Medyada şu sıralar çokça konuşulan, izleyenlerin, okuyanların etkisinden çıkamadığı, Müge Anlı'nın programına yansıyan bir olaya değineceğim bu yazımda. İzleyelim veya izlemeyelim hakikaten Türkiye’nin sosyolojik bir panoramasını görüyoruz o programda. Ve nasıl oluyorsa yakını kaybolan ya da faili meçhul cinayete kurban giden kişiler kolluk kuvvetlerinden geri dönüş alamayınca Müge Anlı’ya başvurarak çözüm arayışına giriyorlar. İlginçtir ki, bu başvuruların çoğunluğu sonuçlanıyor,

Bu konu 1299 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Fahire Kara'nın hikayesi 1299 Reviews

    Konuyu değerlendir: Fahire Kara'nın hikayesi

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1299 kez incelendi.

  1. #1
    Türk Milliyetçisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    20.05.2011
    Mesajlar
    3.825
    Konular
    3630
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    800
    @Türk Milliyetçisi

    Standart Fahire Kara'nın hikayesi

    Medyada şu sıralar çokça konuşulan, izleyenlerin, okuyanların etkisinden çıkamadığı, Müge Anlı'nın programına yansıyan bir olaya değineceğim bu yazımda. İzleyelim veya izlemeyelim hakikaten Türkiye’nin sosyolojik bir panoramasını görüyoruz o programda. Ve nasıl oluyorsa yakını kaybolan ya da faili meçhul cinayete kurban giden kişiler kolluk kuvvetlerinden geri dönüş alamayınca Müge Anlı’ya başvurarak çözüm arayışına giriyorlar. İlginçtir ki, bu başvuruların çoğunluğu sonuçlanıyor, izleyiciler seferber oluyor, failler bulunuyor, kayıplar gün yüzüne çıkıyor. Şöyle bakıp düşününce şaşırtıcı geliyor ama; kolluk kuvvetleri ile işbirliği içinde çalışan ve devlet kurumlarının aksine olayların aydınlatılması için halkla başarılı bir işbirliği gerçekleştiren, gündüz kuşağının en çok izlenen reality şov programından söz ediyoruz.
    Şimdilerde programda ele alınan, medyanın da epeyce ilgisini çeken Fahire Kara’nın kayboluş hikayesini konuşacağız. Benim de internet sitelerine düşmesi üzerine haberdar olduğum olay, okudukça beni içine çekti, daha fazla okumak daha fazla araştırmak isteği uyandırdı. Hatta yaşananları aklımdan çıkaramaz oldum.
    Olayı bilmeyenler için kısaca anlatayım. Fahire Kara 12 çocuk annesi Batmanlı bir kadın. Eşi ile birlikte 1990 yılında ikinci kere hac vazifesini yerine getirmek üzere Suudi Arabistan'a gidiyor. Fahire Kara ve eşi Diyanet’in hac kurasına girerek resmi yollardan daha önce hacca gittikleri için ikinci hac ziyaretlerini Diyanet’in bilgisi dışında, pasaportları ile bir tur şirketi aracılığıyla kayıt dışı olarak yapıyorlar. Normal koşullarda Diyanet’in kurasına girerek resmi yollardan hacca gidenlerin Diyanet yetkilileri tarafından kaydı tutuluyor ve Suudi Arabistan’a girişlerinde pasaportları yetkililer tarafından alınarak, Suudi Arabistan girişinde hacı adaylarına kimlik belgesi ve vize yerine geçen geçici bir belge veriliyor.
    1990 yılı Suudi Arabistan devletinin ihmalleri sebebiyle binlerce hacı adayının şeytan taşlama ritüeli sırasında çıkan izdihamda hayatını kaybettiği El Muaysem faciasının gerçekleştiği, dünya tarihine geçen acı bir yıl. Şeytan taşlamak üzere girilen tünelde geliş ve gidiş yollarının ayrılmaması sebebiyle, çift taraflı olarak ve ritüel gereği koşarak ilerleyen binlerce insanın çarpışarak ezildiği bu faciada Kara çifti de oradalar ve izdihamda birbirlerini kaybediyorlar.
    Abdurrahman Kara, eşi Fahire Kara’nın bu izdiham sırasında kelime-i şehadet getirdiğini duyduğunu, eşine ulaşmak için çaba sarf ettiğini ancak kendisi de yaralı olduğu için bunu başaramadığını ve hastanede gözünü açtığını anlatıyor. Yaralı olarak hastaneye taşınan Abdurrahman Kara’nın kendine gelir gelmez olay yerinde, tüm hastane ve morglarda eşini aradığını ancak hiçbir suretle ulaşamadığını, eşinin faciada hayatını kaybettiğini düşünerek Türkiye’ye döndüğünü ve gıyabında cenaze namazı kıldırdığını öğreniyoruz.


    Fahire Kara’nın Türkiye’de geride bıraktığı çocuklarının kulağına günümüze yakın zamanda umre veya hacdan gelen kişilerce bir takım duyumlar gelmeye başlıyor. Bu kişiler Medine’deki hac yolları üzerinde yer tezgahında eşarp, tespih gibi hediyelik eşya satan ve iyi Türkçe konuşan bir kadından söz ediyorlar. Bu kadın zaman zaman Türk hacıları görünce ağlıyor, neden ağladığını ya da nasıl böyle Türkçe konuştuğunu soranlara kadın şu hikayeyi anlatıyor; “Ben Türkiye’den geldim, Batman Beşiriliyim, 1990 yılındaki tünel faciasında kocamı kaybettim. Gözümü açtığımda hastanedeyim sandım ama bir evdeydim, bir Arap çantamı, pasaportumu ve kimliğimi yaktı. 6 yıl güneş bile görmedim, odada esir tutuldum. O Arap’tan çocuğum olduktan sonra çıkmama izin verdi, yıllardır buradayım, ne arayanım ne soranım var.”
    Müge Anlı’nın programına Fahire Kara’nın çocuklarının başvurması ve çok sayıda hacının programa bağlanması ile olay açıklığa kavuşuyor. Ve Fahire Kara’nın Medine Belediyesi’nde çalışan bir Arap tarafından, facia sonrasında yapılan arama kurtarma çalışmaları sırasında kaçırıldığı, 6 yıl boyunca adamın Medine’deki evinde hapsedildiği, evde kendisine hizmet ettirildiği ve cinsel şiddete maruz bırakıldığı ortaya çıkıyor. Fahire Kara’nın bu tecavüzler sonucu kendisini kaçıran kişiden çocuğunun olması üzerine, artık evden kaçmayacağı düşünülerek dışarıya çıkmasına müsaade edildiğini öğreniyoruz. Fahire Kara evden çıktığı ilk yıllarda kaçma girişiminde bulunduysa da başarılı olamamış. Kendisini kaçıran adam tarafından pasaportu yakıldığı için kim olduğunu ispatlayamamış. Bulunduğu mahallenin adamın da mensubu olduğu Yemenli aşiretlerin kontrolü altında tutulması sebebiyle Fahire Kara konsolosluğa gidemiyor, kendisini kaçıran adamın bir oğlunun güvenlik görevlisi olması sebebiyle çevredeki herkes kadının zorla tutulduğunu bilmesine rağmen korktuklarından hiçbir adım atmıyor.
    Ve sonuç: modern çağda yaşanılan 27 yıllık kölelik, vatan ve evlat özlemi... Bu olay neden mi uykularımı kaçırdı veya aklımdan çıkmıyor dersiniz? Fahire Kara, kadının insan yerine koyulmadığı, şer’i hukuk ve tek adam diktatörlüğü ile yönetilen o toprakların, aşiretin, feodalizmin, korku toplumunun esiri oldu. Kendisine erkek şahit bulamadan hakkını arayamadığı hukuk (!) sisteminin kurbanı oldu. Mahallesindeki herkes tarafından olan bitene göz yumuldu, bir kadının, bir insanın zorla 6 yıl evde hapsedilmesine, cinsel saldırıya uğramasına aşiret korkusundan göz yumuldu. Bu insanlık dışı süreç yetmiyormuş gibi Fahire Kara’nın halen Türkiye’ye dönmesi mümkün görülmüyor. Zira kendisini zorla alıkoyan ve Medine’de 3 çocuk sahibi olduğu adamı Suudi yetkililere ihbar etmesi halinde şer’i hükümler gereği adam halkın gözü önünde asılacak. Şayet bunu söylemezse, evli olmasına rağmen bu kişiyle karı-koca hayatı yaşaması sebebiyle şer’i hükümler gereği kendisi zina suçunu işlemiş olacak ve recm cezasına mahkum edilecek. Yani halkın içinde taşlanarak öldürülecek. Fahire Kara, ya susturulduğu için ya da bu ikilemi aşamadığından sessizliğini sürdürüyor. Hikayesi gün yüzüne çıkmasına rağmen henüz kendisine ulaşılabilmiş değil.
    Tüyler ürperten ve bu çağda tanıklık ettiğimiz gerçekler karşısında laik bir ülkede yaşadığıma, kadın olarak, insan olduğumun, vatandaş olduğumun yasalar önünde kabul gördüğüne, kadın-erkek eşitliğinin -hala fiilen mücadele konusu olmasına rağmen- anayasamızca tanındığına şükrettim. Sonra Suudi Arabistan'ın yönetim şekli tam olarak nasıl diye şöyle bir bakayım dedim. Efendim Al-Saud ailesi tarafından monarşi ile yönetilen Suudi Arabistan'ın anayasası Kuran ve Sünnet olarak belirtilmektedir. Kralın aynı zamanda Devlet ve Hükümet Başkanı olduğu bu sistemde, hükümet fonksiyonları Bakanlar Kurulu marifetiyle yürütülmektedir. Üyelerinin tamamı Kral tarafından atanan 150 üyeli Şura Meclisi yasama çalışmalarında rol almakla beraber, Şura Meclisinde görüşülen yasa tasarıları, Bakanlar Kurulunca kabul edilmesi ve Kral tarafından onaylanması halinde yürürlüğe girebilmektedir. Yönetimle ilgili önemli kararların aşağı yukarı tümü, Suudi ailesi tarafından alınır. Aynı zamanda başkomutan olarak görev yapan kral, kendisine idari işlerde yardım etmesi ve tahta varis olması için bir veliaht prens atar. Veliaht prens aynı zamanda içişleri bakanıdır ve yine Al-Saud ailesine mensup kişilerden seçilir. Önümüzdeki referandum ile ABD’deki başkanlık sistemine benzer bir sistemin geleceğini sanıyorsanız şayet oylamaya sunulacak olan Anayasa maddelerini yeniden okumanızı ve okutmanızı tavsiye ederim.
    Halk oylamasına sunulacak olan başkanlık sisteminin Suudi Arabistan rejimi ile birebir benzerlik taşıdığını, aslında bildiğimiz anlamda bir “başkanlık sistemi” değil, bir krallık rejimi olduğunu göreceksiniz. Ve bu rejimin hac vazifesini yerine getirmek üzere kutsal topraklara giden Müslüman bir kadını 27 yıl boyunca nasıl esir ettiğini, şer’i kurallara göre yönetilen bu tek adam rejimi tarafından İslam dinine bağlı olan bir kadının tecavüzüne nasıl göz yumulduğunu ve bir kadın olduğu için hak aramasının nasıl önüne geçildiğini göreceksiniz. Ve bir kere daha anlayacağız ki, Cumhuriyet herkese lazım, Cumhuriyet hepimiz için. Ve bir kere daha neden HAYIR demeliyiz anlayacağız. Ve bir kere daha kadınlar olarak HAYIR demenin nasıl hayatımıza eşdeğer olduğunu anlayacağız.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Fahire Kara'nın hikayesi

          Kategori: Makaleler,Köşe Yazıları

          Konuyu Baslatan: Türk Milliyetçisi

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1299








Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş