http://photos-b.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs029.snc1/3181_94708743840_636448840_1664873_2361572_n.jpg http://photos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs029.snc1/3181_94694858840_636448840_1664716_6017984_n.jpg http://photos-g.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs029.snc1/3181_94694868840_636448840_1664718_6753470_n.jpg http://photos-c.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs029.snc1/3181_94695663840_636448840_1664722_4008478_n.jpg

Bu konu 3153 kez görüntülendi 5 yorum aldı ...
İşgal Altın Doğu Türkistan 3153 Reviews

    Konuyu değerlendir: İşgal Altın Doğu Türkistan

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 3153 kez incelendi.

  1. #1
    Yaver ARANCI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.10.2008
    Mesajlar
    298
    Konular
    108
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    590
    @Yaver ARANCI

    Exclamation İşgal Altın Doğu Türkistan

















    Komünist Çin Yönetimi'nin Gizlediği Büyük Zulüm

    20. yüzyılda dünyaya dehşet saçan ideolojilerin başında komünizm gelmekteydi. Karl Marx ve Friedrich Engels isimli iki Alman felsefecinin fikirlerine dayanan bu ideolojinin, Lenin, Stalin, Mao gibi zalim liderler tarafından uygulanmaya konmasıyla, dünya tarihinin en büyük kıyım ve katliamları gerçekleştirildi.

    Her ne kadar Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla komünizmin siyasi bir rejim olarak çöktüğü kabul edilse de, komünist ideoloji ve uygulamaları -gizli veya açık- hala devam etmektedir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Türkler, hala Maocu Kızıl Çin rejiminin zulmü altında yaşamaktadırlar. Batılı ülkeler ise, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini her zamanki gibi görmezlikten ve duymazlıktan gelmektedir.


    Doğu Türkistan'da Çin Zulmü

    Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, yaklaşık 250 yıldır Çin egemenliği altında yaşamaktalar. Çinliler, bir İslam toprağı olan Doğu Türkistan'a "kazanılmış topraklar" anlamına gelen "Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar. 1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim, asimile olmayı reddeden Müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi.

    Katledilen Müslüman sayısı korkunç boyutlardaydı. 1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından katledildi ya da rejimin doğurduğu kıtlık sonucunda öldü.

    Halkın hayatta kalabilen bölümü ise büyük baskı ve işkencelere maruz bırakıldı. Doğu Türkistan'ın uzun süre sürgünde yaşayan merhum lideri İsa Yusuf Alptekin, Türkiye'de yayınlanan Doğu Türkistan Davası ve Unutulan Vatan Doğu Türkistan adlı kitaplarında söz konusu baskı ve işkenceleri ayrıntılarıyla anlatır. Bu kitaplarda anlatıldığına göre, Doğu Türkistan'da halka uygulanan baskılar, Sırpların, Bosna'da Müslüman Boşnaklara veya Kosova'da Arnavut çoğunluğa uyguladıklarından farklı değildir. Ülkedeki Çin mahkemelerinin "ceza" yöntemleri de son derece acımasız ve vahşicedir. Diri diri toprağa gömmek, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağı iki ayrı öküze bağlanan bir insanı ikiye bölmek gibi "ceza"lar uygulanmıştır.

    Asimilasyon ve Köklü Bir Kültürü Yok Etmeye Yönelik Uygulamalar

    Komünist rejim, 1949 yılından itibaren, bir yandan Müslümanları imha ederken bir yandan da bölgeye sistemli bir biçimde Çinli göçmen yerleştirdi. Çin hükümetinin 1953 yılında başlattığı bu kampanyanın etkisi son derece düşündürücüdür. 1953 yılında bölgede %75 Müslüman, %6 Çinli yaşarken bu oran 1982 yılında %53 Müslüman, %40 Çinli'ye yükseldi. 1990 yılında yapılan nüfus sayımında ulaşılan %40 Müslüman, %53 Çinli nüfus oranı bölgedeki etnik temizliğin boyutlarını göstermesi açısından son derece önemlidir.

    Bugün ise Uygurlar köylerde oturmaya zorlanırken, Çinliler şehirlere yerleştirilmektedir. Bu sebeple bazı şehirlerde Çinli nüfus %80'lere çıkmaktadır. Hedef, şehirlerde Çinlileri çoğunluk haline getirmektir. Çin Hükümeti'nin Doğu Türkistanlıları Çinlilerle evlendirmek için uyguladığı yöntemler ise bu asimilasyon çalışmalarının bir parçasıdır. Bu arada Çin yönetimi, Doğu Türkistanlı Müslümanları nükleer denemelerinde kobay olarak kullanmıştır.

    İlk olarak 16 Ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerin olumsuz etkileri yüzünden bölge insanı ölümcül hastalıklara yakalanmış, 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir. Nükleer denemeler nedeniyle ölen Müslüman sayısının 210 bini bulduğu bilinmektedir. Binlerce insan ise ya sakat kalmış ya da kanser gibi hastalıklara yakalanmıştır.

    Çin 1964'den günümüze kadar Doğu Türkistan topraklarında elliye yakın atom ve hidrojen bombası patlatmıştır. İsveçli uzmanlar, 1984 yılında yapılan yeraltı nükleer denemesinde kullanılan bombanın Richter ölçeğiyle 6.8 şiddetinde yer sarsıntısına sebebiyet verdiğini tespit etmişlerdir.

    Zulmün Asıl Nedeni: İslam Düşmanlığı

    Çin'in, Doğu Türkistan'daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hakimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görmektedir.

    Halkı dininden vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanan Çin şovenizmi, en fanatik dönemini komünist diktatör Mao'nun 1966-1976 yılları arasında uygulattığı Kültür Devrimi esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı, Kuran kursları kapatıldı ve bölgeye yerleştirilen Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslami kimliği yok edilemedi.

    Günümüzde Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri ise eğitim alanında kendini göstermektedir. Bölgedeki üniversitelerde eğitim Çince'dir. Bu üniversitelerde okumasına imkan tanınan Müslüman öğrencilerin oranı ise ancak %20'dir. Ekonomik güçlükler ise, Müslüman halkın eğitim seviyesini düşüren önemli bir etkendir. Çince eğitim yapan orta dereceli okullar gelişmiş imkanlara sahipken, Uygur okullarında sıra bile bulunmamaktadır. Okullarda din dersi programlarının esası ateizm üzerine bina edilmiştir.

    Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Mao, kültür devrimine rağmen Çin alfabesine dokunmazken, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilce'ye çevirmiştir. Bir müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine dönülmüştür. Alfabe ile bu kadar sık oynamanın nesiller arası anlaşmayı ne kadar zor bir hale getireceği ise açıktır.

    Komünist Çin'in Uzakdoğu'daki Anti-İslami Rolü

    Doğu Türkistan'da Müslüman Türklere yönelik zulüm şiddetle devam etmektedir. Çin resmi görevlileri, Türk gençlerini potansiyel olarak rejim karşıtı görerek sebepsiz yere evlerinden toplamaktadır. Gençler ise, bu zulümden kurtulmak için dağlara veya çöle kaçmaktadır.

    1996 yılından beri on binlerce Uygur Türkü, kamplarda tutulmaktadır ve bu kamplardakilere ağır işkenceler yapıldığı bilinmektedir. Bir insan hakları örgütünün resmi yazısında da belirtildiği gibi sanıklar, tek celsede biten davalarda ya kürek cezasına mahkum edilmekte ya da meydanlarda infaz mangaları tarafından kurşuna dizilmektedir. Çünkü mahkemeler, komünist partinin talimatı ile çalışmaktadır. En dehşet verici olansa hamile kadınların evlerinden alınarak gayrı sıhhi şartlarda kısırlaştırılmaları, sınırlama fazlası doğan bebeklerin ailelerine rağmen öldürülmeleridir.

    1997 yılının Şubat ayında patlak veren olaylar sırasında yaşananlar ise, Çin zulmünün bir özeti niteliğindeydi. Çin milis güçleri, 4 Şubat'a rastlayan Kadir gecesinde, Kandil nedeniyle bir mescitte toplanan 30'un üzerindeki kadını, Kuran okurlarken demir sopalarla dövdüler ve sürükleyerek emniyet merkezine götürdüler. Mahalle sakinleri ise merkeze giderek kadınların serbest bırakılmalarını istedi. Bunun üzerine işkence ile öldürülen 3 kadının cesedi önlerine atıldı ve galeyana gelen halk ile Çinliler arasında çatışmalar başladı. 4-7 Şubat arasında 200 Doğu Türkistanlı hayatını kaybederken, 3 500'den fazlası kamplara kapatıldı. 8 Şubat sabahında ise bayram namazı için camilerde toplanan halkın namaz kılması güvenlik güçlerince engellendi. Bunun üzerine çatışmalar tekrar alevlendi ve sonuç olarak Nisan-Aralık 1996 arasında 58 bin olan tutuklu sayısı, bir anda 70 bini geçti. 100 kadar genç meydanlarda kurşuna dizilirken, 5 bin Uygur Türkü çırılçıplak soyularak 50'şer kişilik gruplar halinde meydanlarda teşhir edildiler.

    Batılı güçler ise her zamanki gibi tüm bu vahşete karşı tepkisiz kaldı.

    Birleşmiş Milletler'in soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletler'in koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletler'e yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, halen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Binlerce siyasi tutuklu vardır ve bazıları hapishanelerde "kaybolmuş" durumdadır. Tutuklulara işkence yapılması ise artık sıradan bir olay haline gelmiştir.

    Doğu Türkistan'daki bu vahşeti engellemek için, öncelikle Doğu Türkistan gerçeğini dünyaya duyurmak ve Çin'in bu konuda geri adım atmasını sağlayacak bir uluslararası yaptırım sağlamak gerekmektedir. Çünkü Doğu Türkistan'daki vahşetin en garip yönü, dünyada hemen hiç bilinmemesi ve anılmamasıdır. Çin, kapalı kapılar ardında katliam yapmaktadır ve mazlum Doğu Türkistan halkı dünyaya sesini duyurma imkanlarına sahip değildir. Dünya insanlarının elbirliğiyle Doğu Türkistan davasına sahip çıkması zorunludur.

    Doğu Türkistan'da yaşanan bu vahşetin ve zulmün temelinde, komünist Çin'in sahip olduğu dinsiz felsefenin olduğu unutulmamalıdır. Savunmasız bir halka karşı yöneltilen bu insanlık dışı savaş, materyalist ve dinsiz komünist düşüncenin bir sonucudur. Komünizmin acımasız liderleri 20. yüzyılda, arkalarında kanlı bir ideoloji ve milyonlarca ölüyü bırakmış, vahşi katliamlara imza atmışlardır. Doğu Türkistan bu örneklerden sadece bir tanesidir. Bu belaların tekrar insanlığa zarar getirmelerini engellemenin tek yolu ise, komünizm gibi dinsiz ideolojilerle fikri mücadeleden geçmektedir. Komünist ideolojinin temel dayanaklarının ortadan kaldırılması, komünist zulme de dur demede ilk adım olacaktır.

    Kitabın ilk bölümünde de vurguladığımız gibi, komünist ideolojinin temel dayanağı Darwinizm'dir. Marksist felsefenin kurucusu olan Karl Marx Das Kapital adlı yapıtını hayran olduğu Darwin'e ithaf etmiştir. Dünyaca ünlü Marksist-evrimci bilim adamı Stephen Jay Gould da Ever Since Darwin adlı kitabında şunları yazmıştır:

    ... Marx ile Darwin yazışırlardı ve Marx, Darwin'e büyük saygı gösterirdi... Aslında Darwin ... bir devrimciydi.

    Komünist Çin'in lideri Mao ise, bir söylevinde, "Çin sosyalizminin temeli, Darwin'e ve evrim teorisine dayanmaktadır" diyerek, uyguladığı vahşetin dayanağını açıkça ifade ediyordu.

    Marksizm bağlılarının bu sözleri, geçmişte Rusya, Çin gibi ülkelerde yaşanmış olan ve bugün Çeçenlere, Doğu Türkistan'daki Müslümanlara yapılan acımasız zulmün arkasında yatan ideolojinin Darwinizm olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu zulmün sona ermesi, dünyada barış ve huzurun hakim olması için Darwinist iddiaların geçersizliğinin ortaya konması gerekmektedir.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: İşgal Altın Doğu Türkistan

          Kategori: Türk Tarihi

          Konuyu Baslatan: Yaver ARANCI

          Cevaplar: 5

          Görüntüleme: 3153

    Konu Yaver ARANCI tarafından (12.05.2009 Saat 15:46 ) değiş;tirilmiş;tir. Sebep: Linkler düzenlendi...
    İnsan TEK başına hayal eder, TEK başına acı çeker, TEK Başına Ölür. Henry Frederic Amiel

  2. #2
    -
    - - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Resimler tam bir dehset...
    Dünyanin seyirci kaldigi umutsuz bir direnis...
    Türkler her yerde SIKINTI yasamaktadirlar ...Kitle imha silahlarida yine bunlarin üzerinde yada yerlesim birimlerinin yakin yerlerinde denenmekte cok enteresan...
    Burdaki hedef apacik ortada Müslüman Türkleri yoketmek...Ruslar ayni zulmu cecenistana yasatmisti Cinliler de Türkistana yasatmaktadirlar
    Malesefki seyirci kalmakta yapabilcek bir seyimiz yok...
    Onlarla beraber mücadelede yer alamasakta en azindan manevi olarak dualarimizi eksik etmiyelim...
    Emeginize saglik.....

  3. #3
    Yaver ARANCI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.10.2008
    Mesajlar
    298
    Konular
    108
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    590
    @Yaver ARANCI

    Exclamation Doğu türkistan'da özgürlük mücadelesinin önde gelen isimleri

    Yirminci yüzyılın başı Doğu Türkistan'da milli ve manevi duyguların uyanmaya başladığı bir dönem oldu. Uygur Türkleri'nin bu "milli uyanışı" Türkiye, Mısır, Suriye gibi Müslüman ülkelere yaptığı geziden sonra ülkesine dönüp çalışmalara başlayan Abdülkadir Damulla sayesinde oldu. Dönemin en önemli ihtiyaçlarından birisi halkın, mukaddes değerleri, tarihi ve sahip olduğu miras konusunda bilinçlendirilmesi idi. Abdülkadir Damulla, açtığı Matle'ul Hidayet ismindeki okulla Doğu Türkistan gençlerini bu konuda yetiştirmiş, yayınladığı kitaplarla halkın bilinçlenmesine katkıda bulundu. Abdülkadir Damulla'dan sonra Doğu Türkistan'da mücadeleyi "Üç Efendiler" olarak anılan İsa Yusuf Alptekin, Muhammed Emin Buğra ve Mesud Sabri Baykuzu üstlendiler. Mesud Sabri Baykuzu'nun Doğu Türkistan için verdiği mücadele, 1951 yılında komünist Çin yönetimi tarafından tutuklanıp, 1952 yılında zehirli bir iğneyle öldürülmesi ile son bulmuştur. İsa Yusuf Alptekin ve Muhammed Emin Buğra'nın mücadeleleri ise ömürlerinin sonuna kadar devam etmiştir.

    Çin'e bağlı Doğu Türkistan Eyalet Hükümeti'nin Genel Sekreteri olarak görev yapan İsa Yusuf Alptekin, tüm hayatını Doğu Türkistan'ın haklı davasını uluslararası arenada anlatmaya ve Müslümanların esaretten kurtulmasına vakfetmiştir. 26 yaşındayken Batı Türkistan'daki Çin Konsolosluğu'nda çalışmaya başlamıştır. Sovyetler Birliği'nin Türkistan'daki Müslüman Türkler üzerinde komünizmin en büyük zulümlerini gerçekleştirdiği bu dönemde, komünist zihniyete ve uygulamalarına bizzat şahit olan Alptekin mücadelesine bu dönemde başlamıştır. Batı Türkistan'da bulunduğu süre boyunca, Doğu Türkistan'daki bağımsızlık yanlısı kişilerle bağlantı kurmuş ve çalışmalarını gizli olarak yürütmüştür.

    İsa Yusuf Alptekin'in en çok üzerinde durduğu konulardan birisi halkını komünizmden korumak olmuştur. Hatta komünizme karşı daha etkili çalışmalar yapabileceğini düşündüğü için Çin Hükümeti nezdinde temaslar yürütmüş ve 1936-1945 yılları arasında Çin Parlamentosu'nda ülkesini temsil etmiştir. Komünistlerin önce Pekin'i ele geçirmeleri, ardından da Doğu Türkistan'a doğru ilerlemeleri üzerine İsa Yusuf Alptekin vatanından ayrılmak zorunda kalmıştır. 1954 yılında İstanbul'a yerleşen ve çalışmalarını buradan yürüten Alptekin, Doğu Türkistan'da yaşanan zulme dünya ülkelerinin dikkatini çekebilmek için birçok ülkeyi dolaşmış, konferanslara, panellere katılmış, üniversitelerde konuşmalar yapmıştır.

    Muhammed Emin Buğra ise Doğu Türkistan mücadelesi tarihine Doğu Türkistan Tarihi adlı dev eseri ile geçmiştir. 1931'deki bağımsızlık hareketinde bizzat görev almış ve Hotan, Yarkent gibi şehirlerin Çin işgalinden kurtulmasını sağlamıştır. 1944 yılında kurulan Doğu Türkistan Devletinde bakanlık yapmış, komünist Çin işgalinin gerçekleşmesinden kısa bir süre önce ise Hindistan'a iltica etmiştir. Bir süre sonra buradan Türkiye'ye geçmiş, mücadelesine Türkiye'de devam etmiştir.

    Bu vatansever insanların yaşamları boyunca şerefle sürdürdükleri bağımsızlık mücadelesi bugün de aynı hızla devam etmektedir. Şu anda uluslararası arenada Doğu Türkistan için faaliyet gösteren yirmiye yakın vakıf ve dernek vardır. Bu dernekler Doğu Türkistan Milli Kurultayı (ETNC)'nın şemsiyesi altında toplanmıştır ve Doğu Türkistan halkının sesini dünyaya duyurabilmek için çalışmalar yürütmektedir.
    İnsan TEK başına hayal eder, TEK başına acı çeker, TEK Başına Ölür. Henry Frederic Amiel

  4. #4
    Yaver ARANCI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.10.2008
    Mesajlar
    298
    Konular
    108
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    590
    @Yaver ARANCI

    Exclamation İçimiz Kanıyor...















    İnsan TEK başına hayal eder, TEK başına acı çeker, TEK Başına Ölür. Henry Frederic Amiel

  5. #5
    Aybars - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.05.2009
    Mesajlar
    40
    Konular
    6
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @Aybars

    Standart

    Sayın General Alp:

    Verdiğiniz bilgilere ilaveten birkaç cümle yazmak istedim;

    D.Türkistan'da yapılan etnik temizlik siyasetini kronolojik olarak yazmışsınız...

    Çok da isabetli alıntılar yapmışsınız..

    Ben kültür asimilasyonu için bir örnekleme yapmak istiyorum:

    Bakınız,dünyanın en önemli kültür mirası diye gösterilen ve en eski medeniyet bırakıtı

    denilen Mısır Piramit'leridir..

    Ancak bir çok Türk Soylu kendi atalarının yaptığı piramitlerden,evet TÜRK

    PİRAMİT'LERİNDEN (BEYAZ PİRAMİTLER) habersiz yaşamaktadır!!!

    Pekii bu nerede dersiniz?

    Çin işgali altındaki Türk Yurdunda,Xian şehrine 100 km. uzakta.

    Çin Faşist(kominizm adı altında yapılan tam bir faşizmdir!) yönetimi bu piramitleri dünyadan saklamakta ve birinin yüksekliği 300 metre olan, 100 adet küçük piramitten oluşan bölgede tarım yaptırmakta.Hatta özellikle bu Piramitlerin üstünü ağaçlandırarak oraların yukarıdan gözlenmesine mani olup,ileriki evrelerde buraları tepe olarak dünyaya yutturma çabasındadır..

    Bir an düşünelim,eğer buralar Çinlilerin ataları tarafından yapılmış olsaydı(ki ortaya çıktığında bir kısım aklı evvel bunu iddia etti) nesli için utanç abidesi olan ÇİN SEDDİ'Nİ dünyaya pazarlama peşindeki bir Çin Faşist Devleti sizce bu KÜLTÜR ŞAHESERİNİ böyle saklama çabası içinde olur muydu??

    Kaldı ki bulunduğu bölge de kadim Türk Yurdudur...Piramitlerden alınabilen resimler tamamen Türk motifleriyle bezeli olduğunu kanıttadır!!

    Daha önemlisi bu piramitler M.Ö.12000 ile tarihlenmektedir ki,M.Ö.4000 lerde yapıldığı iddia edilen Mısır Piramitleri onun yanında bebek kalmaktadır..

    Tüm bunlarla beraber,yukarıdaki alıntıda sürekli din merkezli bir mücadele konu edilmiş..

    Tek net katılmadığım yazının bu kısmıdır.Evet din gerekçeli bir çok mezalim oluyor..

    Ancak asıl sebep TÜRK olmalarıdır.Zaten oradaki Çinliler %100 dinsiz değil ki,büyük kısmı Buda,konfiçyüs ve Hristiyanlık'a iman etmiş insanlardır.Ülkemize gelenlere bakarsak bunu net anlarız..

    Fakat tarihe baktığımız vakit Türk-Çin mücadelesinin İslam öncesine dayandığını görmekteyiz..Yani asıl mesele Türklük meselesi.Oradaki Türkler biz artık ataist olduk deseler bile bu ETNİK TEMİZLİK durmayacaktır...

    Bir diğer konu ise Batı neden bu konuyu sahiplenmiyor demiş yazar sürekli...

    Batı kendi içindeki Türklere etnik baskılar uygulamıyor mu?

    Daha geçenlerde Almanya gibi Avrupanın göbeyinde insanlar Türk olmalarından dolayı cayır cayır yakılmadı mı?Bu olaya karışanlar yetersiz delillerle salıverilmedi mi??

    Bosna'da olanlar batıda olmadı mı?

    Kaldı ki,betı neden sahiplensin?Dini ayrı,etnik kökeni ayrı ve siyasi hesabı ayrı...

    Bu yazar bence TÜRKİYE neden sahiplenmiyorsun diye sorsaymış daha isabetli olurmuş..

    Bırakalım sormayı, orada olanlar terörist eylemler olarak ifade edildi..

    Hatta milli söylemli bir partinin hükümet olduğu bir dönem,o partinin genel başkanı Çin'e sefer düzenleyip!D.Türkistan topraklarının Çin devletine ait olduğunu söyleme gibi garabe bir söylem içine girdi...

    Evet sevgili arkadaşlar:

    Neslimize ya biz sahip çıkacağız,veya sağdan soldan medet ummayacağız..

    Kimse enayi değil,her millet kendi siyasi duruşunu etnik temelli kurarken(bknz:Çin sözüm ona HALK Cumhuriyeti)biz ona buna kardeş olabilmek için Türklüğü Türkiyelilik,Müslümanlığı medeniyet(medeniyetler kardeşliği söylemi) yapıp sırtık çocuk gibi ona buna anlamsız gülücükler dağıtamayız..

    HERŞEY TÜRK İÇİN,TÜRK'E GÖRE,TÜRK TARAFINDAN...


    Selam Sevgi Dua...
    Konu Aybars tarafından (13.05.2009 Saat 02:14 ) değiş;tirilmiş;tir.

  6. #6
    Yaver ARANCI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.10.2008
    Mesajlar
    298
    Konular
    108
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    590
    @Yaver ARANCI

    Exclamation

    Aybars gardaşım, katdığınız bilgiler doğrudur. Bahsettiğin pramitler hakkında belgesel çalışmalarıda mevcuttur.

    Katiller Türkiye'de resmi ziyarette bulunacaktır yakın bir zamanda ve buna karşı eylem planları yürütülmektedir. Gerekli toparlamayı yaptıktan sonra yetiştire bilirsem onuda bilgilerinize sunacağım.
    İnsan TEK başına hayal eder, TEK başına acı çeker, TEK Başına Ölür. Henry Frederic Amiel

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş