu söylersen yalan söyleyip hakkı inkâr etmiş olursun. Eğer benim dedem olduğunu söylersen peki neden onun oğlunu öldürdün, malını yağmaladın, ailesini esir aldın?" (Biharu'l-Envar, c.45, s.137; Kamil-i Bahai, s.301).
    Bunu söylerken ellerini birbirine vurdu, yakasını yırttı ve ağlayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Allah'a and olsun ki, bu dünyada dedesi peygamber olan birisi varsa o da benim. O halde bu adam benim babamı zalimce öldürdü? Bizi Rum esirlerini getirttiği gibi getirtti? Ey Yezid! Bunu yapıyorsun, bir de 'Muhammed Resûlullah' deyip kıbleye mi dönüyorsun? Yazıklar olsun sana! Kıyamet günü dedem ve babam senin düşmanın olacaktır."
    Bu esnada Yezid melun, yüksek sesle müezzine; "Kamet getir!" diye bağırdı, çünkü halk İmam'ın bu konuşmasından galeyana gelmiş sesleri yükselmeye başlamıştı. Müezzin hemen kamet getirdi. Fakat halkın bir kısmı namaz kılmasına rağmen bir kısmı kılmadan dağılıp gitti. (Kamil Bahai, s.301).
    Özetlersek; Emeviler, devlet ve saltanatlarına dinî görüntü verip İslam adına Peygamberin vekili olarak Müslümanları yönettiklerinden (hadis uydurmak, şair, hatip ve hadisçileri kullanmak, Cebriye gibi fırkaları takviye etmek vs. gibi) çeşitli yöntemlerle toplum içerisinde dinî görünümlerini korumak için yoğun çaba harcıyorlardı. İmam Hüseyin (a.s.)'ın kıyamı, bu devlete en büyük darbeyi indirmiş ve zamanın hâkim yönetimini rezil etmiştir. Özellikle de Yezid ordusunun Kerbela'da su yollarını İmam Hüseyin'e kapatmaları, çocukları öldürmeleri, kendi Peygamberlerinin ev halkının kadınlarını ve çocuklarını esir etmeleri ve bunlara benzer acımasız davranışları onları daha da rezil, rüsva etmiştir.
    Yezid, genel halkın şiddetli nefretine maruz kaldı. Öyle ki, günün tanınmış simalarından Mücahit şöyle diyor: "Allah'a and olsun ki, halkın büyük çoğunluğu Yezid'e lanet ediyor ve onu kınayarak kendisine sırt çeviriyordu." (Tezkiretü'l-Havas, Sebt b. El Cevzi, s.262).
    Tarihçiler diyorlar ki; Yezid, Aşura olayından sonra bu hizmetine karşılık İbn-i Ziyad'ı Şam'a davet edip kendisine pek çok mal ve hediyeler verdi. Yanında oturtup makamını ve derecesini yükseltti. Onu sarayına kadınlarının yanına götürüp kendi nedimi kıldı. (Tezkiretü'l-Havas, Sebt b. El Cevzi, s.290).
    Kamuoyu baskısı artınca ani bir dönüşle kendini soyutlayıp sorumluluğu İbn-i Ziyad'ın üstüne yıktı. Allah'ın laneti her ikisinin de üzerine olsun. ''


    ALINTIDIR


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Alevilerde matem ve muhabbet

          Kategori: Ehlibeyt

          Konuyu Baslatan: Turkuaz&Tr.

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 2236

    AZERBAYCAN BAYRAĞINDA MAVİ; TÜRKLÜK, BAĞIMSIZLIK VE GÖĞ'Ü İFADE EDER. MAVİ ÖZGÜRLÜK, MAVİ SONSUZLUKTUR.



    ''UYUYAN MİLLETLER YA ÖLÜR,
    YA DA KÖLE OLARAK UYANIR''

    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş