Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri) Toprak - Mazi (H. Nihal ATSIZ) Gel arkadaş, gel seninle az dertleşelim: Okuyarak hayat denen koca kitabı Gönüldeki yaraları biraz deşelim.

Bu konu 18947 kez görüntülendi 44 yorum aldı ...
Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri) 18947 Reviews

    Konuyu değerlendir: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 18947 kez incelendi.

  1. #21
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Bahtiyarlık
    (H. Nihal ATSIZ)


    Bahtiyarlık ne zafer kısrağına binmektir;
    Ne yaşarken dünya uçmağına inmektir.
    Şekli olmaz, rengi yok, belirsizdir ve tektir.
    Bahtiyarlık: Ömründe bir kere sevinmektir.

    Bir karanlık geceye akıyorken bu varlık
    Bulunur mu dünyada ebedi bahtiyarlık?
    Mükafatın, yapsan da en büyük bir yararlık
    Nihayet zafer adlı bir kısrağa binmektir.

    Dört hecelik söz olan “bahtiyarlık”… O bir sır…
    Bilmeyecek insanlık bunu daha bin asır.
    Bilgi, bolluk, din, para… Hepsi boş, hepsi kısır…
    En fazlası bir dünya uçmağına inmektir.

    Her şeyin bir şekli var, her derdin bir ilacı…
    Türlü türlü yemişler verir dünya ağacı.
    Zafer çetin, ilim güç, bozgun kötü, aşk acı.
    Halbuki bahtiyarlık: Belirsizdir ve tektir.

    Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak
    Varılmadan ölünen uzak yerlere koşmak,
    Tanrı’nın sofrasında mest olarak konuşmak
    Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir…
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  2. #22
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Koşmalar
    (H. Nihal ATSIZ)

    1 - AĞIT


    Gönlümde yazdığım bu son ağıta
    Nazire yaparak coşan dalgalar!
    Hastası olup da geç vakit hekim
    Arayanlar gibi koşan dalgalar!

    Sizin de elbette var ki bir sızınız,
    Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
    Beni de beraber alır mısınız
    Kederle kabarıp şişen dalgalar?

    Sizinle paylaşsak bu korkunç gamı,
    Bitmiyor bu sonsuz ecel akyamı.
    Bilmem ki bundan mı titriyor gemi?
    Ey dalgakıranı aşan dalgalar?

    Hey Atsız! Çöküyor eski bir direk.
    Baksan da dünyaya titremeyerek
    Hepimiz beraber haykırsak gerek
    Ey bela dehrinde pişen dalgalar!.


    - 2 -

    Dumanlı gözlerim bir hayâl arar,
    Tan vakti ufukta güneş yanmadan.
    Her güzel dakikam geçer çabucak,
    Tadını içip de gönül kanmadan.

    Benim de çok tatlı bir dünüm vardı,
    Bir ela gözleri süzgünüm vardı.
    Ömrümde bir gecem, bir günüm vardı,
    Onu da usandım artık anmadan.

    Gün olur, ufuklar gönlümü sıkar,
    Gün olur ki gönlüm âhımdan bıkar.
    Şu yollar hep aynı gurbete çıkar,
    Bir pınar başında durup konmadan.

    Ömründe gülmedin, rahat bulmadın.
    Ölsen de nola ki anılmaz adın…
    Hey Atsız! Yirmi beş yılda kocadın,
    Başında saçların beyazlanmadan.


    - 3 -

    Kılıç da, hançer de yaralar ama
    O keskin bakışın yarası değil.
    Beni bir kez yere çalan bu felek,
    Bir dahi toprağa vurası değil.

    Hey bu ne denizdir, görünmez dibi,
    Şu dağlar dumanlı başımız gibi,
    Üstünde esse de kasırga, tipi
    Neyleyim, gönlümün borası değil.

    Gönüller vermiştir sana varını,
    Diyemem: “A yosma düşün yarını”,
    Sen böyle güzelken günâhlarını,
    Korkarım Tanrı da sorası değil.

    Demişsin kim: “Bana vız gelir Atsız,
    Kendisi kabadır, sözleri tatsız”
    Ben senin hakkından gelirdim a kız,
    Neyleyim şimdicek sırası değil!


    - 4 -

    Burada güneş açmıyor,
    Ümit kuşu uçmuyor,
    Yol yok, kervan göçmüyor,
    Dakikalar geçmiyor.

    Bir kadının melali,
    Bir yavrunun hayâli,
    Bir evin öksüz hâl,
    Gözlerimden kaçmıyor.

    Döndüm vuslat yolundan,
    Yandım firkat çölünden.
    Tanrı rahmet selinden,
    Bir damlacık saçmıyor.

    Karardı gündüzlerim,
    Kış oluyor yazlarım,
    Dumanlanan gözlerim,
    Uzak yakın seçmiyor.

    Bir gönülüm: Muratsız.
    Bir kartalım: Kanatsız.
    Kendinden geçse Atsız,
    Dakikalar geçmiyor…


    5 - SESLENİŞ

    Yalnızım, ne kadar aranıp dursam
    Başucumda seni bulamıyorum.
    Güneşten vazgeçip susuz olsam da
    Seninle olmadan olamıyorum.

    Şu yollar bilmem ki dağ mı, ova mı?
    Gitsem bulur muyum kendi yuvamı?
    Kuş! Yolun nereye? Bizim eve mi?
    Sen götür, ben haber salamıyorum.

    Her gece orda bir yaslanan mı var?
    Sessizce kirpiği ıslanan mı var?
    Uzaktan bana bir seslenen mi var?
    Ne diyor? Sesini alamıyorum.

    Acaba yaşlı mı kara gözlerin?
    İçimde bir derin yara gözlerin…
    Daldı mı uzak bir yere gözlerin?
    Görmüyor, bilmiyor, bilemiyorum.

    Günleri sayarım, geceler iner;
    Beklerim geceyi, yıldızlar söner;
    Gizli bir yaram var, durmayıp kanar;
    Neresi? Bulup da silemiyorum.

    Ulaşsa da sana yolların ucu
    Varmağa yetmiyor Atsız’ın gücü.
    İçimde dururken bu kadar acı
    Hala yaşıyorum, ölemiyorum.



    - 6 -

    Bu dünyada karar olmaz,
    Gelir geçer bahar demi.
    Yaman olsa kahpe felek,
    Omuz silkip gülemem mi?

    Günler bana tuzak olsa,
    Geri dönmek yasak olsa,
    Yollar nice uzak olsa,
    Bir gün geri gelemem mi?

    Dünya beni saysın hiçe,
    Varsın olsun dağlar yüce.
    Felekte var bin bir gece,
    Bir tekini çalamam mı?

    Ölüm değil bize tasa,
    Biz kartalız, hayat ökse.
    Yavuz düşman kılıç çalsa
    Yumruğumla çelemem mi?

    Kırgız atım yağız olsa,
    Yol gösteren yıldız olsa.
    Bahtiyarlık bir kız olsa,
    Silâh çekip alamam mı?

    Bahtiyarlık benim tasam,
    Fakat o bir zehirli sam.
    Bir şey bile yapamasam,
    Ercesine ölemem mi?
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  3. #23
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Dosta Sesleniş
    (H. Nihal ATSIZ)


    Od düşmüş gönlüme.
    Söndür de derdine yan…
    Muhanne yolu kesmiş,
    Çöldeki merdine yan…
    Yarınlar kalleş dolu!
    Mert olan her düne yan…
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  4. #24
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Davetiye
    (H. Nihal ATSIZ)

    Ey benito musolini! Ey gayet yüce,
    İtalyanlar başvekili muhterem Duce!
    Duydum ki, yelkenleri edip de fora
    Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
    Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür;
    Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür.
    Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    Hem karadan, hem denizden ordular indir!
    Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    Kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak!
    Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
    Çağrı Beğ’le Tuğrul Beğ’in kurduğu devlet
    İtalyalı melezlerden üstündür elbet;
    Bizim eski uşakları alda yanına
    Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    Çelik zırhlı kartalları göklere saldır…
    Fakat zafer sizin için söz ve masaldır…
    Dirilerek başınıza geçse de Sezar
    Yine olur Anadolu size bir mezar.
    Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
    Tanıyoruz Atilla’dan beri cermeni,
    Farklı mıdır prusyalı yahut ermeni?
    Senin dostun cermanyaya biz Nemşe deriz,
    Bir gün yine bec önünde düğün ederiz.
    Söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    Ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
    Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    Fakat yine biz Osmanlı, sen Venediksin!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    Bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
    Gök Türklerle Romalılar karşılaşmalı!
    Görmüyorsan gönlümüzün içini, körsün!
    Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!
    Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17′ye karşı 44 milyon az gelir.
    Arnavudu yendim diye kendini avut,
    Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
    Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    Dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
    Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    En yiğitler serilmeli en önce yere!
    Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    Büyük devlet kurmak için büyük kan ister.
    Damarında var mı senin böyle bol kanın?
    Türk’ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
    Karşısında olmasaydı şanlı “Türk Budun”
    Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,
    İnsan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
    Aryalarla Turanlılar karşılaşmalı.
    Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
    Hız verecek biricik şey ona savaştır!
    Keskin olur likörlerden ayranla kımız,
    Karnerayı yere serer Tekirdağlımız.
    Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
    Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru…
    Biz güleriz façyoların felsefesine,
    Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
    Bizim yanık Fuzuli’miz engin bir deniz!
    Karşısında bir göl kalır sizin danteniz!
    Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
    “General”ler “Paşa” larla atamaz aşık!..
    Ey İtalyan başvekili! Ey musolini!
    İki ırkın kabarmalı asırlık kini…
    Hesabını göreceğiz elbette yarın
    Yedi yüzlü, yedi dilli İtalyanların!
    Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
    Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih
    Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa…
    Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
    Haydi, hamle kafirindir… İlkönce sen gel
    Ecel ile zaman bize olmadan engel!
    Burada tanklar yürümezse etme çok tasa;
    Süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
    Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
    Bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!
    Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
    Atilla’nın ateşi var içimizde!
    Kanije’nin gazileri daha dipdiri!
    Sınırdadır Plevne’nin kırkbir askeri!
    Edirne’de Şükrü Paşa bekliyor nöbet!
    Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
    Şehitlerden elli milyon bekçisi olan
    Aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan!
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  5. #25
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Dün Gece
    (H. Nihal ATSIZ)


    Dün gece ne kadar güzeldi alem,
    Göklerin şanlı mehtabı vardı.
    Sevdanın topraktan taştığı bu dem,
    Günah-ı aşkın da sevabı vardı.

    Dağlar birbirine yaslanıyordu,
    Kuşlar çiçeklere sesleniyordu,
    Tabiat gizlice süsleniyordu,
    Eşyada vuslatın serabı vardı.

    Gönlümü göklere açmak istedim,
    Dağları bağrımda koçmak istedim,
    Mehtabı doyası içmek istedim,
    Nurunda sevginin şarabı vardı.

    “O”nu duydum öten kuşun sesinde,
    “O”nu gördüm göğün mor çehresinde,
    Ecza-yi hilkatin her zerresinde,
    Mecnun’un Leyla’ya hitabı vardı.

    Kainat aşk ile gelmişti dile,
    Bülbül şii’r okuyordu bir gonca güle, (*)
    Rüzgarın hıçkıran sesinde bile
    Sevdanın nağme-i rebabı vardı.

    Bitmeyen yolların oldum yoldaşı,
    Dinledim uzaktan munis bir kuşu,
    Benimle konuştu ayın on beşi,
    Sandımki bana bir itabı vardı.

    Gözlerim esrar-ı hüsn ile şaşkın,
    Dolaştım pür-sükun, bi-huzur, coşkun;
    Gönlümde ezeli, layemut aşkın,
    Husüf kabul etmez mehtabı vardı.

    Gönlümde güneşler ve aylar battı,
    Yıldızlar derdime yeni dert kattı.
    Rüzgarlar otlara beni anlattı,
    Her şeyin neşve-i şebabı vardı.

    Dün gece tabiat nasıl vakurdu?
    Allahın da nabzı aşk ile vurdu…
    Yollarda bir garip dolaştı, durdu,
    Elinde sevdanın kitabı vardı.

    (*) Bir hece fazla. Fakat ahengi bozmadığı, saz şairleri geleneğine uygun düştüğü, manaya daha çok yakıştığı için böyle bıraktım.
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  6. #26
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Eski Bir Sonbahar
    (H. Nihal ATSIZ)


    Sonbahardı… Seninle geçiyorduk o yoldan;
    Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu.
    Bize yaklaşıyordu.
    Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
    Rüzgarların değildi bu musiki, bu hüzün;
    Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu…
    Havada bir serinlik…
    Tatlı bir hayal gibi…
    Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
    O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
    Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
    Yapraklar gibi yere dökülüyordu senin;
    O nağme mesafeyi, zaman aşıyordu.
    O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
    En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
    Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.
    Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
    Belki veda etmektir sana birkaç satırla…
    Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
    Beraber geçtiğimiz serin günü hatırla!..
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  7. #27
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Gel Buyruğu
    (H. Nihal ATSIZ)

    Tanrının “gel” buyruğu tatlılıkla erince
    Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice?
    Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,
    Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.

    Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır;
    İkisini birlikte verirler bir verince.
    Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir;
    Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince.

    Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü
    Çalamazsın sazını öyle inceden ince
    Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay;
    Dünya`ya gelmedin say yağız yere girince.

    Bildiğin, neyse unut, Tanrı`ya kavuştun tut,
    Bir gün ölüm meleği seni yere serince.
    Su gördüğün ne varsa birer birer küçük damladır,
    Bir denize akıyor hepsi yerli yerince.

    Bir gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır,
    Ölü diriye eştir, düşün biraz derince.
    Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken,
    Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  8. #28
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Geri Dönen Mektup
    (H. Nihal ATSIZ)


    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    Pervane olan,kendini gizler mi alevden?
    Sen istedin,ondan bu gönül zorla tutuştu..

    Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…

    Ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki, birer parçasıdır senden ilah’ın,
    Gözler ki, senin en katı zulmün ve silahın,

    Vur şanlı silahınla,gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    Bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden…

    Hasret sana,ey yirmi yılın taze baharı,
    Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

    Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
    Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı..
    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma “Kaabil”,
    İmkanı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
    Sirretmeye elden seni, bir perde olurdum.
    Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur,
    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik…
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  9. #29
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Kömen
    (H. Nihal ATSIZ)


    Analım Tunga Er efsanesini;
    Duyalım geçmişin erkek sesini.
    Bürüyüp Tanrıdağ’ın çevresini
    Yine Gök Türk olalım, El kuralım.

    Ötüken-Yış durak olsun da bize
    Yürüsün ordular ordan denize.
    Çinli baş vermese, gelmezse dize
    Kağanın buyruğu vardır: Vuralım.

    Anlatılmaz, yüce bir erdem olan
    Bu akınlarda bulunmaz yorulan.
    Günü geldikçe de bizden sorulan
    Kan ve can vergisi olsun…Verelim!

    Ülkü uğrunda gönüller delidir.
    Kişiler ülkü için ölmelidir.
    Tanrı’nın insana değmiş elidir
    Şu ölüm adlı güzel şey… Saralım.

    Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
    Bir görev yapmak içindir yaşamak.

    Er kişiysen görevin neyse, başar.
    Zevke, eğlenceye hayvan da koşar.

    Görüyorsun nice hayvan yığını
    Ki yapar sadece hayvanlığını.

    Fakat onlar bile kendince yine
    Tükürürler Kardeş’in itlerine.

    O nasıl olmalı bir ruhu ölü,
    Ya da bir canlı, fakat kahpe dölü

    Ki sanar durduğu yer it inidir,
    Oysa bir şanlı şehitler sinidir.

    O fuhuş uzmanı çikletli dişi,
    Dişinin en kötü, en köhnemişi,

    Kaplamış ruhunu çirkef yosunu,
    Hiç umursar mı şehit ordusunu?

    Var mıdır onca tivistin ötesi?
    Adı üstünde: Köpek sosyetesi!

    Yok sayıp sen de bu ruhsuz sürüyü
    Kılavuz yap ebedi Gök Börü’yü.

    Çıkarıp Ergenekon’dan ulusu
    Türk’ü kılsın yine dünya ulusu.

    İzleyip Gök Börü’nün gölgesini
    Gezelim gel o Kömen ülkesini.

    Gönlümün özlemi yerdir orası,
    Gürler ufkunda yiğitlik borası.

    Orda erdem gözükür, başkası çıkmaz alana.
    Kapanıktır kapılar her kovu, her bir yalana.

    Orda erler: Kimi arslan, kimi pars’ın eşidir.
    Orda kızlar: Güneşin kendi, ayın onbeşidir.

    Uğramaz ufkuna asla o yerin yüz karası;
    Orda yoktur ne siyaset, ne fikir maskarası.

    Yaşamaz öyle bir ortamda küçüklük, kötülük;
    Bir alaydan daha üstün savaşır orda bölük!

    Sungurun uçtuğu yerlerde barınmaz yarasa;
    Ve bütün dirliğin üstünde yürür sade yasa…

    Bir düşün başların üstünde kağanlık tuğunu,
    Ruh duyar orda ölürken bile Türk olduğunu;

    Ölümün zevkini bir süs gibi gönlünde taşır.
    Dirilerden daha çok orda şehitler dolaşır.

    Bu şehit ordusu varken kuramaz kimse pusu,
    Yurt için kan dökülür orda denizler dolusu.

    Günümüzden, düşünüp birçok asırlar geriyi
    Analım bin kere ölmüş o ölümsüz çeriyi:

    Ebedi yiğit!
    Adı yok şehit!

    Kefenin: Vatan…
    Tabutun: Cihan…

    Yaşıyor ünün.
    Düşünüp övün,

    Damarında kan
    Bir alev midir?

    Yaşaman: Roman;
    Ölümün:Şiir.

    Sana yok ne taş,
    Ne de bir mezar.

    Bu hayat: Savaş!
    Ebedi uzar.

    Eşit olduğun
    Şu güneş: Tuğun.

    Tabutun: Vatan,
    Mezarın: Cihan.

    Adı yok yiğit!
    Ebedi şehit!..

    Onu anmakla görür Türk soyu gökçek Kömeni:
    Doludizgin yarışan Tanrıkut’un dört tümeni…

    Bin asır geçse de rastlanmaz onun bir eşine,
    Buyruk aldım diye ok fırlatıyor evdeşine…

    Bidev atlarla kılıp her yolu bir günde yarı
    Yıldırımlar gibi dağlardan aşan orduları…

    Saygı olsun bu çelik atlıların gök tuğuna,
    Tuğu kaldırmış olan orduların başbuğuna.

    O nasıl bir yürüyüştür, ne yiğitler katarı!
    Kun’u, Gök Türk’ü, Oğuz-Uygur’u, Kırgız’ı, Tatar’ı…

    O batırlar ki basıp bağra kucaklar ölümü.
    Özgelerden sakınıp kendine saklar ölümü.

    Her zaman öyle ağırdır ki yiğitlik kefesi,
    Kahramanlar gibi ölmek o günün felsefesi…

    Onların sanki başak canları… Durmaz, biçilir…
    Toprağın içkisidir kanları, al al içilir.

    Tarihin bir olağanüstü ve şahane işi
    Kür Şad’ın, Kül Tegin’in, Çağrı Beğ’in ok çekişi…
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  10. #30
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Cevap: Hüseyin Nihal ATSIZ Şiirleri (Tüm Şiirleri)

    Kader
    (H. Nihal ATSIZ)


    Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız
    Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.
    Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet,
    Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız.
    Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
    Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız.
    Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için;
    Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız.
    Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine
    Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız.
    Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün,
    Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız.
    Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
    Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.
    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş