Bu Vatan Bizim

[Turkuaz&Tr.]

)( ALINTIDIR

BU ÜLKE BİZİM
Yıllardır kan ve can kaybediyoruz. Bu gidişle kaybetmeye devam edeceğiz. Görünen manzara yazıktır ki o! Buna rağmen görünürde, eninde sonunda gerçekleşeceği anlaşılan akıbeti engelleme ihtimalimiz bulunduğuna dair bir işaret de bulunmuyor. Açıkça söylemek gerekirse; Türkiye adım adım bölünme kavgasına doğru gidiyor.

Siyasi coğrafyanın harita üzerindeki halinden, ya da muhtemel hali değil asıl bahsedilen. Zira bölünme, zihinlerde gerçekleştikten sonra kâğıt üzerinde bir birliğin korunması kimseye bir fayda sağlamayacaktır. İmparatorluk tarihimizin son yarım yüzyılını okumak dahi bizlere böylesi bir sürecin, hayatı yaşam desteğine bağlamaktan farksız olduğunu gösterecektir.
Çözülme başladı mı, önünü almak gerçek anlamda çok zor olacaktır. Zira yaklaşık bir asır önce olan da buydu. 'Başımıza gelenlerden korkmadığımız için bütün korktuklarımız başımıza geldi...' Şu sıralar aydınlar tarafından varlığının fazla önemsenmediğini anladığımız Cumhuriyet, sadece o yangından çekip kurtardığımız toprak ve devlettir. Ve bu düşünce bu canım ülkenin sonu olabilme yolunu açmaktadır yazıktır ki.
Pembe tablolar çizilerek çıkılıyor halkın huzuruna. Çizilen pembe ekonomik tabloların ufkumuzu daraltmasına kimse izin vermemelidir. Askerin topluma moral vermek amaçlı yaptığı açıklamalar da. Durum ne yazık ki bu noktadadır. Bu noktada ise belki de en acı olan; Türkiye Cumhuriyeti'nin elinde gidişatın önüne nasıl geçileceğine dair hiç bir net projenin olmamasıdır.
Beğenilmeyen, her fırsatta eleştirilen İttihat Terakki bile devleti kontrollü tasfiye için siyasi plan yapmış, imparatorluğun üzerine çullanan Batılı güçlerin Osmanlı'nın elinde kalmasına izin vermeyeceği anlaşılan toprakların hiç değilse kalpleri İstanbul' da atan kadrolar elinde bağımsızlıklarını kazanmaları için Teşkilatı Mahsusa' yı kurmuştu.
Siyasetten neredeyse hiç ümit yok. Oy hesabı, Avrupa- Amerika ne der endişesi v.s… Askerle, akademisyenlerle, istihbaratçılarla tartışılıp, onlardan gelecek öneri ve seçeneklere bakarak proje ve siyasi karar üretilecek yerde köşe yazarlarıyla -O da bazılarıyla- sohbet edilerek sorunun çözüleceğine dair bir inanç var nedense siyasilerimizde.
"Barış istiyoruz... Ben sizden daha çok istiyorum... Ben de, ben de... Herkes teröriste terörist desin... Ben demem, onlar arkadaşlarım. Lütfen artık kan akmasın! Silahlar sussun! Gençler ölmesin. Bence de ölmesinler.. Şehitler ölmez vatan bölünmez!"
İyi de nasıl olacak bu?
Cevap yok... Sanki bir ilkokul müsameresi oynanıyor...
Her şeyin görüntüyü değiştirmekle çözüleceği; kanunun, kılık kıyafetin, şekil/biçimin farklılaşmasıyla işlerin düzeleceği gibi bir inanç yaygınlaştı... Dünyanın en modern/demokrat anayasasını yazarsak sıkıntılar sona erecek; türbanı, sakalı, şalvarı serbest bırakırsak rahatlayacağız; Türk aydınlarıyla Kürt aydınları el ele verip birlik mitingi yapınca kurtulacağız; Ermenilere soykırım uygulayıp uygulamadığımızı sere serpe tartışırsak, 'Türkler olgunlaştı, konuyu rahat rahat tartışmaya başladılar, yakalarını bırakalım' denilecek falan sanıyoruz. Ancak bunların hepsi koca birer yalan… Görüntüyü değiştirmek çözüm olmayacaktır.
Artık vakit kalmadı… Neden anlamak istemiyor birileri….. Çok dikkat edilmeli, tavırlar net ve açık konulmalıdır. Zira şehitler ölüyor, vatan……… Bu ülke bizim…. İzin vermeyelim…………..
Arzu Kök
------
YORUMUM:


Sevgili Arzu KÖK

Düşüncelerinize katılmamak mümkünmü. Her Yurtsever (Vatansever) gibi düşüncelerinize yürekten katılıyorum.
Sorun, çözümsüzlük. Sorun, çözüm üretememede yatıyor. Hastalık, en detaylı biçimde analiz edilip, en kapsamlı
biçimde teşhis ediliyor. Ancak tedaviyi, yada hastalığa uygun tedavi yöntemlerini kimse ortaya koymuyor, koyamıyor veya
ortaya konulan konulan tedavi (çözüm) yöntemleride kısır, dar kapsamlı kalıyor. Bu tablonun kimlerin işine yaradığı da malum.
Tam bir toplum mühendisliği uygulaması ile karşı karşıyayız.
Kısaca durum özetlenirse bütünsel olarak tablo şudur:
=======================================

Başta ABD olmak üzere, Emperyalist güçlerin BOP (Diğer eski adıyla Yeşil kuşak harekatı projesi, güncellenmiş haliyle
Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamlı olarak biliniyor sanılmakta. ''Ortadoğuyu çıkarlar doğrultusunda dizayn etme projesi sanılıyor''
Bu eksik bir sanıdır. Tabi ki, Ortadoğunun dizayn edilmesi tablonun yarısı, diğer yarısı ise asıl hedeftir. İşte bu asıl hedef
gizleniyor.
1. Aşama: Afganistan ve Irak (Halledildi)
2. Aşama: Arap baharı (Büyük bir kısmı halledildi)
3. Aşama: Şu an uygulamada olan aşama ve bizi doğrudan ilgilendiriyor. (Suriyenin halledilmesi)
4. Aşama: Büyük kürdistan aşamasının hayata geçirilmesi. (Bu aşamanın diyalektik bağlamları, gizlenen
tablonun diğer yarısını görmemizi sağlıyacaktır.) Irağın kuzeyinde kukla kürt devleti hayata geçirildi. (1. Ayak)
Suriyenin bölünmesiyle, bize sınır olan kuzey suriye topraklarında enteğrasyona açık bir kürt devleti
otonom bir bölge oluşturulma süreci (Bu günler) (2. Ayak)
Türkiyenin bölünmesi (süreç işliyor) ve enteğrasyona açık bir kürt devletinin kurulması. (3. Ayak)
İranın bölünmesi, İran siyasi cografyasında bulunan ve nüfusunun %90 Türk olan Güney azerbaycan
bölgesinde entegrasyona açık bir kürt devletinin kurulması. (4. Ayak) Neden bu bölge?
Son olarak bu bölgelerin birleştirilip Büyük kürdistanın kurulmasıdır.
Buraya kadar, BOP nin görünen yönü. Gelelim gizlenen diğer yarım tabloya. 4. Aşama bittikten sonra (-ki hazar kapılarına
dayanılmıştır.) Sırada, Bagımsız Azerbaycan Cumhuriyeti vardır. Hazar enerji kaynaklarının ele geçirilmesi aşaması yani
5. Aşama başlatılacaktır. Bu aşamada Azerbaycan Cumhuriyetine Ermenistan desteklenerek musallat edilecektir.
Hazar havzası kontrole alındıktan sonra, OrtaAsya kapılarına dayanılmıştır ve bu geniş bölgedeki Altın, Uranyum vb. gibi
yeraltı zenginlikleri ile Endüstriyel Tarım gibi yerüstü zenginliklerinin kontrolü ele alınacaktır. (6.Aşama) Afganistanın
işgali kuşatmanın bir parçasıdır.

Kısaca tablonun bütünselliği budur.

Ülkemiz, Yurdumuz, Vatanımız için ne yapılmalıdır? Şu an yönetimde olanlar taşaron görevleriyle Kurtuluş savaşımızdan
ATATÜRK İLKE ve İNKILAPLARINDAN (DEVRİMLERİNDEN), LAİK VE SOSYAL DEMOKRATİK BİR ÜNİTER HUKUK DEVLETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİNDEN rövanş almaktadırlar. Karşı devrim süreci içerisindedirler. Bunlarda ULUS bilinci yoktur, ÜMMETÇİLİK zihniyeti vardır.
Özetle ÇÖZÜM:
Zaman kaybetmeden Büyük Önder ATATÜRK'ün Kuvva-i Milliye stratejinin güncellenerek, günümüz şartlarına uygun hale getirilip hayata geçirilmesine başlamak. Meşru müdafaya hazırlanmak.
Bölgemizde Emperyalist güçlerin işgal ve tehditi altında bukunan ülkelerdeki muhaliflerle diyalog oluşturmak.
Her türlü demokratik hak ve kazanımları savunarak ve kullanarak Cumhuriyeti savunmaya devam etmek. Çünkü, karşı devrim demokratik hak ve kazanımları kullanarak hayata geçiriliyor.

Saygılarımı sunarak, Modern, Aydınlık ve Çağdaş bir Türkiye diliyorum.

Hakan YILDIRIM