Kürtler atasız ve tarihsiz bir topluluk olduklarını açık olarak ortaya koymaktadırlar.
Kendilerini Medlere, Urartulara, Keldanilere, Ermenilere dayandırmaya çalışan bir topluluğun hiç biri olmadığı kesindir.
Ünlü Rus tarihçisi L.Gumilev’e göre: Atasız ve tarihsiz toplumların ortak bir dili yoktur.
“… Alfabesi, yazılı edebiyatı, ortak bir tarihi de yoktur.
Bu tip topluluklarda küçük bir gurubun dili ön plana çıkar ve zamanla o topluluğun dili haline gelir, ama bu dil çok melez bir dildir…
Bunlar kendi bölgelerinde eskiden yaşamış hemen herkesi sahiplenirler ve atasız topluluk bir anda çok atalı bir topluluk haline gelir”.
Burada anlatılan atasız ve tarihsiz toplumun, yukarıda bizim anlatmaya çalıştığımız toplum ile ne kadar örtüştüğünü görüyorsunuz.
Atasız toplumların etnoslaşması bir siyasi süreçtir ve şüphesiz bunun temelinde de etnik bir hikaye, masal vardır, etnikliğin olmayan hikayesi vardır.
Kürtlerin kendilerini bu kadar etnisiteye dayandırmaya çalışması, kendilerine bir ata araması, olmayan etnik hikayeyi uydurmak içindir.
Matematikte bir kural vardır: sıfırın, yani olmayan bir şeyin, sıfırla, olmayan bir şeyle, toplanması sıfır, yani olmayan şey olur.
Ulus yok, tarih yok, dil yok, yazılı edebiyat yok, yazılı belge yok…
Bu kadar yoktan var çıkması nasıl mümkün olur?
Kürtçeye ait bir ses ve sözcük yapısı mevcut değildir. O dilin, orijinal Kürtçe kelimelerden oluşmuş bir sözlüğü de bulunmamaktadır.
Bu koşullarda "ulus dili" yaratmakta bir hayaldir. Kürtçenin kendine has bir grameri yoktur
Ayrıca, binlerce kelimelik uydurma sözlüklerdeki sözcükler Farsça, Türkçe, Arapça, Süryanice, Rumca vs. kökenlidir.
Ya da onlardan bozmadır. Veyahut Kürtçe kabul ettikleri Lurca, Zazaca, Soranice vs. gibi yerel lehçelerdendir. Bu lehçeler ise birbiriyle iletişim kuramamaktadır. Dilbilimciler bu kozmopolitliği çok rahat bir şekilde ortaya çıkarmaktadırlar.
Prof. Dr. Ahmet Buran, Yusuf Ziyaettin Paşa’nın 5900 kelimelik Kürtçe-Türkçe sözlüğünün kelime yapısını incelemiş ve % 22’sinin Farsça, %21’inin Arapça,% 17’sinin Türkçe, % 8’inin özel isim ve % 33’ünün de Süryanice, Rumca, Ermenice, İtalyanca, Rusça, Yunanca, Fransızca vb. kökenli olduğunu saptamış.
Enteresandır, Kürtlerin yaşadığı yerler eski çağdan günümüze en fazla yazılı materyalin bulunduğu bir bölgedir. Fakat ne bunlarda ne de aynı bölgeyi paylaşan Asur ve Süryani kültürlerinde bunların ismi geçmemektedir.
Mısır, Anadolu, İran medeniyetlerinde adlarından bahsedilmemektedir. Yine Yunan, Roma kaynaklarında, Heredot’un, Ptalemaos’un, Strabon’un eserlerinde Kürtlere rastlanmamaktadır.
Ermeni ve Gürcü kroniklerinde yer almamaktadırlar. Hristiyanlığın ilk yayıldığı yerler Ön Asya olduğu halde, o bölgede birçok halkla irtibata geçen Hıristiyan misyonerlerin eserlerinde de her nedense Kürt adlı bir halkı görememekteyiz.
Tarihi bu derece karanlık ve karışık olan bir halkın "doğal yollardan" uluslaşabilmesi eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Zaten Kürtlerin tarih içerisinde "binlerce yıldır" bir devlet kurmuşluğu da söz konusu değildir.
Hatta, arkasında tartışmasız eserler bırakmış ve tarihe damga basmış bir "Kürt kabile konfederasyonunu" gösterebilmek bile imkansız gibidir.
Sömürgeciler ve Taşeron AKP’nin olağanüstü çabalarıyla; belki Kürt burjuvazisini yaratabilir, pazar birliğini oluşturabilir, Kürdoloji enstitüleriyle "yapay" bir dil ve tarihte "dizayn" edebilirsin; fakat her zaman kadük, güdük ve şaibeli kalmaya mahkumsun! Ayrıca da hiçbir zaman "Türk ulusuyla" "eşit" olamazsın…
Türk etnisitesi nüfusuyla, tarihiyle, diliyle, kültürüyle, "devlet kurma" özelliğiyle ve tarih boyunca ortaya koyduğu somut "başarılarıyla" ulus yapılanması içerisinde ona "damgasını basan" başat bir işleve sahiptir ve "üst kimliktir.
Tarihte Kürt ulusu var olmadı ki,Türk ulusuyla eşit olsun!