http://www.emekforum.net/images/postbit/topright-v.gif Hoş Gelişler Ola Türküsü http://img195.imageshack.us/img195/405/atamb.jpg Azerbaycanlı besteci Mehmet Türkel Bey tarafından, Azerbaycan halkı adına büyük önder Atatürk'e ithaf edilen bu eser, ilk kez 6 Ekim 1924 yılında Atatürk'ün Kars'a geldiği an, Kars tren garında karşılama töreninde okunmuş ve oyun olarak da oynanmıştır. Bu ziyareti haber alan mahalli müzisyenler ve oyuncular bir araya gelerek karşılama töreninde O'na

Bu konu 67550 kez görüntülendi 51 yorum aldı ...
Türkü Hikayeleri ve Yöresel Türküler 67550 Reviews

    Konuyu değerlendir: Türkü Hikayeleri ve Yöresel Türküler

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 67550 kez incelendi.

Sayfa 6 Toplam 6 Sayfadan Birinci ... 456
  1. #51
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart Sarı Gelin Türküsünün Hikayesi , Farid Farjad Yorumuyla

    Sarı Gelin Türküsü



    (
    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


    Yorumuyla)








    .

    Ressam: Fikret Mualla Saygı | Tablo Adı : Ördekli Havuzun Kıyısında Yürüyüş (1960)







    Türkünün Hikayesi
    Sarı Gelin, eski çağlardan beri Çoruh ırmağı boyunda yaşayan Hıristiyan Kıpçak beyinin kızıdır. Zaten türkü adını da bey kızının sarışın olmasından alır.

    Erzurumlu bir delikanlı sarısın Kıpçak beyinin kızına aşık olur ve Erzurumlu delikanlı ile sarışın Kıpçak kızının arasında büyük bir aşk başlar.

    Günümüzde türkünün hem Ermenice hem Türkçe versiyonları mevcut olmakla beraber, türkünün Anadolu'nun bağrından çıkan Türkçe bir türkü olduğu yönünde görüşler ağır basmaktadır.

    Bu iddia ise, Türk kültüründen etkilenen Ermeniler arasında birçok şifahî halk edebiyatı ürünümüzün yasıyor olmasından kaynaklanmaktadır.

    Sarışın Kıpçak kızına aşık olan delikanlının ailesi kız ile evlenmesine karşı çıkar

    Delikanlı ise kıza deli gibi aşık olur ve askını şiirle mırıldanarak söyler. Kız bey kızıdır. Kıpçak beyi kızını bu delikanlıya vermez.

    Delikanlı sarışın güzel kızı kaçırmağa karar verir ve nihayet kaçırır.

    Kıpçak beyinin adamları iki kaçak asığın peşine düşer ve uzun bir takipten sonra bulurlar ve delikanlıyı öldürürler.

    Aslında bu hikâyeye konu olan kızın Gürcü olduğu yönünde de iddialar vardır.

    Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz, Sarı Gelin türküsünün kahramanı olan genç kızın 1130'lu yıllarda yörede hüküm süren Gürcü Penek Kralı’nın kızı olduğunu ileri sürmektedir.

    Solmaz, ''Türkünün kahramanı kız ne Türk ne de Ermeni'dir. Sarı Gelin aslında Gürcü kızıdır'' demiştir.

    Ancak Sarı Gelin türküsünün dilden dile dolaşmasının, acılı ve hüzünlü bir askın hikâyesi olmasından kaynaklandığı muhakkaktır…





    Erzurum çarşı pazar
    Leylim aman aman leylim aman aman
    Leylim aman aman sarı gelin

    İçinde bir kız gezer
    Hop ninen ölsün sarı gelin aman
    Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim

    Elinde divit kalem
    Leylim aman aman leylim aman aman
    Leylim aman aman sarı gelin

    Katlime ferman yazar
    Hop ninen ölsün sarı gelin aman
    Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim

    Palandöken yüce dağ
    Leylim aman aman leylim aman aman
    Leylim aman aman sarı gelin

    Altı mor sümbüllü bağ
    Hop ninen ölsün sarı gelin aman
    Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim

    Seni vermem yadlara
    Leylim aman aman leylim aman aman
    Leylim aman aman sarı gelin

    Nice ki bu canım sağ
    Hop ninen ölsün sarı gelin aman
    Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim






  2. #52
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart Burası Muştur Yolu Yokuştur (Barış Manço'nun Yorumuyla)

    Burası Muştur Yolu Yokuştur

    (Barış Manço'nun Yorumuyla)





    Ressam
    : Nuri İyem | Tablo Adı: Yokuş Yol







    Türkünün Hikayesi
    Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk her söylenişinde göz yaşlarını tutamayarak “Anadolu çocuklarının ne işleri vardı yemen çöllerinde? Oraya gönderildiklerinde belki yeni evliydiler. Geride genç eşlerini, kundakta yavrularını bırakmışlardı. İçlerinden birinin şansı yaver gider de geri dönebilseler kendisi ve eşi yaşlanmış, çocuğu kız ise gelinlik çağa gelmiş, erkekse koskoca delikanlı olmuş bulurdu. Bütün bunlar niçindi? Yazık günah değil miydi evlatlarımıza?” Dediği MuşTürküsü hakkında herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan türküde geçen “burası muş’tur.” Kısmının “burası huş’tur.” Diye değiştirilerek “Yemen Türküsü” adıyla Yemen’e mal edilmesi ile kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Oysaki kamu yayıncılığının temsilcisi ve devletimizin en saygın kuruluşlarından olan TRT arşivleri incelendiğinde;

    • Kaynak kişi : Duriye Keskin (mahalli sanatçı)
    • Derleyen : Muzaffer Sarısözen
    • Notaya alan : Muzaffer Sarısözen
    Bilgileri yer almaktadır. Muş ve çevresinde ilki 1944 yılında Türk halk müziğinin babası ve TRT yurttan sesler programının yapımcısı rahmetli üstat Muzaffer Sarısözen başkanlığında bedii yönetken ve teknisyen Rıza Yetişken’ den kurulu ekipçe, ikincisi ise 1961 yılında Mustafa Geceyatmaz, Fikret Otyam ve teknisyen Mücahit Küçükbaran’dan oluşan ekiplerce resmi derleme çalışmaları yapılmıştır. Yapılan bu derlemeler sonucu bu türkü ilimize ait olarak TRT repertuarına girmiştir. Ayrıca; Ankara Üniversitesi (TÖMER) dil dergisinde, aslen Muş’ lu olan Mülkiye Müfettişi Sayın Nuri Yaman’ın araştırmalarına istinaden bu türkünün öyküsü ve bilinmeyen kısımları yayınlanmıştır.
    Yemen’e Gidene Ağlıyor Kızlar
    Acılı, elemli ve yaslı bir türkünün öyküsüdür bu.

    Tarihi bilinmez. Aslında bilinir de herkes kendine göre değişik bir tarih söyler. Ama biz olayın gerçek yüzünü olayı yaşayan ve anlatanların diliyle türküye dönüştürüldüğü biçimiyle anlatalım. Anlatanlara göre o tarihte Osmanlı Yemen çöllerinde zorlu bir savaşa tutul
    muştur. Divanlar kurulur, savaş ve şartları haftalar boyu tartışılır durulur. Sonunda çözümün Yemen ellerine vilayetlerden birinde oluşturulacak bir alayla gidilmesinin mümkün olduğuna karar verilir.

    Düşünülür ki; bir tek vilayetten birlik oluşunca bunlar hep akraba ve hısım olacakları için birbirlerine bağlılığı ve dayanışmaları ile savaş alanından kaçmaları söz konusu olmaz.

    Haberler salınır. Osmanlının dört bir yanından uzun beklemelere karşın istekli çıkmaz bu oluşuma. Aslında istek olmasına olur da Osmanlının istediği gibi olmaz. Değişik vilayetlerden çıkan bu gönüllü sayısı da yeterli olmaz.
    Bu sırada
    Muş’tan Bulanık, Malazgirt ve Varto’dan bir ses yükselir Osmanlıya; “hepimiz varız, gönüllüyüz yemen çöllerine gitmeye”

    Osmanlıya haber iletilir. Yetkililer bakar sayı yeterli, karar verilir ve Yemen çöllerine
    Muş’tan oluşturulan bir redif alayı gönderilir. Yemen’e gidilmesine gidilir ama hiçbiri de geri dönmez. İşte bu türkü gidip de gelemeyen o isimsiz kahramanlardan Muş’ta kalan sevgilisinin sesi, özlemi, elemi ve de acısıdır.

    Yemen türküsünün bilinmeyen bölümleri aslen
    Muş’lu olan Mülkiye Müfettişi Nuri Yaman tarafından derlenmiştir.

    Muş türküsü’ nün sözlerini daha iyi analiz edebilmek için kısaca Muş’un kültür tarihini incelediğimizde; Muş’umuzun kültür tarihi Urartu’larla başlar. Anadolu’nun Türkleşmesi sürecini başlatan Malazgirt savaşından sonra Türk-İslam kültürü yayılmaya başlamış ve zaman içinde tek kültür durumuna gelmiştir. Milli kültürün ayrılmaz bir parçası olan Muş folkloru, yöre insanının iç dünyasını, yaşantısını, geleneklerini geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe taşır.

    Muş ve çevresinin ezgilerinde Doğu Anadolu Bölgesi halk müziğinin özellikleri görülür. Söylenen türkülerde yöre insanının yaşam biçimi, acıları, sevgileri,, işgal yıllarının çilesi ve yurt sevgisi dile gelir.

    Muş ilinden Yemen’e çok sayıda genç “ölürsek şehit kalırsak, gazi oluruz” diyerek askere gitmiştir. Yemen’in öldürücü sıcağı ve düşmanı ezici çoğunluğu nedeni ile gidenlerin hemen hepsi geri dönmemiş şehit düşmüştür. Türkümüz geride kalan asker yakınları ve yavuklularınca söylenmiştir. Hüseyni makamında olup 5/8 lik bir türküdür. Türkümüzün sözlerine bakıldığında yöre insanımızın geleneklerini, yaşam biçimini ve acılarını yansıttığı görülmektedir.

    Yemen’e giden redif alayından hemen, hemen hiç kimse geri dönmemiştir. Bu kara haberin
    Muş’a ulaşmasıyla (halk arasında şivan denen) ağıtlar yakılarak feryatlar yükselir. Muş geleneklerinde komşularca cenazesi olan evlere başsağlığına gelenlere ve cenaze evinin halkına yemek gönderilir. O zamanlar teknik gelişmediğinden, yemekler fırınlarda değil kazanlarda, odundan ateş yakılarak pişirilirdi. Cenaze evi birden çok olduğundan, şehrin birçok yerinde cenaze evlerine yemek göndermek amacıyla büyük ocaklar kurulmuş, tabiatla olan bağları odunlar ocağa sürülmüştür. Bu ocaklardan çıkan yoğun duman gökyüzüne doğru yükselir. Nişanlısı redif alayı ile birlikte Yemen’e giden ve bu kara haberi henüz duymamış olan genç kız pırıl pırıl bir ağustos günü bu ağlamaları ve bu dumanı görünce;
    Havada bulut yok bu ne dumandır
    Mahlede ölüm yok bu ne şivandır
    Bu yemen elleri ne de yamandır
    Demiştir. Gerçekten de mehlede ölü yoktur cenazeler Yemen’dedir. Bulutsuz ağustos gününde ki duman ise cenaze evleri için yemek yapmak üzere yakılan ocakların dumanıdır.
    Ano Yemen’dir gülü çemendir
    Giden gelmiyor acep nedendir
    Burası muş’tur, yolu yokuştur
    Giden gelmiyor acep ne iştir
    Çemen; Yemen’de yetişen bir bitkidir. Askerlerimiz Yemen’e gitmiş ve bir daha geri dönmemiştir. Muş ili Türkiye’nin üçüncü büyük ovasına sahiptir. Birçok kişi Muş ovası ile türküdeki yokuş yol ikilemine düşmektedir. Oysaki Muş ili yerleşim itibariyle savunması daha kolay en eski yerleşim yeri olan bugünkü kale mahallesi ve minare mahallelerinin olduğu bölüme konuşlanmış ova ise tamamen tarıma bırakılmıştır. Bugün halen kale mahallesi eski yerleşim kalıntılarını taşımakta ve yüksek bir yerde ovaya hâkim bir alandadır. Eski Muş’un yolu halen yokuştur. “giden gelmiyor acep ne iştir” sözü Muş’a giden dönmüyor diye anlaşılmaktadır. Oysa türkünün sözleri dikkatli incelendiğinde Muş’tan Yemen’e gidenler şehit olup dönmediklerinden “giden gelmiyor acep ne iştir “ sözü onlar için söylenmiştir.

    Eski yerleşim yeri itibariyle
    Muş ilinde askeri kışla kale mahallesinin eteklerinde bugünkü il jandarma komutanlığı dinlenme tesislerinin bulunduğu yerdedir. Nişanlısının ölüm haberiyle yüreği yanan genç kız kale mahallesinden yokuşun altındaki kışlaya bakarak:
    Kışlanın önünde redif sesi var
    Açın çantasını bakın nesi var
    Bir çift potin ile bir de fesi var
    Mülkiye Müfettişi Sayın Nuri Yaman’ın araştırmaları ile derlemesi yapılan türkünün diğer mısralarında ismi geçen yerlere gelince

    Mongok: Yeni adı Soğucak’tır. Merkeze 2 km Mesafede soğuk suyu ile meşhur köyümüzdür.

    Karasu: 68 km Uzunluğunda komşu Bitlis ili Güroymak ilçesinden doğan ve
    Muş’a güneyden girerek bilahare kurt istasyonunda murat nehri ile birleşen bir nehirdir.
    Kışlanın önünde çalınır sazlar
    Gözlerim ağlıyor yüreğim sızlar
    Yemen’e gidene ağlıyor kızlar
    Mısralarından da anlaşılacağı gibi bu türkü Muş’tan Yemen’e giden askerlerimiz için söylenmiştir.


    Havada bulut yok bu ne dumandır
    Mahlede ölen yok bu ne figandır
    Şu yemen elleri ne de yamandır
    Ano yemendir gülü çemendir
    Giden gelmiyor acep nedendir
    Burası Muş'tur yolu yokuştur
    Giden gelmiyor acep nedendir

    Kışlanın önünde asker sesi var
    Bakın çantasında acep nesi var
    Bir çift kundurayla var bir de fesi var
    Ano yemendir gülü çemendir
    Giden gelmiyor acep ne iştir
    Burası Muş'tur yolu yokuştur
    Giden gelmiyor acep iştir.









Sayfa 6 Toplam 6 Sayfadan Birinci ... 456

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş