CİTA http://img88.imageshack.us/img88/5720/180pxcheetahinkenya.jpg

Bu konu 16223 kez görüntülendi 34 yorum aldı ...
HAYVANLAR ALEMİ 16223 Reviews

    Konuyu değerlendir: HAYVANLAR ALEMİ

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 16223 kez incelendi.

Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 123 ... Sonuncu
  1. #1
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart HAYVANLAR ALEMİ

    CİTA


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]








    Çita (Sanskritçede benekli anlamına gelen Çitraka sözcüğünden gelir) (Acinonyx jubatus) Kedigiller ailesinin ilginç bir üyesi olup,aslanlar gibi sürü halinde veya saklanarak avlanmak yerine, yüksek hızının avantajını kullanarak avlanan bir hayvandır. Kısa mesafede (460 metreye kadar) 120km/saatlik bir hızı tutturabildiği gibi, sıfırdan 120 km/saat hıza sadece 3,1 saniyede erişebilmektedir.Eğer 460 metreden fazla koşarsa vücut ısısı 46 derecenin üstüne çıkar ve bu da çitanın beynine zarar verir. Vücudunda benekler olup başı küçüktür.Gözlerinin altından ağzına ve çenesine inen siyah çizgiler bulunur.Bu çizgiler güneş ışınlarını çeker ve böylece av için daha rahat bir görüş sağlar. En önemli özelliği de dünyanın en hızlı koşan memelisi olmasıdır.

    Dişi çitalar yirmi ilâ yirmi dört aylıkken ergenliğe erişirler. Öte yandan erkek

    çitalar bu sürece on iki aylıkken ulaşırlar. Buna karşılık cinsel birleşme üç yaşından evvel nadiren gerçekleşir.

    Çita yavrularında ölüm oranı yüzde 90'dır. Genellikle sırtlan ve kartalların saldırılarına kurban giderler. Yavrular genellikle 13-20 aylıkken annelerinden ayrılırlar. Çitalar 20 yıldan daha uzun süre yaşayabilirlerse de çoğu zaman ilerleyen yaşla birlikte azalan süratleri dolayısıyla daha kısa yaşarlar.

    Çitanın avlanma sırasındaki koşusu genellikle bir dakikadan daha kısa sürer. Zira koşu sırasında vücut ısısı ölümcül derecede yükselir. Av girişimlerinin yalnızca yarısında başarılı olur. Ayrıca çitaların sahip oldukları hızlı koşma yeteneğinden dolayı kemikleri çok incedir.Bu nedenle çitalar avını bir yerde yerken sırtlanlar gibi hayvanlar gelirse o bölgeden çekilerek avını oracıkta bırakır.Çünkü sırtlanların çeneleri çok kuvvetlidir.Bu ince kemikler ise bu güçlü çeneye asla dayanamaz.Çitaların hızlı koşma sebeplerinden birisi de kuyruklarının uzun olmasıdır.Çitalar için kuyruk koşu esnasında da yardımcı olur. Çünkü; çitalar ceylan ve impala gibi savunmasız hayvanları yakalarlar. Ancak; ceylan ve impalalar dünyanın en hızlı manevra yapan hayvanlarıdır, çitalar da yüksek hızlarına rağmen kuyruklarını bir dümen gibi kullanarak keskin dönüşler yapabilirler çitaların maksimum hıza eriştiklerinde her adım arası mesafesi yaklaşık 15 metreye ulaşabilmektedir buda yerde gezen bir hayvan için neredeyse uçmak anlamına geliyor.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: HAYVANLAR ALEMİ

          Kategori: Hayvanlar Alemi

          Konuyu Baslatan: GARAGIZ

          Cevaplar: 34

          Görüntüleme: 16223


  2. #2
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart KAPLAN


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]






    Kaplanlar dünya üzerindeki en büyük ve en ağır kedilerdir.Kaplan ve aslanın çiftleşmesinden meydana gelen liger veya tigon'lar kaplanlardan daha büyük olabilirler. [3] Genelde farklı alttürlere ait kaplanların farklı boyutlarda olmasına rağmen erişkin bir erkek kaplan ortalama 200 ile 350 kg. dişilerse 120-180 kg. ağırlığındadır. Erkek ortalama 2,6 m. 3,3 m. arası dişiler ise 2,3-2,75 m. boyundadırlar. Yaşayan alt türler arasında Sumatra kaplanı en küçük Sibirya kaplanı (ya da Amur) en büyüğüdür.Maalesef Sibirya Kaplanlarının soyu tükenmek üzeredir.

    Bir çok kaplanın çizgilerinin renkleri kahverengiden saf siyaha kadar değişir, buna rağmen beyaz kaplanlar daha az belirgin olan çizgilere sahiptir. Beyaz kaplanlar ayrı bir alttür değil lüsistik (:en:Leucistic) hint kaplanlarıdır. Çizgilerin şekli ve yoğunluğu alttürden alttüre farklılık gösterir ama çoğu kaplan 100'den fazla çizgiye sahiptir. Şimdi soyu tükenmiş olan java kaplanının bundan çok daha fazla çizgisi vardı. Bu çizgilerin düzeni ve kaşları aynı parmak izi gibi eşsizdir[4]. İki kaplan aynı çizgilere sahip değildir. Böylece aynı parmak izi gibi bireylerin tanımlamasında kullanılabilir gibi gözükse de vahşi bir kaplanın çizgilerinin düzenini kaydetmekteki zorluklar yüzünden uygulanabilir bir yönteö değildir. Çizgilerin amacının kamuflaj olduğu sanılmaktadır.

    Çok az hayvan insanların gördüğü anlamda renkli görme duyusuna sahip olduğu için, postun rengi pek önemli değildir.[5] Kaplanların çizgilerinin düzeni aynen derilerinde de bulunur, eğer bir kaplanı traş edecek olsaydınız, derisinde de aynı çizgi düzeni ile karşılaşırdınız.

    Diğer tüm kediler gibi sivri tırnaklara sahiptirler ve tırnaklarını içeri çekebilirler.

    Özellikle mavi ve koyu maviye yakın ve diğer renklerde kaplanlar olduğuna dair birçok belirsiz referans bulunmuştur. (bkz Malta kaplanı veya Mavi Kaplan (Panthera tigris melitensis) (en:maltese tiger) ve kara kaplan (en:Black tiger (animal)))


    Avlanma Yöntemleri [değiştir]
    Kaplanın son derece güçlü çenesi ve sivri dişleri onu süper bir avcı yapar.Kaplanlar genellikle gece avlanırlar. Gece görüşleri insanınkinden 6 kat daha iyidir[6]. Çok sesiz ve farkettirmeden avlarını takip ederler. Kaplanlar diğer kediler gibi avlarını pusuya yatarak yakalarlar. Bir noktadan vücudunun ağırlğını ve güçlerini kullanarak avlarının üstüne çullanıp, etkisiz hale getirirler. Av yüzükoyun yerde yatarken kaplan avının boynunun arkasını ısırır. Bu omuriliği kopartarak, nefes borusunu delerek veya toplardamar ya da atardamarları parçalayarak avın ölmesini sağlar. Büyük avlar için boğazdan ısırmayı tercih eder. Kaplan bu süre içinde ayakları ile avına sarılarak hareket etmesini önler ve avı ölünceye kadar boynuna kenetlenir.

    Çok iyi yüzücü olan kaplanların avlarını yüzerken öldürdükleri bilinmektedir. Hatta bazı kaplanlar, üzerindeki balıkçılar veya yakalanmış balıklar için nehirdeki balıkçı teknelerini pusuya düşürmüşlerdir. Ranthambore Ulusal Parkındaki kaplanlar özellikle de Chengis adında bir tanesinin bataklık timsahları ile güreşerek timsahların ağzından avlarını aldığı biliniyor[7].

    Kaplanların büyük bir çoğunluğu mecbur kalmadıkça insan avlamazlar. Muhtemelen 1000 kaplandan sadece 3-4 tanesini hayatları boyunca av olarak insan öldürmektedir. Tipik insan yiyici, hasta ya da yaşlı olup alışıldık avını avlamayan, dolayısıyla daha ağır hareket eden ve daha küçük hedeflerle yetinmek zorunda kalan hayvanlardır. Tüm diğer iri avcılar gibi kaplanlar da insanları ideal bir av olrak görmezler. Bengal'deki mangrov bataklıkları diğer yerlere göre daha yüksek bir insan yiyici ortalamasına sahiptir ve buradaki bazı sağlıklı kaplanların da insanları avladıkları bilinmektedir.

    Vahşi doğada kaplanlar 5 m. kadar yükseğe ve 9-10 m. kadar uzağa zıplayabilirler. Bu onları Pumadan sonra en yükseğe zıplayabilen memelilerden biri yapar. 50 kg ağırlığındaki bir çiftlik hayvanıyla 2 m. yüksekliğinde bir çitin üzerinden atladıkları belirtilmiştir. Ava sıkıca tutunmaları sağlayan devasa ve son derece kuvvetli ön uzuvları çıkıkları engeller. Özellikle Gaur ve su buffalosu gibi bir tonun üzerindeki avlar, altıda biri ağırlığında kaplanlar tarafından öldürülür. Yetişkin bir insanı veya kurdu tek bir pati darbesi ile öldürebilir veya 150 kg.'lik bir sambar geyiğini ağır yarayabilir.


    Beslenme [değiştir]Kaplanlar mümkün olduğunca sambar, gaur ve manda gibi iri avları tercih ederler. Çünkü büyük bir av daha fazla et demektir, daha uzun süre idare eder ve başka bir av ihtiyacını ortadan kaldırır. Kaplan öldürdüğü avını gizli bir yere götürerek bununla günlerce idare eder[8]. Kaplanlar menzillerindeki en üst yırtıcıdırlar ve besin için, güçsüzlüğünü sayılarla kapatan dhole (vahşi hint köpeği) dışında başka bir hayvanla mücadele etmezler. Mecbur kalmadıkça gergedan gibi büyük hayvanlara saldırmazlar. Kaplanlar et ile beslenir.


    Biyoloji ve Ekoloji [değiştir]
    Kaplanların dağılımı: Açık kırmızı: 1900 - Koyu kırmızı: 1990Yetişkin kaplan yalnız hayvanlardır çok şiddetli derecede bölgesellerdir. Dişi bir kaplanın 20 km² civarında bir bölgesi varken erkek kaplanları bölgesi 60-100 km² arasıdadır. Erkeklerin bölgesi bir sürü dişininkini kaplayabilir ama kendi bölgelerinde yabancı bir erkeğe müsamaha göstermezler. Agresif doğaları gereği bölgesel uyuşmazlıklar çok şiddetlidir ve genelde erkeklerden birinin ölümü ile sonuçlanır. Erkek kaplan bölgesini idrar ve anal salgı bezlerindeki salgılarla ağaçları ve dışkısı ile patikaları işaretleyerek belirler. Aynı zamanda ağaçlarda bıraktıkları tırnak izleri de bölgelerini işaretlemede kullanılır. Erkekler dişilerin kızgınlık dönemini anlamak için idrarlarını koklarken "flehmen" (en:Flehmen response) denilen bir davranışla yüzlerini ekşitirler.

    Dişi sadece birkaç gün boyunca kızgın haldedir ve bu süre içinde birçok kez çiftleşme gerçekleşir. Çift diğer kedilerde olduğu gibi sık sık ve gürültü bir şekilde çiftleşir. 103 gün olan gebelik süresi sonunda ağırlığı bir kg. civarında olan 3 veya 4 yavru doğar. Etrafta gezinen diğer erkekler dişiyi tekrar çiftleşebilir hale getirmek için yavruları öldürebilirler. Yavrular 8 hafta sonunda anneyi yuvanın dışına takip edebilecek hale gelirler, 18 ay sonunda ise bağımsız hale gelirler. Fakat 2-2,5 seneye kadar annelerinden ayrılmazlar. Yavrular cinsel erişkinliğe 3-4 yaşında erişirler. Dişiler annelerinin yakınında bir bölge edinirlerken erkekler, bölgesel bir erkekle dövüşüp onu yenerek ele geçirebilecekleri bir bölge aramaya koyulurlar. Hayatı boyunca dişi bir kaplan eşit sayıda erkek ve dişi yavru dünyaya getirir. Kaplanlar esaret altında iyi ürerler. ABD'deki esaret altındaki nüfus dünyadaki vahşi kaplan nüfusu ile rekabet edebilir.

    Vahşi doğada kaplanlar yaban domuzu, gaur ve manda gibi vahşi sığırlar, yavru gergedanlar, yavru filler ve hatta bazen leopar ve ayılarla beslenir. Sibirya kaplanı ve boz ayı ciddi iki rakiptir ve birbirlerin mümkün olduğunca uzak dururlar. İstatiksel olarak Sibirya kaplanı daha küçük ayıları öldürdüğünden daha başarılıdır. Ama kaplanlar daha büyükçe ayıları öldürebilirler ve öldürürler[2]. Erkeklere nazaran önemli ölçüde küçük olan dişi kaplanlar bile yetiştin gaurları kendi başlarına öldürme kabiliyetine sahiptirler. Gaur, yaban domuzu ve sambar kaplanın Hindistandaki gözde besinleridir. Gergedan ve fil yavruları da sürülerinden ayrı kaldıkları zaman kaplanlara yem olabilirler. Bir kaplanın yetişkin bir dişi gergedanı öldürdüğü gözlemlenmiştir.[3]

    Vahşi kaplanlar birçok yöntem kullanılarak incelenmişlerdir. Eskiden kaplan nüfusu izlerinin kalıpları çıkarılarak tahmin edilmeye çalışılıyordu. Şimdi ise tuzak kameralar kullanılmakta. Dışkılarından alınan DNA'nın incelenmesi gibi yeni yöntemlerde değerlendirilmekte. Telsiz tasmalarda vahşi kaplanları takip etmekte oldukça popüler bir yöntem olarak kullanıldı.


    Alttürler [değiştir]Üçü soyu tükenmiş olmak üzere toplam sekiz kaplan alttürü bulunmaktadır ve yakın gelecekte bir alttürün daha soyunun tükenmesi neredeyse kesindir. Güney Çin kaplanının ilk kaplan olduğu sanılmaktadır. Aşağıda vahşi nüfüslarına göre azalan şekilde alttürler sıralanmaktadır.

    Ana karada yaşayan kaplan türleri birbirine hem görünüm hem genetik olarak çok benzedikleri için bazı bilim adamları kaplanların sadece Anakara ve ada kaplanları olrak sınıflandırılmasını önermektedirler. Günümüzde adada yaşayan tek kaplan türü Sumatra kaplanıdır[9].


    Yaşayan alttürler [değiştir]
    Bengal KaplanıBengal kaplanı (Panthera tigris tigris) Hindistan, Bangladeş, Nepal, Butan ve Myanmar'ın bazı bölgelerinde bulunur. Otlaklar, süb-tropik ve tropik yağmur ormanları, fundalıklar yaprak döken ormanlar ve mangrovlar gibi çok faklılıklar gösteren ortamlarda yaşar. Hindistan hükümeti bu hayvanların sadece Hindistan'da yaşayanlarının sayılarının 3,100 4,500, ve 3,000 arasında bir yerde olduğu tahmin etmektedir. Ama birçok korumacıya göre bu sayı fazlasıyla iyimser bir rakamdır. Bu sayılar izlerin kalıplarına dayandırıldığı için çoğunlukla hatalı sonuçlar verebilmektedir, dolayısı ile Hindistandaki kaplan sayısı 2000'den az olabilir[10] En yaygın kaplan türü olmasına rağmen bu hayvan hem kaçak avlanma hem de doğal ortam kaybı nedeniyle büyük baskı altındadır. Hindistan 1972 yılında Kaplan Projesi adı altında devasa bir korunma progamı geliştirdi. Bu program sayesinde kaplan sayısı 1970'lerdeki 1200'lerden 1990'lardaki 3000'lere kadar arttı. Bu program gelmiş geçmiş en başarılı korunma programlarından biridir. Geçenlerde bu sayıların tezgahlama olduğuna dair söylentiler ortaya çıktı. En az bir Kaplan Rezervinin (Sariska) tüm kaplan nüfusunu kaçak avcılığa kaybettiği ortaya çıktı.[4]. Erkekler genelde 200-295 kg. arasında, dişiler ise 120-180 kg. arasındadırlar. Vurulan en büyük Bengal kaplanı 3,3 m. uzunluğunda ve 390 kg. ağırlığındaydı, bu dev 1967 yılında öldürüldü.

    Çinhindi kaplanlarıÇinhindi kaplanı(Panthera tigris corbetti) aynı zamanda Corbetti kaplanı olarakta bilinir. Kamboçya, Çin, Laos, Myanmar, Taylan ve Vietnam'da bulunur. Nüfus tahminleri 1200 ile 1800 olmakla beraber muhtemelen aşağı rakama daha yakındır. Şu andaki en büyük nüfus kaçak avcılığın çok katı bir şekilde yasak olduğu Malezya'dadır. Buna rağmen tüm nüfuslar ortam parçalanması ve aynı soyla çiftleşme (en:inbreeding) gibi nedenler yüzünden aşırı risk altındadırlar. Vietnam'da öldürülen kaplanların neredeyse %75'i geneleneksel çin tıbbına malzeme olmaktadırlar. Kaplanlar fakir yerliler tarafından yoksulluklarını rahatlatabilecek bir yol olarak görülmektedirler. Çinhindi kaplanları Bengal kaplanlarına göre daha küçük (Afrika aslanı boyutlarında)ve koyu renklidirler. Erkekler ortalama 150-190 kg iken dişiler daha küçük olup 110-140 kg. civarındadırlar.

    Sumatra KaplanıSumatra kaplanı (Panthera tigris sumatrae) Sumatra Kaplanı sadece Endonezya'nın Sumatra adasında bulunur. Büyük çoğunluğu adadaki beş ulusal parkta olmak üzere sayıları 400 ile 500 arasındadır. Yakın geçmişte yapılan genetik farklı eşşiz genetik işaretler (genetic marker) ortaya çıkarmıştır.[11] Bu, eğer soyu tükenmez ise başka bir türe evrimleşmesinin işareti olarak görülmektedir. Bu gelişme Sumatra kaplanın diğer alttürlere nazaran korunmasında öncelik olması gerektiği kanısını ortaya çıkarmıştır. Doğal ortam kaybı en büyük tehditdir. Ağaç kesme görünüşte ulusal park olan alanlarda dahi halen devam etmektedir. 1998 ile 2000 arasında 66 kaplanın (nüfusun yaklaşık %20'si) vurularak öldürüldüğü kaydedildi. Sumatra kaplanı yaşayan kaplan türlerinin en küçüğüdür. Erkekler ortalama 100-130, dişiler ise 70-90 kg. ağırlığındadır. Küçük boyutları Sumatra'nın yoğun ve katı ormanlarına uyum sağlamasından ve daha küçük avlarla çevrili olmasından kaynaklanır.

    Sibirya kaplanıSibirya kaplanı (Panthera tigris altaica) aynı zamanda Amur kaplanı, Mançurya kaplanı ve Kuzey Çin kaplanı olarakta bilinir. Neredeyse tamamen, şu anda korunmakta olduğu Sibirya ile sınırlanmıştır. Son iki nüfus sayımı (1996-2005) onları bölünmemiş en büyük vahşi kaplan nüfusu yapan, tek ve devamlı mezillerinde 450-500 olarak bulunmuştur. En büyük kaplan alttürü sayılmaktadırlar. Kayıtlardaki vahşi en büyük Sibirya kaplanı 384 kg. ağırlığındaydı. Esaret altında bir tanesi ise 423 kg.. Bazı Bengal kaplanları bu ağırlıklara erişebilseler de Sibirya kaplanlarına nazaran daha küçük yapılıdırlar. Ağırlıklar kaplanın yeni beslenmiş ya da boş mide ile olmasına göre önemli ölçüde değişebilir. Erkek bir Sibirya kaplanın ortalama ağırlığı 227 kg.dir ve 205-364 kg. arasında değişirler. Sibirya kaplanları aynı zamanda daha kalın, hafif altın sarısına çalan postları ve daha az olan çizgileri ile dikkat çekerler. Sibirya kaplanları yaşamakta olan en büyük kedigildir. Altı aylık bir Sibirya kaplanı yavrusu tam erişkin bir panter kadardır.

    Güney Çin KaplanıGüney Çin kaplanı (Panthera tigris amoyensis) veya Çin kaplanı, Amoy veya Xiamen kaplanı olarakta bilinir. En kritik tehlike altındaki alttürdür ve soyunun tükenmesi neredeyse kesindir. Bu alttür en küçük alttürlerden biridir. Güney Çin kaplanının boyu hem erkek hem dişi için 2.2-2.6 m. arasında değişir. Erkekler 127-177 kg. arasında dişilerse 100-118 kg. ağırlığındadırlar. Büyük olasılıkla en son vahşi Doğu Çin kaplanı 1994'te vurulmuş ve son 20 senedir doğal ortamlarında canlı kaplan görülmemiştir. 1977 yılında Çin hükümeti vahşi kaplanların vurulmasını yasaklayan bir yasa çıkarmış fakat bu alttürü kurtarmakta çok geç kalmıştır. Şu ada hepsi Çin'de olmak üzere, esaret altında yaşadığı bilinen 59 Güney Çin kaplanı vardır. Fakat bütün bu hayvanlar sadece altı hayvandan üremişlerdir. Dolayısı ile alttürün devam etmesini sağlayacak genetik farklılık artık bulunmamaktadır. Şu anda, bu kaplanları 2008 yılında vahşi doğaya salma amaçlı yetiştirme çabaları vardır.

    Soyu tükenmiş alttürler [değiştir]Kaplanlar fosil kayıtlarında pek yaygın değillerdir. Farklı kaplan fosillerine çoğunlukla Asya'da Pleistosin tabakalarında rastlanmıştır. Buna rağmen Alaska'da 100000 yıllık kaplan fosilleri bulunmuştur. Buz çağındaki kara köprüleri yüzünden bunların Sibirya kaplanının Amerikalı nüfusu olmaları muhtemeldir. Ayrıca bazı araştırmacılar, 10000 yıl öncesine kadar kuzey Amerika'ya hükmeden soyu tükenmiş büyük kedilerden Amerika aslanı kemikleri ile kaplan kemikleri arasında benzerlikler bulmuşlardır. Bazıları bu araştırmalar sonucunda Amerika kaplanın aslında bir yeni dünya kaplanı olduğu sonucuna vardılar.

    Japonya'da da kaplan fosilleri ortaya çıktı. Bu japonya kaplanları şu an adalarda yaşamakta olan kaplanlar gibi daha ufak tefektiler. Bunun, vücudun yaşanan çevrenin boyutlarına uyum sağlaması ya da kaplan gibi büyük avcılarda avın küçüklüğü ile ilgili bir olay olduğu sanılmaktadır.

    Bali kaplanı (Panthera tigris balica) Bali kaplanları daima Bali adasına özgü oldular. Bu kaplanlar soyları tükenene kadar avlandılar. Yetişkin bir dişi olan son Bali kaplanının Batı Bali'deki Sumbar Kima'da 27 Eylül 1937'de vurularak öldürüldüğü sanılmaktadır. Hiç bir zaman için esaret altında bir Bali kaplanı olmadı. Bali kültürü ve Hindu dini için hala önemli bir rol oynar.
    Java kaplanı (Panthera tigris sondaica) Endonezya'nın Java adası ile sınırlıydı. Bu hayvanlarının soyunun tükenmesi avlanma ve doğal ortamlarının yok edilmesi nedeni ile 1980 yılında oldu. Buna rağmen bu alttürün doğada sadece 25 tane kaldığı 1950'lerden itibaren soyunun tükendiği çok muhtemeldir. En son birey 1979 yılında görüldü. En sık çizgilere sahip kaplan türüydü
    Hazar kaplanı (Panthera tigris virgata) veya İran kaplanı ya da Pers kaplanının güvenilebilir en son görüntülenmesi 1968 yılında olmak üzere 1960'ların sonunda soyunun tükenildiğine inanılmaktadır. Buna rağmen böyle bir kaplanın en son olarak 1970 yılının şubatında Şehit Şen adında bir adam tarafından vurularak öldürüldüğü sanılmaktadır.[12] Tarihsel alanı olarak İran, Irak, Pakistan, eski SSCB ve Türkiye'de yaşamıştır. Bu kaplanın sarı renkli ve siyah çizgili olduğu söylenmektedir. Hazar kaplanı Bengal kaplanı ile birlikte Romalılar'ın arenalarda gladyatörlerle dövüştürmekte kullandıkları iki kaplan türünden biridir.
    Trinil kaplanı (Panthera tigris trinilensis) 1.2 milyon yıllık en eski kaplan fosilidir. Endonezya'nın Java adasını Trinil bölgesinde bulunmuştur. [13]

    Geleneksel Çin Tıbbı [değiştir]Kaplanların parçaları geleneksel Çin tıbbı tarafından kullanılmaktadır. Çin'de birçok insan kaplan parçalarının ilaçsal özellikleri olduğuna inanmaktadır. Bu inançların hiç birinin bilimsel bir dayanağı yoktur ve ispatlanmamışlardır. Günümüzde kaçak avcıların büyük bir çoğunluğu kaplanları Batı'da da giderek popüler hale gelen Çin tıbbı için kullananlara satabilmek amacı ile avlamaktadırlar.

    Kaplanın kuyruğu bazen ezilerek ve sabunla karıştırılarak deri kanserini tedavi etmek için merhem olarak kullanılır.
    Kaplanın kuyruğunun ucundaki kemiklerin kötü ruhları uzak tuttuğuna inanılır.
    Ezilmiş kaplan kemikleri şaraba katılarak genel bir Tayvan uyarıcısı olan tonik elde edilir.
    Kaplanın derisinin hayaletler tarafından meydana getirilen ateşe iyi geldiği iddia edilmektedir. Bunu iyi bir şekilde uygulayabilmek için kullanıcı derinin üzerinde oturmak zorundadır. Ama efsaneye göre çok uzun oturursa kullanıcı bir kaplana dönüşür.
    Safra taşlarına bal katarak onu ellere ve ayaklara sürmenin abselere iyi geldiği iddia edilmektedir.
    İddiaya göre yanmış kaplan tüyü çıyanları uzak tutar.
    Kaplanın beynini yağ ile karıştırıp vücuda sürmek hem tembelliğe hem de aknelere iyi gelir.
    Göz yuvarlağını hap haline getirmek iddiaya göre sarsılmalara iyi gelir.
    Eğer bıyıkları uğur taşınırsa efsaneye göre kişi kurşunlara karşı korunacak ve cesareti artacaktır.
    İddiaya göre eğer kaplan pençesini mücevher olarak veya cebinde taşırsa kişi cesaret kazanacak ve ani korkuya kapılmalardan korunacaktır.
    Güç, kurnazlık ve cesaret güya bir kaplanın kalbi tüketilerek elde edilir.
    Yüzen kaburgalarının bir şans tılsımı olduğuna inanılır.
    Kaplanın penisinin (hatalı bir şekilde) afrodizyak olduğu söylenir.
    Kaplanın ayağından alınan küçük kemiklerin çocuğun bileğine bağlanmasının çırpıntılar için tedavi olduğu iddia edilmektedir.[5]

    Literatür ve modern kültürde kaplan [değiştir]Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
    Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
    Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
    Kurabildi o korkunç simetrini?..

    William Blake, "Kaplan" (en:The Tyger), İngiliz dilinde en çok derlenmiş şiir. (Şiirin tamamı Türkçe ve İngilizce)
    İngilizce kaplan kelimesi olan "tiger" onuda Persçe'den [6] ödünç alan Yunanca "Tigris"'den gelmektedir. (Diğer bazı kaynaklar Dicle nehrinin latince adının Tigris olduğu ve bu çevrede sık görülmesi yüzünden kaplana bu ismin verildiğini iddia eder[7])Amerikan İngilizcesi'nde dişi kaplan manasına gelen "Tigress" ilk olarak 1611'de kaydedilmiştir. Sarımsı-kahverengi kuartz "Kaplanın Gözleri" (veya kaplan gözü) 1891'de kaydedilmiştir.



    Ulusal hayvan olarak kaplan [değiştir]Kaplan aşağıdaki ülkelerin ulusal hayvanıdır;

    Bangladeş (Bengal Tiger)
    Çin, Ejderha ve Panda ile beraber; Kaplan gayri resmi semboldür
    Hindistan (Bengal Tiger)
    Malezya (Malaya Kaplanı)
    Nepal (Bengal Tiger)
    Kuzey Kore (Sibirya kaplanı)
    Güney Kore
    Eski Nazi Almanyası siyah kartal ile beraber (şu anda siyah kartal (Bundesadler) (resmi) ve leopar (gayri resmi))
    Eski SSCB (Sibirya kaplanı) (Şu an Ayı ve altın kartal)

  3. #3
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart ASLAN


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]




    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]







    kralı olarak adlandırılır. Vahşi hayatta bilinen en güçlü birinci saldırgan kedidir. Korkunç kükremeleri 5 km ileriden duyulabilir.İnsanları av olarak kullanabilirler.


    Beslenme [değiştir]Afrika aslanı çoğunlukla etobur olmakla birlikte bazen yere düşmüş meyveleri de yer. Protein, yağ, karbonhidrat ve maden tuzlarına ek olarak vitaminini çoğunlukla bu meyvelerden ve avlarının iç organlarından alırlar. Aslan, tipik bir şekilde önce avın iç organlarını ve arka kısmını yer. Sonra yavaşça başa doğru gelir.Hayvanat bahçelerinde verilen etlere vitamin de eklenirse hayvan en iyi şekilde gelişir ve başarıyla ürer. Avı çoğu zaman dişi öldürür; fakat her zaman öncelik erkek aslanındır. Sonra sıra dişiye gelir. Yavrular ise sona kalır. Aslan, genellikle antilop ve zebraları avlar. Fakat bazen kamış sıçanı gibi küçük avları yakalar. Çiftlik hayvanlarına da saldırdığı olur. Hatta insanları bile av olarak seçebilir. Fakat asıl avları bir araştırmayla şöyle belirlenmiştir: gnu, impala, zebra, su antilobu, kudu, zürafa. Daha sonraki bir araştırma ise bu avları şöyle listelemektedir: Su antilobu, gnu, kudu, zürafa, samur antilobu, çessebe, zebra, Afrika mandası, rebok. Fakat Afrika aslanları bazen Afrika filleri ve suaygırlarına saldırabilir. Fillerin devasa kulakları insanların duyamayacağı sesleri duyacak kadar hassastır. Fakat gecenin sessizliğinde bu kulaklar hiçbir işlerine yaramayan bir yükten başka bir şey değildir. Ayrıca fillerin görüş yetenekleri fazla iyi olmadığından gece çok savunmasızdırlar. Fakat aslanlar kedilerde olduğu gibi geceleri insanlardan 6 kat daha iyi görürler. Bu yüzden de filleri iyi bir grup çalışmasıyla kolayca alt edebilirler. Suaygırlarına da suyun dışında; yani en savunmasız anlarında saldırarak onları öldürebilirler. Yaşlı ya da yaralı aslanlar, çevik avları yakalayamazlar. Bu durumda çiftlik hayvanlarına saldırabilir. Hatta insanları bile av olarak seçebilir. Özellikle kadın ve çocuklara saldırmak bir alışkanlığa dönüşebilir. Bir keresinde bir grup aslan, Tsavo’daki işçilere saldırarak Uganda demir yollarının döşenmesini durdurmuşlardır. Ayrıca ilginç bir şekilde köpekleri de öldürebilir, fakat onları yemezler.


    Avlanma [değiştir]
    Aslanlar avladıkları Afrika mandasını yerkenSavunmada ve av sırasında birleşen aslanlar, avlarını kovalar ya da pusuya düşürürler. Genellikle gece avlanırlar. Av esnasında genellikle kükremezler. Fakat avı kovalarken birbirleriyle bağlantıyı sürdürmek için homurdandıkları olur.Buldukları taktirde leş yemekten de geri durmazlar. Ortalama bir Afrika aslanının hızı saatte 55 km’yi bulabilir. Ancak bu hızını yalnızca kısa bir süre devam ettirebilir. Hız almadan 3,60 m yüksekliğe zıplayıp, 12 metre uzaklığa atlayabilir. İşte bu yüzden Aslan Afrika'nın beş büyükleri listesinde 3. sıradadır.dişi aslanlar erkeklerden daha ağırdır.Dişiler 300 kiloyu bulabilirken erkekler maksimum 260 kg. olurlar.


    Üreme [değiştir]
    Dişi bir Asya aslanıAfrika aslanı 2 yaşında çiftleşmeye başlar. Fakat tam olgunluğu 5 yaşında erişir. Erkekler poligamdır, yani birden fazla eşleri vardır. Çiftleşme sırasında ve öncesinde erkek sürekli kükrer. İşe karışan erkeklerle kavga edebilir. Gebelik süresi 105-112 gün arasında değişir. Dişi bir doğuruşunda 2-5 arası yavru dünyaya getirir. Yeni doğan yavrular kördür. Ayrıca kürkleri de beneklidir. Gözleri doğumdan 6 gün sonra açılır. Dişi, 3 aylıkken yavruları sütten keser ve onları avlanma dersleri vermeye başlar. Bir yaşındaki yavrular bunu kendileri başarırlar. Yavrular arasındaki ölüm oranı fazladır. Bunun nedeni yavruların en son beslenmesidir. Bu yüzden yavrularda vitamin eksikliği görülür. Fakat bu doğal bir nüfus kontrol yöntemidir. Böyle durumlarda da dişiler yavruları ölümden kurtarmak için onlar için avlanır ve önce yavruları beslerler.


    Yaşam şekli [değiştir]Afrika aslanı, fundalarda, gövde yaparak onları sıcaktan koruyan ağaçların olduğu yerlerde, sazlıklarda yaşarlar. Açık toprakları severler. Kedigiller familyasının tek sosyal türüdürler. Sayısı 20 kadar olan sürüler halinde yaşarlar. Çok büyük sürüler 30 üyeyi barındırabilir. Grubu bir erkek aslan ya da birden fazla erkeğin oluşturduğu bir koalisyon yönetir. Genelde geceleri aktiftirler. Gündüzleri ise tembel bir kediden farkları yoktur. Gölgelik yerlere uzanır ve serinlemeye çalışırlar. Afrika aslanları günde 20 saat uyur.


    Düşmanlar [değiştir]
    Dişi bir aslanAfrika aslanının gücüne rağmen birçok düşmanı vardır. Av esnasında zebralar sert bir çifte atarak aslanın dişlerini, kemiklerini kırabilirler. Bu durumda aslan sakat kalabilir, küçük kemirgenlerle beslenmek zorunda kalır. Ayrıca gnu, beyaz antilop, afrika mandası gibi güçlü boynuzları olan avlarından ağır bir boynuz yarası alabilirler. Bu yara onları doğrudan öldürebilir ya da enfeksiyon kapmasına neden olur. Yani her iki durumda da aslanın hayatı tehlikeye girer. Ya da avlarını almak isteyen benekli sırtlanlar onlar için tehlike arz edebilir. 5-6 dişi aslanın avladığı ava 15 sırtlan onların yemeğini kapmakla kalmaz, onlara ağır yaralar da verebilirler. Ayrıca bazen ağaca tırmanan bir aslan inerken sivri dallara takılarak can verebilir.


    Dağılımı [değiştir]Yaklaşık 10 bin yıl önce aslanlar Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika olmak üzere 5 kıtada yaygın haldeydiler. Bugün ise Amerika kıtasının tamamında, Asya kıtasının Hindistan hariç her yerinde, Avrupa’nın tamamında ve Afrika kıtasının bir bölümünde nesilleri tamamen tükenmiş halde. Bugün Afrika aslanı alt türü, aslan türünün en kalabalık ırkını teşkil ediyor. Vahşi doğada Afrika aslanı, sadece Afrika kıtasının bazı bölümlerinde bulunur. Sahra Çölü’nün güney bölgelerinde, Orta Afrika’nın yaklaşık yarısında, Doğu Afrika’da ve Güney Afrika’nın küçük bir bölümünde yaşamaktadır

  4. #4
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart JAGUAR


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]




    Jaguar (Panthera onca), Felidae (Kedigiller) familyasından ve Panthera cinsinin dört büyük kedisinden biri olan bir Yeni Dünya memelisidir. Diğer üç büyük kedi, Eski Dünya’nın kaplan, aslan ve leoparıdır. Kaplan ve aslandan sonra en büyük üçüncü kedi olan jaguar Batı Yarımküresinin en büyük ve en güçlü kedisidir. Jaguar günümüzde Meksika’dan (bazen ABD’nin güneybatısında da görülebilir) Orta Amerika’ya ve Paraguay’ın güneyi ile kuzey Arjantin’e kadar dağılan bir alanda bulunmaktadır.

    Benekli kedi, fiziksel olarak daha çok leopara benzese de daha güçlü yapısı, davranışsal ve habitat özellikleri ile kaplana daha yakındır. Tercih ettiği habitat cengel olsa da, ormanlık araziden açık araziye kadar çeşitli alanlarda yaşar. Genel olarak su kenarlarında bulunur ve kaplanla birlikte yüzmekten hoşlanan kediler olarak dikkat çekerler.

    Jaguar genel olarak yalnız dolaşan, avını izleyip pusuya düşüren bir avcıdır ve avını seçerken fırsatçı davranır. Aynı zamanda ekosistemi dengelemek ve av türlerinin nüfuslarını kontrol altında tutmak konusunda önemli rol oynayan hem süper hem de kilittaşı avcıdır. Jaguar, diğer kedilere göre bile oldukça kuvvetli bir çeneye sahiptir. [1] Kuvvetli çenesi sayesinde zırhlı sürüngenlerin kabuklarını deler ve memeliler arasında sıradışı olan bir öldürme yöntemi kullanır. Beyne ölümcül darbeyi indirmek için doğrudan avının kafatasını iki kulağının arasından ısırır. [2]

    Konu başlıkları [gizle]
    1 Etimoloji
    2 Taksonomi
    2.1 Coğrafî değişiklik
    3 Biyoloji ve davranış
    3.1 Fiziksel nitelikler
    3.2 Üreme ve yaşam çevrimi
    3.3 Sosyal yapı
    3.4 Avlanma ve beslenme
    4 Ekoloji
    4.1 Dağılım ve habitat
    4.2 Ekolojik rolleri
    5 Korunma durumu
    6 Mitolojide ve kültürde
    6.1 Mezoamerikan kültürü
    6.2 Çağdaş kültür
    7 Kaynakça
    7.1 Notlar
    8 Dış bağlantılar



    Etimoloji Jaguar kelimesinin etimolojisi tam olarak belli değildir. Bazı kaynaklar Güney Amerika Tupi dilinden Portekizce’ye geçtiğini belirtir. Başka bazı kaynaklar bu sözcüğün Guarani diline ait olduğunu savunur. Tupi dilindeki özgün ve tam isim jaguaradır ve aynı zamanda tüm etçil hayvanları tanımlamak için de kullanılır. Birleşik hâli olan jaguareté sözcüğündeki -eté "gerçek" anlamına gelir. Guarani dilindeki yaguareté sözcüğü de "gerçek yırtıcı hayvan", , "köpek gövdeli",ya da "yırtıcı köpek" diye farklı çevirilere sahiptir.İlk etimolojik raporlara göre jaguara sözcüğü "avını bir kerede öldüren hayvan" anlamına gelir ve bu bilgi birçok kaynakta bulunmaktadır. [8] Ancak bu bilginin doğru olmadığı öne sürülmüştür. Birçok Orta ve Güney Amerika ülkesinde bu kediye el tigre ("kaplan") denir.

    Panthera onca bilimsel adının ilk kısmının Yunanca pan- ("tüm") ve ther ("hayvan") sözcüklerinden türetildiği söylense de, bu da halk arasında yayılmış doğru olmayan bir etimolojik yorumdur. Panthera büyük olasılıkla Doğu Asya kaynaklıdır ve "sarımsı hayvan" ya da "beyazımsı sarı" anlamlarına gelir.[9]

    Onca sözcüğünün, hayvanın güçlü pençeleri nedeniyle "çengel" ya da "kanca" olduğu söylense de en doğru etimolojik yorum basitçe, hayvanın Portekizce ismi olan onçadan (on-sa) geldiğidir.


    Taksonomi p anthera onca, Panthera cinsinin Yeni Dünya’daki tek temsilcisidir. DNA araştırmalarıyla elde edilen kanıtlara göre aslan, kaplan, leopar, jaguar, kar leoparı ve bulutlu leopar ortak bir ataya sahiptir ve bu da yaklaşık altı ile on milyon yıl önceye dayanır. Fosil kayıtları, Panthera cinsinin 2 ile 3,8 milyon yıl önce ortaya çıktığını göstermektedir. Bulutlu leopar (Neofelis nebulosa) genel olarak bu grubun başına konur. Diğer türlerin evrim ağacındaki konumu değişik çalışmalarda farklılık gösterir ve henüz çözülememiştir. Çalışmaların çoğu kar leoparını Panthera cinsine katar, kar leoparının bilimsel adının Uncia uncia ya da Panthera uncia olması konusunda belirli bir ortak görüş yoktur.

    Morfolojik kanıtlara dayanan Britanyalı zoolog Reginald Pocock, jaguarın daha çok leopar ile bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır. Ancak DNA kanıtları yetersizdir ve çalışmadan çalışmaya jaguarın konumu değişiklik gösterir. Avrupa jaguarı (Panthera gombaszoegensis) ve Amerika aslanı (Panthera atrox) gibi soyu tükenmiş Panthera türlerinin fosilleri incelendiğinde hem aslanların hem de jaguarların özelliklerini gösterdikleri görülür. Jaguar mitokondriyal DNA’sının analizi, türün ortaya çıkışını fosillerin belirttiğinden daha yeni bir tarih olan 280.000 ile 510.000 yıl öncesine dayandırmaktadır.


    Coğrafî değişiklik [değiştir]Jaguar alttürlerinin en son betimlemesi 1939 yılında Pocock tarafından yapılmıştır. Pocock, coğrafî orijin ve kafatası morfolojisine dayanarak sekiz alttürü belirlemiştir. Ancak tüm alttürleri dikkatle inceleyebilmek için yeterli sayıda örneğe sahip olmaması nedeniyle önerdiği alttürlerin bir kısmı için şüphelerini belirtmiştir. Daha sonraları çalışmalarının değerlendirilmesi sonucu yalnızca 3 alttür önerilmiştir: P. o. onca, P. o. paraguensis ya da P. o. palustris, P. o. hernandesii

    Çok iyi tanımlanmış alttürler oluşturma konusunda son yıllarda yapılan çalışmalar da başarısız olmuştur ve artık kabul görmemektedir. [19] Larson (1997) jaguarın morfolojik değişikliklerini incelemiş, güneyde ve kuzeyde yaşayanlar arasında farklılık olduğunu göstermiştir. Ancak varolduğu ileri sürülen alttürler arasında, alttür olacak kadar büyük farklılıklar bulamamıştır. [20] Eizirik ve arkadaşlarının 2001 yılında yaptıkları genetik bir çalışma, belirgin bir coğrafi alttür dağılımının olmadığını göstermiş, ancak Amazon Nehri gibi büyük coğrafi engellerin farklı popülasyonlar arasındaki gen alışverişini sınırladığını da ortaya koymuştur. Sonraki daha detaylı bir çalışma, Kolombiya’daki jaguarların tahminî popülasyon yapısını doğrulamıştır.

    Pocock'un alttür sınıflandırması hâlâ kedinin genel tanımları arasında belirtilmektedir. Seymore bunları üç alttürde gruplandırmıştır:
    Panthera onca onca: Venezuela’dan, Brezilya’nın Rio Grande do Sul nehrinin güney ve doğusuna kadar ve
    P. onca peruviana: Peru sahili dahil olmak üzere.
    P. onca hernandesii: Batı Meksika ve ayrıca
    P. onca centralis: Orta Amerika — El Salvador’dan Kolombiya’ya
    P. onca arizonensis: Doğu Arizona’dan Sonora, Meksika’ya
    P. onca veraecrucis: Güneydoğu Meksika’dan orta Teksas’a
    P. onca goldmani: Yukatan Yarımadası'ndan Guatemala ve Belize’ye
    P. onca palustris ya da P. onca paraguensis: Paraguay ve kuzeydoğu Arjantin

    Biyoloji ve davranış
    Fiziksel nitelikler :jagur güçlü ara sahip bi hayvandır.

    Vücut ölçüleri önemli değişiklikler gösterir. Ağırlığı genellikle 56–96 kilogram arasında dolaşsa da 131–151 kilogram gelen daha iri jaguarlarla (dişi aslan ve kaplanların ortalama ağırlığına erişir) 36 kilogram gelen daha küçük jaguarlar da kaydedilmiştir. Dişiler genelde erkeklerden %10–20 daha küçüktür. Kedinin boyu 1,62–1,83 metre arasında değişir ve bu boya kuyruk 75 santimetre daha ekler. Omuz yükseklikleri 67–76 santimetre arasındadır.


    Henry Doorly Hayvanat Bahçesi’nde bir jaguarBölgeler ve habitatlar arasında boyut farklılıkları da ortaya çıkarılmıştır. Kuzeyden güneye gidildikçe boyut büyür. Meksika’nın pasifik sahilinde Chamela-Cuixmala Biyosfer Rezervi’nde jaguarlar üzerine yapılan bir çalışma yaklaşık bir puma boyutlarında yalnızca 30–50 kilogramlık jaguarların varlığını göstermiştir. ] Buna karşın Brezilya’da Pantanal bölgesinde yapılan bir çalışmada da ortalama jaguar ağırlığı olarak 100 kilogram bulunmuştur. Orman jaguarları açık alanda bulunan jaguarlara göre daha koyu renklerde ve daha küçüktürler. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle ormanlık alanlarda büyük otçul avların daha az olmasıdır.

    Kısa ve kalın bacak yapısı jaguarın iyi tırmanmasını, sürünerek ilerlemesini ve yüzmesini sağlar. Kafa sağlamdır ve çene aşırı bir şekilde güçlüdür. Jaguarların tüm kedigiller içinde en güçlü ve memeliler içinde de ikinci en güçlü çeneye sahip olduğu önerilmiştir. Bu güçlülüğün nedeni jaguarların kaplumbağa kabuklarını bile delecek kadar güçlü olmak için adaptasyonudur. Vücut oranına göre ısırma gücünün karşılaştırması jaguarı aslan ve kaplanın önünde, bulutlu leoparın yanında en üst sıraya oturtmuştur. National Geographic dergisinin özel bir sayısı da jaguarın dünyanın en kuvvetli kedisi olduğunu önermiştir. Bir jaguarın, 300 kg'lık bir boğayı bile çenesiyle 8 metre sürükleyebileceği ve en ağır kemikleri bile ezebileceği bildirilmiştir. Jaguar cengel içinde 300 kilograma kadar olan hayvanları avlar, kısa ve kalın fiziksel yapısı avına ve çevresine göre geçirdiği adaptasyonun bir sonucudur.


    Yüksek melaninli bir jaguar. Nam-ı diğer kara panterJaguarın postu asıl sarımsı kahverengi renkteyse de kızıl-kahverengiden siyaha kadar çeşitlilik gösterir. Kedinin kürkü cengel habitatında kamufle olabilmek için gül tarzı beneklerle kaplıdır. Post üstündeki benekler bir jaguardan diğerine farklılık gösterir, gül şeklindeki benekler farklı tipte bir ya da birkeç benek içerebilir. Genellikle kafa ve boyundaki benekler dolu, boşluk olmayan beneklerdir. Kuyruk bölgesinde de aynı şeklde olan benekler birleşerek bir kuşak haline gelir. Göbek, boyunaltı ve ayakların dış yüzleri ile aşağı yanlar beyazdır.

    Bu türde melanizm diye bilinen durum oluşur. Melanizme sahip tip benekli tipten daha az yaygındır. Güney Amerika bölgesinde yüzde altılık bir oran bildirilmiştir. Melanizm baskın allelin sonucudur. Melanizm olan jaguarlar tamamen siyah görünseler de yakından incelendiğinde benekler hâlâ görülebilirdir. Melanizmi olan jaguarlar halk arasında kara panter olarak bilinse de ayrı bir tür oluşturmazlar. Bazen beyaz panter diye adlandırılan nadir görülen albino bireyler, diğer kedilerde olduğu gibi jaguarlar arasında da görülür.

    Jaguar leopara çok benzer ama daha kısa ve kalın yapısı vardır. İki hayvan, postlarının üzerindeki gül şeklindeki beneklerden ayırtedilebilirler. Jaguarın benekleri sayıca daha az ve büyüktür. Genelde koyu renklidir ve kalın çizgili beneklerin ortasındaki küçük benekler leoparda bulunmaz. Jaguarın kafası daha yuvarlaktır, daha kısa ama kalın bacakları vardır.


    Üreme ve yaşam çevrimi :işi jaguarlar cinsel olgunluğa yaklaşık iki yılda gelirken erkek jaguarlar üç ya da dört yıl sonra ulaşırlar. Doğal ortamında kedinin yıl boyunca çiftleştiği sanılmaktadır ancak av arttığında doğumların sayısı da artış gösterir. [33] Esaret altındaki erkek jaguarlarda yapılan çalışma yıl boyunca çiftleşme varsayımını destekler. Semen özellikleri ve boşalma kalitesinde mevsimsel değişikliklere rastlanmamış ancak esaret altında üreme başarısının düşük olduğu gözlemlenmiştir. Dişilerin adeti 37 günlük çevrimin içinde 6–17 gün sürer ve dişiler idrar ile bıraktıkları koku ve daha yüksek ses tonu ile çiftleşmeye hazır olduğunu bildirir.

    Eşler çiftleştikte sonra ayrılır ve yavruların bakımını dişi yapar. Hamilelik 93-105 gün arası sürer ve dişi sıklıkla iki bazen de dörde kadar varan sayıda yavrular. Yavrular doğduktan sonra anne erkeklerin etrafta dolaşmasına izin vermez. Kaplanlarda da görülen bu davranış yavru yamyamlığını önlemek içindir. [35]

    Gözü kapalı doğan yavrular iki hafta sonra gözlerini açar. Üç ayda sütten kesilen yavrular anneleriyle birlikte ava çıkmadan önce altı aylık olana kadar inlerinen ayrılmaz. Yavrular bir ile iki yıl arasında anneleriyle birlikte kaldıktan sonra kendilerine ait bir bölge oluşturmak için ayrılırlar. Genç erkekler önceleri göçmendir ve yaşlı erkeklerle kendilerine ait bir bölge oluşturana kadar itişip kakışırlar. Doğal yaşam alanlarında jaguarların yaşam süresi 12 yıl civarındadır. Esaret altında 23 yıl kadar yaşadıkları görülmüştür ki bu onları en uzun yaşayan kedilerin arasına sokar.


    Sosyal yapı :edilerin çoğunluğu gibi, anne-yavru gruplarının dışında jaguar tek başına dolaşır. Erişkinler genelde kur yapmak ve çiftleşmek için biraraya gelir [35] ve kendilerine geniş bölgeler ayırırlar. Dişilerin 25 ile 40 km2 lik bölgeleri birbirini kesebilir ama hayvanlar genellikle yüzyüze gelmekten kaçınır. Erkeklerin bölgeleri av ve yeterli alan durumuna göre yaklaşık iki katı yer kaplar ve birbirini kesmez. Pençe izleri, idrar ve dışkı bölgeyi belirlemek için kullanılır.

    Diğer büyük kediler gibi jaguar da kükreyebilir. Genellikle, bölge ve eş için rakiplerini uyarmak amacıyla kükrerler. Doğal yaşam yerlerinde bireyler arasında karşılıklı kükremeler gözlemlenmiştir. Kükremeleri tekrar eden bir öksürüğe benzer ve bazen miyavlama ile homurdanma sesleri de çıkarırlar. Çok nadir de olsa erkekler arasında çiftleşme nedeniyle kavga çıkabilir ama genellikle saldırgan davranışlarda bulunmadıkları gözlemlenmiştir. Çıkan kavgalarda anlaşmazlık konusu genellikle bölge hakimiyetidir. Bir erkeğin bölgesi içinde iki ya da üç dişinin bölgesi yer alır ama başka bir erkeğin girmesine tahammül edemezler.

    Jaguar genellikle gece hayvanı olarak tanımlanırsa da daha çok yarı karanlıkta (gündoğuşundan önce ve günbatışından sonra) aktiftir. Erkekler de dişiler de avlanır ama erkekler daha büyük bölgede olduklarından her gün daha çok yol katederler. Av olduğu takdirde jaguar gündüzleri de avlanabilir. Zamanının %50-60’ını aktif olarak geçiren jaguar oldukça enerjik bir kedidir. [27] Bulunması zor olan jaguarın doğal yaşam alanlarına kolay erişilemediğinden, gözlemlenmesi oldukça zor bir hayvandır.


    Avlanma ve beslenme :üm kediler gibi jaguar yalnızca et ile beslenen bir etçildir. Fırsatçı bir avcıdır ve 85’e yakın türü avlar. [27] Jaguar büyük avları tercih eder ve geyik, tapir, pekari, köpek ve hatta cayman timsahlarını bile avlar. Ancak kedi, kurbağa, fare, kuş, balık, ve evcil hayvan gibi yakalayabildiği her türlü hayvanı yiyebilir.

    Jaguar Panthera cinsinde yaygın olan derin ısırık ve boğma tekniğini kullansa da kediler arasında istisna teşkil eden kendine has bir öldürme yöntemini tercih ederek, köpekdişleriyle avının kulakları arasından şakak kemiklerini ısırarak doğrudan beynini deler. Emmons (1987) bu tekniğin Pleistocene dönemin sonunda türlerin yokolması ve jaguarların temel avlarının kaplumbağa olması nedeniyle kaplumbağa kabuklarını kırarak açabilmek için bir uyum sağlama olduğunu önermiştir. Kafatası ısırığını memeliler için uygulayan jaguar, cayman gibi avlarda ise arkaya sıçrayarak omuriliğine zarar verdiği avını hareketsizleştirir. Kaplumbağa kabuğunu kırabilecek güçte olsa da, kabuğun içindeki etleri sıyırarak da yiyebilir. [35] Köpek gibi avlarda ise kafatasını kırabilecek bir pençe darbesi yeterli olur.

    Jaguar eğer sürek avındaysa, avını izleyip pusuya düşürür. Orman patikalarında yavaşça dolanarak pusuya düşürmeden ve saldırmadan önce avını dinler ve izler. Jaguar saklandığı yerden ve genelde hedefinin ölü noktasından çevik bir sıçrayışla saldırır. Türün pusu yetenekleri, hem yerliler hem de saha araştırmacıları tarafından hayvanlar dünyasında eşine pek rastlanmayan bir yetenek olarak görülür. Pusu yeteneği büyük bir ihtimalle çok farklı ortamlarda süper avcı olmanın geliştirdiği bir yetenektir. Pusuda avın arkasından suya sıçramak da yer alır. Yüzerlerken çok rahat bir şekilde avlarını öldürebilirler. Öyle kuvvetlidirler ki genç bir inek ölüsünü dahi bir ağacın üzerine çıkarabilirler.

    Avını öldürdükten sonra cesedini çalılığa ya da gözden uzak başka bir noktaya taşır. Avını karnından değil de boyun ve göğsünden yemeye başlar. Kalp ve ciğerlerden sonra omuzlarını yer. [35] Türün 34 kilogramlık en zayıf üyelerinin günlük besin gereksinimlerinin 1,4 kilogram olduğu tahmin edilmiştir. [41] 50-60 kilogram arasında esaret altındaki hayvanlar için günlük besin miktarı olarak 2 kilogramdan fazla et önerilmektedir. [42] Doğal ortamlarında bu değer değişkenlik gösterir çünkü avının yakalanması ve öldürülmesinde önemli ölçüde enerji harcayan yırtıcı kedi bir kerede 25 kilogram et yedikten sonra açlık dönemine girer.


    Ekoloji
    Dağılım ve habitat
    Jaguar’ın dağılımıFosil incelemelerine göre jaguar iki milyon yıllık bir yaşa sahiptir[22] ve Pleistosen döneminde Bering kara köprüsünden geçtiğinden beri bir Amerikan kedisidir. Panthera onca augusta adı verilen en yakın atası günümüzdeki kediden daha büyüktür. [21] Günümüzdeki dağılımı Meksika’dan Orta Amerika’ya ve Breziya Amazonu’nun büyük bir kısmı dahil olmak üzere Güney Amerika’ya uzanır. [44] Bu dağılım içinde kalan ülkeler ABD, Arjantin, Belize, Bolivya, Brezilya, Ekvador, Fransız Guyanası, Guatemala, Guyana, Honduras, Kolombiya,Kosta Rika, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Surinam, ve Venezuela yer alır. El Salvador ve Uruguay’daki jaguar soyu tükenmiştir.

    Listeye ABD'nin eklenmesinin sebebi güneybatıda özellikle Arizona, New Mexico ve Teksas'da görüldüğü bildirilen jaguarlardır. 1990'ların başında, jaguarların yaşam alanları Güney Kaliforniya ve batı Teksas'a kadar kuzeye uzanıyordu. [41] Jaguarlar, "Tehdit altındaki türler yasası" ile ABD’de koruma altına alınmış ve postu için hayvanların avlanması yasaklanmıştır. 2004 yılında doğal yaşamı koruma memurları Arizona’nın güneyinde jaguarları görüntülediler. Arizona’da sürekli bir popülasyonun yaşaması için yeterli bir av miktarı, öldürülmekten korunmaları ve Meksika’daki popülasyon ile bağlantılarının sağlanması gereklidir.

    Türün tarihsel dağılımına Amerika Birleşik Devletleri’nin güney kısmının tamamına yakını, güneyde de Güney Amerika kıtasının hemen hemen tamamı dahildir. Toplamda kuzey sınırı 1.000 km, güney sınırı da 2.000 km gerilemiştir. 40 milyon ile 11,5 milyon yıl öncesine ait Buz Çağı'ndan kalma jaguar fosilleri Missouri'ye kadar kuzeydeki bazı kazı alanları da dahil olmak üzere farklı yerlerde günyüzüne çıkarılmıştır. Fosiller, günümüzdeki ortalama ağırlıktan oldukça fazla olan 190 kilogramlık jaguarların varlığını ortaya çıkarmıştır. [46]

    Kedinin habitatına Güney ve Orta Amerika’nın yağmur ormanları, kısmen sel altında kalan açıklık sulak araziler, ve kuru otlaklar dahildir. Jaguar, bunların arasında en çok yağmur ormanlarını tercih eder. [27] Kedi, Arjantin pampaları, Meksika’nın kurak düzlükleri ve güneybatı ABD gibi kuru habitattaki yerini çok hızlı kaybetmiştir. [15] Kedi tropik, subtropik ve kuru yaprakları dökülen ormanlara yayılmıştır. Su ile birarada düşünülen jaguar genellikle nehir kenarlarında, bataklıklarda ve avlarını izlemeye yarayan yoğun yağmur ormanlarında yaşarlar. Jaguarlar 3.800 metre kadar yüksek rakımlarda da bulunur ama genellikle dağ ormanlarını tercih etmezler ve orta Meksika'nın yüksek platoları ile And dağlarında bulunmazlar.


    Ekolojik rolleri
    Arjantin’deki vahşi yaşamı koruma ve rehabilitasyon merkezinde bir jaguar.Jaguar bir süper avcıdır, yani besin zincirinin en üstünde yer alır ve onu avlayan başka bir tür yoktur. Jaguar ayrıca kilittaşı tür olarak otçul ve tanecil hayvanların popülasyonlarını kontrol ederek orman sisteminin yapısal bütünlüğünü sağlar. Ancak jaguar gibi türlerin ekosistemler üzerinde tam olarak ne gibi bir etkisi olduğunu belirlemek oldukça zordur çünkü türün olmadığı ve bulunduğu bölgelerden veri toplamak ve insan aktivitesinin etkisini dikkate almak gerekir. Genel olarak kilit türlerin eksikliğinde orta büyüklükteki avcı türlerinin popülasyonunun arttığı ve bunun da birbirini izleyen negatif etkileri olduğu düşünülür, [48] ancak saha çalışmaları bunun doğal bir değişiklik olacağını ve popülasyon artışlarının süreklilik arzetmeyeceğini göstermiştir. Dolayısıyla kilit tür varsayımı tüm bilimadamları tarafından desteklenmez.

    Jaguarların diğer avcılar üzerinde de etkisi bulunur. Jaguar ve Amerika kıtasındaki ikinci büyük kedi puma, sıklıkla simpatriktir (aynı bölgeyi paylaşan birbiriyle bağlantılı türler) ve sıklıkla beraber incelenmişlerdir. Jaguar ile simpatrik olan pumalar genelde daha küçüktürler çünkü büyük avları jaguar, küçük avları da puma aldığından, bu pumalar normalden küçük kalırlar. [50] Bu durum pumaların yararınadır. Küçük avlar dahil olmak üzere daha geniş av seçenekleri olan pumalar insanların değiştirdiği doğada jaguarlara karşı daha dayanıklıdırlar. [25] Her iki tür de neredeyse tehdit altındaki tür olarak ilan edilmelerine rağmen puma önemli ölçüde daha büyük bir dağılıma sahiptir.


    Korunma durumu :Jaguar, Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik tarafından neredeyse tehdit altındaki tür olarak değerlendirilmiş olup[15] yakın gelecekte soyu tükenme tehdidi altına girebilir. Tarihsel kuzey yerleşim alanlarını hemen hemen kaybetmesi, şu anda bulunan yerlerde bölünmelerin artması bu durumun seçilmesinde etken olmuştur. Jaguar popülasyonu günümüzde azalmaktadır. Wildlife Conservation Society (Vahşi Yaşamın Korunması Topluluğu) tarafından yaptırılan detaylı çalışmalar sonucunda jaguarın tarihsel yaşam alanlarının %37’sini kaybettiği, %18’inde de durumunun ne olduğunun bilinmediği ortaya çıkarılmıştır. Ancak geriye kalan yaşam alanlarında, özellikle Amazon havzasında ve buraya komşu olan Gran Chaco ile Pantanal’da uzun dönem hayatta kalma olasılığı, umut verici bir şekilde, %70 olarak belirlenmiştir.

    Jaguar için önemli riskler; habitatının olduğu ormanların yokedilmesi, insanlarla yiyecek için olan rekâbet [15] ve besledikleri hayvanları avlayan kedileri öldüren çiftçilerdir. Bir kere alıştıktan sonra jaguarların beslenmesinin önemli bir kısmını büyükbaş hayvanlar oluşturur. Otlak yapmak için arazi açılması, tür için tehdit unsuru olsa da Güney Amerika’ya ilk kez büyükbaş hayvanlar getirildiğinde bu yeni avdan faydalanan jaguarların başlangıçta popülasyonu artmış olabilir. Beslenen hayvanları çok sık avlamaları nedeniyle çiftlik sahipleri sürekli çalışan jaguar avcıları kiralamıştır ve jaguarlar görüldükleri yerde öldürülürler.


    Pantanal, Brezilya’da sel. Önemli bir jaguar yaşam alanı.Jaguar Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme’nin 1. maddesi ile korunmaktadır: Jaguar ya da herhangi bir parçasının uluslararası ticareti yasaklanmıştır. ABD, Arjantin, Fransız Guyanası, Honduras, Kolombiya, Nikaragua, Panama, Paraguay, Surinam, Uruguay ve Venezuela’da avlanmaları yasaklanmıştır. Brezilya, Guatemala, Kosta Rika, Meksika ve Peru’da avlanma yalnızca sorun çıkaran hayvanlarla sınırlandırılmış iken Bolivya’da jaguar avı hâlâ serbesttir. Ekvador ve Guyana’da tür herhangi bir koruma altında değildir.

    Süregelen korunma çabalarının içinde çiftçilerin bilgilendirilmesi ve ekoturizmin gelişmesine yardımcı olunması yer alır. [51] Jaguar genel olarak "şemsiye tür" olarak tanımlanır yani yaşadığı yer ve habitat gereksinimi öyle geniştir ki onun korunma altında olmasıyla birçok küçük tür de korunacaktır. [52] Korunma örgütleri, jaguara birbirine bağlı habitat sağlamaya çalışarak diğer türlerin de bu korunmadan yararlanması için çalışır.

    Türün yaşadığı alanların tamamına ulaşılamadığı için (orta Amazon bölgesi gibi) sayılarını tahmin etmek zordur. Araştırmacılar genel olarak özel biyobölgeler üzerine yoğunlaşır ve tür genelinde bir analize pek rastlanmaz. 1991 yılında Belize’de 600 ile 1.000 hayvanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Bir yıl öncesinde Meksika’nın 4.000 km2 lik Calakmul Biyosfer Rezervi’nde 125 ile 180, Chiapas eyaletinde de 350 hayvanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Guatemala’daki 15.000 km2 lik komşu Maya Biyosfer Rezervi’nde 465 ile 550 hayvan olabilir. [53] GPS-telemetrisi kullanılan 2003 ve 2004 yıllarındaki çalışmalarda kritik Pantanal bölgesinde 100 km2 de altı ile yedi jaguar bulunduğu görülmüştür (bu sayı, geleneksel yöntemlerle yapılan bir çalışmada 10 ile 11 olarak hesaplanmıştı). Buradan anlaşılan, çoğunlukla kullanılan örnekleme yöntemlerinin kedilerin gerçek sayısını abarttığıdır.


    Mitolojide ve kültürde
    Aztek jaguar savaşçısı.
    Mezoamerikan kültürü :Jaguar, uzun çağlar boyunca Orta ve Güney Amerika’da gücün ve kuvvetin sembolü olmuştur. Kolomb öncesi Mezoamerika kültürünün kaynaklandığı Olmek kültüründe belirgin bir "jaguaradam" kavramı gelişmiştir. Stilize jaguar ve jaguara benzeyen insan figürleri ve heykelleri bulunur. Daha sonraki Maya uygarlığında jaguarın ölüler ile yaşayanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırdığına ve kraliyet ailesini koruduğuna inanılırdı. Mayalar bu güçlü kedileri ruhsal dünyadaki dostları olarak görmüş ve krallarına içinde jaguar sözcüğü geçen resmî adlar vermiştir. Aztek uygarlığı, yönetenlerin ve savaşçıların sembolü olarak jaguar imajını paylaştı ve jaguar güçlü tanrı Tezcatlipoca'nın totem hayvanı olarak görüldü.


    Çağdaş kültür [değiştir]Jaguar çağdaş kültürde sıklıkla karşılaşılan bir semboldür. Guyana’nın resmî hayvanıdır ve ülke armasında yer alır. Çok sıklıkla ürün adı olarak kullanılan jaguar en çok lüks araba markası olarak tanınır. 1960’ların başında Fender Müzik Aletleri sörf müziği yapanlara yönelik Jaguar adını verdikleri bir elektrogitar modelini üretti.

  5. #5
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart YAGURİNDİ


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]








    Yaguarindiler uzun kuyruklu, kısa bacaklı kedilerdir. Vücutları 65 cm (+45 cm kuyruk) uzunluğunda olur. İki farklı renk varyasyonları vardır; bazıları gri tüylü, bazıları kırmızımsı kahverengi tüylü olurlar. Eskiden bu ayrı renklerinden dolayı, iki ayrı tür olarak sınıflanırlardı, ama daha ayrıntılı araştırmalardan sonra, iki renk varyasyonun da birbirleriyle çiftleştikleri ve kardeş yavruların bazılarının kırmızı ve bazılarının ise gri olabildikleri ortaya çıkmıştır.


    Yaşam alanı [değiştir]Yaguaundi Güney ve Kuzey Amerika'nin, Teksas'dan Uruguay ve Bolivya'ya kadar varan bir coğrafyanın tropik ve subtropik bölgelerinde bulunur. Az ağacı olan ormanlar, çalılık alanlar ve ormanların kenarları gibi farklı alanlara ayak uydurmuştur. Tamamen bitkisiz açık alanlarda ya da yağmur ormanlarında pek sık rastlanılmaz.


    Yaşam şekli [değiştir]Yaguarundi, geceleri aktif bir avcı olarak, kemiriciler, tavşanlar, kuşlar ve sürüngenleri avlar. Zarif vucudu ile çalıların arasında sessizce dolaşabilir. İsterse tırmanabilir de, ama bu kabiliyetini sadece zor durumlarda kullanır. Çok iyi bir yüzücüdür, ve bazı bölgelerde hatta balık avcılığı üzerine uzmanlaşmıştır.

    Gebelik 65 gün sürer ve sonunda 2-3 yavru dünyaya gelir. Yaguarundiler genelde senede iki kez yavrularlar.


    Sınıflandırma [değiştir]Eski sınıflandırmalarda Yaguarundiler, Herpailurus adında ayrı bir cins olarak kabul edilirlerdi. Modern moleküler genetik araştırmalardan sonra artık puma cinsine ait olduğu kabul edilmektedir.

  6. #6
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart SAZLIK KEDİSİ


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]



    Sazlık kedisi veya Saz kedisi (Felis chaus), bazen Bataklık vaşağı ya da Cangıl kedisi olarak da tanımlanır. Görece uzun bacaklı ve kısa kuyruklu bir yaban kedisidir. Asya'nın nemli bölgeleri bu kedinin mekanıdır.

    Konu başlıkları
    1 Özellikleri
    2 Yaşam alanı ve dağılımı
    3 Yaşam tarzı
    4 Popüler kültürde
    5 Dış bağlantılar
    6 Kaynakça



    Özellikleri Sazlık kedisinin belirgin bir iz ve işareti olmayan bej rengi kürkü vardır. Sadece kuyruğunda siyah halkalar bulunur. Kulaklarının ucunda vaşağı çağrıştıran siyah kıllı perçemler bulunur. Bu onun bataklık vaşağı olarak da tanımlanmasına yol açar. Vücut boyu 70 cm olup buna ilaveten 30 cm kuyruk gelir.


    Yaşam alanı ve dağılımı Sazlık kedisinin habitatı, bataklıklar, nemli çayırlar, sazlık ormanlar ve kıyı çalılık ve fundalıklardır. İstisnai olarak görece daha kuru çevrelerde de sazlık kedisi görülür. Ancak buralarda da su kaynağı yakınını arar. Sazlık kedisi Indochina Yarımadası ve Sri Lanka'dan, Hindistan ve Mezopotamya üzerinden İdil Deltası ve Sincan Uygur Bölgesi'ne kadar bir alana dağılmıştır. Afrika Kıtası'ndaki tek popülasyonu, Mısır'da, aşağı Nil Vadisi'nde görülür. Ayrıca Türkiye'de de bulunan bir kedi türüdür.


    Yaşam tarzı Sazlık kedisi genelde sazlıkları mekan tutan, tek başına hareket eden bir kedidir. Özellikle gündüz faal olarak görünür. Suya bağımlı olmasına rağmen ağırlıklı olarak tavşan, fare, kuş gibi kara hayvanlarını avlar.

    86 günlük bir gebeliğin ardından sazlık kedisi 3-4 yavru dünyaya getirir. Azami ömrü 14 yıldır.


    Popüler kültürde TÜBİTAK'ın açık kaynak kodlu yazılım projesi Pardus'un 2007.1 sürümünün adı "Felis chaus"dur. Bu türün isim olarak seçilmesinin nedeni, Pardus'un isim kaynağı olan "Anadolu parsı" Panthera pardus tulliana gibi, bu türün de neslinin tehlike altında olmasıdır.

    Nesli tükenmekte olduğu için nadir olarak fotoğraflanabilen kedilerden olan Felis chaus, son olarak bir sivil toplum kuruluşu olan DoğaBel tarafından Adana - Yumurtalık'ta görüntülenmiştir. Sazlık kedisinin, petrokimya endüstrisi ve çarpık yapılaşma yüzünden, Yumurtalık'taki bu son doğal yaşam ortamı da büyük tehdit altındadır. [1] Pardus Projesi, hizmete sokmayı planladığı topluluk portalı ile Türkiye'nin nesli tehlike altında olan tüm canlı türlerini korumaya yönelik büyük bir işbirliğine imzasını atmaya hazırlanmaktadır.[2]

  7. #7
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart PANTER


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]




    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]





    Panter, genel olarak Panthera cinsine ait büyük kedilerin; Türkçe'de ise özellikle Panthera pardus türünün adıdır. Çoğu dilde pars (Panthera pardus), jaguar (Panthera onca) veya puma (Puma concolor) için kullanılabilir. Özellikle melanistik bireyler sıklıkla bu isimle anılırlar.

    Kara panter, postunda benek ve lekeleri hâlâ bulunan fakat melanin pigmenti fazlası nedeniyle tamamen siyah görünen pars ve jaguarlara denir; bu renk başkalaşımı ayrı bir tür ya da alt tür göstergesi değildir. Kardeş yavrular arasında benekli ve melanistik postlu bireyler bir arada olabilirler.


    Melanistik parslar [değiştir]Parslarda (Panthera pardus), melanin salgısınından sorumlu alel çekiniktir. Post, mor menevişli kuzgunî renkte olur; yoğun bitki örtüleri ve yağmur ormanları gibi gölgelik habitatlarda postu bu renkte olan bireylerin kriptik avantajı olduğu düşünülmektedir. Örneğin, böyle bir bitki örtüsünün hakim olduğu Güneydoğu Asya, Malezya nüfuslarında melanizm %50 oranında olup, yine Çin, Myanmar, Assam-Nepal ve Güney Hindistan'ın Travankor bölgesinde cengellerde yaşayan parslarda yoğunlukla gözlemlenmiş, Malay Yarımadası'nda melanistik nüfusun benekli nüfustan daha yüksek olduğu kaydedilmiştir. Siyah genin, yağmur ormanlarında yaygın virüslere dirençteki rolü de bu bölgelerdeki yüksek nüfusta etkili olabilir.

    Son araştırmalara göre (O'Brien, 1996) Afrika grubunu temsil eden tek alt tür olan Afrika parsında (P. p. pardus) melanizm daha enderdir; Habeşistan, Kenya Dağı'ndaki ormanlar ve Aberdares'te kaydedilmiş az sayıda birey vardır. Kamerun'da istivai ormanlarda şu ana kadar tek bir melanistik birey gözlemlenmiştir. (Turnbull-Kemp, tarih: ?)

    Sonuç olarak, pars alt türleri arasında Asya grubu, melanokortin almacı üzerinde etkili ASIP peptidini üreten agouti geni açısından daha zengindir.


    Melanistik jaguarlar [değiştir]Parslardan farklı olarak, jaguarlarda (Panthera onca) melanizm geni başattır. Siyah jaguarlar, benekli jaguarlarla çiftleştiklerinde benekli yavruları olabilir, ama iki siyah jaguarın her zaman siyah yavrusu olur. Başkalaşımın çekinik olduğu parslardan bu şekilde ayrılırlar. Jaguarlarda melanizm geninin başatlık ilişkisi, eksik başatlık olarak tarif edilir: genin iki kopyasını taşıyan bireylerde postun fon rengi daha koyu, genin tek kopyasını taşıyanlarda kahverengili bir is rengidir.

  8. #8
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart

    Arkadaşlar katıımını bekliyom firsat olan yeni hayvanları eklsin bendeb bu günlük bu kadar

  9. #9
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]






    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]






    Geyik, geyikgiller (Latince: Cervidae) familyasında geviş getiren otçul memeli hayvanların ortak adıdır. Çift toynaklılar takımında bulunan akraba familyalardaki benzer hayvanlar da genel olarak geyik diye adlandırılmaktadır.

    Konu başlıkları [gizle]
    1 Doğal yaşam alanı
    2 Fiziksel özellikler
    3 Taksonomi
    3.1 Alt familyalar, cinsler ve türler
    4 Dış bağlantılar
    5 Kaynakça



    Doğal yaşam alanı [değiştir]Geyikler Antarktika ve Avustralya dışındaki kıtalarda oldukça yaygın olarak dağılmıştır. Afrika kıtasında Kuzey bölümünde Tunus ve Cezayir'in Atlas Dağları'nda bir miktar kızıl geyik bulunmaktadır. Geyikler tundradan tropikal yağmur ormanlarına kadar çeşitli biyomlarda yaşar. Her ne kadar ormanlarla bağdaştırılsa da bir çok geyik türü ekotondur yani ormanlar ve çalılıklar ile kırlık ve savanlar arasındaki geçiş bölgelerinde yaşar. Büyük geyik türlerinin çoğu tüm dünyada ılıman yaprak döken ağaç ormanlarında, dağlık karışık ibreli ağaç ormanlarında, tropikal mevsimlik/kuru ormanlarda ve savanlarda bulunur. Ormanlar içinde bazı bölgelerin kısmen ağaçlardan temizlenmesi aslında geyik popülasyonlarına yardımcı olur. Bu şekilde geyiklerin sevdiği ot tiplerinin yetişmesi için yer açılır. Yine de bu popülasyonların büyümesi ve hayatta kalması için gizlenmelerine yardımcı olacak uygun ve yeteri kadar ormanlık ve çalılık bulunması gereklidir. Orta ve Güney Amerika'nın broket ve pudusu ile Asya'nın munçağı gibi küçük geyikler ise genelde sık ormanlarda yaşar ve açık alanlarda pek görülmezler. Ayrıca yalnızca dağlarda, otlaklarda, bataklıklarda ve ıslak savanlarda ya da çöllerle sarılmış ırmak bölgelerinde yaşayan özelleşmiş geyik türleri de bulunur. Bazı geyikler kutup bölgesi çevresinde hem Kuzey Amerika hem de Avrasya'da yayılmıştır. Arktik tundra ve taygalarda yaşayan ren geyiği ile taygalar ve komşu bölgelerinde yaşayan mus bunlara örnektir.

    Asya'nın ılıman kesiminde geyiklerin en çok bulunduğu bölgeler Kuzey Kore, Mançurya (Kuzeydoğu Çin) ve Rusya'nın Ussuri bölgesindeki karışık yaprak döken ağaç ormanları, dağlık ibreli ağaç ormanları ve taygalardır. Bu dünyanın en zengin yaprak döken ve ibreli ağaç ormanlarından olan bölgede Sibirya karacası, sika geyiği, ren geyiği, elk ve mus bulunur. Bu bölgenin hemen güneyinde Çin'de olağandışı olan Peder David geyiği ile karşılaşılır. Sika geyiği, beyaz dudaklı geyik, Orta Asya kızıl geyiği ve elk gibi geyikler tarih boyunca boynuzları için avlanmıştır. Ren geyiği de kısmen evcilleştirilerek sürüler hâlinde beslenmiştir.


    Barselona hayvanat bahçesinde çital sürüsü.Tropiklerde ise Güney ve Güneydoğu Asya'da Hindistan, Nepal ve bir zamanlar Tayland gibi ülkelerde büyük oranda geyiğe rastlanır. Kuzey Hindistan'ın Ganj Nehri Ovası'nın ve Nepal'in Terai bölgesinin tropikal mevsimlik nemli ve kuru yaprak döken ağaç ormanları ve hem nemli hem kuru savanlarında çital, domuz geyiği, barasinga, Hint sambar geyiği ve Hint munçağı yaşar. Ganj Ovası'nın hemen kuzeyindeki Keşmir Vadisi'nde Orta Asya kızıl geyiğinin nadir rastlanan bir alt türü olan Keşmir geyiğine rastlanır. Bir zamanlar tropikal mevsimlik nemli yaprak döken ağaç ormanları ve nemli savanları olan Tayland'ın Chao Praya Nehri Vadisi'nde domuz geyiği, Schomburgk geyiği (günümüzde soyu tükenmiştir), alından boynuzlu geyik, Hint sambar geyiği ve Hint munçağı yaşardı. Günümüzde hem barasinga hem de alından boynuzlu geyik türlerine nadiren rastlanır ve soyları tehdit altındadır. Tayland'taki domuz geyiği popülasyonu da enderdir. Çital ve barasingha büyük sürüler hâlinde yaşar, Hint sambar geyiği de büyük gruplar hâlinde bulunabilir. Bütün bu geyik türlerinin birarada yaşamaları hepsinin beslenmek için değişik bitki türlerini tercih etmeleridir. Bu geyikler yaşam alanlarını aynı zamanda Asya filleri, çeşitli antilop türleri ve vahşi öküzler gibi diğer otçullarla paylaşırlar.

    Kuzey Amerika'da en yoğun geyik popülasyonlarına Kanada Rocky Dağları ile Alberta ve British Kolombiya bölgeleri arasındaki Kolumbiya Dağları'nda rastlanır. Burada Kuzey Amerika'da yaşayan beş geyik türünün tamamına rastlanır: Ak kuyruklu geyik, katır geyiği, ren geyiği, elk, ve mus. Bu bölgede dağ eteklerinde nemli ibreli ağaç ormanları ve Alp tarzı otlaklar, ovalarda ise göllerin ve akarsuların yakınında tarım bölgeleri ile yaprak döken ormanlardan oluşan parklar bulunur. Ren geyiği daha yüksek rakımda subalpin otlaklar ve alpin tundralarda yaşar. Ak kuyruklu geyik, toprakların tarıma açılması ve ibreli ağaç ormanlarının açılarak yerine yaprak döken ağaçların yetişmesi nedeniyle yaşam alanlarını KAnada Rocky Dağlarının eteklerine kadar genişletmiştir.

    Orta ve Güney Amerika'da çeşitli küçük broket türleri ve güneydoğu Asya'da da çeşitli küçük munçak türleri yaşar. Yukarıda belirtilen büyük geyik türlerinin aksine bu geyik türleri daha çok yalnız dolaşır ve sık ormanlarda saklanmayı tercih eder. Dolayısıyla da popülasyon yoğunlukları daha düşüktür.

    Avustralya'ya 19. yüzyılda getirilen altı geyik türü buraya uyum sağlamayı başarabilmiştir. Bunlar alageyik, kızıl geyik, sambar geyiği, domuz geyiği, rusa geyiği ve benekli geyiktir. Yeni Zelanda'ya 1900'lerin başında sokulan kızıl geyik 1960'ların sonundan beri geyik çiftliklerinde evcilleştirilmiş olarak yetiştirilmektedir.


    Fiziksel özellikler [değiştir]Geyik boynuzları diğer geviş getiren çift toynaklıların boynuzlarından farklıdır. Geyik boynuzları özellikle yazları olmak üzere her yıl gelişen kemiksi bir yapıya sahiptir ve genellikle yalnızca erkek geyiklerde oluşur. Genç bir geyiğin ilk boynuzları doğuştan itibaren başlarındaki iki küçük çıkıntıdan büyüyerek gelişir. Yeni çıkan boynuzlar kalın bir kadife tabakasının içinde gelişir ve bu tabaka içindeki kemik sertleşene kadar birkaç ay boynuz üzerinde kalır. Daha sonra bu kadife tabaka halk arasında inanıldığının aksine dökülmez ama yırtılarak parçalanır ve boynuzdan ayrılır. Geyiklerin izledikleri ana güzergâhların avcılar tarafından izlenebilmesinin bir yolu da geyiklerin "sürtünme"lerini izlemektir. Sürtünmeler geyiklerin bölgelerini belirlemek için göz kenarında ve alınlarındaki bezlerden salgılanan kokunun çevreye bırakılması için kullanılır. Çiftleşme mevsiminde erkekler, sürü içindeki dişileri çekebilmek için birbirleriyle boynuz boynuza dövüşür. Birbirinin etrafında dönen erkek geyikler bacaklarını büker, kafalarını eğer ve birbirlerinin üstüne saldırır.


    Yeni doğmuş geyik yavrusu.Dişi geyik bir batında bir ya da iki yavru doğurur, üçüzlere çok az rastlanabilir. Hamilelik süresi karaca için on ay kadardır. Yavruların çoğu kürklerinin üzerinde beyaz benekler ile doğar ancak yaşlandıkça bu lekeler kaybolar. Yalnızca alageyik bu benekleri yaşamı boyunca taşır. Geyik yavrusu doğumunu izleyen ilk yirmi dakika içinde ilk adımlarını atar. Anne geyik yavrusunu üzerinde koku kalmayıncaya kadar yalayarak temizler böylece avcı hayvanların yavruları bulmasını engeller. Yavru geyik bir hafta kadar otların içinde gizlenmiş olarak kaldıktan sonra annesi ile birlikte yürüyebilecek kadar güçlenir. Anne ve yavru yaklaşık bir yıl kadar birlikte kalır. Erkek yavru bir daha asla annesini görmez ama dişi yavru daha sonra bazen kendi yavrularıyla birlikte annesinin yanına gelerek küçük sürüler oluşturur.

    Geyiklerin genellikle engebeli ormanlık araziye uygun uzun güçlü bacakları ve kıvrak, küçük gövdeleri vardır. Geyikler aynı zamanda mükemmel yüzücüdür. Alt çene dişlerinin üzerindeki yarımay şeklinde mineleri sayesinde oldukça farklı bitkileri çiğneyebilir. Geyikler geviş getirir ve mideleri dört odacıklıdır. Hemen hemen her geyiğin gözlerinin önünde bezcikler bulunur. Bu bezciklerde bölgelerini belirlemeye yarayan güçlü kokulu feromon bulunur. Birçok tür geyiğin erkekleri sinirlendiklerinde ya da heyecanlandıklarında bu bezleri geniş geniş açar. Tüm geyiklerin karaciğerinde safra kesesi bulunmaz. Boynuzu olmayan ve üst köpekdişleri fildişi gibi büyüyen su geyiği bu özellikleriyle diğer geyik türlerinden ayrılır.

    Geyikler beslenmelerinde seçicidir. Yapraklarla beslenirler. Otçul standartlarında, özelleşmemiş küçük mideleri vardır. Besin gereksinimleri oldukça yüksektir. Koyun ve ineklerin yaptığı gibi düşük kalite, lifli besinlerden çok miktarda sindirmeye çalışmak yerine kolayca sindirilebilen tomurcukları, genç yaprakları, taze çimenleri, yumuşak ince dalları, meyve, mantar ve likenleri tercih eder.


    Taksonomi [değiştir]Dünya çapında 50 kadar geyik türü bulunur. Geyikgiller iki büyük gruba ayrılır: Muntiacinae ve Cervinae alt familyalarının bulunduğu Eski Dünya grubu ile Hydropotinae ve Capreolinae alt familyalarının bulunduğu Yeni Dünya grubu. Bu terimler yalnızca grupların orijinini belirtir ancak günümüzdeki türlerin dağılımını belirtmez. Örnek verilecek olursa bir Yeni Dünya türü olan su geyiği yalnızca Çin ve Kore'de bulunur.

    Yaklaşık 5 milyon yıl kadar önce Yeni Dünya grubunun Kuzey Amerika ve Sibirya ormanlarında, Eski Dünya grubunun ise Asya'da evrim geçirdiği düşünülmektedir.


    Alt familyalar, cinsler ve türler [değiştir]
    Pekin hayvanat bahçesinde Çin munçağı
    Barasinga
    Peder David geyiği
    Mus, dünyanın en büyük geyiği.
    Pudu, dünyanın en küçük geyiği.
    Ren geyiğiGeyikgiller familyası şu şekilde incelenir:

    Muntiacinae alt familyası
    Muntiacus cinsi (Munçaklar):
    Hint munçağı, Bayağı munçak (Muntiacus muntjak)
    Çin munçağı, Reeves munçağı (Muntiacus reevesi)
    Kara munçak, Kıllı göğüslü munçak (Muntiacus crinifrons)
    Fea munçağı (Muntiacus feae)
    Borneo sarı munçağı (Muntiacus atherodes)
    Roosevelt munçağı (Muntiacus rooseveltorum)
    Gongşan munçağı (Muntiacus gongshanensis)
    Dev munçak (Muntiacus vuquangensis)
    Truong Son munçağı (Muntiacus truongsonensis)
    Yaprak munçağı (Muntiacus putaoensis)
    Elaphodus cinsi:
    Püsküllü geyik (Elaphodus cephalophus)
    Cervinae alt familyası (Gerçek geyikler, Eski Dünya geyikleri):
    Cervus cinsi:
    Cervus alt cinsi:
    Kızıl geyik, Bayağı geyik (Cervus elaphus)
    Asya kızıl geyiği, Orta Asya kızıl geyiği (Cervus affinis)
    Amerika kızıl geyiği, Kanada geyiği (Cervus canadensis)
    Przewalskium alt cinsi:
    Beyaz dudaklı geyik, Thorold geyiği (Cervus albirostris)
    Sika alt cinsi:
    Sika geyiği, Sika (Cervus nippon)
    Rucervus alt cinsi:
    Barasinga (Cervus duvaucelii)
    Schomburgk geyiği (Cervus schomburgki) (soyu tükenmiş, 1938)
    Eld geyiği, Alından boynuzlu geyik (Cervus eldii)
    Rusa alt cinsi:
    Sambar geyiği, Sambar (Cervus unicolor)
    Rusa geyiği, Sunda sambar geyiği, Timor geyiği (Cervus timorensis)
    Filipinler sambar geyiği, Filipinler sambarı, Filipinler kahverengi geyiği (Cervus mariannus)
    Filipinler benekli geyiği, Visaya benekli geyiği (Cervus alfredi)
    Axis cinsi:
    Axis alt cinsi:
    Benekli geyik Çital, Aksis geyiği (Axis axis)
    Hyelaphus alt cinsi:
    Domuz geyiği (Axis porcinus)
    Calamian geyiği, Calamian domuz geyiği (Axis calamianensis)
    Bawean geyiği, Bawean domuz geyiği, Kuhl domuz geyiği (Axis kuhlii)
    Elaphurus cinsi:
    Peder David geyiği (Elaphurus davidianus)
    Dama cinsi:
    Alageyik (Dama dama)
    İran alageyiği, Mezopotamya alageyiği (Dama mesopotamica)
    Megaloceros cinsi (Soyu tükenmiş):
    İrlanda elki (Megaloceros giganteus) soyu tükenmiş
    Hydropotinae alt familyası (Su geyiği)
    Hydropotes cinsi:
    Su geyiği (Hydropotes inermis)
    Capreolinae (Yeni Dünya geyiği)
    Capreolus cinsi:
    Karaca (Capreolus capreolus)
    Sibirya karacası, Doğu karacası (Capreolus pygargus)
    Alces cinsi:
    Mus, Sığın (Alces alces) (dünyadaki en büyük geyik)
    Odocoileus cinsi:
    Ak kuyruklu geyik, Virjinya geyiği (Odocoileus virginianus)
    Katır geyiği (Odocoileus hemionus)
    Ozotoceros cinsi:
    Pampa geyiği (Ozotoceros bezoarticus)
    Mazama cinsi (Kariyakular):
    Kızıl kariyaku, Peru kızıl geyiği (Mazama americana)
    Gri cüce kariyaku, Merioa kariyaku (Mazama bricenii)
    Cüce kariyaku (Mazama chunyi)
    Gri kariyaku (Mazama gouazoupira)
    Pigme kariyaku (Mazama nana)
    Yukatan kahverengi kariyaku (Mazama pandora)
    Küçük kızıl kariyaku (Mazama rufina)
    Pudu cinsi:
    Kuzey pudusu (Pudu mephistophiles) (dünyanın en küçük geyiği)
    Şili pudusu, Güney pudusu (Pudu puda)
    Blastocerus cinsi:
    Bataklık geyiği (Blastocerus dichotomus)
    Hippocamelus cinsi:
    Kuzey And geyiği, Peru Huemul geyiği (Hippocamelus antisensis)
    Güney And geyiği, Şili Huemul geyiği (Hippocamelus bisulcus)
    Rangifer cinsi:
    Ren geyiği (Rangifer tarandus)

  10. #10
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart FİLLER


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]







    Filgiller (Elephantidae), hortumlular (Proboscidea) takımından bir familya. Familyanin günümüzde varligini sürdüren Asya fili (Elephas maximus) ve Afrika fili (Loxodonta africana) olarak iki türü bulunmaktadir.




    Özellikleri [değiştir]Her iki türün ayırt edici özellikleri gövdelerinin çok iri, burunlarının hortum biçiminde uzamış, bacaklarının kalın ve sütun biçiminde, kulaklarının geniş (özellikle Afrika filinde), kafalarının çok iri ve sürekli uzayan üst kesici dişlerinin (fildişi) savunma dişlerine dönüşmüş olmasıdır. Ama Asya filinin dişisinde genellikle bu savunma dişleri bulunmaz. Ayrıca Sri Lanka da yaşayan alt türünün erkekleri de %30 oranında fildişinden yoksundur. Renkleri bozdan kahverengiye kadar değişen fillerin derileri kalın, kılları seyrek ve kabadır. Burun delikleri uzun hortumlarının ucunda yer alır; kaslı ve çok amaçlı bir organ olan hortumun ucundaki parmaksı uzantı, hayvanın küçük nesneleri tutabilmesini sağlar. Bu uzantı Afrika filinde çift, Asya filinde tektir. Filler su içmek için önce suyu hortumlarına çeker, sonra ağızlarına boşaltırlar. Erkeklerde erbezleri gövdenin içinde korunduğundan erbezi torbaları yoktur.

    Afrika fili yaşayan kara hayvanlarının en irisidir; ağırlığı 7,5 tonu, omuz yüksekliği 3-4 metreyi bulur. Hindistan filinin ağırlığı 5 ton omuz yüksekliği 2,5-3 m dolayında, kulakları da Afrika filinkinden çok daha küçüktür. Fillerin bütün azı dişleri aynı anda çıkmadığı için ağızlarında işlevsel olan tek bir azı dişi bulunur; bu diş yıprandıkça yerini yenisi alır. Afrika fili 60 yaşına geldiğinde altıncı ve sonuncu azı dişini de yitirir. Fillerin ortalama yaşam süresi 60-80 yıldır. Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar ayaklarını vurarak ya da değişik sesler çıkararak 40-50 Hz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.


    Dağılımı ve Yaşam Alanları [değiştir]Asya filinin anayurdu Hindistan Yarımadası ile Asya’nın güney doğusu, Afrika filininki de Sahra’nın güneyindeki bölgelerdir. Eskiden cüce fil adıyla ayrı bir tür olarak kabul edilen hayvanların Afrika filinin yavruları olduğu anlaşılmıştır. Filler, çok yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olan ormanlardan çıplak savanlara kadar çok değişik yaşam ortamlarında görülebilir. Yaşlı dişilerin önderliğinde yaşayan küçük topluluklar, yiyeceğin bol olduğu yerlerde daha geniş sürüler oluştururken erkekler genellikle dişilerden ayrı sürüler halinde yaşar.


    Bir Afrika fili, doğal yaşam ortamında
    Beslenme [değiştir]Belirli mevsimlerde besin ve su kaynaklarının daha bol olduğu yerlere göç eden ve zamanlarının büyük bir bölümünü beslenerek geçiren bu hayvanlar günde 225 kg‘den fazla ot yiyebilir.


    Üreme [değiştir]Gebelik süresi Asya filinde ortalama 610 gün, Afrika filinde ise yaklaşık 2 ay daha uzundur. Hindistan filinde 8-12 yaşında cinsel olgunluğa erişerek döl verebildiği halde, Afrika filinde bu süre 14 yılı bulur.


    Ek Bilgiler [değiştir]Asya fili yüzyıllar boyunca savaş tören ve yük hayvanı olarak önemini korumuş, bakıcılarının yönetiminde ormandan tomrukların taşınmasında kullanılmıştır. Afrika fillerinin yük hayvanı olarak kullanılması çok daha kısıtlıdır. Filler ancak 20 yaşından sonra iş yapabilecek güce ulaştığından bu hayvanlar hiçbir zaman tam anlamıyla evcilleştirilmemiştir. Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve fildişi için avlanmaları nedeniyle fillerin soyu tükenmeye yüz tutmuştur. Özellikle fil dişi ticareti için yasak avlanmalar Afrika fillerinin sayısını azaltırken bazı koruma bölgelerindeki sınırlı alanlarda giderek artan fil sayısı da çevreye zarar verecek boyutlara ulaşmaktadır.Ayrıca filler zıplayamaz.Bu da fili zıplayamayan tek mememli yapar
    .

Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 123 ... Sonuncu

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş